AŞIRI DÜŞÜNME BAĞIMLILIĞINDAN NASIL KURTULURSUN?
Merhaba, sevgili dostum. Zihnimiz hiç durmadan çalışan
bir makine gibi. Bundan dolayı hayatta başımıza gelen
olaylar, geçmişte yaşadığımız şeyler, gelecekte
olması muhtemel olayları sıklıkla düşünürüz.
Aslında bu düşünme dediğimiz mevzu çoğunlukla işimize de yarar,
hayatta yere sağlam adımlarla basmamızı sağlar.
Ama burada "ince bir çizgi" karşımıza çıkıyor.
Bu çizginin ötesine geçtiğimiz zaman, insan
aynı mevzuyu binlerce kez düşünmeye başlarsa,
hayatta gelen her, karşısına çıkan her detayı
en incesine kadar sorgulamaya başlarsa,
düşünmekten yaşamaya vakit bulamıyor. İşte bu
aşırı düşünme haline biz "aşırı düşünme problemi,
zihinsel ruminasyon" diyoruz. Bu videoda sana,
aşırı düşünmekten nasıl kurtulabilirsin ve
hayatına devam edebilirsin, anı yaşayabilirsin,
bunlardan bahsetmek istiyorum. İlk olarak şunun farkına
varmalısın, acaba sende aşırı düşünme problemi var mı?
Peki bunu nasıl anlayabilirsin? Şöyle düşün,
Hayatta senin de, benim de başımıza bazı olaylar geliyor ve
açmazda kaldığımız bazı şeyler oluyor.
İnsanların bizi kırdığı yada zorlandığımız olaylar
başımıza geliyor. Böyle olayları düşünürüz ve
düşündükçe çözümler üretmeye başlarız. Belirli seviyede
düşünme, diyelim ki bir termometre gibi düşün,
1 ile 10 arasında 5 bandına kadar olan düşünme
bizim hayattaki problemleri çözmemizi kolaylaştırır,
daha önce ilk seferde görmediğimiz
çözüm yolları keşfetmemize olanak sağlar.
Ama beşin üstüne çıktığımız zaman gece gündüz
aynı şeyi durmadan yüzlerce
kez düşünüyorsak ve bu düşünme hali bir noktadan sonra
çözüm bir yana, çözümünden öte sadece
düşünmenin kendisi bile stres verir hale geliyorsa
işte o zaman yaşadığımız şey "aşırı düşünme problemi".
Aşırı düşünme problemi yaşayan insanların zihni
böyle, uçak motoru gibi çalışır. Her zaman
uçuşan bir şeyler vardır ve kişi
yaptığından, ettiğinden, yediğinden, içtiğinden, konuştuğundan
ve yaşadığından hiçbir şey
anlamaz; tamamen zihin, gözler içe dönmüş
vaziyettedir. O uçak motoru durmadan çalışıyordur
ve bu belli bir noktadan sonra psikolojik problemlere
bile neden olabilir. Aşırı düşünme probleminden
muzdarip olan insanların ilk dikkat etmesi
gereken ve sorması gereken soru şu: bu düşünme
hali işe yarıyor mu? Çocukluk çağında
kişinin öğrendiği bir yaklaşım vardır, bir
yöntem vardır. Bir mevzuyu çözmek istiyorsan
sonuna kadar düşüneceksin. Belki annem böyleydi,
belki babam böyleydi, belki sen kendi kendine
bu yöntemi keşfettin. Bir mevzu üzerine aşırı düşünme
hali. Yalnız şöyle bir durum var, biraz önce söylediğim gibi
aşırı düşünme hali işlevsel değildir. İlk başta kendini buna
ikna etmen lazım. Bir mevzuyu çok çok çok
düşünüyor olman, o mevzuyu kolayca çözebileceğin
anlamına gelmiyor. Ve şöyle bir şey var; insan
bir mevzuyu, isterse dünyanın en olumlu mevzusu
olsun, çok fazla düşünmeye başladığı zaman,
her zaman bu aşırı düşünme, şey gibi düşün,
bu örümcek adamın bir şeyi vardı ya, Venom. Venom'un değdiği
her şey, o siyah örümcek adam kıyafetiyle
o virüs geçiyor gibiydi. Aynen öyle olur. Aşırı düşünme
değdiği şeyi karartmaya başlar. Olumsuz hale
getirmeye başlar. Ne oldu böyle olunca?
