×

LingQ'yu daha iyi hale getirmek için çerezleri kullanıyoruz. Siteyi ziyaret ederek, bunu kabul edersiniz: çerez politikası.

image

Anne of Green Gables, 4. Bölüm B

4. Bölüm B

O yaz Anne ve arkadaşları genellikle nehirdeki eski bir teknede oynadılar.

Anne 'Bugün, benim tutsak olduğumu ve hapishaneden tekneyle kaçtığımı hayal edelim.' dedi. 'Teknede saklanacağım ve nehir tekneyi köprüye kadar götürecek. Siz ailemsiniz, orada beni karşılamalısınız.'

Diğer kızlar Anne ile anlaştılar, sonra Anne tekneye bindi ve paltoların altına saklandı. Arkadaşları tekneye nehirden aşağı doğru itekledi ve köprüde karşılamak için tarlaların içerisinden koştular. Tutsak oyundan birkaç dakikalığına hoşlandı, ancak birdenbire ıslanmış hissetti ve ayağa kalktı. Teknenin dibindeki bir delikten anında su dolmaya başladı! Neyse ki, nehir kenarında bazı ağaçlar vardı ve Anne suyun üzerine uzanmış alçak bir dal gördü. Zıpladı ve dalı yakaladı. Tekne Anne olmadan devam etti ve birkaç saniye sonra suya battı.

Köprüdeki arkadaşları tekneyi gördüler ancak ağacın altında Anne'i görmediler. 'Ah! Ah! Anne hayatta değil! Tekne battı ve o da nehirde!' bağırdılar ve yardım çağırmak için köye doğru koştular.

Zavallı Anne hareket edemedi. Tutunmaya çalışıyordu ancak kolları yorulmaya başlamıştı ve birazdan düşeceğini biliyordu. Birdenbire, teknesiyle birlikte Gilbert Blythe'i gördü!

'Anne Shirley!' diye bağırdı. 'Teknede ne yapıyorsun?' Cevabı beklemedi ve çabucak Anne'i teknesine almaya yardım etti. Kız konuşmadı. Köprüye vardıklarında, tekneden çıktı ve arkasını döndü.

Soğuk bir şekilde 'Bana yardım ettiğin için teşekkürler.' dedi.

Ancak Gilbert fırladı ve kolunu tutu.

Hızlı şekilde 'Anne' dedi, 'Sana 'havuç' dediğim için üzgünüm. Sana bu söyleyeli çok uzun zaman oldu. Şimdi saçının çok güzel olduğunu düşünüyorum. Lütfen olanları unutalım ve arkadaş olalım!'

Anne bir an evet demek için tereddüt etti. Ancak sonra, onun yüzünden tüm öğleden sonra okuldaki çocukların önünde ayakta yalnız başına durduğunu hatırladı. Anne bunun için affetmezdi! Soğukça 'Hayır' dedi. 'Seninle asla arkadaş olmayacağım, Gilbert Blythe!'

'Peki o halde!' Gilbert kızgınca teknesine atladı. 'Sana tekrar sormayacağım, Anne Shirley'

Anne kafası dik şekilde eve yürüdü, ancak garip şekilde mutsuz hissediyordu, ağlayacak gibiydi.

Marilla, Anne'in riskli macerasını duyunca 'Sürekli başının belada olmasının nedeni nedir Anne?' dedi.

Anne 'Öğreniyorum sanırım Marilla' dedi. 'Hatalarımdan ders alıyorum, şu andan sonra, hayal gücümü asla bu kadar kullanmayacağım. Avonlea hayal kurmak için uygun yer değil.'

Marilla hafif somurtkan şekilde 'Hayır, değil' dedi.

Dışarı çıktığında, Matthew köşesinde sessizce oturuyordu ve Anne'e 'Birazcık hayal gücünü sakla, Anne, çok fazla değil, yalnızca birazcık.' diye fısıldadı.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

4. Bölüm B 4. Раздел В 4. abschnitt B 4. Τμήμα Β 4. Section B 4. Sección B 4. section B 4. Sectie B 4. secção B 4. раздел B 4. Avsnitt B 4.乙部分 4.乙部分

O yaz Anne ve arkadaşları genellikle nehirdeki eski bir teknede oynadılar. |||||||||Boot| |summer|||her friends|usually|in the river|old||on a boat|played |Ese verano|||amigos de ella|Generalmente|en el río|viejo||en un bote|jugaron في ذلك الصيف ، غالبًا ما لعبت آن وصديقاتها في قارب قديم على النهر. Това лято Ан и приятелите ѝ често играят на една стара лодка в реката. In diesem Sommer spielten Anne und ihre Freunde oft auf einem alten Boot auf dem Fluss. That summer, Anne and her friends often played in an old boat on the river. Cet été-là, Anne et ses amis jouaient souvent sur un vieux bateau sur la rivière.

