×

LingQ'yu daha iyi hale getirmek için çerezleri kullanıyoruz. Siteyi ziyaret ederek, bunu kabul edersiniz: çerez politikası.

image

TED x Istanbul, İletişiminiz Kadarsınız | Haluk Gürgen | TEDxIstanbul

İletişiminiz Kadarsınız | Haluk Gürgen | TEDxIstanbul

Transcriber: Bilge Yilmaz Gözden geçirme: Gözde Caymazer

Prof. Dr. Haluk Gürgen BAU Öğretim Görevlisi

Evet günaydın arkadaşlar. Hoş geldiniz.

Çok küçüktüm ortaokul falan sıralarında.

Benim okuduğum okulda da böyle ayda bir veli toplantısı yapılırdı.

Bu toplantılar gece olurdu.

Yaklaşık bu kadar büyük değilse de buna yakın bir salonda,

yapılan bu toplantıların ayda bir tekrarı söz konusuydu.

Ben de o toplantılarda genellikle şiir okurdum.

Çok da güzel okuduğumu söylerdi hocamız.

Allah rahmet eylesin Zehra Hanım.

Ve ben kendime çok güveniyorum,

yani ezberim de çok iyi.

Bu anlatacağım olayın meydana geldiği gece,

hiç yanıma şiirin metnini falan almadan çıktım.

Sizin gibi böyle kalabalığı görünce dondum kaldım.

Niye böyle oldu anlayamadım.

Çünkü çok iyi okuyan, kendine güvenen bir adamdım.

Ve tek bir sözcük aklıma gelmiyordu.

Böyle kulis falan da yok.

Yani sufle verilecek bir durum da yok.

Öğretmenim Zehra Hanım böyle emekleyerek neredeyse geldi

ve bana şiirin ilk dizesini söyledi.

Ben ondan sonra sular seller gibi şiiri tamamladım.

Ama, o ilk dizenin söylenmesinden önce

ben sürekli böyle selam veriyorum.

Veliler, öğrenciler şaşkın bir vaziyette.

Sonra ikinci selamı veriyorum,

üçüncüsünde kahkaha atmaya başladılar.

Ben selam vermeye devam ediyorum.

Selam verirsem sanki şiiri hatırlayacakmışım gibi düşünüyorum.

İşte o Zehra hocam Allah rahmet eylesin geldi ve dedi ki bu dizenin hani başla.

Ben ondan sonra bitirdim.

Fakat nasıl mahçubum, nasıl utandım, inanamazsınız.

Netice itibariyle ertesi günü okul var tabii, gittim.

Yüzümü kaldıramıyorum, Türkçe dersinde ilk saat.

Hiç unutmuyorum sanki hiçbir şey olmamış gibi hocam geldi öğretmenim,

önümüzdeki ay elinde tuttuğu şiiri bana verdi bunu çalış, bunu okuyacaksın dedi.

Bu çok önemli bir şey bence.

Çünkü o hocam bana bunu yapmamış olsaydı, ben bugün sizin huzurunuzda olamazdım.

Dahası çok uzun yıllardır hocalık yapıyorum, hocalık mesleğini yapamazdım.

Bana dokundu, beni orada küçültmedi,

beni azarlamadı, beni var etti orada.

Ve ben ondan sonra hep bu tarz konuşmalar yaparken

şöyle bir kağıdı yanıma alarak çıkmaya başladım.

Bunu öğrendim ve bunun pratikte de çok işe yaradığını gördüm.

O nedenle bu TED'in formatına pek uygun değil ama

ben neme lazım yanımda bulunsun istiyorum.

Evet.

Şimdi bu momentum,

Bana dediler ki Momentum ana tema, onun üzerine konuşacaksın.

Benim de fizikten filan böyle pek anladığım bir şey değil.

Gerçekten anlamıyorum.

Araştırdım.

Sonra bizim beraber çalıştığımız arkadaşlarımızdan bir tanesi,

böyle bayağı bu konulara yakın birisidir, ona sordum.

Hiç merak etme hocam dedi, hallederiz dedi.

Bana bir takım şeyler anlattı. Benim de kafama yattı.

Bildiğim anlamın dışında da hani böyle bir metafor olarak kullanıldığında,

çok da farklı bir şey olmadığını fark ettim.

Evet momentum cisimlerin ve kütlelerin hareketiyle ilgili bir fizik dalı.

Ben de iletişimciyim hasbelkader.

Ben de insanların ve toplumların etkileşimi üzerine,

anlamı paylaşmakla ilgili konular üzerine çalışıyorum.

Fakat daha da önemlisi,

ya bu giderek,

bu iletişim ne korkunç bir şey oldu ya.

Farkında mısınız?

Yani iktidar olmak istiyorsanız iletişimi çok iyi bilmek

ve kullanmak durumundasınız.

Dolayısıyla mal satmak istiyorsanız iletişim kullanmak zorundasınız.

Teknolojisi bir taraftan, işin psikolojisi başka bir taraftan.

Bütün bunlarla uğraşan bir bilim alanı hâline geldi iletişim.

Disiplinler arası bir alan.

Yani içinde insan bilimlerinin bütün dalları var.

Yetmiyor teknolojisi var.

Bir iletişimle uğraşıyorum dediğiniz vakit de

bütün bunlardan bir şeyleri dikkate almak, öğrenmek, bilmek durumundasınız.

O nedenle benim burada anlatacaklarım, aslında bu çok geniş alanın

yüzeyindeki konulara ilişkin birtakım böyle dokunuşlar olacak.

Her birinin arka planında çok önemli teoriler var.

Bunların adını vererek sıkıcı olmak istemiyorum.

Ama hani burada da konuşurken ''adam da böyle yüzeysel konuştu geçti''

diye düşünmeyin.

