Kaygı ve Endişelerin Gizli Sebebi
Şu hayatta bir şeye kızmamak gibi bir şansımız yok
In our lives, we don't really have the chance to stay calm in every situation.
Dans la vie, nous ne pouvons nous empêcher de nous énerver...
Hepimizi kızdıran sinirlendiren olaylar oluyor.
It is a fact that there are always somethings that will annoy you.
Il y des événements qui nous énervent tous
Bazı insanlar kendini kızdıran olaylara ya da canını sıkan olaylara karşı tepkilerini ifade edebiliyorlar.
Some people can express their negative reactions to the events that bother them.
Certaines personnes arrivent à extérioriser facilement ce sentiment
Ama bir tür insan var ki o insan kendisini kızdırsa da başkaları,
But there is a kind of person who can't show his anger
tandis que d'autres préfèrent garder tout pour eux
Canını sıksa da bunu onları kırmak korkusuyla ortaya koyamıyor
even though it bothers him, because he is afraid of upsetting people.
avec la crainte de blesser les personnes qui les entourent.
Ve o an için onu halının altına süpürüyor.
And for the moment he stifles it.
Ils agissent comme si de rien n'était
Sonrasında zannediyoruz ki "evet ben onu görmezden geldim, o problem halloldu"
We think afterwards, "yes I got over it,, that problem is solved"
et croient avoir résolu le problème en l'ignorant
Ama bu halının altına süpürdüğümüz şeyler birike birike
But the things we have stifled will accumulate and
mais tous ces soucis acumulés
Başka zamanlarda başka problemlere neden oluyor.
Cause other problems other times.
causent de plus grands soucis par la suite
Bazen bir panik atakla, bazen bir takıntıyla, bazen bir fobiyle
Sometimes with a panic attack, sometimes with an obsession, sometimes with a phobia
cela se traduit par des crises de paniques, des "tocs" ou des phobies
Ya da çoğu zaman hissettiğimiz şuramıza bastıran bir endişe, kaygı hissiyle bu ortaya çıkıyor.
Or it often springs as worries, anxiety, that we feel in our hearts.
ou encore par un sentiment de mal-être permanent.
Ama işin enteresan tarafı şu; bunu hissettiğimiz zaman
But the interesting thing is, when we feel it
Mais ce qui est intéressant : lorsque nous ressentons ces sentiments.
Mesela panik duygusunu çok yoğun yaşıyoruz bir ölüm korkusu var..
For example, we live a very intense panic sense of fear of death.
Par exemples la panique, la peur de la mort
Hastalanacağımızı düşünüyoruz, kalp krizi geçireceğimizi düşünüyoruz ya da sebepsiz bir iç sıkıntısı yaşıyoruz..
We're thinking about getting sick, we're going to have a heart attack, or we're experiencing a heartache for no reason.
nous croyons être malade, avoir une crise cardiaque ou alors nous avons juste un mauvais pré-sentiment
Hiç bir zaman aslında halının altına süpürdüğümüz olaylarla bağlantılı olduğunu düşünmüyoruz.
We never think that it is actually connected to events that were stifled by us before.
Et nous faisons jamais le lien entre ces ressentis et les événements que nous avons refoulé auparavant
Ne oluyor? Ortada sanki hiç bir şey yokmuş da biz kaygılanıyormuşuz gibi bir durum ortaya çıkıyor.
Then what happens? There is nothing actually happening, but we are having anxiety about something.
Nous avons alors l'impression de nous inquiété sans raison
Bana kaygı, panik atak, sebepsiz iç sıkıntısı, bazen de takıntı sebebiyle gelen insanlara soruyorum
I'm asking people who come to me because of anxiety, panic attacks, unreasonable inner troubles, sometimes obsession
J'interroge mes patients se plaignant de mal-être, de crises d'angoisses et de tocs
Diyorum ki "Hayatında seni üzen, etkileyen bir problem var mı ?"
I say, "Is there a problem that affects you in your life?"
sur un événement qui aurait pu marqué leurs vies.
