×

我們使用cookies幫助改善LingQ。通過流覽本網站,表示你同意我們的 cookie 政策.

image

Baha's Stories, TÜRKİYE’NİN BÖLGELERİ 6: DOĞU ANADOLU BÖLGESİ

TÜRKİYE'NİN BÖLGELERİ 6: DOĞU ANADOLU BÖLGESİ

Bölge oldukça engebelidir, Türkiye'nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı (“Ararat olarak da bilinir”) buradadır.

Sanılanın aksine “Ararat” Ermenistan'da değil Türkiye'de yer alır.

Bazı Hristiyanlar Nuh'un gemisinin bu dağda bulunduğuna inanır.

Venedikli Marco Polo Ağrı Dağı için “hiçbir zaman tırmanılamayacak bir dağ” der.

Ona göre bu dağa tırmanmak imkansız.

Ancak on dokuzuncu yüzyılda Çarlık Rusyası'nda yaşayan bir Alman dağın zirvesine tırmanmayı başardı!

Van harbiden şâhâne bir şehirdir.

Örneğin Van Gölü, Türkiye'nin en büyük gölüdür.

Gölde ulaşım da yapılır.

Feribotla gölün bir ucundan öbür ucuna gidebilirsiniz.

Yöre halkı gölde "Van Gölü Canavarı'nın" yaşadığına inanır.

Canavarı gördüğünü iddia eden çok sayıda kişi var.

Göldeki Akdamar Adası epey turist çeker.

Adadaki tarihi kilise onuncu yüzyılda Ermeniler tarafından inşa edilmiştir.

Ermeni Mimarisi'nin eşsiz örneklerinden biridir.

Iğdır adlı şehir İran'a, Ermenistan'a ve Azerbaycan toprağı olan Nahçıvan'a komşudur.

Küçük bir şehir olmasına rağmen üç ülkeye sınırı var.

Türkiye-Ermenistan sınır kapısı yıllardır kapalı.

Türkiye'den Ermenistan'a gitmek isteyenlerin iki seçeneği var: uçakla gitmek veya Gürcistan üzerinden gitmek.

Maalesef bölgede 1984'te (bin dokuz yüz seksen dörtte) terör olayları başladı.

PKK adlı örgüt Türk ve Kürt binlerce sivili katletti.

Türkiye Cumhuriyeti ile PKK arasındaki çatışmalarda 30.000'den fazla insanın öldüğü söyleniyor.

Bu durum bölgedeki güvenlik endişelerini artırdı.

Binlerce vatandaş bölgeyi terk etmek zorunda kaldı.

Yabancı turistler bölgeyi ziyaret etmekten korktular.

Bu sebepten bölgenin ekonomik gelişimi oldukça yavaşladı.

Sert bir iklime sahip olan bölgede özellikle kış aylarında çok fazla kar yağar.

Hatta bazen çığ düşer.

Kar yağınca bazı köylere ulaşmak mümkün olmaz.

Yükseltisi en fazla olan bölgedir.

Yani burada seracılık yapmak kârlı bir iş değildir.

Bölgede birçok volkanik dağ bulunur.

Erzurum-Kars bölgesindeki topraklar epey verimlidir ancak iklim şartları yüzünden bölgede tarım yapmak kolay değildir. Hayvancılık yaygındır.

Maden bakımından zengin bir bölgedir.

Bölgede nüfus hareketliliği fazladır.

Yani her sene birçok vatandaş bölgeyi terk edip batıdaki şehirlere taşınır.

Engebeli arazi yüzünden yol yapmak çok zahmetli ve masraflıdır.

