×

我們使用cookies幫助改善LingQ。通過流覽本網站,表示你同意我們的 cookie 政策.


image

Baha's Stories, DOĞA, HAYVANLAR VE BİTKİLER

DOĞA, HAYVANLAR VE BİTKİLER

Doğada gezmeyi kim sevmez ki? Hele ki Türkiye gibi doğası muhteşem bir yerde yaşıyorsan. Dağları, ovaları, yaylaları, nehirleri, gölleri, vadileri birbirinden güzel bir ülke.

Türkiye'deki doğa harikalarının bazıları UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alır.

Doğası en güzel illerden birisi Antalya'dır. Çünkü orada aynı anda dört mevsimi de yaşayabilirsin.

Sahillerinde nisan'dan kasım'a kadar denize girilebilir. Aynı anda Toros Dağları'nda kayak yapılabilir. Köprülü Kanyon'da rafting yapmayı kim istemez ki?

Doğu Karadeniz'in doğasına hayranım. Orada çay tarımı yaygındır. Uçsuz bucaksız çay tarlalarında hasat zamanı binlerce insan çalışır.

Karadeniz'in bazı bölgelerinde fındık tarımı yapılır. Karadeniz'deki en meşhur yaylanın ismi Ayder'dir. Orada üretilen bal çok değerlidir.

Üretilen balın büyük çoğunluğu ihraç edilir. Trabzon'daki Uzungöl de turistik bir yerdir.

Ancak son yıllarda orada bulunan gölün etrafına birçok yapı inşa edildi. Bu durum oradaki doğal güzelliği bozdu.

Ankara ile Konya arasında Türkiye'nin en büyük ikinci gölü olan Tuz Gölü bulunur. O gölde gerçekten tuz vardır.

Bundan ötürü o gölün etrafındaki topraklar verimli değildir. Ama gölün görüntüsü çok güzeldir. Göl, son yıllarda oldukça küçüldü.

Bunda küresel ısınma etkili olmuş olabilir. Bu yüzden artık gölün kuruyan taraflarında yürünebiliyor.

Özellikle sabaha karşı, güneş doğmak üzereyken o gölün kenarında yürümek çok zevklidir.

İzmir'in yanındaki Aydın ilinin müthiş bir tabiatı var. Kuşadası ilçesinin Dilek Yarımadası'nın denizinde yüzmeyi özledim.

Suyu soğuktur ama tertemizdir. Yüzerken karşıdaki Yunan adalarını görebilirsin. Acıkan yaban domuzları sahile inerler. Onları besleyebilirsin, insanlara saldırmazlar.

Balıkesir'de Kuş Cenneti Milli Parkı vardır. Gerçekten orası kuşlar için cennet gibidir. Yüzlerce tür kuş göç zamanı oraya gelir.

Anadolu'dan Avrupa'ya geçen bazı kuşlar orada dinlenir. O kuşları izlemek nasıl bir duygudur, merak ediyorum.

Kış sporları deyince herkesin aklına Bursa'daki Uludağ gelir. O dağda ve dağın etrafında kayağın dışında diğer kış sporları da yapılabilir.

Yazın da aynı şekilde orada doğa yürüyüşüne çıkılabilir. Kamp ve piknik yapılabilir. Zaten Bursa ili, endüstrinin gelişmiş olmasına rağmen Türkiye'deki en yeşil kentlerden biridir.

Bursa'ya yakın olan ve Bursa kadar güzel bir doğaya sahip olan yer Bolu'dur. Yedigöller Milli Parkı'nın içinde birçok göl bulunur.

Özellikle sonbaharda orada kamp yapıp doğa ile iç içe olmak unutulmaz bir deneyim olabilir. Doğa fotoğrafçıları da orayı tercih ederler.

Dağlarda rengarenk açan çiçekleri fotoğraflamak, koklamak için sabırsızlanıyorum.

Burdur'daki Salda Gölü'nü halk Maldivler'e benzetiyor. Çünkü o gölün suları berraktır. Orada yazın festivaller düzenleniyor.

Kapadokya'yı bilmeyen turist yoktur, oradan pek bahsetmeyeceğim. Peri bacalarının büyüleyici, adeta nefes kesici bir görüntüsü var.

