×

LingQ'yu daha iyi hale getirmek için çerezleri kullanıyoruz. Siteyi ziyaret ederek, bunu kabul edersiniz: çerez politikası.

image

Barış Özcan 2020, Rüyalarımızı kontrol edebilir miyiz?

Rüyalarımızı kontrol edebilir miyiz?

Ellerimi kontrol ettim. Parmaklarımı saydım. Olması gerektiği kadardılar. Ama ben bir rüyada olduğumu biliyordum. Karşımdaki tabloya baktım. Yerde küçük bir beşik vardı. Yoksa sepet mi o? Sağdaki kişinin duruşunu hiç unutamıyorum. Eski bir kule gibi dikiliyor toprağın üstünde. Ellerine baktım. Ve işte o zaman anladım. Kesinlikle bir rüyadaydım.

Çok güzel bir rüya görürken hiç bitmesin istediğiniz oldu mu? Eğer olduysa rüya gördüğünüzün farkına varmışsınız demektir. Buna “lüsid rüya” adı veriliyor. Lüsid “berrak” demek. Rüya görürken rüya gördüğünün farkında olmak. İnsanların yarısı hayatında en az bir kez, her 5 kişiden biri ayda bir kez böyle bir deneyim yaşıyor. Bazıları biraz egzersizle herkesin rüyalarını kontrol edebileceğini iddia ediyor. Sizin başınıza hiç böyle bir şey geldi mi?

“İyi de ben normal rüya bile göremiyorum” diyebilirsiniz. Aslında görüyorsunuz ama unutmayı seçiyorsunuz. Çünkü herkes rüya görür. Her gece en az 1,5 – 2 saat rüya görüyoruz. Neden “uykuya dalmak” gibi bir deyim var dilimizde? Çünkü gerçekten de gece boyunca farklı derinliklerde dalışlar gerçekleştiriyoruz. Yatağa yattıktan yaklaşık 90 dakika sonra, ilk uyku döngüsünün sonunda uyanıklığa en yakın olduğumuz seviyeye yani “REM uykusu”na geçiyoruz. Bu sırada uyuyan bir kişinin gözlerine bakarsanız, göz kapakları kapalı olsa bile içinde onların hareket ettiğini fark edersiniz. “Rapid Eye Movements” kelimelerinin baş harflerinden oluşan REM uykusunun en karakteristik özelliklerinden biridir bu: hızlı göz hareketleri. Yani rüyaların en çok görüldüğü an, aynı zamanda uyanıklığa en yakın olduğumuz bir an. Tüm vücut kapalı, göz kapakları bile. Ama gözler açık. 8 saatlik gece uykusunda giderek artan sürelerle 4 kez REM uykusuna giriyoruz ve bu sırada bol bol rüya görüyoruz. Sonra da uyanır uyanmaz ilk 10 dakika içerisinde bu rüyaları unutuyoruz. Peki ama neden rüya görüyoruz?

Bazıları rüyaların gerçek hayatta yaşadıklarımızın bir tekrarı ya da yaşayacaklarımızın bir provası olduğunu düşünüyor. Yani bir çeşit kişisel eğitim alıyoruz uykumuzda. Bazıları da tam tersine hatırlamak için değil de unutmak için rüya gördüğümüzü söylüyor. Kötü deneyimleri, travmaları, hayattaki olumsuzlukları unutmak için. Rüyalar bir çeşit gerçeklikten kaçış sığınağı.

Ben rüyaları bilinçaltımızın bize anlatmaya çalıştığı öyküler olarak görüyorum. Beynimizin hayat boyu topladığı bilgilerin %90'ı adeta kilitli bir sandığın, ya da şifreli bir klasörün içinde duruyor. “Bilinçaltı” denilen bu klasörü öyle çift tıklayıp açamıyoruz. İçindeki bilgilere kolayca ulaşamıyoruz. Ama onlar uykumuzda bir yolunu bulup rüya filmleri şeklinde bize hikayeler anlatıyor. Tabi bu filmler biraz karmaşık ve soyut olduğu için anlayamıyoruz ve unutuyoruz. Kolay olduğu için unutmayı seçiyoruz. Eğer onları anlamak istiyorsak önce bunu değiştirmeliyiz. Yatağın başucuna konulacak bir “Düş Defteri”yle… Gördüğünüz şeyler karmakarışık bile olsa, uyanır uyanmaz hatırladıklarınızı yazmak, çizmek için…

Bazılarımızda bu yetenek doğal olarak var. Onlar bu rüya filmlerini izlerken her şeyi daha berrak görüyor. Zaten uyanıklığa en yakın olduğumuz aşamalarda bu rüyaları görüyoruz. Ama çoğumuzun vücudu gibi o sırada bilinci de kapalı oluyor. İşte bazıları vücutları uyumaya devam ederken bilinçlerini uyanık hale getirmeyi ve rüyalarını kontrol edebilmeyi deniyor.

Antik çağlardan beri bilinen hatta Hindistan'da “Yoga Nidra” ya da Tibet Budizminde “rüya yogası” olarak adlandırılan bu pratik, son 100 yıldır bilim dünyasının da gündemine girdi. Bilim insanları fMRI tarama yöntemiyle bir kişinin rüya gördüğünü tespit edebildiği gibi o sırada bilincinin açık olup olmadığını da gözlemleyebiliyor.

2012 yılında buna ilişkin bir deney düzenlendi. Önce katılımcılardan uyanıkken ellerini sıkmaları istendi. Ellerin bu hareketi fMRI cihazında beynin belli bölgelerinde meydana gelen değişiklikler şeklinde tespit edilebiliyor. Rüyalarını kontrol edebildiğini iddia eden katılımcıların uykuya daldıktan sonra rüya görürken aynı hareketi yapmaları istendi. Tahmin edeceğiniz gibi bu kişiler REM uykusuna geçtikten sonra rüya görmeye başlayınca beyinlerindeki aynı bölgelerde aynı değişiklikler meydana geldi. O sırada gerçek dünyada ellerini kullanmamalarına rağmen rüyalarında ellerini sıktılar. Yani kendi sanal gerçekliklerini yaratıp onu kontrol ettiler.

Peki ellerini sıkmak dışında rüyalarda başka neler yapıyor bu kişiler? İstedikleri hemen her şeyi. En çok yapılan şey uçmak. Bazı kişiler günlük hayatta karşılaştıkları problemleri bile çözebildiğini iddia ediyor.

“Rüyamda, tüm öğelerin gerektiği gibi yerine oturduğu bir masa gördüm. Uyanır uyanmaz, gördüklerimi hemen bir kağıda yazdım.” – Dmitri Mendeleev, Periyodik tabloyu nasıl oluşturduğunu açıklarken.

“Alice Harikalar Diyarında” romanını bir düşünün. Anlatılanlar tümüyle hayalgücünün bir eseri mi yoksa yazarının gördüğü bir lüsid düş müydü? Rüya ve düş kelimelerinin eş anlamlı olması ne güzel değil mi? Alice bir kuyudan düşünce başlıyordu tüm o fantastik olaylar… Düşlerinde beste yapan müzisyenler de var, rüyalarında buluş yapan mucitler de… Belki de Leonardo DaVinci'nin uçabilen makinelerini çizdiği defteri aslında bir çeşit düş defteriydi. Çünkü yazdığı satırlar arasında şöyle bir ifade var: Göz rüyalarda neden uyanıkken hayal gücünden daha net bir şey görüyor?

Onun bir lüsid rüyacı olup olmadığını bilmiyoruz. Bildiğimiz şey rüyalarını kontrol edebilenlerin yaratıcılık gücünün de yüksek olduğu. Almanya'da yapılan bir araştırmaya göre 6 ile 19 yaş arasındaki çocukların ve gençlerin lüsid rüyalar görme ihtimali çok daha yüksek. Bu ihtimal yaşlandıkça azalıyor. Çocuklarla birlikte çocuk ruhlu sanatçılarda da lüsid rüyaların yaygın olduğunu görüyoruz. Gerçeküstü resimleriyle bizleri büyüleyen Salvador Dali, en büyük ilham kaynağının rüyaları olduğunu her seferinde söylüyor.

Burayı bir yerlerden hatırlıyorum… Daha önce gelmiş miydim? Bir yaz tatilinde, oğlumu getirmiştim galiba… Bir tablonun önünde durup konuşmuştuk. Binanın içi ne kadar da büyük. Bir çöl gibi. Soluma bakıyorum, ufukta dağlar var. Sağıma bakıyorum, sesler duyuyorum, ne anlama geldiğini bilmediğim. Bunlar heykel değil miydi?.. Eski bir hatıranın yıkıntıları mı yoksa… Ne muazzam bir kule bu! Telefonun burada ne işi var? Ellerini kontrol et. O çalan şey telefon değil. Sabah uyanabilmek için kurduğun alarm…

Tam şu anda siz bu videoyu izlerken 2 milyar kişi uyuyor. 500 milyon kişi rüya görüyor ve muhtemelen yüz binlerce kişi rüya gördüğünün farkına varıyor.

