114: Comida de verano
114: Mittagessen im Sommer
114: Summer lunch
114 : Déjeuner d'été
114: 夏のランチ
114: Zomerlunch
114: Letni lunch
114: Almoço de verão
114: Летний обед
114: Sommarlunch
114: Yaz yemeği
…Quiero algo ligero y refrescante… ¡Hola a todos!
||light||refreshing|||
...Hafif ve ferahlatıcı bir şeyler istiyorum... Herkese merhaba!
Soy Òscar, fundador de unlimitedspanish.com.
Ben Òscar, unlimitedspanish.com'un kurucusuyum.
Quiero ayudarte a hablar español fluidamente.
¡Hablar español es más fácil de lo que parece!
Solo tienes que usar el material y técnicas adecuadas.
Hoy, en este episodio… Aprovechando que hace calor, voy a hablar de comidas propias del verano como las ensaladas o el gazpacho.
||||Taking advantage of|||||||||||||||||gazpacho
Today, in this episode... Taking advantage of the fact that it's hot, I'm going to talk about typical summer foods such as salads or gazpacho.
Bugün, bu bölümde... Sıcak havayı fırsat bilerek salata ve gazpacho gibi yaz yiyeceklerinden bahsedeceğim.
Un vocabulario perfecto si vas a un restaurante en verano.
Yazın bir restorana giderseniz mükemmel bir kelime dağarcığı.
A continuación, un exclusivo punto de vista para practicar la gramática.
Next, an exclusive point of view to practice grammar.
İşte dilbilgisi pratiği için benzersiz bir bakış açısı.
Esta vez en pasado singular y plural.
Bu kez tekil ve çoğul geçmiş zaman.
Recuerda que puedes conseguir el texto del episodio en www.unlimitedspanish.com
Bölümün metnine www.unlimitedspanish.com adresinden ulaşabileceğinizi unutmayın.
Muy bien.
En el episodio anterior hablé sobre expresiones que se utilizan cuando hay calor.
|||previous|||||||||
En este episodio, vamos a ver tipos de comida que son típicos durante el verano.
No voy a entrar en detalle sobre cómo se prepara cada uno porque sería muy extenso y además quizás demasiado específico, pero sí que mencionaré algunos ingredientes.
|||to go into||||||||||||extensive|||||||||I will mention||
I am not going to go into detail about how each one is prepared because it would be very extensive and also perhaps too specific, but I will mention some ingredients.
Her birinin nasıl hazırlanacağı konusunda ayrıntıya girmeyeceğim çünkü çok uzun ve belki de çok spesifik olacak, ancak birkaç malzemeden bahsedeceğim.
Mi idea es que al menos puedas recordar el nombre de algunos de estos platos que puedes pedir en cualquier restaurante en verano.
Benim fikrim, yazın herhangi bir restoranda sipariş edebileceğiniz bu yemeklerden bazılarının adını en azından hatırlayabilmenizdir.
Primero de todo, hay que diferenciar entre la comida pesada (heavy en inglés) y por tanto comida más propia de invierno, respecto de la comida más ligera (light).
|||||to differentiate||||heavy|heavy||||||||own||winter||||||light|light
Her şeyden önce, ağır yiyecekler (İngilizcede heavy) ve dolayısıyla daha kışlık yiyecekler ile daha hafif yiyecekler (light) arasında ayrım yapmalıyız.
La palabra “ligera” en este contexto indica que es una comida más fácil de digerir y por tanto más apropiada para la época de calor.
||||||||||||||to digest|||||appropriate|||||
The word "light" in this context indicates that it is an easier meal to digest and therefore more appropriate for the hot season.
Bu bağlamda "hafif" kelimesi, sindirimi daha kolay bir yiyecek olduğunu ve bu nedenle sıcak mevsim için daha uygun olduğunu gösterir.