Doğu'da görülmesi gereken yerlerden birisi Van'dır. Orada Türkiye'nin en büyük gölü olan Van Gölü bulunur.

O gölün içinde küçük bir adada eski bir Ermeni kilisesi vardır. O adaya yaz aylarında feribotla gidebilirsin. Her sene yüz binlerce İranlı Van'ı ziyaret eder.

Çünkü orası tam da İran sırında yer alıyor.

Tunceli'deki dağların heybetli bir görünümü vardır. Munzur Vadisi Milli Parkı herkesçe bilinir. Orada endemik bitkiler ve hayvanlar görebilirsin.

Şelaleleri, krater gölleriyle eşsiz bir bölgedir. Ayrıca o ilin belediye seçimlerini komünist parti kazanmıştı. Komünistler için de oranın belediye başkanı bir doğa harikası olabilir

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

DOĞA, HAYVANLAR VE BİTKİLER nature|||Plants الطبيعة والحيوانات والنباتات NATUR, TIERE UND PFLANZEN ΦΎΣΗ, ΖΏΑ ΚΑΙ ΦΥΤΆ NATURE, ANIMALS AND PLANTS LA NATURE, LES ANIMAUX ET LES PLANTES NATURA, ANIMALI E PIANTE ПРИРОДА, ЖИВОТНЫЕ И РАСТЕНИЯ NATUR, DJUR OCH VÄXTER

Doğada gezmeyi kim sevmez ki? in nature|to hike||| من منا لا يحب المشي في الطبيعة؟ Wer geht nicht gerne in der Natur spazieren? Who does not like to travel in nature? Кто не любит прогулки на природе? Hele ki Türkiye gibi doğası muhteşem bir yerde yaşıyorsan. if||||natural beauty|magnificent||place|you live Soprattutto se|||||||| خاصة إذا كنت تعيش في مكان ذو طبيعة خلابة مثل تركيا. Vor allem, wenn Sie an einem Ort mit herrlicher Natur wie der Türkei leben. Especially in Turkey, such as nature when you live in a fabulous place. Особенно если вы живете в таком месте, как Турция, где природа просто великолепна. Dağları, ovaları, yaylaları, nehirleri, gölleri, vadileri birbirinden güzel bir ülke. |les plaines||rivières|lacs|vallées|||| Mountains|plains|high plateaus|rivers|its lakes|valleys|each other||| |plains|highlands|die Flüsse|die Seen|valleys|||| |pianure|altipiani||||||| إنها دولة ذات جبال جميلة وسهول وهضاب وأنهار وبحيرات ووديان. Es ist ein Land mit wunderschönen Bergen, Ebenen, Hochebenen, Flüssen, Seen und Tälern. Mountains, plains, highlands, rivers, lakes, valleys are a beautiful country. Это страна с красивыми горами, равнинами, плоскогорьями, реками, озерами и долинами.

Türkiye'deki doğa harikalarının bazıları UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alır. ||merveilles naturelles||Organisation des Nations Unies|||liste|| ||wonders of nature||UNESCO World Heritage||Heritage|on the list|| ||||UNESCO||Weltkulturer|Liste|| بعض العجائب الطبيعية في تركيا مدرجة في قائمة التراث العالمي لليونسكو. Einige der Naturwunder der Türkei stehen auf der UNESCO-Welterbeliste. Some of the natural wonders in Turkey is located in the UNESCO World Heritage List. Некоторые из природных чудес Турции включены в список Всемирного наследия ЮНЕСКО.

Doğası en güzel illerden birisi Antalya'dır. |||des provinces|| Natur|||von den Städten|| |||"of the provinces"|| من المدن التي تتمتع بأجمل الطبيعة هي أنطاليا. Eine der schönsten Städte der Natur ist Antalya. One of the most beautiful provinces in nature is Antalya. Анталия - один из самых красивых городов в природе. Çünkü orada aynı anda dört mevsimi de yaşayabilirsin. |||||||vivre |||at the same time||four seasons||"you can experience" |||||||erleben لأنه يمكنك تجربة الفصول الأربعة هناك في نفس الوقت. Denn dort können Sie alle vier Jahreszeiten gleichzeitig erleben. Because you can experience all four seasons at the same time. Потому что там вы можете испытать все четыре сезона одновременно.

