News / Nachrichten | 26.02.2022 | logo! am Samstagabend 🇺🇦
||||Saturday evening
News | 26.02.2022 | logo! on Saturday evening 🇺🇦
Noticias | 26.02.2022 | ¡logo! el sábado por la noche 🇺🇦
Actualités / Nouvelles | 26.02.2022 | logo ! le samedi soir 🇺🇦
ニュース/ニュース| 2022年2月26日|ロゴ!土曜の夜に
뉴스 | 26.02.2022 | 로고! 토요일 저녁에 🇺🇦
Notícias | 26.02.2022 | logo! no sábado à noite 🇺🇦
Haberler / Haberler | 26.02.2022 | logo! cumartesi akşamı 🇺🇦
新闻 | 26.02.2022 | 徽标!周六晚 🇺🇦
新聞 / 新聞 | 2022 年 2 月 26 日 |標識!週六晚上🇺🇦
"logo!" am Samstag, wir bringen euch jetzt
logo||||||
"logo!" on Saturday, we bring you now
"logo!" cumartesi, şimdi seni getiriyoruz
auf den aktuellen Nachrichtenstand.
|||stanje vijesti
|||новости
|||news status
to the current news status.
mevcut haber durumuna.
了解最新消息。
Ich bin Linda und darum geht's:
I'm Linda and this is what it's all about:
Ben Linda ve her şey bununla ilgili:
Auf der ganzen Welt fordern Menschen,
На|||||
||||demand|
All over the world people are demanding
Tüm dünyada insanlar talep ediyor
全世界人民都要求
dass der Krieg in der Ukraine aufhören muss.
||||||закончиться|
that the war in Ukraine must stop.
Ukrayna'daki savaşın durması gerektiğini söyledi.
Ben und seine Mama können sich hier
|||||себя|
Ben and his mom can be here
Ben ve annesi burada olabilir.
von der anstrengenden Coronazeit erholen.
||napornog||
||||بازیابی کردن
||strenuous|corona|
recover from the exhausting Corona period.
Yorucu Corona dönemini geride bırakın.
从艰难的新冠时期恢复过来。
Wir haben drei spannende Märchenfakten für euch.
||||činjenice o bajkama||
мы||||факты о сказках||
||||fairy tale facts||
||||حقایق داستانی||
We have three exciting fairy tale facts for you.
Sizin için üç heyecan verici peri masalı gerçeğimiz var.
我们为您准备了三个令人兴奋的童话故事。
Hallo bei "logo!"
Hello at "logo!"
Merhaba "logo!"
Stoppt den Krieg in der Ukraine - das fordern und rufen gerade
||||||это||||
|||||||||call|
Stop the war in Ukraine - that is what is being demanded and shouted at the moment
Ukrayna'daki savaşı durdurun - şu anda talep edilen ve haykırılan şey bu
Menschen auf der ganzen Welt.
people all over the world.
dünyanın her yerinden insanlar.
Politikerinnen, Politiker und ganz viele andere.
female politicians|||||
Politicians and many others.
Politikacılar ve diğerleri.
Seit Donnerstag greifen russische Soldatinnen und Soldaten
||||vojnikinje||vojnici
||عملیات میکنند||||
|Thursday|||female soldiers||
||||солдаты-женщины||
Russian soldiers have been attacking since Thursday
Rus askerleri Perşembe gününden beri saldırıyor
ihr Nachbarland Ukraine mit Waffen an.
||||weapons|
their neighboring country Ukraine with weapons.
komşu ülkeleri Ukrayna silahlarla.
他们的邻国乌克兰拥有武器。
Menschen sterben, werden verletzt und viele versuchen zu fliehen.
||||||||فرار کردن
|die|||||||to flee
People die, are injured and many try to flee.
İnsanlar ölüyor, yaralanıyor ve birçoğu kaçmaya çalışıyor.
Überall auf der Welt fordern Menschen jetzt, dass das sofort aufhört.
|||||||что|||
All over the world people are now demanding that this stop immediately.
Tüm dünyada insanlar artık bunun bir an önce durmasını talep ediyor.
现在全世界人民都呼吁立即停止这种行为。
Und an ganz vielen Orten setzen die Menschen ein Zeichen für Frieden.
|||||میگذارند||||||
|||||||||sign||
And in many places people are setting signs for peace.
Ve birçok yerde insanlar barış için işaretler koyuyorlar.
在许多地方,人们都表明了和平的立场。
Gelb-blau – diese Farben sind gerade überall auf der Welt zu sehen.
