Doğu Ekspresi ile Evden Çık, Sınırlarını Zorla!
Merhaba sevgilim dostum. Bu videoyu
Kars'tan Ankara'ya
Doğu Ekspresi treniyle seyahat ederken çekiyorum. Doğu
Ekspresi'nin benim anlamı çok büyük. İlk defa üniversite yıllarında duymuştum.
Ya yatakta tren mi olur? Diye ve sonra sonra düşününce öyle uzun bir rota da
Kars'tan Ankara'ya gelmek, Ankara'dan Kars'a gitmek bana
rüya gibi bir seyahat geliyordu. Bugün aslında bana
nasip oldu. Tam yataklı vagondayız sonrasında aralarda fotoğraflarda koyacağım. Böyle keyifli bir seyahat benim için çok heyecanlıyım
çok mutluyum şu anda. Bu seyahatim esnasında
kısa bir süre içinde seninle de sohbet etmek istedim. Hem
sohbet edelim hem de sen de benimle beraber buradan
Şurada inanılmaz kar manzarası var. Bilmiyorum ne kadar belli oluyor
video da ama görebildiğin kadarıyla sende bu
manzarayı benimle birlikte izle istiyorum.
Arkadaşlarıma Doğu Ekspresi seyahatiyle, trenle
Kars'a gideceğimi söylediğim zaman birçoğunun tepkisi
şu oldu: ''ya deli misin, ne işin var bu soğukta?''
İnsanların genelde tepkisi neden böyle oluyor? Düşünsene
sen herkesten farklı bir şey yapma
yoluna gittiğin zaman insanlar seni yadırgıyorlar, yargılıyorlar.
Ama eğer burada dik durmazsan, ya evet mantıklı
konuşuyor bu soğukta ne işim var dersen
sende o küçük dairende sıkışıp kalıyorsun. Ben şöyle
düşünüyorum. Herkesin bir dairesi bir alanı var.
o alanın içinden çıkmadığı müddetçe olgunlaşamıyorsun
pişemiyorsun. İnsan çay gibi bana sorarsan
bir demleniyorsun ilk başta biri seni demliyor yani
yani hayata, dünyaya geliş noktan orası sonrasında
demlenme süren, o tadını bulma aşaması devreye giriyor.
Bu tadını bulma aşaması herkeste aynı
işlemiyor bana sorarsan. Bazısı
tam tadını bulmadan acılaşıyor. Çiğ
bir tat geliyor bazen acı bir tat geliyor, güzel bir
lezzeti olmuyor o insanın. Bazısı da hakikaten o
tavşan kanı dedikleri nokta var ya
çay gibi demlenirken en güzel kıvamı buluyor. Ne oluyor da
bazı insanlar acırken bazı insanlar
tam tadını buluyor? Ben şunu düşünüyorum bir insan
ne kadar herkesle aynı şeyi yaparsa
herkes gibi olursa o insan tadını bulamıyor.
O insan evden çıkmadığı zaman
yeni insanlarla tanışmadığı zaman, keşfetmediği zaman
tadını bulamıyor ama
sen gezdikçe, keşfettikçe, okudukça, tanıdıkça
tadını bulabiliyorsun. Ben şöyle düşünüyorum. Bir çok danışanım oldu
bugüne kadar. Yaşlandıkça insanların bir kısmında
böyle bir depresif ruh hali ortaya çıkıyor.
Ve bunu birazcık karıştırdığımız zaman bir insan
ne kadar yaşamamışsa ne kadar eksik kalmışsa
geriye dönüp baktığı zaman pişmanlıklar o kadar çok oluyor.
Ama bazı insanlar da yaşlandığı zaman bir huzur buluyorlar.
O huzur bulan insanlar hayatı
O hata yapmaktan korkmadan
pişmanlık bırakmadan yaşayan insanlar.
Bana en çok gelen problemlerin başında öz güven geliyor.
Kendimce çektiğim videolarda da YouTube' a koyduğum videolarda da
öz güvenle ilgili birkaç şeyden bahsediyorum. İşin
neredeyse büyük bir kısmı evden çıkmakla ilgili.
Evet zannediyoruz ki dışarıdan bir şey gelecek
bizim kafamıza dokunacak ve birden her şey düzelecek ve biz
öz güvenli olacağız gibi ama olmuyor maalesef
evden çıkmadığın zaman, dışarıya çıkmadığın zaman
üstün başın kirlenmediği zaman hiçbir şekilde gelişemiyorsun.
Bu öz güven konusunda da böyle, hayat tecrübesi, deneyim
anlamında da böyle. Evden çıkman lazım.