Sahillerinde nisan'dan kasım'a kadar denize girilebilir. |avril|à novembre||| |from April|to November||the sea|can be swum ||November||| |||||si può nuotare يمكنك السباحة على شواطئها من أبريل إلى نوفمبر. An den Stränden kann man von April bis November baden. You can swim in the coast from April to November. Купаться на его пляжах можно с апреля по ноябрь. Aynı anda Toros Dağları'nda kayak yapılabilir. |||montagnes||peut être fait |at the same time|Taurus Mountains|in the mountains|skiing|can be done |||in den Taurusbergen|Skifahren| ويمكنك أيضًا التزلج في جبال طوروس. Skiing can be done in the Taurus Mountains at the same time. В то же время вы можете покататься на лыжах в горах Таурус. Köprülü Kanyon'da rafting yapmayı kim istemez ki? Köprülü|dans le canyon||||| Köprülü Canyon|in Kanyon|||who|want| |im Kanyon||||| من منا لا يريد الذهاب للتجديف في كوبرولو كانيون؟ Wer würde nicht gerne eine Rafting-Tour durch den Köprülü-Canyon machen? Who wouldn't want to go rafting in Köprülü Canyon? Кто не хотел бы заняться рафтингом в каньоне Кёпрюлю?

Doğu Karadeniz'in doğasına hayranım. ||nature| ||nature of|I'm amazed ||Natur| |||Amo la natura. أنا معجب بطبيعة منطقة شرق البحر الأسود. Ich bewundere die Natur des östlichen Schwarzen Meeres. I admire the nature of the Eastern Black Sea. Я восхищаюсь природой восточной части Черного моря. Orada çay tarımı yaygındır. |tea cultivation|cultivation|is common ||coltivazione del tè|È comune زراعة الشاي شائعة هناك. Der Teeanbau ist dort weit verbreitet. Tea cultivation is common there. Здесь распространено выращивание чая. Uçsuz bucaksız çay tarlalarında hasat zamanı binlerce insan çalışır. sans fin|infinite||dans leurs champs||||| endlos|endlos||auf den Feldern||||| Endless|endless||in the fields|harvest|||| Sconfinato||||raccolto|||| يعمل الآلاف من الناس في حقول الشاي الشاسعة خلال وقت الحصاد. Tausende Menschen arbeiten zum Zeitpunkt der Ernte auf riesigen Teeplantagen. Thousands of people work at the time of harvest in vast tea plantations. Тысячи людей работают во время сбора урожая на обширных чайных плантациях.

Karadeniz'in bazı bölgelerinde fındık tarımı yapılır. the Black Sea's||regions|hazelnut|hazelnut farming| تتم زراعة البندق في بعض مناطق البحر الأسود. Hazelnut cultivation is made in some regions of the Black Sea. Фундук культивируется в некоторых районах Черного моря. Karadeniz'deki en meşhur yaylanın ismi Ayder'dir. de la mer Noire|||plateau||est Ayder "in the Black Sea"|||plateau's||is Ayder am Schwarzen Meer|||||ist Ayder اسم الهضبة الأكثر شهرة في البحر الأسود هو آيدر. Der Name der berühmtesten Hochebene am Schwarzen Meer ist Ayder. The name of the most famous plateau in the Black Sea is Ayder. Название самого известного плато на Черном море - Айдер. Orada üretilen bal çok değerlidir. ||miel||précieux |produced|honey||very valuable ||||wertvoll العسل المنتج هناك ذو قيمة كبيرة. Der dort produzierte Honig ist sehr wertvoll. Honey produced there is very valuable. Мед, производимый там, очень ценен.

Üretilen balın büyük çoğunluğu ihraç edilir. |du miel|||export| |the honey||the majority|export| |des Honigs|||| ||||esportato| يتم تصدير غالبية العسل المنتج. Der größte Teil des produzierten Honigs wird exportiert. The vast majority of the honey produced is exported. Большая часть производимого меда экспортируется. Trabzon'daki Uzungöl de turistik bir yerdir. à Trabzon|Uzungöl|||| "in Trabzon's"|Uzungöl||tourist||is a place |Uzungöl|||| أوزونجول في طرابزون هي أيضًا مكان سياحي. Uzungöl in Trabzon ist ebenfalls eine Touristenattraktion. Uzungol in Trabzon is also a touristic place.