Emin olun dürüst ve samimi olarak bunların arka planına ilişkin de

çok şeyi okudum, onların üzerinden sizlere bahsedeceğim.

Ama iletişim dediğimiz şey arkadaşlar, ''anlam paylaşımı''.

Bir kere bu anlamın paylaşılabilmesi için,

ortak bir dil üzerinden konuşmamız gerekiyor

ve birbirimizi dinlememiz gerekiyor, anlamamız gerekiyor.

Gayet güzel.

Fakat bizim maalesef bir üzerinde durmamız gereken sıkıntımız var.

Eğer bu paylaşımın gerçekleşmesini istiyorsanız

karşınızdaki kişiyi ötekileştirmeyeceksiniz.

Bu ötekileştirme çok ciddi bir problem.

Yani cinsiyetten ötürü ötekileştirme,

ırktan ötürü ötekileştirme,

mezhebinden ötürü ötekileştirme,

hiyerarşideki pozisyonundan ötürü ötekileştirme,

fiziki olarak gözünüze hoş görünmediği için ötekileştirme,

cahil gördüğünüz için ötekileştirme,

yaşı sizden küçük ya da büyük olduğu için ötekileştirme.

Bu konuyu aşmadığımız taktirde iletişim kuramayız.

Bugün dünyanın en temel problemlerinin başında bu geliyor.

Teorik olarak baktığınız vakit de

gerçekten çok şey yazılıp çizilen bir konu.

Şimdi Türkiye'ye baktığımız vakit bu ötekileştirme ile ilgili

benim çalıştığım üniversitede sevgili hocam Yılmaz Esmer'in yaptığı

değerler araştırması var.

İki yılda bir Avrupa Ölçeği'ni Türkiye'de o yönetiyor.

%70 oranında seyrediyor değerli arkadaşlar.

LGBT bireyleriyle aynı apartmanda oturmak istemiyorum diyenler.

İnanılmaz bir homofobi.

Kürdüyle, Ermenisiyle, Rumuyla aynı yerde oturmak istemiyorum

diyenlerin de oranı yaklaşık bu kadar.

Şimdi böyle bir durumda hangi paylaşmaktan söz ediyorsunuz.

Bence bu noktanın üzerinde durmakta yarar var.

Hepimiz birbirimizden farklıyız, farklı da olmamız gerekir.

Biricik olmamız gerekir.

Çünkü bizler her birimiz biriciğiz.

Güzel.

Fakat bu farklılıkları böyle derinleştirmek değil,

farklılıklar arasındaki benzerlikleri çoğaltmamız lazım.

Sorun burada.

Bunun için de ötekileştirmekten değil birlikte bir şeyleri anlamaktan,

birbirimizi anlamaktan yola çıkarak bu benzerliği arttırmak

durumunda olmalıyız diye düşünüyorum.

Şimdi kafamızda birtakım şemalar var.

İyilere ilişkin, doğrulara ilişkin, düzenlere ilişkin,

her konuda, her durumla ilgili şemalar var.

Algıladığınız her bir uyaranı o şemalarla ilişkilendiriyoruz,

eğer kafamıza uyuyorsa doğrudur diyoruz.

Tamam, sen bendensin diyoruz.

Değilse reddediyoruz, yanlıştır diyoruz.

Ya da durup düşünüyoruz.

Ya doğruysa?

Bir anlamaya çalışayım dediğiniz an, işte iletişim başlıyor demektir.

Arkadaşlar, iletişimde iki kişinin konuşmasında

ortak bir noktaya varmak gerekmiyor.

Birisinin dediğini diğerinin evet demesi gerekmiyor.

Evet ben seni dinledim, ne demek istediğini de anladım,

ama katılmıyorum.

Fakat günlük hayatımızda bu böyle mi çalışıyor?

Sizin dediğinizi karşı taraf anladım katılmıyorum dediğiniz vakit

siz bozuluyorsunuz.

Yani her şeyde bir uzlaşım içerisinde olmak zorunluluğumuz yok.

Bir dur bakalım bir düşün.

Belki de gerçekten anladın kabul etmedin,

neden kendi değerlerine döndün, neden kabul etmediğini bir sorgula.

Ya da kabul ettin, neden kabul ettiğini sorgula.

İşte bu şekilde bir sorgulama süreci içerisinde didiklediğimiz vakit,

çok da fazla böyle didiklemekten hani yana da olmamak lazım.

Ama başka bir dünya açılıyor gözümüzün önüne.

Bu dünyanın adı ‘'İdeoloji Dünyası'' arkadaşlar.

İdeoloji günlük hayatımızdaki her nesneyi, her konuyu, her olayı,

algılayış ve değerlendirişimizin ana meselesi.

Benim görsellerim vardı.

Vallahi bravo. Evet.

Teşekkür ederim arkadaşlar.

Dolayısıyla bu meseleyle ilgili baktığımız vakit

bu momentum daha ziyade, böyle bir denizde hareket hâlindeki cisim

üzerinden anlatılıyor biliyorsunuz.

Bizde bir gemiye binmişiz arkadaşlar.

Bu geminin çarkları da bir şekilde çalışıyor.

İşte o çarkları belirli bir yöne hareket ettiren itkiye biz ideoloji diyoruz.

Dolayısıyla bu ideolojinin farkına vardığımız vakit,

işin farklı bir boyutu gözümüzün önüne seriliveriyor.

Şimdi ideoloji falan deyince politik bir konuşma gibi falan gibi düşünmeyin.

Yani nefes aldığımız bu dünyanın aslında harcı ideoloji.

Bizi birbirimize bağlayan, bizim birbirimizle ilişkilerimizin

anlamını üretmemizde son derece önemli rol oynayan çok temel bir kavram.

Şimdi diyorum ki ben, bu dünyanın bize öğrettiği doğruları

birileri yapındırmış.

Nasıl?

