×

Мы используем cookie-файлы, чтобы сделать работу LingQ лучше. Находясь на нашем сайте, вы соглашаетесь на наши правила обработки файлов «cookie».

image

TEDx Turkey, Saklı Yıldızını Keşfet | Yusuf Yeşil | TEDxMEFUniversity

Saklı Yıldızını Keşfet | Yusuf Yeşil | TEDxMEFUniversity

Transcriber: Esra Çakmak Gözden geçirme: Can Boysan

Merhabalar, ben Doktor Yusuf Yeşil.

Size biraz çocukluğumdan bir hikâyeyle başlamak istiyorum konuşmama. Rize'nin yemyeşil tepeleri, çay tarlalarının olduğu bir köyde büyüdüm,

çok sevimli bir köydü.

Ortasından, vadiden bir dere akıyordu.

Çok güzel bir çocukluk geçirdim.

Köy biraz şehre uzak olduğu için babam haftada bir şehre inerdi,

servisle birlikte sabahleyin

ve akşam aynı servisle birlikte geri dönerdi.

Ben de babamın getireceği o çikolataları, bisküvileri merak ettiğim için

her akşam orada, o köprüde babamı beklerdim.

Bir gün babam yine geldiğinde

onu beklerken bir baktığımda

gökyüzünde bir ışıltı kaydığını fark ettim.

Bu ışıltıyı anlamlandıramamıştım çünkü çocuktum daha,

henüz öyle bir bilgi yoktu

ve babam gelir gelmez sordum.

"Baba," dedim, "böyle bir ışıltı gördüm.

Bu ışıltı nedir?"

Onun bana bir kuyruklu yıldız olduğunu söyledi.

Ben bunu duyduğumda şaşırdım çünkü yıldızsınız,

ışıl ışıl parlıyorsunuz ama bir kuyruğunuz var.

Sizin enerjinizi nereye sarf etmeniz gerektiğini,

rotanızı belirleyen bir kuyruğunuz var

ve ondan sonra düşündüm,

aslında hayatımızda hepimiz insanlar olarak birer kuyruklu yıldızız.

Hepimizin hayatlarında, aile olsun, kültürümüz olsun,

yaşadıklarımız, hayatta meslek seçiminde verdiğimiz kararlar,

tabularımız, alışkanlıklarımız,

hepsi aslında birer kuyruk.

Hatta onlarca, yüzlerce kuyruğumuz var.

Sonra döndüm, kendi hayatıma baktım.

Lise yıllarındaydım, döndüm kendi hayatıma.

"Tıp fakültesini kazanacağım, sonrasında doktor olacağım" gibi

böyle bende bir kuyruk vardı.

Hem ailem tarafından hem arkadaşlarım tarafından

böyle bir kuyruk verilmişti bana

ve bunun için aslında yaşıyordum.

Bu kuyruk üzerine, bunu gerçekleştirmek için yaşıyordum.

Sonrasında döndüm kendime, dedim ki:

Yani ben bunu istiyor muyum gerçekten?

Ben kendi hayatımı, kendi kuyruklarımı kendim karar vermek istiyorum, dedim.

Kendi kuyruklarımı kendim oluşturacağım, dedim.

Sonrasında birçok alana, farklı alanlara ilgi duymaya başladım.

Masa tenisi oynadım, voleybol oynadım.

Bir ara elektronik müzik yaptım, 20'ye yakın beste çıkardım.

Resim, şiir yazmaya başladım.

En son çizgi filme çok fazla merak saldım.

Çizgi filmler yaptım, animasyonlar yaptım, birçok yarışmaya katıldım,

ki yani bir fen lisesi öğrencisi için bunlar hiç beklenmedik bir şeydi.

Hatta ben söylediğimde bunları arkadaşlarıma veya etrafımdakilere, çok değişik tepkiler alıyordum

ama seviyordum çünkü sıra dışıydım,

sıra dışı olmayı seviyordum.

O sıra dışında kalmayı seviyordum, o düşünceyi seviyordum.

Aslında insanlar olarak baktığımızda

kariyer haritamızda özellikle hayatımızda,

upuzun planlar yapıyoruz.