Ancak son yıllarda orada bulunan gölün etrafına birçok yapı inşa edildi. ||||||autour de|||| ||||located|the lake|around||structures|built| ||||||um den|||| ومع ذلك، في السنوات الأخيرة، تم بناء العديد من الهياكل حول البحيرة هناك. In den letzten Jahren wurden jedoch viele Gebäude rund um den See gebaut. However, many buildings have been built around the lake in recent years. Однако в последние годы вокруг находящегося там озера построено множество сооружений. Bu durum oradaki doğal güzelliği bozdu. |||||dégradé This||||beauty|ruined |||||verändert هذا الوضع أفسد الجمال الطبيعي هناك. Dies hat die natürliche Schönheit der Region beeinträchtigt. This situation spoiled the natural beauty there. Эта ситуация испортила там природную красоту.

Ankara ile Konya arasında Türkiye'nin en büyük ikinci gölü olan Tuz Gölü bulunur. |with||||||||||| وتقع بين أنقرة وقونيا بحيرة طوز، ثاني أكبر بحيرة في تركيا. Zwischen Ankara und Konya liegt der Tuz-See, der zweitgrößte See der Türkei. Between Konya and Ankara with Turkey's second largest lake, which is located in Salt Lake. Соленое озеро, второе по величине озеро Турции, расположено между Анкарой и Коньей. O gölde gerçekten tuz vardır. There is|in the lake|really|salt|is هناك حقا الملح في تلك البحيرة. In diesem See ist wirklich Salz vorhanden. There is really salt in that lake. В этом озере действительно есть соль.

Bundan ötürü o gölün etrafındaki topraklar verimli değildir. |therefore|||autour de||fertile| this|because|||||fertile|is not |||des Sees|||| |Perciò|||||fertili| ولهذا السبب فإن الأرض المحيطة بتلك البحيرة ليست خصبة. Daher ist das Land rund um den See nicht fruchtbar. Because of this, the lands around that lake are not fertile. Поэтому земля вокруг этого озера не плодородна. Ama gölün görüntüsü çok güzeldir. ||view|| ولكن منظر البحيرة جميل جدا Aber die Aussicht auf den See ist sehr schön. But the view of the lake is very beautiful. Но вид на озеро очень красивый. Göl, son yıllarda oldukça küçüldü. ||||rétréci |||quite|shrank significantly ||||ist deutlich geschrumpft تقلصت البحيرة بشكل كبير في السنوات الأخيرة. Der See ist in den letzten Jahren ziemlich klein geworden. The lake has become quite small in recent years. За последние годы озеро значительно уменьшилось в размерах.

Bunda küresel ısınma etkili olmuş olabilir. |global|réchauffement||| This|global|global warming|effective||may have ||global warming||| |globale|riscaldamento globale|efficace|| ربما كان الاحتباس الحراري فعالا في هذا. Die globale Erwärmung könnte dabei eine Rolle gespielt haben. Global warming may have been effective in this. Возможно, этому способствовало глобальное потепление. Bu yüzden artık gölün kuruyan taraflarında yürünebiliyor. ||||qui sèche|bords|peut être marché "This"||||drying up|dry parts|can be walked |||||Seiten|man kann gehen ||||essiccati||si può camminare ولهذا السبب يمكنك الآن المشي على الجوانب الجافة للبحيرة. Daher ist es nun möglich, die trockenen Teile des Sees zu begehen. Therefore, it is now possible to walk on the drying sides of the lake. Поэтому теперь можно ходить по сухим берегам озера.

Özellikle sabaha karşı, güneş doğmak üzereyken o gölün kenarında yürümek çok zevklidir. |||||||||||est agréable |towards the morning|toward||rises|about to rise|||by the lake|walk by||pleasant ومن الممتع للغاية السير بجانب تلك البحيرة، خاصة في الصباح، عندما تكون الشمس على وشك الشروق. Vor allem morgens, wenn die Sonne gerade aufgeht, ist es sehr schön, an diesem See spazieren zu gehen. It is very enjoyable to walk by the lake especially when the sun is about to rise in the morning. Особенно утром, когда солнце только собирается взойти, очень приятно гулять у этого озера.