İşte televizyondaki dizilerden, özellikle haberlerden,

çok fazla konuşan siyasilerimizin meselelere ilişkin açıklamalarından,

günlük hayattaki pratiklerden beslenerek birtakım kafamızda oluşan o doğruların,

eğer yapındırıldığını söylüyorsak, bunun çözümlenebileceğini de söyleyebiliriz.

Bunu çözebilmek farklı bir dünyanın kapılarını açmak anlamına geliyor.

Dolayısıyla,

bu konuda en önemli tetikleyici

bu dünyanın kapılarını açmada en önemli tetikleyici,

bana göre değil sadece birçok insana göre böyle.

Sanat, sevgili arkadaşlar.

Eğer sanat ile ilişkiyi sağlıklı bir şekilde kurabilirsek,

yani bir sanatın pasif tüketicisi olmak da problem değil.

Yani bir sergiye gitmek, bir tiyatroya gitmek,

bir müzik dinlemek vesaire.

Buradaki pasif lafını geri alıyorum, pasif değil.

Yani katılmak, onu tüketmek anlamında kullanıyorum.

Ama özellikle işin bir ucundan tutabiliyorsak,

yani bir koroya girip orada şarkı söyleyebiliyorsak,

ne bileyim panellere katılabiliyorsak, amatör tiyatro yapabiliyorsak,

işte o zaman başka bir boyuta geçmiş oluyoruz.

O sanat bize çok başka bir dünyanın kapılarını aralamamıza neden oluyor.

Sis perdesini gözümüzün önünden kaldırıyor.

Bakın Guernica diye bir tablo var biliyorsunuz Picasso'nun.

İlk başta pek fazla bir şey anlamıyorsunuz baktığınızda.

Şekiller desenler vesaire.

Fakat enteresan, inatla bakmaya, anlamaya, sormaya,

sorgulamaya başladığınız vakit bu tabloda bayağı ciddi bir şiddeti,

ezileni ve ezilenin başkaldırışını, faşizime karşı direnişini

anlamaya, görmeye başladığınız vakit,

işte o sis perdesi de kalkmış oluyor.

Benim yine çok sevdiğim bir şiir var, size onu okuyacağım.

Başkan güzel bir Nazım Hikmet şiiri okudu çok severim.

Ben de bir okuyayım bakalım.

Melih Cevdet Anday'ın Ağaç şiiri.

Tanıdığım bir ağaç var Etlik bağlarına yakın

Saadetin adını bile duymamış Tanrının işine bakın.

Geceyi gündüzü biliyor Dört mevsim, rüzgârı, karı

Ay ışığına bayılıyor Ama kötülemiyor karanlığı.

Ona bir kitap vereceğim Rahatını kaçırmak için

Bir öğrenegörsün aşkı Ağacı o vakit seyredin.

Dolayısıyla işte sanat da böyle bir etkiye sahip.

Bir kitap gibi.

Okuduğunuz vakit sayfaların arasından başka bir ışık sizi karşılıyor.

O bakımdan bence o bastırılmış.

Çünkü hayatınız bu yüksek hızda ve şiddetli bir şekilde gelişen

bu momentumun karşısında, giderek böyle kendimizi geriye çekme,

yalnızlaşma ve de öğrenilmiş çaresizlik diye adlandırdığımız duruma

bir kabullenme hâli içerisinde yaşamanın sonucunda, bir depresyon içinde geçiyor.

Dolayısıyla buna baş kaldırmak durumundayız.

Umudu asla ve asla kaybetmemek durumundayız.

Umut birbirimizi, birbirimizle beraber olmaktan geçiyor.

Dolayısıyla sokağa çıkmak gerekiyor.

Dolayısıyla başkalarıyla beraber olmak gerekiyor.

Yani sivil toplum kuruluşlarının içerisinde,

siyasi partilerin içerisinde,

sanat oluşumları içerisinde,

okuma grupları içerisinde, ama birileri olacak.

O birileri ile birlikte birbirimizi anlayarak çoğalmamız gerekiyor.

Burada hem birbirimizi anlayacağız, hem de biricik olacağız.

Biricik olduğumuz vakit bunun sorumluluğunu taşıyarak

kendimizi var edeceğiz.

Burası önemli.

Var etmek demek, hayatımıza ilişkin birtakım soruların

yanıtını bulmak için çaba harcamak demektir.

Ben nereye gidiyorum? Nasıl gidiyorum?

Hangi değerleri koruyarak, kollayarak,

kendimi geliştirerek, nereye varacağım?

Ve de bütün bunlar için ne yapacağım?

İşte bu ''ne yapacağım'' sorusunun altında

cesaret, merak

ve de inadına yaşama arzusu olması gerekiyor.

İletişim sizin nasıl var olduğunuzla ilgili

bir tarz olarak karşımıza çıkıyor.

Siz ne iseniz iletişiminiz de o.

İletişimiz ne ise, siz de O'sunuz.

O nedenle şu ya da bu şekilde, bindiğimiz bu gemilerin içerisinde,

o dümenin başında biz var mıyız yok muyuz,

var olabilmek için ne yapmamız gerekiyor,

kiminle neyi görüşmemiz, neyi konuşmamız,

kimi neden anlamamız gerektiği

ve bu dünyada var olabilmenin yolu nereden geçiyorsa

onun ışığıyla, onun yatırımıyla

kendimizi geleceğe taşımamız, fevkalade önemli oluyor.

Dolayısıyla iletişim, evet anlam paylaşımı.

Ama bu anlamları paylaşırken de kendimize bakmamız

ve kendimizden yola çıkarak başkalarına bakmamız

ve başkalarını anlayarak kendimizi üretmemiz, büyütmemiz

ve bu var olma süreci içerisinde bir şekilde yürümemiz gerekiyor.