Çok uzun süre sonrasına çok detaylı planlar yapıyoruz,

adımlar koyuyoruz

ama aslında bazen sağımızda solumuzda geçenleri kaçırabiliyoruz.

Belki de bir at gözlüğü gibi baktığımız en uzun yolda detaylı planlar yaparken

çevremizdeki fırsatları kaçırabiliyoruz.

Özellikle bu çevredeki fırsatları kaçırmada güven alanı dediğimiz,

yani "comfort zone" olarak geçen

konfor alanında kalmamızın çok büyük etkisi var.

Nedir bu konfor alanı?

Örnek vereyim;

bir gün sabah evden çıktım, iş yerine gittim,

iş yerinde iş arkadaşlarımla birlikte çalışmaları yaptım,

akşam çıktım, en yakın arkadaşlarımla birlikte en fazla gittiğim kafeye gittim,

sohbet ettik orada,

sonra eve döndüm.

Yani bunlar aslında çok fazla tekrarladığım,

çok fazla deneyimlediğim

ve aslında beni en çok güvende hissettiren deneyimler.

Yani ben bu deneyimlerde kendimi güvende hissettiğim için

en fazla bunları yapıyorum.

Bu sayede beyin diyor ki

ben en az enerjiyle hayatımı bu şekilde idame ettirebilirim.

Seni güven alanında tutarak seni bu konfor alanında tutarak

en az enerjiyi harcayarak en az veriyle karşılaşarak bunu devam ettirebilirim.

İşte bu bizim en fazla hataya düştüğümüz yerlerden biri.

Eğer biz o konfor alanında çok fazla kalırsak

yeni bilgiyle karşılaşamıyoruz.

Yeni bilgiyle karşılaşamadığımız için

yaratıcılığımız, hayal kurmamız,

farklı düşünmemiz, sıradanlıktan çıkıp sıra dışı düşünmemiz zorlaşıyor.

Biz beynimize ne kadar çok yeni bilgi gösterebilirsek o kadar sıra dışı,

o kadar fark yaratma potansiyelimiz olabilir.

Bunu ben kendi bu özellikle yaratıcılık ve sıra dışı düşünme,

özellikle günümüzde yapay zekâ teknolojisinin gelişmesiyle

çok fazla önem kazandı.

Hepiniz biliyorsunuz, işte çok fazla konuşuluyor;

yapay zekâ mesleklerimizi elimizden alacak mı,

nereye gidiyor gibi.

Aslında bunun altında çok basit bir soru var;

yani düşündüğünüzde eğer sizin mesleğiniz,

bir gün öncesinde, bir hafta öncesinde, bir ay öncesinde yaptığınıza

çok benziyorsa yaptığınız iş hâlâ

o zaman yapay zekâ sizin mesleğinizi elinizden alabilir.

Neden?

Çünkü bir algoritma gibi bir iş yapıyorsanız

algoritma gibi bir kariyer planı,

bir algoritma gibi çalışıyorsanız

bir algoritmanın da sizin işinizi elinizden alması

çok rahat beklenebilir bir şey.

O yüzden algoritmalardan çıkıp

bize bu dayatılan kuyruklardan çıkıp

farklı düşünme becerilerini kazanmamız gerekiyor.

Yaratıcılık, sıra dışı düşünme, duygusal zekâ gibi;

bu gibi özellikler günümüzde dijital çağda

en önemli özelliklerden biri olacak.

Kendi hayatımdan örnek vermek gerekirse

2015 yılındaydım, o zamanlar hâlâ çizgi film yapıyordum

ve artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik teknolojilerine aşina olmaya başlamıştım.

O zamanlar 3. ve 4. sınıfta Harvard ve Stanford üniversitelerinde

birer yaz stajı gerçekleştirdim tıp fakültesindeyken.

O stajlarımda yaptığım çalışmalar beni çok etkilemişti

ve döndükten sonra Türkiye'ye,

bu teknolojileri bilimde kullanmak için, sanatla birleştirebilmek için

bilim, sanat ve teknolojiyi

kendi girişimimi kurmaya karar verdim.

Bu fikri ilk arkadaşlarımla paylaştım,

dedim böyle böyle bir girişim fikrim var.

Tıp fakültesindeyim, altını çiziyorum

çünkü paylaştığım arkadaşlarım da tıp fakültesi öğrencileri.