Risk alman lazım. Şimdi baktığımız zaman Doğu Ekspresi
diyorum ama yani minicik bir şey herkesin yaptığından farklı bir şey
yapıyorsan
minicik bir şey yapıyorsun. Burada biraz önce mesela çıktım vagonları
gezerken bir sürü insanla tanıştım ben. Ve bu
bir dostluğun başlangıcı da olabilir. Belki burada
farklı bir şey de öğrenebilirim o insanlardan. Farklı deneyimler de
kazanabilirim. Düşünsene minicik yaptığın
belki hayatının sadece iki gününü, üç gününü ayırdığın bir
seyahat seni bu kadar etkileyebilir, bu kadar şey kazandırabilir.
Ve sen bunu düzenli olarak yaptıklarını düşünsene.
Evden
çıktığını, insanlarla tanıştığını, yeni yerlere gittiğini
yeni deneyimler kazandığını, seni nasıl olgunlaştıracağını
Zannediyoruz ki bazı arkadaşlarla tanışırken
şöyle bir şey diyorlar bana, hayatta şöyle bir
beklentim var.
Diyor ki işte örnek veriyorum; şöyle bir şirkette şu işi
yapmak istiyorum ve bekliyor. O pozisyon
o iş gelene kadar o hayali gerçekleşene kadar sadece bekliyor.
E diyorum kimse sana o işi yaptırmayacak ki.
Sen hayata dahil olmadığın müddetçe
bir yerden başlamadığın müddetçe o yere gitmen
o hayale ulaşman çok zor. Ama ne yapacaksın bir şekilde
ben mesela örnek veriyorum, staj yaparken eskiden
ben gittim çok beğendiğim bir kurum vardı üniversitede.
Dedim ben çay da taşırım hiç önemli değil çay da taşırım.
Yeter ki o sürece dahil olayım.
O sürece dahil olduktan sonra bir bakıyorsun ki
hayat sana bir sürü insan sunuyor. Bir sürü
fırsat sunuyor. Her insanla beraber aslında kapına yeni
fırsatlar geliyor. Eğer
şanssızım diyorsan, benim hiç fırsatım
olmadı diyorsan yeterince hayata katılmıyorsun demektir.
Bir de şöyle bir durum var. Evet güzel bir coğrafyada
yaşıyoruz bence.
ama bilmediğimiz yer, gitmediğimiz yer
bizim değil ki. Dokunmadığın yer senin için
hiç var olmuyor. Keşfetmediğin yer senin için hiç var olmuyor ki.
Sen evde televizyonda görüp internette görüp durduğun
müddetçe oralar sadece bir fikir. Ben sana
şöyle diyebilirim. Uzayda şöyle bir yerde yaşam var, bir
fotoğrafta gösterebilirim. Onunla senin için Kars'ın anlamı arasında hiçbir fark yok ki. İkisini de görmedin. İkisi
hakkında sadece bir şeyler duymuş oldun. Evden çıkıp
orayı keşfetmek
sana aslında orayı görünür kılıyor. Senin hayatında
farklı bir kapı açmış oluyor.
Burada olayın geldiği nokta kendini zorlama konusu oluyor.
Kendimi zorlamadan kendimi taşıyabildiğimden
yapabildiğimden bir iki adım sonrasına
zorlamadan insan gelişmiyor maalesef.
Hani duymuşsundur eminim. Annen,baban senin hakkında demiştir.
Çocukken, okula giderken anne babalar hep şöyle der.
Bir çalışsa yapacak.
Bir işte uğraşsa, kendisini verse çok zeki çocuk ama çalışmıyor.
Şimdi bunu yetişkinliğe de uyarlayabiliriz. Ben şöyle düşünüyorum.
O çocuğun çalışıp çalışmama becerisi
O çocuğun bu disiplini ortaya koyabilme becerisi de zaten
zekasına dahil. Evet bir noktada çok zeki olabilir ama çalışmıyorsa ve ortaya
çıkan sonuç kadardır o çocuk. Yetişkinlikte de
ya işte bir dışarı çıksam, işte bir yapsam
olacak ama işte onu yapamıyorum. E zaten Olayın en kritik noktası o ki. Minicik bir kıvılcım belki o
dışarı çıkma noktası, o adımı atma noktası
ama onu yapmadığın müddetçe çok zor.
Yine ben burada tanıştığım birisinden bahsetmek istiyorum. Bir arkadaşla tanıştık
biraz önce. Otostopla geziyor.
Otostopla oradan oraya keşfede keşfede geziyor.
Ya ben düşünüyorum mesela. Biz üniversiteyi nasıl okumuşuz, ot gibi
diyorum. Nerede kebap var onu gezerdik yani. Bir yandan
bu stajların haricinde öyle gezmek
keşfetmek, insanlarla tanışmak noktasında sadece
bulunduğumuz alanla sınırlı kalırdık. Ama bakıyorsun insan
Ben diyor bir gün çıktım diyor Hatay'a gittik bir gün oradan
Antalya'ya gittik.