Evet benim söyleyeceklerim bu kadar.

Ümit ederim birtakım mesajları, birtakım düşüncelerimi

sizlerle paylaşma imkânı bulmuşumdur.

Çok teşekkür ediyorum. Sağ olun.

(Alkış)

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

İletişiminiz Kadarsınız | Haluk Gürgen | TEDxIstanbul Your communication|Your communication|Haluk Gürgen||TEDxIstanbul あなたのコミュニケーション|あなたのコミュニケーション|ハルク|| Du bist wie Deine Kommunikation | Haluk Gürgen | TEDxIstanbul As You Are | Haluk Gürgen | TEDxIstanbul Vous êtes comme votre communication | Haluk Gürgen | TEDxIstanbul ハルク・ギュルゲン|TEDxIstanbul Je bent als je communicatie | Haluk Gürgen | TEDxIstanbul Você é como a sua comunicação | Haluk Gürgen | TEDxIstanbul Вы такой, как ваше общение | Халук Гюрген | TEDxIstanbul Du är som din kommunikation | Haluk Gürgen | TEDxIstanbul

Transcriber: Bilge Yilmaz Gözden geçirme: Gözde Caymazer ||||||Caymazer トランスクリプター(1)|ビルゲ|ビルゲ・ユルマズ|||Gözde|カイマザー

Prof. Dr. Haluk Gürgen BAU Öğretim Görevlisi |||||Faculty| ||||バウ|教授| Проф. д-р Халук Гюрген Преподаватель BAU

Evet günaydın arkadaşlar. Hoş geldiniz. Yes, good morning, friends. Welcome.

Çok küçüktüm ortaokul falan sıralarında. |I was very small|||around the time |小さかった|中学校||の頃 I was very young, like in middle school or something. Я была очень молода, средняя школа или что-то вроде того.

Benim okuduğum okulda da böyle ayda bir veli toplantısı yapılırdı. |||||||parent meeting||was held |||||月に||保護者||行われていた In my school, we used to have parent-teacher meetings once a month. В школе, где я учился, родительские собрания проводились раз в месяц.

Bu toplantılar gece olurdu. These meetings would take place at night. Эти встречи проходили по ночам.

Yaklaşık bu kadar büyük değilse de buna yakın bir salonda, |||||||||部屋で In a hall that's not nearly as big, if not bigger, В зале, примерно таком же большом, если не больше, как этот,

yapılan bu toplantıların ayda bir tekrarı söz konusuydu. |||||繰り返し||話されていた These meetings were repeated once a month. Эти встречи повторялись раз в месяц.

Ben de o toplantılarda genellikle şiir okurdum. |||その会議で|||詩を読む I usually read poetry at those meetings.

Çok da güzel okuduğumu söylerdi hocamız. ||||言っていた|私たちの先生 Our teacher used to say that I could read very well. Наш учитель говорил, что я очень хорошо читаю.

Allah rahmet eylesin Zehra Hanım. |神の慈悲|お祈りします|ゼフラさん| Упокой Господь ее душу, госпожа Зехра.

Ve ben kendime çok güveniyorum, ||||自分を信じている And I am very confident, И я очень уверен в себе,

yani ezberim de çok iyi. |私の記憶||| so my memorization is very good.

Bu anlatacağım olayın meydana geldiği gece, |||起こった||

hiç yanıma şiirin metnini falan almadan çıktım. |||詩の本文||| Я ушел, не взяв с собой текст стихотворения.

Sizin gibi böyle kalabalığı görünce dondum kaldım. |||人混み||凍りついた| I froze when I saw such a crowd like you. Когда я увидел такую толпу, как вы, я замер.

Niye böyle oldu anlayamadım. |||理解できなかった I don't understand why this happened.

Çünkü çok iyi okuyan, kendine güvenen bir adamdım. |||||自信がある||男だった Because I was a very well-read, confident man. Потому что я был очень начитанным, уверенным в себе человеком.

Ve tek bir sözcük aklıma gelmiyordu. |||言葉|| And I couldn't think of a single word. И я не мог придумать ни одного слова.

Böyle kulis falan da yok. |裏工作||| There are no such lobbies. Таких лобби не существует.

Yani sufle verilecek bir durum da yok. |スフレ|出される|||| So there is no soufflé to be given. Так что суфле не из чего делать.

Öğretmenim Zehra Hanım böyle emekleyerek neredeyse geldi |ゼフラ|||這樣爬|| Teacher, Ms. Zehra almost came crawling like this Учитель, госпожа Зехра чуть не приползла вот так.

ve bana şiirin ilk dizesini söyledi. ||||詩の最初の行| and he told me the first line of the poem.

Ben ondan sonra sular seller gibi şiiri tamamladım. |||水|洪水|||完成した After that, I completed the poem like a flood. После этого я завершил поэму, как наводнение.

Ama, o ilk dizenin söylenmesinden önce |||最初のフレーズ|言われること| But, before that first line was sung Но прежде чем прозвучала первая строка.

ben sürekli böyle selam veriyorum. I bow like this all the time.

Veliler, öğrenciler şaşkın bir vaziyette. 保護者たち||驚いた||状態で Parents and students are bewildered.

Sonra ikinci selamı veriyorum, ||挨拶| Then I give the second salute, Затем я отдаю второй салют,

üçüncüsünde kahkaha atmaya başladılar. 3番目|笑い|笑い始めた|始めた the third time they started laughing.

Ben selam vermeye devam ediyorum. I keep saluting.

Selam verirsem sanki şiiri hatırlayacakmışım gibi düşünüyorum. |挨拶する|||思い出す|| I feel like if I say hello, I'll remember the poem.

İşte o Zehra hocam Allah rahmet eylesin geldi ve dedi ki bu dizenin hani başla. |||Zehra先生||神の慈悲|||||||詩の||

Ben ondan sonra bitirdim. |||終わった I finished it after that.