Sen dünyanın en olumlu şeyini bile düşüne düşüne
olumsuz hale getirirsin. Bundan dolayı aşırı düşündüğümüz
şeylerin çok ama çok büyük bir kısmı,
olumsuz şeylerdir. Ama olumsuz şeyleri çok sık
düşündüğün zaman ne olur? Stres seviyen
had safhaya çıkar ve sen her daim kendini
gergin ve huzursuz hissedersin. Peki gergin ve huzursuz
hissedince ne oluyor? İşte o zaman vücudumuzdaki
adrenalin hormonunun salgılanması daha fazla oluyor.
Bu belli bir ölçüde işimize yararken fazla
olduğu zaman ne oluyor peki? Çözüm becerilerin,
yaratıcılık becerilerin düşmeye başlıyor. Ve hayatta
karşına çıkan problemleri çözmek konusunda
sahip olduğun becerilerin, potansiyelin
çok daha altında performans gösteriyorsun. Ne oldu?
Çok düşündüğün zaman aslında
kolayca çözebileceğin bir problemi sadece aşırı
düşünmek seni, stres yaptığı için çözemiyor hale geliyorsun.
Yani bir mevzuyu aşırı düşünüyor
olmak, çözmek bir yana onu çözmemizi engeller.
İlk başta aklına bunu kazıman lazım.
Ben çok düşünen insanları şuna benzetiyorum:
bir araba sürüyorsun ve arabayı sürerken, şöyle bir şey,
direksiyon dönüyor mu diye ellerinle direksiyonu kontrol ediyorsun.
Kafanı camdan dışarı çıkartmışsın, tekerler dönüyor mu diye
kontrol ediyorsun. Sonrasında bir yandan kulağın da
motorda, acaba çıkardığı sesler
bir arızanın işareti olabilir mi, çaktırmadan arada
dikiz aynasına bakıyorsun, arabanın arkasında bir problem var mı diye.
Şimdi böyle olunca, ne olacak?
Ne sen gittiğin yolun farkında olabilirsin, ne de o yol
süresince kendini bir saniye bile rahat hissedebilirsin.
İşte aşırı düşünen insanlar, hayatın büyük
bir kısmında böyle hissediyorlar.
Her an her şeyi kontrol ederek aslında kontrol
ettiği yanılsamasına kapılıyorlar. Peki böyle bir şey,
gerçekten mümkün mü? Biz her an, her şeyi kontrol edebilir miyiz?
Ben hiç böyle olduğunu düşünmüyorum. Hayatta
evet, kontrol edebileceğimiz alanlar vardır ve bunu
çok kısa bir süre içinde kontrol eder hale
geliriz. Ama sonrasında, kontrol edebileceğimizi
zannettiğimiz şeylerin bir çoğunu aslında hiç kontrol edemeyiz.
Sadece o bizim kontrolümüzdeymiş gibi,
şöyle düşün, her sabah sen güneşin doğuşunu kontrol
ediyorsun. Hmm, bugün de doğdu. Bakalım akşam batacak mı?
Yarın sabah da kontrol edeceksin.
Sen kontrol ettiğin için güneşin doğduğunu zannediyorsun ama
o zaten doğacak ki. Doğmasa anlarsın zaten.
Arabada, motorda bir arıza çıksa, zaten o seni
rahatsız edecek kadar belli eder. Teker
patlasa anlarsın, direksiyon bozuksa anlarsın.
Senin kontrol ettiğin için, bir şekilde
orada erken farkına varmıyorsun. İnsan,
kendisi için de durumu böyle. Her insanın
bir kapasitesi var. Eğer ki senin zihinsel bir engelin
yoksa, ağır, ağır bir ruhsal problemin yoksa
sen başına bir problem geldiği zaman
3-5 sefer düşününce ortalama bir çözüm
yolu bulursun. Ve bunu bulduktan sonra zaten
harekete geçersin, ya da birazcık daha zaman tanırsın. Ama
aynı mevzuyu 150 kere düşündüğün zaman
ne oluyor? Sadece ilk 3 sefer işe yarıyor.
