×

Ми використовуємо файли cookie, щоб зробити LingQ кращим. Відвідавши сайт, Ви погоджуєтесь з нашими правилами обробки файлів «cookie».

image

Anne of Green Gables, 6. Bölüm B

6. Bölüm B

Sonraki birkaç hafta, Anne ve Marilla beraber tarlada ve evde çok çalıştılar. Avonlea'daki herkes onlara karşı çok nazikti; ancak yine de oldukça üzgün zamanlardı.

Bir gün Marilla 'Anne, Redmond Koleji'ne gittikten sonra seni özleyeceğim ve diğer Avonlea öğrencilerinin ne yapacağını merak ediyorum.'

'Bazı öğrenciler öğretmen olacak, bazıları ise Queen's okulunda kalacak.

Gilbert, Avonlea okulunda öğretmenlik yapacak, öyle değil mi?' Anne hiçbir şey demedi, Marilla ondan konuşmaya devam etti. 'Artık uzun boylu ve yakışıklı biri, bana katılmıyor musun? Babası John'un gençliğinde olduğu gibi. Yıllar önce John ve benim çok iyi arkadaşlar olduğumuzu biliyor muydun?'

Anne şimdi ilgilenmeye başlamıştı. 'Neler oldu? Neden siz...?"

'Tartışma yaşadık. Tekrar benim arkadaşım olmak istedi, ancak onu affedemedim. Sonra pişman oldum, ancak benimle bir daha konuşmadı. Belki biz... Ah, neyse, bu yıllar önceydi.'

Sonraki gün Marilla doktora gitti. Döndükten sonra, yorulmuş ve hasta görünüyordu.

Anne kaygılı bir şekilde 'Neler söyledi?' diye sordu.

'Okumamam ve yazmamam gerektiğini söyledi, gözlük takmak zorundayım. Sonra acısı dinecekmiş. Dikkat etmezsem, altı ayda kör olacakmışım.'

Bir an için, Anne sessiz kaldı. Sonra, kararlı biçimde 'O halde dikkatli olmak zorundasın, Marilla.'

'Kör olmanın ne kadar fena olduğunu düşün! Ancak Redmond Koleji'nde burs kazandığın için şanlısın. Sana hiç para veremeyeceğim çünkü tüm paramız gitti, ve artık çalışamam. Çiftliği satmayı ve gidip Rachel Lynde ile yaşamayı düşünüyorum!' Zavallı Marilla hıçkırıyordu.

O akşam Anne odasında tek başınaydı. Bir süre boyunca tekrar tekrar düşündü ve sonra gülümsedi. Yatağa yattığı zaman, yapacağı şeyi çoktan planlamıştı.

Sonraki gün, Marilla'ya her şeyi açıkladı.

'Green Gables'ı satamazsın çünkü burası bizim evimiz. Beni dinle. Bir plan yaptım. Redmond Koleji'ne gitmekten vazgeçtim, orası çok uzak. Onun yerine, Green Gables yakınlarındaki okullardan birinde öğretmen olacağım. Hafta içi orada yaşayacağım ve hafta sonları sana bakmak için eve geleceğim. Diana'nın babası tarlalarımızı ekecek, ve bunun için bize para verecek, biz de bu sayede para kazanacağız. Anladın mı?

Ah, Anne'im! Eğer sen burada olursan, iyi olurum. Ancak eğer okumak istiyorsan, Redmond'a gitmelisin.

Anne 'Redmond Koleji o kadar da bir fark yaratmıyor.' diye güldü. 'Akşamları evde çalışırsam, harika bir öğretmen olurum! Bundan iyisi olamaz!'

Marilla kabul etti ve ağlamamaya çalıştı. 'Sen iyi bir insansın Anne. Artık Green Gables'ı satmamıza gerek yok!'

Birkaç gün sonra, Rachel Lynde çiftliğe gelerek Gilbert'in Avonlea'da öğretmen olmayacağını söyledi.

Bunun üzerine, Anne 'Neden?' diye bağırdı.

