×

我们使用 cookie 帮助改善 LingQ。通过浏览本网站,表示你同意我们的 cookie 政策.

image

Anne of Green Gables, 3. Bölüm B

3. Bölüm B

Sonraki gün, öğle vaktinde çocukların bazıları çiftçinin tarlasında oynuyorlardı, bunun sonucunda da öğleden sonra okula biraz geç kaldılar. Anne, erkek çocuklarla aynı anda, öğretmenden sonra sınıfa girdi.

Bay Phillips 'Geç geldin, Anne' dedi. 'Bugün Diana ile oturmanı istemiyorum. Erkek çocuklarla bir arada olmaktan hoşlandığını biliyorum, bu nedenle git ve Gilbert'le otur.

Anne'nin suratı bembeyaz oldu. 'Bu doğru olamaz' diye düşündü. Bay Phillips 'Beni anlıyor musun, Anne?' dedi.

Anne 'Evet anlıyorum efendim.' diyerek Gilbert'in sırasına doğru yürüdü. Oturdu ve başını masaya koyarak elleriyle üzerini kapattı.

Kendine 'Bu son' dedi. 'Tek geç kalan kişi ben değildim. Ayrıca beni oturmam için Gilbert Blythe'nin yanına gönderdi!'

Günün geri kalanı Anne için oldukça uzundu. Çıkış saati geldiğinde, Diana'nın yanında bulunan kendi sırasına gitti ve tüm kitaplarını ve kalemlerini de yanına aldı.

Diana 'Bu ne demek oluyor Anne?' diye sordu.

Anne kararlılıkla 'Okula geri gelmiyorum' diye yanıtladı.

'Ah! Ama Anne... gelecek hafta yeni bir kitap okuyacağız... ve Pazartesi günü yeni bir oyun oynayacağız,... ve harika olacak! Sen bu fırsatın kaçmasına izin veriyorsun!'

Ancak Anne ilgisizdi. Anne sadece üzgün olduğunu söyledi.

Akşam Marilla, Rachel'in evine koştu ve 'Rachel, yardımına ihtiyacım var! Anne okula gitmemeye karar verdiğini söyledi. Ona ne söylemeliyim?' diye tavsiye istedi.

Bayan Lynde, Anne'in okulda sorunları olduğunu zaten biliyordu ve insanların ondan yardım istemesi hoşuna gidiyordu. Gülümsedi ve sakince oturdu.

'Benim on tane çocuğum var, bu nedenle onlar hakkında her şeyi biliyorum.' Dedi. Anne'in bir süre evde kalmasına izin ver. Hiç şüphem yok ki, kısa süre içerisinde okula gitmek isteyecek.'

Bu yüzden, Anne evde kaldı ve akşamları yalnızca Diana'yı gördü. Oldukça duygusal bir kızdı. Gilbert Blythe'den nefret ederken Diana'yı çok seviyordu.

Bir akşam, Marilla, Anne'i mutfakta ağlarken buldu. Şaşırmış bir şekilde 'Sorun ne çocuk?' diye sordu.

Anne 'Diana'yı çok seviyorum.' dedi. 'Onsuz yaşamam mümkün değil, Marilla! Ancak ya evlenirse? Onun müstakbel kocasından nefret ediyorum! Onu kilisede gelinlik içerisinde hayal edebiliyorum... ve sonra gidecek! Bir daha Diana'yı göremeyeceğim!'

Marilla gülmemek için kendisini zor tutuyordu. Ne kadar garip, komik bir çocuktu bu böyle! Marilla, Anne'ye kahkaha atmamak için zorlanıyordu, ancak yapamadı.

'Ne kadar hayalperest olduğuna inanamıyorum!' diye bağırdı ve güldükçe güldü.