Bölgede sanayi pek gelişmemiştir bu yüzden enerji tüketimi de azdır.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

TÜRKİYE’NİN BÖLGELERİ 6: DOĞU ANADOLU BÖLGESİ Turkey's|regions|East|Anatolia|region |地域|東部|アナトリア| مناطق تركيا 6: منطقة شرق الأناضول REGIONEN DER TÜRKEI 6: REGION OSTANATOLIEN ΠΕΡΙΦΈΡΕΙΕΣ ΤΗΣ ΤΟΥΡΚΊΑΣ 6: ΠΕΡΙΦΈΡΕΙΑ ΑΝΑΤΟΛΙΚΉΣ ΑΝΑΤΟΛΊΑΣ REGIONS OF TURKEY 6: EASTERN ANATOLIA REGION REGIONES DE TURQUÍA 6: REGIÓN DE ANATOLIA ORIENTAL RÉGIONS DE LA TURQUIE 6 : RÉGION DE L'ANATOLIE ORIENTALE トルコの地域6:東アナトリア地方 РЕГИОНЫ ТУРЦИИ 6: ВОСТОЧНАЯ АНАТОЛИЯ REGIONER I TURKIET 6: REGIONEN ÖSTRA ANATOLIEN 土耳其第六区:东部安纳托利亚地区

Bölge oldukça engebelidir, Türkiye'nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı (“Ararat olarak da bilinir”) buradadır. ||accidenté||||||||Ararat|||| Region|quite|rugged|of Turkey's|the|highest|mountain||Mount Ararat|mountain|Mount Ararat|as|also|known|is here ||is hilly|||||||||||| 地域|かなり|起伏がある||||山|ある|アララト山||アララト|||知られている|ここにあります المنطقة وعرة جدًا، ويقع هنا أعلى جبل في تركيا، جبل أرارات (المعروف أيضًا باسم أرارات). Die Region ist sehr hügelig, mit dem höchsten Berg der Türkei, dem Berg Ararat (auch bekannt als "Ararat"). The area is quite rugged, with Turkey's highest mountain, Mount Ararat (also known as "Ararat"). Район довольно труднопроходим, с самой высокой горой Турции, горой Арарат (также известной как «Арарат»).

Sanılanın aksine “Ararat” Ermenistan'da değil Türkiye'de yer alır. croyance|||Arménie|||| Contrary to belief|on the contrary|Ararat|in Armenia||in Turkey|is located|is located |instead|||||| 思われていること|逆に||アルメニアで|||位置|ある وخلافا للاعتقاد الشائع فإن "أرارات" تقع في تركيا وليس في أرمينيا. Entgegen der landläufigen Meinung liegt der "Ararat" in der Türkei, nicht in Armenien. Contrary to popular belief, “Ararat” is located in Turkey, not Armenia. Вопреки распространенному мнению, «Арарат» находится в Турции, а не в Армении.

Bazı Hristiyanlar Nuh'un gemisinin bu dağda bulunduğuna inanır. ||de Noé|de l'arche|||se trouve| some|Christians|Noah's|"of the ship"||mountain|"is located"|believe |クリスチャン|ノアの|船||山で|存在すると|信じる ويعتقد بعض المسيحيين أن سفينة نوح وجدت في هذا الجبل. Einige Christen glauben, dass die Arche Noah auf diesem Berg gefunden wurde. Some Christians believe that Noah's ark was located on this mountain. Некоторые христиане верят, что на этой горе был найден Ноев ковчег.

Venedikli Marco Polo Ağrı Dağı için “hiçbir zaman tırmanılamayacak bir dağ” der. vénitien|Marco Polo|Polo||||||inaccessible||| Venetian|Marco Polo|Marco Polo|Mount Ararat|||||cannot be climbed||mountain|says ヴェネツィアの|マルコ・ポーロ|ポロ||||||登れない山||山|と言う أطلق البندقية ماركو بولو على جبل أرارات اسم "الجبل الذي لا يمكن تسلقه أبدًا". Der Venezianer Marco Polo nannte den Berg Ararat "einen Berg, der nie bestiegen werden kann". Venetian Marco Polo calls Mount Ararat "a mountain that can never be climbed". ベネチアのマルコ・ポーロはアララト山を「決して登ることのできない山」と呼んだ。 Венецианец Марко Поло назвал гору Арарат "горой, на которую никогда нельзя подняться".