Bu soruyu sorduğum insanların çok büyük bir kısmı şu cevabı veriyor bana:
A very large part of the people I ask this question give me the following answer:
Une grande majorité me notifient très facilement
"Ya hocam bu problem haricinde hayatımdaki her şey dört dörtlük."
"Everything except this problem is alright in my life."
un problème bien précis et disent n'avoir rien d'autres qui les angoissent
Ama ben buna inanmıyorum genelde. Biraz daha konuştuğumuzda, daha detaya indiğimizde
But I do not believe that in general. When we talk a little more, we go further
Mais personnellement, je ne suis pas très d'accord avec cela et lorsque que je creuse leurs vies
Her zaman karşımıza o kişiyi ciddi anlamda etkileyen bir problem çıkıyor.
Every time we can see a problem that seriously affects that person.
Je retrouve des problèmes qui leur paraient inoffensifs mais qui, en réalité, les influencent beaucoup
Peki soruyorum sonrasında ya böyle bir problemin var acaba bu seni etkilemiyor mu ?
Then I ask, "well, you have this problem, but you don't think it affects you?"
Et je leur demande si ce "petit" problème dont ils se soucient pas, ne les affectent pas
"Onunla hiç bağlantısı olduğunu düşünmüyorum" diyor çoğu insan.
"I do not think it has any connection with it," say most people.
Ils me répondent très souvent ne voir aucun lien entre ce "petit" problème et leur mal-être
Ben bu duruma hayatımızdaki, yanı başımızdaki fil diyorum.
I call this the "elephant" near us in our lives.
Moi je nomme ce phénomène "l'éléphant de notre chevet" (=les problèmes réfoulés)
Bazen problem gözümüzün önünde oluyor ama
Sometimes the problem is just in front of us
c-à-d que très souvent le problème est là, posé devant nos yeux
o bağlantıyı kuramıyoruz
But we cannot understand the connection.
mais nous avons du mal à comprendre que c'est cela qui nous impacte et qui est la cause principale
Çünkü kaygı yaşayan insanların çok büyük bir kısmı bana göre kibar insanlar, ince insanlar
Because a very large part of the people who live with anxiety are gentle people, nice people
Souvent les personnes mal à l'aise, préoccupés sont beaucoup trop polis et courtois
olması gerektiğinden daha kibar insanlar.
more polite people than they should be.
ils en font même plus que ce qu'il faut réellement
Sorunlarını, etrafındaki insanlarla ilgili sorunları paylaşmak istemiyorlar.
They do not want to share their problems with people around them.
Ils évitent de partager leurs soucis avec les autres
Onları kırmak istemiyorlar ya da onları dertleriyle sıkmak istemiyorlar.
They do not want to upset them, or they do not want to bother them with their problems.
afin de ne pas les blesser ou les déranger
Öfkelenmekten korkuyorlar. Ve ne oluyor,
They are afraid of being angry. And then what happens?
ils ont peur de s'énerver
O sanki hayatın bir parçası -o hayatımızdaki fil-
It is a part of life -it's the elephant in our lives-
Et nous acceptons donc de vivre avec cet "éléphant" qui nous encombre
Onu hiç görmüyoruz ama bu insan yapısına, insan psikolojisine uygun olmadığı için,
We do not see it at all, but because it is not okay for human psychology,
sans réellement savoir qu'il est là, mais comme sa présence devient lourde
O fil hayatımızı ve psikolojimizi etkilemeye devam ediyor.
That elephant keeps on affecting our lives and our psychology.
cet "éléphant" continue a nuire
Sonrasında ortaya kaygı bozukluğu, panik atak, takıntılar gibi problemler ortaya çıkıyor.
Later, problems such as anxiety disorder, panic attacks, obsessions spring.
et à créer un sentiment de préoccupation, de panique et des troubles du comportement
Bu gizli kalmış duygular, gizli kalmış gibi görünse de bizi arka planda etkilemeye devam eder.
These hidden feelings seem to be hidden, but continue to affect us in the background.