'Senin Marilla'nın yakınında olmak istediğini duyunca, başka bir köydeki okulda öğretmen olmaya karar verdi. Bu sayede sende Avonlea'da öğretmen olabilirsin.'

Anne şaşkınlıkla 'Ah!' dedi. 'Bu çok... çok kibarca bir davranış.'

O gün, Gilbert'i nehir kıyısında görünce, onu durdurdu ve el sıkıştılar.

Utangaç bir şekilde 'Gilbert' dedi. 'Teşekkür ederim. Çok naziksin. Eğer Avonlea öğretmeni olursam, Marilla'ya evde yardım etmem daha kolay olur.'

Gilbert 'Sana yardımcı olduğum için mutluyum Anne' dedi. Gülümsedi ve ellerini sıkıca tutu. 'Artık arkadaş mıyız? Sana 'havuç' dediğim için beni affettin mi?'

Anne gülümsedi. 'Seni affedeli çok uzun zaman oldu.'

'Çok iyi arkadaş olacağımızdan eminim 'Anne'. Sonra onunla eve yürüyüp yürüyemeyeceğini sordu.

Anne, Green Gables'a mutfağa geldiği zaman, Marilla 'Anne çok mutlu görünüyorsun. Az önce senin yanındaki kişi Gilbert idi, öyle değil mi?' dedi.

Yüzü kızaran Anne 'Evet' diye yanıtladı. 'Arkadaş olmaya karar verdik. Ah Marilla, bence hayat hepimiz için harika olacak! Çok çalışmak zorunda olmamıza rağmen mutlu olacağız. Ayrıca sevgili Green Gables çiftliğimizin sahipleri olacağız! Bundan daha iyisi olamaz!'

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

6. Bölüm B 6. abschnitt B 6\. Part B 6. Sección B 6. section B 6. 섹션 B 6. secção B 6\. Часть Б 6. Avsnitt B 6. розділ Б 6.乙部分 6.乙部分

Sonraki birkaç hafta, Anne ve Marilla beraber tarlada ve evde çok çalıştılar. |few|"weeks"|||||in the field||||worked hard In den nächsten Wochen arbeiteten Anne und Marilla hart zusammen auf den Feldern und zu Hause. For the next few weeks, Anne and Marilla worked hard together in the fields and at home. Au cours des semaines suivantes, Anne et Marilla travaillent dur ensemble dans les champs et à la maison. Следующие несколько недель Энн и Марилла усердно работали вместе в поле и дома. Avonlea'daki herkes onlara karşı çok nazikti; ancak yine de oldukça üzgün zamanlardı. |everyone||towards||very kind||||||sad times Alle in Avonlea waren sehr freundlich zu ihnen, aber es war trotzdem eine sehr traurige Zeit. Everyone in Avonlea was very kind to them, but it was still a very sad time. Tout le monde à Avonlea a été très gentil avec eux, mais c'était quand même une période très triste.

Bir gün Marilla 'Anne, Redmond Koleji'ne gittikten sonra seni özleyeceğim ve diğer Avonlea öğrencilerinin ne yapacağını merak ediyorum.' ||||||||||||Avonlea||||| |||||to college|after going|||"I will miss"||||"your students"||will do|| Eines Tages sagte Marilla: "Mama, ich werde dich vermissen, wenn du auf das Redmond College gehst, und ich frage mich, was die anderen Avonlea-Schüler tun werden. One day Marilla said, 'Mom, after you go to Redmond College, I will miss you and wonder what the other Avonlea students will do.' Un jour, Marilla a dit : "Maman, tu vas me manquer quand tu iras au Redmond College et je me demande ce que feront les autres élèves d'Avonlea".

'Bazı öğrenciler öğretmen olacak, bazıları ise Queen's okulunda kalacak. some|students|||"some of them"|"on the other hand"||at Queen's school|will stay Einige Studenten werden Lehrer werden, andere werden bei Queen's bleiben. 'Some students will become teachers, some will stay at Queen's school. Certains étudiants deviendront professeurs, d'autres resteront à Queen's.