Ona göre bu dağa tırmanmak imkansız. |||to this mountain|climb|impossible |||この山|登る|不可能 ووفقا له، من المستحيل تسلق هذا الجبل. Seiner Meinung nach ist es unmöglich, diesen Berg zu besteigen. According to him, it is impossible to climb this mountain. 彼によると、この山に登るのは不可能だそうです。 По его словам, взобраться на эту гору невозможно.

Ancak on dokuzuncu yüzyılda Çarlık Rusyası'nda yaşayan bir Alman dağın zirvesine tırmanmayı başardı! ||||Empire|Russie||||||escalader| ||nineteenth||Tsarist Russia|in Tsarist Russia|||German||summit of the|climbing|"succeeded in" ||||||||||summit|| しかし||第19|19世紀|||生きている|||山|頂上|| إلا أن ألمانياً كان يعيش في روسيا القيصرية في القرن التاسع عشر تمكن من الصعود إلى قمة الجبل! Aber ein Deutscher, der im neunzehnten Jahrhundert im zaristischen Russland lebte, schaffte es, den Gipfel des Berges zu erklimmen! But a German who lived in Tsarist Russia in the nineteenth century managed to climb to the top of the mountain! しかし、19 世紀に帝政ロシアに住んでいたドイツ人が、なんとか山の頂上に登ることに成功しました。 Но немец, живший в царской России в девятнадцатом веке, сумел подняться на вершину горы!

Van harbiden şâhâne bir şehirdir. de|de|majestueuse|| Van|really|truly magnificent|| バン|本当に|壮大な|| فان هي حقا مدينة رائعة. Van ist eine wirklich prächtige Stadt. Van is a truly magnificent city. Ван - поистине великолепный город.

Örneğin Van Gölü, Türkiye'nin en büyük gölüdür. ||||||lac |Van|Lake||||is the lake 例えば||||||湖です على سبيل المثال، بحيرة فان هي أكبر بحيرة في تركيا. Der Van-See zum Beispiel ist der größte See der Türkei. Lake Van, for example, is the largest lake in Turkey. Например, озеро Ван - самое большое озеро в Турции.

Gölde ulaşım da yapılır. in the lake|transportation||is provided |交通||行われる النقل ممكن أيضا على البحيرة. Auch auf dem See gibt es Transportmöglichkeiten. Transportation is also available on the lake. 湖上では交通機関も利用できます。 Транспорт также доступен на озере.

Feribotla gölün bir ucundan öbür ucuna gidebilirsiniz. |||extrémité||extrémité| |||end|the other|to the end| フェリーで|湖||端|もう一方|端| يمكنك الانتقال من أحد أطراف البحيرة إلى الطرف الآخر بالعبّارة. Sie können mit der Fähre von einem Ende des Sees zum anderen fahren. You can go from one end of the lake to the other by ferry. 湖の端から端までフェリーで行くことができます。 С одного конца озера на другой можно добраться на пароме.

Yöre halkı gölde "Van Gölü Canavarı'nın" yaşadığına inanır. |||||du Monstre|qu'il vit| Local area|||Lake Van||of the monster|"that it lives"|believes 地域|||||ヴァン湖の怪物|住んでいる| يعتقد السكان المحليون أن "بحيرة فان مونستر" تعيش في البحيرة. Die Einheimischen glauben, dass das "Lake Van Monster" im See lebt. Local people believe that the "Van Lake Monster" lives in the lake. 地元の人々は、この湖には「ヴァン湖の怪物」が住んでいると信じています。 Местные жители верят, что в озере живет «монстр Ванского озера».

Canavarı gördüğünü iddia eden çok sayıda kişi var. Monster||||||| the monster||claim||many||| |||||多くの|| هناك الكثير من الناس الذين يدعون أنهم رأوا الوحش. Es gibt viele, die behaupten, das Tier gesehen zu haben. There are many people who claim to have seen the beast. Есть много людей, которые утверждают, что видели зверя.

