Güç Sahiplerinin Bilmenizi İstemediği 4 Beyin Etkisi (2018)
|||не хочет||
|des propriétaires|que vous sachiez|qu'ils ne veulent||
4 Gehirn-Effekte, von denen die Machthaber nicht wollen, dass Sie sie kennen (2018)
4 Brain Effects The Powers Don't Want You To Know (2018)
パワーホルダーが知られたくない4つの脳内効果(2018年版)
4 Эффекта на мозг, о которых не хотят знать обладатели власти (2018)
Düşünün ki, bir yere yetişmeniz gerek,
||||вы должны добраться|
||||arriver|
||||ankommen|
Imagine that you have to reach somewhere,
bu yüzden aceleniz var ve evden çıkıp bir an önce arabaya atlayarak en kısa sürede
|||||||||||прыгая в машину|||
||vous êtes pressé|||||||||en sautant|||
so you are in a hurry and get out of the house and jump in the car as soon as possible.
o yere bir an önce varmak istiyorsunuz.
|||||достигнуть|
|||||arriver|
You want to reach that place as soon as possible.
Daha siz oraya varamadan, yolda önünüzdeki araba aniden yavaşlamak zorunda kalıyor
|||||ваша передняя|||замедляется||
|||vous arrivez||devant vous||soudainement|ralentir||
|||||||plötzlich|||
Before you get there, the car in front of you suddenly has to slow down on the road.
ve siz de yavaşlamaya fırsat bulamadan arabaya çarpıyorsunuz.
|||замедлиться||не успев||врезаетесь
|||ralentir||sans trouver||vous heurtez
and you crash into the car before you can slow down.
Ve sorun başlıyor:
“ne diye arabayı bu kadar hızlı kullandım ki”,
“niye önümdeki arabayla aramdaki takip mesafesine dikkat etmedim ki” diye pişman oluyorsunuz.
|передо мной||||расстояние до||||||
|la voiture devant||la distance entre||distance de suivi||||||
|||zwischen mir||||||||
"Warum habe ich nicht auf den Abstand zwischen mir und dem Auto vor mir geachtet?", bedauern Sie.
You regret "why didn't I pay attention to the following distance between me and the car in front of me".
Kıssadan hisse şu ki, ne kadar aceleniz olursa olsun,
поучительная история||||||||
moralité||||||||
von der Moral der Geschichte||||||||
Die Moral von der Geschicht' ist: Egal, wie sehr Sie es eilig haben,
arabayı gerektiğinden daha hızlı ve dikkatsizce kullanmamak gerektiğini anlıyorsunuz.
|||||неосторожно|не использовать||
|||||sans prudence|ne pas utiliser||
|||||unachtsam|nicht benutzen||
You understand that you should not drive the car faster and carelessly than necessary.
Diyelim ki, arabanızı tamir ettirdiniz, başka bir zaman yine evden aceleyle çıktınız,
||||вы отремонтировали||||||поспешно|
||||vous avez fait réparer||||||à la hâte|
||||haben lassen||||||eilig|
Let's say you had your car repaired, another time you rushed out of the house again,
ama bu defa kendi kendinize ”acelem olsa da, arabayı dikkatli bir şekilde kullanmalıyım” diyorsunuz.
||||||||||||должен водить|
||||||||||||je dois conduire|
||||||||||||verwenden|
Evden çıkar çıkmaz önünüzden kara bir kedi geçiyor.
|||вашими глазами||||
||sortie|devant vous||||
|||vor Ihnen||||
As soon as you leave the house, a black cat passes in front of you.
Arabayı dikkatli bir şekilde kullansanız da, diğer bir araba aniden sizin arabanıza çarpıyor.
|||||||||||ваш автомобиль|врезается
||||vous conduisez|||||||votre voiture|
||||verwenden|||||||Ihrem Auto|
Although you drive the car carefully, another car suddenly crashes into your car.
Üstelik sizin hiç bir kabahatiniz yokken...
||||вины|
||||faute|
||||Schuld|
Und das ohne eigenes Verschulden.
And while you have no fault...
O an “Sabah önümden kara kedi geçti, kesin ondan böyle oldu” diye düşünürsünüz.
|||передо мной|||||||||вы думаете
|||devant moi|noire||||||||vous pensez
||||||||||||denken
At that moment, you think, "A black cat passed in front of me in the morning, that's what happened to him".
Bu yüzden başka bir sefer arabayla bir yere giderken önünüzden kara kedi geçtiğinde,
||||||||||||когда пройдет
||||||||||||quand elle passe
||||||||||||wenn
bir yere yetişmeniz gerekse de, “yok, önümden kara kedi geçti, ne olursa olsun umurumda değil,
|||si besoin||||||||||je m'en fiche|
even if you have to catch up, “no, a black cat passed in front of me, I don't care anyway,
yarına kalsın işim, bugün gitmeyeceğim oraya” diyor ve eve dönüyorsunuz.
demain|||||||||vous rentrez
|||||||||ihr kommt zurück
I will save my work for tomorrow, I will not go there today” and you return home.
Gördüğünüz gibi, birinci defa kaza yaptığınızda o kazayla sizin arabayı dikkatsiz kullanmanız
|||||||||||управление автомобилем
vous voyez|||||||l'accident|||de manière imprudente|utilisation
|||||||||||benutzen
As you can see, the first time you have an accident, it is your careless driving.
arasında mantıken sebep-sonuç ilişkisi vardı
|логически||||
|logiquement||||
|logisch||||
There was a logical cause-effect relationship between
ve siz bu durumu analiz ederek kazanın sebebinin arabayı dikkatsiz kullanmanız olduğunu anladınız.
