×

我们使用 cookie 帮助改善 LingQ。通过浏览本网站,表示你同意我们的 cookie 政策.

image

Beyhan Budak, Nasıl Daha Verimli Ders Çalışırsın?

Nasıl Daha Verimli Ders Çalışırsın?

Bence; ders çalışabilmek bir sanat, bir beceri işi

ve sen bu sanatı bilmiyorsan, bu konuda çok da iyi değilsen

ne kadar çabalarsan çabala, ortaya koyduğun çabanın çok az kısmının birimini alabilirsin.

Bu videoda sana, ders çalışırken dikkat etmen gereken 10 tane temel kuraldan bahsedeceğim.

İlk olarak; odanda dikkatini dağıtacak şeyler varsa, bunlardan acilen kurtulmalısın.

Telefon olur, televizyon olur, bilgisayar olur, oyuncaklar olur ya da etraf çok karmaşıksa

bunların hepsi senin, ders çalışma sürecini sabote edecektir.

Ne kadar sade bir ortam var, dikkatini dağıtacak hiçbir şey yok ortada; işte o zaman başarılı olmak daha kolay.

Ders çalışmaya başlamadan önce lazım olacak

her şeyi yanına almalısın. Su,yiyecek

eğer bir şey yiyorsan...

Kalem, kağıt

defter, kitap

Hepsi, elinin uzanabileceği mesafede olması lazım.

Bu çok önemli bir şey,

çünkü ders çalışmaya başladıktan sonra, bir süre içerisinde sıkılmaya başlayacaksın. Sıkılmaya başladığın zaman içindeki ses, seni her yerden sıkıştıracak

ve sen, yanında lazım olan bir şeyi bulundurmamışsan; o masanın başından kalkmak için o iç sese bir fırsat, bir koz vermiş oluyorsun

seni çok güzel kandırabilir

o yüzden, onun elindeki kozu alıp

masadan kalkmana sebep olacak hiçbir mazeretin olmaması lazım. Her şey, lazım olan her şey

masanda yanı başında olacak.

Bütün mahkemelerde, hakimin oturduğu yerin arkasında

'' ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR'' yazıyor ya;

bence ders çalışan bir öğrencinin arkasına da

şöyle bir yazı yazmalıyız ; cep telefonuyla ders çalışıyorsan, boşa çalışıyorsun.

Cep telefonu, ders çalışma sürecimizi

çok ciddi anlamda sabote eden

en önemli unsurlardan bir tanesi.

Eğer yanı başında bir cep telefonu varsa, sen ne kadar çalışırsan çalış

ortaya koyduğun emeğin

bence yüzde doksanı boşuna gidiyor.

Çünkü dikkat, yavaş yavaş hızını alan bir şeydir.

Sen tam hızını alacaksın, dikkatini vereceksin,

instagramdan bildirim geldi, facebooktan bildirim geldi, whatsaptan gruplardan yazışmalar geldi

Kafan oraya gidecektir.

Ve sen parça parça, iki dakika üç dakika dikkatlerle ortaya bir emek bir çaba da koysan başarıyı göremeyeceksindir.

Bu sebeple cep telefonundan kurtulman, yoğun bir ders çalışma sürecinde çok önemli

Eğer ki; masanın başında dursun ben bakmam diyorsan, bunu yapma.

Sesini kısıyoruz, internetini kapatıyoruz,

ve odada yanımızda durmuyor, dışarıda bir yere bırakıyoruz.

Eğer kendine güvenmiyorsan, ben gider arada bakarım diyorsan, evde güvendiğin birisine o telefonu emanet ediyorsun

diyorsun ki; ben ders çalışırken, bana telefonu vermeyin. Telefondan kurtuluyorsun, eğer ki başarılı olmak istiyorsan.

Kafanı karıştıracak karar verme süreçlerinden, uzak durmalısın.

Karşılaşabileceğin her soruna ilişkin, önceden verilmiş kararların olması lazım.

Bu ne demek?

Şimdi

Hangi gün ders çalışacaksın? Hangi günler hangi dersi çalışacaksın?

O gün ne kadar ders çalışacaksın? O gün sabah hangi kıyafetini giyeceksin?

Hangi gün sosyal etkinlik yapacaksın?

Hangi gün yoğun bir şekilde ders çalışacaksın?

Günün hangi saatlerinde çalışacaksın?

Bu konular aslında küçük küçük gibi görünse de,

Eğer senin bu konuda net bir ritüelin olmazsa, rutinin olmazsa

her gün, yeniden bu konularda karar vermek zorunda kalacaksın

ve durmadan çok fazla karar vermek

senin irade deponu boşaltır.

Ve bundan dolayı, öz disiplinin zayıflar.

Ama sen, her ince ayrıntıya ilişkin bir rutin oluşturmuşsan,

bu konularda düşünmezsin.

Otomatik, tıkır tıkır yoluna bakarsın.

Ve, öz disiplinin çok daha kuvvetli olur.

Bir çok insan, bir işe ilk adımı atmakta çok zorlanıyor.

Bu ders olursa, bu zorlanma daha da artabiliyor.

Peki bu zorlanmayı nasıl aşabilirsin?

Bu, ders çalışma sürecine başlarken bir ritüelinin olması lazım.

Ritüelden kastettiğim şey bir totem gibi aslında

yani seni ders çalışma sürecine başlatmadan önce

zihnine şu sinyali verdirecek

Evet sen bu hareketi, bu davranışı yapıyorsun bir sonraki adım

ders çalışma ve o başlama süreci, o en zor olan başlama süreci senin için daha kolay olacak.

Peki ritüel olarak ne seçebilirsin?

Bu istersen, on şınav çekmek olabilir

Dersin ki; her gün ben ders çalışmaya başlamadan önce, on şınav çekerim.

Ya da on kere zıplarım.

Ya da şu kıyafeti giyerim

Ya da bir bardak kahve içerim.

Seni ders çalışma sürecine hazırlayacak, sadece sana özel

anlamlı olmasına hiç gerek yok, saçma da olabilir

bir ritüelin olmalı.

Herkesin bir ders çalışma kapasitesi vardır.

Bu senin için bir saat ise bir saattir.

Bir saatten birden bire beş saate çıkamazsın

çıktığını zannedersin.

İki üç gün boyunca beş saat çalışırsın

sonrasında içindeki o ses der ki ;

sen yeterince çalıştın, gerek yok bundan sonra çalışmana, der

ve sen ondan sonra çalışmayı bırakırsın.

Ve sonuçta baktığımız zaman ne olur?

Senin düzenli bir çalışma sistemin olmaz, bırakırsın bu işleri.

Peki ne yapacağız?

Dediğim gibi, herkesin bir çalışma kapasitesi var.

Aynen sporda ağırlık kaldırmak gibi.

Bir saat çalışabiliyorsan maksimum

ilk başta bir saat çalış ve sonrasında adım adım arttır kapasiteni.

Çünkü, eğer ki birden yüklenirsen ters tepecektir

ve bıkacaksındır ders çalışmaktan.

Peki ne kadar arttırmalıyız her hafta?

Bir saat ile başlamışsan, her hafta yüzde on arttırmak senin için çok faydalı olacaktır.

Aman diyeyim, ders çalışırken mükemmelliyetçilik tuzağına düşme

Çünkü sen bilmediğin bir konuyu öğreniyorsun

zaten bilseydin, ders çalışmazdın.

Bu sebeple, arada sırada konuyu anlamaman, tökezlemen çok normal.

İnsansın yavaş yavaş , adım adım kendini geliştirirsin.

Bir de, bazı insanlar ders çalışırken çok fazla detaylarda boğulur.

