GEÇMİŞİN YÜKLERİNDEN NASIL KURTULURSUN?
Hepimiz biraz yaralıyız,geçmişte yaşadığımız
olumsuz olaylardan dolayı ruhumuzda
bazen küçük bazen büyük yaralar açılmıştır.
Bazı insanlar zaman içinde bu yaralarını
tedavi ederler kendi kendilerine o yara kabuk bağlar
ve ortadan kalkar.Bazı insanlarda ise
o yaranın şifası hiç gerçekleşmemiştir.
Sanki ilk günkü gibi acımaya devam etmektedir.
Bu videoda sana
Geçmişimizdeki yaraları,geçmişimizdeki yükleri
nasıl ortadan kaldırabiliriz,nasıl onlarla barışabiliriz,
bunlardan bahsedeceğim.İlk olarak sana söylemek
istediğim şey şu geçmişinde belki
çok acı şeyler yaşadın,belki alman gereken sevgiyi
alamadın,belki kötü muameleye maruz kaldın,
belki tacize uğradın,belki tecavüze uğradın,
belki ihmal edildin sevilmedin değer görmedin.
Şimdi geçmişte ne yaşadıysan yaşadın.
İlk başta ilk adımda bunu bir kabullenmen lazım.
Geçmişteki yaraları büyük olan insanların
bir çoğu zihninde devamlı bununla savaşır durur.
Durmadan şöyle olsaydı,böyle olsaydı hep
o senaryoyu tekrar baştan başa yazar.Ve bu zihnindeki enerjiyi
ruhunuzdaki enerjiyi o kadar çok tüketir ki
kafanda her daim bir öfke ve suçluluk duygusu arasında gider gelirsin.
Ya benim hatam mıydı diye kendine yüklenirsin bazen.
Bazen de karşı tarafa öfkenle yüklenirsin.
İşte bu insan ruhuna
çok ağır geliyor.Ben şunu istiyorum senden lütfen
ne yaşadıysan yaşadın.Evet keşke yaşamasaydın
keşke olmasaydı.Ama yaşadın bunları
ve bunlar artık geçmişte kaldı,bunlar senin başına geldi.
Bunları sen yaşadın başkası değil.
Belki başkası da yaşayabilirdi ama sen yaşadın.
Bunları kabullenmen lazım ilk adım olarak.
Zihnimizin ilginç bir yapısı var bazı şeyleri
zihnimizde düşündüğümüz zaman bedenimizle ruhumuzla
onu sanki yeniden yeniden şu anda oluyormuş gibi
hissediyor ve ona göre bir tepki veriyor.
Eğer ki sen zihninde biraz önce bahsettiğim gibi
devamlı bir savaş halinde isen aynı şeyi tekrar tekrar
kendini maruz bırakıyorsan,zihninde bu noktada
aynı olayı tekrar yaşıyormuş gibi travmaya maruz kalıyor.
Ama şöyle düşünmek lazım geçmişte olan olayın
artık oyuncusu değilsin,artık sen o
geçmişte olan şeyin bir izleyicisisin.
Sanki bir televizyon ekranından izliyormuşsun gibi.
O oyunun,o televizyonun içinde olmadığın için
kumanda senin elinde.Zihnindeki
o görüntüyü oynatadabilirsin,durduradabilirsin
ileride alabilirsin.Yani burada aslında kontrolün
sen de olduğunu bilmen lazım.O zaman evet kurbandın,
o zaman mağdur sendin.Belki kendini
koruyabilecek güce bile sahip değildin.Ama şuan da
zihninde tekrar eden o tiyatroyu,o filmi
durduradabilirsin,onu ileri alabilirsin
ya da o filmin oynadığı CD'yi çıkartıp kıradabilirsin. Ama bunu bir kabullenmek lazım,biraz önce söylediğim gibi
bu moda girdiğimiz zaman insan birazcık daha
o olaylar noktasında kendini birazcık daha güvende hissediyor.
Geçmişteki yaralarla ilgili aslında en çok düşünülen
şeylerden bir tanesi şudur:Geçmişte bize bu yaraları
açan,bize bunları yaşatan insanlarla yüzleşmek.