Yellow-blue - these colors can be seen all over the world right now.
Sarı-mavi - bu renkler şu anda dünyanın her yerinde görülebiliyor.
黄蓝色——这些颜色现在在世界各地都可以看到。
Die Farben der ukrainischen Flagge.
The colors of the Ukrainian flag.
Ukrayna bayrağının renkleri.
Sie leuchten auf großen Bauwerken, wie dem Brandenburger Tor in Berlin.
||||zgradama||||||
|نور میزنند|||ساختمانها||||دروازه براندنبورگ||
|shine|||buildings||||||
||||зданиях||||||
They shine on large buildings such as the Brandenburg Gate in Berlin.
Berlin'deki Brandenburg Kapısı gibi büyük binalarda parlıyorlar.
Auf Fußballstadien – wie dem in München –
|soccer stadiums||||
In soccer stadiums – like the one in Munich –
Futbol stadyumlarında - Münih'teki gibi -
在足球场——比如慕尼黑的足球场——
und sogar auf Wasserfontänen, wie hier in Kroatien.
|||fontane s vodom||||
|||فوارههای آب||||
|||water fountains||||Croatia
|||водяные фонтаны||||
and even on water fountains, like here in Croatia.
ve hatta burada, Hırvatistan'da olduğu gibi su çeşmelerinde bile.
Und auch auf Demos – zum Beispiel heute in München.
|||демонстрациях|||||
|||demos|||||
And also at demos - for example today in Munich.
Ve ayrıca demolarda - örneğin bugün Münih'te.
Die Menschen machen sich stark für den Frieden.
||||strong|||
People are fighting for peace.
İnsanlar barış için savaşıyor.
"StandWithUkraine" steht auf ihren Plakaten –
StandWithUkraine||||posters
"StandWithUkraine" is written on their posters –
Posterlerinde "StandWithUkraine" yazıyor -
Ich stehe an der Seite der Ukraine.
I stand with Ukraine.
Ukrayna'nın yanındayım.
Wir haben auch ukrainische Freunde und denken einfach,
We also have Ukrainian friends and we just think
Ukraynalı arkadaşlarımız da var ve biz sadece düşünüyoruz
wir sollten zusammenstehen und einfach zeigen,
||با هم بایستیم|||
||stand together|||
we should stand together and just show
birlikte durmalıyız ve sadece göstermeliyiz
我们应该站在一起并展示
dass man so nicht durchkommt in Europa.
||||prođe||
||||پیش میرود||
||||gets through||
||||пройти||
that you can't get by like that in Europe.
Avrupa'da böyle geçinemezsin.
你不可能像在欧洲那样逃脱惩罚。
Das ist schrecklich.
That's awful.
Bu korkunç.
Der Krieg sollte so schnell es geht gestoppt werden.
|||||||stopped|
The war should be stopped as soon as possible.
Savaş bir an önce durdurulmalıdır.
战争应该尽快停止。
In Berlin gab es gestern Abend eine Demo mit ganz viel Musik.
There was a demo in Berlin last night with lots of music.
Dün gece Berlin'de bol müzikli bir demo vardı.
Die Teilnehmer haben zusammen auch Lieder aus der Ukraine gesungen.
|sudionici||||||||
The participants also sang songs from Ukraine together.
Katılımcılar ayrıca Ukrayna'dan şarkılar da birlikte seslendirdiler.
* Sie singen. *
* They sing. *
* Şarkı söylerler. *
Aber nicht nur in vielen deutschen Städten,
But not only in many German cities,
Ama sadece birçok Alman şehrinde değil,
但不仅仅是在许多德国城市,
rund um die ganze Welt
oko||||
around the whole world
tüm dünyada
gehen Menschen für Frieden in der Ukraine auf die Straße.
people are taking to the streets for peace in Ukraine.
Ukrayna'da barış için halk sokaklara dökülüyor.
In Italien oder Großbritannien.
|||Great Britain
In Italy or Great Britain.
İtalya'da veya Büyük Britanya'da.
In Japan oder Südkorea in Asien.
|||South Korea||Asia
In Japan or South Korea in Asia.
Asya'da Japonya veya Güney Kore'de.
In den USA, Südamerika, Australien.
||||Australia
In the USA, South America, Australia.
ABD'de, Güney Amerika'da, Avustralya'da.
Und in Russland.
And in Russia.
Ve Rusya'da.
在俄罗斯。
Obwohl die Regierung dort solche Proteste eigentlich verboten hat.