Aslında asıl mevzuya, ders çalışma amacına, öğrenmeye hitap etmeyen

bir kazanım sağlamayan, yok defterin kabıydı, yok kalemin rengiydi, yok sırasıydı, yok düzeniydi

derken bir bakmışsın ki detaylarda boğulmuşsun, asıl mevzu almış başını gidiyor

ve sen beş saat uğraşmışsın bir saat anca ders çalışabilmişsin.

Detayları boşver, ana mevzuya odaklan.

Biz Türk milleti olarak çok pis gaza geliyoruz ve bundan dolayı

başlangıçta çok da becerikli olmadığımız zor konulara atlayabiliyoruz.

Eğer ki başlangıçta zor sorularla uğraşırsan, zor konularla çalışırsan

motivasyonun çabuk düşer ve şöyle bir iç ses konuşmaya başlar ;

der ki; sen beceremiyorsun bırak yapamıyorsun, zaten neyi becerdin ki, der

ve sen o zaman derslerden buz gibi soğursun.

Peki ne yapacağız?

İlk başta birazcık daha iyi olduğumuz

daha az zorlayıcı konulardan ve sorulardan başlayacağız

zorluğu aşama aşama artıracağız.

Biraz önce de söyledim, bizim en büyük düşmanımız gaza gelmek ve

arada aslında bir saat çalışabilecekken kendini beş saate zorlamak

Şimdi, kısa vadede beş saat çalışıp, bir gün beş saat çalışıp, üç gün çalışmamaktansa

her gün bir saat çalışıp, istikrarlı bir şekilde çalışmak

uzun vadede sana çok daha fazla katkı sağlayacaktır.

Ve aynı zamanda, istikrarlı çalıştığın için bir zincir oluşacaktır.

Bu zincir, senin başarına ciddi anlamda katkı sağlayacaktır.

Peki o halde ne yapıyoruz?

Sloganımız şu: ÖLÜM DE OLSA KALIM DA OLSA ÇALIŞMAYA DEVAM

Tamam ders çalışmak önemli, başarılı olmak önemli

ama ders çalışırken, sana iyi hissettiren şeylerden asla vazgeçmemelisin.

Gün içinde okuyabileceğin bir romanın olsun

kafanı çok yormayacak, senin zihnini birazcık boşaltmana fayda sağlayacak bir kitap

günde beş sayfa da okusan on sayfa da okusan, seni o ders çalışmanın stresinden uzaklaştıracak bir şey

Bir de, haftada bir gün seç kendine

o gün sosyal bir etkinlik olsun,

arkadaşlarınla buluşabilirsin, çay kahve içebilirsin

sinemaya ya da tiyatroya gidebilirsin

Yeter ki arada o ders çalışma sisteminden, bunaltısından birazcık uzaklaştığın zaman

dönüşün efsane olacaktır. Sıfırdan başlamış gibi hissedeceksin, tazeleneceksin.

Bu saydıklarımdan hangilerini yapıyorsun, hangilerini yapamıyorsun, bunlardan yorumlar kısmında bahsedebilirsin.

Beni dinlediğin için çok teşekkür ediyorum güzel insan

kendine iyi davran, görüşmek üzere.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Nasıl Daha Verimli Ders Çalışırsın? چگونه|بیشتر|مؤثر|درس|مطالعه می کنی How|More|Efficiently|Lesson|Do you study Wie können Sie effizienter lernen? چگونه می‌توانی به طور مؤثرتر درس بخوانی؟ How Can You Study More Efficiently?

Bence; ders çalışabilmek bir sanat, bir beceri işi به نظر من|درس|توانستن به مطالعه|یک|هنر|یک|مهارت|کار I think|lesson|to be able to study|a|art|a|skill|matter Jag anser att studier är en konst, en färdighet. به نظر من؛ درس خواندن یک هنر است، یک مهارت. I think; studying is an art, a skill.

ve sen bu sanatı bilmiyorsan, bu konuda çok da iyi değilsen و|تو|این|هنر|نمی‌دانی|این|در این زمینه|خیلی|هم|خوب|نیستی and|you|this|art|don't know|this|in this matter|very|also|good|aren't och om du inte kan konsten, om du inte är särskilt bra på den. و اگر تو این هنر را نمی‌دانی، در این زمینه خیلی هم خوب نیستی. And if you don't know this art, you are not very good at it.

ne kadar çabalarsan çabala, ortaya koyduğun çabanın çok az kısmının birimini alabilirsin. چه|قدر|تلاش کنی|تلاش کن|به نمایش|گذاشته شده|تلاش|بسیار|کم|بخشی|واحدش|می توانی بگیری how|much|you strive|strive|out|you put|effort|very|little|part|unit|you can take hur hårt du än försöker, kommer du bara att få en bråkdel av den insats du gör. هر چقدر هم تلاش کنی، تنها بخش بسیار کمی از تلاشت را می‌توانی به دست آوری. No matter how hard you try, you can only gain a very small part of the effort you put in.

Bu videoda sana, ders çalışırken dikkat etmen gereken 10 tane temel kuraldan bahsedeceğim. این|در ویدیو|به تو|درس|هنگام مطالعه|توجه|کردنت|لازم|عدد|اساسی|از قاعده|صحبت خواهم کرد This|in the video|to you|study|while studying|attention|you should|necessary|pieces|basic|rule|I will talk about I den här videon berättar jag om 10 grundläggande regler som du bör vara uppmärksam på när du studerar. در این ویدیو به تو 10 قانون اساسی که باید هنگام درس خواندن به آن‌ها توجه کنی را معرفی می‌کنم. In this video, I will talk about 10 basic rules you should pay attention to while studying.

İlk olarak; odanda dikkatini dağıtacak şeyler varsa, bunlardan acilen kurtulmalısın. |به عنوان|در اتاقت|تمرکزت|حواس پرت کن|چیزها|اگر وجود داشته باشد|از اینها|به طور فوری|باید رها شوی |of all|in your room|your attention|distracting|things|if there are|from these|urgently|you must get rid of För det första: Om det finns distraktioner i ditt rum bör du göra dig av med dem omedelbart. اولاً؛ اگر در اتاقت چیزهایی وجود دارد که حواست را پرت می‌کند، باید هر چه سریع‌تر از آن‌ها خلاص شوی. First of all; if there are things in your room that distract you, you must get rid of them urgently.

Telefon olur, televizyon olur, bilgisayar olur, oyuncaklar olur ya da etraf çok karmaşıksa تلفن|می‌شود|تلویزیون|می‌شود||می‌شود|||یا|هم|اطراف|خیلی|شلوغ باشد Phone|can be|television|can be|computer|can be|toys|can be|or|also|environment|very|if it is complicated Telefonen, tv:n, datorn, leksaker eller om det är för komplicerat. می‌تواند تلفن باشد، تلویزیون باشد، کامپیوتر باشد، اسباب بازی‌ها باشد یا اگر اطراف خیلی شلوغ است. It could be a phone, a television, a computer, toys, or if the surroundings are too chaotic,

bunların hepsi senin, ders çalışma sürecini sabote edecektir. اینها|همه|مال تو|درس|مطالعه|فرایند|خراب|خواهد کرد these|all|yours|study|study|process|sabotage|will Allt detta kommer att sabotera din studieprocess. همه این‌ها روند مطالعه تو را مختل خواهد کرد. all of these will sabotage your studying process.

Ne kadar sade bir ortam var, dikkatini dağıtacak hiçbir şey yok ortada; işte o zaman başarılı olmak daha kolay. چه|قدر|ساده|یک|محیط|وجود دارد|توجه تو|حواس پرت کنننده|هیچ|چیز|نیست|در آنجا|درست|آن|زمان|موفق|بودن|بیشتر|آسان How|much|simple|a|environment|there is|your attention|distracting|no|thing|is not|in sight|just|that|time|successful|to be|more|easy Ju enklare miljön är, ju färre distraktioner, desto lättare är det att lyckas. هر چه محیط ساده‌تر باشد و هیچ چیز حواست را پرت نکند؛ در آن صورت موفقیت آسان‌تر خواهد بود. What a simple environment there is, there is nothing to distract you; that's when it's easier to succeed.