Bunu söyler söylemez,

"Aa Yusuf, ne yapıyorsun sen!

Önünde TUS denen bir sınav var, Tıpta Uzmanlık Sınavı, ona çalışman lazım.

Ne alaka bir girişim!" gibi çok farklı tepkiler aldım

ama bu tepkilerden çok fazla şaşırmadım.

Neden; çünkü ben sıra dışı olmak istiyorsam

sıradan bir iş yapmak istemiyorsam

tepkiler de benden sıra dışı olması lazımdı.

Yani kimse size "Hadi oo, mükemmel, Devam et!" demez

çünkü sıradanlıktan kurtulup sıra dışı bir iş yapıyorsanız

onun da tepkilerine hazır olup cesareti kendinizde bulmanız gerekiyordu.

Ben de aynen böyle düşündüm.

Dedim, bu tepkiler beni işimden alıkoyamaz, hayallerimden alıkoyamaz.

Ben bu işi yapacağım, dedim.

Sonrasında girişimimi kurdum.

Birlikte çalışmalar yapmaya başladık küçük bir ekiple.

Sonrasında dünyada bilimsel olarak sanal gerçeklikle izlenebilen

ilk animasyonu yaptık.

Bunu yaptıktan sonra çeşitli dergilerde röportajlar verdik,

haberlere çıktık,

ekibimiz büyüdü, birçok arkadaşla tanıştık derken

iş biraz büyüdü.

En son dünyanın en büyük ilaç fuarlarından birinde,

PharmaAwards'da finalist olarak yer aldık.

Sonra tekrar başa döndüğümde baktım.

Yani ben o aşamadayken o kararı veremeseydim

belki de şu an burada olmayacaktım.

Sonrasında çeşitli üniversitelerde, özellikle tıp fakültelerinde

dijital teknolojiler, tıpta nasıl bizi değiştirecek,

tıptaki pratiklerimize nasıl yenilikler katacak başlıklı konuşmalar yaptım.

Bu konuşmalarda bu teknolojileri anlattım,

girişimcilik serüvenimi anlattım

ve bu konuşmalar sonrasında,

genellikle bana her zaman bir 5-6 arkadaş, tıp fakültesi öğrencisi arkadaş gelirdi.

Derdi ki, "Yusuf abi, bizim de senin gibi böyle böyle projelerimiz var.

Böyle böyle fikirlerimiz var ama cesaret edemiyoruz, yapamıyoruz.

Yani o ilhamı, o cesareti alamıyoruz," diyorlardı.

Yani ben onu duyunca aslında direkt aklıma kendi girişimimi kurduğum zamanlar geldi;

oradaki cesareti bulamayışım,

oradaki benim korkularım ve yüzleştiklerim aklıma geldi.

Sonrasında 2016'nın sonralarına doğru

girişimimizin birinci senesinin sonlarıydı,

bir gün arkadaşlarla birlikte oturuyorduk kantinde.

Sohbet ediyorduk, girişimimi anlatıyordum:

Şöyle şöyle yapıyoruz, bu ürünleri çıkardık,

bu teknolojileri kullanıyoruz.

Sonrasında bir baktım, televizyon ekranında spiker

bir haberi anons geçiyordu.

Haber aynen şu şekildeydi:

Evrendeki ilk kuyruksuz kuyruklu yıldız bulundu.

Hatta ismini Manx adı verilen dünyadaki tek kuyruksuz kedi türünden alıyordu.

Yani bunu duyunca çok şaşırdım

çünkü biliyordum, evrende yalnız değildim.

Benim gibi kuyruğundan kopup

kendi yol haritasını kendi belirleyecek başka biri daha vardı,

başka bir şey daha vardı.

O benim için vücut bulmuş bir hâldi.

Benim felsefemin, hayatım boyunca yaptıklarımın vücut bulmuş bir hâliydi.

Bunu düşündükten sonra tekrar o öğrenciler aklıma geldi.

Dedim ki, "Benim için bu haber nasılsa,

benim için bu haber nasıl bir vücut bulmuş ilham kaynağıysa

ben de onlar için oydum."

Yani ben de onlar için önündeki ilham veren bir örnektim.