Peki insanlar neden rüyalarını kontrol etmek istiyor? Kabuslarından kurtulmak için olabilir mi? Korku filmi izlerken korkuyu azaltmanın en kolay yolu kendine bunun bir film olduğunu hatırlatmaktır. Şu anda bir film izliyorsun. Kabus görürken bunun bir rüya olduğunun bilincine varmak da aynı etkiyi verir. Tabi rüyalarını daha eğlenceli hale getirmek için kontrol edenler de var. Gerçek hayatın kısıtlarından, fizik yasalarından kurtulup uçmak; tanışmayı çok istediğin insanlarla buluşmak, konuşmak…

Bunun için herkesin önerdiği ilk yöntem, başta da söylediğim gibi bir defter tutmak. Düş defteri. Kimyacı Mendeleev gibi uyanır uyanmaz gördüklerinizi tüm ayrıntılarıyla kayda geçirmek için. Bir süre sonra belli temaların sürekli tekrar ettiğini fark edeceksiniz. Şiirlerdeki kafiyeler gibi. Aynı şeyler, aynı sözler ya da aynı mekanlar. Bunları fark etmek, rüya görürken rüya gördüğünü fark etmenin ilk adımları.

İkinci yöntem biraz daha karmaşık ve sizi uykusuz bırakabilir. Alarmınızı yattıktan 5-6 saat sonrasına kuruyorsunuz. Uyanınca 15-20 dakika yataktan kalkıp dolaşıyorsunuz. Sonra mümkünse yatak dışında bir yere uzanıp rüyanızda yapmak istediğiniz şeyi kafanızda canlandırıp söylüyorsunuz. Çölde dolaşan filler göreceğim… Çölde dolaşan filler göreceğim… Bu şekilde uykuya dalıyorsunuz.

Sonra gerçeklik kontrolü geliyor. Gün içinde rüya görüp görmediğinizi kontrol etmek için saatinize ya da ellerinize bakıyorsunuz. Sonra aynı şeyi düşlerinizde yapmayı deniyorsunuz.

İşte yine aynı yerdeyim. Telefonu açmayacağım. Bu kez uyanmayacağım. Birileri şarkı mı söylüyor? Evet, oldu… İşte filler… Tuhaf. Çok tuhaf. Bacaklarının böyle uzun ince olması gayet normal öyle değil mi? Gerçeklik kontrolü. Ne yapıyordum? Ellerime bakacaktım. Tabi ya! Bu bir rüya değil. Sanal gerçeklik. Her şey kontrolüm altında. Bu sadece ellerini kullanarak içinde 360 derece dönebildiğin videolardan biri. Nasıl geldim buraya? Az önce yeni video için üzerime giyecek bir şeyler arıyordum internette. Özel tasarlanmış bir şey olmalıydı. Özgün, estetik, anlamlı. Arkasında bir hikayesi olan.

Bir rüyada olmadığınızı anlamak için, ellerinize bakın.

Eller, hayatımızın kontrolünü sağlayan vücut parçası. Lüsid rüya görebilmek için de gerçeklik kontrolünü sağlıyorlar. Bir anlamda uykuyla uyanıklık arasındaki geçiş aracı. Bazı müzisyenler bestelerini, bazı mucitler buluşlarını, bazı sanatçılar tablolarını rüyalarında yapmış olabilirler. Ama bunları yapmak için mutlaka uyku sırasında rüya görmek gerekmiyor. Bunları kullanarak hayatın kontrolünü ele almak ve bunu kullanarak gündüz düşleri görebilmek de mümkün. Çünkü rüyalar uykunun uyanıklığa en yakın olduğu aşamada ortaya çıkıyor. Bazı bilim insanları o yüzden lüsid rüyaların uykunun değil uyanıklığın bir parçası olduğunu düşünüyor.

Belki de uykuyla uyanıklık arasındaki fark düşündüğümüz kadar fazla değildir. Belki de MÖ 4. yüzyılda Çin'de yaşamış bir filozofun uykudan kalktıktan sonra yazdığı şu satırları bir de bu bakış açısıyla okumak gerekir. Rüyamda bir kelebek olduğumu mu gördüm, yoksa şu an insan olduğunu düşleyen bir kelebek miyim; bilmiyorum.

Düş Defteri Bu videoda konu gereği biraz daha farklı bir anlatım tekniği denedim. Rüya sahnelerinde gösterdiğim bazı şeyleri açıklamam gerekiyor.

Öncelikle gerçeklik kontrolünü sağlayan el illüstrasyonlarını kullanmama izin verdiği için Kaft'a teşekkür ederim. Aynı zamanda böyle tuhaf kurgulu bir videoya sponsor olma cesaretini de gösterdiler. Ama zaten Kaft farklı ve yaratıcı ürünlere sahip bir tasarım markası. Popüler akımlardan uzak, özgün ve estetik tasarımlar kullanıyor. Bunların hepsinin de bir hikayesi var. El çizimlerini yaptırdıkları Fransız sanatçı yaşamını ve sanatını basitleştirmek için tüm modern çizim ekipmanlarını atıp sadece kağıt ve kalem kullanmaya başlamış. Bugün anlattıklarıma üç parçalı Mano serisi ve onun tek cümleli hikayesi büyük ölçüde ilham verdi.

Rüya sahnelerinde gösterdiğim görüntüleri birkaç yıl önce ziyaret ettiğim Dali müzesinde görmüştüm. Orada bir sanal gerçeklik deneyimi olarak hazırlamışlar. Eğer özel bir gözlüğünüz varsa mutlaka onu kullanarak içinde dolaşmanızı tavsiye ederim. Beni bugüne kadar en çok etkileyen sanal gerçeklik deneyimlerinden biri bu oldu. Eğer gözlük yoksa aşağıdaki açıklamalar bölümünde linkini vereceğim 360 derece YouTube videosununun içinde cep telefonunuzu kullanarak, ya da bilgisayar ekranından farenizi kullanarak keşif yapabilirsiniz.

Bu deneyimi tasarlayanlar Kaft'ın birlikte çalıştığı sanatçılara benzer modern tasarımcılar. Salvador Dali'nin böyle bir eseri gerçekte yok. Ama onun düşlerinden beslendiğini biliyoruz. 3 boyutlu ortamda gördüğümüz uzun bacaklı filler ve diğer tüm ayrıntılar onun eserlerinden ya da belki de düşlerinden toplanıp oraya yerleştirilmiş. Ama büyük ölçüde Dali'nin bir tablosu başrolde. Çevresinde döndüğümüz, içinden geçtiğimiz o kalıntılar tek bir tablonun 3 boyutlu yorumu.

Fakat ilginç olan şey bu tabloyu Dali'nin tümüyle kendi hayal gücüyle yapmamış olması. Başka bir ressamın çizimini yeniden yorumlamış. O eseri de en baştaki rüyamda size göstermiştim. Görünüşte patates hasadı yapan çiftçi bir kadın ve erkek var burada. Fakat bu çiftin pozu Dali'yi öylesine etkiliyor ki bunun gün sonunda yapılan bir hasat değil, hüzünlü bir cenaze sahnesi olduğunu ve yerdeki patates sepetinin de aslında bir bebek tabutu olduğunu iddia ediyor. Hatta iddia etmekle kalmıyor, ısrar ediyor ve bu ısrarı sonucunda tabloyu X ışınlarıyla inceleyip analiz ediyorlar ve gerçekten de sepetin olduğu yerde tuvalin alt katmanlarında tabut benzeri grafik şekillere rastlıyorlar. O yüzden ressamın hem bir doğum hem de bir ölüm sahnesini resmettiğini söyleyebiliriz.

Uyku ve uyanıklık gibi bir konuyu anlatmak için o yüzden böyle üç katmanlı bir rüya sahnesinin ilk katmanına bu tabloyu yerleştirdim. İkinci katmanı bu tablonun Dali yorumu oldu. Üçüncü katmanında da Dali'nin yorumunun sanal gerçeklik versiyonunu kullandım. Çünkü bence “sanal gerçeklik” lüsid rüya görmenin ya da rüyaları kontrol etmenin teknolojik bir yolu. Doğal yolunu kullanmak için, bir rüyada olmadığınızı anlamak için, siz yine ellerinize bakın…

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Rüyalarımızı kontrol edebilir miyiz? nos rêves||| unsere Träume|kontrollieren|können|wir Our dreams|control|can|we Können wir unsere Träume kontrollieren? ¿Podemos controlar nuestros sueños? Pouvons-nous contrôler nos rêves ? Hebben we controle over onze dromen? Podemos controlar os nossos sonhos? Можем ли мы управлять своими мечтами? Kan vi kontrollera våra drömmar? Can we control our dreams?

Ellerimi kontrol ettim. meine Hände||habe kontrolliert My hands|checked|I I checked my hands. Parmaklarımı saydım. mes doigts|ai compté My fingers|I counted meine Finger|zählte I counted my fingers. Olması gerektiği kadardılar. ||ils étaient Being|should be|they were as much as Sie waren so, wie sie sein sollten. Ils étaient comme ils devaient l'être. They were as they should be. Ama ben bir rüyada olduğumu biliyordum. |||rêve|| But|I|a|in dream|I was|knew Aber ich wusste, dass ich in einem Traum war. Mais je savais que j'étais dans un rêve. But I knew I was in a dream. Karşımdaki tabloya baktım. the one in front of me|to the table|I looked J'ai regardé le tableau en face de moi. I looked at the painting in front of me. Yerde küçük bir beşik vardı. |||berceau| On the floor|small|a|cradle|was Auf dem Boden stand eine kleine Wiege. There was a small cradle on the ground. Yoksa sepet mi o? |panier|| or|basket|question particle|that Ist das ein Korb? Or is it a basket? Sağdaki kişinin duruşunu hiç unutamıyorum. ||posture||j'oublie The person on the right|'s|posture|ever|I can't forget Die Haltung der Person auf der rechten Seite werde ich nie vergessen. I can never forget the posture of the person on the right. Eski bir kule gibi dikiliyor toprağın üstünde. ||||se dresse|| Old|a|tower|like|stands|soil|on Er steht wie ein alter Turm über der Erde. He stands upright on the ground like an old tower. Ellerine baktım. I looked at your hands|I looked I looked at his hands. Ve işte o zaman anladım. And|just|that|time|I understood Und da wurde es mir klar. And that's when I understood. Kesinlikle bir rüyadaydım. ||j'étais dans un rêve Definitely|a|I was in a dream I was definitely in a dream.