Gilbert, Avonlea okulunda öğretmenlik yapacak, öyle değil mi?' ||in the school||||| ||at the school|teaching|will teach||| Gilbert wird doch an der Avonlea-Schule unterrichten, oder?' Gilbert's going to teach at Avonlea School, isn't he?' Gilbert va enseigner à l'école d'Avonlea, n'est-ce pas ? Anne hiçbir şey demedi, Marilla ondan konuşmaya devam etti. |||said|||to speak|continued talking| Mama hat nichts gesagt, Marilla hat weiter über sie gesprochen. The mother said nothing, Marilla kept talking about her. Maman n'a rien dit, Marilla a continué à parler d'elle. 'Artık uzun boylu ve yakışıklı biri, bana katılmıyor musun? "anymore"|tall|||handsome|someone||"Don't you agree?"| Er ist jetzt groß und gutaussehend, findest du nicht auch? 'He's tall and handsome now, don't you agree with me? Il est grand et beau maintenant, n'est-ce pas ? Babası John'un gençliğinde olduğu gibi. His father|John's|"in his youth"|"as he was"| Wie sein Vater John, als er jung war. Like his father John in his youth. Comme son père John lorsqu'il était jeune. Yıllar önce John ve benim çok iyi arkadaşlar olduğumuzu biliyor muydun?' "Years"|||||||friends|"we were"||"Did you know" Wusstest du, dass John und ich vor Jahren beste Freunde waren? Did you know that John and I were best friends years ago?' Saviez-vous que John et moi étions les meilleurs amis du monde il y a des années ?

Anne şimdi ilgilenmeye başlamıştı. ||interessieren| ||started to care|had started Mama war jetzt sehr interessiert. The mother was now starting to take an interest. Maman commençait à s'intéresser à la question. 'Neler oldu? Was ist passiert? 'What happened? Qu'est-ce qui s'est passé ? Neden siz...?" Warum willst du...?" Why do you...?" Pourquoi... ?"

'Tartışma yaşadık. Diskussion|lived Had an argument|we had Wir hatten einen Streit. 'We had an argument. Nous nous sommes disputés. Tekrar benim arkadaşım olmak istedi, ancak onu affedemedim. |||sein|||ihn| "Again"|||||||I couldn't forgive Er wollte wieder mein Freund sein, aber ich konnte ihm nicht verzeihen. He wanted to be my friend again, but I couldn't forgive him. Il voulait redevenir mon ami, mais je ne pouvais pas lui pardonner. Sonra pişman oldum, ancak benimle bir daha konuşmadı. |regretful|I regretted|but|with me|||did not speak Dann habe ich es bereut, aber er hat nie wieder mit mir gesprochen. Then I regretted it, but he never spoke to me again. Je l'ai ensuite regretté, mais il ne m'a plus jamais adressé la parole. Belki biz... Ah, neyse, bu yıllar önceydi.' "Maybe"||Oh||||"years ago" Vielleicht haben wir... Oh, das ist Jahre her. Maybe we... Oh, well, that was years ago.' Peut-être que nous... Oh, eh bien, c'était il y a des années".

Sonraki gün Marilla doktora gitti. Next|||| Am nächsten Tag ging Marilla zum Arzt. The next day Marilla went to the doctor. Le lendemain, Marilla se rend chez le médecin. Döndükten sonra, yorulmuş ve hasta görünüyordu. After returning||"tired"||| Nach seiner Rückkehr sah er müde und krank aus. After he returned, he looked tired and sick. Après son retour, il avait l'air fatigué et malade.

Anne kaygılı bir şekilde 'Neler söyledi?' |worried|||What things| Die Mutter fragt besorgt: "Was hat er gesagt? The mother anxiously asks, 'What did he say? La mère demande anxieusement : "Qu'a-t-il dit ? diye sordu. fragte er. He asked. demande-t-il.