Хотя||||||||
||government|||protests|||
Although the government there has actually banned such protests.
Oradaki hükümet aslında bu tür protestoları yasaklamış olsa da.
Aber auch in Russland sind viele Menschen
But there are also many people in Russia
Ama Rusya'da da çok insan var.
但俄罗斯也有很多人
gegen den Krieg in der Ukraine und wollen das zeigen.
against the war in Ukraine and want to show that.
Ukrayna'daki savaşa karşı ve bunu göstermek istiyorum.
Wir finden, dass der Konflikt
||||conflict
We find that the conflict
Çatışma olduğunu görüyoruz
friedlich gelöst werden sollte, ohne Gewalt.
mirno|||||
به طور مسالمتآمیز|||||
|resolved||||violence
should be resolved peacefully, without violence.
Şiddete başvurmadan barışçıl bir şekilde çözülmelidir.
应该和平解决,不要使用暴力。
Das haben sie mit vielen Menschen weltweit gemeinsam.
They have that in common with many people around the world.
Dünyadaki birçok insanla ortak noktaları var.
他们与世界各地的许多人都有这一点。
Viele sind sich einig: Der Krieg in der Ukraine
Многие||||||||
|||agreed|||||
|||متفق|||||
Many agree: the war in Ukraine
Birçoğu hemfikir: Ukrayna'daki savaş
ist nicht richtig und es müsste viel mehr getan werden,
is not right and much more needs to be done
doğru değil ve daha çok şey yapılması gerekiyor
um den Menschen dort zu helfen.
|||there||
to help the people there.
Oradaki insanlara yardım etmek için.
Auch die Chefs mächtiger Länder, wie USA oder Deutschland,
Even the bosses of powerful countries, such as the USA or Germany,
ABD veya Almanya gibi güçlü ülkelerin patronları bile,
即使是美国、德国等强国的首脑,
sagen immer wieder, dass dieser Krieg falsch ist und dass sie ganz klar
keep saying that this war is wrong and that they are very clear
bu savaşın yanlış olduğunu ve çok net olduklarını söylemeye devam edin
an der Seite der Ukraine stehen.
stand by Ukraine.
Ukrayna'nın yanında ol.
Der Präsident der Ukraine, Wolodimir Selenskyi hat diese Länder jetzt
||||Volodymyr|Zelensky||||
The President of Ukraine Volodymyr Zelenskyi has these lands now
Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenskyi artık bu topraklara sahip
schon mehrfach um Hilfe gebeten,
|više puta|||
|چندین بار|||درخواست کرده
|several times|||
|неоднократно|||просил
asked for help several times
birkaç kez yardım istedi
多次请求帮助,
um sich gegen die Angreifer aus Russland zu verteidigen.
||||napadače||||
||||нападения||||
||||||||دفاع کردن
to defend against the attackers from Russia.
Rusya'dan gelen saldırganlara karşı savunmak için.
以防御来自俄罗斯的袭击者。
Aber keines der anderen Länder will Soldatinnen und Soldaten schicken,
But none of the other countries want to send soldiers,
Ama diğer ülkelerden hiçbiri asker göndermek istemiyor,
但其他国家都不愿意派遣士兵
um die ukrainischen Soldaten zu unterstützen.
to support the Ukrainian soldiers.
Ukraynalı askerleri desteklemek için.
支持乌克兰士兵。
Der Präsident der Ukraine ist darüber sehr enttäuscht.
The President of Ukraine is very disappointed about this.
Ukrayna Cumhurbaşkanı bu konuda çok hayal kırıklığına uğradı.
Warum tun die Länder das nicht? Warum lassen sie die Ukraine damit allein?
Why don't countries do this? Why are they leaving Ukraine alone with this?
Neden ülkeler bunu yapmıyor? Neden Ukrayna'yı bununla baş başa bırakıyorlar?
Das erklären wir euch jetzt.
We'll explain that to you now.
Bunu size şimdi açıklayacağız.
Das Land Ukraine hat vor vielen Jahren
The country Ukraine has many years ago
Ukrayna'nın yıllar önce sahip olduğu ülke
zusammen mit dem Land Russland, sowie einigen anderen Ländern,
along with the country of Russia, as well as some other countries,
Rusya ülkesinin yanı sıra diğer bazı ülkelerle birlikte,
zur Sowjetunion gehört.
|اتحاد جماهیر شوروی|
|Soviet Union|
||принадлежит
belongs to the Soviet Union.
Sovyetler Birliği'ne aittir.