Göldeki Akdamar Adası epey turist çeker. sur le lac|l'île d'Akdamar|||| In the lake|Akdamar Island|Island|quite a few||attracts 湖の中の|アクダマール島|島|かなり||引き寄せる جزيرة أكدامار في البحيرة تجذب الكثير من السياح. Die Insel Akdamar im See zieht viele Touristen an. Akdamar Island in the lake attracts many tourists. Остров Акдамар в озере привлекает множество туристов.

Adadaki tarihi kilise onuncu yüzyılda Ermeniler tarafından inşa edilmiştir. |||dixième||||| on the island||the church|tenth||||built| |||十番目の||アルメニア人|によって|建てられ|建てられた الكنيسة التاريخية في الجزيرة بناها الأرمن في القرن العاشر. Die historische Kirche auf der Insel wurde im zehnten Jahrhundert von Armeniern erbaut. The historical church on the island was built by the Armenians in the tenth century. Историческая церковь на острове была построена армянами в десятом веке.

Ermeni Mimarisi'nin eşsiz örneklerinden biridir. |de l'architecture|unique|| Armenian|"of Armenian architecture"|unique|"examples of"|is one アルメニア人|アルメニア建築の|ユニーク|examples| إنه أحد الأمثلة الفريدة للعمارة الأرمنية. Es ist eines der einzigartigen Beispiele armenischer Architektur. It is one of the unique examples of Armenian Architecture. Это один из уникальных образцов армянской архитектуры.

Iğdır adlı şehir İran'a, Ermenistan'a ve Azerbaycan toprağı olan Nahçıvan'a komşudur. ||||Arménie|||||Nahçıvan| Iğdır|named|||to Armenia|||||to Nakhchivan|is neighboring イグドゥル|という名の||||||土地|である|ナヒチヴァン|隣接している المدينة المسماة إغدير مجاورة لإيران وأرمينيا وناختشيفان، وهي أراضي أذربيجانية. Die Stadt Igdir grenzt an den Iran, Armenien und das aserbaidschanische Gebiet Nachitschewan. The city called Iğdır borders Iran, Armenia and Nakhchivan, which is the territory of Azerbaijan. Город под названием Игдыр граничит с Ираном, Арменией и Нахчываном, который является территорией Азербайджана.

Küçük bir şehir olmasına rağmen üç ülkeye sınırı var. ||||despite|||| |||being|despite being|||border| |||である||||国境| وعلى الرغم من أنها مدينة صغيرة، إلا أن لها حدودًا مع ثلاث دول. Obwohl sie eine kleine Stadt ist, grenzt sie an drei Länder. Although it is a small city, it borders three countries. 小さな都市ですが、3つの国と国境を接しています。 Хотя это небольшой город, он граничит с тремя странами.

Türkiye-Ermenistan sınır kapısı yıllardır kapalı. |Armenia||||closed |||門|何年も| البوابة الحدودية بين تركيا وأرمينيا مغلقة منذ سنوات. Der Grenzübergang zwischen der Türkei und Armenien ist seit Jahren geschlossen. The Turkey-Armenia border gate has been closed for years. トゥルキエとアルメニアの国境ゲートは何年も閉鎖されている。 Пограничный переход между Турцией и Арменией закрыт уже много лет.

Türkiye'den Ermenistan'a gitmek isteyenlerin iki seçeneği var: uçakla gitmek veya Gürcistan üzerinden gitmek. |||ceux qui veulent||option||||||| |to Armenia||those who want||options|||||Georgia|via Georgia| أولئك الذين يريدون الذهاب إلى أرمينيا من تركيا لديهم خياران: الذهاب بالطائرة أو عبر جورجيا. Wer von der Türkei aus nach Armenien reisen möchte, hat zwei Möglichkeiten: per Flugzeug oder über Georgien. Those who want to go to Armenia from Turkey have two options: by plane or via Georgia. トルコからアルメニアに行きたい人には、飛行機で行くかジョージア経由で行くかの2つの選択肢があります。 У желающих попасть в Армению из Турции есть два варианта: самолетом или через Грузию.