Bayan Lynde haklıydı. Birkaç gün sonra, Anne okula geri dönmeye karar vermişti. Herkes onu tekrar gördüğü için mutluydu, ancak Gilbert Blythe ile konuşmadı.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

3. Bölüm B 3. abschnitt B 3. Τμήμα Β 3\. Part B 3. Sección B 3. section B 3. Sezione B 3. Sectie B 3. secção B 3. Раздел B 3. Avsnitt B 3. розділ Б 3.乙部分 3.乙部分

Sonraki gün, öğle vaktinde çocukların bazıları çiftçinin tarlasında oynuyorlardı, bunun sonucunda da öğleden sonra okula biraz geç kaldılar. ||||||des Bauern||||||||||| the next||noon|at noon|the children|some|the farmer's|in the field|were playing|this|as a result||afternoon|afternoon||a little||were late في ظهر اليوم التالي ، كان بعض الأطفال يلعبون في حقل المزارع ، ونتيجة لذلك تأخروا قليلاً عن الذهاب إلى المدرسة في فترة ما بعد الظهر. Am nächsten Tag, mittags, spielten einige der Kinder auf dem Feld des Bauern, wodurch sie am Nachmittag etwas zu spät zur Schule kamen. The next day, at noon, some of the children were playing in the farmer's field, so they were a little late for school in the afternoon. Le lendemain, à l'heure du déjeuner, certains enfants jouaient dans le champ du fermier, si bien qu'ils sont arrivés un peu en retard à l'école l'après-midi. На следующий день во время обеда некоторые дети играли на фермерском поле, поэтому после обеда они немного опоздали в школу. Anne, erkek çocuklarla aynı anda, öğretmenden sonra sınıfa girdi. |boy|with the boys|same|time|from the teacher|after|classroom|entered دخلت الأم الفصل في نفس الوقت مع الأولاد ، بعد المعلم. Die Mutter betrat das Klassenzimmer zur gleichen Zeit wie die Jungen, nach dem Lehrer. The mother entered the classroom at the same time as the boys, after the teacher. La mère est entrée dans la classe en même temps que les garçons, après l'enseignant. Мать вошла в класс одновременно с мальчиками, после учителя.

Bay Phillips 'Geç geldin, Anne' dedi. ||spät||| |||you came|| »Du bist spät dran, Mutter«, sagte Mr. Phillips. Mr. Phillips said, 'You're late, Mother. M. Phillips a dit : "Tu es en retard, maman. Мистер Филлипс сказал: "Ты опоздала, мама. 'Bugün Diana ile oturmanı istemiyorum. |||sitzen| today|Diana||"your sitting"|I don't want - لا أريدك أن تجلس مع ديانا اليوم. „Ich möchte nicht, dass du heute bei Diana sitzt. 'I don't want you to sit with Diana today. Je ne veux pas que tu t'assoies avec Diana aujourd'hui. Я не хочу, чтобы ты сегодня сидела с Дианой. Erkek çocuklarla bir arada olmaktan hoşlandığını biliyorum, bu nedenle git ve Gilbert'le otur. |||zusammen|sein|||||||| the boy||in|together with|being|likes being with|I know||"because of this"|||with Gilbert|sit أعلم أنك تحب التواجد حول الأولاد ، لذا اجلس مع جيلبرت. Ich weiß, dass du gerne mit Jungs zusammen bist, also setz dich zu Gilbert. I know you like being with boys, so go and sit with Gilbert. Je sais que tu aimes être avec les garçons, alors va t'asseoir avec Gilbert. Я знаю, что тебе нравится быть с мальчиками, так что иди и посиди с Гилбертом.

Anne'nin suratı bembeyaz oldu. |her face|pure white|was تحول وجه آن إلى الأبيض. Annes Gesicht wurde weiß. Anne's face turned white. Le visage d'Anne est devenu blanc. Лицо Анны побелело. 'Bu doğru olamaz' diye düşündü. |true|can’t|| 'Das kann nicht wahr sein', dachte er. 'This cannot be true,' he thought. Ce n'est pas possible, se dit-il. Этого не может быть, - подумал он. Bay Phillips 'Beni anlıyor musun, Anne?' |||"understand"|| Mr. Phillips sagte: ‚Verstehst du mich, Mutter?' Mr. Phillips said, 'Do you understand me, Mom? M. Phillips a dit : "Tu me comprends, maman ? Мистер Филлипс сказал: "Ты меня понимаешь, мама? dedi.