'Okumamam ve yazmamam gerektiğini söyledi, gözlük takmak zorundayım. nicht lesen||||||tragen|ich muss Not read||not writing|"that I should"||glasses|wear|"I must wear" Er sagte, ich dürfe nicht lesen und schreiben, ich müsse eine Brille tragen. 'He said I shouldn't read or write, I have to wear glasses. Il m'a dit que je ne devais pas lire et écrire, que je devais porter des lunettes. Sonra acısı dinecekmiş. ||wird aufhören "Later"|pain|"will subside" Dann wird der Schmerz verschwinden. Then the pain will go away. La douleur disparaîtra alors. Dikkat etmezsem, altı ayda kör olacakmışım.' |"If I don't"|six|"in six months"|go blind|I would go blind Wenn ich nicht aufpasse, werde ich in sechs Monaten blind.' If I'm not careful, I'll go blind in six months.' Si je ne fais pas attention, je deviendrai aveugle dans six mois".

Bir an için, Anne sessiz kaldı. |einen|||| For a moment|a moment|||| Einen Moment lang war Anne still. For a moment, Anne was silent. Pendant un moment, Anne est restée silencieuse. Sonra, kararlı biçimde 'O halde dikkatli olmak zorundasın, Marilla.' |determinedly|decisively|Then|"In that case"|careful||"must be"| Dann sagte er entschlossen: "Dann musst du vorsichtig sein, Marilla. Then, decisively, 'Then you have to be careful, Marilla. Puis, résolument : "Alors, tu devras être prudente, Marilla.

'Kör olmanın ne kadar fena olduğunu düşün! blind sein|||||| "Being blind"|being|||how bad||"Imagine" Denke daran, wie schlimm es ist, blind zu sein! 'Think how bad it is to be blind! Pensez à ce que c'est que d'être aveugle ! Ancak Redmond Koleji'nde burs kazandığın için şanlısın. ||||||glücklich |||scholarship|you won||lucky Aber du hast Glück, dass du ein Stipendium für das Redmond College hast. But you're lucky you got a scholarship to Redmond College. Mais tu as de la chance d'avoir une bourse pour le Redmond College. Sana hiç para veremeyeceğim çünkü tüm paramız gitti, ve artık çalışamam. |||I can't give|||our money|||anymore|I can't work Ich kann dir kein Geld geben, denn unser ganzes Geld ist weg, und ich kann nicht mehr arbeiten. I can't give you any money because all our money is gone, and I can't work anymore. Je ne peux pas te donner d'argent parce que tout notre argent a disparu et que je ne peux plus travailler. Çiftliği satmayı ve gidip Rachel Lynde ile yaşamayı düşünüyorum!' The farm|sell||"go and"||||live with|"I am considering" Ich überlege, ob ich die Farm verkaufe und zu Rachel Lynde ziehe!' I'm thinking of selling the farm and going to live with Rachel Lynde!' Je pense vendre la ferme et aller vivre avec Rachel Lynde". Zavallı Marilla hıçkırıyordu. Poor Marilla was sobbing.||was sobbing Die arme Marilla schluchzte. Poor Marilla was sobbing. La pauvre Marilla sanglote.

O akşam Anne odasında tek başınaydı. |||||allein war ||Mom||alone|by herself An diesem Abend war Anne allein in ihrem Zimmer. That evening Anne was alone in her room. Ce soir-là, Anne est seule dans sa chambre. Bir süre boyunca tekrar tekrar düşündü ve sonra gülümsedi. "A"||for a while|repeatedly||||| Er überlegte eine Weile und lächelte dann. He thought about it over and over for a while and then smiled. Il réfléchit encore et encore pendant un moment, puis sourit. Yatağa yattığı zaman, yapacağı şeyi çoktan planlamıştı. to bed|lay down||would do||already|had planned Als er zu Bett ging, hatte er bereits geplant, was er tun würde. When he went to bed, he had already planned what he was going to do. Lorsqu'il s'est couché, il avait déjà prévu ce qu'il allait faire.

Sonraki gün, Marilla'ya her şeyi açıkladı. ||to Marilla||everything|explained Am nächsten Tag erklärte er Marilla alles. The next day, he explained everything to Marilla. Le lendemain, il explique tout à Marilla.