Ders çalışmaya başlamadan önce lazım olacak درس|به مطالعه|قبل از شروع|قبل|لازم|خواهد بود Lesson|studying|before starting|before|necessary|will be Du behöver den innan du börjar studera. قبل از شروع به درس خواندن به آن نیاز خواهی داشت. You will need it before you start studying.

her şeyi yanına almalısın. هر|چیزی|به کنار خود|باید ببری everything|thing|with you|you should take Du måste ta med dig allting. باید همه چیز را با خودت ببری. You should take everything with you. Su,yiyecek آب|غذا Water|food آب، غذا Water, food.

eğer bir şey yiyorsan... اگر|یک|چیز|میخوری if|a|thing|you eat اگر چیزی می‌خوری... if you are eating something...

Kalem, kağıt قلم|کاغذ Pencil|paper قلم، کاغذ Pen, paper

defter, kitap دفتر|کتاب notebook|book دفتر، کتاب notebook, book

Hepsi, elinin uzanabileceği mesafede olması lazım. همه|دستت|رسیدن به|فاصله|باید باشد|لازم All of them|your hand|can reach|at a distance|to be|necessary همه چیز باید در دسترس باشد. Everything must be within reach of your hand.

Bu çok önemli bir şey, این|خیلی|مهم|یک|چیز This|very|important|a|thing این یک موضوع بسیار مهم است, This is a very important thing,

çünkü ders çalışmaya başladıktan sonra, bir süre içerisinde sıkılmaya başlayacaksın. زیرا|درس|به مطالعه|بعد از شروع کردن|بعد|یک|مدت|درون|به خستگی|شروع خواهی کرد because|lesson|to study|after you start|then|a|period|within|to get bored|you will start När du har börjat studera kommer du att bli uttråkad efter ett tag. چون بعد از شروع به درس خواندن، بعد از مدتی خسته خواهی شد. because after you start studying, you will begin to get bored after a while. Sıkılmaya başladığın zaman içindeki ses, seni her yerden sıkıştıracak خسته به|شروع کردی|زمان|درونت|صدا|تو را|هر|از هر جا|تحت فشار قرار خواهد داد to get bored|you start|when|inside you|voice|you|everywhere|from every|will squeeze När du börjar bli uttråkad kommer rösten inom dig att pressa dig från alla håll och kanter. زمانی که خسته شدی، صدای درونت از هر طرف به تو فشار می‌آورد When you start to get bored, the voice inside you will pressure you from everywhere.

ve sen, yanında lazım olan bir şeyi bulundurmamışsan; و|تو|در کنار تو|لازم|که|یک|چیز|نداشته باشی and|you|with you|necessary|being|a|thing|hadn't carried och du hade inget du behövde med dig; و اگر چیزی که به آن نیاز داری را همراه نداشته باشی؛ and if you haven't kept something you need with you; o masanın başından kalkmak için o iç sese bir fırsat, bir koz vermiş oluyorsun آن|میز|از|بلند شدن|||درون|صدا|یک|فرصت|یک|برگ برنده|داده|هستی that|table|from the|to get up|||inner|voice|a|chance|a|trump card|given|you are تو به آن صدای درونی یک فرصت، یک برگ برنده داده‌ای تا از آن میز بلند شوی. You are giving that inner voice an opportunity, a leverage to get up from that table.

seni çok güzel kandırabilir تو|خیلی|زیبا|می‌تواند فریب دهد you|very|beautifully|can deceive او می‌تواند تو را به طرز زیبایی فریب دهد. It can deceive you very beautifully.

o yüzden, onun elindeki kozu alıp او|به خاطر|او|در دستش|برگ برنده|گرفتن that|reason|his|in hand|trump card|taking به همین دلیل، باید برگ برنده او را بگیری. That's why you need to take away the leverage it has.

masadan kalkmana sebep olacak hiçbir mazeretin olmaması lazım. از میز|بلند شدن|دلیل|باشد|هیچ|عذری||لازم from the table|getting up|reason|should be|no|excuse|not being|necessary باید هیچ بهانه‌ای برای بلند شدن از میز نداشته باشی. You shouldn't have any excuses that would cause you to get up from the table. Her şey, lazım olan her şey هر|چیز|لازم|بودن|هر|چیز Everything|thing|necessary|that is|every|thing هر چیزی، هر چیزی که لازم است. Everything, everything you need

masanda yanı başında olacak. روی میز|کنار|سر|خواهد بود on your desk|next|to you| در کنار میزت خواهد بود. will be right beside you on your desk.

Bütün mahkemelerde, hakimin oturduğu yerin arkasında تمام|در دادگاه ها|قاضی|نشسته|محل|در پشت All|in courts|judge|sits|place|behind در تمام دادگاه‌ها، پشت جایی که قاضی نشسته است In all courts, behind the judge's seat

'' ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR'' yazıyor ya; عدالت|ملک||| Justice|of property||| نوشته شده است ''عدالت پایه ملک است''؛ it says ''JUSTICE IS THE FOUNDATION OF PROPERTY'';

bence ders çalışan bir öğrencinin arkasına da به نظر من|درس|درس خوان|یک|دانش آموز|به پشت|هم I think|lesson|studying|a|student's|behind|also به نظر من باید پشت یک دانش‌آموزی که درس می‌خواند نیز I think we should also write something like this behind a student who studies.

şöyle bir yazı yazmalıyız ; cep telefonuyla ders çalışıyorsan, boşa çalışıyorsun. اینطور|یک|نوشته|باید بنویسیم|گوشی|با|درس|اگر درس می‌خوانی|بیهوده|می‌خوانی like this|a|writing|we should write|mobile|with phone|lesson|if you study|in vain|you are studying چنین نوشته‌ای بنویسیم؛ اگر با تلفن همراه درس می‌خوانی، بیهوده درس می‌خوانی. If you are studying with a mobile phone, you are studying in vain.

Cep telefonu, ders çalışma sürecimizi گوشی|تلفن|درس|مطالعه|فرایند ما The|phone|study|study|process تلفن همراه، روند مطالعه ما را The mobile phone seriously sabotages our studying process.

çok ciddi anlamda sabote eden بسیار|جدی|از نظر|خراب کردن|کننده very|serious|in terms of|sabotaging|who our study process. به شدت مختل می‌کند و

en önemli unsurlardan bir tanesi. در|مهم|از عناصر|یک|جزء the|important|elements|one|of یکی از مهم‌ترین عوامل است. one of the most important elements.

Eğer yanı başında bir cep telefonu varsa, sen ne kadar çalışırsan çalış اگر|کنار|در|یک|موبایل|تلفن|باشد|تو|چقدر|تا|کار کنی|کار If|next|to|a|cell|phone|is|you|how|much|you work|work اگر در کنار تو یک تلفن همراه باشد، هر چقدر هم که تلاش کنی If there is a mobile phone next to you, no matter how hard you work

ortaya koyduğun emeğin به|گذاشته شده|تلاش put|your|effort زحمتی که کشیده‌ای the effort you put in

bence yüzde doksanı boşuna gidiyor. به نظر من|درصد|نود|بیهوده|می رود I think|percent|ninety|in vain|is going به نظر من نود درصدش بیهوده است. I think ninety percent of it goes to waste.

Çünkü dikkat, yavaş yavaş hızını alan bir şeydir. زیرا|توجه|آرام||سرعتش|می‌گیرد|یک|چیز است Because|attention|slowly|slowly|its speed|gaining|a|thing چون توجه چیزی است که به آرامی سرعت می‌گیرد. Because attention is something that gradually gains speed.