Ne kadar imrendim anlatamam sana yani bu konuyu
Eğer diyorum bunu yapmazsan
o kendini zorlamazsan geriye dönüp kendin için şöyle
diyeceksin muhtemelen, ya işte bir gezseydi bir zorlasaydı
çok başarılı çocukta işte gezmiyor, ne yapalım.
Ama dediğim gibi yani olayın sonucu bu.
Kendini teselli edebiliyorsan bununla et bence.
Risk alacağız, Evden çıkacağız ama üstümüz başımız
biraz kirlenecek birazcık üşüyeceğiz. Buna
hazır mısın? Bunu hem maddi anlamda söylüyorum üşümekten kirlenmekten hem de manevi anlamdan bahsediyorum.
Hayat her zaman çok böyle konforlu olmayabiliyor.
ama o konforlu alan dediğimiz alan hepimizin
hayatında var. Mesela evde oturuyorsun. Eğer
ailenle yaşıyorsan annen ne istiyorsan getiriyor. Tek yaşıyorsan
bir şekilde sıcacık ortamındasın yani bildiğin
alıştığın ortam, bir risk beklemiyor seni ama
azıcık o konforlu alandan çıkınca birazcık tabi emek
sarfetmek gerekecek. Zorlanacaksın, konuşmak kadar kolay
değil bunlar. Burada söyleyince, dinleyince biraz kolaymış gibi
geliyor ama üşüyeceksin, zorlanacaksın, yorulacaksın
canın acıyacak, stresli hissedeceksin. Bazen
mutsuz hissedeceksin ama hani şey var mı yani böyle bir ben o duyguyu yaşamayım ben zorlanmadan
elde edeyim diye bir durum var mı? Böyle bir şey yok.
Hayatta dediğim gibi her duyguyu tadacak insan, her
zorluğu tadacak. Şimdi bazı insanlar diyor ki
Benim başıma ne geldiyse etrafımdaki insanlardan dolayı geldi.
Ya işte şu benim hakkımda şöyle yaptı
şu benim ayağımı kaydırdı. Benim torpilim yok.
Benim tanıdığım yok, benim dayım yok. Evet hani bunların
gerçekçi bir tarafı olduğunu asla es geçmiyorum. Farklı bir
yerde yaşamıyorum. Bende bu ülkenin vatandaşıyım, biliyorum.
Ama şunu da biliyorum bir şekilde zorlayan insanlar
bütün bu engelleri aşıyor. Sen yeter ki kendi
sorumluluğunu al. Eğer etrafı suçlarsan
bütün hep onlardan şikayet edersen, onları değiştiremiyoruz ki
Ya baksana sistem böyle
Evet belki değiştirebileceğiniz minik şeyler var ama kendimizi de bunun için
heba edersek ömür geçiyor.
Sen sadece kendi sorumluluğunu al.
Evet şu an da böyle bir durum içerisindeyim belki biraz başarısız
hissediyorsun. Belki biraz kötü hissediyorsun kendi
sorumluluğunu al sadece. Herkes
zaten kendi sorumluluğunu alsa, kendini birazcık düzeltmiş olsaydı.
Düşünsene ortalığı, insanları herkes
çok iyi olmaz mıydı? Sende kendin sorumluluğunu al.
İnisiyatifini al. Eğer almazsan olmuyor.
Bir de şu var bazı şeyleri yaparken
hata yapmaktan çok korkuyorsun biliyorum. Bende öyleydim.
Bende bazen hala ara ara böyle hissediyorum. Bir şey
yapacağım ya diyorum ki en iyi haliyle olsun.
O en iyi hali olana kadar bu
beceriyi kazanana kadar bazen beklemek taraftarı oluyor
insan. Ve diyorsun ki hazır olayım ondan sonra
o adamı atayım. Ama hazır olma noktası ne zaman olacak ki?
Ne zaman gelecek? Nasıl evde oturarak hazır olacaksın?
O sahaya atılmadan dediğim gibi
üşümeden, kirlenmeden, üstün başın çamur olmadan nasıl hazır
olacaksın?
Şu var hazır olmayı hiçbir zaman beklememelisin.
Bir hedefin, bir hayalin varsa bir şekilde oraya atlamalısın
Bir kaç hatayı herkes yapıyor. Sonra bir bakıyorsun ki
Adım adım, adım adım gelişiyorsun
Geçenlerde instagrama bakarken şöyle bir şey keşfettim.
Birisi benim en eski videolarımı açmış. Diyor ki
Beyhan Budak'ı çok seviyorum ben. Hakikaten
iyi niyetli bir yazı yoksa
insan belki bozulabilirdi buna ama ben iyi niyetli olduğunu düşünüyorum.