And you analyzed this situation and realized that the cause of the accident was your careless driving.
İkinci kazadaysa kara kedinin önünüzden geçmesiyle kaza yapmanız arasında herhangi bir bağ yoktu,
|||||прохождением|||||||
|si c'était||||le passage|||||||
|Unfall||||||||||Zusammenhang|
In the second accident, there was no connection between the black cat passing in front of you and your accident,
ama siz nedense olayları ilişkilendirerek hemen kazayı o kedi yüzünden yaptığınızı düşündünüz
||||связывая||авария (1)|||||
||||en liant||l'accident|||||
||||verknüpfend|||||||
but for some reason, you immediately thought that you made the accident because of that cat by associating the events.
ve durumu analiz ederek “acaba kara kediyle kaza arasında nasıl bir mantıklı bağ olabilir ki”
||||||avec le chat noir||entre||||||
||||||mit der Katze||||||||
diye düşünmediniz.
|вы не думали
|vous n'avez pas pensé
|haben Sie nicht gedacht
Sadece içinizde inanç oluştu, bu kadar.
||croyance|||
Bugün, Daniel Kahneman'ın ”Hızlı ve yavaş düşünmek” kitabındaki
|Daniel|Kahneman's|||||dans le livre
|||||||in seinem Buch
hayati derecede önemli diğer beyin etkilerini size anlatacağım.
|||||влияния||
|||||effets||
Aynı kitapla ilgili olan önceki iki videomu izlemeyenler için söyleyeyim ki,
|Buch||||||die, die nicht geschaut haben|||
Für diejenigen, die meine beiden früheren Videos über dasselbe Buch nicht gesehen haben,
biz insanlar karar verirken iki tür düşünce tarzına göre karar vermekteyiz.
||||||||||принимаем решение
|||en prenant|||||||nous avons
||||||||||vergeben
1) Yavaş düşünme – yani mantıklı analize dayanarak düşünme ve
||||анализу|||
||||analyse|||
2) Hızlı/otomatik düşünme, yani hiç bir mantığa dayanmadan sadece öyle olduğuna inanma
||||||логике|без логики||||
||||||logique|sans fondement||||croire
|||||||ohne sich auf irgendeine Logik zu stützen||||
Kitabın esas gayesi bu iki düşünce tarzı arasındaki farkları insanlara anlatmak
||цель||||||||
||objectif||||||||
|wesentliche|Zweck||||||||
Das Hauptziel des Buches ist es, den Menschen die Unterschiede zwischen diesen beiden Denkweisen zu erklären
ve insanların daha doğru kararlar vermeleri için nelerin farkında olmaları gerektiğini ortaya koymaktır.
||||||||||||выявить
|||||||de quoi||||mettre en évidence|devoir mettre
||||||||||||aufzuzeigen
und was die Menschen wissen müssen, damit sie bessere Entscheidungen treffen können.
Biz, beynimizin hızlı düşünme işleyişinin farkında olmadığımız zaman,
||||||nous ne sommes pas|
||||||wir nicht|
videonun başındaki kara kedi örneğinde olduğu gibi, hiç bir mantığa ve analize dayanmadan
|au début|||exemple||||||||
as in the black cat example at the beginning of the video, without relying on any logic and analysis.
kararlar vererek hayatımızı yanlış yönlendiriyoruz.
||||направляем
||||nous orientons
||||lenken
We mislead our lives by making decisions.
Dışarıdan ne kadar mantıksız görünse de, birçoğumuz bu tür batıl inançların kölesiyiz, bunu hepimiz biliyoruz.
||||||||||суеверий|мы рабы|||
|||||||||superstitieuses|croyances superstit|esclaves de|||
||||||||||von Glauben|Sklaven|||
Sanki Bill Gates, Steve Jobs veya Elon Musk gibi dünyanın en başarılı insanlarının
||Гейтс||Джобс||Илон|Илон Маск|||||
|Bill|Gates||emplois||Elon Musk|Elon Musk|||||les personnes
||||Jobs||||||||
böyle başarılı olmalarının sebebi geceleri tırnak kesmemeleri,
||||||не стригут
|||||ongles|ne pas couper
||||||nicht schneiden
The reason they are so successful is that they don't cut nails at night,
la raison de leur succès est qu'ils ne se coupent pas les ongles la nuit,
kara kedilerden uzak durmaları ve evden çıkarken bir şeyleri unutsalar bile geri dönmemeleridir.
|||||||||если забудут|||невероятно возвращаются
|des chats||||||||ils oublient|||de ne pas revenir
|||||||||vergessen|||nicht zurückkehren
they stay away from black cats and do not return even if they forget something while leaving the house.
qu'ils évitent les chats noirs et qu'ils ne retournent pas chez eux, même s'ils ont oublié quelque chose en sortant.
Hızlı düşünmenin yeni bir etkisini anlatmak için şöyle bir örnek vereyim.
|мышления|||||||||
|la pensée rapide|||||||||
|denken|||||||||
Let me give an example to illustrate a new effect of quick thinking.
Pour illustrer un nouvel effet de la pensée rapide, laissez-moi donner un exemple.
Diyelim ki, çok büyük bir şirkette çalışıyorsunuz, şirketin 50.000 çalışanı var.
Disons que vous travaillez dans une très grande entreprise, l'entreprise compte 50 000 employés.
Diyelim ki, yönetimin davranışından şirketteki herkes mutsuz.
|||поведение управления|в компании||
||la direction|comportement|dans l'entreprise||
|||Verhalten|im Unternehmen||
Let's say everyone in the company is unhappy with the behavior of management.