Sen tam hızını alacaksın, dikkatini vereceksin, تو|کامل|سرعتت|خواهی گرفت|توجهت|خواهی داد You|fully|speed|will take|your attention|will give تو باید تمام سرعتت را بگیری، توجهت را بدهی, You will reach full speed, you will focus your attention,

instagramdan bildirim geldi, facebooktan bildirim geldi, whatsaptan gruplardan yazışmalar geldi از اینستاگرام|اعلان|آمد|از فیس‌بوک||آمد|||| from Instagram|notification|came|from Facebook||came|||| از اینستاگرام نوتیفیکیشن آمد، از فیس‌بوک نوتیفیکیشن آمد، از واتساپ از گروه‌ها پیام‌ها آمد. a notification came from Instagram, a notification came from Facebook, messages came from groups on WhatsApp.

Kafan oraya gidecektir. مغزت|آنجا|خواهد رفت Your mind|there|will go ذهن تو به آنجا خواهد رفت. Your mind will go there.

Ve sen parça parça, iki dakika üç dakika dikkatlerle و|تو|تکه|تکه|دو|دقیقه|سه|دقیقه|با دقت And|you|piece|piece|two|minutes|three|minutes|with attentions و تو تکه تکه، با دقت‌های دو دقیقه‌ای و سه دقیقه‌ای And if you put in effort and work piece by piece, for two minutes, three minutes, ortaya bir emek bir çaba da koysan başarıyı göremeyeceksindir. به|یک|تلاش|یک|کوشش|هم|بگذاری|موفقیت را|نخواهی دید to put|a|effort|a|struggle|also|if you put|success|you will not see اگر یک تلاش و زحمتی هم بگذاری، موفقیت را نخواهی دید. you will not see success.

Bu sebeple cep telefonundan kurtulman, yoğun bir ders çalışma sürecinde çok önemli این|به خاطر این|جیبی|از تلفن همراهت|رهایی تو|فشرده|یک|درس|مطالعه|در دوره|بسیار|مهم This|reason|cell|from phone|getting rid of|intense|a|study|study|during|very|important به همین دلیل، رهایی از تلفن همراه در یک دوره مطالعه فشرده بسیار مهم است. For this reason, getting rid of your mobile phone is very important during an intense study period.

Eğer ki; masanın başında dursun ben bakmam diyorsan, bunu yapma. اگر|که|میز|در|بایستد|من|نگاه نمی کنم|می گویی|این را|انجام نده If|(emphasizing particle)|table|at|he/she/it stands|I|won't look|if you say|this|don't do اگر می‌گویی که بگذار روی میز بماند و من نگاه نمی‌کنم، این کار را نکن. If you say; let it stay on the table, I won't look at it, don't do that.

Sesini kısıyoruz, internetini kapatıyoruz, صدایت|کم میکنیم|اینترنتش|قطع میکنیم We are lowering your voice|we are turning off|your internet|we are shutting down صدایش را کم می‌کنیم، اینترنتش را قطع می‌کنیم, We lower the volume, we turn off the internet,

ve odada yanımızda durmuyor, dışarıda bir yere bırakıyoruz. و|در اتاق|کنار ما|نمی ایستد|در بیرون|یک|جا|می گذاریم and|in the room|next to us|doesn't stay|outside|one|place|we leave و در اتاق کنار ما نمی‌ایستد، ما آن را در جایی بیرون می‌گذاریم. and we don't leave it next to us in the room, we leave it somewhere outside.

Eğer kendine güvenmiyorsan, ben gider arada bakarım diyorsan, اگر|به خودت|اعتماد نداری|من|می‌روم|گاهی|نگاه می‌کنم|می‌گویی If|to yourself|don't trust|I|go|occasionally|will check|if you say اگر به خودت اعتماد نداری، می‌گویی من می‌روم و گاهی نگاه می‌کنم, If you don't trust yourself, and you say I'll check it occasionally, evde güvendiğin birisine o telefonu emanet ediyorsun در خانه|به او اعتماد داری|به یک نفر|آن|تلفن|امانت|میدهی at home|you trust|to someone|that|phone|lend|you are به کسی که در خانه به او اعتماد داری آن تلفن را امانت می‌دهی you are entrusting that phone to someone you trust at home.

diyorsun ki; ben ders çalışırken, bana telefonu vermeyin. میگویی|که|من|درس|در حال مطالعه|به من|تلفن|ندهید you say|that|I|lesson|while studying|to me|the phone|do not give می‌گویی؛ وقتی من در حال درس خواندن هستم، به من تلفن ندهید. You say; don't give me the phone while I'm studying. Telefondan kurtuluyorsun, eğer ki başarılı olmak istiyorsan. از تلفن|خلاص می‌شوی|اگر|که|موفق|بودن|می‌خواهی from the phone|you get rid of|if|that|successful|to be|you want از تلفن خلاص می‌شوی، اگر می‌خواهی موفق شوی. You get rid of the phone if you want to be successful.

Kafanı karıştıracak karar verme süreçlerinden, uzak durmalısın. سرت|گیج کننده|تصمیم|گرفتن|فرآیندها|دور|باید دوری کنی your mind|will confuse|decision|making|processes|away|you should stay باید از فرآیندهای تصمیم‌گیری که ذهنت را مشغول می‌کند، دوری کنی. You should stay away from decision-making processes that will confuse you.

Karşılaşabileceğin her soruna ilişkin, önceden verilmiş kararların olması lazım. مواجهه کردن|هر|مشکل|مربوط به|قبلاً|داده شده|تصمیمات|باید باشد|لازم you might encounter|every|problem|regarding|beforehand|given|decisions|to be|necessary باید برای هر مشکلی که ممکن است با آن مواجه شوی، تصمیمات قبلی داشته باشی. You need to have pre-made decisions for every problem you might encounter.

Bu ne demek? این|چه|معنی می‌دهد This|what|mean این یعنی چه؟ What does this mean?

Şimdi حالا Now الان Now

Hangi gün ders çalışacaksın? Hangi günler hangi dersi çalışacaksın? کدام|روز|درس|مطالعه خواهی کرد|کدام|روزها|کدام|درس|مطالعه خواهی کرد Which|day|lesson|will you study|Which|days|which|lesson|will you study کدام روزها درس می‌خوانی؟ در کدام روزها کدام درس را می‌خوانی؟ Which day will you study? On which days will you study which subject?

O gün ne kadar ders çalışacaksın? O gün sabah hangi kıyafetini giyeceksin? آن|روز|چه|چقدر|درس|خواهی خواند|آن|روز|صبح|کدام|لباسش|خواهی پوشید That|day|how much|for|study|will you study|That|day|morning|which|your clothes|will you wear آن روز چقدر درس خواهی خواند؟ آن روز صبح کدام لباس را می‌پوشی؟ How much will you study that day? What clothes will you wear that morning?

Hangi gün sosyal etkinlik yapacaksın? کدام|روز|اجتماعی|فعالیت|انجام خواهی داد Which|day|social|event|will you do کدام روز فعالیت اجتماعی خواهی داشت؟ On which day will you have a social event?

Hangi gün yoğun bir şekilde ders çalışacaksın? کدام|روز|به شدت|یک|به طور|درس|مطالعه خواهی کرد Which|day|intensively|a|manner|lesson|will you study کدام روز به شدت درس خواهی خواند؟ On which day will you study intensively?

Günün hangi saatlerinde çalışacaksın? روزت|کدام|ساعت ها|کار خواهی کرد The day|which|hours|will you work در کدام ساعت‌های روز کار خواهی کرد؟ At what times of the day will you work?