Nachdem die Sowjetunion aufgelöst wurde,
|||raspuštena|
After the Soviet Union was dissolved
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra
hat sich die Ukraine dann immer stärker
Ukraine has become stronger then
Ukrayna o zaman güçlendi
乌克兰随后变得越来越强大
in Richtung Europa orientiert.
oriented towards Europe.
Avrupa'ya yöneliktir.
面向欧洲。
Wenn man auf die Karte schaut, dann sieht man,
If you look at the map, you can see
Haritaya bakarsan görebilirsin
如果你看一下地图,你就会发现
dass die Ukraine genau zwischen europäischen Ländern,
that Ukraine exactly between European countries,
Ukrayna tam olarak Avrupa ülkeleri arasında,
wie Rumänien und Polen auf der einen Seite,
like Romania and Poland on the one hand,
bir yanda Romanya ve Polonya gibi,
und eben Russland auf der anderen Seite liegt.
and Russia is on the other side.
ve Rusya diğer tarafta.
In Europa sind die meisten Länder Teil einer Gruppe,
In Europe, most countries are part of a group
Avrupa'da çoğu ülke bir grubun parçasıdır
在欧洲,大多数国家都是一个集团的一部分,
die sich versprochen hat, im Kriegsfall füreinander da zu sein.
|||||slučaju rata|jedni za druge|||
||||||for each other|||
who have promised themselves to be there for each other in case of war.
savaş durumunda birbirlerinin yanında olacaklarına söz vermişler.
他们承诺在发生战争时相互支持。
Das bedeutet: Wenn ein befreundetes Land angegriffen würde,
||||дружественное|||
That means: If a friendly country were attacked,
Bunun anlamı şudur: Eğer dost bir ülkeye saldırılırsa,
dann würden es alle anderen Länder der Gruppe mit Waffen verteidigen.
|||||||||weapons|defend
then all the other countries in the group would defend it with arms.
o zaman gruptaki diğer tüm ülkeler onu silahlarla savunacaktı.
Das Land Ukraine ist aber nicht Teil dieser starken Gruppe.
However, Ukraine is not part of this strong group.
Ancak Ukrayna bu güçlü grubun bir parçası değil.
Und weil das so ist, kommt der Ukraine in dieser Situation
And because of that, Ukraine comes in this situation
Ve bu yüzden Ukrayna bu duruma geliyor.
kein anderes Land zur Hilfe.
no other country to help.
yardım edecek başka ülke yok.
Die Befürchtung: Es würde die Gefahr bestehen, dass sich der Krieg,
|strah|||||||||
Эта||||||||||
|fear|||||||||
|نگرانی|||||||||
The fear: there would be a danger that the war,
Korku: savaşın bir tehlike olacağı,
der jetzt ausschließlich zwischen Russland
||isključivo||
||فقط||
which is now exclusively between Russia
şimdi sadece Rusya arasında olan
und der Ukraine stattfindet, schnell auf viele andere Länder ausbreitet.
|||održava se||||||širi se
|||||||||распространяется
and Ukraine is rapidly spreading to many other countries.
ve Ukrayna diğer birçok ülkeye hızla yayılıyor.
Dabei könnten auch sehr gefährliche Waffen eingesetzt werden.
||||||upotrijebiti|
||||опасные||использоваться|
||||||استفاده شود|
Very dangerous weapons could also be used.
Çok tehlikeli silahlar da kullanılabilir.
也可能使用非常危险的武器。
Ein großes Risiko.
A big risk.
Büyük bir risk.
风险很大。
Deshalb halten sich die anderen Länder gerade so zurück
That's why the other countries are holding back
Bu yüzden diğer ülkeler geri çekiliyor.
mit ihrer Hilfe: Sie wollen sicher gehen,
with their help: They want to make sure
onların yardımıyla: emin olmak istiyorlar
dass sich der Krieg nicht noch weiter ausbreitet,
that the war does not spread any further,
savaşın daha fazla yayılmaması,
战争不会进一步蔓延,
denn sonst wären noch viel mehr Menschen davon betroffen.
otherwise many more people would be affected.
aksi takdirde çok daha fazla insan etkilenecektir.
否则会有更多的人受到影响。
Die Länder versuchen der Ukraine deshalb auf andere Weise zu helfen,
The countries are therefore trying to help Ukraine in other ways,
Bu nedenle ülkeler Ukrayna'ya başka şekillerde yardım etmeye çalışıyorlar.
因此,这些国家正试图以其他方式帮助乌克兰,
zum Beispiel, indem sie Russland bestrafen.
|||||kazne
|||||مجازات میکنند
for example by punishing Russia.