Anne 'Evet anlıyorum efendim.' ||"I understand"|sir Die Mutter sagte: ‚Ja, ich verstehe, Sir.' The mother said, 'Yes, I understand, ma'am. Maman a dit : "Oui, je comprends, monsieur. Мама ответила: "Да, я понимаю, сэр. diyerek Gilbert'in sırasına doğru yürüdü. ||Reihe|in Richtung| saying|Gilbert's|to his desk||walked قال وهو يمشي إلى مكتب جيلبرت. sagte er und ging zu Gilberts Schreibtisch. and walked over to Gilbert's desk. et se dirige vers le bureau de Gilbert. и подошел к столу Гилберта. Oturdu ve başını masaya koyarak elleriyle üzerini kapattı. ||||legte|||bedeckte sat down||his head|on the table|placing down|with his hands|covered it|covered it جلس ووضع رأسه على الطاولة مغطى بيديه. Er setzte sich hin, legte seinen Kopf auf den Tisch und bedeckte ihn mit den Händen. He sat down and put his head on the table, covering himself with his hands. Il s'est assis, a posé sa tête sur la table et l'a couverte de ses mains. Он сел, положил голову на стол и закрыл ее руками.

Kendine 'Bu son' dedi. to yourself||end| قال لنفسه "هذه هي النهاية". Er sagte zu sich selbst: "Das ist das Ende. 'This is the end,' he said to himself. Il s'est dit : "C'est la fin. Он сказал себе: "Это конец. 'Tek geç kalan kişi ben değildim. only|passing|left behind|person|I|was not لم أكن أنا الوحيد الذي تأخر. Ich war nicht der Einzige, der sich verspätet hat. 'I wasn't the only one late. Je n'étais pas le seul à être en retard. Я не единственный, кто опоздал. Ayrıca beni oturmam için Gilbert Blythe'nin yanına gönderdi!' ||sitzen|||Blythe||geschickt "Also"|me|to sit|to sit|Gilbert|Gilbert Blythe's|next to|"sent" كما أرسلني للجلوس بجانب جيلبرت بليث! Und er hat mich neben Gilbert Blythe sitzen lassen!' He also sent me to sit next to Gilbert Blythe!' Et il m'a envoyé m'asseoir à côté de Gilbert Blythe". И он отправил меня сидеть рядом с Гилбертом Блайтом!

Günün geri kalanı Anne için oldukça uzundu. ||||||lang The day’s|rest of|the rest||for|quite|was long كانت بقية اليوم طويلة جدًا بالنسبة إلى آن. Der Rest des Tages war zu lang für Anne. The rest of the day was pretty long for Anne. Le reste de la journée a été trop long pour Anne. Çıkış saati geldiğinde, Diana'nın yanında bulunan kendi sırasına gitti ve tüm kitaplarını ve kalemlerini de yanına aldı. Ausgang|||||||||||||||| exit|time|"when it arrived"|Diana's|next to|"next to"|her own|her desk|went||all|her books||her pens|also|with her|took عندما حان وقت المغادرة ، ذهب إلى مكتبه بجوار ديانا وأخذ معه جميع كتبه وأقلامه. Als es Zeit war zu gehen, ging sie zu ihrem Schreibtisch neben dem von Diana und nahm alle ihre Bücher und Stifte mit. When it was time to leave, he went to his desk next to Diana and took all his books and pens with him. Au moment de partir, elle se rend à son bureau, à côté de celui de Diana, et emporte tous ses livres et ses stylos.

Diana 'Bu ne demek oluyor Anne?' |this|what|means|does it mean|Mom ديانا "ماذا يعني هذا يا أمي؟" Diana fragte: "Was soll das heißen, Mama? Diana 'What does that mean, Mother?' Diana a dit : "Qu'est-ce que ça veut dire, maman ? Диана спросила: "Что это значит, мама? diye sordu. |asked fragte er. asked.