Anne 'Bugün, benim tutsak olduğumu ve hapishaneden tekneyle kaçtığımı hayal edelim.' |||Gefangener|||aus dem Gefängnis||geflogen|| ||my|captive|I am||prison|by boat|I escaped|let's imagine|let's imagine |||prisionero/a|que soy||cárcel|en barco|me escapé|| "Нека днес си представим, че съм затворник и бягам от затвора с лодка. Stellen wir uns heute vor, dass ich ein Gefangener bin und mit einem Boot aus dem Gefängnis ausbreche. The mother said, 'Let's imagine today that I am a prisoner and escape from prison by boat.' Aujourd'hui, imaginons que je sois un prisonnier et que je m'échappe de la prison par bateau. dedi. said. 'Teknede saklanacağım ve nehir tekneyi köprüye kadar götürecek. |ich werde mich verstecken|||||| On the boat|I will hide|and|river|the boat|to the bridge|to the bridge|will take |me esconderé||Río|el barco|al puente||llevará Ich werde mich im Boot verstecken und der Fluss wird das Boot zur Brücke bringen. 'I will hide in the boat and the river will take the boat up to the bridge. Je me cacherai dans le bateau et la rivière l'emmènera jusqu'au pont. Siz ailemsiniz, orada beni karşılamalısınız.' ||||begrüßen müsst ihr |You are family|||must welcome |Eres mi familia|allí||deben recibirme allí Ihr seid meine Familie, ihr solltet mich dort treffen. You are my family, you must meet me there.' Vous êtes ma famille, vous devriez me retrouver là-bas.

Diğer kızlar Anne ile anlaştılar, sonra Anne tekneye bindi ve paltoların altına saklandı. ||||sie einigten sich||||stieg ein||unter den Mänteln||versteckte sich other|girls|Mom|with|agreed with|||boat|got on||coats|under the|hid under |Las chicas|||Se pusieron de acuerdo|después||al barco|se subió||los abrigos||se escondió اتفقت الفتيات الأخريات مع آن ، ثم ركبت آن القارب واختبأت تحت المعاطف. Die anderen Mädchen stimmten Anne zu, dann stieg Anne in das Boot und versteckte sich unter den Mänteln. The other girls agreed with Anne, then Anne got on the boat and hid under the coats. Les autres filles sont d'accord avec Anne, puis Anne monte sur le bateau et se cache sous les manteaux. Arkadaşları tekneye nehirden aşağı doğru itekledi ve köprüde karşılamak için tarlaların içerisinden koştular. |||||schoben|||||der Felder||liefen Their friends|to the boat|from the river|down|down|pushed||on the bridge|meet up with|to|fields|through the fields|ran through fields ||del río|río abajo|hacia abajo|empujaron||en el puente|recibir|para encontrarse con|los campos de|a través de|corrieron por campos Seine Freunde schoben das Boot den Fluss hinunter und liefen über die Felder, um ihn an der Brücke zu treffen. His friends pushed the boat down the river and they ran through the fields to meet him on the bridge. Ses amis ont poussé le bateau sur la rivière et ont couru à travers les champs pour le rejoindre au pont. Tutsak oyundan birkaç dakikalığına hoşlandı, ancak birdenbire ıslanmış hissetti ve ayağa kalktı. |||für ein paar Minuten|||||||| The prisoner|the game|a few|for a few minutes|enjoyed|but|all of a sudden|felt wet|felt wet|and|to his feet|got up |del juego|unos pocos|por unos minutos|disfrutó|pero|de repente|mojado|se sintió mojado||de pie| Der Gefangene genoss das Spiel einige Minuten lang, fühlte sich aber plötzlich nass und stand auf. The prisoner enjoyed the game for a few minutes, but suddenly he felt wet and stood up. Le prisonnier s'amuse pendant quelques minutes, mais soudain il se sent mouillé et se lève. Teknenin dibindeki bir delikten anında su dolmaya başladı! |Boden|||sofort||| The boat's|"at the bottom"|a|from a hole|immediately|water|filling up|started del barco|del fondo de||del agujero|de inmediato||empezó a llenar| Ein Loch im Boden des Bootes füllte sich augenblicklich mit Wasser! A hole in the bottom of the boat immediately began to fill with water! Un trou dans le fond du bateau s'est instantanément rempli d'eau ! Neyse ki, nehir kenarında bazı ağaçlar vardı ve Anne suyun üzerine uzanmış alçak bir dal gördü. |||||||||||ausgestreckt|niedrig||Ast| anyway|that|river|by the river|some|trees||||the water|over|stretched out|low||low branch| |||al lado de||árboles||||del agua|sobre|extendido|baja||rama baja|vio لحسن الحظ ، كانت هناك بعض الأشجار بجانب النهر ، ورأت الأم غصنًا منخفضًا ممتدًا فوق الماء. Zum Glück gab es einige Bäume am Fluss, und Anne sah einen niedrigen Ast auf dem Wasser liegen. Fortunately, there were some trees by the river, and Mother saw a low branch stretched out over the water. Heureusement, il y avait quelques arbres près de la rivière et Anne a vu une branche basse qui reposait sur l'eau. Zıpladı ve dalı yakaladı. sprang|||er/sie/es hat gefangen Jumped||branch|caught Saltó||rama|agarró Er sprang auf und griff nach dem Ast. He jumped and grabbed the branch. Il s'est levé d'un bond et a attrapé la branche. Tekne Anne olmadan devam etti ve birkaç saniye sonra suya battı. ||||||||||sank Boat||without|continued|||a few|seconds|later|to the water|sank El barco||||continuó||unos pocos|segundos|después de|al agua|se hundió استمر القارب بدون والدته وغرق بعد ثوان قليلة. Das Boot fuhr ohne Anne weiter und versank nach einigen Sekunden im Wasser. The boat continued without Mother and sank a few seconds later. Le bateau poursuit sa route sans Anne et, après quelques secondes, s'enfonce dans l'eau.