'Green Gables'ı satamazsın çünkü burası bizim evimiz. |Green Gables|can't sell||||our home Du kannst Green Gables nicht verkaufen, weil es unser Zuhause ist. You can't sell Green Gables because it's our home. Vous ne pouvez pas vendre Green Gables parce que c'est notre maison. Beni dinle. |Listen to me. Hören Sie mir zu. Listen to me. Écoutez-moi. Bir plan yaptım. Ich habe einen Plan gemacht. I made a plan. J'ai élaboré un plan. Redmond Koleji'ne gitmekten vazgeçtim, orası çok uzak. ||going|I gave up|too far away||far away Ich habe es aufgegeben, zum Redmond College zu gehen, es ist zu weit. I've given up going to Redmond College, it's too far. J'ai renoncé à aller au Redmond College, c'est trop loin. Onun yerine, Green Gables yakınlarındaki okullardan birinde öğretmen olacağım. |"instead of him"|||near|"from the schools"|one of them|teacher| Stattdessen werde ich Lehrer an einer der Schulen in der Nähe von Green Gables. Instead, I'm going to be a teacher at one of the schools near Green Gables. Au lieu de cela, je vais devenir enseignante dans l'une des écoles près de Green Gables. Hafta içi orada yaşayacağım ve hafta sonları sana bakmak için eve geleceğim. Week|during||I will live||||||||will come Ich werde unter der Woche dort wohnen und am Wochenende nach Hause kommen, um mich um dich zu kümmern. I will live there during the week and come home on weekends to look after you. Je vivrai là-bas pendant la semaine et je rentrerai à la maison le week-end pour m'occuper de toi. Diana'nın babası tarlalarımızı ekecek, ve bunun için bize para verecek, biz de bu sayede para kazanacağız. |Diana's father|our fields|will plant|||||money|will give||||thanks to this||we will earn Dianas Vater wird unsere Felder bewirtschaften und uns dafür Geld geben, damit wir Geld verdienen können. Diana's father will plant our fields, and he will pay us for it, and we will earn money. Le père de Diana cultivera nos champs et nous donnera de l'argent pour cela, afin que nous puissions gagner de l'argent. Anladın mı? "Did you understand?"| Verstehen Sie das? Do you understand? Vous comprenez ?

Ah, Anne'im! |Ah, my mother! Oh, meine Anne! Oh, my Anne! Oh, mon Anne ! Eğer sen burada olursan, iyi olurum. If|||if you are||"I'll be fine" Wenn du hier bist, wird es mir gut gehen. If you're here, I'll be fine. Si tu es là, tout ira bien. Ancak eğer okumak istiyorsan, Redmond'a gitmelisin. ||read|"if you want"|to Redmond|You should go Aber wenn Sie studieren wollen, müssen Sie nach Redmond gehen. But if you want to study, you have to go to Redmond. Mais si vous voulez étudier, vous devez aller à Redmond.

Anne 'Redmond Koleji o kadar da bir fark yaratmıyor.' ||||||||nicht ||Redmond College|||||difference|makes no difference Mum: "Das Redmond College macht keinen großen Unterschied. Mom, 'Redmond College doesn't make that much of a difference. Maman, "Redmond College" ne fait pas une grande différence. diye güldü. |"laughed and said" lachte er. he laughed. Il s'esclaffe. 'Akşamları evde çalışırsam, harika bir öğretmen olurum! ||if I study||||"I become" Wenn ich abends zu Hause arbeite, werde ich eine tolle Lehrerin sein! 'If I work at home in the evenings, I'll be a great teacher! Si je travaille à la maison le soir, je serai un excellent professeur ! Bundan iyisi olamaz!' "Better than this"|"better"|"It can't be better!" Besser geht es nicht!' It doesn't get any better than this!' Il n'y a rien de mieux que cela !".