O yüzden bundan sonraki çalışmalarımda da

hep artık bu felsefeyle, bu bilinçte ve bu sorumlulukla

yaptığımız şeyleri devam ettirdim.

Ben de sizlere hayatınızda kuyruklarınızdan kopup

kendi kuyruklarınızı, kendi yol haritanızı kendiniz belirleyeceğiniz

ve başkalarına ilham olabileceğiniz bir hayat diliyorum.

Teşekkür ederim.

(Alkış)

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Saklı Yıldızını Keşfet | Yusuf Yeşil | TEDxMEFUniversity |Скрытую звезду|||| Hidden|Your Star|Discover|||TEDxMEFUniversity Entdecke deinen verborgenen Stern | Yusuf Yeşil | TEDxMEFUniversity Discover Your Hidden Star | Yusuf Green | TEDxMEFUniversity Découvrez votre étoile cachée | Yusuf Yeşil | TEDxMEFUniversité 隠れたスターを見つけよう|ユセフ・イェシル|TEDxMEFUniversity

Transcriber: Esra Çakmak Gözden geçirme: Can Boysan

Merhabalar, ben Doktor Yusuf Yeşil.

Size biraz çocukluğumdan bir hikâyeyle başlamak istiyorum konuşmama. ||||with a story||| Rize'nin yemyeşil tepeleri, çay tarlalarının olduğu bir köyde büyüdüm, Rize's||hills||tea fields'|||| I grew up in a village with the green hills of Rize and tea fields.

çok sevimli bir köydü. |||was a village It was a very cute village.

Ortasından, vadiden bir dere akıyordu. From the middle|valley||stream| In the middle of it, a stream flowed from the valley.

Çok güzel bir çocukluk geçirdim.

Köy biraz şehre uzak olduğu için babam haftada bir şehre inerdi, |||far|||||||would go Since the village is a bit far from the city, my father used to go to the city once a week,

servisle birlikte sabahleyin with service|| in the morning with the service

ve akşam aynı servisle birlikte geri dönerdi. ||||||would return

Ben de babamın getireceği o çikolataları, bisküvileri merak ettiğim için |||will bring|||biscuits||| Because I was wondering about those chocolates and biscuits my father would bring.

her akşam orada, o köprüde babamı beklerdim. ||||on the bridge|| I used to wait for my father there every night on that bridge.

Bir gün babam yine geldiğinde One day my father comes again

onu beklerken bir baktığımda

gökyüzünde bir ışıltı kaydığını fark ettim. ||a sparkle|was moving|| I noticed a glimmer of light in the sky.

Bu ışıltıyı anlamlandıramamıştım çünkü çocuktum daha, |the sparkle|"couldn't understand"||| I couldn't make sense of this glow because I was still a child,

henüz öyle bir bilgi yoktu There was no such information yet.

ve babam gelir gelmez sordum.

"Baba," dedim, "böyle bir ışıltı gördüm.

Bu ışıltı nedir?"

Onun bana bir kuyruklu yıldız olduğunu söyledi. |||comet||| He told me it was a comet.

Ben bunu duyduğumda şaşırdım çünkü yıldızsınız, |||I was surprised||you are a star I was surprised to hear that because you are a star,

ışıl ışıl parlıyorsunuz ama bir kuyruğunuz var. ||"are shining"|||your tail| You shine brightly, but you have a tail.

Sizin enerjinizi nereye sarf etmeniz gerektiğini, |||spend||

rotanızı belirleyen bir kuyruğunuz var your course||||

ve ondan sonra düşündüm,

aslında hayatımızda hepimiz insanlar olarak birer kuyruklu yıldızız. ||||||comet|comet

Hepimizin hayatlarında, aile olsun, kültürümüz olsun, In all of our lives, be it family, be it our culture,

yaşadıklarımız, hayatta meslek seçiminde verdiğimiz kararlar, our experiences||profession|in choosing|| our experiences, the decisions we make in choosing a career in life,

tabularımız, alışkanlıklarımız, our tables|our habits our taboos, our habits,

hepsi aslında birer kuyruk.

Hatta onlarca, yüzlerce kuyruğumuz var. |||очередей| |||our tails| We even have tens or hundreds of queues.