Kendi aranızda ne zaman konuşsanız, bu konudan şikâyet ediyorsunuz ve hatta birçok kişi
||||вы говорите||||||||
|entre vous|||vous parlez|||plainte|||||
|||||||Beschwerde|||||
Whenever you talk among yourself, you complain about it, and many people even
“bir fırsat olsa da başka bir şirkete geçsem” diye düşünüyor.
|||||||перейду||
|||||||je change||
|||||||wechseln||
Bir araya gelerek toplu bir şekilde grev yapmayı ve böylece
||||||забастовка|||
topluca itiraz ederek şirkette bazı şeyleri değiştirebileceğinizi düşünüyorsunuz.
||||||можете изменить|
|protestation|||||vous pouvez changer|
|Einwand|||||verändern|
You think you can change things in the company by making a collective objection.
Bilmeyenler için söyleyeyim, grev şirket veya kurum çalışanlarının
|||||||работников компании
ceux qui ne savent||||entreprise||institution|des employés
die Unwissenden|||||||
For those who don't know, the strike is done by the employees of the company or institution.
yönetime itiraz olarak topluca çalışmamalarına deniyor.
||||неработающим|
la direction||||ne pas travailler|
der Verwaltung||||nicht arbeiten|
It is said that they do not work collectively as an objection to the management.
Sonrasında diğer bir departmanda çalışanların grev yaptıklarını
|||в другом отделе|||
|||département|||
|||Abteilung|||
ve bunun sonucunda bazı olumlu sonuçlara ulaşsalar da,
||||||достигнут|
||||||ils atteignent|
||||||erreichen|
und dadurch einige positive Ergebnisse erzielen,
şirketin o grevi organize eden kişilerden bir veya birkaçını farklı bahanelerle işten attığını duyuyorsunuz.
||||||||нескольких из них||разными предлогами||уволила|вы слышите
||grève||||||quelques-unes||avec différentes excuses|||vous entendez
||||||||einige||mit verschiedenen Ausreden|||ihr hört
You hear that the company fired one or more of the organizers of that strike for different reasons.
Vous entendez que l'entreprise a licencié une ou plusieurs personnes qui ont organisé cette grève pour différentes raisons.
Önce, “acaba işten atılma sebepleri başka mı” diye düşünüyorsunuz.
|||licenciement|||||
|||Entlassung|||||
D'abord, vous vous demandez : « Peut-être que les raisons du licenciement sont différentes ? »
Birkaç gün sonra başka bir bölümün de grev yaptığını ve orada da aynı şeyin olduğunu,
Quelques jours plus tard, vous apprenez qu'un autre département est également en grève et que la même chose s'y produit.
bazı olumlu sonuçlara ulaşılsa da, grev liderlerinin başka bir sebepten işten atıldığını duyuyorsunuz.
|||достигнуты|||||||||
|||on parvient||||||||qu'ils ont été licenci|
|||erreicht werden||||||||entlassen|
man hört von Streikleitern, die aus einem anderen Grund entlassen werden, obwohl einige positive Ergebnisse erzielt wurden.
You hear that strike leaders have been fired for another reason, although some positive results have been achieved.
Bu yüzden siz de greve katılırsanız sizi de işten atacaklarını düşünmeye başlıyorsunuz.
|||||если вы присоединитесь||||уволят вас||
||||grève|vous participez||||vous licencieront||vous commencez
|||||teilnehmen||||entlassen||
That's why you start to think that if you join the strike, they'll fire you too.
Diyelim ki, aradan birkaç gün daha geçiyor ve diğer bir bölümdeki çalışanlardan biri
||||||||||в другом отделе|работников|
||entre-temps||||||||dans une section|des employés|
||||||||||aus dem Abschnitt||
Let's say a few more days pass and one of the employees in another department
sizin bölümün çalışanlarına ”biz yeniden grev yapmak istiyoruz, bu defa hadi güçlerimizi birleştirelim
|||||||||||объединим силы|объединим силы
|||||||||||nos forces|unissons nos forces
|||||||||||unsere Kräfte|
“We want to strike again, this time let's join forces.
ve hep birlikte grev yapalım, istediğimiz sonuçlara ulaşıncaya kadar da grevi durdurmayalım” diyor.
|||||||||||не останавливаем|
|||||||||||ne pas arrêter|
|||||||||||dann|
and let's strike together, let's not stop the strike until we achieve the results we want.”
Bu defa siz şimdiye kadar duyduklarınız yüzünden işinizi kaybetme veya disiplin cezası alma
||||||||потеря работы||||
|||||ce que vous avez entendu|||perdre||||
|||||was Sie gehört haben|||||||
This time you don't lose your job or be disciplined because of what you've heard so far.
korkusundan belki de artık greve katılmayacaksınız.
|||||не будете участвовать
de peur|||||vous ne participerez pas
aus Angst|||||werden Sie nicht teilnehmen
Çünkü düzenli hayatına kim zarar vermek ister ki?
|régulière|||nuire|||
Because who would want to harm your regular life?
Bu korku yüzünden hiçbir şeye karışmadan mutlu olmadığınız bir işte çalışmak
|||||не вмешиваясь|||||
|||||sans s'impliquer|||||
|||||ohne sich einzumischen|||||
Working in a job where you are not happy without getting involved in anything because of this fear.
zorundaymışsınız gibi kendinizi şartlandıracaksınız.
|||вы будете настраивать
vous devez|||vous conditionnerez
ihr müsst|||trainieren
You will condition yourself as if you had to.