Bu konular aslında küçük küçük gibi görünse de, این|موضوعات|در واقع|کوچک|کوچک|مانند|به نظر برسند|هم This|topics|actually|small|little|like|seem|too این موضوعات در واقع به نظر کوچک می‌آیند، اما ... These topics may seem small, but,

Eğer senin bu konuda net bir ritüelin olmazsa, rutinin olmazsa اگر|تو|این|در این مورد|واضح|یک|آیین|نباشد|روال|نباشد If|your|this|on this|clear|a|ritual|doesn't exist|routine|doesn't exist اگر در این مورد یک آیین مشخص نداشته باشی، روتین نداشته باشی If you don't have a clear ritual about this, if you don't have a routine,

her gün, yeniden bu konularda karar vermek zorunda kalacaksın هر|روز|دوباره|این|در این موضوعات|تصمیم|گرفتن|مجبور|خواهی ماند every|day|again|this|on these issues|decision|to make|obliged|you will be هر روز مجبور خواهی بود دوباره در این موارد تصمیم بگیری you will have to make decisions about these things every day again.

ve durmadan çok fazla karar vermek و|بی‌وقفه|خیلی|زیاد|تصمیم|گرفتن and|constantly|very|too much|decision|to make و مدام تصمیمات زیادی بگیری And constantly making too many decisions

senin irade deponu boşaltır. تو|اراده|انبار|خالی می کند your|will|depot|empties این باعث خالی شدن ذخیره اراده‌ات می‌شود. will drain your willpower.

Ve bundan dolayı, öz disiplinin zayıflar. و|از این|دلیل|خود|انضباط|ضعیف می شود And|from this|reason|self|discipline|weakens و به همین دلیل، خود انضباطی‌ات ضعیف می‌شود. And because of this, self-discipline weakens.

Ama sen, her ince ayrıntıya ilişkin bir rutin oluşturmuşsan, اما|تو|هر|دقیق|به جزئیات|مربوط به|یک|روال|ایجاد کرده‌ای But|you|every|fine|detail|regarding|a|routine|have created اما اگر تو برای هر جزئیات ریز یک روال ایجاد کرده باشی, But if you have established a routine for every little detail,

bu konularda düşünmezsin. این|در این موضوعات|فکر نمی کنی this|about these issues|you do not think در این موارد فکر نمی‌کنی. you won't think about these matters.

Otomatik, tıkır tıkır yoluna bakarsın. اتوماتیک|تیک تیک|تیک تیک|به راهش|نگاه میکنی Automatic|tick|tick|road|you look به طور خودکار، به راه خود ادامه می‌دهی. You will look at it automatically, tick-tock.

Ve, öz disiplinin çok daha kuvvetli olur. و|خود|انضباط|بسیار|بیشتر|قوی|خواهد بود And|self|discipline|much|more|stronger|will be و خود انضباطی‌ات بسیار قوی‌تر می‌شود. And, self-discipline becomes much stronger.

Bir çok insan, bir işe ilk adımı atmakta çok zorlanıyor. یک|بسیار|انسان|یک|به کار|اولین|قدم|در برداشتن|بسیار|مشکل دارد A|many|people|a|job|first|step|in taking|very|struggles بسیاری از مردم در برداشتن اولین قدم برای یک کار بسیار مشکل دارند. Many people find it very difficult to take the first step in a task.

Bu ders olursa, bu zorlanma daha da artabiliyor. این|درس|اگر|این|سختی|بیشتر|هم|می تواند افزایش یابد This|lesson|if happens|this|struggle|more|also|can increase اگر این درس باشد، این فشار می‌تواند بیشتر شود. If this is a lesson, this difficulty can increase even more.

Peki bu zorlanmayı nasıl aşabilirsin? خوب|این|فشار|چگونه|می توانی غلبه کنی Well|this|struggle|how|can you overcome خب، چگونه می‌توانی این فشار را پشت سر بگذاری؟ So how can you overcome this difficulty?

Bu, ders çalışma sürecine başlarken bir ritüelinin olması lazım. این|درس|مطالعه|به فرآیند|در شروع|یک|آیینی|وجود داشتن|لازم است This|study|study|process|when starting|a|ritual|to be|necessary این باید یک آیین در شروع فرآیند مطالعه‌ات باشد. There should be a ritual when starting the study process.

Ritüelden kastettiğim şey bir totem gibi aslında از آیین|منظورم|چیز|یک|توتم|مانند|در واقع ritual|I meant|thing|a|totem|like|actually منظورم از آیین در واقع یک توتم است. What I mean by ritual is something like a totem.

yani seni ders çalışma sürecine başlatmadan önce یعنی|تو را|درس|مطالعه|به فرآیند|قبل از شروع کردن|قبل از so|you|study|study|process|before starting|before یعنی قبل از اینکه تو را به فرآیند مطالعه وارد کند. In other words,

zihnine şu sinyali verdirecek به ذهنش|آن|سیگنال|خواهد داد to your mind|this|signal|will make (you) give این سیگنال را به ذهنت می‌فرستی it will send a signal to your mind before starting the study process.

Evet sen bu hareketi, bu davranışı yapıyorsun bir sonraki adım بله|تو|این|حرکت|این|رفتار|انجام می‌دهی|یک|بعدی|قدم Yes|you|this|movement|this|behavior|are doing|one|next|step بله، تو این حرکت، این رفتار را انجام می‌دهی، قدم بعدی Yes, you are doing this action, this behavior for the next step.

ders çalışma ve o başlama süreci, o en zor olan başlama süreci senin için daha kolay olacak. درس|مطالعه|و|آن|شروع|فرآیند|آن|ترین|سخت|بودن|شروع|فرآیند|تو|برای|بیشتر|آسان|خواهد بود lesson|study|and|that|starting|process|that|most|difficult|being|starting|process|your|for|more|easy|will be مطالعه درس و آن فرآیند شروع، آن فرآیند شروع که سخت‌ترین است برای تو آسان‌تر خواهد بود. The study and the starting process, that hardest starting process will be easier for you.

Peki ritüel olarak ne seçebilirsin? خوب|آیین|به عنوان|چه|می توانی انتخاب کنی Well|ritual|as|what|can you choose خب، به عنوان یک آیین چه چیزی می‌توانی انتخاب کنی؟ So what can you choose as a ritual?

Bu istersen, on şınav çekmek olabilir این||او|شنا|کشیدن|ممکن است This||ten|push-ups|to do|could be اگر بخواهی، می‌تواند ده بار شنا رفتن باشد. If you want, it could be doing ten push-ups.

Dersin ki; her gün ben ders çalışmaya başlamadan önce, on şınav çekerim. درس|که|هر|روز|من|درس|به مطالعه|قبل از شروع کردن|قبل|ده|شنا|میزنم You say|that|every|day|I|lesson|study|before|I|ten|push-ups|do می‌گویی؛ هر روز قبل از اینکه شروع به درس خواندن کنم، ده بار شنا می‌زنم. You say; every day before I start studying, I do ten push-ups.

Ya da on kere zıplarım. یا|هم|ده|بار|می‌زنم Or|too|ten|times|I jump یا ده بار می‌پرم. Or I jump ten times.

Ya da şu kıyafeti giyerim یا|هم|آن|لباس|می‌پوشم Or|but|that|outfit|I will wear یا این لباس را می‌پوشم. Or I wear this outfit.

Ya da bir bardak kahve içerim. یا|هم|یک|لیوان|قهوه|می‌نوشم Or|also|a|glass|coffee|I drink یا یک لیوان قهوه می‌نوشم. Or I drink a cup of coffee.

Seni ders çalışma sürecine hazırlayacak, sadece sana özel تو را|درس|مطالعه|به فرآیند|آماده خواهد کرد|فقط|به تو|ویژه It will prepare you|study|working|process|will prepare|only|to you|special این فقط برای توست و تو را برای فرآیند درس خواندن آماده می‌کند. It should prepare you for the study process, just for you.

anlamlı olmasına hiç gerek yok, saçma da olabilir معنی دار|بودن|هیچ|نیاز|ندارد|بی معنی|هم|می تواند meaningful|to be|ever|necessary|not|silly|also|can be ضروری نیست که معنی‌دار باشد، می‌تواند بی‌معنی هم باشد. It doesn't have to be meaningful at all, it can be silly.

bir ritüelin olmalı. یک|آیین|باید a|ritual|should be باید یک آیین داشته باشی. You should have a ritual.