Çok güzel bir rüya görürken hiç bitmesin istediğiniz oldu mu? ||||||finisse||| very|beautiful|a|dream|while seeing|ever|it doesn't end|you wanted|happened|question particle Hatten Sie schon einmal einen schönen Traum und haben sich gewünscht, er würde nie enden? Have you ever wished that a beautiful dream you were having would never end? Eğer olduysa rüya gördüğünüzün farkına varmışsınız demektir. |||de ce que vous avez vu||vous êtes rendu compte| If||dream|you saw|awareness|you had|means Wenn es passiert ist, bedeutet das, dass Sie gemerkt haben, dass Sie geträumt haben. Если это произошло, значит, вы поняли, что видите сон. If you have, it means you have realized that you were dreaming. Buna “lüsid rüya” adı veriliyor. |lucide||| This|lucid|dream|name|is given Das nennt man einen luziden Traum. This is called a "lucid dream." Lüsid “berrak” demek. |clair| Lüsid|clear|means Lucid bedeutet "luzide". Lüsid means "clear." Rüya görürken rüya gördüğünün farkında olmak. |||géré|| Dream|while dreaming|dream|you dreaming|aware|to be Being aware that you are dreaming while dreaming. İnsanların yarısı hayatında en az bir kez, her 5 kişiden biri ayda bir kez böyle bir deneyim yaşıyor. |half|in their life|at least|one|one|time|every|person|one|per month|one|time|such|one|experience|experiences Die Hälfte der Menschen macht mindestens einmal in ihrem Leben eine solche Erfahrung, jeder Fünfte einmal im Monat. Half of people experience this at least once in their lives, and one in five people experiences it once a month. Bazıları biraz egzersizle herkesin rüyalarını kontrol edebileceğini iddia ediyor. ||||||pourra|| Some|a little|with exercise|everyone's|dreams|control|could|claim|is Manche behaupten, dass jeder mit ein wenig Übung seine Träume kontrollieren kann. Некоторые утверждают, что, немного потренировавшись, каждый может управлять своими снами. Some claim that with a little practice, everyone can control their dreams. Sizin başınıza hiç böyle bir şey geldi mi? |à votre tête|||||| Your|to you|ever|such|a|thing||question particle Ist Ihnen das schon einmal passiert? Has anything like this ever happened to you?

“İyi de ben normal rüya bile göremiyorum” diyebilirsiniz. |but|I|normal|dream|even|cannot see| "Aber ich kann nicht einmal normale Träume haben", sagen Sie vielleicht. "Но я даже не могу видеть нормальные сны", - скажете вы. You might say, "But I can't even have a normal dream." Aslında görüyorsunuz ama unutmayı seçiyorsunuz. |||oublier|vous choisissez Actually|you see|but|forgetting|you choose Eigentlich sehen Sie es, aber Sie wollen es vergessen. На самом деле, вы это видите, но предпочитаете забыть. Actually, you do dream, but you choose to forget. Çünkü herkes rüya görür. Because|everyone|dream|sees Denn jeder träumt. Because everyone dreams. Her gece en az 1,5 – 2 saat rüya görüyoruz. Every|night|at least|least|hours|dream|we see We dream for at least 1.5 to 2 hours every night. Neden “uykuya dalmak” gibi bir deyim var dilimizde? ||plonger|comme||expression||notre langue Why|to sleep|fall|like|a|idiom|is|in our language Warum gibt es den Begriff "Einschlafen"? Why do we have an expression like 'to fall asleep' in our language? Çünkü gerçekten de gece boyunca farklı derinliklerde dalışlar gerçekleştiriyoruz. ||||||à différentes profondeurs|plongées|réalisons Because|really|also|night|throughout|different|at different depths|dives|we perform Denn wir tauchen in der Nacht wirklich in verschiedenen Tiefen. Because we actually dive into different depths throughout the night. Yatağa yattıktan yaklaşık 90 dakika sonra, ilk uyku döngüsünün sonunda uyanıklığa en yakın olduğumuz seviyeye yani “REM uykusu”na geçiyoruz. |après s'être couché||||||de cycle||éveil||||||REM(1)||à|nous passons to bed|after lying|approximately|minutes|later|first|sleep|cycle|at the end|wakefulness|the most|close|we are|level|that is|REM|sleep|to|we transition Etwa 90 Minuten nach dem Zubettgehen, am Ende des ersten Schlafzyklus, treten wir in den "REM-Schlaf" ein, den Zustand, in dem wir dem Wachsein am nächsten sind. Примерно через 90 минут после отхода ко сну, в конце первого цикла сна, мы входим в "REM-сон" - состояние, наиболее близкое к бодрствованию. About 90 minutes after lying down in bed, we enter the level closest to wakefulness at the end of the first sleep cycle, which is called 'REM sleep'. Bu sırada uyuyan bir kişinin gözlerine bakarsanız, göz kapakları kapalı olsa bile içinde onların hareket ettiğini fark edersiniz. ||||||||paupières||||||||| This|while|sleeping|a|person's|eyes|if you look|eye|eyelids|closed|are|even|inside|their|movement|they are|difference|you notice Wenn Sie einem schlafenden Menschen in dieser Zeit in die Augen schauen, werden Sie feststellen, dass sie sich bewegen, auch wenn die Augenlider geschlossen sind. If you look into the eyes of a sleeping person, you will notice that even with their eyelids closed, their eyes are moving. “Rapid Eye Movements” kelimelerinin baş harflerinden oluşan REM uykusunun en karakteristik özelliklerinden biridir bu: hızlı göz hareketleri. rapides|œil|Mouvements|||des lettres|||du sommeil|||||||| Hızlı|Göz|Hareketler|words|first|from the letters|formed|REM|sleep|the|characteristic|features|one of|this|rapid|eye|movements Dies ist eines der charakteristischsten Merkmale des REM-Schlafs, was für "Rapid Eye Movements" steht: schnelle Augenbewegungen. Это одна из наиболее характерных особенностей REM-сна, который расшифровывается как "Rapid Eye Movements": быстрые движения глаз. This is one of the most characteristic features of REM sleep, which stands for "Rapid Eye Movements": rapid eye movements. Yani rüyaların en çok görüldüğü an, aynı zamanda uyanıklığa en yakın olduğumuz bir an. |des rêves|||||||||||| So|dreams|most|much|seen|moment|same|time|to wakefulness|most|close|we are|a|moment Mit anderen Worten: Der Moment, in dem wir am häufigsten träumen, ist auch der Moment, in dem wir dem Wachsein am nächsten sind. In other words, the moment when dreams are most frequently experienced is also the moment when we are closest to wakefulness. Tüm vücut kapalı, göz kapakları bile. All|body|covered|eye|eyelids|even Der ganze Körper ist geschlossen, sogar die Augenlider. The entire body is closed, even the eyelids. Ama gözler açık. But|eyes|open But the eyes are open. 8 saatlik gece uykusunda giderek artan sürelerle 4 kez REM uykusuna giriyoruz ve bu sırada bol bol rüya görüyoruz. ||sommeil||||||sommeil|||||||| hourly|night|in sleep|gradually|increasing|intervals|times|REM|sleep|we enter|and|this|during this time|plenty|plenty|dream|we see Während des 8-stündigen Nachtschlafs treten wir 4 Mal in den REM-Schlaf ein, wobei die Dauer allmählich zunimmt, und wir träumen in dieser Zeit sehr viel. During 8 hours of night sleep, we enter REM sleep 4 times with increasing durations, and during this time we dream a lot. Sonra da uyanır uyanmaz ilk 10 dakika içerisinde bu rüyaları unutuyoruz. ||||||||rêves| Then|also|he/she wakes up|he/she doesn't wake up|first|minutes|within|these|dreams|we forget Dann vergessen wir diese Träume innerhalb der ersten 10 Minuten nach dem Aufwachen. Then, as soon as we wake up, we forget these dreams within the first 10 minutes. Peki ama neden rüya görüyoruz? well|but|why|dream|do we see So why do we dream?

Bazıları rüyaların gerçek hayatta yaşadıklarımızın bir tekrarı ya da yaşayacaklarımızın bir provası olduğunu düşünüyor. ||||de notre vécu|||||de ce que nous allons vivre||répétition|| Some people|dreams|real|in life|what we have experienced|a|repetition|or||what we will experience|a|rehearsal|being|think Manche Menschen glauben, dass Träume eine Wiederholung dessen sind, was wir im wirklichen Leben erleben, oder eine Probe für das, was wir erleben werden. Some believe that dreams are a repetition of what we experience in real life or a rehearsal of what we will experience. Yani bir çeşit kişisel eğitim alıyoruz uykumuzda. ||||||pendant notre sommeil So|a|kind|personal|training|we receive|in our sleep Mit anderen Worten: Wir erhalten im Schlaf eine Art persönliches Training. In other words, we are receiving a kind of personal training while we sleep. Bazıları da tam tersine hatırlamak için değil de unutmak için rüya gördüğümüzü söylüyor. ||||||||oublier|||nous avons vu| Some|also|completely|the opposite|to remember|for||also|to forget|for|dream|we see|say Im Gegenteil, manche sagen, dass wir nicht träumen, um uns zu erinnern, sondern um zu vergessen. On the contrary, some say that we dream not to remember but to forget. Kötü deneyimleri, travmaları, hayattaki olumsuzlukları unutmak için. ||traumatismes|||| Bad|experiences|traumas|in life|negativities|to forget|for Schlechte Erfahrungen, Traumata, Negativität im Leben vergessen. To forget bad experiences, traumas, and the negativities in life. Rüyalar bir çeşit gerçeklikten kaçış sığınağı. |||de la réalité|évasion|refuge Dreams|a|kind|from reality|escape|refuge Träume sind eine Art Zuflucht vor der Realität. Dreams are a refuge from a kind of reality.