İzmir'in yanındaki Aydın ilinin müthiş bir tabiatı var. ||||||nature| ||||wunderbare||Natur| of İzmir's|next to||province|amazing||natural beauty| |||della provincia di|||natura| تتمتع ولاية أيدين المجاورة لإزمير بطبيعة رائعة. Die Provinz Aydın in der Nähe von Izmir hat eine wunderbare Natur. The province of Aydın next to İzmir has a great nature. Провинция Айдын, расположенная рядом с Измиром, обладает чудесной природой. Kuşadası ilçesinin Dilek Yarımadası'nın denizinde yüzmeyi özledim. Kuşadası|de l'île|souhait|péninsule|dans la mer|| Vogelinsel|Bezirk|Dilek-Hal|halbinsel||| Kuşadası district|"of the district"|Dilek Peninsula|peninsula's|in the sea|swimming|I miss swimming أفتقد السباحة في بحر شبه جزيرة ديليك في منطقة كوساداسي. Ich vermisse das Schwimmen im Meer auf der Halbinsel Dilek im Bezirk Kusadasi. I miss swimming in the sea of Dilek Peninsula of Kuşadası district. Я скучаю по купанию в море на полуострове Дилек района Кушадасы.

Suyu soğuktur ama tertemizdir. |est froid||très propre the water|is cold||crystal clear |kalt||sehr sauber الماء بارد ولكنه نظيف. Das Wasser ist kalt, aber sauber. Its water is cold but clean. Вода холодная, но чистая. Yüzerken karşıdaki Yunan adalarını görebilirsin. en nageant|||islands| While swimming|opposite||Greek islands| beim Schwimmen|||Inseln| أثناء السباحة يمكنك رؤية الجزر اليونانية المقابلة. Wenn Sie schwimmen, können Sie die griechischen Inseln auf der anderen Seite sehen. While swimming you can see the Greek islands opposite. Во время плавания можно увидеть греческие острова на другой стороне. Acıkan yaban domuzları sahile inerler. qui a faim|sauvages|sangliers|plage|descendent vers la plage hungry|wild|wild boars|to the shore|come down ||||kommen an الخنازير البرية الجائعة تهبط على الشاطئ. Hungrige Wildschweine kommen an den Strand. Hungry wild boars descend to the beach. На пляж спускаются голодные кабаны. Onları besleyebilirsin, insanlara saldırmazlar. |tu peux les nourrir||ne frapperont pas |You can feed||won't attack people |||angreifen |||non attaccano persone يمكنك إطعامهم، فلن يهاجموا الناس. Man kann sie füttern, sie greifen keine Menschen an. You can feed them, they won't attack people. Их можно кормить, они не нападают на людей.

Balıkesir'de Kuş Cenneti Milli Parkı vardır. à Balıkesir||paradis des oiseaux||| In Balıkesir|Bird|bird sanctuary||| ||Paradies||| يوجد منتزه بيرد بارادايس الوطني في باليكسير. In Balıkesir befindet sich der Vogelparadies-Nationalpark. There is a Bird Paradise National Park in Balıkesir. В Балыкесире находится национальный парк "Птичий рай". Gerçekten orası kuşlar için cennet gibidir. ||||paradis| really||birds||paradise for birds|like إنها حقا مثل الجنة للطيور. Es ist wirklich ein Paradies für Vögel. It is really a paradise for birds. Это действительно рай для птиц. Yüzlerce tür kuş göç zamanı oraya gelir. |species||migration||| |||migrazione||| مئات الأنواع من الطيور تأتي إلى هناك أثناء الهجرة. Hunderte von Vogelarten kommen während des Vogelzugs hierher. Hundreds of bird migration time comes there. Сюда прилетают сотни видов птиц во время миграции.