örneğin Rusya'yı cezalandırarak.
例如,惩罚俄罗斯。
Mehr dazu erfahrt ihr auf logo.de, und da erfahrt ihr auch,
|||||||||saznat ćete||
You can find out more about this at logo.de, and there you will also find out
Bununla ilgili daha fazla bilgiyi logo.de adresinde bulabilirsiniz ve orada da öğreneceksiniz
wie ihr zusammen mit euren Eltern helfen, also spenden, könnt.
how you can help together with your parents, i.e. donate.
ailenle birlikte nasıl yardım edebilirsin, yani bağış yapabilirsin.
您和您的父母可以如何提供帮助,即捐赠。
Es ist natürlich richtig und wichtig, dass eine Nachrichtensendung
||||||||برنامه خبری
It is of course right and important that a news program
Bir haber programının olması elbette doğru ve önemlidir.
wie "logo!" über den Krieg in der Ukraine berichtet.
like "Logo!" reports on the war in Ukraine.
"Logo!" gibi Ukrayna'daki savaş hakkında raporlar.
Diese vielen Nachrichten über Krieg können einem aber auch
But all this news about war can also
Ancak savaşla ilgili tüm bu haberler aynı zamanda
zu viel werden - dann ist es völlig in Ordnung mal abzuschalten
||||||||||استراحت کردن
become too much - then it's perfectly fine to switch off
çok fazla hale gelir - o zaman kapatmak için gayet iyi
变得太多——那么关闭一段时间就完全没问题了
und an etwas anderes zu denken.
and think of something else.
ve başka bir şey düşün.
Bei uns geht's deshalb jetzt auch mit einem anderen Thema weiter.
|||therefore|||||||
That's why we're now going on with another topic.
O yüzden şimdi başka bir konuya geçiyoruz.
Ein Thema, das uns seit fast zwei Jahren beschäftigt und bei dem man
Одно||||||||||||
||||||||مشغول کرده||||
A topic that has occupied us for almost two years and in which one
Yaklaşık iki yıldır bizi meşgul eden bir konu ve hangisinde
zwischendurch auch einfach mal ab- schalten und an Schönes denken will:
ponekad||||||||||
между делом|тоже||иногда|||||||
want to switch off from time to time and think of beautiful things:
ara sıra kapatıp güzel şeyler düşünmek istiyorum:
在这期间,你只想停下来思考一些美好的事情:
Corona, Homeschooling, Lockdown, Quarantäne und all das.
|||karantena|||
|آموزش در خانه||قرنطینه|||
|домашнее обучение|||||
Corona, homeschooling, lockdown, quarantine and all that.
Corona, evde eğitim, tecrit, karantina ve tüm bunlar.
So richtig von alldem abschalten, das geht natürlich am besten im Urlaub.
So(1)|||всём этом||это||||||
|||همه اینها|استراحت کردن|||||||
To really switch off from all that, of course, the best way to do that is on vacation.
Tüm bunlardan gerçekten uzaklaşmak için elbette bunu yapmanın en iyi yolu tatildir.
Aber klar, Urlaub kostet Geld und nicht alle Familien
But of course, holidays cost money and not all families
Ama elbette, tatiller paraya mal olur ve tüm aileler için geçerli değildir.
können sich das leisten.
can afford it.
karşılayabilir.
Deswegen will die Bundesregierung diesen Familien jetzt
|||federal government|||
That is why the federal government wants these families now
Bu yüzden federal hükümet bu aileleri şimdi istiyor.
mit einer Corona-Auszeit helfen.
|||pauza|
|||استراحت کرونا|
help with a Corona break.
Corona tatili için yardım.
Der letzte Urlaub von Ben und seiner Mutter
Ben and his mother's last vacation
Ben ve annesinin son tatili
ist schon fast drei Jahre her.
it's been almost three years.
neredeyse üç yıl oldu.
Ab heute aber heißt es endlich mal wieder:
But from today it's finally time again:
Ama bugünden itibaren nihayet tekrar zamanı geldi:
Ausschlafen, sich bekochen lassen und eine neue Gegend erkunden.
naspavati se||nahraniti se||||||istraživati novu okolinu
خوابیدن تا دیروقت||پختن غذا|||||منطقه|اکتشاف کردن
||to cook|||||area|explore
выспаться||позволить готовить||||||исследовать окрестности
Sleep in, have someone cook for you and explore a new area.