Fakat nasıl mahçubum, nasıl utandım, inanamazsınız. ||恥ずかしい||恥ずかしい|信じられない But you can't believe how ashamed, how embarrassed I am.

Netice itibariyle ertesi günü okul var tabii, gittim. 結果|結果として||||||

Yüzümü kaldıramıyorum, Türkçe dersinde ilk saat. |顔を上げられない||授業で||

Hiç unutmuyorum sanki hiçbir şey olmamış gibi hocam geldi öğretmenim, |忘れない||||なかった|のように|先生|| Я никогда не забуду, как мой учитель пришел как ни в чем не бывало,

önümüzdeki ay elinde tuttuğu şiiri bana verdi bunu çalış, bunu okuyacaksın dedi. |||持っていた|||||作業||| В следующем месяце он дал мне стихотворение, которое держал в руке, и сказал: "Изучи это, ты прочтешь это.

Bu çok önemli bir şey bence.

Çünkü o hocam bana bunu yapmamış olsaydı, ben bugün sizin huzurunuzda olamazdım. ||||||||||あなたの前で|いられなかった

Dahası çok uzun yıllardır hocalık yapıyorum, hocalık mesleğini yapamazdım. ||||教職||教授|職業|できなかった Более того, я много лет преподавал, я не мог заниматься профессией учителя.

Bana dokundu, beni orada küçültmedi, |touched me|||réduit pas |触れた|||小さくしなかった Он прикасался ко мне, он не преуменьшал меня там,

beni azarlamadı, beni var etti orada. |didn't scold|||| |叱らなかった|||| он не наказал меня, он заставил меня существовать.

Ve ben ondan sonra hep bu tarz konuşmalar yaparken |||||||会話| И после этого у меня были такие разговоры.

şöyle bir kağıdı yanıma alarak çıkmaya başladım. ||その紙|||出かける| Я взял с собой листок бумаги и начал уходить.

Bunu öğrendim ve bunun pratikte de çok işe yaradığını gördüm. ||||実際に||||役に立つ|

O nedenle bu TED'in formatına pek uygun değil ama |||TEDの|フォーマット|||| Вот почему это не совсем подходит для формата TED, но

ben neme lazım yanımda bulunsun istiyorum. |needy||私のそばに|いてほしい| Я просто хочу, чтобы он был со мной, чего бы это ни стоило.

Evet.

Şimdi bu momentum, ||モーメント(1)

Bana dediler ki Momentum ana tema, onun üzerine konuşacaksın. |||||テーマ|||話す Они сказали мне, что Momentum - это главная тема, вы будете говорить об этом.

Benim de fizikten filan böyle pek anladığım bir şey değil. ||物理学|など|||理解||| Я не очень хорошо разбираюсь в физике или в чем-то подобном.

Gerçekten anlamıyorum.

Araştırdım. 調査した Расследовано.

Sonra bizim beraber çalıştığımız arkadaşlarımızdan bir tanesi, |||働いている|私たちの友人|| Потом один из наших друзей, с которым мы работали,

böyle bayağı bu konulara yakın birisidir, ona sordum. |||話題||人||聞いた он довольно близко знаком с этими вещами, поэтому я спросил его.

Hiç merak etme hocam dedi, hallederiz dedi. ||心配しないで|先生||解決します| Он сказал: "Не волнуйся, ходжа, мы позаботимся об этом.

Bana bir takım şeyler anlattı. Benim de kafama yattı. ||||話してくれた|||腑に落ちた|納得した Он рассказал мне некоторые вещи. И я согласился с ним.

Bildiğim anlamın dışında da hani böyle bir metafor olarak kullanıldığında, |意味||||||比喩||使用されるとき Кроме того значения, которое я знаю, когда оно используется как метафора,

çok da farklı bir şey olmadığını fark ettim. Я понял, что все не так уж и плохо.

Evet momentum cisimlerin ve kütlelerin hareketiyle ilgili bir fizik dalı. ||物体の||質量|運動|||物理学|分野 Да, импульс - это раздел физики, связанный с движением тел и масс.

Ben de iletişimciyim hasbelkader. ||コミュニケーターです|たまたま Я сам коммуникатор.

Ben de insanların ve toplumların etkileşimi üzerine, ||||社会|相互作用| И меня интересует взаимодействие людей и обществ,

anlamı paylaşmakla ilgili konular üzerine çalışıyorum. 意味|共有すること||トピック|| Я работаю над вопросами, связанными с обменом смыслами.

Fakat daha da önemlisi, |||重要なのは Но что еще важнее,

ya bu giderek, или это пройдет,

bu iletişim ne korkunç bir şey oldu ya. Каким ужасным стало это общение.

Farkında mısınız? Вы это понимаете?

Yani iktidar olmak istiyorsanız iletişimi çok iyi bilmek |権力|||コミュニケーション||| Другими словами, если вы хотите быть у власти, вам необходимо хорошо разбираться в коммуникации.

ve kullanmak durumundasınız. ||しなければならない

Dolayısıyla mal satmak istiyorsanız iletişim kullanmak zorundasınız. ||売る|||| Поэтому, если вы хотите продать товар, вы должны использовать коммуникацию.

Teknolojisi bir taraftan, işin psikolojisi başka bir taraftan. 技術||||||| Технология - это одна сторона, психология - другая.

Bütün bunlarla uğraşan bir bilim alanı hâline geldi iletişim. |これらすべて|取り組んでいる||||状態|| Коммуникация стала областью науки, занимающейся всеми этими вопросами.

Disiplinler arası bir alan. 分野間||| Это междисциплинарная область.

Yani içinde insan bilimlerinin bütün dalları var. |||人間科学||| Другими словами, она включает в себя все отрасли гуманитарных наук.