Sin embargo, a los seres humanos nos gustan las contradicciones, y por supuesto, en pleno verano y con las vacaciones, mucha gente come demasiados platos pesados.
|||||||||contradictions||||||||||||||||heavy dishes
However, we human beings like contradictions, and of course, in the height of summer and with the holidays, many people eat too many heavy dishes.
Ancak insanoğlu çelişkileri sever ve tabii ki yaz ortasında ve tatillerde birçok insan çok fazla ağır yemek yer.
Luego vienen los problemas de sobrepeso pero eso es otra historia :) Otra palabra que se utiliza mucho en verano es “refrescante” (refreshing en inglés).
|||||||||||||||||||||refrescante||
Then come the problems of being overweight but that's another story :) Another word that is used a lot in summer is "refreshing" (refreshing in English).
Sonra kilolu olmanın getirdiği sorunlar geliyor, ama bu başka bir hikaye :) Yaz aylarında çok kullanılan bir diğer kelime de "ferahlatıcı".
Se utiliza normalmente para bebidas pero también la puedes utilizar para ciertas comidas.
Normalde içecekler için kullanılır ancak bazı gıdalar için de kullanılabilir.
Puedes entender “refrescante” como que ayuda a combatir el calor.
You can understand "refreshing" as helping to combat the heat.
"Serinletmeyi" sıcakla mücadeleye yardımcı olmak olarak anlayabilirsiniz.
Si vas a un restaurante y quieres comer una comida ligera, lo normal, como primer plato, es pedir una ensalada (salad en inglés).
||||||||||||||||||||ensalada||
If you go to a restaurant and want to eat a light meal, it is normal to order a salad as a first course.
Bir restorana gittiğinizde hafif bir yemek yemek istiyorsanız, ilk yemek olarak salata sipariş etmeniz normaldir.
La ensalada más típica es la ensalada verde, que básicamente contiene lo más típico de una ensalada: lechuga (lettuce en inglés), tomates, cebolla (onion), etc.
||||||||||||||||||lettuce|||tomatoes||cebolla|
En tipik salata, temel olarak en tipik salata malzemelerini içeren yeşil salatadır: marul, domates, soğan vb.
Evidentemente hay muchos tipos de ensaladas.
Evidently|||||
Tabii ki birçok salata çeşidi var.
Un tipo que es bastante popular en algunos sitios es la ensalada de pasta.
|||||||||||||pasta salad
Bazı yerlerde oldukça popüler olan bir tür de makarna salatasıdır.
Básicamente se utiliza un tipo de pasta en forma de espiral que se cocina, se deja enfriar y se sirve fría.
||||||||||spiral||||||to cool||||
Basically, a type of spiral-shaped pasta is used that is cooked, allowed to cool, and served cold.
Temel olarak, pişirilen, soğutulan ve soğuk olarak servis edilen spiral şeklinde bir hamur işidir.
Normalmente se combina con otros ingredientes, como por ejemplo tomate, lechuga, aceite, etc.
||combines|||||||tomato||oil|
Genellikle domates, marul, yağ vb. gibi diğer malzemelerle birleştirilir.
A veces lleva un poco de salsa.
||takes||||
Sometimes it has a little sauce.
Bazen biraz sosla.
A mí me gusta bastante este plato y entra bien.
I quite like this dish and it goes well.
Bu yemeği çok seviyorum ve iyi gidiyor.
“Entrar bien” significa que se come o se bebe con facilidad.
"Enter well" means that you eat or drink easily.
"İyi girmek", kolayca yemek veya içmek anlamına gelir.
Y hablando de ensaladas, o mejor dicho, ensaladillas, también tenemos la ensaladilla rusa.
|||||||little salads||||salad|
And speaking of salads, or rather, salads, we also have the Russian salad.
Salata demişken, daha doğrusu salata demişken, bir de Rus salatamız var.
Ahora mis oyentes de Rusia deben estar escandalizados diciéndo: Nooo Òscar, no se llama así.
|||||||scandalized|saying||||||
Now my listeners in Russia must be shocked saying: Nooo Òscar, that's not his name.