Marilla kabul etti ve ağlamamaya çalıştı. |accepted|||not to cry|tried not to Marilla stimmte zu und versuchte, nicht zu weinen. Marilla agreed and tried not to cry. Marilla accepte et essaie de ne pas pleurer. 'Sen iyi bir insansın Anne. |||a good person| Du bist ein guter Mensch, Mama. 'You are a good person, Mom. Tu es une bonne personne, maman. Artık Green Gables'ı satmamıza gerek yok!' |||sell it|| Wir brauchen Green Gables nicht mehr zu verkaufen!' We don't need to sell Green Gables anymore!' Nous n'avons plus besoin de vendre Green Gables !

Birkaç gün sonra, Rachel Lynde çiftliğe gelerek Gilbert'in Avonlea'da öğretmen olmayacağını söyledi. |||Rachel||to the farm|coming over||in Avonlea||"would not be"| Ein paar Tage später kam Rachel Lynde auf die Farm und teilte mit, dass Gilbert nicht mehr in Avonlea unterrichten würde. A few days later, Rachel Lynde came to the farm and said that Gilbert would not be teaching at Avonlea. Quelques jours plus tard, Rachel Lynde est venue à la ferme et a annoncé que Gilbert n'enseignerait pas à Avonlea.

Bunun üzerine, Anne 'Neden?' "Upon this"|Upon this|| Also sagte Mami: "Warum? So, Anne said, 'Why? Alors, maman a dit : "Pourquoi ? diye bağırdı. |screamed |shouted rief er. he shouted. a-t-il crié.

'Senin Marilla'nın yakınında olmak istediğini duyunca, başka bir köydeki okulda öğretmen olmaya karar verdi. your||near||wanted to be||another||"in the village"|||"to become"|| Als sie hörte, dass Sie in der Nähe von Marilla sein wollten, beschloss sie, Lehrerin an einer Schule in einem anderen Dorf zu werden. 'When he heard that you wanted to be near Marilla, he decided to become a teacher at a school in another village. Lorsqu'elle a appris que vous vouliez rester près de Marilla, elle a décidé de devenir institutrice dans une école d'un autre village. Bu sayede sende Avonlea'da öğretmen olabilirsin.' This way|"thanks to this"|"you too"||| Du kannst also Lehrer in Avonlea werden.' So you can become a teacher in Avonlea.' Tu pourras donc devenir professeur à Avonlea".

Anne şaşkınlıkla 'Ah!' |in amazement| Die Mutter sagte erstaunt: "Ah! The mother said in surprise: 'Ah! La mère s'étonne : "Ah ! dedi. He said. 'Bu çok... çok kibarca bir davranış.' |||polite||behavior 'Das ist ein sehr... sehr höfliches Verhalten.' 'That's very... very kind of you.' C'est un comportement très... très poli.

O gün, Gilbert'i nehir kıyısında görünce, onu durdurdu ve el sıkıştılar. ||||||||||sie drückten |||river|riverbank|upon seeing|him|stopped him||hand|shook hands Als er Gilbert an diesem Tag am Flussufer sah, hielt er ihn an und sie gaben sich die Hand. That day, when he saw Gilbert on the riverbank, he stopped him and they shook hands. Ce jour-là, lorsqu'il aperçoit Gilbert au bord de la rivière, il l'arrête et ils se serrent la main.

Utangaç bir şekilde 'Gilbert' dedi. Shyly|||| Gilbert", sagte er schüchtern. 'Gilbert,' he said shyly. Gilbert", dit-il timidement. 'Teşekkür ederim. Thank you| Ich danke Ihnen. 'Thank you. Çok naziksin. |You are kind. Das ist sehr nett von Ihnen. That's very kind of you. C'est très gentil de votre part. Eğer Avonlea öğretmeni olursam, Marilla'ya evde yardım etmem daha kolay olur.' ||teacher|"if I become"||||help her more||| Wenn ich Lehrer in Avonlea werde, kann ich Marilla zu Hause leichter helfen. If I become an Avonlea teacher, it will be easier for me to help Marilla at home.' Si je deviens professeur à Avonlea, il me sera plus facile d'aider Marilla à la maison".