Ben rüyaları bilinçaltımızın bize anlatmaya çalıştığı öyküler olarak görüyorum. ||de notre inconscient||||histoires|| I|dreams|our subconscious|to us|trying to tell|working|stories|as|see Ich sehe Träume als Geschichten, die unser Unterbewusstsein uns zu erzählen versucht. I see dreams as stories that our subconscious is trying to tell us. Beynimizin hayat boyu topladığı bilgilerin %90'ı adeta kilitli bir sandığın, ya da şifreli bir klasörün içinde duruyor. ||||informations|||verrouillé||coffre|||chiffré||dossier|| Our brain|life|long|collected|information|90%|almost|locked|a|chest|or|also|encrypted|a|folder|inside|is sitting Neunzig Prozent der Informationen, die unser Gehirn im Laufe unseres Lebens sammelt, sind in einer verschlossenen Truhe oder einem verschlüsselten Ordner gespeichert. 90% of the information our brain has collected throughout our lives is like it is locked in a chest or in an encrypted folder. “Bilinçaltı” denilen bu klasörü öyle çift tıklayıp açamıyoruz. subconscient|||dossier||||nous n'ouvrons pas subconscious|called|this|folder|just|double|clicking|we cannot open We can't just double-click and open this folder called 'subconscious'. İçindeki bilgilere kolayca ulaşamıyoruz. |||nous n'arrivons pas |information|easily|we cannot access We cannot easily access the information within. Ama onlar uykumuzda bir yolunu bulup rüya filmleri şeklinde bize hikayeler anlatıyor. But|they|in our sleep|one|way|finding|dream|movies|in the form of|to us|stories|tells But they find a way to tell us stories in the form of dream movies while we sleep. Tabi bu filmler biraz karmaşık ve soyut olduğu için anlayamıyoruz ve unutuyoruz. Of course|these|movies|a little|complex|and|abstract|being|for|we cannot understand|and|we forget Da diese Filme ein wenig komplex und abstrakt sind, können wir sie natürlich nicht verstehen und vergessen sie. Of course, since these movies are a bit complex and abstract, we do not understand them and forget. Kolay olduğu için unutmayı seçiyoruz. ||||nous choisissons Easy|is|because|forgetting|we choose Wir beschließen zu vergessen, weil es einfach ist. We choose to forget because it is easier. Eğer onları anlamak istiyorsak önce bunu değiştirmeliyiz. ||||||nous devons changer If|them|to understand|we want|first|this|we must change If we want to understand them, we must first change this. Yatağın başucuna konulacak bir “Düş Defteri”yle… Gördüğünüz şeyler karmakarışık bile olsa, uyanır uyanmaz hatırladıklarınızı yazmak, çizmek için… du lit|à côté de la tête|à mettre||rêve||avec|||karmakarışık|||||vos souvenirs||| bed|to the headboard|to be placed|a|Dream|||You see|things|chaotic|even|if|you wake|up|your memories|to write|to draw|for Mit einem "Traum-Notizbuch", das man neben dem Bett aufstellt... Auch wenn das, was man sieht, ein Chaos ist, um zu schreiben und zu zeichnen, woran man sich erinnert, sobald man aufwacht... With a "Dream Journal" placed at the head of the bed... To write or draw what you remember as soon as you wake up, even if what you saw is chaotic.

Bazılarımızda bu yetenek doğal olarak var. chez certains d'entre nous||||| Some of us|this|ability|naturally|as|exists Some of us have this ability naturally. Onlar bu rüya filmlerini izlerken her şeyi daha berrak görüyor. They|this|dream|movies|while watching|everything|thing|more|clear|sees They see everything more clearly while watching these dream films. Zaten uyanıklığa en yakın olduğumuz aşamalarda bu rüyaları görüyoruz. |||||étapes||| already|to wakefulness|most|close|we are|in stages|these|dreams|we see We see these dreams at the stages when we are closest to wakefulness. Ama çoğumuzun vücudu gibi o sırada bilinci de kapalı oluyor. But|most of us|body|like|that|at that moment|consciousness|also|closed|is But like most of our bodies, our consciousness is also closed at that moment. İşte bazıları vücutları uyumaya devam ederken bilinçlerini uyanık hale getirmeyi ve rüyalarını kontrol edebilmeyi deniyor. ||leurs corps|||||||||||pouvoir| |some|their bodies|to sleep|||their consciousness|awake|state|to bring|and|their dreams|control|to be able to|tries Hier versuchen einige von ihnen, ihr Bewusstsein zu wecken und ihre Träume zu kontrollieren, während ihr Körper weiterschläft. Some people try to keep their consciousness awake while their bodies continue to sleep and to control their dreams.

Antik çağlardan beri bilinen hatta Hindistan'da “Yoga Nidra” ya da Tibet Budizminde “rüya yogası” olarak adlandırılan bu pratik, son 100 yıldır bilim dünyasının da gündemine girdi. |des époques||||||Nidra|||Tibet|du bouddhisme||yoga||||||||||à l'agenda| Ancient|from ages|since|known|even|in India|Yoga|Nidra|or|also|Tibetan|Buddhism|dream|yoga|as|called|this|practice|last|years|science|world's|also|agenda|entered Diese Praxis, die seit der Antike bekannt ist und in Indien sogar "Yoga Nidra" oder im tibetischen Buddhismus "Traum-Yoga" genannt wird, steht seit 100 Jahren auf der Tagesordnung der wissenschaftlichen Welt. This practice, known since ancient times and referred to as "Yoga Nidra" in India or "dream yoga" in Tibetan Buddhism, has also come to the attention of the scientific world in the last 100 years. Bilim insanları fMRI tarama yöntemiyle bir kişinin rüya gördüğünü tespit edebildiği gibi o sırada bilincinin açık olup olmadığını da gözlemleyebiliyor. ||fMRI|scan||||||||||à ce moment|de sa conscience||||| Science|scientists|fMRI|scanning|method|one|person's|dream|seeing|detection|they can|as|he/she|at that time|consciousness|awake|being|not|also|can observe Mit der fMRI-Scanning-Methode können Wissenschaftler feststellen, ob eine Person träumt, und beobachten, ob sie zu diesem Zeitpunkt bei Bewusstsein ist. Scientists can detect if a person is dreaming using fMRI scanning methods, and they can also observe whether the person's consciousness is active at that moment.

2012 yılında buna ilişkin bir deney düzenlendi. |||||a été organisé in the year|to this|related|a|experiment|was conducted Im Jahr 2012 wurde ein Experiment durchgeführt. An experiment related to this was conducted in 2012. Önce katılımcılardan uyanıkken ellerini sıkmaları istendi. |des participants|éveillés||serrer| First|from the participants|while awake|their hands|to squeeze|was requested Zunächst wurden die Teilnehmer gebeten, sich im wachen Zustand die Hände zu schütteln. First, participants were asked to squeeze their hands while awake. Ellerin bu hareketi fMRI cihazında beynin belli bölgelerinde meydana gelen değişiklikler şeklinde tespit edilebiliyor. tes mains||||appareil fMRI||||||||| Your hands|this|movement|fMRI|in the device|brain|certain|in regions|occurring|resulting from|changes|in the form of|detection|can be detected Diese Bewegung der Hände kann mittels fMRI in Form von Veränderungen in bestimmten Hirnregionen nachgewiesen werden. This hand movement can be detected in the fMRI device as changes occurring in certain areas of the brain. Rüyalarını kontrol edebildiğini iddia eden katılımcıların uykuya daldıktan sonra rüya görürken aynı hareketi yapmaları istendi. ||pouvait|||||être endormi|||||||a été demandé Their dreams|control|they could|claim|who|participants|to sleep|after falling|then|dream|while dreaming|same|movement|to do| Teilnehmer, die angaben, ihre Träume kontrollieren zu können, wurden gebeten, nach dem Einschlafen dieselbe Bewegung während des Träumens auszuführen. Participants who claimed they could control their dreams were asked to perform the same action while dreaming after falling asleep. Tahmin edeceğiniz gibi bu kişiler REM uykusuna geçtikten sonra rüya görmeye başlayınca beyinlerindeki aynı bölgelerde aynı değişiklikler meydana geldi. Guess|you will|like|these|people|REM|sleep|after|then|dream|seeing|when they started|in their brains|same|areas|same|changes|occurring|happened As you might guess, when these individuals began to dream after entering REM sleep, the same changes occurred in the same areas of their brains. O sırada gerçek dünyada ellerini kullanmamalarına rağmen rüyalarında ellerini sıktılar. |||||de ne pas utiliser||dans leurs rêves||serraient That|time|real|in the world|their hands|not using|despite|in their dreams|their hands|shook Obwohl sie damals ihre Hände in der realen Welt nicht benutzten, gaben sie sich im Traum die Hand. At that moment, although they did not use their hands in the real world, they squeezed their hands in their dreams. Yani kendi sanal gerçekliklerini yaratıp onu kontrol ettiler. |||réalités|||| So|their own|virtual|realities|creating|it|control|they did In other words, they created and controlled their own virtual reality.