Evet yüzleşmek işe yarayabilir.Ama çoğu zaman
yüzleşmek girişimleri bir duvara tosluyor.Karşı tarafın
bir şekilde kabulleneceğini düşünüyoruz ama genelde öyle olmuyor.
Gidiyorsun mesela sen bana bunları yaşattın.
Ya öyle bir şey mi yaşatmışım hiç farkında değildim.
İyi değildim ben o zamanlar yada belkide
tamamen inkar yoluna gidebilir belki de ben senin iyiliğini
düşünüyordum bile diyebilir.İşte bu yüzden
o yüzleşme girişimi bazen
umduğumuz gibi gerçekleşmeyebiliyor.Bazen tam tersi bir şekilde
karşı taraf yine o baskın karakteriyle
bizi suçlama yoluna bile gidebiliyor.Böyle durumlarda yüzleşmek
konusunda iyi düşünmek lazım ve kafamızda
bu mevzuyu halletmek adına o kişiye
çok endeksli olmamamız lazım.Ben şöyle düşünüyorum
geçmişte neler yaşadık bilmiyorum,hepimizin ayrı bir hikayesi var.
Artık şuan çektiğimiz
acının kaynağı tamamen bizim içimizde.
Geçmişte neler olduysa oldu ve o orada bitti.Ve o anda
zihnimizde o olayın o kişilerin bir hayaleti
bir gölgesi oluştu gibi düşünebilirsin.Ve o gölgeler
artık zihnimizde o adam o kadın hayatımızda
olmasa bile
belki hayatta dahi olmasa biz o acıyı çekmeye çalışıyoruz
*çekmeye devam ediyoruz* Böyle olunca ne olacak? Diyelim ki adam vefat etti kadın vefat etti yüzleşme şansın bile yok.
Yani insanın şuanda
yapabileceği tek şey kendi zihnindeki sorumluluğu
alması.Çünkü sen belki düşünüyorsun
o kurban rolünde olmak insana bazen güçlü de hissettirebilir.
Bana bunları yaşattırdılar gibi.Ama senin
içinde sorumluluğu alman lazım.Artık şu anda
acı çekmek noktasından çıkma sorumluluğu
tamamen sende.Geçmişte sana başkaları bir şey yaşattı.
Ama şu anki acının
düğmesi senin elinde.Eğer
durdurabilirsen bunu sen durdurabilirsin.Dışardan biri gelip
ya senden çok özür dilerim dese bile aslında o acı
geçmeyecek.Geçmişin yüklerini ifade etmek
çok ama çok önemlidir.Ama bunu herhangi
birisiyle değil,rastgele birisiyle değil güvendiğin bir insanla
bile paylaşmak ifade etmek önemli.
İfadenin önemi nereden geliyor biliyor musun?
İçimizde tuttuğumuz şeyler,mesela geçmişteki travmalarla ilgili
şeylerin içinde çok yoğun bir suçluluk duygusu barınır.
'Ya benim hatamsa,ya ben kötü bir şey yapmışsam,
ya her şey benim yüzümden olduysa?'
bu şüphe çok ağır bir şüphedir.
Çok zarar verici bir şüphedir:Suçluluk şüphesi.
Ama biz etrafımızdaki insanlara
bunu anlattığımız zaman farklı bir şey cereyan eder.
Onunla aramızda der ki ya sen neler yaşamışsın,
sana neler yapmışlar,
sen nasıl üzülmüşsün, nasıl bunu yaparlar dediği zaman
senin içindeki o acımasız sese karşı
bir alternatif cevap olmuş olur.
Belki tamamen kesmeyecek içindeki acımasız sesin kaynağını
ama sen diyeceksin ki başka bir ihtimal daha varmış.
Bir de böyle şeylerde geçmişin yüklerini değerlendirirken
bir çok insan bunun sadece kendi başına geldiğini
zanneder.Ama olur da başka birine anlattığı zaman
benzer bir durumu ben de yaşadım cevabını alırsa
o sana o kadar iyi hissettirir ki.
İşte bu yüzden yaşadığımız şeyi
geçmişte yaşadığımız o olumsuz olayı ya da olayları
etrafımızda güvendiğimiz bir ya da iki kişiye anlatmak
her zaman geçmişin yüklerinden kurtulmamız konusunda bize destek verir.