Sonra döndüm, kendi hayatıma baktım.

Lise yıllarındaydım, döndüm kendi hayatıma. |"in high school"|||

"Tıp fakültesini kazanacağım, sonrasında doktor olacağım" gibi Like, "I'm going to get into medical school, then I'll be a doctor"

böyle bende bir kuyruk vardı. |||tail|

Hem ailem tarafından hem arkadaşlarım tarafından By my family and by my friends

böyle bir kuyruk verilmişti bana

ve bunun için aslında yaşıyordum. and I was actually living for it.

Bu kuyruk üzerine, bunu gerçekleştirmek için yaşıyordum. I was living on this tail to make it happen.

Sonrasında döndüm kendime, dedim ki: Then I came back to myself, I said:

Yani ben bunu istiyor muyum gerçekten?

Ben kendi hayatımı, kendi kuyruklarımı kendim karar vermek istiyorum, dedim. I said I want to decide my own life, my own tails.

Kendi kuyruklarımı kendim oluşturacağım, dedim. |my own tails||I will create| I said I'll make my own tails.

Sonrasında birçok alana, farklı alanlara ilgi duymaya başladım. After that, I started to be interested in many fields, different fields.

Masa tenisi oynadım, voleybol oynadım. I played table tennis, played volleyball.

Bir ara elektronik müzik yaptım, 20'ye yakın beste çıkardım. |||||||Kompositionen| |||||||composition| I made electronic music for a while, and composed nearly 20 compositions.

Resim, şiir yazmaya başladım. ||writing|

En son çizgi filme çok fazla merak saldım. ||line|cartoon||||became very curious I was very curious about the last cartoon.

Çizgi filmler yaptım, animasyonlar yaptım, birçok yarışmaya katıldım, |||animations|||| I made cartoons, animations, participated in many competitions,

ki yani bir fen lisesi öğrencisi için bunlar hiç beklenmedik bir şeydi. |||science||||||unanticipated|| which was totally unexpected for a science high school student.

Hatta ben söylediğimde bunları arkadaşlarıma veya etrafımdakilere, ||когда я говорил||||окружающим меня çok değişik tepkiler alıyordum I was getting very different reactions.

ama seviyordum çünkü sıra dışıydım, |||order|I was different

sıra dışı olmayı seviyordum.

O sıra dışında kalmayı seviyordum, o düşünceyi seviyordum. ||||||the thought| I loved being out of the line, I loved that thought.

Aslında insanlar olarak baktığımızda In fact, when we look at people

kariyer haritamızda özellikle hayatımızda, |"in our map"|| in our career map, especially in our lives,

upuzun planlar yapıyoruz. We make long plans.

Çok uzun süre sonrasına çok detaylı planlar yapıyoruz,

adımlar koyuyoruz

ama aslında bazen sağımızda solumuzda geçenleri kaçırabiliyoruz. |||on our right|around us|| but in fact, sometimes we can miss what passes on our right and left.

Belki de bir at gözlüğü gibi baktığımız en uzun yolda detaylı planlar yaparken Maybe when we make detailed plans on the longest road that we look like blinders.

çevremizdeki fırsatları kaçırabiliyoruz. ||can miss We miss opportunities around us.

Özellikle bu çevredeki fırsatları kaçırmada güven alanı dediğimiz, ||||в упущении||| ||||missing out on||| What we call the area of trust, especially in missing the opportunities in this environment,

yani "comfort zone" olarak geçen |comfort zone|Comfort zone||

konfor alanında kalmamızın çok büyük etkisi var. ||наше пребывание|||| ||staying|||| Staying in our comfort zone has a huge impact.

Nedir bu konfor alanı?

Örnek vereyim;

bir gün sabah evden çıktım, iş yerine gittim,

iş yerinde iş arkadaşlarımla birlikte çalışmaları yaptım, I did the work with my colleagues at work,

akşam çıktım, en yakın arkadaşlarımla birlikte en fazla gittiğim kafeye gittim, I went out in the evening, went to the cafe I go to the most with my best friends,

sohbet ettik orada, We chatted there

sonra eve döndüm. then I came back home.