Peki ellerini sıkmak dışında rüyalarda başka neler yapıyor bu kişiler? ||serrer||dans les rêves||||| Well|their hands|shaking|besides|in dreams|other|what|do|these|people Was machen diese Menschen in ihren Träumen außer Händeschütteln noch? So what else do these people do in dreams besides shaking hands? İstedikleri hemen her şeyi. |almost|every|thing Almost anything they want. En çok yapılan şey uçmak. The|most|done|thing|to fly The most common thing is flying. Bazı kişiler günlük hayatta karşılaştıkları problemleri bile çözebildiğini iddia ediyor. ||||rencontrent|||il peut résoudre|| Some|people|daily|in life|they encounter|problems|even|they can solve|claim|does Manche Menschen behaupten, dass es sogar ihre Probleme im täglichen Leben lösen kann. Some people even claim that they can solve problems they encounter in daily life.

“Rüyamda, tüm öğelerin gerektiği gibi yerine oturduğu bir masa gördüm. ||éléments||||||| In my dream|all|items|as needed|like|in place|that fit|a|table|I saw "In meinem Traum sah ich einen Tisch mit allen Elementen an ihrem richtigen Platz. "In my dream, I saw a table where all the elements fit together as they should. Uyanır uyanmaz, gördüklerimi hemen bir kağıda yazdım.” – Dmitri Mendeleev, Periyodik tabloyu nasıl oluşturduğunu açıklarken. |||||||Dmitri||Périodique||||expliquant Wakes|up|what I saw|immediately|a|on paper|I wrote|Dmitri|Mendeleev|Periodic|table|how|he created|while explaining As soon as I woke up, I immediately wrote down what I had seen." – Dmitri Mendeleev, explaining how he created the periodic table.

“Alice Harikalar Diyarında” romanını bir düşünün. |des merveilles|au pays des merveilles||| Alice|Wonderland|in|novel|a|think Denken Sie an den Roman "Alice im Wunderland". Think of the novel "Alice in Wonderland." Anlatılanlar tümüyle hayalgücünün bir eseri mi yoksa yazarının gördüğü bir lüsid düş müydü? ce qui est raconté||de l'imagination|||||de l'auteur|||||était what is told|entirely|imagination's|a|work|question particle|or|author's|seen|a|lucid|dream|was War das alles ein Hirngespinst des Autors oder war es ein klarer Traum? Is what is described entirely a product of imagination or was it a lucid dream experienced by the author? Rüya ve düş kelimelerinin eş anlamlı olması ne güzel değil mi? Dream|and|vision|of the words|same|meaning|being|how|beautiful|not|question particle Isn't it beautiful that the words dream and vision are synonyms? Alice bir kuyudan düşünce başlıyordu tüm o fantastik olaylar… Düşlerinde beste yapan müzisyenler de var, rüyalarında buluş yapan mucitler de… Belki de Leonardo DaVinci'nin uçabilen makinelerini çizdiği defteri aslında bir çeşit düş defteriydi. ||puits|||||fantastiques||dans ses rêves|musique||||||||les inventeurs|||||de Vinci||machines|||||||c'était un carnet Alice|a|from the well|thought|began|all|that|fantastical|events|In her dreams|composition|making|musicians|also|are|In their dreams|invention|making|inventors|also|maybe|also|Leonardo|DaVinci's|flying|machines|that he drew|notebook|actually|a|kind|dream|notebook All diese fantastischen Ereignisse begannen, als Alice in einen Brunnen fiel... Es gibt Musiker, die in ihren Träumen komponieren, Erfinder, die in ihren Träumen Erfindungen machen... Vielleicht war das Notizbuch von Leonardo DaVinci, in dem er seine Flugmaschinen zeichnete, eine Art Traumnotizbuch. Alice's adventures began when she fell down a well, leading to all those fantastical events... There are musicians composing in their dreams, and inventors making discoveries in their visions... Perhaps Leonardo DaVinci's notebook where he sketched flying machines was actually a kind of dream journal. Çünkü yazdığı satırlar arasında şöyle bir ifade var: Göz rüyalarda neden uyanıkken hayal gücünden daha net bir şey görüyor? ||lignes|||||||||||||||| Because|he/she wrote|lines|among|such|one|expression|exists|Eye|in dreams|why|when awake|imagination|from the imagination|more|clear|one|thing|sees Denn zwischen den Zeilen, die er schreibt, findet sich folgende Aussage: Warum sieht das Auge im Traum etwas klarer als in der wachen Vorstellung? Car il y a une expression parmi les lignes qu'il a écrites : Pourquoi voit-on dans les rêves quelque chose de plus clair que ce que l'on imagine en étant éveillé ? Because among the lines he wrote, there is a statement: Why does one see something clearer in dreams than in imagination while awake?

Onun bir lüsid rüyacı olup olmadığını bilmiyoruz. |||rêveur||| His|a|lucid|dreamer|being|whether or not|we do not know Nous ne savons pas s'il est un rêveur lucide. We do not know if he was a lucid dreamer. Bildiğimiz şey rüyalarını kontrol edebilenlerin yaratıcılık gücünün de yüksek olduğu. ||||de ceux qui peuvent||||| thing|we know|their dreams|controlling|able to|creativity|power|also|high|is Wir wissen, dass diejenigen, die ihre Träume kontrollieren können, eine hohe schöpferische Kraft haben. Ce que nous savons, c'est que ceux qui peuvent contrôler leurs rêves ont également un pouvoir créatif élevé. What we know is that those who can control their dreams also have a high level of creativity. Almanya'da yapılan bir araştırmaya göre 6 ile 19 yaş arasındaki çocukların ve gençlerin lüsid rüyalar görme ihtimali çok daha yüksek. in Germany|conducted|a|study|according to|and|age|between|children|and|adolescents|lucid|dreams|having|probability|much|more|higher According to a study conducted in Germany, children and adolescents aged between 6 and 19 are much more likely to experience lucid dreams. Bu ihtimal yaşlandıkça azalıyor. This|possibility|as you age|decreases This likelihood decreases as one gets older. Çocuklarla birlikte çocuk ruhlu sanatçılarda da lüsid rüyaların yaygın olduğunu görüyoruz. |ensemble||d'esprit d'enfant|chez les artistes|||||| With children|together|child|spirited|in artists|also|lucid|dreams|common|are|we see We also see that lucid dreams are common among childlike artists. Gerçeküstü resimleriyle bizleri büyüleyen Salvador Dali, en büyük ilham kaynağının rüyaları olduğunu her seferinde söylüyor. surréaliste|avec ses tableaux||fascinant|Salvador|Dali||||de sa source||||| Surrealist|with his paintings|us|mesmerizing|Salvador|Dali|the|greatest|inspiration|source of|dreams|were|every|time|says Salvador Dali, der uns mit seinen surrealen Gemälden fasziniert, sagt immer, dass seine größte Inspirationsquelle seine Träume sind. The surreal paintings that mesmerize us, Salvador Dali, always says that his greatest source of inspiration is dreams.

Burayı bir yerlerden hatırlıyorum… Daha önce gelmiş miydim? This place|a|from somewhere|I remember|Earlier|before|had come|I had I remember this place from somewhere... Had I been here before? Bir yaz tatilinde, oğlumu getirmiştim galiba… Bir tablonun önünde durup konuşmuştuk. ||vacances||j'avais amené||||||nous avions parlé A|summer|during vacation|my son|I had brought|probably|A|of the painting|in front of|stopping|we had talked I think I brought my son here during a summer vacation... We stood in front of a painting and talked. Binanın içi ne kadar da büyük. The building|inside|how|much|also|big Es ist so groß in dem Gebäude. The inside of the building is so large. Bir çöl gibi. It|desert|like Like a desert. Soluma bakıyorum, ufukta dağlar var. ||à l'horizon|| To my left|I am looking|on the horizon|mountains|there are Ich schaue nach links, am Horizont sind Berge zu sehen. I look to my left, there are mountains on the horizon. Sağıma bakıyorum, sesler duyuyorum, ne anlama geldiğini bilmediğim. à droite||||||| to my right|I look|sounds|I hear|what|meaning||I don't know Ich schaue nach rechts, ich höre Stimmen, ich weiß nicht, was sie bedeuten. I look to my right, I hear sounds that I do not know the meaning of. Bunlar heykel değil miydi?.. |statue|| These|sculptures|not| Waren das nicht Statuen? Weren't these statues?.. Eski bir hatıranın yıkıntıları mı yoksa… Ne muazzam bir kule bu! ||souvenir|ruines||||||| Old|a|memory's|ruins||or|What|magnificent|a|tower|this Is it the ruins of an old memory or... What a magnificent tower this is! Telefonun burada ne işi var? Your phone|here|what|business|is What is a phone doing here? Ellerini kontrol et. Your hands|check|do Check your hands. O çalan şey telefon değil. That|ringing|thing|phone|not That ringing thing is not a phone. Sabah uyanabilmek için kurduğun alarm… |se réveiller||que tu as réglé| Morning||||alarm The alarm you set to be able to wake up in the morning...

Tam şu anda siz bu videoyu izlerken 2 milyar kişi uyuyor. right|this|moment|you|this|video|while watching|billion|people|are sleeping Right now, while you are watching this video, 2 billion people are sleeping. 500 milyon kişi rüya görüyor ve muhtemelen yüz binlerce kişi rüya gördüğünün farkına varıyor. million|people|dream|sees|and|probably|hundred|thousands|people|dream|having seen|awareness|realizes 500 million people are dreaming, and probably hundreds of thousands of people are realizing that they are dreaming.