Herkesin bir ders çalışma kapasitesi vardır. هر کس|یک|درس|مطالعه|ظرفیت|دارد Everyone's|a|study|working|capacity|exists هر کسی یک ظرفیت برای درس خواندن دارد. Everyone has a capacity for studying.

Bu senin için bir saat ise bir saattir. این|تو|برای|یک|ساعت|اگر|یک|ساعت است This|your|for|one|hour|if|one|is an hour اگر این برای تو یک ساعت است، پس یک ساعت است. If this is an hour for you, then it is an hour.

Bir saatten birden bire beş saate çıkamazsın یک|از یک ساعت|ناگهان|به یک|پنج|به ساعت|نمی توانی خارج شوی A|from one hour|suddenly|to one|five|to hours|cannot increase نمی‌توانی ناگهان از یک ساعت به پنج ساعت برسی. You cannot suddenly go from one hour to five hours.

çıktığını zannedersin. خروجش|فکر می کنی you think it has come out|you think فکر می‌کنی که بیرون آمده. You think you have.

İki üç gün boyunca beş saat çalışırsın |سه|روز|در طول|پنج|ساعت|کار می کنی |three|days|for|five|hours|you study به مدت دو یا سه روز پنج ساعت کار می‌کنی You work for five hours for two or three days.

sonrasında içindeki o ses der ki ; بعد از آن|درونش|آن|صدا|می گوید|که afterwards|inside you|that|voice|says|that سپس صدای درونت می‌گوید؛ then the voice inside you says;

sen yeterince çalıştın, gerek yok bundan sonra çalışmana, der تو|به اندازه کافی|درس خواندی|لازم|نیست|از این|بعد|درس خواندن|می گوید you|enough|studied|need|not|from this|after|studying|says تو به اندازه کافی کار کرده‌ای، دیگر نیازی به کار کردن نیست، می‌گوید. you have worked enough, there is no need for you to work anymore, it says.

ve sen ondan sonra çalışmayı bırakırsın. و|تو|از او|بعد|کار کردن|ترک می کنی and|you|from him|after|studying|will stop و تو بعد از آن کار کردن را متوقف می‌کنی. And then you stop working.

Ve sonuçta baktığımız zaman ne olur? و|در نهایت|ما نگاه کنیم|زمان|چه|می شود And|in the end|we look|when|what|happens و در نهایت وقتی نگاه می‌کنیم چه اتفاقی می‌افتد؟ And when we look at the result, what happens?

Senin düzenli bir çalışma sistemin olmaz, bırakırsın bu işleri. تو|منظم|یک|مطالعه|سیستم|نخواهد بود|رها می کنی|این|کارها Your|regular|one|study|system|won't be|you will quit|these|tasks سیستم کاری منظمی نخواهی داشت، این کارها را رها می‌کنی. You won't have a regular work system, you'll give up on these tasks.

Peki ne yapacağız? خوب|چه|خواهیم کرد Well|what|will we do خب چه کار کنیم؟ So what will we do?

Dediğim gibi, herkesin bir çalışma kapasitesi var. گفتم|مانند|هر کسی|یک|کار|ظرفیت|دارد as I said|like|everyone's|one|work|capacity|exists همانطور که گفتم، هر کسی یک ظرفیت کاری دارد. As I said, everyone has a work capacity.

Aynen sporda ağırlık kaldırmak gibi. دقیقاً|در ورزش|وزنه|بلند کردن|مانند Exactly|in sports|weight|lifting|like دقیقاً مثل بلند کردن وزنه در ورزش. Just like lifting weights in sports.

Bir saat çalışabiliyorsan maksimum یک|ساعت|می توانی کار کنی|حداکثر One|hour|you can work|maximum اگر یک ساعت می‌توانی کار کنی، حداکثر If you can work for one hour, that's the maximum.

ilk başta bir saat çalış ve sonrasında adım adım arttır kapasiteni. اول|ابتدا|یک|ساعت|کار کن|و|بعد|قدم|قدم|افزایش بده|ظرفیتت first|at|one|hour|work|and|afterwards|step|step|increase|your capacity در ابتدا یک ساعت کار کن و سپس به تدریج ظرفیت خود را افزایش بده. At first, work for one hour and then gradually increase your capacity.

Çünkü, eğer ki birden yüklenirsen ters tepecektir زیرا|اگر|که|ناگهان|بارگذاری کنی|معکوس|خواهد زد Because|if|that|suddenly|you load|back|will backfire چون اگر ناگهان تحت فشار قرار بگیری، نتیجه معکوس خواهد داشت Because if you overload yourself all at once, it will backfire.

ve bıkacaksındır ders çalışmaktan. و|خسته می‌شوی|درس|از درس خواندن and|will get tired|study|from studying و از درس خواندن خسته خواهی شد. And you will get tired of studying.

Peki ne kadar arttırmalıyız her hafta? خوب|چه|چقدر|باید افزایش دهیم|هر|هفته Well|how much|much|should we increase|every|week خب، هر هفته چقدر باید افزایش دهیم؟ So how much should we increase each week?

Bir saat ile başlamışsan, her hafta yüzde on arttırmak senin için çok faydalı olacaktır. یک|ساعت|با|شروع کرده ای|هر|هفته|درصد|ده|افزایش دادن|تو|برای|خیلی|مفید|خواهد بود A|hour|with|you have started|every|week|percent|ten|to increase|your|for|very|beneficial|will be اگر با یک ساعت شروع کرده‌ای، افزایش ده درصدی هر هفته برای تو بسیار مفید خواهد بود. If you started with one hour, increasing by ten percent each week will be very beneficial for you.

Aman diyeyim, ders çalışırken mükemmelliyetçilik tuzağına düşme مواظب|بگویم|درس|هنگام مطالعه|کمال‌گرایی|به دام|نیفتی Be careful|I say|study|while|perfectionism|trap|don't fall into مواظب باش، هنگام درس خواندن به دام کمال‌گرایی نیفتی. Be careful, don't fall into the perfectionism trap while studying.

Çünkü sen bilmediğin bir konuyu öğreniyorsun چون|تو|نادانسته|یک|موضوع|می‌آموزی Because|you|you don't know|one|subject|are learning چون تو در حال یادگیری موضوعی هستی که نمی‌دانی. Because you are learning a topic you don't know.

zaten bilseydin, ders çalışmazdın. در واقع|می دانستی|درس|نمی خواندی already|you would have known|lesson|you wouldn't have studied اگر قبلاً می‌دانستی، درس نمی‌خواندی. If you already knew, you wouldn't study.

Bu sebeple, arada sırada konuyu anlamaman, tökezlemen çok normal. این|به همین دلیل|گاهی|اوقات|موضوع را|نفهمیدن|لنگ زدن|خیلی|طبیعی This|reason|occasionally|in between|the topic|not understanding|stumbling|very|normal به همین دلیل، گاهی اوقات نفهمیدن موضوع و لنگ زدن کاملاً طبیعی است. For this reason, it's very normal for you to occasionally not understand the topic and stumble.

İnsansın yavaş yavaş , adım adım kendini geliştirirsin. |آرام|آرام|قدم|قدم||پیشرفت می کنی |slowly||step||yourself|will improve تو انسان هستی، به آرامی و قدم به قدم خودت را توسعه می‌دهی. You are human, you will gradually improve yourself, step by step.

Bir de, bazı insanlar ders çalışırken çok fazla detaylarda boğulur. یک|هم|برخی|انسانها|درس|در حین مطالعه|خیلی|زیاد|در جزئیات|غرق می شوند One|also|some|people|lesson|while studying|very|too much|in details|drown همچنین، برخی از افراد در حین درس خواندن در جزئیات زیادی غرق می‌شوند. Also, some people get bogged down in too many details while studying.