Şimdi Rusya'daki dinleyicilerim şok olmuş olmalı ve şöyle diyorlardır: Hayır Òscar, onun adı bu değil.
Se llama ensalada Olivier.
|||Olivier
It's called Olivier salad.
Buna Olivier salatası deniyor.
Sí, lo sé.
Yes, I know.
Evet, biliyorum.
Me lo explicó mi amigo Dmitry cuando visité Rusia.
My friend Dmitry explained it to me when I visited Russia.
Arkadaşım Dmitry, Rusya'yı ziyaret ettiğimde bana bunu açıklamıştı.
En España se conoce como Ensaladilla rusa y en Rusia como ensalada Olivier.
İspanya'da Ensaladilla rusa ve Rusya'da ensalada Olivier olarak bilinir.
A mí no me importa el nombre, lo importante es que esté buena.
|||||||||||is|
İsmi umurumda değil, önemli olan seksi olması.
La ensaladilla rusa contiene como ingrediente principal la patata.
|||||ingredient|||
Rus salatasının ana malzemesi patatestir.
También se añade huevos (eggs en inglés), zanahorias (carrots), mayonesa, etc.
||adds||eggs|||carrots|zanahorias||
Yumurta, havuç, mayonez vb. de eklenir.
Por cierto, también existe la ensalada de arroz, que básicamente es lo mismo que la ensaladilla rusa pero con arroz.
Bu arada, temelde Rus salatası ile aynı olan ancak pirinçli pirinç salatası da var.
Se sirve fría y también es muy buena.
Soğuk servis edilir ve çok da iyidir.
Otro plato muy típico de verano, y además muy refrescante, es el gazpacho.
Another very typical summer dish, and also very refreshing, is gazpacho.
Aynı zamanda çok ferahlatıcı olan bir başka tipik yaz yemeği de gazpacho'dur.
Este plato proviene de Andalucía.
Bu yemek Endülüs'ten geliyor.
Es una especie de sopa fría que tiene el tomate como ingrediente principal.
Ana malzemesi domates olan bir çeşit soğuk çorbadır.
También se añade un poco de pimiento verde (green pepper en inglés), pepino (cucumber), ajo (garlic en inglés), sal, aceite de oliva y agua en su variante más sencilla.
||||||pepper||verde|pepper|||cucumber|cucumber|garlic|ajo||||||olive|||||variation||simple
En basit haliyle biraz yeşil biber, salatalık, sarımsak, tuz, zeytinyağı ve su da eklenir.
Puedes buscar la receta en internet y prepararlo tú mismo en casa.
|||||||to prepare it||yourself||
Tarifi internetten araştırabilir ve evde kendiniz hazırlayabilirsiniz.
Te lo recomiendo.
||I recommend
I recommend it to you.
Tavsiye ederim.
Es muy bueno y nutritivo.
Çok iyi ve besleyicidir.
Hay un plato muy parecido al gazpacho que se llama salmorejo.
||||similar||||||salmorejo
There is a dish very similar to gazpacho called salmorejo.
Gazpacho'ya çok benzeyen salmorejo adında bir yemek vardır.
La diferencia es sutil ya que también es una sopa fría basada en el tomate.
The difference is subtle as it is also a cold tomato based soup.
Aynı zamanda soğuk domates bazlı bir çorba olduğu için aradaki fark çok azdır.
Es más consistente y utiliza pan.
Daha tutarlı ve ekmek kullanıyor.
Tanto el gazpacho como el salmorejo son muy sabrosos.
Both||gazpacho||||||tasty
Both gazpacho and salmorejo are very tasty.
Hem gazpacho hem de salmorejo çok lezzetlidir.
La creatividad para comer platos refrescantes no tiene límite.
|||||refreshing|||
Ferahlatıcı yemekler yemede yaratıcılığın sınırı yoktur.
Un ejemplo: el melón con jamón.
|||melon||
An example: melon with ham.
Bir örnek: jambonlu kavun.
Sí, has oído bien.
Yes, you heard right.