Gilbert 'Sana yardımcı olduğum için mutluyum Anne' dedi. ||"of help"|"helped"|||| Gilbert sagte: "Ich helfe dir gerne, Mama. Gilbert said, 'I'm happy to help you, Mom. Gilbert dit : "Je suis heureux de t'aider, maman. Gülümsedi ve ellerini sıkıca tutu. "She smiled"||her hands|tightly|held tightly Er lächelte und hielt ihre Hände fest. He smiled and gripped his hands tightly. Il a souri et lui a serré les mains. 'Artık arkadaş mıyız? ||"Are we" Sind wir jetzt Freunde? 'Are we friends now? Nous sommes amis maintenant ? Sana 'havuç' dediğim için beni affettin mi?' ||I said|||forgave| Hast du mir verziehen, dass ich dich "Karotte" genannt habe? Did you forgive me for calling you 'carrot'?' M'avez-vous pardonné de vous avoir appelé "carotte" ?

Anne gülümsedi. |smiled Mum lächelte. Anne smiled. Maman sourit. 'Seni affedeli çok uzun zaman oldu.' |forgave you|||| "Es ist lange her, dass ich dir verziehen habe. 'It's been a long time since I forgave you. "Il y a longtemps que je ne t'ai pas pardonné.

'Çok iyi arkadaş olacağımızdan eminim 'Anne'. |||will be|"I am sure"| Ich bin sicher, dass wir gute Freunde sein werden, Mami. 'I'm sure we'll be very good friends, Mom'. Je suis sûre que nous serons de grandes amies, maman. Sonra onunla eve yürüyüp yürüyemeyeceğini sordu. ||home|walk with him|could walk| Dann fragte er, ob er sie nach Hause begleiten könne. Then he asked if he could walk home with her. Il lui a ensuite demandé s'il pouvait la raccompagner chez elle.

Anne, Green Gables'a mutfağa geldiği zaman, Marilla 'Anne çok mutlu görünüyorsun. ||||came to||||||"you look" Als Anne in die Küche von Green Gables kam, sagte Marilla: "Anne, du siehst so glücklich aus. When Anne came into the kitchen at Green Gables, Marilla said, 'Anne, you look so happy. Quand Anne est entrée dans la cuisine de Green Gables, Marilla a dit : "Anne, tu as l'air si heureuse. Az önce senin yanındaki kişi Gilbert idi, öyle değil mi?' |||"next to you"|||was||| Das war Gilbert gerade bei dir, nicht wahr?' That was Gilbert with you just now, wasn't it?' C'était Gilbert avec vous tout à l'heure, n'est-ce pas ? dedi.

Yüzü kızaran Anne 'Evet' diye yanıtladı. face|blushing||||answered Ja", antwortete Anne und wurde rot. 'Yes,' replied the mother, blushing. Oui", répond Anne en rougissant. 'Arkadaş olmaya karar verdik. |to be|| Wir haben beschlossen, Freunde zu sein. 'We decided to be friends. Nous avons décidé d'être amis. Ah Marilla, bence hayat hepimiz için harika olacak! Oh|||life|all of us||| Oh Marilla, ich glaube, das Leben wird für uns alle großartig sein! Oh Marilla, I think life will be wonderful for all of us! Oh Marilla, je pense que la vie sera belle pour nous tous ! Çok çalışmak zorunda olmamıza rağmen mutlu olacağız. |||wir sein müssen||| |||despite having to|despite||"we will be" Wir werden glücklich sein, auch wenn wir hart arbeiten müssen. We will be happy even though we have to work hard. Nous serons heureux même si nous devons travailler dur. Ayrıca sevgili Green Gables çiftliğimizin sahipleri olacağız! |dear|||our farm's|owners| Wir werden auch die Besitzer unserer geliebten Green Gables Farm sein! We will also be the owners of our beloved Green Gables farm! Nous serons également les propriétaires de notre chère ferme Green Gables ! Bundan daha iyisi olamaz!' "Than this"||| Besser geht es nicht!' It doesn't get any better than this!' Il n'y a rien de mieux que cela !".