Anne kararlılıkla 'Okula geri gelmiyorum' diye yanıtladı. |entschlossen|||komme nicht|| |with determination|to school|back|I am not coming||replied Ich komme nicht zurück in die Schule", antwortete die Mutter entschlossen. 'I'm not coming back to school,' the mother replied resolutely. Je ne reviendrai pas à l'école", répond la mère avec détermination. Я не вернусь в школу", - решительно ответила мать.

'Ah! 'Ah! Ama Anne... gelecek hafta yeni bir kitap okuyacağız... ve Pazartesi günü yeni bir oyun oynayacağız,... ve harika olacak! ||next|week|new|a|book|we will read||Monday|day|new||game|we will play||it|it will be Aber Mama... nächste Woche lesen wir ein neues Buch... und am Montag spielen wir ein neues Spiel,... und es wird toll sein! But Mom... we're going to read a new book next week... and play a new game on Monday,... and it's going to be great! Mais maman... la semaine prochaine, nous lirons un nouveau livre... et lundi, nous jouerons à un nouveau jeu... et ce sera génial ! Но мама... на следующей неделе мы будем читать новую книгу... а в понедельник играть в новую игру... и это будет здорово! Sen bu fırsatın kaçmasına izin veriyorsun!' ||Gelegenheit|Entkommen|| ||the opportunity|miss|permission|you are allowing أنت تترك هذه الفرصة تفلت من أيدينا! Du lässt dir diese Chance entgehen!' You're letting this opportunity slip away!' Vous laissez passer cette chance !". Вы упускаете эту возможность!

Ancak Anne ilgisizdi. ||war uninteressiert but||was indifferent Aber Anne war gleichgültig. But Anne was indifferent. Mais Anne est indifférente. Но Энн была равнодушна. Anne sadece üzgün olduğunu söyledi. ||traurig|| |only||she was|said الأم قالت للتو أنها آسفة. Mama sagte nur, dass es ihr leid tut. The mother just said she was sorry. Maman a juste dit qu'elle était désolée. Мама просто сказала, что ей очень жаль.

Akşam Marilla, Rachel'in evine koştu ve 'Rachel, yardımına ihtiyacım var! |||||||deiner Hilfe|| ||Rachel's|to her house|ran||Rachel|your help|I need| في ذلك المساء ، ركضت ماريلا إلى منزل راحيل وقالت ، "راشيل ، أحتاج إلى مساعدتك! Am Abend lief Marilla zu Rachels Haus und sagte: "Rachel, ich brauche deine Hilfe! That evening, Marilla ran to Rachel's house and said, 'Rachel, I need your help! Le soir, Marilla courut chez Rachel et lui dit : "Rachel, j'ai besoin de ton aide ! Вечером Марилла прибежала к дому Рейчел и сказала: "Рейчел, мне нужна твоя помощь! Anne okula gitmemeye karar verdiğini söyledi. ||nicht zu gehen||| Mother||not to go|decision|"she decided"| Mama hat gesagt, dass du nicht zur Schule gehen willst. The mother said that she had decided not to go to school. Maman m'a dit que tu avais décidé de ne pas aller à l'école. Мама сказала, что ты решил не ходить в школу. Ona ne söylemeliyim?' her||What should I say? Was soll ich ihm sagen?' What should I tell him?' Que dois-je lui dire ? Что мне ему сказать? diye tavsiye istedi. |empfehlen| saying|recommendation|asked um Rat. he asked for advice. pour obtenir des conseils. за советом.