Köprüdeki arkadaşları tekneyi gördüler ancak ağacın altında Anne'i görmediler. on the bridge|friends|the boat|they saw||the tree|under|Anne|did not see En el puente|amigos del puente|el barco|vieron|pero|del árbol||a Anne|no vieron Ihre Freunde auf der Brücke sahen das Boot, aber nicht Anne unter dem Baum. Their friends on the bridge saw the boat but did not see Anne under the tree. Ses amis sur le pont ont vu le bateau mais n'ont pas vu Anne sous l'arbre. 'Ah! 'Ah! Ah! Ah! Ah! Anne hayatta değil! Mother|alive|not |no está viva|¡no está viva! Mama lebt nicht mehr! Mommy's not alive! Maman n'est pas vivante ! Tekne battı ve o da nehirde!' The boat|sank||||in the river |se hundió||||en el río Das Boot ist gesunken und er ist im Fluss!' The boat sank and she's in the river!' Le bateau a coulé et il est dans la rivière". bağırdılar ve yardım çağırmak için köye doğru koştular. They shouted||help|call for help|to|to the village|towards|ran gritaron|||llamar ayuda|para|al pueblo|hacia|corrieron hacia el riefen sie und liefen in Richtung des Dorfes, um Hilfe zu holen. they shouted and ran towards the village to call for help. ils ont crié et couru vers le village pour appeler à l'aide.

Zavallı Anne hareket edemedi. poor||move|could not move Pobre||moverse|no pudo moverse لم تستطع المسكينة التحرك. Die arme Anne konnte sich nicht bewegen. Poor Anne couldn't move. La pauvre Anne ne pouvait plus bouger. Tutunmaya çalışıyordu ancak kolları yorulmaya başlamıştı ve birazdan düşeceğini biliyordu. |||||hatte begonnen|||| Hold on||but|arms|getting tired|had started||soon|would fall soon|he knew Aferrarse||||||||| Er versuchte, sich festzuhalten, aber seine Arme wurden müde und er wusste, dass er bald fallen würde. He was trying to hold on but his arms were getting tired and he knew he would soon fall. Il essayait de s'accrocher, mais ses bras se fatiguaient et il savait qu'il allait bientôt tomber. Birdenbire, teknesiyle birlikte Gilbert Blythe'i gördü! |with his boat||Gilbert||saw Plötzlich sah er Gilbert Blythe mit seinem Boot! All of a sudden he saw Gilbert Blythe with his boat! Soudain, il aperçoit Gilbert Blythe avec son bateau !