Maalesef bölgede 1984'te (bin dokuz yüz seksen dörtte) terör olayları başladı. |in the region||||||||incidents| لسوء الحظ، بدأت الحوادث الإرهابية في المنطقة في عام 1984 (1984). Leider kam es 1984 (eintausendneunhundertvierundachtzig) zu ersten terroristischen Vorfällen in der Region. Unfortunately, terrorist incidents started in the region in 1984 (one thousand nine hundred and eighty-four). К сожалению, террористические акты в регионе начались в 1984 году (в тысяча девятьсот восемьдесят четвертом году).

PKK adlı örgüt Türk ve Kürt binlerce sivili katletti. |||||||civils|massacré the PKK||organization|||||civilians|killed قامت منظمة تسمى حزب العمال الكردستاني بقتل آلاف المدنيين الأتراك والأكراد. Die PKK-Organisation hat Tausende von türkischen und kurdischen Zivilisten massakriert. The PKK has massacred thousands of Turkish and Kurdish civilians. Организация под названием РПК убила тысячи турецких и курдских мирных жителей.

Türkiye Cumhuriyeti ile PKK arasındaki çatışmalarda 30.000'den fazla insanın öldüğü söyleniyor. |||||dans les conflits||||mort| |||||"in the conflicts"||||"have died"|it is said ويقال إن أكثر من 30 ألف شخص لقوا حتفهم في الصراعات بين جمهورية تركيا وحزب العمال الكردستاني. Mehr als 30.000 Menschen sollen in dem Konflikt zwischen der Republik Türkei und der PKK ums Leben gekommen sein. More than 30,000 people are said to have died in clashes between the Republic of Turkey and the PKK. Считается, что в ходе конфликта между Турецкой Республикой и РПК погибло более 30 000 человек.

Bu durum bölgedeki güvenlik endişelerini artırdı. ||||inquiétudes|a augmenté ||in the region||concerns|increased وزاد هذا الوضع من المخاوف الأمنية في المنطقة. Diese Situation verstärkte die Sicherheitsbedenken in der Region. This has raised security concerns in the region. Эта ситуация усилила обеспокоенность по поводу безопасности в регионе.

Binlerce vatandaş bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. ||the region|leave||| |citizens|the region|||| واضطر آلاف المواطنين إلى مغادرة المنطقة. Thousands of citizens had to leave the area. Тысячи горожан были вынуждены покинуть район.

Yabancı turistler bölgeyi ziyaret etmekten korktular. |||||were scared |||||were afraid وكان السياح الأجانب يخشون زيارة المنطقة. Ausländische Touristen hatten Angst, das Gebiet zu besuchen. Foreign tourists were afraid to visit the area. Иностранные туристы боялись посещать этот район.

Bu sebepten bölgenin ekonomik gelişimi oldukça yavaşladı. ||||développement|| ||||economic development|quite|slowed down ولهذا السبب، تباطأت التنمية الاقتصادية في المنطقة بشكل كبير. As a result, the region's economic development has slowed considerably. По этой причине экономическое развитие региона значительно замедлилось.

Sert bir iklime sahip olan bölgede özellikle kış aylarında çok fazla kar yağar. ||climat|||||||||| Harsh||climate||||||||||falls وتتمتع المنطقة بمناخ قاسي وتكثر فيها الثلوج خاصة في أشهر الشتاء. In der Region, in der ein raues Klima herrscht, schneit es vor allem im Winter sehr viel. In the region, which has a harsh climate, it snows a lot, especially in winter. В регионе с суровым климатом выпадает много снега, особенно зимой.

Hatta bazen çığ düşer. ||avalanche| ||avalanche| ||avalanche falls| في بعض الأحيان يكون هناك انهيار جليدي. Manchmal sogar Lawinen. Sometimes avalanches fall. Иногда даже лавины.

Kar yağınca bazı köylere ulaşmak mümkün olmaz. |quand il neige||||| snow|when it snows||the villages|reach some villages||is not possible ليس من الممكن الوصول إلى بعض القرى عندما تتساقط الثلوج. Wenn es schneit, ist es unmöglich, einige Dörfer zu erreichen. It is not possible to reach some villages when it snows. В некоторые деревни невозможно добраться, когда идет снег.