Geçenlerde tesadüfi olarak bir şey keşfettim
benim için çok güzel bir bilgiydi aslında öğrendiğim keşfettiğim şey.
Japonların eski bir kırılan şeyleri
altınla tamir sanatı.Düşün ki bir vazo var
bir bardak,bir tabak var.Kırıldığı zaman
çoğu zaman aklımıza gelen ilk şey onu atmak değil mi?
Ama Japonların altınla tamir sanatında
şöyle bir durum çıkıyor.O vazoyu,o tabağı ya da o bardağı
altınla,altın tozuyla
güzel bir işçilikle birbirine yapıştırıyorlar tekrardan
ve onu kullanmaya devam ediyorlar.İşin bu tarafı zaten
çok estetik fotoğraflardan da göreceğin üzere.
Ama bir de bunu insana uyarlayan felsefesini düşündüğümüz zaman
bambaşka bir şey ortaya çıkıyor.Şimdi zannediyoruz ki
mükemmel bir insan varmış gibi.Hiç acısı olmayan,
hiç kırığı olmayan bir insan varmış gibi düşünüyoruz ama
öyle bir insan yok.Hepimizin acıları
var,yaraları var ve hayal kırıklıkları var.
İçimizde parçalanan bir taraflar var.
Olur da biz o yaraları kabullendiğimiz zaman
o yaraları sahiplenip,ona saygı duyduğumuz zaman
ortaya çok daha değerli bir şey çıkıyor.
İnsan yaralarıyla daha değerli,
onları çözmüş haliyle daha değerli.Nedir?
Şey gibi düşün ya hayat bir mücadele diyorum ya her zaman
bir savaş.Aslında savaş yaralarımız her daim olacak.
Bizi değerli yapan,bizi emsalsiz yapan
aynı o Japonların altınla tamir ettiği gibi,
o kırıkları toparlayıp o hale getirdiği gibi,
o son halimiz,yaralardan sonraki olgun ve pişmiş halimiz.
Biraz önce de söyledim
kurban rolünde olmanın güçlü bir tarafı vardır.
Çünkü hayatında olumsuz ne oluyorsa etrafındaki insanlar
ya da geçmişinde sana zarar veren insanlar sorumludur.
Ve kurban rolü bu sebeple senin
sorumluluk alman noktasında seni rahat bırakır.
Çünkü kötü bir şey varsa senden dolayı değildir.Etrafındaki insanlardan kaynaklanıyordur.
Şimdi kurban rolü güçlü
ama seni çözüme itmiyor.Seni o sorunlu noktada
hep o aynı yerde kalmana sebep oluyor.
Eğer ki sen bu geçmişin yükleriyle barışma,
onları nötralize etmek yolundaysan
kurban rolünden çıkıp,hayatının sorumluluğunu almak zorundasın.
Bugün artık bu geldiğin noktada
mutsuzsan
geçmişin travmaları tamam etkili olmuştur.Ama
şu var mutsuzsan bunun sebebi ya da
bunu çözemeyişinin sebebi sensin.Sorumluluğunu al.
Artık o mutluluğu mutsuzluğu sen çözeceksin.Sen getireceksin hayatına.
İnsana en çok zarar veren şeylerden birisi
öfke duygusudur.Özellikle geçmişinde
çok fazla yara olan insanlar geçmişindeki
kendisine hem de çevresindeki insanlara çok fazla
öfke hissederler.Ama öfkenin kaynağını bir keşfetmek lazım.
Öfke çoğu zaman hep ikincil duygudur.
Arka planında ilk olan duygu vardır.
Haksızlığa uğramış olmak,adaletsizlik duygusu gibi vesaire vesaire...
Senin öfkenin kaynağında ne var?
Sen neden öfkeleniyorsun durmadan.Ve şöyle düşünelim öfke böyle bir noktada
diyoruz ya belki bize bunları yaşatan insanı alsak öldüreceğiz,
zarar vereceğiz.Belki intikamımızı alacağız.
Ama ben şunu söyleyeyim sana bugüne kadar
binlerce insanla karşılaştım.İntikamını dolaylı
yoldan,duygusal yoldan almış insanlarla da karşılaştım.
Bana hep şunu söylediler geçici bir rahatlık hissediyorsun evet
ama sonrasında yine aynı sensin,
içindeki yaraya çokta faydası olmuyor intikam duygusunun.