Hatta gittikçe herkesin içindeki bu korku beyinlerde o kadar büyük bir engele dönüşecek ki,
||||||||||||превратится|
|de plus en plus|||||dans les cerveaux|||||obstacle|deviendra|
||||||in den Köpfen|||||Hindernis||
Im Laufe der Zeit wird diese Angst in jedem Menschen zu einem großen Hindernis werden,
In fact, this fear in everyone will turn into such a big obstacle in the brains that
artık birisi şirket yönetimiyle ilgili olumsuz bir şey söylediğinde “böyle şeyler konuşma,
|||управлением компании||||||||
|||la direction||||||||
|||Management||||||||
Now when someone says something negative about company management, "don't talk like that,
yerin kulağı var, sonra duyarlar, bizi de işten atarlar” gibi şeyler diyecekler.
|слух||||||||||
ici|oreille||||||||||
the earth has ears, then they will hear it, and they will fire us”.
Buna ”Olasılık Basamağı” (Availability Cascade) deniyor.
|||Доступность(1)|Каскад|
||Niveau|Disponibilité|Cascade|
|Wahrscheinlichkeit|Stufe|Verfügbarkeit|Kaskade|
Tam olarak Türkçesini bilmediğim için bunu "Olasılık Basamağı" gibi çeviri yapdım
||||||||||я перевёл
||||||||||j'ai fait
||||||||||gemacht
Basamak, herhangi bir bilginin birkaç kişi tarafından daha çok insana,
niveau|||information||||||à plus de gens
Step, any information from a few people to more people,
L'étape, le processus par lequel une information est transmise et exagérée par plusieurs personnes à un plus grand nombre de personnes,
o insanlar tarafındansa daha çok insana aktarılması ve abartılması sürecine deniyor
||||||||преувеличение|процессу|
||||||transmission||||
||von der Seite||||||Übertreibung|Prozess|
und von diesen Menschen wird es als der Prozess der Übertragung und Übertreibung auf weitere Menschen bezeichnet.
it is the process of transferring and exaggerating by people to more people.
de telle sorte que ces personnes la transmettent à encore plus de personnes.
Aslında şirketteki olaylar hakkında beynimizin yavaş ve analitik düşünme mekanizması
|||||||аналитический||
|||||||analytique||
En réalité, le mécanisme de pensée lente et analytique de notre cerveau concernant les événements de l'entreprise.
ile düşünürsek, şirketin 50.000 çalışanını işten atamayacağını anlamış oluruz.
|||||не сможет уволить||
|||employés||ne pourra pas||
|||Mitarbeiter||entlassen||
Bu imkânsızdır.
|это невозможно
|c'est impossible
|ist unmöglich
Hatta şirketin, 50.000 değil, onun %2'i olan 1000 kişiyi bile topluca işten atması mümkün değil.
||||||||||увольнение||
Çünkü böyle bir durumda şirket faaliyetinde büyük sıkıntı yaşanır veya faaliyet tamamen durur.
||||||||возникает проблема||деятельности||
|||||d'activité|||on vit des difficultés||activité||
|||||tätigkeit|||wird gelebt||||
Bu yüzden bütün çalışanlar birleşerek grev yaparlarsa, şirket, elemanlarının taleplerini
||||||если они сделают|||требования сотрудников
||||en s'unissant||s'ils font||des employés|demandes
||||||||der Mitarbeiter|Forderungen
Therefore, if all employees join together and go on strike, the company will not meet the demands of its employees.
yerine getirmek zorunda kalır.
will have to fulfill.
Ve hatta yerine getirdikten sonra birkaç kişiyi herhangi bir bahaneyle işten atarsa,
|||||||||по любой причине||уволит
|même||avoir rempli||||||||s'il renvoie
|||||||||aus einem Grund||entlässt
And even if he fires a few people for any reason after fulfilling it,
Et même s'il licencie quelques personnes pour n'importe quel prétexte après avoir rempli sa tâche,
bu kişiler grevi organize eden en önemli birkaç kişi olacak.
ces personnes seront quelques-unes des plus importantes à avoir organisé la grève.
Bu durumda, grev yapmayı teklif eden birileri varsa artık, bu, şirkette birilerinin liderlik sorumluluğunu
|||||||||||||verantwortung
Dans ce cas, s'il y a des gens qui proposent de faire grève, cela représente désormais la responsabilité de leadership de quelqu'un dans l'entreprise.
aldığı ve işten atılma ihtimalini göze aldığı anlamına gelir.
||||probabilité||qu'il prend||
||||Wahrscheinlichkeit||||
It means that he took the risk of being fired and was fired.
Bu yüzden, bu durumda sizin işten atılma ihtimaliniz aslında 0'a yakın,
|||||||вероятность|||
|||||||votre probabilité|||
|||||||Ihre Wahrscheinlichkeit|||
fakat şirket yönetimi bir kaç dolaylı cezalandırma olayının sonucunda
|||||||случаев|
|||||||des sanctions|
|||||||Fällen|
Cependant, la direction de l'entreprise a pris des mesures de réprimande indirectes suite à plusieurs incidents.
bazı kişilerin işten atıldığı haberini şirket içinde efektif şekilde duyurmayı başardığı için
|||||в компании||||объявить||
|||ont été licenciées||||||||
||||||||||erfolgreich|
bu beyninizin hızlı düşünme işleyişi sonucunda, sizin 0'a yakın olma ihtimali olan bir şeyden
||||fonctionnement|||||||||
||||Funktionsweise|||||||||
korkmanıza sebep oluyor.
вашему страху||
vous faire peur||
eurer Angst||
it makes you afraid.