'Anne Shirley!' 'Anne Shirley!' Anne Shirley ! diye bağırdı. yell. a-t-il crié. 'Teknede ne yapıyorsun?' On the boat||are doing Was machst du auf dem Boot? 'What are you doing on the boat?' Que faites-vous sur le bateau ? Cevabı beklemedi ve çabucak Anne'i teknesine almaya yardım etti. the answer|did not wait||quickly||his boat|to take|help|helped Er wartete nicht auf eine Antwort und half Anne schnell in sein Boot. He didn't wait for an answer and quickly helped get Anne on his boat. Il n'attend pas de réponse et aide rapidement Anne à monter dans son bateau. Kız konuşmadı. Sie hat nicht gesprochen. The girl did not speak. La jeune fille ne parle pas. Köprüye vardıklarında, tekneden çıktı ve arkasını döndü. |||||rückte| to the bridge|when they arrived|the boat|got out||back|turned Als sie die Brücke erreichten, stieg er aus dem Boot und drehte sich um. When they reached the bridge, he got out of the boat and turned around. Arrivé au pont, il descend du bateau et se retourne.

Soğuk bir şekilde 'Bana yardım ettiğin için teşekkürler.' kalt||||||| cold|||to me|help|you helping||thanks Kalt: "Danke, dass Sie mir geholfen haben. 'Thanks for helping me.' Froidement, "Merci de m'avoir aidé". dedi. said.

Ancak Gilbert fırladı ve kolunu tutu. ||sprang||seinen Arm| ||jumped up||his arm|grabbed Doch Gilbert sprang auf und packte ihn am Arm. But Gilbert jumped up and grabbed his arm. Mais Gilbert s'est levé d'un bond et lui a attrapé le bras.

Hızlı şekilde 'Anne' dedi, 'Sana 'havuç' dediğim için üzgünüm. quickly||Mom||to you|carrot|I said||I'm sorry Mama", sagte er schnell, "es tut mir leid, dass ich dich eine Karotte genannt habe. 'Mom,' he said quickly, 'I'm sorry I called you 'carrot'. Maman, dit-il rapidement, je suis désolé de t'avoir traitée de carotte. Sana bu söyleyeli çok uzun zaman oldu. ||gesagt||||ist her geworden ||said|||time|has passed Das habe ich Ihnen schon vor langer Zeit gesagt. I told you that a long time ago. Je vous l'ai dit il y a longtemps. Şimdi saçının çok güzel olduğunu düşünüyorum. |your hair's||||I think Jetzt finde ich dein Haar wunderschön. Now I think your hair is very beautiful. Maintenant, je trouve que tes cheveux sont magnifiques. Lütfen olanları unutalım ve arkadaş olalım!' |Geschehenen Dinge||||sein |what happened|forget|||be friends Bitte lass uns vergessen, was passiert ist, und Freunde sein!' Please let's forget what happened and be friends!' S'il vous plaît, oublions ce qui s'est passé et soyons amis !

Anne bir an evet demek için tereddüt etti. ||||||Zweifel| |||yes|to say||hesitated| Die Mutter zögerte einen Moment, um ja zu sagen. The mother hesitated for a moment to say yes. Maman a hésité un instant à dire oui. Ancak sonra, onun yüzünden tüm öğleden sonra okuldaki çocukların önünde ayakta yalnız başına durduğunu hatırladı. |||||afternoon||||||||| ||his|because of|all|afternoon|afternoon|at school|the children|in front of|standing||alone|was standing alone|"remembered" لكنها تذكرت بعد ذلك أنه بسببه كانت تقف وحدها أمام الأطفال في المدرسة طوال فترة الظهيرة. Doch dann erinnerte sie sich daran, dass sie seinetwegen den ganzen Nachmittag allein vor den Kindern in der Schule gestanden hatte. But then she remembered that it was because of him that she had been standing alone in front of the children at school all afternoon. Mais elle se souvient alors que c'est à cause de lui qu'elle est restée seule tout l'après-midi devant les enfants de l'école. Anne bunun için affetmezdi! |||verzeihte |this||wouldn't forgive Das würde mir meine Mutter nie verzeihen! Mom wouldn't forgive for that! Maman ne me le pardonnerait pas ! Soğukça 'Hayır' dedi. Coldly|| Er sagte kaltschnäuzig 'Nein'. “No,” he said coldly. Il a répondu froidement "non". 'Seninle asla arkadaş olmayacağım, Gilbert Blythe!' |never|friend|"I will not be"|| "Ich werde nie mit dir befreundet sein, Gilbert Blythe! 'I will never be friends with you, Gilbert Blythe!' "Je ne serai jamais ami avec toi, Gilbert Blythe !