Peki insanlar neden rüyalarını kontrol etmek istiyor? Well|people|why|their dreams|control|to|want So why do people want to control their dreams? Kabuslarından kurtulmak için olabilir mi? de ses cauchemars|||| from nightmares|to escape|for|it could be|question particle Um Ihre Albträume loszuwerden? Could it be to get rid of nightmares? Korku filmi izlerken korkuyu azaltmanın en kolay yolu kendine bunun bir film olduğunu hatırlatmaktır. |||||||||||||rappeler Horror|movie|while watching|fear|reducing|the|easiest|way|to yourself|this|a|movie|being|is to remind Der einfachste Weg, die Angst vor einem Horrorfilm zu reduzieren, ist, sich daran zu erinnern, dass es sich um einen Film handelt. The easiest way to reduce fear while watching a horror movie is to remind yourself that it is just a movie. Şu anda bir film izliyorsun. This|now|a|movie|you are watching You are currently watching a movie. Kabus görürken bunun bir rüya olduğunun bilincine varmak da aynı etkiyi verir. ||||||conscience||||| Nightmare|while seeing|this|a|dream|being|awareness|reaching|also|same|effect|gives Die Erkenntnis, dass ein Alptraum ein Traum ist, hat die gleiche Wirkung. Becoming aware that it is a dream while having a nightmare has the same effect. Tabi rüyalarını daha eğlenceli hale getirmek için kontrol edenler de var. |||amusant||||||| Of course|their dreams|more|entertaining|state|to make|in order to|controlling|those who|also|exist Of course, there are also those who control their dreams to make them more entertaining. Gerçek hayatın kısıtlarından, fizik yasalarından kurtulup uçmak; tanışmayı çok istediğin insanlarla buluşmak, konuşmak… ||des contraintes||des lois|||||||| real|life|from the constraints|physics|from the laws|escaping|flying|meeting|very|desired|with people|meeting|talking Den Zwängen des realen Lebens und den Gesetzen der Physik zu entfliehen; die Menschen zu treffen und mit ihnen zu sprechen, die man so gerne treffen möchte... To escape the constraints of real life, to break free from the laws of physics, to fly; to meet and talk with the people you really want to meet...

Bunun için herkesin önerdiği ilk yöntem, başta da söylediğim gibi bir defter tutmak. For this|reason|everyone's|suggested|first|method|at first|also||like|a|notebook|keeping Die erste Methode, die von allen empfohlen wird, ist, wie ich eingangs sagte, das Führen eines Notizbuchs. The first method that everyone suggests for this, as I mentioned earlier, is to keep a notebook. Düş defteri. Dream|notebook A dream journal. Kimyacı Mendeleev gibi uyanır uyanmaz gördüklerinizi tüm ayrıntılarıyla kayda geçirmek için. chimiste|||||ce que vous avez vu||dans les moindres détails||| The chemist|Mendeleev|like|wakes up|as soon as|what you see|all|in detail|record|to make|for Das, was man sieht, sofort nach dem Aufwachen im Detail festzuhalten, wie der Chemiker Mendelejew. Like chemist Mendeleev, you will record everything you see in detail as soon as you wake up. Bir süre sonra belli temaların sürekli tekrar ettiğini fark edeceksiniz. ||||thèmes||||| A|period|later|certain|themes|constantly|repeating|that|notice|you will Nach einiger Zeit werden Sie feststellen, dass sich bestimmte Themen immer wiederholen. After a while, you will notice that certain themes are constantly repeating. Şiirlerdeki kafiyeler gibi. des poèmes|rimes| in the poems|rhymes|like Wie Reime in Gedichten. Like the rhymes in poems. Aynı şeyler, aynı sözler ya da aynı mekanlar. |||||||lieux Same|things|same|words|or|also|same|places The same things, the same words, or the same places. Bunları fark etmek, rüya görürken rüya gördüğünü fark etmenin ilk adımları. ||||||||||étapes These|noticing|to do|dream|while|dream|that you are dreaming|noticing|to notice|first|steps Dies zu bemerken sind die ersten Schritte, um zu erkennen, dass Sie träumen, während Sie träumen. Noticing these is the first step to realizing that you are dreaming while dreaming.

İkinci yöntem biraz daha karmaşık ve sizi uykusuz bırakabilir. ||||||||laisser |method|a little|more|complex|and|you|sleepless|may leave The second method is a bit more complex and may leave you sleepless. Alarmınızı yattıktan 5-6 saat sonrasına kuruyorsunuz. votre alarme||||réglez Your alarm|after sleeping|hours|after|you set Sie stellen Ihren Wecker auf 5-6 Stunden nach dem Zubettgehen. You set your alarm for 5-6 hours after you go to bed. Uyanınca 15-20 dakika yataktan kalkıp dolaşıyorsunuz. ||||vous vous promenez When you wake up|minutes|from bed|getting up|you walk around Wenn Sie aufwachen, steigen Sie aus dem Bett und gehen 15-20 Minuten spazieren. When you wake up, you get out of bed and walk around for 15-20 minutes. Sonra mümkünse yatak dışında bir yere uzanıp rüyanızda yapmak istediğiniz şeyi kafanızda canlandırıp söylüyorsunuz. |si possible|||||s'étendre|dans votre rêve|||||en visualisant| Then|if possible|bed|outside|one|place|lying down|in your dream|doing|you want|thing|in your mind|visualizing|you say Dann legen Sie sich, wenn möglich, an einen anderen Ort als das Bett, stellen sich vor, was Sie im Traum tun wollen, und sagen es. Then, if possible, lie down somewhere other than your bed and visualize what you want to do in your dream while saying it in your mind. Çölde dolaşan filler göreceğim… Çölde dolaşan filler göreceğim… Bu şekilde uykuya dalıyorsunuz. dans le désert||éléphants|verrai||||||||vous vous endormez In the desert|wandering|elephants|I will see|||||This|way|to sleep|you fall asleep Ich werde Elefanten in der Wüste wandern sehen... Ich werde Elefanten in der Wüste wandern sehen... So schläfst du ein. I will see elephants wandering in the desert... I will see elephants wandering in the desert... This way, you fall asleep.

Sonra gerçeklik kontrolü geliyor. Then|reality|check|comes Then comes the reality check. Gün içinde rüya görüp görmediğinizi kontrol etmek için saatinize ya da ellerinize bakıyorsunuz. ||||vous n'avez pas vu||||votre montre|||à vos mains| Day|during|dream|seeing|you|check|to|for|your watch|or|also|your hands|you look During the day, you check your watch or your hands to see if you are dreaming. Sonra aynı şeyi düşlerinizde yapmayı deniyorsunuz. |||dans vos rêves||vous essayez Then|same|thing|in your dreams|to do|you try Dann versuchen Sie, das Gleiche in Ihren Träumen zu tun. Then you try to do the same thing in your dreams.

İşte yine aynı yerdeyim. |||je suis |again|same|I am at the place Hier bin ich wieder. Here I am again in the same place. Telefonu açmayacağım. |n'ouvrirai pas The phone|I will not answer I will not answer the phone. Bu kez uyanmayacağım. ||je ne me réveillerai pas This|time|I will not wake up Diesmal werde ich nicht mehr aufwachen. This time I will not wake up. Birileri şarkı mı söylüyor? Someone|song|question particle|is singing Is someone singing? Evet, oldu… İşte filler… Tuhaf. Yes|happened||elephants|Strange Yes, it happened... Here are the elephants... Strange. Çok tuhaf. Very|strange Very strange. Bacaklarının böyle uzun ince olması gayet normal öyle değil mi? de ses jambes||||||||| Your legs|so|long|thin|being|quite|normal|like that|not|question particle It's quite normal for their legs to be so long and thin, isn't it? Gerçeklik kontrolü. Reality|check Reality check. Ne yapıyordum? |faisais What|was I doing What was I doing? Ellerime bakacaktım. à mes mains| to my hands|I would look I was going to look at my hands. Tabi ya! Of course|right Of course! Bu bir rüya değil. This|a|dream|not This is not a dream. Sanal gerçeklik. Virtual|reality Virtual reality. Her şey kontrolüm altında. ||sous mon contrôle| Everything|thing|my control|under Everything is under my control. Bu sadece ellerini kullanarak içinde 360 derece dönebildiğin videolardan biri. ||||||d'une capacité de rotation|| This|only|your hands|by using|inside|degrees|you could rotate|from the videos|one Dies ist eines dieser Videos, in denen man sich nur mit den Händen um 360 Grad drehen kann. This is just one of the videos where you can turn 360 degrees using only your hands. Nasıl geldim buraya? How|did I come|here How did I get here? Az önce yeni video için üzerime giyecek bir şeyler arıyordum internette. |||||sur moi||||je cherchais| Just|before|new|video|for|on me|wearing|a|things|I was looking|on the internet I was just looking for something to wear for a new video on the internet. Özel tasarlanmış bir şey olmalıydı. Special|designed|a|thing|must have been Es musste etwas speziell entwickeltes sein. It should have been something specially designed. Özgün, estetik, anlamlı. Original|aesthetic|meaningful Originell, ästhetisch, sinnvoll. Original, aesthetic, meaningful. Arkasında bir hikayesi olan. Behind|a|story|having Having a story behind it.

Bir rüyada olmadığınızı anlamak için, ellerinize bakın. A|in dream|you are not|to understand|in order to|to your hands|look To realize that you are not in a dream, look at your hands.