Uyuyun, birinin sizin için yemek yapmasını sağlayın ve yeni bir bölgeyi keşfedin.
Ich freu mich sehr, weil Corona war ja schon eine schwere Zeit
I am very happy because Corona was already a difficult time
Çok mutluyum çünkü Corona zaten zor bir dönemdi
und da kann man sich mal erholen.
and there you can relax.
ve orada rahatlayabilirsiniz.
Eine Woche lang bleiben die beiden in dieser Herberge
||||||||hostelu
||||||||inn
The two stay in this hostel for a week
İkili bu pansiyonda bir hafta kalıyor.
in Sachsen-Anhalt.
||Anhalt
in Saxony-Anhalt.
Saksonya-Anhalt'ta.
Dabei unterstützt sie die Bundesregierung mit einem Zuschuss.
|||||||subvencijom
|||||||کمک مالی
|||||with||grant
The Federal Government supports it with a subsidy.
Federal Hükümet bunu bir sübvansiyonla destekliyor.
Sie übernimmt einen Großteil der Kosten.
|preuzima||||
She bears most of the costs.
Masrafların çoğunu o karşılıyor.
So soll es für Familien mit weniger Geld einfacher werden,
This should make it easier for families with less money
Bu, daha az parası olan ailelerin işini kolaylaştırmalıdır.
endlich mal wieder rauszukommen.
finally get out again.
sonunda tekrar çık
In ganz Deutschland machen Herbergen mit.
||||hosteli|
||||hostels|
Hostels all over Germany are participating.
Almanya'nın her yerinden hosteller katılıyor.
Im Schloss Mansfeld bei Volker Schmidt
In Mansfeld Castle with Volker Schmidt
Volker Schmidt ile Mansfeld Kalesi'nde
sind schon fast alle Zimmer ausgebucht.
almost all the rooms are already fully booked.
neredeyse tüm odalar zaten tamamen dolu.
An Wochenenden haben wir auf der Internetseite stehen,
At weekends we are on the website,
Hafta sonları web sitesindeyiz,
dass da nichts mehr geht, und da sind wir jetzt so ziemlich am Limit.
that nothing works anymore, and we're now pretty much at the limit.
artık hiçbir şeyin işe yaramadığını ve artık neredeyse sınırdayız.
Es sind noch ein paar wenige Ferientermine frei.
||||||даты каникул|
are|are||a|a few|few|vacation dates|
There are still a few holiday dates available.
Hala birkaç tatil tarihi var.
Aber es wird eng.
But it's going to be tight.
Ama sıkı olacak.
Deswegen will die Regierung erreichen,
That is why the government wants to
Bu yüzden hükümet istiyor
dass noch mehr Herbergen bei dem Programm mitmachen.
more hostels to join the program.
programa katılmak için daha fazla hostel.
Und möglichst viele Familien in Urlaub fahren können.
And as many families as possible can go on vacation.
Ve mümkün olduğu kadar çok aile tatile gidebilir.
Denn Lockdown und Quarantäne
Because lockdown and quarantine
Çünkü tecrit ve karantina
waren für Kinder und Eltern ganz schön anstrengend.
|||||||خستهکننده بود
were quite exhausting for children and parents.
çocuklar ve ebeveynler için oldukça yorucuydu.
Schon schön, wenn man sich einfach an den Tisch setzen kann,
It's nice when you can just sit down at the table,
Masaya oturabildiğin zaman güzel,
früh, mittags, abends.
morning, noon, evening.
sabah, öğle, akşam.
Das ist schon etwas anderes, andere Leute, andere Gegend.
That's something different, different people, different area.
Bu farklı bir şey, farklı insanlar, farklı bir alan.
Einfach mal ein bisschen rauskommen, das ist schon viel wert.
||||خارج شدن|||||
||||come out|||||
Just getting out for a bit is worth a lot.
Biraz dışarı çıkmak çok şeye bedel.
Ben freut sich, dass seine Mutter zusammen mit ihm frei hat.
Ben is happy that his mother is free with him.
Ben est heureux que sa mère soit libre avec lui.
Ben, annesinin yanında özgür olduğu için mutlu.
Denn für lange Gespräche oder Ausflüge
|||||izleti
|||||سفرها
Because for long conversations or excursions
Çünkü uzun konuşmalar veya geziler için
fehlt im Alltag oft die Zeit.
there is often a lack of time in everyday life.
günlük yaşamda genellikle zaman eksikliği vardır.