Kalan 147'nin hiçbir anlamı yok, seni
sıkıntıya sokmaktan başka. Yani sen yapabileceğini
zaten yapıyorsun. Bu otomatik pilotta. Aynen,
güneşin doğması gibi, senin bu konuda zorluyor olman
hiçbir fayda sağlamıyor ki. Buna dikkat etmen
gerekiyor. İnsanı çok düşünmeye iten
iki tane soru kalıbı var. Bunlardan birisi, "Öyle
olsaydı ne olurdu?" ve "Neden?" soruları.
Şimdi geçmişte bazı olaylar yaşarız. Belki bir ayrılık
yaşamışızdır, işimizde bir sorun olmuş olabilir,
bin bir türlü sorun olabilir. Buna,
"Şöyle yapsaydım ne olurdu? Böyle davransaydım ne
olurdu? Acaba farklı olur muydu?" diye senaryoları
baştan baştan yazıyor olman, senin çok
düşünme halini tetikleyen şeylerden birisidir.
Olan olmuş zaten, öyle olsaydı, böyle olsaydı
diye aynı şeyi geviş getiriyor olman
seni o bataklığa saplayacaktır. Oradan çıkman
gitgide zorlaşır. Bir diğer soru kalıbıysa "Neden?".
"Neden bu benim başıma geldi? Neden başkaları bunu yaşamıyor da
ben yaşıyorum? Neden? Neden? Neden?". "Neden?",
bence zehirli soru cümlelerinden, soru kalıplarından
birisi. Ne olacak? Neden senin başına geldi?
Nereden bileyim? Kader, nasip, şans,
evrim, ne diyorsan de. Senin başına geldi işte.
Her şeyin bir anlamı olmak zorunda mı? Ben öyle olduğunu düşünmüyorum.
Hayatta bazen olan şeyler sadece oluyor. Sen neden
diye sorduğun zaman ne yapıyorsun? Öküz
altında buzağı arıyorsun. Ve neden sorusu hiçbir zaman
sonuçlanmaz. Durmadan sorasın gelir, neden
beni terk etti, ben ne yaptım, şöyle yapsaydım ne
olurduyla birleşince, oooh Voltran'ı oluşturur
ve sen aşırı düşünme bataklığına saptanırsın.
Elinden geldiğince bu soru kalıplarını
yakalaman ve bu döngü yani bu geviş getirme
halinden uzaklaşmak için bu soru kalıplarını zihninde
çok kullanmamayı tercih etmen gerekiyor.
Aşırı düşünmeyi tetikleyen bir diğer şey ise geçmişi
sorgularken insanın kendi hataları üzerine fazlaca
düşünmesi. Aynen biraz önce anlattığım mevzuyla
alakalı. Şöyle yapsaydım ne olurdu, böyle
yapsaydım ne olurdu... Halbuki bu ne
olurduların peşine koşmak yerine
şunu söyleyebilmek daha iyi olmaz mıydı sence de:
"Ya sen, Beyhan, elinden geleni yaptın. O zamanki
tecrüben, o zamanki deneyimin, bilgin buna
el veriyordu. Ve sen bunu yaptın.
Başka bir imkanın olsaydı o an yapardın,
ve eğer yapabileceğin başka bir şey
var da yapamamışsan, bunun da bir anlamı vardır." Nedir yani?
Sen bundan öğreniyorsun, hatalarından ders
çıkartıyorsun, eğer sen geçmişini değerlendirirken
mükemmel olanının peşinde koşarsan
o "Ne olurdu?" ve "Neden?" tuzaklarına düşersin.
E böyle olunca ne olacak? Yine o bataklığa saplanacaksın.
Kendine olumlu telkinler vermen lazım, "Beyhan,
elinden geleni yaptın. Beyhan, yeterince iyisin.
Mükemmel olmana gerek yok. Beyhan, sen
hatalarınla değerli bir insansın."
Evet, bu cümleler, bu sözler mucizeler yaratmıyor,
ama öbür türlüsünden çok daha iyi olacağından emin olabilirsin.
Ben aşırı ve kontrol edilemez
düşünceyi kara bulutlara benzetiyorum. Ve
kara bulutlarla savaşmak hatta bulutlarla savaşmak çok zordur.
Elini attığın yeri dağılır. Ne yapacaksın?
Onunla savaşmaya çalıştıkça o her yere
yayılacaktır. Aşırı düşünmeyi, düşündüğün
şeyi, düşündüğün konuları çerçevelemen gerekiyor.