Donc même si nous croyons avoir réussi à surpasser ces soucis, présent dans les coulisses, ils nous affectent toujours
Sana bir danışanımdan bahsetmek istiyorum
I want to talk to you about one of my patients
Je veux vous faire part d'une de mes consultations
Bana panik atak şikayetiyle gelen erkek bir danışan
A male patient who came to me about a panic attack
J'avais un patient qui se plaignait de crise de panique
Bu danışan biraz önce bahsettiğim gibi
This patient i have just mentioned
Panik atağından başka yaşadığı hiç bir problem olmadığını,
said there is no other problems he was dealing other than panic attacks,
et il disait n'avoir aucun autre soucis que ces crises
Hayatının dört dörtlük olduğunu söyledi.
his life was all okay!
Sonra detaylı konuştuğumuzda 2 sene önce babasını kaybettiğini, babasını çok sevdiğini,
Then we entered into details he said 2 years ago he lost his father, he loved his father very much,
Nous avons donc fait une analyse : son père était mort il y a 2 ans et il l'aimait beaucoup
ama enteresan bir şekilde babasını kaybettikten sonra hiç üzülmediğini,
but after he lost his father, in an interesting way,
mais disait ne pas avoir été triste à sa mort
hiç ağlamadığını, hiç yas tutmadığını söyledi.
he never cried, never grieved.
il n'avait ni pleuré, ni fait de deuil
Sonra biraz daha o gizli kalmış duygulara temas ettiğimizde
Then when we could reach those hidden feelings
Après une analyse plus approfondie de ces sentiments refoulés,
orda kocaman, bekleyen bir tümör gibi bir yas duygusunun,
we discovered that there is a mourning feeling like a huge, waiting tumor,
nous avons retrouvé un sentiment de deuil qui se cachait en lui
bir hüzün duygusunun olduğunu keşfettik.
it was a feeling of sadness.
Ve ona temas ettikçe gecikmiş de olsa
And even though it was a little late after all, we kept on contacting those hidden feelings
Et lorsque nous avons essayé d'extériorisé ce sentiment,
Kişi bu duygusunu yaşayınca, hüznünü yaşayınca yasını tutunca,
When he actually felt this feeling, the real sadness,
qu'il a vécu son deuil et sa tristesse,
ortadaki o panik atak sorunu yavaş yavaş ortadan kalktı.
The panic attack problem was slowly coming to an end.
ses crises de paniques se sont estompées au fur et à mesure
Peki bu kadar büyük olaylar yaşamasına rağmen kişi
Despite all these great events,
Alors comment cela se fait-il que malgré que nous vivons de grands événements,
Neden bu olayları ve hayatına olan etkileri görmezden gelme eğilimindedir?
Why would he tend to ignore these events and the impact on their lives?
nous n'arrivons pas à comprendre leurs impacts sur nos vies ?
Ben buna zihnimizde yer alan bazı zararlı inançların sebep olduğunu düşünüyorum.
I think this is caused by some harmful beliefs in our minds.
Je pense que cela est du à certaines mauvaises croyances que nous avons
Ne peki bu zararlı inançlar?
What are these harmful beliefs?
Que sont ce croyances ?
İlk başta diğer insanları memnuniyet etme gayreti.
At first, the effort to please other people.
Tout d'abord, nous essayons de satisfaire les gens qui nous entourent
Diğer insanları memnun etme çabasında olan insanlar kendi kişilikleri pahasına da olsa, kendi düşünceleri pahasına da olsa
People who are trying to please other people
En général, nous allons nous effacer (personnalité et opinion) devant ces gens
"Aman diğer insanlar memnun olsun da benim ne düşündüğüm önemli değil" diye düşünür.
will think "Well, the important thing is satisfacting other people, it does not matter what I feel."
Nous allons choisir sa satisfaction à la nôtre.
E böyle olunca ne olur ? Kişi yaşadığı sorunları yine halının altına süpürür.
What happens if is so? The person stifles the problems again.
Nous allons donc encore un fois refoulé nos problèmes.
Bir diğer şey ise öfke duygusu ile olan ilişki.