Ee ne olacak peki o zaman?Ben şöyle bir şey söylüyorum
böyle durumlarda.Geçmişindeki o kişiyi
o insanları affetmelisin.Ve
karşımdaki insanın tepkisi bir şoka uğramış oluyor.
'Nasıl yani onu affedeceğim demek mi?'
Şimdi bu öyle bir şey ki zannediyorlar ki insanlar birisini affedince
ona hadi gel bana tekrar aynı şeyi yap izni vermiş gibi.
Ama bu öyle bir şey değil.
Sen öğrendin zaten bu insan sana zarar verdi.
Bu insan sana tekrar da zarar verebilir.Onu hayatına almana gerek yok
affetmen için.Sadece şunu söylüyorsun kafanda
o öfkenin kökeninde şöyle bir durum var.
Sana kötü bir şey yaptı,sana yaptı,senin yüzünden yaptı.
Bu kişisellik çok ağır bir şey.
Ama affettiğin zaman şöyle diyeceksin,herkes
kendi üzerine düşen rolü oynuyor bu hayatta.
Çokta aslında bana özel değil onun yaptığı
başka biri olsaydı belki ona da yapacaktı.
Belki o da geçmişinde travmalar yaşadı,
belki kötü zamanlardan geçiyordu dediğimiz zaman
aslında o üstümüzdeki haksızlığa
uğramışlık,adaletsizliğe uğramışlık hissinden
bir nebze olsun kurtulabiliyoruz.Şimdi böyle bir durumda her daim
kendimize telkin vermemiz lazım o kişiyi affetmek noktasında.
Affettiğin zaman
zihninde seni durmadan tırmalayan o hayaletler ve gölgeler var ya onların gitmesine izin veriyorsun.
Ya da onları zihninden itekliyorsun,kovuyorsun.
O yüzden affetmek önemli ama affetmek tekrar sana zarar vermesine
izin vermek değil kesinlikle.
Suçluluk duygusu insanı en çok yoran şeylerden bir tanesidir.
Geçmişte yaşadıkların noktasında ya da herhangi bir
başka olay bile olabilir.İnsan kendisini
ben yanlış bir insanım,ben büyük hatalar yaptım,benim yüzümden oldu
diye yüz binlerce kez yıllar içinde tekrarlar.
Ve bir şeyi bu kadar fazla tekrarladığın zaman
kendin hakkında.Şöyle bir sonuç ortaya çıkar:
Ben kötü bir insanım,ben hatalı bir insanım,ben yanlış bir insanım.
Beki de ben yalnız bir insanım.Bundan dolayı
insan kötü hisseder.Çok
ağırdır.Sırtında kocaman bir çuval içi taş dolu
böyle hisseder suçluluk duygusu hisseden insanlar.
Bir gün bu konuyu konuşurken bir danışanım çok güzel bir şey söyledi.
O kadar çok hoşuma gitti ki.Kendi geçmişindeki
yaşantıları değerlendirirken.
'Beyhan Bey ben kesinlikle kötü bir insan olarak görmüyorum
kendimi.Evet geçmişimde belki kötü şeyler
olmuş olabilir ama ben şöyle düşünüyorum.Ben zamanında
hata yapmış iyi bir insanım.Kötü şeyler de yapmış olabilirim ama
ben iyi bir insanım.'
Bu sebeple senin de böyle düşünmen bence sana çok iyi hissettirecektir.
Sen de belki geçmişinde hatalar yapmış olabilirsin.
Ama şöyle düşün ne diyeceksin kendine
'Ben iyi bir insanım,ben geçmişte kötü şeyler de yapan
hatalar da yapmış olan iyi bir insanım.'
İnsanız hata yapabiliriz çok doğal değil mi?
Beni dinlediğin için teşekkür ediyorum güzel insan.
Kendine iyi davran.Bu iyi davranmak kısmı bence çok önemli
çünkü sen kendine iyi davranmazsan
kimse sana iyi davranmayacak.O yüzden bir daha söylüyorum.
Kendine çok ama çok iyi davran.
Bu videoyu beğendiysen beğenmeyi,ve youtube kanalıma abone değilsen abone olmayı unutma.
Görüşmek üzere.