Eller, hayatımızın kontrolünü sağlayan vücut parçası. Les mains||contrôle||| Hands|our life|control|providing|body|part Die Hände, der Teil des Körpers, mit dem wir unser Leben steuern. Hands are the body part that provides control over our lives. Lüsid rüya görebilmek için de gerçeklik kontrolünü sağlıyorlar. Lucid|dream|to be able to see|in order to|also|reality|its control|they provide Sie bieten auch eine Realitätsprüfung für luzides Träumen. They also ensure reality checks to be able to have lucid dreams. Bir anlamda uykuyla uyanıklık arasındaki geçiş aracı. ||sommeil|éveil||| A|in a sense|with sleep|wakefulness|between|transition|vehicle In gewisser Weise ist es der Übergang zwischen Schlaf und Wachsein. A means of transition between sleep and wakefulness. Bazı müzisyenler bestelerini, bazı mucitler buluşlarını, bazı sanatçılar tablolarını rüyalarında yapmış olabilirler. ||compositions|||inventions|||leurs tableaux||| Some|musicians|their compositions|some|inventors|their inventions|some|artists|their paintings|in their dreams|made|they might have Manche Musiker mögen ihre Kompositionen, manche Erfinder ihre Erfindungen, manche Künstler ihre Gemälde im Traum gemacht haben. Some musicians may have composed their pieces, some inventors their inventions, and some artists their paintings in their dreams. Ama bunları yapmak için mutlaka uyku sırasında rüya görmek gerekmiyor. ||||||pendant||| But|these|to do|in order to|necessarily|sleep|during|dream|seeing|is not required But it is not necessary to dream during sleep to do these things. Bunları kullanarak hayatın kontrolünü ele almak ve bunu kullanarak gündüz düşleri görebilmek de mümkün. ||||||||||rêves||| Using these|by taking|life|control|into|taking|and|this|by using|daytime|dreams|seeing|also|possible It is also possible to take control of life using these and to be able to have daydreams using this. Çünkü rüyalar uykunun uyanıklığa en yakın olduğu aşamada ortaya çıkıyor. Because|dreams|sleep|wakefulness|the most|close|is|stage|into|emerge Denn Träume treten in der Phase auf, in der der Schlaf dem Wachsein am nächsten ist. Because dreams occur at the stage when sleep is closest to wakefulness. Bazı bilim insanları o yüzden lüsid rüyaların uykunun değil uyanıklığın bir parçası olduğunu düşünüyor. |||||||||éveil|||| Some|science|people|that|reason|lucid|dreams|sleep|not|wakefulness|a|part|that it is|thinks Einige Wissenschaftler sind daher der Meinung, dass luzide Träume zum Wachsein und nicht zum Schlaf gehören. Some scientists think that is why lucid dreams are a part of wakefulness, not sleep.

Belki de uykuyla uyanıklık arasındaki fark düşündüğümüz kadar fazla değildir. Maybe|also|with sleep|wakefulness|between|difference|we think|as much|much|is not Vielleicht ist der Unterschied zwischen Schlaf und Wachsein gar nicht so groß, wie wir denken. Perhaps the difference between sleep and wakefulness is not as great as we think. Belki de MÖ 4. yüzyılda Çin'de yaşamış bir filozofun uykudan kalktıktan sonra yazdığı şu satırları bir de bu bakış açısıyla okumak gerekir. ||av. J.-C.|||||philosophe||après s'être réveillé||||lignes||||||| Maybe|also|BC|century|in China|lived|a|philosopher|from sleep|after waking|up|wrote|these|lines|one|also|this|perspective|with regard to|to read|is necessary Vielleicht sollten die folgenden Zeilen eines Philosophen, der im 4. Jahrhundert v. Chr. in China lebte, nachdem er aufgewacht war, unter diesem Gesichtspunkt gelesen werden. Peut-être faudrait-il lire ces lignes écrites par un philosophe ayant vécu en Chine au 4ème siècle avant J.-C. après s'être réveillé, sous un autre angle. Maybe we should read the following lines written by a philosopher who lived in China in the 4th century BC after waking up from sleep from this perspective. Rüyamda bir kelebek olduğumu mu gördüm, yoksa şu an insan olduğunu düşleyen bir kelebek miyim; bilmiyorum. ||papillon|||||||||rêvant|||| In my dream|a|butterfly|I was|question particle|I saw|or|this|moment|human|being|dreaming|a|butterfly|am I|I don't know Ich weiß nicht, ob ich geträumt habe, dass ich ein Schmetterling bin, oder ob ich ein Schmetterling bin, der träumt, dass ich ein Mensch bin. Ai-je rêvé que j'étais un papillon, ou suis-je actuellement un papillon rêvant d'être un homme; je ne sais pas. Did I dream that I was a butterfly, or am I a butterfly dreaming that I am a human; I don't know.

Düş Defteri Bu videoda konu gereği biraz daha farklı bir anlatım tekniği denedim. ||||||||||narration|| Dream|Notebook|This|in the video|topic|due to|a little|more|different|one|narration|technique|I tried Dream Notebook In diesem Video habe ich aufgrund des Themas eine etwas andere Erzähltechnik ausprobiert. Carnet de rêves Dans cette vidéo, j'ai essayé une technique de narration un peu différente en fonction du sujet. Dream Journal In this video, I tried a slightly different narrative technique due to the subject matter. Rüya sahnelerinde gösterdiğim bazı şeyleri açıklamam gerekiyor. |dans les scènes||||expliquer| Dream|in scenes|I showed|some|things|I need to explain|is necessary Ich muss einige der Dinge erklären, die ich in den Traumsequenzen gezeigt habe. I need to explain some of the things I showed in the dream scenes.

Öncelikle gerçeklik kontrolünü sağlayan el illüstrasyonlarını kullanmama izin verdiği için Kaft'a teşekkür ederim. |||||illustrations|||||Kaft'a|| Firstly|reality|its control|providing|hand|illustrations|||he/she/it gave|for|to Kaft|| Zunächst möchte ich mich bei Kaft dafür bedanken, dass ich die Illustrationen der realitätsprüfenden Hand verwenden durfte. First of all, I would like to thank Kaft for allowing me to use the hand illustrations that provide reality checks. Aynı zamanda böyle tuhaf kurgulu bir videoya sponsor olma cesaretini de gösterdiler. ||||conçu||||||| same|time|such|strange|scripted|a|video|sponsor|being|courage|also|they showed Sie hatten auch den Mut, ein solch bizarres fiktionales Video zu sponsern. They also showed the courage to sponsor such a strangely structured video. Ama zaten Kaft farklı ve yaratıcı ürünlere sahip bir tasarım markası. ||Kaft||||à des produits|||| But|already|Kaft|different|and|creative|products|has|a|design|brand Aber Kaft ist bereits eine Designmarke mit unterschiedlichen und kreativen Produkten. But Kaft is already a design brand with different and creative products. Popüler akımlardan uzak, özgün ve estetik tasarımlar kullanıyor. |des courants|||||designs| Popular|from trends|away|original|and|aesthetic|designs|uses Sie verwendet originelle und ästhetische Designs, die sich von den gängigen Trends abheben. It uses original and aesthetic designs, away from popular trends. Bunların hepsinin de bir hikayesi var. These|all of them|also|a|story|exists All of these have a story. El çizimlerini yaptırdıkları Fransız sanatçı yaşamını ve sanatını basitleştirmek için tüm modern çizim ekipmanlarını atıp sadece kağıt ve kalem kullanmaya başlamış. |dessins|qu'ils ont fait|||sa vie||son art|simplifier||||dessin|équipements||||||| Hand|drawings|they had made|French|artist|his life|and|his art|to simplify|in order to|all|modern|drawing|equipment|throwing away|only|paper|and|pencil|to use|had started The French artist, for whom they had the drawings made, started to simplify his life and art by throwing away all modern drawing equipment and only using paper and pencil. Bugün anlattıklarıma üç parçalı Mano serisi ve onun tek cümleli hikayesi büyük ölçüde ilham verdi. |à ce que j'ai raconté||parciel|Mano|||||phrases||||| Today|to what I told|three|part|Mano|series|and|its|single|sentence|story|greatly|in measure|inspiration|gave Die dreiteilige Mano-Serie und ihre Ein-Satz-Geschichte haben das, was ich heute erzähle, weitgehend inspiriert. Aujourd'hui, ce que j'ai raconté sur la série Mano en trois parties et son histoire en une seule phrase m'a beaucoup inspiré. The three-part Mano series and its one-sentence story largely inspired what I am telling today.