Bayan Lynde, Anne'in okulda sorunları olduğunu zaten biliyordu ve insanların ondan yardım istemesi hoşuna gidiyordu. ||||Probleme|||||||||| Mrs.||Anne's|at school|problems|"that there were"|already|"knew"|and|people|her|help|asking for help|enjoyed|she liked علمت الآنسة ليندي بالفعل أن آن لديها مشاكل في المدرسة ، وقد أحببت ذلك عندما طلب منها الناس المساعدة. Frau Lynde wusste bereits, dass Anne Probleme in der Schule hatte, und sie mochte es, wenn man sie um Hilfe bat. Miss Lynde already knew that Anne had problems at school, and she liked when people asked her for help. Mme Lynde savait déjà qu'Anne avait des problèmes à l'école et elle aimait que les gens lui demandent de l'aide. Миссис Линд уже знала, что у Энн были проблемы в школе, и ей нравилось, когда люди обращались к ней за помощью. Gülümsedi ve sakince oturdu. Smiled||calmly|sat down Er lächelte und setzte sich ruhig hin. He smiled and sat quietly. Il a souri et s'est assis calmement. Он улыбнулся и спокойно сел.

'Benim on tane çocuğum var, bu nedenle onlar hakkında her şeyi biliyorum.' |ten|piece|child|||because of this||||everything| Ich habe zehn Kinder, also weiß ich alles über sie. 'I have ten children, so I know everything about them.' J'ai dix enfants, je sais donc tout d'eux. У меня десять детей, поэтому я знаю о них все. Dedi. He said. Anne'in bir süre evde kalmasına izin ver. "Mother's"|a|a while|at home|to stay|permission|let Anne soll eine Weile zu Hause bleiben. Let Anne stay home for a while. Laissez Anne rester à la maison pendant un certain temps. Hiç şüphem yok ki, kısa süre içerisinde okula gitmek isteyecek.' |Zweifel|||||||| |no doubt|there is|that|short|time|"in a short time"|to school|to go|"will want" Ich bin mir sicher, dass er bald zur Schule gehen will. I have no doubt that he will want to go to school soon.' Je ne doute pas qu'il voudra bientôt aller à l'école". Я не сомневаюсь, что скоро он захочет пойти в школу".

Bu yüzden, Anne evde kaldı ve akşamları yalnızca Diana'yı gördü. ||||||||Diana| ||||||in the evenings|only|Diana|saw Anne blieb also zu Hause und sah Diana nur abends. Therefore, Anne stayed at home and saw Diana only in the evenings. Anne est donc restée à la maison et n'a vu Diana que le soir. Oldukça duygusal bir kızdı. quite|Quite emotional|a|girl Sie war ein sehr emotionales Mädchen. She was a very emotional girl. C'était une fille très émotive. Gilbert Blythe'den nefret ederken Diana'yı çok seviyordu. |von Blythe|||||liebte Gilbert|from Blythe||was hating||very|loved her بينما كان جيلبرت يكره بليث ، كان يحب ديانا كثيرًا. Gilbert hasste Blythe, aber er liebte Diana. While Gilbert hated Blythe, he loved Diana very much. Gilbert détestait Blythe, mais il aimait Diana. Гилберт ненавидел Блайта, но любил Диану.

Bir akşam, Marilla, Anne'i mutfakta ağlarken buldu. ||Marilla|Anne|in the kitchen|crying|found ذات مساء ، وجدت ماريلا آن تبكي في المطبخ. Eines Abends fand Marilla Anne weinend in der Küche. One evening, Marilla found Anne crying in the kitchen. Un soir, Marilla trouve Anne en train de pleurer dans la cuisine. Однажды вечером Марилла застала Анну плачущей на кухне. Şaşırmış bir şekilde 'Sorun ne çocuk?' verwirrt||verwirrt||| "Surprised"|surprised|way|the problem|what|child Überrascht: "Was ist denn los, Junge? 'What's the matter kid?' Surpris, "Qu'est-ce qu'il y a, petit ? Удивленно: "В чем дело, парень? diye sordu. |fragte er/sie fragte er. He asked.