Evet, doğru duydunuz.
Melón frío con jamón.
Cold melon with ham.
Jambonlu soğuk kavun.
Como el melón es dulce y el jamón salado, hacen un buen contraste y cuando hace bastante calor ayuda a combatirlo.
||||||||salty||||||||||||to combat it
As the melon is sweet and the ham is salty, they make a good contrast and when it is quite hot, it helps to combat it.
Kavun tatlı ve jambon tuzlu olduğu için güzel bir kontrast oluşturur ve oldukça sıcak olduğunda sıcakla mücadele etmeye yardımcı olur.
A mí me gusta bastante, aunque siempre pienso que esta mezcla de fruta con según qué segundos platos quizás no es la mejor idea.
||||||||||mix||||depending on||seconds|||||||
Ich mag es sehr, obwohl ich immer denke, dass diese Mischung von Obst mit welchen zweiten Gängen nicht die beste Idee ist.
I quite like it, although I always think that this mix of fruit with some main courses may not be the best idea.
Her ne kadar bazı ana yemeklerle bu meyve karışımının belki de en iyi fikir olmadığını düşünsem de bunu oldukça seviyorum.
Por cierto, uno de los platos estrella de la cocina española es la tortilla de patatas.
By the way, one of the star dishes of Spanish cuisine is the potato omelette.
Bu arada, İspanyol mutfağının yıldız yemeklerinden biri de tortilla de patatas (patatesli omlet).
Se come todo el año, pero en verano se puede comer fría.
It is eaten all year round, but in summer it can be eaten cold.
Tüm yıl boyunca yenir, ancak yaz aylarında soğuk olarak yenebilir.
Se prepara y se deja enfriar en la nevera (fridge en inglés).
||||let|||||nevera||
It is prepared and left to cool in the refrigerator (fridge).
Hazırlanır ve buzdolabında soğumaya bırakılır.
Es refrescante y deliciosa.
|||delicious
It is refreshing and delicious.
Ferahlatıcı ve lezzetli.
La fruta también es muy importante en verano.
Yaz aylarında meyve de çok önemlidir.
Aparte del melón que he mencionado antes, se come mucha sandía (watermelon en inglés).
|||||||||||sandía||
Apart from the melon I mentioned before, they eat a lot of watermelon.
Daha önce bahsettiğim kavunun dışında çok fazla karpuz yeniyor.
Por supuesto las cerezas (cherries) son también muy populares.
|||cherries|cerezas||||
Of course cherries (cherries) are also very popular.
Tabii ki kirazlar da çok popülerdir.
Toda esta fruta es mejor comerla bien fría de la nevera.
|||||to eat it|||||refrigerator
All this fruit is best eaten cold from the refrigerator.
Tüm bu meyveler en iyi buzdolabından soğuk olarak yenir.
Bien, pues después de hablar de toda esta comida, espero que no estés hambriento :) Yo sí lo estoy un poco.
||||||||||||you are|hungry||||||
Well, so after talking about all this food, I hope you're not hungry :) I am a bit hungry though.
Bu kadar yemekten bahsettikten sonra umarım aç değilsinizdir :) Ben biraz açım.
Comeré algo al terminar el episodio.
I will eat something after finishing the episode.
Bölümden sonra bir şeyler yiyeceğim.
PUNTO DE VISTA (mejora tu gramática) Muy bien, pues ahora vamos a pasar a hacer un pequeño punto de vista.
POINT OF VIEW (improve your grammar) Alright, now let's move on to do a little point of view.
Este ejercicio sirve para mejorar tu gramática, ya que te contaré la misma historia dos veces pero cambiando un aspecto gramatical.
This exercise is used to improve your grammar, since I will tell you the same story twice but changing one grammatical aspect.
Simplemente escucha e intenta distinguir las diferencias entre las dos historias.
Vamos a practicar el pasado en tercera persona.