Oysa bu durumda riskiniz çok az, olumlu sonuca ulaşma ihtimaliniz ise çok yüksektir.
||||||||достигнуть результата||||
Cependant||||||||atteindre||||
|||Ihr Risiko|||||erreichen||||
Aynı şeyi uçak kazalarıyla ilgili de söyleyebiliriz.
|||авиационными катастрофами|||
|||accidents|||
|||Unfällen|||
Aslında uçak kazalarının sayısı o kadar az ki, herhangi birimizin uçak kazasında ölme ihtimali 11 milyonda 1'dir.
||авиационных катастроф|||||||||авиакатастрофе|||1 из 11 миллионов|
||des accidents d'avion|||||||||||||
|||||||||von uns||Unfall|||in 11 Millionen|
Yani her 11 milyon yolcudan sadece 1'i uçak kazasında ölüyor.
|||пассажиров|||||
|||||||accident|
|||||||Unfall|
Fakat araba kazalarında ölme ihtimaliniz ise 5.000'de 1. Büyük ihtimalle bu oran, Türkiye'de daha çok.
||в авариях|||||||||||
||accidents|||||||||||
||Unfällen|||||||||||
Fakat büyük çoğunluğumuz uçak kazalarıyla ilgili o kadar abartılı haberler okuyoruz ki,
||||||||exagérées|||
birçok insan arabaya binmekten korkmadığı halde, uçağa binmeye korkuyor.
||||не боится|||летать на самолете|
|||monter|||||
|||fahren|nicht |||einsteigen|
Sonuç şu ki, abartılı söylenti ve haberler ‘Olasılık basamağı' etkisi yüzünden,
||||rumeur||||||
||||Gerücht||||||
bizim doğru ve analitik kararlar vermemizi çok kötü etkiliyor.
|||||наше решение|||
|||||notre capacité à donner|||
|||||vergeben|||
Şimdiyse beynimizin yaptığı diğer bir oyunu anlatayım size.
Now let me tell you about another trick our brains play.
Diyelim ki, benim oturduğum ev ve sizin oturduğunuz ev aynı büyüklükte ve aynı yerde.
||||||||||de taille|||
|||wohnend||||||||||
Let's say the house I live in and the house you live in are the same size and in the same place.
Ben size “hadi kura çekelim” diyorum. Sizin isminiz çıkarsa, ben kendi evimi size hediye ediyorum,
|||жеребьевка|давайте тянуть||||||||||
||||tirons au sort||||||||||
|||Los|||||||||||
I say to you "let's draw lots". If your name comes up, I present my house to you,
benim ismim çıkarsa siz oturduğunuz evi bana hediye edip o evden çıkıyorsunuz.
|||||||||||vous sortez
|||||||||||verlasst
Böyle bir oyuna evet der miydiniz? Eğer siz de çoğu insan gibi normal bir düşünce yapısına sahipseniz,
||||||||||||||||vous avez
||||||||||||||||haben
Would you say yes to such a game? If you have a normal mindset like most people,
büyük ihtimalle böyle bir kuraya evet demezsiniz.
||||жеребьевке||
||||tirage||
||||Verlosung||
Buna “kayıptan kaçınma” etkisi deniyor.
|избежание потерь|избежание потерь||
||éviter||
|Verlust|Vermeidung||
This is called the "loss aversion" effect.
Bu kuranın sonunda kazanacağımız ile kaybedeceğimiz birbirine eşit olsa da, biz böyle bir oyun oynamayız.
|||мы выиграем||что мы потеряем|||||||||не играем
||||||||||||||nous jouons
|||||wir verlieren werden|||||||||spielen
Çünkü çoğumuz elimizde olanların fazlasını kazanamamaktan çok,
|||||не сможем заработать|
|||||ne pas gagner|
|||||nicht gewinnen können|
Parce que la plupart d'entre nous ont plus peur de ne pas gagner ce qu'ils ont déjà,
elimizdekileri kaybetmekten korkarız.
то что у нас||
ce que nous avons||
||haben Angst
que de perdre ce qu'ils ont.
Tıpkı az önce anlattığım şirket örneğindeki gibi.
|||||пример|
|||||de l'exemple|
|||||Beispiel|
Just like the company example I just described.
Tout comme l'exemple de l'entreprise que je viens de décrire.
Belki de o örnekte yönetime topluca itiraz etmekle elde edeceğimiz olumlu sonuçlar
|||||||||nous obtiendrons||
||||||Widerspruch|||||
Perhaps, in that example, the positive results we will achieve by collectively appealing to the management
uzun bir süre boyunca bize şu an elimizde olanlardan kat be kat fazlasını vermiş olacaktı.
for a long time it would have given us far more than what we have now.
Ama biz işimizden memnun olmasak da, elimizde olan işimizi kaybetmek korkusuyla,
||работы||||||||
||||ne serions-nous||||||
||von unserer Arbeit||||||||
But even if we are not satisfied with our job, we are afraid of losing the job we have,
alacağımız olumlu sonuçları geri çeviriyoruz.
мы получим||||
nous obtiendrons||||
We reject the positive results we get.
Beynimizin bu etkisini bilmemiz birçok alanda işimize yarayabilir.
|||||||может помочь
|||||domaines||peut nous être utile
|||||||nützlich sein
Knowing this effect of our brain can help us in many areas.
Mesela, birini bir şeye inandırmak istiyorsanız, ona kazanacağı şeyleri vadetmek yerine,
|||||||||обещать|
||||convaincre||||||
||||überzeugen|||||versprechen|
For example, if you want to make someone believe in something, instead of promising them things to earn,
size evet demezse kaybedeceği şeyleri söylemekle onu daha efektif bir şekilde etkileyebilirsiniz.
|||потеряет||||||||влиять на него
||ne pas dire|||||||||
|||verliert||||||||beeindrucken
Bu yöntem, aynı zamanda fiyat pazarlığında da çoğu kişi tarafından kullanılıyor.
|||||в переговорах|||||
|||||de négociation|||||
|||||Verhandlung|||||
This method is also used by many in price bargaining.