'Peki o halde!' ||"that case" Also gut! 'Well then!' Très bien, alors ! Gilbert kızgınca teknesine atladı. |wütend|| |angrily|boat|jumped into Gilbert sprang wütend in sein Boot. Gilbert angrily jumped into his boat. Gilbert s'est mis en colère en sautant dans son bateau. 'Sana tekrar sormayacağım, Anne Shirley' |again|"I won't ask"|| Ich werde dich nicht noch einmal fragen, Anne Shirley. 'I won't ask you again, Anne Shirley' Je ne vais pas vous le redemander, Anne Shirley.

Anne kafası dik şekilde eve yürüdü, ancak garip şekilde mutsuz hissediyordu, ağlayacak gibiydi. ||aufrecht|||walked||||||| |head|head held high|in a straight|home|walked||strangely||unhappy|felt|would cry|"about to cry" عادت آن إلى المنزل ورأسها مرفوعًا ، لكنها شعرت بالحزن الغريب ، بدت وكأنها على وشك البكاء. Anne ging erhobenen Hauptes nach Hause, aber sie fühlte sich seltsam unglücklich, als würde sie gleich weinen. Anne walked home with her head held high, but she felt strangely unhappy, like she was going to cry. Anne rentre chez elle la tête haute, mais elle se sent étrangement malheureuse, comme si elle allait pleurer.

Marilla, Anne'in riskli macerasını duyunca 'Sürekli başının belada olmasının nedeni nedir Anne?' ||riskant||||||sein||was ist der Grund| |Anne's|risky|adventure|when|Constantly|your head's|trouble|"being in"|reason|what is the reason|Anne Als Marilla von Annes riskantem Abenteuer erfährt, fragt sie: "Was ist der Grund, warum du immer in Schwierigkeiten steckst, Anne? When Marilla hears about Anne's risky adventure, she asks, 'What's the reason you're always in trouble, Anne? Lorsque Marilla entend parler de l'aventure risquée d'Anne, elle lui demande : "Pourquoi es-tu toujours dans le pétrin, Anne ? dedi. He said.

Anne 'Öğreniyorum sanırım Marilla' dedi. |I am learning|I think|| Mama sagte: "Ich glaube, ich lerne, Marilla. The mother said, 'I think I'm learning, Marilla. Maman a dit : "Je crois que je suis en train d'apprendre, Marilla. 'Hatalarımdan ders alıyorum, şu andan sonra, hayal gücümü asla bu kadar kullanmayacağım. von meinen Fehlern||||||||niemals|||verwenden from my mistakes||learn|from this|from now||imagination|my imagination|never||so|I won't use Ich lerne aus meinen Fehlern, und von nun an werde ich meine Fantasie nicht mehr so stark einsetzen. 'I learn from my mistakes, from now on, I will never use my imagination so much. J'apprends de mes erreurs, à partir de maintenant, je ne ferai plus autant appel à mon imagination. Avonlea hayal kurmak için uygun yer değil.' |||||Ort| |dream|dream||suitable||not Avonlea ist kein Ort für Tagträumereien.' Avonlea is no place for daydreaming.' Avonlea n'est pas un endroit pour rêvasser".

Marilla hafif somurtkan şekilde 'Hayır, değil' dedi. Marilla|slightly|sullenly|in a way||| Nein, ist es nicht", sagte Marilla leicht mürrisch. 'No, it's not,' Marilla said, slightly sullen. Non, ce n'est pas le cas", dit Marilla, un peu maussade.

Dışarı çıktığında, Matthew köşesinde sessizce oturuyordu ve Anne'e 'Birazcık hayal gücünü sakla, Anne, çok fazla değil, yalnızca birazcık.' |als du rausgingst||||||||||bewahre|||||nur| outside|when he went out||in the corner|quietly|was sitting|"and"|to Mom|A little|imagination|"your imagination"|save some||very||not|only|A little bit Als er wieder herauskam, saß Matthew ruhig in der Ecke und sagte zu Anne: "Lass dir ein bisschen was einfallen, Anne, nicht zu viel, nur ein bisschen". When she came out, Matthew was sitting quietly in the corner and said to Anne, 'Save a little imagination, Anne, not too much, just a little.' Lorsqu'il est sorti, Matthew était assis tranquillement dans un coin et a dit à Anne : "Garde un peu d'imagination, Anne, pas trop, juste un peu". diye fısıldadı. |whispered flüsterte er. he whispered.