Yetmiyor teknolojisi var. 足りない|| Недостаточно технологий.

Bir iletişimle uğraşıyorum dediğiniz vakit de |コミュニケーション|取り組んでいます||その時| И когда вы говорите, что имеете дело с общением

bütün bunlardan bir şeyleri dikkate almak, öğrenmek, bilmek durumundasınız. |これらの|||考慮する||||状況にある Вы должны принять во внимание, научиться, узнать что-то из всего этого.

O nedenle benim burada anlatacaklarım, aslında bu çok geniş alanın ||||私の話|||||分野 Поэтому то, о чем я собираюсь здесь говорить, на самом деле является описанием этой очень широкой области.

yüzeyindeki konulara ilişkin birtakım böyle dokunuşlar olacak. ||に関する|いくつかの||| будет несколько таких штрихов к вопросам, лежащим на поверхности.

Her birinin arka planında çok önemli teoriler var. ||背景|計画|||理論| За каждой из них стоят очень важные теории.

Bunların adını vererek sıkıcı olmak istemiyorum. これらの||||| Я не хочу быть скучным, называя их.

Ama hani burada da konuşurken ''adam da böyle yüzeysel konuştu geçti'' ||||||||表面的に|| Но вы знаете, когда мы говорили здесь, "человек также говорил поверхностно, вот так.

diye düşünmeyin. не думайте.

Emin olun dürüst ve samimi olarak bunların arka planına ilişkin de ||||誠実に||||計画|| Я могу заверить вас, что я честен и искренен в отношении подоплеки всего этого.

çok şeyi okudum, onların üzerinden sizlere bahsedeceğim.

Ama iletişim dediğimiz şey arkadaşlar, ''anlam paylaşımı''. Но то, что мы называем общением, друзья, - это "обмен смыслами".

Bir kere bu anlamın paylaşılabilmesi için, ||||共有できること| Во-первых, для того, чтобы этим смыслом можно было поделиться,

ortak bir dil üzerinden konuşmamız gerekiyor ||||私たちの会話| мы должны говорить на общем языке

ve birbirimizi dinlememiz gerekiyor, anlamamız gerekiyor.

Gayet güzel.

Fakat bizim maalesef bir üzerinde durmamız gereken sıkıntımız var. Но, к сожалению, у нас есть проблема, которую мы должны подчеркнуть.

Eğer bu paylaşımın gerçekleşmesini istiyorsanız

karşınızdaki kişiyi ötekileştirmeyeceksiniz. вы не будете маргинализировать другого человека.

Bu ötekileştirme çok ciddi bir problem. Эта маргинализация является очень серьезной проблемой.

Yani cinsiyetten ötürü ötekileştirme, То есть маргинализация по признаку пола,

ırktan ötürü ötekileştirme, маргинализация по расовому признаку,

mezhebinden ötürü ötekileştirme,

hiyerarşideki pozisyonundan ötürü ötekileştirme,

fiziki olarak gözünüze hoş görünmediği için ötekileştirme, маргинализации, потому что он не выглядит физически приятным для ваших глаз,

cahil gördüğünüz için ötekileştirme, Не маргинализируйтесь из-за своего невежества,

yaşı sizden küçük ya da büyük olduğu için ötekileştirme. Не маргинализируйте кого-то из-за того, что он старше или моложе вас.

Bu konuyu aşmadığımız taktirde iletişim kuramayız. Если мы не преодолеем это, мы не сможем общаться.

Bugün dünyanın en temel problemlerinin başında bu geliyor. Это одна из самых фундаментальных проблем современного мира.

Teorik olarak baktığınız vakit de

gerçekten çok şey yazılıp çizilen bir konu. Это действительно тема, о которой много написано и нарисовано.

Şimdi Türkiye'ye baktığımız vakit bu ötekileştirme ile ilgili Теперь, когда мы смотрим на Турцию, мы видим, что эта маргинализация

benim çalıştığım üniversitede sevgili hocam Yılmaz Esmer'in yaptığı

değerler araştırması var.

İki yılda bir Avrupa Ölçeği'ni Türkiye'de o yönetiyor. Он руководит Европейским масштабом в Турции каждые два года.

%70 oranında seyrediyor değerli arkadaşlar. Это 70 процентов, дорогие друзья.

LGBT bireyleriyle aynı apartmanda oturmak istemiyorum diyenler. Те, кто не хочет жить в одном многоквартирном доме с представителями ЛГБТ.

İnanılmaz bir homofobi.

Kürdüyle, Ermenisiyle, Rumuyla aynı yerde oturmak istemiyorum Я не хочу жить в одном месте с курдами, армянами и греками

diyenlerin de oranı yaklaşık bu kadar. доля тех, кто сказал "то же самое", примерно одинакова.

Şimdi böyle bir durumda hangi paylaşmaktan söz ediyorsunuz. О каком обмене вы говорите в такой ситуации?

Bence bu noktanın üzerinde durmakta yarar var. Я считаю полезным подчеркнуть этот момент.

Hepimiz birbirimizden farklıyız, farklı da olmamız gerekir. Мы все отличаемся друг от друга, и мы должны быть разными.

Biricik olmamız gerekir. Мы должны быть уникальными.

Çünkü bizler her birimiz biriciğiz.

Güzel.

Fakat bu farklılıkları böyle derinleştirmek değil, Но это не путь к углублению этих различий,

farklılıklar arasındaki benzerlikleri çoğaltmamız lazım. мы должны максимально увеличить сходство между различиями.

Sorun burada. Проблема здесь.

Bunun için de ötekileştirmekten değil birlikte bir şeyleri anlamaktan, Для этого нужно не маргинализироваться, а вместе разбираться в происходящем,

birbirimizi anlamaktan yola çıkarak bu benzerliği arttırmak увеличить это сходство, начав с понимания друг друга

durumunda olmalıyız diye düşünüyorum. Я думаю, что мы должны быть в государстве.