Anadolu'dan Avrupa'ya geçen bazı kuşlar orada dinlenir. ||||||ruhen |||some|||rest there بعض الطيور التي تمر من الأناضول إلى أوروبا تستقر هناك. Einige Vögel, die von Anatolien nach Europa reisen, rasten dort. Some birds crossing from Anatolia to Europe rest there. Здесь отдыхают некоторые птицы, которые перелетают из Анатолии в Европу. O kuşları izlemek nasıl bir duygudur, merak ediyorum. |||||émotion|| it|the birds||||feeling|I wonder| |||||Gefühl|| أتساءل ما هو شعور مشاهدة تلك الطيور. Ich frage mich, wie es ist, diese Vögel zu beobachten. I wonder what it feels like to watch those birds. Интересно, каково это наблюдать за этими птицами.

Kış sporları deyince herkesin aklına Bursa'daki Uludağ gelir. ||||||Mont Uludağ| Winter|sports|when it comes to|everyone's||in Bursa's|Uludağ Mountain| ||||||Uludağ| عندما يتعلق الأمر بالرياضات الشتوية، يفكر الجميع في أولوداغ في بورصة. Wenn es um Wintersport geht, denkt jeder an Uludağ in Bursa. When it comes to winter sports, everyone thinks of Uludağ in Bursa. Когда речь заходит о зимних видах спорта, все вспоминают Улудаг в Бурсе. O dağda ve dağın etrafında kayağın dışında diğer kış sporları da yapılabilir. |||||skiing|||||| |on the mountain||the mountain's||skiing|besides|||sports|| |||||Skifahren|||||| وبصرف النظر عن التزلج، يمكن أيضًا ممارسة الرياضات الشتوية الأخرى على هذا الجبل وما حوله. Neben dem Skifahren können auch andere Wintersportarten auf und um den Berg ausgeübt werden. Apart from the ski on that mountain and around the mountain, other winter sports can also be done. Помимо катания на лыжах, на горе и вокруг нее можно заняться другими зимними видами спорта.

Yazın da aynı şekilde orada doğa yürüyüşüne çıkılabilir. ||same||||Wanderung|kann man gehen In summer||||||for a hike|can be done ||||||randonnée|can be done ||||||escursione a piedi| ويمكنك أيضًا ممارسة رياضة المشي لمسافات طويلة هناك في فصل الصيف. Im Sommer können Sie dort auch wandern. In summer, you can also go hiking there. Вы также можете отправиться на прогулку на природе летом. Kamp ve piknik yapılabilir. ||picnic| التخييم والنزهات ممكنة. Camping and picnics can be done. Zaten Bursa ili, endüstrinin gelişmiş olmasına rağmen Türkiye'deki en yeşil kentlerden biridir. ||province||||||||villes| already||province|industry's|developed|being developed|despite||||one of the greenest| ||Provinz||||||||Städten| ||provincia di Bursa||||||||| تعد مقاطعة بورصة بالفعل واحدة من أكثر المدن خضرة في تركيا، على الرغم من الصناعة المتطورة. In der Tat ist Bursa trotz seiner Industrialisierung eine der grünsten Städte der Türkei. Already Bursa province, although the industry has developed one of the greenest cities in Turkey. Несмотря на свою индустриализацию, Бурса является одним из самых зеленых городов Турции.

Bursa'ya yakın olan ve Bursa kadar güzel bir doğaya sahip olan yer Bolu'dur. ||||||||nature||||Bolu to Bursa|near|that has||Bursa||||natural environment|has|||is Bolu ||||||||Natur||||Bolu ist المكان القريب من بورصة والذي يتمتع بطبيعة جميلة مثل بورصة هو بولو. Bolu liegt in der Nähe von Bursa und hat eine ebenso schöne Natur wie Bursa. Bolu is close to Bursa and has a beautiful nature as Bursa. Болу - это место, которое находится недалеко от Бурсы и имеет такую же красивую природу, как и Бурса. Yedigöller Milli Parkı'nın içinde birçok göl bulunur. sept lacs||du parc|||| Seven Lakes||of the park|||| ||des Yedigöller|||| هناك العديد من البحيرات في حديقة Yedigöller الوطنية. Im Yedigöller-Nationalpark gibt es viele Seen. There are many lakes in the Yedigöller National Park.