Onu bir şekilde kontrol altına almak istiyorsan. Şimdi
bir mevzu düşünüyorsun ve o anda, gün içinde ara ara
zihnini, durmadan arka planda çalışan bir sekme gibi,
sen yemek yiyorsun, o arka planda, sen bilgisayarın
başındasın, maillerini cevaplıyorsun, o arka planda. Ne
oldu böyle olunca? Hiçbir şey tam anlamıyla
tam olmuyor senin için. Bunu şöyle düşünmek gerekiyor,
sen bunu günün belli bir dakikasını aşırı
düşünme haline ayırabilirsin. Akşam
diyebilirsin ki ben 20:00 ile 20:30 arasında bu
kafama takılan mevzuyu fazlasıyla, dibine
kadar yaşayarak düşüneceğim. Şimdi sana müsade ediyorum,
şu an seni düşünmeyeceğim. Buna cevap da vermeyeceğim, buna
senaryo da uydurmayacağım, neden diye de sormayacağım, ne olurdu
da diye sormayacağım. Ne yaptım? O an ona bir mola
veriyorum. İlk başta bu mevzu kolay olmayabiliyor,
ben kendim için de, mesela seminer yapacağız,
beni kaygılandıran bir durum var öncesinde, ben
bir ay boyunca ne olacak, ne olacak, neden, neden
diye kendimi yer bitirirdim. Ama artık şunu düşünüyorum,
bu aklıma geldiği zaman, "Beyhan, seminerden
önceki gün sadece bu iş için bir saat ayıracaksın.
Sakin ol, şu anda bunu düşünmek senin bir işine yaramıyor." diye
kendimi erteliyorum. İlk başta bu çok kolay
olmuyordu ama şu anda resmen o ertelediğim
saat dilimi haricinde düşünmüyorum. O kadar
konforlu bir şey ki, dediğim gibi, gün içinde
20-30 dakikanı aşırı düşünmeye ayırabilirsin.
Ve sadece o dakika o mevzuyu düşünürsün.
Gün içinde aklına geldiği zaman, o vakti kendine
hatırlatarak dersin ki "Şu an bunu düşünmeyeceğim. O
vakti bekle." İlk başta biraz zor olacak
ama vazgeçmezsen bir şekilde o çerçeveyi
oturtabileceğinden emin olabilirsin.
Aşırı düşünme bulutlara benzer ama bulutlar ölçülmesi çok da
kolay varlıklar değildir. Düşünceler de aynen
böyle. Küçük küçük, büyük büyük bir sürü düşünce
bulutları, kümeleri vardır zihninde ve sen bir ona
atlarsın, bir buna atlarsın. Bir ona, bir buna. Bir sürü
şeyi düşünmüş olursun ama elde hiçbir şey yok.
Ne yapacaksın biliyor musun? Bu düşünceleri, zihnini
meşgul eden düşünceleri formüle etmen lazım.
İlk başta kategorizasyon yapıyoruz.Hangi konularda
düşünüyorsun, ilişkinle mi ilgili düşünüyorsun, işinle ilgili mi
düşünüyorsun, ya da başka bir mevzuyla ilgili mi? Oturacaksın
bir kağıdın başına, o kategorizasyonu yapıyorsun.
Sonrasında işinle ilgili bir mevzu var,
oraya yazıyorsun, ben neden kaygılanıyorum, şu an neyi
düşünüyorum, madde madde madde yazacaksın. Ve
sonrasında, şunu soracaksın kendine:
"Elimden geleni yaptım mı buradaki soru başlıkları için?"
Bunu sordun, ve cevabını veriyorsun yine yazılı olarak.
Elimden geleni yaptım mı, neler yaptım, madde madde yazdım.
Şu an yapmam gereken bir şey var mı?
Evet bakacaksın, "A, şu konuyu halletmem gerekiyor.".
Düşüncesel anlamda değil, davranışsal anlamda.
Şunları halletmem gerekiyor, yarın ya da o hafta
içinde o halletmen gereken davranışsal
mevzuları hallediyorsun. Ve sonra tekrar aynı şekilde
formüle ederek düşünüyorsun. Yapmam gerekenleri
yaptım mı, yapmam gereken şeyler kaldı mı?
Ne oldu? Bu sefer o düşünce bulutunu
katılaştırmış oldun. Kontrol etmesi çok
daha kolay olacak, sen onu formüle edersen ve
kağıt üzerinde düşünmeye çalışırsan.