Yani bunlar aslında çok fazla tekrarladığım, |||||I repeat often

çok fazla deneyimlediğim I have experienced a lot

ve aslında beni en çok güvende hissettiren deneyimler. ||||||make me feel| and actually the experiences that made me feel the most secure.

Yani ben bu deneyimlerde kendimi güvende hissettiğim için |||experiences|||| So because I feel safe in these experiences

en fazla bunları yapıyorum.

Bu sayede beyin diyor ki ||the brain||that

ben en az enerjiyle hayatımı bu şekilde idame ettirebilirim. ||||||||могу поддерживать |||||||sustain|sustain I can live my life this way with the least amount of energy.

Seni güven alanında tutarak seni bu konfor alanında tutarak |safety security||||||| by keeping you in the safe zone by keeping you in this comfort zone

en az enerjiyi harcayarak en az veriyle karşılaşarak bunu devam ettirebilirim. ||||||with data|encountering with||| I can maintain this by spending the least energy and encountering the least data.

İşte bu bizim en fazla hataya düştüğümüz yerlerden biri. ||||||fall into|| This is one of the places where we make the most mistakes.

Eğer biz o konfor alanında çok fazla kalırsak |||||||останемся слишком

yeni bilgiyle karşılaşamıyoruz. ||не можем встретиться ||can't encounter We do not encounter new information.

Yeni bilgiyle karşılaşamadığımız için ||"we didn't encounter"|

yaratıcılığımız, hayal kurmamız,

farklı düşünmemiz, sıradanlıktan çıkıp sıra dışı düşünmemiz zorlaşıyor. ||ordinariness||||| It becomes difficult for us to think differently, to think out of the ordinary and out of the ordinary.

Biz beynimize ne kadar çok yeni bilgi gösterebilirsek o kadar sıra dışı, |||||||can show|||| The more new information we can show our brains, the more extraordinary,

o kadar fark yaratma potansiyelimiz olabilir. |||create|potential to make|

Bunu ben kendi bu özellikle yaratıcılık ve sıra dışı düşünme, |||||creativity|||| I do this by myself, especially creativity and extraordinary thinking,

özellikle günümüzde yapay zekâ teknolojisinin gelişmesiyle |nowadays|artificial|intelligence||

çok fazla önem kazandı.

Hepiniz biliyorsunuz, işte çok fazla konuşuluyor; You all know, there is a lot of talk at work;

yapay zekâ mesleklerimizi elimizden alacak mı, ||our professions||| Will artificial intelligence take away our jobs?

nereye gidiyor gibi. like where is it going.

Aslında bunun altında çok basit bir soru var; Actually, there is a very simple question under this;

yani düşündüğünüzde eğer sizin mesleğiniz, so when you think about it, if your job is,

bir gün öncesinde, bir hafta öncesinde, bir ay öncesinde yaptığınıza ||before|||||||

çok benziyorsa yaptığınız iş hâlâ |very similar to||| If it's very similar, your job is still

o zaman yapay zekâ sizin mesleğinizi elinizden alabilir. |||||your profession|| then artificial intelligence can take your profession from you.

Neden?

Çünkü bir algoritma gibi bir iş yapıyorsanız

algoritma gibi bir kariyer planı,

bir algoritma gibi çalışıyorsanız

bir algoritmanın da sizin işinizi elinizden alması |an algorithm|||||

çok rahat beklenebilir bir şey. ||easily expected thing|| something that can be expected very easily.

O yüzden algoritmalardan çıkıp ||from algorithms|

bize bu dayatılan kuyruklardan çıkıp ||auferlegten|| ||imposed|from the queues|stepping out of

farklı düşünme becerilerini kazanmamız gerekiyor. ||skills|we need to gain| We need to acquire different thinking skills.

Yaratıcılık, sıra dışı düşünme, duygusal zekâ gibi; ||||emotional intelligence|intelligence| Such as creativity, extraordinary thinking, emotional intelligence;

bu gibi özellikler günümüzde dijital çağda

en önemli özelliklerden biri olacak.

Kendi hayatımdan örnek vermek gerekirse To give an example from my own life

2015 yılındaydım, o zamanlar hâlâ çizgi film yapıyordum I was in|||||| I was in 2015, I was still making cartoons back then

ve artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik teknolojilerine aşina olmaya başlamıştım. |||virtuell||||| |augmented||virtual|reality||familiar with|| and augmented reality, I was getting familiar with virtual reality technologies.