The other thing is the relationship with anger sentiment.
Un autre point important : notre lien avec la colère
Eğer öfkeyi tehlikeli zararlı bir duygu olarak görüyorsan
If you see anger as a dangerous harmful feeling
si nous la voyons comme un sentiment dangereux et nocif,
Muhtemelen öfkeni ifade etmekten özellikle kaçınıyor olacaksındır.
You'll probably be avoid yourself from expressing anger.
nous allons éviter d'exprimer ce sentiment.
Birisi seni sinirlendirse kızdırsa dahi sen ona kibarlıkla cevap verip,
Even if someone pisses you off, you give him an answer politely,
Même si quelqu'un nous énerve beaucoup, nous allons lui répondre avec politesse
olması gerekenin bu olduğunu kendine telkin edip duracaksın
ant you'll make yourself believe that it is the way things should be.
et allons nous convaincre que c'est la bonne attitude à opter.
Ben şöyle düşünüyorum öfkenin aşırı ifadesi bir problem olduğu gibi
I think that over-expressing anger is a problem but
Moi je pense que l'expression exagérée de la colère est bien un soucis
öfkenin hiç ifade edilmemesi de bir problemdir.
It is also a problem that the anger is never expressed.
mais le fait de ne pas du tout l'exprimer en est un autre.
Düşünce yapımızdaki bir diğer zararlı inançsa anlaşmazlık yaşama korkusudur.
The other harmful thing in our mind is the fear of division.
Un autre soucis que nous rencontrons est la peur d'avoir des conflits
Sanki herkesle iyi geçinmek zorunda gibiyizdir. herkes bizi sevmeli, herkes bizi onaylamalı..
It's like we have to get well with everyone. Everyone should love us, everybody has to approve us ..
comme si nous avons l'obligation de bien s'entendre avec tout le monde.
Böyle olunca ufacık bir gerilim bile bizi gerer ve bunu halının altına süpürme eğiliminde oluruz.
When we feel that way, any little negative situation about it will disturb us and we'll tend to stifle it.
Dans ce cas de figure, même une simple tension peut nous paniquer énormément et nous pousser à refouler notre soucis.
Bir diğer şey ise duygusal mükemmeliyetçilik.
Another thing is emotional perfectionism.
Un autre point d'analyse est le "perfectionnisme sentimentale"
Sanki içimizde öyle bir şey vardır ki her an neşeli olmalıyız, her an mutlu olmalıyız,
It's like there's something inside tells us that we should be happy in every moment,
Nous nous sentons dans l'obligation d'être toujours de bonne humeur,
böyle gülücükler dağıtmalıyız her an. Kötü bir şey hissetmemeliyiz.
We should not feel anything bad.
de sourire à tous le monde, d'avoir aucun sentiment négatif.
Bu bizim başarısızlığımız olabilir her zaman mutlu olmak zorundaymışız gibi hissederiz.
It feels like we always have to be happy.
Cela peut représenter un échec pour nous.
Bu sebeple ortaya çıkan bir durum olduğu zaman -olumsuz bi durum-
When a situation arises for this reason - a negative situation -
Nous nous sentons donc dans l'obligation de refouler ou ignorer les mauvais événements qui nous touchent .
bunu yine görmezden gelme eğilimindeyiz.
we tend to ignore it again.
Bazen ise bu duyguları yok sayma eğilimindeyiz.
Sometimes we tend to ignore these feelings.
olumsuz ya da olumlu ortada bir şey olmaması lazım
there must be nothing negative or positive
Que ce soit un événement positif ou négatif,
her şey bizim kontrolumuz altında ve hiç sorun çıkarmaması lazım bu da yine ortada bir sorunu kabullenmemizi zorlaştırır.
everything must be under our control and should not cause any problems, which makes it difficult for us to deal with a problem again.
nous avons le besoin de pouvoir tout contrôler et cela nous empêche d'accepter nos problèmes.