Man kann sehr viel Zeit miteinander verbringen und nicht nur mal so,
You can spend a lot of time together and not just because
Birlikte çok zaman geçirebilirsiniz ve sadece bunun nedeni değil
wenn man von der Schule oder Arbeit nach Hause kommt.
when you come home from school or work.
okuldan veya işten eve geldiğinizde.
Für die nächsten Tage haben die beiden ein paar Ausflüge geplant.
The two have planned a few trips for the next few days.
İkili, önümüzdeki birkaç gün için birkaç gezi planladı.
Als erstes aber wollen sie das Schloss erkunden.
||||||قلعه|
But first they want to explore the castle.
Ama önce kaleyi keşfetmek istiyorlar.
Auf logo.de könnt ihr nachlesen,
On logo.de you can read,
logo.de'de okuyabilirsiniz,
ob ihr auch eine Corona-Auszeit machen könnt und welche Unterkünfte
||||||||||accommodations
whether you can also take a Corona break and which accommodations
Corona molası da verip veremeyeceğiniz ve hangi konaklamalarda
in eurer Nähe bei dem Programm mitmachen.
join the program near you.
bölgenizdeki programa katılın.
Wisst ihr was? Heute ist ein ganz passender Tag,
|||||||prikladan|
You know what? Today is a very suitable day
Biliyor musun? Bugün çok uygun bir gün
um mal wieder im Märchenbuch zu blättern.
||||knjiga bajki||listati
||||کتاب افسانه||ورق زدن
to leaf through the fairy tale book again.
feuilleter à nouveau le livre de contes de fées.
masal kitabını yeniden karıştırmak için.
Heute ist nämlich: "Erzähl-ein-Märchen-Tag".
Today is "Tell a Fairy Tale Day".
Bugün "Bir Masal Anlatma Günü".
Deshalb haben wir jetzt mal drei interessante Fakten
|||||||facts
So now we have three interesting facts
Şimdi üç ilginç gerçeğimiz var.
über Märchen für euch.
about fairy tales for you.
sizin için peri masalları hakkında.
Erstens: Es waren einmal ...
First: Once upon a time...
Birincisi: Bir zamanlar...
Prinzessinnen mit meterlangen Haaren, Kobolde,
||||vilenjaci
||||کوبولدها
Princesses with long hair, goblins,
Uzun saçlı prensesler, goblinler,
sprechende Wölfe und Frösche mit Kronen.
|||قورباغهها||تاج
talking wolves and frogs with crowns.
konuşan kurtlar ve taçlı kurbağalar.
Die gibt es nicht wirklich.
There really isn't.
Gerçekten yok.
Aber genau solche ausgedachten Wesen, die in einer Traumwelt leben
|||izmišljena|bića||||svijet snova|
||||موجودات|||||
|||imagined||||||
But just such imaginary creatures that live in a dream world
Ama sadece hayal dünyasında yaşayan hayali yaratıklar
und ganz besondere Abenteuer meistern,
||||svladati
and master very special adventures,
ve çok özel maceralarda ustalaşın,
sind für Märchen ganz typisch.
are very typical of fairy tales.
peri masalları için çok tipiktir.
Zweitens: Diese kurzen Geschichten haben sich die Menschen wohl
Secondly, people like these short stories
İkincisi, insanlar bu kısa hikayeleri sever
über Jahrhunderte erzählt – aber gar nicht wirklich aufgeschrieben.
told over centuries - but not really written down.
yüzyıllar boyunca söylendi - ama gerçekten yazılmadı.
Dadurch haben sie sich immer ein Stückchen verändert.
So they always changed a little bit.
Bu yüzden her zaman biraz değiştiler.
Ein bisschen so wie bei dem Spiel "Stille Post".
A bit like the game "Silent Post".
Biraz "Silent Post" oyununa benziyor.
Und drittens: Richtig bekannt wurde die Märchen-Sammlung
|||||||collection
And thirdly: The fairy tale collection became really well known
Ve üçüncüsü: Masal koleksiyonu gerçekten çok iyi tanındı.
der deutschen Brüder Jakob und Wilhelm Grimm.
by the German brothers Jakob and Wilhelm Grimm.
Alman kardeşler Jakob ve Wilhelm Grimm tarafından.
Sie haben sich vor mehr als 200 Jahren Märchen erzählen lassen,
They had fairy tales told to them more than 200 years ago,
200 yılı aşkın bir süre önce kendilerine anlatılan peri masalları vardı.
sie aufgeschrieben und überarbeitet.
|||revidirala
|||ویرایش شده
they are written down and revised.
yazılır ve revize edilir.