Yükseltisi en fazla olan bölgedir. élévation|||| Elevation||||is the region وهي المنطقة ذات أعلى ارتفاع. Es ist die Region mit den höchsten Erhebungen. It is the region with the highest elevation. Это район с наибольшей высотой.

Yani burada seracılık yapmak kârlı bir iş değildir. ||serre||rentable||| ||greenhouse farming||profitable||| لذا فإن زراعة الدفيئة ليست عملاً مربحًا هنا. Mit anderen Worten: Der Gewächshausanbau ist hier kein rentables Geschäft. So greenhouse farming is not a profitable business here. Так что тепличное хозяйство здесь нерентабельный бизнес.

Bölgede birçok volkanik dağ bulunur. ||volcanic||are found هناك العديد من الجبال البركانية في المنطقة. The region has many volcanic mountains. В регионе много вулканических гор.

Erzurum-Kars bölgesindeki topraklar epey verimlidir ancak iklim şartları yüzünden bölgede tarım yapmak kolay değildir. |||||est productif||||||||| Erzurum|||lands||quite fertile||climate conditions||||agriculture||| |||||is quite productive||||||||| التربة في منطقة أرضروم-قارس خصبة للغاية، ولكن ليس من السهل الزراعة في المنطقة بسبب الظروف المناخية. Die Böden in der Region Erzurum-Kars sind sehr fruchtbar, aber aufgrund der klimatischen Bedingungen ist es nicht einfach, in dieser Region Landwirtschaft zu betreiben. The soils in Erzurum-Kars region are quite fertile, but it is not easy to cultivate in the region due to the climatic conditions. Почвы в районе Эрзурум-Карс довольно плодородны, но из-за климатических условий возделывать землю в регионе непросто. Hayvancılık yaygındır. animal husbandry|is common تربية الماشية شائعة. Livestock breeding is common. Широко распространено животноводство.

Maden bakımından zengin bir bölgedir. mineral|||| mining|in terms of||| وهي منطقة غنية بالمعادن. It is a mineral-rich region. Это богатый полезными ископаемыми регион.

Bölgede nüfus hareketliliği fazladır. ||mobility| |population|population mobility high|is high حركة السكان عالية في المنطقة. Die Mobilität der Bevölkerung ist in der Region hoch. Population mobility is high in the region. Мобильность населения в регионе высока.

Yani her sene birçok vatandaş bölgeyi terk edip batıdaki şehirlere taşınır. ||||citizens||leave||the western||move to لذلك يغادر العديد من المواطنين المنطقة كل عام وينتقلون إلى المدن في الغرب. Das bedeutet, dass jedes Jahr viele Bürger die Region verlassen und in Städte im Westen ziehen. So every year many citizens leave the region and move to cities in the west. Это означает, что каждый год многие жители покидают регион и переезжают в города на западе.

Engebeli arazi yüzünden yol yapmak çok zahmetli ve masraflıdır. accidenté|terrain accidenté|||||||coûteux Rugged|rugged terrain|||||challenging||costly ||||||arduous|| إن بناء الطرق أمر صعب للغاية ومكلف بسبب وعورة التضاريس. Wegen des zerklüfteten Geländes ist es sehr schwierig und kostspielig, Straßen zu bauen. Because of the rough terrain, it is very laborious and costly to make a road. Из-за пересеченной местности прокладывать дорогу очень трудоемко и дорого.

Bölgede sanayi pek gelişmemiştir bu yüzden enerji tüketimi de azdır. |||||||consommation d'énergie|| |industry||has not developed||||consumption|| الصناعة ليست متطورة جدًا في المنطقة، لذا فإن استهلاك الطاقة منخفض. Die Industrie ist in der Region nicht sehr weit entwickelt, so dass auch der Energieverbrauch gering ist. Industry is not developed in the region, so energy consumption is low. Промышленность в регионе не развита, поэтому энергопотребление низкое.