El año pasado el señor Olivier viajó a España para probar la cocina española.
|||||올리비에||||||||
Como era verano, no quiso comida pesada sino más bien ligera.
||||wanted||||||
||||||무거운 음식||||
Yaz mevsimi olduğu için ağır yiyecekler değil, hafif yiyecekler istiyordu.
Él siempre pidió ensalada de primero.
Probó todos los tipos: Desde ensaladas con pasta, verdes, mixtas, con arroz, etc.
|||||||||mixed|||
|||종류|||||||||
Le gustaron todas, y más de una vez repetía.
|liked|||||||he/she/it repeated
Hepsini beğendi ve birden fazla kez tekrarladı.
Además, el señor Olivier descubrió el gran placer de tomar gazpacho bien fresquito.
|||||||pleasure|||||nice and cool
In addition, Mr. Olivier discovered the great pleasure of having well chilled gazpacho.
Ayrıca, Bay Olivier taze gazpacho içmenin büyük zevkini keşfetti.
También le gustó mucho el salmorejo.
He also really liked salmorejo.
Salmorejo'yu da çok sevdi.
Ambos eran deliciosos, aunque siempre los confundía.
Both|were|||||would confuse
Both were delicious, although he always got them mixed up.
İkisi de çok lezzetliydi, ancak ben her zaman ikisini karıştırmışımdır.
También disfrutó de la tortilla de patatas, que nunca podía parar de comer.
||||||||||stop||
He also enjoyed the tortilla de patatas, which he could never stop eating.
Ayrıca yemeden duramadığı patatesli omleti de çok sevdi.
Le resultó muy curioso el melón con jamón.
He found the melon with ham very curious.
Jambonlu kavunu çok merak ediyordu.
Una innovación que quería importar a la madre Rusia.
|innovation|||to import||||
Rusya'ya ithal etmek istediği bir yenilik.
El último día, quiso probar la ensaladilla rusa.
|||wanted to||||
Son gün Rus salatasını denemek istedi.
Así que tuvo esta conversación con el camarero: - “Camarero, quiero probar MI ensalada”.
Garsonla şöyle bir konuşma yapmış: - "Garson, salatamı denemek istiyorum".
- “¿Su ensalada señor?
- Salatanız, efendim?
¿Qué quiere decir?”, respondió el sorprendido camarero.
Ne demek istiyorsunuz?" diye yanıtladı şaşkın garson.
- “Quiero probar MI ensalada.
- Salatamı denemek istiyorum.
¿No me entiendes?
Beni anlamıyor musun?
¡MI ensalada!
Benim salatam!
La ensalada que inventé.
|||I invented
The salad I invented.
Benim icat ettiğim salata.
¡Soy el señor Olivier!”.
Ben Bay Olivier'im!
- “Ah!
- Ah!
señor, usted quiere comer ensaladilla rusa, ahora mismo se la traigo” dijo el camarero.
||||||||||I bring|||
||||||||||가져다 드릴게요|||
Efendim, Rus salatası yemek istiyorsunuz, hemen getiriyorum" dedi garson.
Y el señor Olivier se quedó con la boca abierta durante varios segundos esperando “su ensalada”.
Ve Bay Olivier birkaç saniye boyunca ağzı açık bir şekilde "salatasını" bekledi.
Ahora, la misma historia en pasado pero usando el plural: El año pasado el señor Olivier y su mujer viajaron a España para probar la cocina española.
||||||||||||||||||woman||||||||
Şimdi, aynı hikayeyi geçmiş zamanda ama çoğul kullanarak anlatalım: Geçen yıl Bay Olivier ve eşi İspanyol mutfağını denemek için İspanya'ya gittiler.
Como era verano, no quisieron comida pesada sino más bien ligera.
||||they wanted||||||
Yaz mevsimi olduğu için ağır bir yemek değil, hafif bir yemek istiyorlardı.
Ellos siempre pidieron ensalada de primero.
Her zaman önce salata sipariş ederlerdi.
Probaron todos los tipos: Desde ensaladas con pasta, verdes, mixtas, con arroz, etc.