Zu der Märchen-Sammlung der Brüder Grimm zählen zum Beispiel
The collection of fairy tales by the Brothers Grimm includes, for example
Grimm Kardeşler'in peri masalları koleksiyonu, örneğin şunları içerir:
Dornröschen oder Rotkäppchen.
Trnoružica||
دوران رُز||کلاه قرمزی
Little Red Riding Hood||Little Red Riding Hood
Sleeping Beauty or Little Red Riding Hood.
Uyuyan Güzel veya Kırmızı Başlıklı Kız.
Habt ihr denn dieses Jahr schon einen Schneemann und eine Schneefrau
|||||||snowman|||
Do you already have a snowman and a snowwoman this year?
Bu yıl zaten bir kardan adam ve bir kardan kadınınız var mı?
bauen können?
can build?
inşa edebilir mi?
Ich sag nur, egal wie groß euer Werk war, der hier ist größer:
|||||||اثر|||||
|say||||||work|||||
I'm just saying, no matter how big your work was, this one is bigger:
Sadece söylüyorum, işin ne kadar büyük olursa olsun, bu daha büyük:
Nämlich mehr als zehn Meter hoch.
Namely more than ten meters high.
Yani on metreden yüksek.
Der Riesenschneemann wurde gestern
|divovski snjegović||
The giant snowman was yesterday
Dev kardan adam dündü
in dem kleinen bayerischen Ort Bischofsgrün gebaut.
|||||Bischofsgrün|
|||||بیشوفسگرون|
built in the small Bavarian town of Bischofsgrün.
küçük Bavyera kasabası Bischofsgrün'de inşa edilmiştir.
Jedes Jahr wird dort so ein Schneemann gebaut und das schon
A snowman is built there every year and that's it
Orada her yıl bir kardan adam yapılır ve o kadar
seit mehr als 35 Jahren.
for more than 35 years.
35 yılı aşkın bir süredir.
Jakob, so heißt dieser Schneemann.
Jakob, that's the name of this snowman.
Jakob, bu kardan adamın adı bu.
Und er soll ein großes Zeichen für Hoffnung und Zusammenhalt sein.
|||||||||solidarnost|
|||||||امید||همبستگی|
And it should be a great sign of hope and cohesion.
Ve büyük bir umut ve uyum işareti olmalı.
Das ist ein gutes Zeichen in diesen Tagen.
That's a good sign these days.
Bu bugünlerde iyiye işaret.
Dann hoffen wir mal, dass er lange steht und nicht zu schnell schmilzt.
||||||||||||ذوب شود
Then let's hope that it stands for a long time and doesn't melt too quickly.
O zaman umalım ki uzun süre dayansın ve çok çabuk erimesin.
Das war "logo!" für heute.
That was "logo!" for today.
Bu "logo!" bugün için.
Mehr Nachrichten findet ihr jederzeit bei uns auf logo.de und morgen Abend
You can find more news at any time on logo.de and tomorrow evening
Daha fazla haberi istediğiniz zaman logo.de'de ve yarın akşam bulabilirsiniz
natürlich wieder hier - ich freue mich auf euch.
here again of course - I look forward to seeing you.
burada tekrar elbette - sizi görmeyi dört gözle bekliyorum.
Bis dann, ihr Lieben.
Until then, dear ones.
O zamana kadar sevgili varlıklar.
Morgen gibt's viel Sonnenschein und Regen, dass lass lieber sein.
||||||to će|||
There will be a lot of sunshine and rain tomorrow, so let it be.
Yarın çok güneş ve yağmur olacak, o yüzden öyle olsun.
Höchsttemperaturen von vier Grad bis elf
Maximum temperatures from four degrees to eleven
Dört dereceden on bir dereceye kadar maksimum sıcaklıklar
und ich geb' ab an unseren Elch.
||||||losu
||||||گوزن شمالی
and I give it to our moose.
ve onu geyiğimize veriyorum.
Ihr lieben Leut', das war "logo!" für heut'.
Dear people, that was "logo!" for today.
Sevgili insanlar, bu "logo!" bugün için.
Morgen besser ohne einen Reim
Tomorrow better without a rhyme
Yarın kafiye olmadan daha iyi
– ich kann's nicht gut – ich lass es lieber sein.
- I'm not good at it - I'd rather let it be.
- Bunda iyi değilim - Olmasına izin vermeyi tercih ederim.
Ciao mit Miau.
Ciao with meow.
miyav ile ciao.
Äh, oh man.
اه||
Uh oh man.
Ah adamım.