Bu düşünce yapısı sebebiyle kendini üzgün hissettiğin bir zaman diliminde
Because of this mentality, when you feel sad
à cause de ce fonctionnement, tous les moments où nous nous sentons tristes,
sorunu otomatikmen zihninden uzaklaştırırsın.
you automatically get the problem out of your mind.
nous allons nous éloigné des problèmes.
Ve sorunu zihninden uzaklaştırdığın anda ortaya kaygı çıkar. Kaygı hayatını o an için cehenneme çevirebilir.
And when it goes away from your mind, you'll feel anxiety another time. Your anxiety can turn your life into hell.
Et à ce moment va s'installer le sentiment d'angoisse qui va transformer notre vie en un réel enfer
ve kaygıdan başka gözün hiç bir şeyi görmez.
And you'll feel nothing but anxiety...
et nous restons enfermer dans ce sentiment.
Ve arada ki o bağlantıyı zihninden uzaklaştırdığın an asıl sorunu, kaybetmiş olursun.
And the moment you repel the real feeling , you'll be losing the real problem.
C'est au moment où vous éloignez ce lien "éléphant/soucis" de votre esprit que vous allez perdre !
Ve ortada sadece kaygıyla baş başa kalırsın.
And you'll be alone together with your anxiety.
et vous retrouver face à l'angoisse et la préoccupation.
Bu anlattıklarım sana tanıdık geliyorsa muhtemelen senin de hayatında fark etmediğin kocaman bir fil var demektir.
If this sounds familiar to you, it probably means you have a huge elephant in your life that you do not notice.
Si ce que je raconte vous semble familier, alors vous avez probablement un "éléphant" que vous ne remarquez pas dans votre vie.
ve bu fil o gizlediğin, o görmezden geldiğin duyguları temsil ediyordur.
and this elephant represents the feelings that you have hidden from that ignorance.
Et il représente donc tous les sentiments que nous cachons en nous
Peki böyle bir sorun yaşıyorsan ne yapman gerekir ?
What do you need to do if you are having such a problem?
Que devez-vous alors faire dans ce cas ?
İlk olarak detaylı bir araştırma yapmamız lazım
First we need to do a detailed research
Tout d'abord, il faut faire une recherche détaillée
Hayatımızda bizi gerçekten ne etkiliyor, bize olumsuz hissettiren şeyler nedir?
What really influences us in our lives, what makes us feel negative?
Qu'est-ce qui nous influence/attriste vraiment dans notre vie ?
Bunu sorduğumuz zaman , biraz basitmiş gibi geliyor ama bu detaylı bir çalışma istiyor.
When we ask this, it sounds a bit simple, but we need a detailed study.
Même si la question semble simple, essayer d'y répondre est assez difficile.
Çünkü bazı insanlar içinde fırtınalar kopsa dahi bu fırtınaların farkına varamıyor.
Because some people are not aware of these storms even if the storms are breaking out.
Car certaines personnes ne se rendent pas tout de suite compte des tourmentes qu'ils vivent
Ben şöyle bir yöntem önerebilirim: hayatımızdaki insanların bir listesini çıkartmak.
I suggest a method like this: to make a list of people in our lives.
Je propose la méthode suivante : faites une liste des personnes autour de nous...
Bize uzak olan, yakın olan, iş hayatımızdaki, aile hayatımızdaki, duygusal hayatımızdaki insanların bir listesini çıkartmak.
To get a list of people who are far from us, those close to us, in our business life, our family life, our emotional lives.
qu'ils soient proches, éloignés, de notre vie professionnelle ou privée...
Ve o insanlarla ne gibi problemlerimiz oluyor, ya da oldu geçmişte? buna benzer şeylerin bir listesini çıkartmak.
And what sort of problems do we have with those people, or what happened in the past? to make a list of things like this.
et essayer de lister les problèmes que l'on a eut avec ces gens.
Eğer bunları yazarken yazdığımız şeylerden, olaylardan birisi bizi etkiliyorsa ya da kötü hissettiriyorsa
If one of those things we wrote makes us feel bad when we are writing it,
Si lors de cet exercice vous vous sentez mal ou triste en évoquant un événement précis,
Muhtemelen oraya bir şantiye kurmamız gerekiyor ve orada bir kazı yapmamız lazım.