Şimdi kafamızda birtakım şemalar var.

İyilere ilişkin, doğrulara ilişkin, düzenlere ilişkin, О хорошем, о правильном, о порядке,

her konuda, her durumla ilgili şemalar var. есть диаграммы для каждого предмета, для каждой ситуации.

Algıladığınız her bir uyaranı o şemalarla ilişkilendiriyoruz, Каждый стимул, который вы воспринимаете, мы связываем с этими схемами,

eğer kafamıza uyuyorsa doğrudur diyoruz. Если это укладывается в нашей голове, мы говорим, что это правда.

Tamam, sen bendensin diyoruz. Ладно, мы говорим, что ты мой.

Değilse reddediyoruz, yanlıştır diyoruz. Если нет, мы отвергаем его, мы говорим, что это неправильно.

Ya da durup düşünüyoruz. Или мы останавливаемся и думаем.

Ya doğruysa? Что, если это правда?

Bir anlamaya çalışayım dediğiniz an, işte iletişim başlıyor demektir. В тот момент, когда вы говорите: "Позвольте мне попытаться понять", начинается общение.

Arkadaşlar, iletişimde iki kişinin konuşmasında

ortak bir noktaya varmak gerekmiyor.

Birisinin dediğini diğerinin evet demesi gerekmiyor. Один не обязан говорить "да" тому, что говорит другой.

Evet ben seni dinledim, ne demek istediğini de anladım, Да, я слушал вас и знаю, что вы имели в виду,

ama katılmıyorum.

Fakat günlük hayatımızda bu böyle mi çalışıyor? Но так ли это происходит в нашей повседневной жизни?

Sizin dediğinizi karşı taraf anladım katılmıyorum dediğiniz vakit Когда вы говорите, что не согласны с тем, что вы говорите, другая сторона понимает, что вы говорите.

siz bozuluyorsunuz. ты избалован.

Yani her şeyde bir uzlaşım içerisinde olmak zorunluluğumuz yok. Другими словами, мы не обязаны во всем соглашаться.

Bir dur bakalım bir düşün. Подождите. Подумайте об этом.

Belki de gerçekten anladın kabul etmedin, Может быть, вы действительно понимали, просто не принимали этого,

neden kendi değerlerine döndün, neden kabul etmediğini bir sorgula. задайте вопрос, почему вы вернулись к своим собственным ценностям, почему вы их не принимаете.

Ya da kabul ettin, neden kabul ettiğini sorgula. Если вы приняли его, задайтесь вопросом, почему вы его приняли.

İşte bu şekilde bir sorgulama süreci içerisinde didiklediğimiz vakit, Именно так мы тщательно изучаем вопрос в процессе допроса,

çok da fazla böyle didiklemekten hani yana da olmamak lazım. Вы не должны быть сторонником слишком тщательной проверки.

Ama başka bir dünya açılıyor gözümüzün önüne. Но перед нашими глазами открывается другой мир.

Bu dünyanın adı ‘'İdeoloji Dünyası'' arkadaşlar. Этот мир называется "Мир идеологии", друзья.

İdeoloji günlük hayatımızdaki her nesneyi, her konuyu, her olayı,

algılayış ve değerlendirişimizin ana meselesi. центральный вопрос нашего восприятия и оценки.

Benim görsellerim vardı.

Vallahi bravo. Evet.

Teşekkür ederim arkadaşlar.

Dolayısıyla bu meseleyle ilgili baktığımız vakit

bu momentum daha ziyade, böyle bir denizde hareket hâlindeki cisim

üzerinden anlatılıyor biliyorsunuz.

Bizde bir gemiye binmişiz arkadaşlar.

Bu geminin çarkları da bir şekilde çalışıyor. Колеса этого корабля тоже как-то работают.

İşte o çarkları belirli bir yöne hareket ettiren itkiye biz ideoloji diyoruz. Импульс, который двигает эти колеса в определенном направлении, мы называем идеологией.

Dolayısıyla bu ideolojinin farkına vardığımız vakit,

işin farklı bir boyutu gözümüzün önüne seriliveriyor.

Şimdi ideoloji falan deyince politik bir konuşma gibi falan gibi düşünmeyin.

Yani nefes aldığımız bu dünyanın aslında harcı ideoloji.

Bizi birbirimize bağlayan, bizim birbirimizle ilişkilerimizin

anlamını üretmemizde son derece önemli rol oynayan çok temel bir kavram.

Şimdi diyorum ki ben, bu dünyanın bize öğrettiği doğruları

birileri yapındırmış.

Nasıl?

İşte televizyondaki dizilerden, özellikle haberlerden,

çok fazla konuşan siyasilerimizin meselelere ilişkin açıklamalarından,

günlük hayattaki pratiklerden beslenerek birtakım kafamızda oluşan o doğruların,

eğer yapındırıldığını söylüyorsak, bunun çözümlenebileceğini de söyleyebiliriz.

Bunu çözebilmek farklı bir dünyanın kapılarını açmak anlamına geliyor.

Dolayısıyla,

bu konuda en önemli tetikleyici

bu dünyanın kapılarını açmada en önemli tetikleyici,

bana göre değil sadece birçok insana göre böyle.

Sanat, sevgili arkadaşlar.

Eğer sanat ile ilişkiyi sağlıklı bir şekilde kurabilirsek,

yani bir sanatın pasif tüketicisi olmak da problem değil.

Yani bir sergiye gitmek, bir tiyatroya gitmek,

bir müzik dinlemek vesaire.

Buradaki pasif lafını geri alıyorum, pasif değil.

Yani katılmak, onu tüketmek anlamında kullanıyorum.