Muhtemelen siz de şimdi anlatacağım olayla karşılaşmışsınız.
||||||встретились с
||||||vous avez rencontré
|||||Ereignis|konfrontiert worden
You have probably encountered the event that I am going to tell you now.
Herhangi bir şey almak istiyorsunuz ve fiyatını sorduğunuzda onun pahalı olduğunu düşünerek
|||||||вы спрашиваете||||
|||||||lorsque vous demande||||
You want to buy anything and when you ask the price, you think it is expensive.
”indirim yapamaz mısınız” diye soruyorsunuz.
Karşınızdaki kişiyse size ”ne kadar verebilirsin” diye soruyor ve siz herhangi bir rakam söyledikten sonra
|||||||||||||сказав|
||||||||||||montant|avoir dit|
||||||||||||Zahl||
“hayır olmaz, bunun bana gelişi o kadar zaten” diye cevap veriyor.
||||приход этого||||||
||||arrivée||||||
||||Kommen||||||
"No, it's not, that's all it comes to me," he replies.
Fakat siz arkanızı dönüp gitmek istediğinizde hemen size seslenerek
||спину||||||криком
||||||||en vous appelant
||Rücken||||||rufen
But when you want to turn your back and leave, it immediately calls out to you.
”nereye gidiyorsun, tamam, gel, ne kadar verirsen ver” diyor.
Satıcı az önce “bana gelişi bu kadar” demesine rağmen,
Although the seller just said "that's it for me",
nasıl oluyorsa sizi müşteri olarak kaybedeceğinin farkına vardığı anda
|||||что потеряет|||
|si cela se passe|||||||
|||||verliert|||
hemen korkarak sizi geri çağırıyor.
||||appelle
||||ruft
Şimdiyse başka bir önemli beyin etkisi hakkında konuşacağım.
Diyelim ki, 2 tane giyim dükkânı var.
||||magasins de vêtements|
|||Bekleidung|Laden|
Biri çok pahalı olan Dior markasının dükkânı.
||||Dior|бренда|
||||Dior||
||||Dior|Marke|Laden
Diğeriyse çok ucuz kıyafetler satan ‘Bayan giyim dükkânı' isimli bir yer olsun.
|||||femme||||||
Diyelim ki, ben sizin haberiniz olmadan bu iki dükkânla anlaşarak bir deney yapıyorum.
||||||||магазинами|договорившись|||
||||savoir||||||||
||||||||Läden|einvernehmlich|||
Disons que je fais une expérience en accord avec ces deux magasins sans que vous le sachiez.
Aynı özellikte iki elbiseden birini Dior dükkânında,
|||платьев|||в бутике Диор
|||des robes|||
|||Kleid|||im Geschäft
Je mets en vente l'une des deux robes de même qualité dans le magasin Dior,
diğerini ise Bayan giyim dükkânı içinde satışa sunuyorum.
другую|||||||
|||||||je mets en vente
|||||||ich biete an
I offer the other one for sale in a women's clothing store.
et l'autre dans le magasin de vêtements pour femmes.
Siz Dior dükkânına giriyorsunuz ve birkaç ürüne baktığınızda
||в магазин Диор|||||
|||||||vous regardez
||zum Geschäft||||Produkte|
fiyatların 3.000-4.000 lira civarında değiştiğini görüyorsunuz.
ценам||||
||environ||
Sonraysa benim deney için oraya koyduğum kıyafete baktığınızda
|||||которую я положил||
||||||vêtements|
And then when you look at the outfit I put there for the experiment
Si vous regardez le vêtement que j'ai mis là pour l'expérience
etikette herhangi bir fiyat yazılmadığını görüyorsunuz.
этикетке||||не написана|
étiquette|||||
Etikette||||geschrieben ist|
You can see that there is no price written on the label.
vous remarquerez qu'aucun prix n'est inscrit sur l'étiquette.
Diyelim ki, bir arkadaşınızsa ”Bayan giyim dükkânı” isimli dükkâna giriyor
||||||||в магазин|
|||si vous êtes||||||
||||||||Laden|
Disons que, si c'est un ami, il rentre dans le magasin appelé "Magasin de vêtements pour femmes"
ve oradaki kıyafetlerin fiyatlarının 40-50 lira civarında olduğunu görüyor.
||одежды|||||
||les vêtements|||||
||Kleidung|||||
Aynı sizin yaptığınız gibi, arkadaşınız da benim deney için koyduğum kıyafete baktığında,
|||||||||||en regardant
|||||||||||schaut
üzerinde fiyat yazılmadığını görüyor ve fiyatı bilmiyor.
Bu olaydan sonra ben sizi ve arkadaşınızı aynı yere davet ederek ikizinize e “o kıyafetin sizce fiyatı ne”
|||||||||||вам||||||
||||||votre ami|||inviter||||||||
|||||||||||euch||||||
diye sorarsam, siz onu Dior'da gördüğünüz için 3000-4000 lira arası bir fiyat söyleyeceksiniz.
||||в Диоре|||||||
|si je demande||||||||||
|frage|||bei Dior|||||||
Arkadaşınızsa “büyük ihtimalle 40-50 lira civarında bir şeydir” diyecektir.
|||||||скажет
|||||||will say
|||||||wird sagen
Buna ‘anchoring', yani İngilizceden çevirisi ile ‘demir atma' etkisi deniyor.
|якорение||с английского||||||
|ancrage|||||ancre|||
||||Übersetzung|||||
Beynimizde oluşan bu etki yüzünden, bizim daha önceden gördüğümüz rakamların yüksekliği
|||||||||чисел|
||||||||||hauteur
|||||||||Zahlen|Höhe
veya azlığı alışveriş yaparken vereceğimiz kararları büyük ölçüde etkiliyor.
|недостатка|||||||
|la rareté||||||dans une large mesure|
|Mangel|||||||
Birçok mağaza, lüks restoran ve alışveriş siteleri bu taktiği çok güzel bir şekilde kullanıyorlar.
||||||||тактику|||||
||||||||tactique|||||
||||||||Taktik|||||
Bu yüzden birçok alışveriş sitesine girdiğimiz zaman
||||сайты|мы заходим|
||||site||
|||||wir betreten|
orda en çok satan ürünler içine pahalı ürünleri yerleştirdiklerini göreceğiz.
||||||||они размещают|
||||||||vous avez placé|
||||||||wir werden sehen|
there we will see that they put expensive products in the best selling products.