Özellikle sonbaharda orada kamp yapıp doğa ile iç içe olmak unutulmaz bir deneyim olabilir. |en automne|||||||||inoubliable||| |in the fall|||camping|nature|with nature|in|in touch with||unforgettable||experience| |||||||inner|||unvergessliches||| ||||||||||indimenticabile||| خاصة في فصل الخريف، يمكن أن يكون التخييم هناك والتواصل مع الطبيعة تجربة لا تُنسى. Besonders im Herbst kann es ein unvergessliches Erlebnis sein, zu campen und mit der Natur in Kontakt zu sein. It can be an unforgettable experience to camp and be in touch with nature especially in autumn. Особенно осенью, если разбить там палатку и побыть наедине с природой, это может стать незабываемым опытом. Doğa fotoğrafçıları da orayı tercih ederler. |photographers|||| |Nature photographers|||| |die Naturfotografen|||| يفضل مصورو الطبيعة أيضًا هناك. Nature photographers also prefer it. Фотографы природы также предпочитают его там.

Dağlarda rengarenk açan çiçekleri fotoğraflamak, koklamak için sabırsızlanıyorum. |multicolores||fleurs|photograph|smell||j'ai hâte |colorful|blooming|the flowers|photograph|smell||I can't wait |||die Blumen|fotografieren|||ich kann es kaum erwarten |||||annusare||Non vedo l'ora. لا أستطيع الانتظار لتصوير وشم الزهور الملونة التي تتفتح في الجبال. Ich kann es kaum erwarten, die bunten Blumen zu fotografieren und zu riechen, die in den Bergen blühen. I can't wait to photograph and smell colorful flowers in the mountains. Мне не терпится сфотографировать и почувствовать запах красочных цветов, цветущих в горах.

Burdur'daki Salda Gölü'nü halk Maldivler'e benzetiyor. de Burdur|Salda|lac de|le public|Maldives|compare in Burdur|Salda Lake|Lake's||the Maldives|compares to ||||Maldiven| يقارن الناس بحيرة سالدا في بوردور بجزر المالديف. Der Salda-See in Burdur wird mit den Malediven verglichen. People liken Lake Salda in Burdur to Maldives. Люди сравнивают озеро Салда в Бурдуре с Мальдивами. Çünkü o gölün suları berraktır. |||eaux|claires |||its waters|crystal clear |||das Wasser|are clear ||||è limpida لأن مياه تلك البحيرة صافية. Weil das Wasser dieses Sees klar ist. Because the waters of that lake are clear. Потому что воды этого озера чисты. Orada yazın festivaller düzenleniyor. ||festivals|organisés ||festivals are held|are being organized ||Festivals| تقام المهرجانات هناك في الصيف. There are festivals in the summer. Летом здесь проводятся фестивали.

Kapadokya'yı bilmeyen turist yoktur, oradan pek bahsetmeyeceğim. Cappadocia|||||| Cappadocia|who doesn't know||there is not|there||won't mention Kappadokien||||||darüber sprechen لا يوجد سائح لا يعرف كابادوكيا، لن أتحدث عنها كثيراً. There are no tourists who do not know Cappadocia, I will not talk about it very much. Нет такого туриста, который не знал бы Каппадокию, поэтому я не буду много о ней рассказывать. Peri bacalarının büyüleyici, adeta nefes kesici bir görüntüsü var. fée|cheminées de fées|breathtaking|presque comme||||| Fairy|Felsen||||atemberaubend||| Fairy chimneys|fairy chimneys'|breathtaking|almost|breath-taking|breathtaking||| ||incantevole|||mozzafiato||| تتمتع المداخن الخيالية بإطلالة رائعة تحبس الأنفاس. Feenkamine haben ein faszinierendes, fast atemberaubendes Aussehen. Fairy chimneys have a fascinating, breathtaking appearance. Сказочные дымоходы имеют захватывающий, почти захватывающий вид.

Doğu'da görülmesi gereken yerlerden birisi Van'dır. à l'est|à voir||||Van in the East|must-see||places||is Van im Osten|||||ist Van Nell'Est|da vedere|||| واحدة من الأماكن التي يجب مشاهدتها في الشرق هي فان. Einer der Orte im Osten ist Van. One of the places to be seen in the East is Van. Одним из обязательных к посещению мест на Востоке является Ван. Orada Türkiye'nin en büyük gölü olan Van Gölü bulunur. |||||||Lake| توجد بحيرة فان، وهي أكبر بحيرة في تركيا. There has Turkey's largest lake, Lake Van. Здесь находится озеро Ван, самое большое озеро в Турции.