Ama özellikle işin bir ucundan tutabiliyorsak,

yani bir koroya girip orada şarkı söyleyebiliyorsak,

ne bileyim panellere katılabiliyorsak, amatör tiyatro yapabiliyorsak,

işte o zaman başka bir boyuta geçmiş oluyoruz.

O sanat bize çok başka bir dünyanın kapılarını aralamamıza neden oluyor.

Sis perdesini gözümüzün önünden kaldırıyor.

Bakın Guernica diye bir tablo var biliyorsunuz Picasso'nun.

İlk başta pek fazla bir şey anlamıyorsunuz baktığınızda.

Şekiller desenler vesaire.

Fakat enteresan, inatla bakmaya, anlamaya, sormaya,

sorgulamaya başladığınız vakit bu tabloda bayağı ciddi bir şiddeti,

ezileni ve ezilenin başkaldırışını, faşizime karşı direnişini

anlamaya, görmeye başladığınız vakit,

işte o sis perdesi de kalkmış oluyor.

Benim yine çok sevdiğim bir şiir var, size onu okuyacağım.

Başkan güzel bir Nazım Hikmet şiiri okudu çok severim.

Ben de bir okuyayım bakalım.

Melih Cevdet Anday'ın Ağaç şiiri.

Tanıdığım bir ağaç var Etlik bağlarına yakın

Saadetin adını bile duymamış Tanrının işine bakın.

Geceyi gündüzü biliyor Dört mevsim, rüzgârı, karı

Ay ışığına bayılıyor Ama kötülemiyor karanlığı.

Ona bir kitap vereceğim Rahatını kaçırmak için

Bir öğrenegörsün aşkı Ağacı o vakit seyredin.

Dolayısıyla işte sanat da böyle bir etkiye sahip.

Bir kitap gibi.

Okuduğunuz vakit sayfaların arasından başka bir ışık sizi karşılıyor.

O bakımdan bence o bastırılmış.

Çünkü hayatınız bu yüksek hızda ve şiddetli bir şekilde gelişen

bu momentumun karşısında, giderek böyle kendimizi geriye çekme,

yalnızlaşma ve de öğrenilmiş çaresizlik diye adlandırdığımız duruma

bir kabullenme hâli içerisinde yaşamanın sonucunda, bir depresyon içinde geçiyor.

Dolayısıyla buna baş kaldırmak durumundayız.

Umudu asla ve asla kaybetmemek durumundayız.

Umut birbirimizi, birbirimizle beraber olmaktan geçiyor.

Dolayısıyla sokağa çıkmak gerekiyor.

Dolayısıyla başkalarıyla beraber olmak gerekiyor.

Yani sivil toplum kuruluşlarının içerisinde,

siyasi partilerin içerisinde,

sanat oluşumları içerisinde, within art formations,

okuma grupları içerisinde, ama birileri olacak.

O birileri ile birlikte birbirimizi anlayarak çoğalmamız gerekiyor. We need to multiply with that someone by understanding each other.

Burada hem birbirimizi anlayacağız, hem de biricik olacağız. Here we will understand each other and be unique.

Biricik olduğumuz vakit bunun sorumluluğunu taşıyarak When we are unique, we are responsible for it

kendimizi var edeceğiz. we will make ourselves.

Burası önemli.

Var etmek demek, hayatımıza ilişkin birtakım soruların To exist means to ask certain questions about our lives.

yanıtını bulmak için çaba harcamak demektir. is to make an effort to find the answer.

Ben nereye gidiyorum? Nasıl gidiyorum? Where am I going? How am I going?

Hangi değerleri koruyarak, kollayarak, By protecting and safeguarding which values,

kendimi geliştirerek, nereye varacağım? by improving myself, where do I end up?

Ve de bütün bunlar için ne yapacağım? And what am I going to do about all this?

İşte bu ''ne yapacağım'' sorusunun altında Underneath this question of "what do I do?

cesaret, merak

ve de inadına yaşama arzusu olması gerekiyor. and the will to live in spite.

İletişim sizin nasıl var olduğunuzla ilgili

bir tarz olarak karşımıza çıkıyor. as a style.

Siz ne iseniz iletişiminiz de o. Your communication is what you are.

İletişimiz ne ise, siz de O'sunuz. You are what we communicate.

O nedenle şu ya da bu şekilde, bindiğimiz bu gemilerin içerisinde, Therefore, in one way or another, we are in these ships that we are on,

o dümenin başında biz var mıyız yok muyuz, whether we're at the helm or not,

var olabilmek için ne yapmamız gerekiyor,

kiminle neyi görüşmemiz, neyi konuşmamız,

kimi neden anlamamız gerektiği who we need to understand and why

ve bu dünyada var olabilmenin yolu nereden geçiyorsa and whatever it takes to exist in this world

onun ışığıyla, onun yatırımıyla with his light, with his investment

kendimizi geleceğe taşımamız, fevkalade önemli oluyor. it's extremely important that we carry ourselves into the future.

Dolayısıyla iletişim, evet anlam paylaşımı. So communication, yes, sharing meaning.

Ama bu anlamları paylaşırken de kendimize bakmamız But in sharing these meanings, we also need to look at ourselves

ve kendimizden yola çıkarak başkalarına bakmamız and to look at others from our own point of view.

ve başkalarını anlayarak kendimizi üretmemiz, büyütmemiz and to produce and grow ourselves by understanding others

ve bu var olma süreci içerisinde bir şekilde yürümemiz gerekiyor. and we have to somehow walk through this process of existence.

Evet benim söyleyeceklerim bu kadar. Yes, that's all I have to say.

Ümit ederim birtakım mesajları, birtakım düşüncelerimi I hope I can convey some messages, some of my thoughts

sizlerle paylaşma imkânı bulmuşumdur. I had the opportunity to share it with you.

Çok teşekkür ediyorum. Sağ olun.

(Alkış)