Aslında asıl mevzuya, ders çalışma amacına, öğrenmeye hitap etmeyen در واقع|اصلی|به موضوع|درس|مطالعه|به هدف|به یادگیری|خطاب|نمی کند Actually|main|subject|study|study|purpose of|learning|addressing|not addressing در واقع، به موضوع اصلی، هدف از درس خواندن و یادگیری مربوط نمی‌شود. In fact, the main issue, the purpose of studying, does not address learning.

bir kazanım sağlamayan, yok defterin kabıydı, yok kalemin rengiydi, yok sırasıydı, yok düzeniydi یک|دستاورد|نداشت|نبود|دفتر|جلدش||خودکار|رنگش||نوبتش||نظمش a|gain|not providing|there was no|your notebook|cover|there was no|||||| اینکه مثلاً جلد دفترت بود، یا رنگ خودکار بود، یا نوبتت بود، یا نظم آن بود. It does not provide any gain; it was about the cover of the notebook, the color of the pen, the order of the desk, or the organization.

derken bir bakmışsın ki detaylarda boğulmuşsun, asıl mevzu almış başını gidiyor ناگهان|یک|متوجه شده‌ای|که|در جزئیات|غرق شده‌ای|اصلی|موضوع|گرفته|سرش|می‌رود suddenly|one|you realize|that|in details|you have drowned|main|issue|taken|its head|is going در حالی که ناگهان متوجه می‌شوی که در جزئیات غرق شده‌ای و موضوع اصلی به راه خود ادامه می‌دهد. Before you know it, you find yourself drowning in details, while the main issue is moving ahead.

ve sen beş saat uğraşmışsın bir saat anca ders çalışabilmişsin. و|تو|پنج|ساعت|زحمت کشیده‌ای|یک|ساعت|فقط|درس|توانسته‌ای مطالعه کنی and|you|five|hours|have struggled|one|hour|only|lesson|have been able to study و تو پنج ساعت زحمت کشیده‌ای و فقط یک ساعت توانسته‌ای درس بخوانی. And you have struggled for five hours, managing to study for only one hour.

Detayları boşver, ana mevzuya odaklan. جزئیات|فراموش کن|اصلی|موضوع|تمرکز کن The details|ignore|main|subject|focus جزئیات را فراموش کن، روی موضوع اصلی تمرکز کن. Forget the details, focus on the main issue.

Biz Türk milleti olarak çok pis gaza geliyoruz ve bundan dolayı ما|ترک|ملت|به عنوان|خیلی|کثیف|تحریک|می آییم|و|از این|بابت We|Turkish|nation|as|very|easily|provoked|get|and|from this|reason ما به عنوان ملت ترک خیلی زود تحت تأثیر قرار می‌گیریم و به همین دلیل As the Turkish nation, we get very fired up and because of this,

başlangıçta çok da becerikli olmadığımız zor konulara atlayabiliyoruz. در ابتدا|خیلی|هم|ماهر|نبودیم|سخت|به موضوعات|می‌توانیم بپریم at the beginning|very|also|skillful|we were not|difficult|to topics|we can jump در ابتدا ممکن است به موضوعات سختی که خیلی هم ماهر نیستیم، بپردازیم. we can jump into difficult topics that we are not very skilled at initially.

Eğer ki başlangıçta zor sorularla uğraşırsan, zor konularla çalışırsan اگر|که|در آغاز|سخت|با سوالات|درگیر شوی|سخت|با موضوعات|مطالعه کنی If|(emphasizing particle)|at the beginning|difficult|with questions|you deal with|difficult|with subjects|you study اگر در ابتدا با سوالات سخت سر و کار داشته باشی، با موضوعات سخت کار خواهی کرد. If you deal with difficult questions at the beginning, if you work on difficult topics,

motivasyonun çabuk düşer ve şöyle bir iç ses konuşmaya başlar ; انگیزه تو|سریع|کاهش می یابد|و|چنین|یک|درونی|صدا|به صحبت کردن|شروع می کند your motivation|quickly|decreases|and|such|a|inner|voice|to talk|begins انگیزه‌ات به سرعت کاهش می‌یابد و یک صدای درونی شروع به صحبت می‌کند؛ your motivation quickly drops and an inner voice starts to speak;

der ki; sen beceremiyorsun bırak yapamıyorsun, zaten neyi becerdin ki, der میگوید|که|تو|نمی توانی|رها کن|نمی توانی|در واقع|چه چیزی|توانستی|که|میگوید he says|that|you|can't succeed|let|can't do|already|what|succeeded|that|he says می‌گوید؛ تو نمی‌توانی، رها کن، نمی‌توانی، اصلاً چه چیزی را توانستی؟ it says; you can't do it, just give up, what have you ever succeeded at, it says.

ve sen o zaman derslerden buz gibi soğursun. و|تو|آن|زمان|از درس ها|یخ|مانند|سرد می شوی and|you|that|time|from the lessons|ice|like|will get cold و تو در آن زمان از درس‌ها به شدت سرد می‌شوی. and at that moment, you become completely cold towards your lessons.

Peki ne yapacağız? خوب|چه|خواهیم کرد Well|what|will we do خب چه کار خواهیم کرد؟ So what will we do?

İlk başta birazcık daha iyi olduğumuz |در ابتدا|کمی|بیشتر|خوب|بودیم |in the beginning|a little|slightly|better|we were در ابتدا کمی بهتر خواهیم بود. At first, we will start with topics and questions that are a little easier.

daha az zorlayıcı konulardan ve sorulardan başlayacağız کمتر|کمتر|چالش برانگیز|از موضوعات|و|از سوالات|شروع خواهیم کرد less|less|challenging|topics|and|questions|we will start ما از موضوعات و سوالات کمتر چالش‌برانگیز شروع خواهیم کرد. We will gradually increase the difficulty.

zorluğu aşama aşama artıracağız. چالش|مرحله|به تدریج|افزایش خواهیم داد we will increase the difficulty|step|by step|we will increase چالش را به تدریج افزایش خواهیم داد. As I mentioned earlier, our biggest enemy is getting too excited and

Biraz önce de söyledim, bizim en büyük düşmanımız gaza gelmek ve کمی|پیش|هم|گفتم|ما|ترین|بزرگ|دشمن|تحریک|آمدن|و a little|ago|also|I said|our|most|biggest|enemy|gas|to get|and As I mentioned before, our biggest enemy is getting carried away and being driven by emotions. همانطور که قبلاً گفتم، بزرگترین دشمن ما وسوسه شدن است و

arada aslında bir saat çalışabilecekken kendini beş saate zorlamak گاهی|در واقع|یک|ساعت|می توانست کار کند|خود را|پنج|ساعت|مجبور کردن sometimes|actually|one|hour|could work|yourself|five|hours|to force در واقع به جای اینکه یک ساعت کار کنیم، خود را مجبور به کار پنج ساعته می‌کنیم. instead of forcing yourself to work for five hours when you could actually work for one hour

Şimdi, kısa vadede beş saat çalışıp, bir gün beş saat çalışıp, üç gün çalışmamaktansa حالا|کوتاه|مدت|پنج|ساعت|کار کند|یک|روز|پنج|ساعت|کار کند|سه|روز|کار نکند Now|short|term|five|hours|working|one|day|five|hours|working|three|days|not working حالا، به جای اینکه در کوتاه‌مدت پنج ساعت کار کنیم و یک روز پنج ساعت کار کنیم و سه روز کار نکنیم. Now, working for five hours in the short term, working for one day for five hours, and not working for three days

her gün bir saat çalışıp, istikrarlı bir şekilde çalışmak هر|روز|یک|ساعت|کار کند|با ثبات|یک|به طور|کار کردن every|day|one|hour|studying|consistently|one|manner|to work هر روز یک ساعت کار کرده و به طور مداوم کار کنید. working for one hour every day and working consistently

uzun vadede sana çok daha fazla katkı sağlayacaktır. طولانی|در افق|به تو|بسیار|بیشتر|زیاد|کمک|خواهد داد long|term|to you|much|more|greater|contribution|will provide در درازمدت به شما کمک بیشتری خواهد کرد. will contribute much more to you in the long run.