Anne 'Diana'yı çok seviyorum.' |||I love Mutti: "Ich liebe Diana sehr. Mom, 'I love Diana very much. Maman : "J'aime beaucoup Diana. dedi. He said. 'Onsuz yaşamam mümkün değil, Marilla! without her|I can't live|possible|possible|Marilla Ich kann ohne ihn nicht leben, Marilla! 'I can't live without him, Marilla! Je ne peux pas vivre sans lui, Marilla ! Я не могу жить без него, Марилла! Ancak ya evlenirse? ||heiratet but||What if he marries? لكن ماذا لو تزوج؟ Aber was ist, wenn er heiratet? But what if he gets married? Et s'il se marie ? Но что, если он женится? Onun müstakbel kocasından nefret ediyorum! |zukünftig||| I hate her future husband!|future|her future husband||I hate أنا أكره زوجها المستقبلي! Ich hasse ihren zukünftigen Ehemann! I hate her future husband! Je déteste son futur mari ! Я ненавижу ее будущего мужа! Onu kilisede gelinlik içerisinde hayal edebiliyorum... ve sonra gidecek! |in der Kirche|Brautkleid|||kann ich mir vorstellen||| |"in the church"|wedding dress|"in a wedding dress"|imagine|"can imagine"|and then|then|will go يمكنني تصويرها في فستان زفاف في الكنيسة ... وبعد ذلك ستختفي! Ich stelle sie mir in der Kirche in einem Hochzeitskleid vor... und dann ist sie weg! I can picture her in a wedding dress at church... and then she'll be gone! Je l'imagine dans l'église en robe de mariée... et puis elle n'est plus là ! Я представляю ее в церкви в свадебном платье... а потом она исчезает! Bir daha Diana'yı göremeyeceğim!' |||sehen one|again|Diana|I won't see Ich werde Diana nie wieder sehen!' I will never see Diana again!' Je ne reverrai plus jamais Diana".

Marilla gülmemek için kendisini zor tutuyordu. |not to laugh|to|herself|hard|was restraining herself كانت ماريلا تحاول جاهدة ألا تضحك. Marilla gab sich Mühe, nicht zu lachen. Marilla was trying hard not to laugh. Marilla s'efforçait de ne pas rire. Ne kadar garip, komik bir çocuktu bu böyle! ||strange|||||like this Was für ein seltsamer, lustiger Junge er doch war! What a strange, funny kid he was like this! Quel garçon étrange et drôle il était ! Marilla, Anne'ye kahkaha atmamak için zorlanıyordu, ancak yapamadı. ||lachen|||||schaffte es nicht |to Anne|laughter|hold back laughter||struggling|but|could not Marilla bemühte sich, nicht über Anne zu lachen, aber es gelang ihr nicht. Marilla struggled not to laugh at Anne, but she couldn't. Marilla s'efforce de ne pas rire d'Anne, mais elle n'y parvient pas. Марилла изо всех сил старалась не рассмеяться над Энн, но у нее не получалось.

'Ne kadar hayalperest olduğuna inanamıyorum!' ||dreamer|"you are"|I can't believe Ich kann nicht glauben, wie wahnhaft du bist! 'I can't believe how delusional you are!' Je n'arrive pas à croire que tu sois aussi délirant ! Я не могу поверить, что ты бредишь! diye bağırdı ve güldükçe güldü. |||je mehr| saying|shouted||kept on laughing|he laughed rief er und lachte und lachte. she cried and laughed as she laughed. il criait, riait et riait.

Bayan Lynde haklıydı. ||war recht ||was right Frau Lynde hatte Recht. Miss Lynde was right. Mme Lynde avait raison. Миссис Линд была права. Birkaç gün sonra, Anne okula geri dönmeye karar vermişti. |||||back|to return||had decided Ein paar Tage später beschloss Anne, wieder zur Schule zu gehen. A few days later, Anne had decided to go back to school. Quelques jours plus tard, Anne décide de retourner à l'école. Через несколько дней Энн решила вернуться в школу. Herkes onu tekrar gördüğü için mutluydu, ancak Gilbert Blythe ile konuşmadı. Everyone||again|"saw"|||but||Blythe|with|did not speak Alle waren froh, ihn wiederzusehen, aber Gilbert sprach nicht mit Blythe. Everyone was happy to see him again, but Gilbert did not speak to Blythe. Tout le monde est heureux de le revoir, mais Gilbert ne parle pas à Blythe.