O zamanlar 3. ve 4. sınıfta Harvard ve Stanford üniversitelerinde He was at Harvard and Stanford universities in the 3rd and 4th year at the time.

birer yaz stajı gerçekleştirdim tıp fakültesindeyken. |||||in medical school

O stajlarımda yaptığım çalışmalar beni çok etkilemişti |my internships||work activities||| The work I did in those internships impressed me a lot.

ve döndükten sonra Türkiye'ye,

bu teknolojileri bilimde kullanmak için, sanatla birleştirebilmek için ||science||||| to use these technologies in science, to combine them with art

bilim, sanat ve teknolojiyi

kendi girişimimi kurmaya karar verdim. |my own venture||| I decided to start my own venture.

Bu fikri ilk arkadaşlarımla paylaştım, ||||shared with

dedim böyle böyle bir girişim fikrim var. ||||initiative||

Tıp fakültesindeyim, altını çiziyorum |факультете||подчеркиваю |I'm in med school||

çünkü paylaştığım arkadaşlarım da tıp fakültesi öğrencileri. because the friends I share are also medical school students.

Bunu söyler söylemez,

"Aa Yusuf, ne yapıyorsun sen!

Önünde TUS denen bir sınav var, Tıpta Uzmanlık Sınavı, ona çalışman lazım. ||||||medicine|Specialization||||

Ne alaka bir girişim!" gibi çok farklı tepkiler aldım

ama bu tepkilerden çok fazla şaşırmadım.

Neden; çünkü ben sıra dışı olmak istiyorsam

sıradan bir iş yapmak istemiyorsam ||||если не хочу ordinary|||| If I don't want to do an ordinary job

tepkiler de benden sıra dışı olması lazımdı.

Yani kimse size "Hadi oo, mükemmel, Devam et!" demez ||||||||doesn't say

çünkü sıradanlıktan kurtulup sıra dışı bir iş yapıyorsanız |ordinariness|escaping||||| because if you get rid of the ordinary and do something extraordinary

onun da tepkilerine hazır olup cesareti kendinizde bulmanız gerekiyordu. ||реакциям его|||||| ||his reactions|||||find in yourself| You had to be ready for his reactions and find the courage in yourself.

Ben de aynen böyle düşündüm.

Dedim, bu tepkiler beni işimden alıkoyamaz, hayallerimden alıkoyamaz. |||||abhalten|| |||||hold back|| I said, these reactions can't keep me from my job, they can't keep me from my dreams.

Ben bu işi yapacağım, dedim.

Sonrasında girişimimi kurdum.

Birlikte çalışmalar yapmaya başladık küçük bir ekiple. ||||||Team We started working together with a small team.

Sonrasında dünyada bilimsel olarak sanal gerçeklikle izlenebilen ||||||можно наблюдать ||||||"trackable"

ilk animasyonu yaptık. |animation|

Bunu yaptıktan sonra çeşitli dergilerde röportajlar verdik, ||||magazines||

haberlere çıktık,

ekibimiz büyüdü, birçok arkadaşla tanıştık derken unser Team||||| |||with friends||

iş biraz büyüdü.

En son dünyanın en büyük ilaç fuarlarından birinde, ||||||Messen| ||||||trade fairs| At one of the world's largest pharmaceutical fairs,

PharmaAwards'da finalist olarak yer aldık. at PharmaAwards|finalist|||

Sonra tekrar başa döndüğümde baktım. Then when I came back to the beginning, I looked.

Yani ben o aşamadayken o kararı veremeseydim |||"in that phase"|||if I couldn't So if I hadn't made that decision when I was at that stage

belki de şu an burada olmayacaktım. Maybe I wouldn't be here right now.

Sonrasında çeşitli üniversitelerde, özellikle tıp fakültelerinde |||||медицинских факультетах |||||medical faculties Afterwards, in various universities, especially in medical faculties,

dijital teknolojiler, tıpta nasıl bizi değiştirecek, ||medicine||| how digital technologies will change us in medicine,

tıptaki pratiklerimize nasıl yenilikler katacak başlıklı konuşmalar yaptım. |нашим практикам|||||| medical|our practices||innovations||titled|| I gave speeches on how to add innovations to our practice in medicine.