Ve aynı zamanda, istikrarlı çalıştığın için bir zincir oluşacaktır. و|همان|زمان|پایدار|کار می کنی|برای|یک|زنجیر|ایجاد خواهد شد And|same|time|steady|you work|for|a|chain|will form و در عین حال، به دلیل کار مداوم، زنجیری شکل خواهد گرفت. And at the same time, a chain will form because you are working steadily.

Bu zincir, senin başarına ciddi anlamda katkı sağlayacaktır. این|زنجیر|تو|به موفقیت|جدی|از نظر|کمک|خواهد کرد This|chain|your|success|serious|in terms of|contribution|will provide این زنجیر به طور جدی به موفقیت شما کمک خواهد کرد. This chain will seriously contribute to your success.

Peki o halde ne yapıyoruz? خوب|آن|پس|چه|انجام می‌دهیم well|that|in that case|what|are we doing خب، حالا چه کار می‌کنیم؟ So what are we doing then?

Sloganımız şu: ÖLÜM DE OLSA KALIM DA OLSA ÇALIŞMAYA DEVAM شعار ما|این|مرگ|هم|باشد|زندگی|هم|باشد|به کار کردن|ادامه Our slogan|this|DEATH|EVEN|IF|SURVIVAL|ALSO|IF|TO WORK|CONTINUE شعار ما این است: حتی اگر مرگ باشد، حتی اگر ماندن باشد، به کار ادامه بده Our slogan is this: EVEN IF IT'S DEATH OR SURVIVAL, KEEP WORKING.

Tamam ders çalışmak önemli, başarılı olmak önemli خوب|درس|مطالعه کردن|مهم|موفق|بودن| Okay|study|to study|important|successful|to be| خوب، درس خواندن مهم است، موفق بودن مهم است Okay, studying is important, being successful is important.

ama ders çalışırken, sana iyi hissettiren şeylerden asla vazgeçmemelisin. اما|درس|در حین مطالعه|به تو|خوب|احساس کننده|از چیزها|هرگز|نباید دست بکشی but|study|while|to you|good|making you feel|things|never|you should give up اما هنگام درس خواندن، هرگز نباید از چیزهایی که به تو احساس خوبی می‌دهند، دست بکشی. But while studying, you should never give up on the things that make you feel good.

Gün içinde okuyabileceğin bir romanın olsun روز|در|بتوانی بخوانی|یک|رمان|باشد Day|during|you can read|a||should be در طول روز یک رمان برای خواندن داشته باشی Have a novel that you can read during the day.

kafanı çok yormayacak, senin zihnini birazcık boşaltmana fayda sağlayacak bir kitap سرت|خیلی|خسته نخواهد کرد|تو|ذهنت|کمی|خالی کردن|فایده|خواهد داد|یک|کتاب your head|too|will not tire|your|mind|a little|to empty|benefit|will provide|a|book کتابی که خیلی به ذهنت فشار نیاورد و به کمی خالی کردن ذهنت کمک کند. A book that won't tire your mind too much, that will help you clear your mind a little.

günde beş sayfa da okusan on sayfa da okusan, seni o ders çalışmanın stresinden uzaklaştıracak bir şey در روز|پنج|صفحه|هم|بخوانی|ده|صفحه|هم|بخوانی|تو را|آن|درس|مطالعه کردن|از استرس|دور خواهد کرد|یک|چیز per day|five|pages|also|if you read|ten|pages|also|if you read|you|that|lesson|studying|from the stress of|will relieve|one|thing هر روز پنج صفحه بخوانی یا ده صفحه، چیزی که تو را از استرس درس خواندن دور کند. whether you read five pages a day or ten pages a day, something that will take you away from the stress of studying that subject

Bir de, haftada bir gün seç kendine یک|هم|در هفته|یک|روز|انتخاب کن|برای خودت One|also|per week|one|day|choose|for yourself یک روز در هفته برای خودت انتخاب کن. Also, choose one day a week for yourself

o gün sosyal bir etkinlik olsun, آن|روز|اجتماعی|یک|رویداد|باشد that|day|social|a|event|should be آن روز باید یک فعالیت اجتماعی باشد, let that day be a social event,

arkadaşlarınla buluşabilirsin, çay kahve içebilirsin با دوستانت|می توانی ملاقات کنی|چای|قهوه|می توانی بنوشی with your friends|you can meet|tea|coffee|you can drink می‌توانی با دوستانت ملاقات کنی، چای یا قهوه بنوشی. you can meet with your friends, you can have tea or coffee.

sinemaya ya da tiyatroya gidebilirsin به سینما|یا|هم|به تئاتر|می‌توانی بروی to the cinema|or|also|to the theater|you can go می‌توانی به سینما یا تئاتر بروی. You can go to the cinema or the theater.

Yeter ki arada o ders çalışma sisteminden, bunaltısından birazcık uzaklaştığın zaman کافی|که|در بین|آن|درس|مطالعه|از سیستم|از فشار|کمی|دور شوی|زمان As long as|you|occasionally|that|study|working|from system|from stress|a little|you distance yourself|time فقط کافی است که کمی از آن سیستم درس خواندن و فشار آن دور باشی. As long as you take a little break from that studying system and its pressure.

dönüşün efsane olacaktır. Sıfırdan başlamış gibi hissedeceksin, tazeleneceksin. بازگشتت|افسانه|خواهد بود|از صفر|شروع کرده|مانند|احساس خواهی کرد|تازه خواهی شد your return|legendary|will be|from scratch|started|like|you will feel|you will be refreshed بازگشت تو افسانه‌ای خواهد بود. احساس خواهی کرد که از صفر شروع کرده‌ای، تازه خواهی شد. Your return will be legendary. You will feel like you are starting from scratch, you will be refreshed.

Bu saydıklarımdan hangilerini yapıyorsun, hangilerini yapamıyorsun, bunlardan yorumlar kısmında bahsedebilirsin. این|از چیزهایی که گفتم|کدامها را|انجام می‌دهی|کدامها را|نمی‌توانی انجام دهی|از اینها|نظرات|در بخش|می‌توانی صحبت کنی This|from what I counted|which ones|you do|which ones|you cannot do|from these|comments|in the section|you can mention از بین این مواردی که گفتم، کدام‌ها را انجام می‌دهی و کدام‌ها را نمی‌توانی انجام دهی، می‌توانی در قسمت نظرات به آن‌ها اشاره کنی. Which of these things are you doing, which ones are you unable to do, you can mention them in the comments section.

Beni dinlediğin için çok teşekkür ediyorum güzel insan من را|گوش دادی|به خاطر|خیلی|تشکر|می کنم|زیبا|انسان me|you listened|for|very|||beautiful|person بسیار متشکرم که به من گوش دادی، انسان زیبا. Thank you very much for listening to me, beautiful person.

kendine iyi davran, görüşmek üzere. به خودت|خوب|رفتار کن|دیدار کردن|به زودی to yourself|well|behave|to meet|again به خودت خوب رفتار کن، تا دیدار بعد. Take care of yourself, see you soon.

SENT_CWT:AFkKFwvL=5.96 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=3.97 SENT_CWT:AFkKFwvL=5.43 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=4.01 fa:AFkKFwvL en:AFkKFwvL openai.2025-02-07 ai_request(all=188 err=0.00%) translation(all=150 err=1.33%) cwt(all=1122 err=2.50%)