Bu ürünler gerçekten de en çok satan ürünler değiller.
Genelde sizin o yüksek fiyatları gördükten sonra ondan daha ucuz bir fiyat gördüğünüz zaman
generell|||||gesehen||||||||
onu ucuz olarak algılamanız için, bilerek daha pahalı ürünleri öne çıkartıyorlar.
||||||||||выдвигают
|||votre perception|||||||
|||Ihre Wahrnehmung|||||||stellen sie heraus
Diğer bir örnek üzerinden gidelim.
Diyelim ki, siz herhangi bir ürünü beğendiniz ve fiyatının 60 lira olduğunu gördünüz.
||||||||цена его|||
||||||||son prix|||
||||||||Preis|||
Sonra başka bir dükkâna girdiniz ve orda başka bir ürünü beğendiniz.
Fiyatına baktığınız zaman, üstünde 200 lira yazdığını, sonra o 200 liranın üstünün çizilerek 60 lira,
|||||||||сумме|зачеркнуто|
|vous regardez||||||||||
auf den Preis|||||||||Über dem||
When you look at the price, it says 200 liras on it, then that 200 liras is crossed out and 60 liras,
parantez içindeyse “%70 indirim” yazdığını gördünüz.
|если в скобках|||
parenthèse||||
Klammer||||
und in Klammern haben Sie gesehen, dass dort "70 Prozent Rabatt" steht.
Belki de eğer fiyatı kıyaslamasaydınız, önceki dükkânda gördüğünüz ürünü alacaktınız,
||||сравнили бы||в магазине|||купили бы
||||||magasin|||
||||||Laden|||hätten Sie gekauft
çünkü belki de o ürünü daha çok beğenmiştiniz.
|||||||вам понравился
|||||||vous aviez aimé
|||||||hatten gefallen
Fakat ikinci dükkânda fiyatın 200 liradan 60 liraya indiğini gördüğünüzde otomatik olarak
||||200 лир||что снизилась|||
|||le prix||||||
||||||ist gesunken|||
bu ürün size diğer dükkândakinden daha ucuzmuş gibi geliyor
||||в другом магазине||казался дешевле||
||||dans l'autre magasin||||
||||als im Laden||ist günstig||
ve kendinizi kazanmış gibi hissederek ikinci dükkândaki ürünü alıyorsunuz.
||||||втором магазине||
||||||dans le magasin||
||||||im zweiten Geschäft||
Oysa iki ürünün fiyatı aynıydı, 60 liraydı.
||||одинаковыми были|
||||était la même|
|||||war 60 Lira
‘Demir atma' etkisi insan beyninin hızlı düşünme mekanizmasından kaynaklanmaktadır.
||||||||происходит от
|||||||mécanisme de|
||||||||stammt ab
Der Verankerungseffekt ist auf den Mechanismus des schnellen Denkens im menschlichen Gehirn zurückzuführen.
Bu etki farklı sektörler tarafından farklı stratejilerle uygulanabilir.
||||||стратегиями|
||||||stratégies différentes|
||||||mit Strategien|
Bu yüzden ticaret sektöründe olanlar bu etkinin farklı uygulama yöntemlerini kendileri araştırıp öğrenirlerse,
|||||||||||исследуя|если они изучат
||commerce|||||||méthodes d'application|||
|||||||||Methoden||untersuchen|lernen
Diejenigen, die im Handel tätig sind, sollten sich daher mit den verschiedenen Methoden der Anwendung dieses Effekts vertraut machen,
Therefore, if those in the trade sector themselves research and learn about the different application methods of this effect,
çok şey kazanmış olurlar.
Şimdiyse hızlı düşünme sonucunda kararımızı etkileyen diğer ilginç bir etkiyi anlatayım size.
||||наше решение|||||||
||||notre décision|||||||
||||unserer Entscheidung|||||||
Nun möchte ich Ihnen eine weitere interessante Auswirkung des schnellen Denkens auf unser Urteilsvermögen erläutern.
Bir gün, bir ülkenin padişahı, kendisinin ne zaman öleceğini söylemesi için
||||султан||||||
One day, the sultan of a country was asked to say when he was going to die.
ülkedeki en yetenekli kâhinleri bulup çağrılmalarını emrediyor.
|||оракулы||их призыв|
||les plus talentueux|les oracles|||ordonne
|||||ihr Rufen|
findet er die fähigsten Priester des Landes und befiehlt, sie herbeizurufen.
Bu şekilde ülkenin dört bir yanından kâhinler geliyor.
||||||оракулы|
||||||les prophètes|
||||||Seherinnen|
Kâhinlerden bir tanesi krala bakıyor ve diyor ki ”padişahım çok yaşayın, ama siz 20 yıl sonra öleceksiniz”
прорицателей||||||||государь мой|||||||умрете через 20 лет
|||au roi||||||||||||vous mourrez
von den Kähnen||||||||mein Padischah|||||||werden sterben
One of the soothsayers looks at the king and says, "Long live my sultan, but you will die in 20 years."