Diyor ki ilk videoyu açıp, Beyhan Budak'ın ilk videosuna
bakıyorum son videosuna bakıyorum ve arada dağlar kadar
gelişim var. O yaptıysa o, bu noktadan bu
noktaya gelmişse bende gelirim. Şimdi bende düşünüyorum
çok güldüm bunu okuyunca. Evet o zaman mesela
bende farkındaydım bazı eksikliklerimin olduğunun
şu anda da farkındayım eksikliklerim ama vazgeçmedim.
Dedim ki ortaya bir şey koyayım. Oturup hesap
kitap yapsaydım şöyle mükemmel bir şey ortaya çıkarmaya
çalışsaydım, muhtemelen hiçbir şekilde ben video
çekemezdim. Hiçbir şekilde burada ruhuna
temas ettiğim, tanıştığım insanları hiçbir şekilde keşfedemezdim.
Ne yaptım? İyi ya da kötü düşünmedim. Niyetim iyi
Kimseye zarar verme düşüncem yok tamamen fayda
noktasından çıkıyorum. Bir adım attım
Sende böyle yapmalısın.
Hata yapmaktan korkmadan sen bir adım at. Niyet önemli. Ortaya güzel bir şey koyma niyetin varsa bence bu yeterli tek başına. Öbür türlü mükemmel olması, insanların ne dediği
hiç mi hiç umrunda olmaması lazım. Ben ilk videoyu çektim Beyhan sende antin kuntin işlerle uğraşıyorsun
YouTube falan nedir. Şimdi bu arkadaşların hepsi bana
yazıyorlar. Beyhan YouTube'da nasıl bu kadar
video paylaşıyorsun? Nasıl bu kadar izleniyor videolar?
Beraber video çekelim mi diyorlar bana. Bende diyorum ki tek başıma çekiyorum
Teşekkür ederim ilginiz için. Yani olay buna dönüyor.
Beni asla yanlış anlama, şunu demek istemiyorum kesinlikle
Her şeyi yapabilirsin, her şeye gücün yeter gibi bir
düşüncede değilim. Zaten beni tanıyorsan eski paylaşımlarımı biliyorsan
ben insanın özünde aciz bir varlık olduğunu düşünüyorum.
Biraz etkiye açığız. Bazen diyorum ya
Hava kapalı olduğu zaman bile etkileniyoruz bu
durumdan. Öyle bir şey değil kastettiğim şey ama
sen yapamayacağını düşünüp denemezsen
bilemezsin ki neyi yapıp yapamayacağını.
Ancak denersen ya evet buna benim gücüm yetiyor
ya da buna benim gücüm yetmiyor diyebilirsin. O yüzden denemek
çok önemli. Şöyle yaş ilerledikçe evet benim yaşım
şu anda otuz üç ama şunu düşünüyorum bir sürü insanla çalışıyorum
yaşı benden çok daha ileri olan insanlarla. İnsanları en çok
üzen şey elli altmışlı yaşlarında
bir koltuğa çöküp oturup düşündükleri şey şu
ya yapsam olur muydu acaba, denesem olur muydu?
Birazcık zorlasam olur muydu? Bu çok can acıtıcı
bir şey biliyor musun. Biri bana şöyle tarif etmişti bu
hissi bu duyguyu
sanki etine böyle bıçakla bastırıyormuşsun gibi içini bir yerlerini acıtıyor.
Böyle hissetmek istemiyorsan
Hiç düşünme dediğim gibi at adımını
yapamıyorsan yapamıyorsundur. İnsansın sen zaten
Ha yapıyorsan süper o zaman. Dediğim gibi denemeden bunu
asla ama asla bilemezsin.
Biraz da manzaranın tadını tek başıma
çıkarmak istiyorum, düşünmek istiyorum, kendi içime dönmek istiyorum çünkü
etraf bembeyaz böyle her taraf
bembeyaz olunca insan kendisini sonsuz
bir beyazlık içinde küçük bir noktaymış gibi hissettiriyor.
Ve bu bende şöyle bir duygu uyandırıyor, ya çokta önemli değiliz
aslında
hayatta çok önemli değil bazen abartıyoruz. O dertlerimizi
sıkıntılarımızı da abartıyoruz. Hepsi aslında iyi ya da kötü şeyler hep yolunu buluyor zaten.
Önemli olan dediğim gibi korkmamak. Korku
bizi kısıtlayan, sıkıştıran bir şey.
Dediğim gibi hayatta insanlarda yani gelip geçiyor.
Niceleri geldiler niceleri gittiler. Bizde gideceğiz.
O zaman korkmanın ne anlamı var? Kendine
iyi davran güzel insan, görüşmek üzere. Hoşça kal.