We probably need to build a construction site there and we need to do an excavation there.
il faut alors se pencher sur celui-ci et l'analyser..
Çıkan duyguyu yakaladığımız anda, evet ortada bir problem var demektir.
If we catch the emotion, then yes, there is a problem.
Si l'on arrive à mettre en évidence les émotions ressenties, c'est qu'il y a un problème
İlk adım bu yaşadığımız o gizli kalmış duyguları keşfetmek. Peki 2. adım ne?
The first step is to discover those hidden feelings that we live. What's the second step?
La première étape permet de découvrir les sentiments enterrés et quant est-il de la seconde ?
Şunu söyleyebilirim ki içimizdeki olumlu-olumsuz duyguları ifade etmek insan psikolojisi için en önemli şeylerden bir tanesi.
I can say that expressing the positive and negative feelings within us is one of the most important things for human psychology.
Il faut préciser que l'expression des sentiments est une chose primordiale pour l'être humain
Ne olursa olsun eğer olumsuz bir duygu da olsa içimizdeki, o duyguyu muhattabına iletmemiz lazım.
Whatever it is, if there is a negative feeling, we need to convey that emotion inside.
Quoiqu'il en soit, même si nous ressentons une chose négative, il faut l'extérioriser
İletmemiz lazım ki en azından dışarıya aktaralım o fili ve temsil ettiği duyguları.
We need to covey, to at least embody in the elephant and the feelings it symbolizes.
Il faut le faire afin de mettre en évidence l'existence de ce poids.
Bundan sonraki şeye de baktığımız zaman anksiyetenin -yani kaygının- yavaş yavaş azaldığını göreceğiz.
When we look at the next thing, we will see that the anxiety is slowly diminishing.
Grâce à cette façon de faire, nous allons voir une diminution de l'anxiété
Peki sonra tekrar kaygı yaşamayacak mıyız ? Yaşayacağız. ama şöyle bir avantaj var bu durumda,
So will we live anxiety again? We're gonna live. but there is an advantage in this situation,
Bien sûr que nous allons avoir d'autres soucis tout au long de notre vie,
Kaygı aslında bizim alarmımız. eğer kendimizi kaygılı hissediyorsak, kötü hissediyorsak,
Anxiety is actually our alarm. If we feel worried, if we feel bad,
mais la préoccupation, l'angoisse et notre sonnette d'alarme qui nous avertit que nous devons reprendre en main le contrôle de notre vie
Evet orada alarm çalmaya başlıyor:
Yes, the alarm is starting to ring there:
"Hayatında bir problem var ve kontrol et!"
"There's a problem in your life and control it!"
qui nous avertit que nous devons reprendre en main le contrôle de notre vie !
Tekrar aynı yöntemle, aynı sıralamayla o problemi keşfedip duygularımızı ifade edebiliriz
With the same method again, we can discover the problem and express our feelings in the same order
Grâce à cette méthode, nous pouvons découvrir nos réels problèmes et exprimer nos sentiments !
Gizli kalmış duygularla söyleyeceğim şeyler şimdilik bu kadar.
That's all I have to say about secret feelings.
C'était tous ce que j'avais à dire à propos des sentiments refoulés.
Peki sen bu konu da neler yaşıyorsun neler düşünüyorsun ?
So what do you think about this situation, do you experience it?
Et vous ? Que pensez-vous à ce propos ?
Bunları yorumlar kısmında belirtebilirsin.
You can TELL them in the comments.
Vous pouvez partager votre opinion dans les commentaires !
Bu videoyu beğenmeyi ve PSİKOLOJİ TV Youtube kanalına abone olmayı unutma
Do not forget to like this video and do not forget to subscribe to PSİKOLOJİ TV Youtube channel
N'oubliez pas de liker cette vidéo et de vous abonnez à cette chaîne.
Kendine çok iyi bak görüşmek üzere.
Take good care of yourself, see you.
Prenez soin de vous, aurevoir