They tried||||||||||||
Makarnalı salata, yeşil salata, karışık salata, pirinçli salata gibi her türlü salatayı denediler.
Les gustaron todas, y más de una vez repitieron.
||||||||they repeated
Hepsini beğendiler ve birden fazla kez tekrarladılar.
Además, el señor Olivier y su mujer descubrieron el gran placer de tomar gazpacho bien fresquito.
||||||||||pleasure|||||cool
Buna ek olarak, Bay Olivier ve eşi taze gazpacho içmenin büyük zevkini keşfettiler.
También les gustó mucho el salmorejo.
|||||salmorejo
|그들에게||||
They also liked the salmorejo very much.
Salmorejo'yu da çok beğendiler.
Ambos eran deliciosos, aunque siempre los confundían.
||||||they confused
||맛있었다||||
Her ikisi de lezzetliydi, ancak her zaman kafa karıştırıcıydılar.
También disfrutaron de la tortilla de patatas, que nunca podían parar de comer.
Ayrıca yemeden duramadıkları patatesli omleti de çok beğendiler.
Les resultó muy curioso el melón con jamón.
그것은|||||||
They were very curious about the melon with ham.
Una innovación que querían importar a la madre Rusia.
An innovation they wanted to import to Mother Russia.
Rusya'ya ithal etmek istedikleri bir yenilik.
El último día, quisieron probar la ensaladilla rusa.
||||||러시아식 감자 샐러드|
On the last day, they wanted to try the Russian salad.
Son gün Rus salatasını denemek istediler.
Así que tuvieron esta conversación con el camarero: - “Camarero, quiero probar MI ensalada”, dijo el señor Olivier.
So they had this conversation with the waiter: - "Waiter, I want to try MY salad," said Mr. Olivier.
Garsonla aralarında şöyle bir konuşma geçti: "Garson, salatamı denemek istiyorum," dedi Bay Olivier.
- “Yo también quiero probar SU ensalada”, dijo su mujer.
- "Ben de senin salatanı denemek istiyorum," dedi karısı.
- “¿Su ensalada señor? ¿Qué quiere decir?”, respondió el sorprendido camarero. - “Quiero probar MI ensalada. ¿No me entiendes? ¡MI ensalada! La ensalada que inventé. ¡Soy el señor Olivier!”. Y su mujer añadió: - “¡Y yo su mujer!”.
||||||||||||||||||||||||||||||added||||
- Salatanız mı efendim? Ne demek istiyorsunuz?" Şaşkın garson cevap verdi: "Benim salatamı denemek istiyorum. - Benim salatamı tatmak istiyorum. Anlamıyor musunuz? Benim salatam! Benim icat ettiğim salata. Ben Bay Olivier'im!". Ve karısı ekledi: "Ve ben de onun karısıyım!
- “Encantado de conocerla señora.
- "Tanıştığımıza memnun oldum hanımefendi.
Creo que ustedes quieren comer ensaladilla rusa, ahora mismo se la traigo” dijo el camarero.
Sanırım Rus salatası yemek istiyorsunuz, hemen getiriyorum" dedi garson.
Y el señor Olivier y su mujer se quedaron con la boca abierta durante varios segundos esperando “su ensalada”.
Bay Olivier ve eşi birkaç saniye boyunca ağızları açık bir şekilde "salatalarını" beklediler.
Perfecto, pues este es el final de este pequeño punto de vista.
|well||||||||||
Bu küçük bakış açısının sonuna geldik.
Te recomiendo escucharlo varias veces.
Y hablando del verano.
Ahora puedes aprovechar estos días para conseguir un curso que utiliza este tipo de técnicas.
En cualquiera de mis cursos encontrarás horas de audio que te permitirán mejorar tu fluidez y gramática.
Puedes ir a: www.unlimitedspanish.com Para obtener más información.
www.unlimitedspanish.com
Perfecto.
¡Este es el final de este episodio.
Nos vemos la semana que viene.
See you next week.
¡Cuídate!
Take care