. Padişah sinirleniyor ve “vurun şunun kellesini” diyor.
|||ударьте||голову ему|
|||frappez|||
|||schlagt|seine||
Der Sultan wird wütend und sagt: "Schieß ihm den Kopf ab".
. The sultan gets angry and says "shoot his head".
Sonra diğer bir kâhin geliyor ve o da aynı şekilde ”Padişahım çok yaşayın,
|||prophète|||||||||
|||Seherin|||||||||
Dann kommt ein anderer Seher und sagt dasselbe: "Lang lebe mein Sultan,
ama sizin 20 yıl sonra öleceğinizi görüyorum” diyor.
||||что вы умрете||
||||vous allez mourir||
||||sterben||
Padişah yine sinirleniyor ve onu da idam ettiriyor.
||||||exécute|fait exécuter
|||||||lässt hinrichten
Der Sultan wurde erneut wütend und ließ auch ihn hinrichten.
Böylece onlarca kâhin idam ettirildikten sonra, bir kâhin yine geliyor,
|десятки||||||||
||||après l'exécution|||||
||||hatte lassen töten|||||
padişaha baktıktan sonra ”padişahım çok yaşayın, siz 20 sene daha yaşayacaksınız” diyor.
падишаху||||||||||
au sultan||||||||||
König|||||||||leben|
Padişah bu cevabı beğeniyor ve hizmetkârlarına ona bir kese altın vermesini emrediyor.
|||||слугам своим||||||
|||||ses serviteurs||||||
|||||seinen Dienern|||Sack|||befiehlt
Dem Sultan gefiel diese Antwort und er befahl seinen Dienern, ihm einen Beutel mit Gold zu geben.
The sultan likes this answer and orders his servants to give him a bag of gold.
Tabi ki bu masalsı bir hikâye, ama beynimizin hızlı düşünme mekanizması da aynı bu şekilde çalışıyor.
|||сказочный||||||||||||
|||de conte de fées||||||||||||
|||märchenhaft||||||||||||
Natürlich ist das eine Märchengeschichte, aber so funktioniert der schnelle Denkmechanismus unseres Gehirns.
“20 yıl sonra öleceksiniz” ve “20 yıl daha yaşayacaksınız” cümleleri aynı anlamı verdiği halde,
padişah ”öleceksiniz” kelimesini duyduğunda “daha yaşayacaksınız” kelimesini duyduğundan
|||||||услышал это
|||||||en entendant
|||||||gehört
çok çok kötü hissediyor kendini.
Beynimizin bu etkisine ‘Çerçeveleme' etkisi deniyor.
|||Эффект фрейминга||
|||effet de cadrage||
|||Framing||
Dieser Effekt unseres Gehirns wird als "Framing"-Effekt bezeichnet.
This effect of our brain is called the 'Framing' effect.
Herhangi bir bilgiyi diğer insanlara aktarırken onu hangi çerçeveye sokup ve hangi
|||||при передаче||||||
|||||||||placer||
|||||überträgt|||Rahmen|||
kelimeleri kullanarak söylediğimiz büyük önem taşıyor
||nous avons dit|||
||wir gesagt haben||Bedeutung|
es ist von großer Bedeutung, was wir mit Worten sagen
ve kazanmak istediğimiz sonuçları ciddi bir şekilde etkiliyor.
İyi sonuçlar almak istiyorsak, karşımızdaki kişiyi olumsuz değil,
olumlu sonuçlara yönlendirmeye çalışmalıyız.
||направлению|
||orienter|
||lenken|
Çoğumuz bu tür davranışları bazen bilmeden sergiliyoruz
||||||демонстрируем
|||||sans savoir|
||||||zeigen
Die meisten von uns zeigen diese Art von Verhalten, manchmal unbewusst.
. Bu tip davranışları sergilediğimizin farkında olsak da, çoğu zaman onun arkasındaki ”niye”
|||что мы демонстрируем||||||||
|||nous affichons||||||||
|||wir zeigen||||||||
sorusunu analiz etmediğimizden, önemsiz görünen hareket ve tepkilerimiz
|||||||наши реакции
||nous n'avons pas analys|||||
|||||||Reaktionen
çoğu zaman kolay bir şekilde yanlış kararlar vermemize sebep oluyor.
|||||||vergeben||
Bu yanlış kararlarınsa, gittikçe bizim karakterimizin, yaşayış tarzımızın ve hayatımızın
||если решений|||характером|образ жизни|стилем жизни||
|||||notre caractère||||
||||||Lebensweise|Lebensstil||
şekillenmesinde büyük etkisi oluyor.
формировании|||
sa formation|||
Formung|||
Bu yüzden beynimizin hızlı düşünme mekanizması sonucunda aldığımız kararların
ne kadar çok farkında olursak ve o önemsizmiş gibi görünen kararları kontrol altında tutmayı
|||||||казалось неважным||||||
|||||||semble insignifiant||||||
|||||||unwichtig||||||
alışkanlık haline getirirsek, kendimizi, davranışlarımızı ve hayatımızı
||если мы сделаем||||
||si nous faisons||||
||bringen||||
bir o kadar daha doğru bir şekilde şekillendirmiş olacağız.
|||||||оформим|
|||||||will shape|
|||||||formuliert|
desto genauer werden wir sie gestaltet haben.
Eğer ZihinX videoları sizin için hakikaten faydalı oluyorsa
kanalın büyümesine katkıda bulunmak için videoları veya kanalı uygun gördüğünüz kişilerle paylaşın.
|||contribuer à||||||||
Ve de kanala abone olun
Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim...