Kararların Gerçekten Sana mı Ait?
Hepimiz hayatta bir çok karar vermek zorundayız.
Peki bir gün birisi gelse dese ki sana,
"-Verdiğin kararların tamamı sana mı ait?" Muhtemelen
vereceğin cevap şu olacaktır. "-Tabiki de evet"
Peki durum gerçekten böyle mi? Psikoloji bilimi aksini
iddia ediyor.
Sana bu videoda bir deneyden bahsetmek istiyorum.
1950'li yıllarda Salomon Hesh isimli bir
psikolog bir deney yapmaya karar verir.
Salomon Hesh, bu deneyinde belirli sayıda
kişilerden oluşan gruplar kullanır ve bu gruplara
bir çok kart çifti gösterir. Bu kartlardan
ilkinde 3 tane çizgi vardır. Birincisi kısa,
ikincisi orta, üçüncüsü uzundur.
Diğer karttaysa tek bir çizgi vardır ve bu tek çizginin boyutu
3 tane çizgi olan karttaki çizgilerden birisinin boyuyla
aynıdır. Ve birbirine benzemesin diye,
algılama farkları olmasın diye o aradaki farklar çok
belirgindir. Yani algılamasında herhangi bir sorun
olmayan birisi çok rahatlıkla bu benzer
çizgileri bulabilir. Ve deneklere sorarlar.
Tek çizgi, diğer karttaki 3 çizgiden
hangisiyle aynı boydadır.
Deneyin ayrıntılarına geçmeden önce, senin de bu
deneye katılmanı istiyorum. Şimdi sana 2 tane kart göstereceğim,
ve soruya cevap vermeni isteyeceğim.
Şimdi gördüğün üzere ekrana 2 adet
kart geldi. Birinci kartta tek bir
tane çizgi var. İkinci karttaysa 3 tane çizgi var.
Birinci karttaki çizgi, 3. karttaki
çizgilerden biriyle tamamen aynı boyda.
Sence ikinci karttaki hangi çizgi, birinciyle
aynı boyutta. Burada videoyu durdurup
cevabını yorumlar kısmında verebilirsin.
Evet doğru cevabı bildin. Doğru cevap
C çizgisi. Peki gerçek deneyde
işler bu kadar kolay mı ilerliyor?
Gerçek deney, maalesef bu kadar basit değil.
Ve gerçek deneyde küçücük bir hile var.
Asıl deneyin haricindeki tüm grup üyeleri,
psikolog Hesh'in asistanları... ve ne söyleyecekleri
sorulara nasıl cevap verecekleri baştan belli. Şimdi
deney başladığı zaman
bizim psikolog Hesh'in asistanları cevaplarını
vermeye başlıyorlar. Ve söz hakkı en son
olarak bizim deneye geliyor. İlk başta
bu asistanlar, yani araştırmacının ortakları,
sorulara, bizim deneğin güvenini kazanabilmek için
hep doğru cevaplar vermeye başlıyorlar. Bir kaç sorudan
sonra
bu sefer sorulara çok bariz olmasına rağmen
doğru cevap, yanlış cevap vermeye başlıyorlar.
Denek, sıra kendisine gelene kadar
diğerlerinin söylediği yanlış cevaplardan çok rahatsız olarak
görünüyor. Ama sıra kendisine geldiği zaman
yanlış cevabı o da tekrar ediyor.
Doğru cevap bu kadar barizken, o da
yanlış cevap veren diğer bütün grup üyelerine uyuyor.
Deneye
katılanların %35'i gruba uyum göstererek,
yanlış cevabı tekrarlıyor. Yani bu şu demek
Doğru bildiğin halde,
grubun baskısına maruz kalmamak için
yanlış cevabı sen de tekrarlıyorsun.
Bence bu çok çarpıcı bir sonuç. Ve bu
bir deney ortamında olacak bir şey değil, gerçek hayatta
çok fazla örneğini yaşıyoruz bunun. Mesela
lokantaya arkadaşlarınla gittin, lokantanın yemeklerini çok fazla bilmiyorsun.
Ve siparişi en son sen vereceksin.
Arkadaşların sırayla siparişlerini vermeye başlıyor,
Ve sen en son siparişini verirken muhtemelen
onların verdiği siparişlerden etkileniyorsun.Ya da
etrafındaki herkes bir kitabı
çok övüyor. Ya sen şu kitabı okumadın mı?
Ve sen okuduğun zaman kitabı hiç sevmiyorsun, ama
fikrini belirtmekte zorlanıyorsun, bu kitap hiçbir şeye benzemiyor.
Ya da Starbucks'ta herkes diyor ki
Starbucks'ın kahveleri şöyle güzel, böyle güzel, gidiyorsun
tadını hiçbir şeye benzetemiyorsun. Ama diyorsun ki Starbucks'ta
kahve içtim, çok güzel di tadı. Aksini düşündüğün halde.
Ve bu günlük basit olaylar bazen
çok daha büyük olaylarda da, buna benzer şeyler
yaşayabiliyoruz. Sana bu konuda bir film önereceğim.
Twelve Angry Man isimli bir film (12 Kızgın Adam) biraz
sıkıcı gelebilir, bir odada geçiyor çünkü siyah beyaz
ve eski bir film. Ama eğer bu deneyden etkilendiysen
bu filmi de çok seveceksin. Sana çok fazla ufuk açacaktır.
Pekala sanırım hepimiz,
burda birinci dereceden bir cinayet
davası için bulunduğumuzun
farkındayız.
Ve sanığı suçlu bulacak olursak
onu elektrikli sandalyeye göndermiş
olacağız. Herhalde bunun farkındayız. Bence hemen bunu oylayalım.
Peki oy vermek istemeyen var mı?
Bu bana uyar.
Pekala o halde
oylama 12'ye karşı 0
olmalı unutmayın. Beni dinlediğin için çok
teşekkür ederim. Eğer bu videoyu beğendiysen psikoloji tv youtube
kanalına abone olmayı ve videoyu paylaşmayı unutma. Kendine çok
iyi bak görüşmek üzere...