Rüya sahnelerinde gösterdiğim görüntüleri birkaç yıl önce ziyaret ettiğim Dali müzesinde görmüştüm. Dream|in the scenes|I showed|images|a few|years|ago|visit|I made|Dali|in the museum|I had seen Ich habe die Bilder, die ich in den Traumszenen gezeigt habe, in dem Dali-Museum gesehen, das ich vor einigen Jahren besucht habe. J'avais vu les images que j'ai montrées dans les scènes de rêve dans le musée Dali que j'ai visité il y a quelques années. I had seen the images I showed in dream scenes at the Dali museum I visited a few years ago. Orada bir sanal gerçeklik deneyimi olarak hazırlamışlar. There|a|virtual|reality|experience|as|they have prepared Là-bas, ils l'avaient préparé comme une expérience de réalité virtuelle. They had prepared it there as a virtual reality experience. Eğer özel bir gözlüğünüz varsa mutlaka onu kullanarak içinde dolaşmanızı tavsiye ederim. |||lunettes||sûrement||||vous déplacer|| If|special|a|your glasses|if you have|definitely|it|by using|inside|you walking around|I recommend|I Wenn Sie eine Spezialbrille haben, empfehle ich Ihnen, mit dieser herumzulaufen. If you have special glasses, I definitely recommend using them to explore inside. Beni bugüne kadar en çok etkileyen sanal gerçeklik deneyimlerinden biri bu oldu. ||||||||expériences||| Me|until today|to|most|much|impressed|virtual|reality|experiences|one|this|was Dies war für mich eine der beeindruckendsten Virtual-Reality-Erfahrungen, die ich bisher gemacht habe. One of the virtual reality experiences that has impressed me the most so far has been this. Eğer gözlük yoksa aşağıdaki açıklamalar bölümünde linkini vereceğim 360 derece YouTube videosununun içinde cep telefonunuzu kullanarak, ya da bilgisayar ekranından farenizi kullanarak keşif yapabilirsiniz. ||||||||||vidéo||||||||écran|votre souris||| If|glasses|not available|below|explanations|in the section|its link|I will provide|degree|YouTube|video|in|mobile|your phone|by using|or||computer|from the screen|your mouse|by using|exploration|you can do Wenn Sie keine Brille haben, können Sie das 360-Grad-YouTube-Video, das ich unten in den Kommentaren verlinken werde, mit Ihrem Mobiltelefon oder mit der Maus auf dem Computerbildschirm ansehen. If you don't have glasses, you can explore using your smartphone in the 360-degree YouTube video, the link of which I will provide in the description below, or by using your mouse on your computer screen.

Bu deneyimi tasarlayanlar Kaft'ın birlikte çalıştığı sanatçılara benzer modern tasarımcılar. ||ceux qui conçoivent|Kaft||||||designers This|experience|designers|Kaft's|together|worked with|artists|similar|modern|designers Die Designer dieser Erfahrung sind moderne Designer, die den Künstlern ähneln, mit denen Kaft zusammenarbeitet. The designers who created this experience are modern designers similar to the artists that Kaft collaborates with. Salvador Dali'nin böyle bir eseri gerçekte yok. |de Dali||||| Salvador|Dali's|such|a|work|actually|does not exist Es gibt kein solches Werk von Salvador Dali. There is no such work by Salvador Dali in reality. Ama onun düşlerinden beslendiğini biliyoruz. ||de ses rêves|il se nourrit| But|his|dreams|is fed|we know Aber wir wissen, dass Sie sich von seinen Träumen ernähren. But we know that he drew inspiration from his dreams. 3 boyutlu ortamda gördüğümüz uzun bacaklı filler ve diğer tüm ayrıntılar onun eserlerinden ya da belki de düşlerinden toplanıp oraya yerleştirilmiş. ||||à pattes|||||détails||de ses œuvres|||||||| dimensional|in the environment|we see|long|legged|elephants|and|other|all|details|his|from his works|or||maybe|also|from his dreams|collected|there|placed Die langbeinigen Elefanten und all die anderen Details, die wir in der 3D-Umgebung sehen, wurden aus seinen Werken oder vielleicht aus seinen Träumen gesammelt und dort platziert. The long-legged elephants and all the other details we see in the 3D environment are either taken from his works or perhaps placed there from his dreams. Ama büyük ölçüde Dali'nin bir tablosu başrolde. ||||||dans le rôle principal But|large|scale|Dali's|a|painting|in the leading role Aber es ist hauptsächlich ein Gemälde von Dali. But largely, a painting by Dali is in the lead role. Çevresinde döndüğümüz, içinden geçtiğimiz o kalıntılar tek bir tablonun 3 boyutlu yorumu. |de notre retour||||ruines||||| Around|we turned|through|we passed|those|ruins|a single|one|of the painting|dimensional|interpretation Die Ruinen, um die wir uns drehen und durch die wir gehen, sind eine 3D-Interpretation eines einzigen Gemäldes. The remnants we revolve around and pass through are a 3D interpretation of a single painting.

Fakat ilginç olan şey bu tabloyu Dali'nin tümüyle kendi hayal gücüyle yapmamış olması. ||||||||||imagination|| But|interesting|the|thing|this|painting|Dali's|entirely|his own|imagination|with creativity|had not made|being Interessant ist jedoch, dass Dali dieses Gemälde nicht nur aus seiner eigenen Fantasie heraus geschaffen hat. But the interesting thing is that Dali did not create this painting entirely from his own imagination. Başka bir ressamın çizimini yeniden yorumlamış. ||peintre|dessin||a interprété Another|a|painter|drawing|again|interpreted Er hat die Zeichnung eines anderen Künstlers neu interpretiert. He reinterpreted a drawing by another painter. O eseri de en baştaki rüyamda size göstermiştim. That|work|also|in|the first|in my dream|to you|I had shown I had shown you that work in my initial dream. Görünüşte patates hasadı yapan çiftçi bir kadın ve erkek var burada. ||récolte|||||||| Apparently|potato|harvest|doing|farmer|a|woman|and|man|there|here Da sind ein Mann und eine Frau, angeblich ein Bauer, die Kartoffeln ernten. There is a woman and a man here who appear to be harvesting potatoes. Fakat bu çiftin pozu Dali'yi öylesine etkiliyor ki bunun gün sonunda yapılan bir hasat değil, hüzünlü bir cenaze sahnesi olduğunu ve yerdeki patates sepetinin de aslında bir bebek tabutu olduğunu iddia ediyor. |||pose|Dali|||||||||récolte||||funéraille|scène||||||||||tabou||| But|this|couple's|pose|Dali|so|affects|that|this|day|at the end|done|a|harvest|not|sad|a|funeral|scene|being|and|on the ground|potato|basket|also|actually|a|baby|coffin|being|claim|makes Die Pose dieses Paares beeindruckte Dali jedoch so sehr, dass er behauptete, es handele sich nicht um eine Ernte am Ende des Tages, sondern um eine traurige Beerdigungsszene und der Kartoffelkorb auf dem Boden sei in Wirklichkeit ein Babysarg. However, the pose of this couple affects Dali so much that he claims this is not a harvest at the end of the day, but a sad funeral scene, and that the basket of potatoes on the ground is actually a baby coffin. Hatta iddia etmekle kalmıyor, ısrar ediyor ve bu ısrarı sonucunda tabloyu X ışınlarıyla inceleyip analiz ediyorlar ve gerçekten de sepetin olduğu yerde tuvalin alt katmanlarında tabut benzeri grafik şekillere rastlıyorlar. ||||||||son insistence||||avec les rayons X||||||||||toile||couches|cercueil|||formes|ils tombent Even|claim|with||insists|does|and|this|insistence|as a result|the painting|X|with rays|examining|analysis|they do|and|really|also|basket|being|at|canvas|lower|in layers|coffin|similar|graphic|shapes|they encounter Tatsächlich behauptet er nicht nur, sondern besteht darauf, und als Ergebnis dieses Beharrens untersuchen und analysieren sie das Gemälde mit Röntgenstrahlen, und tatsächlich finden sie sargähnliche grafische Formen in den unteren Schichten der Leinwand, wo sich der Korb befindet. In fact, he does not just claim this, he insists, and as a result of this insistence, they examine and analyze the painting with X-rays, and indeed, they find coffin-like graphic shapes in the lower layers of the canvas where the basket is. O yüzden ressamın hem bir doğum hem de bir ölüm sahnesini resmettiğini söyleyebiliriz. ||||||||||scène|a peint| That|is why|the painter's|both|a|birth|and|also|a|death|scene|he painted|we can say Wir können also sagen, dass der Maler sowohl eine Geburts- als auch eine Sterbeszene dargestellt hat. Therefore, we can say that the painter depicted both a scene of birth and a scene of death.

Uyku ve uyanıklık gibi bir konuyu anlatmak için o yüzden böyle üç katmanlı bir rüya sahnesinin ilk katmanına bu tabloyu yerleştirdim. |||||||||||trois|stratifié|||de la scène||niveau||| Sleep|and|wakefulness|like|a|topic|to explain|in order to|||such|three|layered|a|dream|scene's|first|layer|this|table|I placed Deshalb habe ich dieses Bild auf die erste Ebene einer solchen dreischichtigen Traumszene gesetzt, um ein Thema wie Schlaf und Wachsein zu erklären. To explain a topic like sleep and wakefulness, I placed this table in the first layer of a three-layered dream scene. İkinci katmanı bu tablonun Dali yorumu oldu. |layer|this|table|Dali|interpretation|became The second layer became Dali's interpretation of this table. Üçüncü katmanında da Dali'nin yorumunun sanal gerçeklik versiyonunu kullandım. |niveau|||commentaire|||| Third|in layer|also|Dali's|interpretation|virtual|reality|version|I used In the third layer, I used the virtual reality version of Dali's interpretation. Çünkü bence “sanal gerçeklik” lüsid rüya görmenin ya da rüyaları kontrol etmenin teknolojik bir yolu. Because|in my opinion|virtual|reality|lucid|dream|seeing|or||dreams|controlling|having|technological|a|way Denn ich denke, dass die "virtuelle Realität" ein technologischer Weg zum luziden Träumen oder zur Kontrolle von Träumen ist. Because I think "virtual reality" is a technological way of lucid dreaming or controlling dreams. Doğal yolunu kullanmak için, bir rüyada olmadığınızı anlamak için, siz yine ellerinize bakın… natural|path|to use|in order to|a|dream|you are not|to understand|in order to|you|again|to your hands|look To use the natural way, to realize that you are not in a dream, look at your hands again...

SENT_CWT:AFkKFwvL=3.76 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=2.27 en:AFkKFwvL openai.2025-02-07 ai_request(all=227 err=0.00%) translation(all=181 err=0.00%) cwt(all=1697 err=2.36%)