O gölün içinde küçük bir adada eski bir Ermeni kilisesi vardır. |||||on the island|||Armenian|church| وتوجد كنيسة أرمنية قديمة على جزيرة صغيرة في تلك البحيرة. There is an old Armenian church on a small island in that lake. На маленьком острове в этом озере стоит старая армянская церковь. O adaya yaz aylarında feribotla gidebilirsin. يمكنك الذهاب إلى تلك الجزيرة بالعبارة في الصيف. You can go to that island by ferry in the summer. Летом на этот остров можно добраться на пароме. Her sene yüz binlerce İranlı Van'ı ziyaret eder. |||||Van|| ||hundreds||Iranians|Van|| |||||Van|| مئات الآلاف من الإيرانيين يزورون فان كل عام. Hundreds of thousands of Iranians visit Van every year. Ежегодно Ван посещают сотни тысяч иранцев.

Çünkü orası tam da İran sırında yer alıyor. |||||à la frontière|| |that place|right||Iran|on the border|is located|is located |||||Grenze|| |||||al confine di|| لأن هذا المكان يقع في سر إيران. Weil es genau im iranischen Geheimnis liegt. Because it is precisely in Iranian secret. Потому что это место находится прямо в иранской тайне.

Tunceli'deki dağların heybetli bir görünümü vardır. à Tunceli||imposant||apparence| in Tunceli|the mountains|majestic||majestic appearance| in Tunceli||majestätisch||Aussehen| ||maestoso||| تتمتع الجبال في تونجلي بمظهر مهيب. The mountains in Tunceli have an imposing view. Горы в Тунджели имеют внушительный вид. Munzur Vadisi Milli Parkı herkesçe bilinir. Munzur||||| Munzur Valley National Park|Valley|||"by everyone"|is known Munzur||||von allen| ||||da tutti| حديقة وادي مونزور الوطنية معروفة للجميع. Der Munzur Valley National Park ist allen bekannt. Munzur Valley National Park is known to everyone. Национальный парк долины Мунзур известен каждому. Orada endemik bitkiler ve hayvanlar görebilirsin. |endémique|plantes||| |endemic|||| |endemic|plants||| يمكنك رؤية النباتات والحيوانات المستوطنة هناك. Dort können Sie einheimische Pflanzen und Tiere sehen. You can see endemic plants and animals there. Здесь можно увидеть эндемичные растения и животных.

Şelaleleri, krater gölleriyle eşsiz bir bölgedir. les chutes||lacs||| Waterfalls|crater lakes|with its lakes|unique|| die Wasserfälle||mit Kraterseen||| Cascate|||unica|| إنها منطقة فريدة من نوعها بشلالاتها وبحيراتها البركانية. Mit seinen Wasserfällen und Kraterseen ist es eine einzigartige Region. It is a unique region with its waterfalls and crater lakes. Это уникальный регион с его водопадами и кратерными озерами. Ayrıca o ilin belediye seçimlerini komünist parti kazanmıştı. ||||élections|||avait gagné ||||election(s)|||had won |||||||gewonnen hatte وبالإضافة إلى ذلك، فاز الحزب الشيوعي في الانتخابات البلدية لتلك المقاطعة. Außerdem hatte die kommunistische Partei die Kommunalwahlen in dieser Provinz gewonnen. In addition, the communist party won the municipal elections of that province. Кроме того, коммунистическая партия победила на муниципальных выборах в этой провинции. Komünistler için de oranın belediye başkanı bir doğa harikası olabilir Communistes||||||||| Communists|for||that|municipality|||natural|wonder| die Kommunisten||||||||Naturwunder| بالنسبة للشيوعيين، يمكن أن يكون عمدة ذلك المكان أعجوبة طبيعية. Für Kommunisten mag der Bürgermeister ein Naturwunder sein. For communists, the mayor may be a natural wonder. Для коммунистов мэр этого места может быть чудом природы.