Bazen de bu aşırı düşünme hali, bu kara bulutlar
her yanımızı o kadar sarar ki,
kendimizi kuşatılmış ve baskı altında hissederiz.
Böyle zamanlarda,
bazı mantıklı şeyleri yapmak için kendimizde
güç bulmayabiliriz, bulamayabiliriz. Ne yapacağız böyle bir durumda?
Eğer ki o an bir kağıda dökemiyorsak, bir şekilde
erteleyemiyorsak, orada yer değiştirmemiz gerekiyor.
Zihnimiz olduğu gibi o kara deliğe kendisini çekiyor.
Cevap vermelisin, düşünmelisin, o batağa saplanmalısın
gibi. Burada yapman gereken şey şu,
hemen ortamı, uğraşı değiştirmen gerekiyor.
Bilgisayar başında mısın? Kalkıp bir yürüyüşe çıkman lazım.
Eğer imkanın varsa bir dizi açabilirsin,
sevdiğin bir arkadaşını arayabilirsin,
hiç olmayan geyik bir mevzudan konuşabilirsin. Sadece,
bir 15 dakikalığına, zihninin yerini
değiştirirsen, o mevzudan başka bir mevzuya
geçersen, kontrolü ele alman çok daha kolay olacak.
Yatağa girersin, kafanı yastığa koyarsın ve
sen de benim gibi hemen uyuyamayanlardansan
o kara bulutlar hemen gelmeye başlar.
Şöyle yaptın, neden yaptın, bu olsaydı, şu olsaydı
ve bir bakmışsın ki saat tık tık tık
atıyor. 00:00'da yatağa girmişsin,
00:30 oldu, 00:45 oldu, 01:00 oldu, 02:00 oldu, 03:00 oldu...
Böyle bir durumda uykuyla savaşmak
o düşüncelerle savaşmak yerine yine bir
yer değiştirme taktiği uygulamamız gerekiyor.
10-15 dakika içinde uyuyamadıysan
çıkıyorsun yataktan, zihnini dağıtacak bir şey buluyorsun.
İstiyorsan bir şeyler okuyabilirsin, istiyorsan
bir şeyler izleyebilirsin, ta ki tekrar uykun gelene kadar.
Uykun geldiğini hissettiğinde tekrar yatağa geçiyorsun,
ve bir uyuma girişiminde daha bulunuyorsun.
Uyuyabildiysen ne ala, uyuyamadıysan aynı döngüyü
tekrarlıyorsun. Ama yatakta savaşırsan,
uyumak için savaşırsan, hem o düşünceler seni
yoracaktır hem de uyuyamadığın için stres olup
iyice uykudan uzaklaşmış olacaksın.
Bu döngüyle birazcık uyuman kolaylaşacaktır.
İnsan kendi içine daldığı zaman, kendi dertlerinden
diğer insanların neler yaşadığını fark etmez.
Eğer ki sen yaşadığın probleme şu anda bir çözüm
bulamıyorsan, düşüneceklerini düşündüysen, deneyeceklerini
denediysen, bu karanlık çukurdan çıkmak için,
kendinden biraz uzaklaşmak için, başka insanlara
yardımcı olmak çok iyi gelecektir. Ama burada
kastettiğim şey bir kaçınma değil, elbette kendi dertlerini de
düşüneceksin ama diğer insanlara azıcık yardımcı
olsan, onların neler yaşadığını azıcık fark etsen ve
gözlemci olsan, kendi dertlerine yeni bir
perspektifle bakacaksın. Olayı değerlendiriş, algılayış şeklin
bile değişecek. Eğer ki başkalarının büyük dertleri
karşısında kendi derdini küçük görürsen
o zaman o küçük gördüğün dertleri çözmek senin için
moral anlamında bile daha kolay olacaktır. Yani kendini
derdini çözemiyorsan, bazen başkasının derdini
çözmek, en iyi çözüm yöntemidir.
Peki sen, aşırı düşünme problemi yaşayan insan,
kafanı nelere takıyorsun, neleri zihninden atamıyorsun
bunları yorumlar kısmında bizimle paylaşabilirsin.
Beni dinlediğin için teşekkür ediyorum güzel insan.
Eğer ki bu videoyu beğendiysen beğenmeyi ve kanalıma abone değilsen abone olmayı unutma.
Kendine çok iyi davran, görüşmek üzere.