Bu konuşmalarda bu teknolojileri anlattım, |conversations|||I explained

girişimcilik serüvenimi anlattım |meine Unternehmungs| entrepreneurship|my entrepreneurial journey| I told about my entrepreneurial adventure

ve bu konuşmalar sonrasında,

genellikle bana her zaman bir 5-6 arkadaş, tıp fakültesi öğrencisi arkadaş gelirdi.

Derdi ki, "Yusuf abi, bizim de senin gibi böyle böyle projelerimiz var. ||||||||||our projects|

Böyle böyle fikirlerimiz var ama cesaret edemiyoruz, yapamıyoruz. ||наши идеи|||||

Yani o ilhamı, o cesareti alamıyoruz," diyorlardı. ||inspiration|||| ||inspiration|||"can't get"|

Yani ben onu duyunca aslında direkt aklıma kendi girişimimi kurduğum zamanlar geldi; |||||||||I founded|| I mean, when I heard it, I actually thought of the times when I started my own venture;

oradaki cesareti bulamayışım, ||"not finding" I couldn't find the courage there,

oradaki benim korkularım ve yüzleştiklerim aklıma geldi. ||my fears||faced challenges|| I remembered my fears and the things I faced there.

Sonrasında 2016'nın sonralarına doğru ||towards the end| Later, towards the end of 2016

girişimimizin birinci senesinin sonlarıydı, |||конец our initiative's|||"the end of" it was the end of the first year of our venture,

bir gün arkadaşlarla birlikte oturuyorduk kantinde.

Sohbet ediyorduk, girişimimi anlatıyordum:

Şöyle şöyle yapıyoruz, bu ürünleri çıkardık, ||||Produkte| Here's how we do it, we put out these products,

bu teknolojileri kullanıyoruz.

Sonrasında bir baktım, televizyon ekranında spiker |||||news anchor Then I looked, the announcer on the TV screen

bir haberi anons geçiyordu. a news was being announced.

Haber aynen şu şekildeydi:

Evrendeki ilk kuyruksuz kuyruklu yıldız bulundu. ||tailless||| The first comet in the universe has been found.

Hatta ismini Manx adı verilen dünyadaki tek kuyruksuz kedi türünden alıyordu. ||Manx cat||||||||

Yani bunu duyunca çok şaşırdım ||||I was surprised

çünkü biliyordum, evrende yalnız değildim. because I knew, I was not alone in the universe.

Benim gibi kuyruğundan kopup ||from the tail| rip off your tail like me

kendi yol haritasını kendi belirleyecek başka biri daha vardı,

başka bir şey daha vardı.

O benim için vücut bulmuş bir hâldi. ||||||state He was an incarnation for me.

Benim felsefemin, hayatım boyunca yaptıklarımın vücut bulmuş bir hâliydi. |my philosophy|||my actions||||embodiment It was the embodiment of my philosophy, of what I've done in my life.

Bunu düşündükten sonra tekrar o öğrenciler aklıma geldi. After thinking about it, those students came to my mind again.

Dedim ki, "Benim için bu haber nasılsa,

benim için bu haber nasıl bir vücut bulmuş ilham kaynağıysa |||||||||source of inspiration

ben de onlar için oydum." ||||"I carved too."

Yani ben de onlar için önündeki ilham veren bir örnektim. |||||||||I was an example So I was an inspiring example for them.

O yüzden bundan sonraki çalışmalarımda da ||||my future work| That's why in my future work

hep artık bu felsefeyle, bu bilinçte ve bu sorumlulukla |||with this philosophy||consciousness||| always with this philosophy, with this consciousness and with this responsibility.

yaptığımız şeyleri devam ettirdim.

Ben de sizlere hayatınızda kuyruklarınızdan kopup ||||ваших хвостов| ||||your tails|

kendi kuyruklarınızı, kendi yol haritanızı kendiniz belirleyeceğiniz |ваши хвосты|||вашу карту|| |your own tails|||your roadmap||determine

ve başkalarına ilham olabileceğiniz bir hayat diliyorum. |||can be|||I wish

Teşekkür ederim.

(Alkış)