Hayır Diyebilmek-Uzm. Psikolog Beyhan Budak No|to be able to say|Specialist|Psychologist|Beyhan|Budak Dire non - Expert. Psychologue Beyhan Budak Говорить "нет" - эксперт. Психолог Бейхан Будак Being Able to Say No - Specialist Psychologist Beyhan Budak

Merhaba arkadaşlar.Ben uzman psikolog Beyhan Budak Hello|friends|I|specialist|psychologist|Beyhan|Budak Hello friends. I am specialist psychologist Beyhan Budak.

Psikoloji Tv youtube kanalına hoşgeldiniz. Psychology|TV|YouTube|to the channel|welcome Welcome to the Psychology TV YouTube channel.

Size bugün bazı insanların hayatını kâbusa çeviren bir problemden yani hayır diyememekten bahsetmek istiyorum. |||||Albtraum|||Problem|||nicht nein sagen können|| I|today|some|people's|lives|nightmare|turning|a|problem|that is|no|being unable to say|to talk|I want Today, I want to talk about a problem that turns the lives of some people into a nightmare, which is the inability to say no.

Hayır diyememek birçok insanın hayatını kabusa çeviriyor gerçekten. |sagen|||||verwandelt| No|to be unable to say|many|people's|lives|into a nightmare|turns|really The inability to say no really turns the lives of many people into a nightmare.

Onların hayat kalitesini düşürüyor Their|life|quality|lowers It lowers their quality of life.

ve istemediği şeyleri yapmak zorunda bırakıyor. and|unwanted|things|to do|forced|makes And forces them to do things they don't want.

Peki siz hayır diyemeyen bir gruptan mısınız? |||||Gruppe| Well|you|no|unable to say|a|from a group|are you So, are you part of a group that can't say no?

İstemediğiniz şeylere evet diyen bir gruptan mısınız? |to things|yes|saying|a|from a group|are you Are you part of a group that says yes to things you don't want?

İsterseniz mini bir test yapalım burada. |mini|a|test|let's do|here If you want, let's do a mini test here.

Eğer söylediğim sorulara evet cevabını veriyorsanız |||||geben If|my|questions|yes|answer|you are giving If you are answering yes to the questions I asked

bir çoğuna evet cevabını veriyorsanız |vielen|||geben a|many of them|yes|answer|you are giving if you are answering yes to many of them

sizde hayır diyemeyen gruptansınızdır. |||Sie gehören zur Gruppe. you|no|unable to say|you are from the group you are in the group that cannot say no.

İlk başta söylemek istediğim şey kimseyi kırmak istemiyor musunuz? ||||||verletzen|| |at the beginning|to say|I wanted|thing|anyone|to hurt|doesn't want|do you The first thing I want to say is, don't you want to hurt anyone?

İstemediğiniz şeylere evet demek zorunda mı hissediyorsunuz? |to things|yes|to say|obliged|question particle|you feel Do you feel like you have to say yes to things you don't want?

Hayır dersem ayıp olur diye mi düşünüyorsunuz? |sage|Schande|||| No|if I say|rude|would be|so|question particle|you think Are you thinking that it would be rude if I say no?

Reddettiğiniz zaman insanların çok büyük wenn Sie ablehnen|||| When you reject|time|people's|very|big Do you think that people will react very strongly when you refuse?

tepki vereceklerini mi düşünüyorsunuz? reaction|they will give|question particle|you think If your answer to these questions is yes,

Eğer bu sorulara cevabınız evet ise If|this|to questions|your answer|yes|then as I said at the beginning, you are among those who cannot say no.

başta söylediğim gibi sizde hayır diyemeyenler grubundansınız. |||||die, die nicht nein sagen können|gehören zu at first|I said|like|you too|no|those who cannot say|you are from the group

Hayır diyememek deyip geçmemek lazım. |||verpassen| No|to be unable to say|saying|to overlook|necessary One should not just say that they cannot say no.

Bunun hayatınızda bir çok örneği olabilir. This|in your life|a|many|examples|may be There can be many examples of this in your life.

Kimi sizi az etkiler kimi ciddi anlamda olumsuz etkiler ||||||||beeinflusst Some|you|slightly|affects|some|seriously|in terms of|negatively|affects Some affect you slightly, while others can seriously negatively impact you.

hayatınız boyunca etkisinden kurtulamazsınız. |||werden Sie nicht entkommen your life|throughout|from its influence|you cannot escape You cannot escape their influence throughout your life.

Örneğin yorgun olduğunuz halde arkadaşınızın For example|tired|you are|although|your friend For example, even though you are tired, your friend...

sinemaya gitme davetini reddedemeyişiniz hayatınızda çok büyük bir etki yaratmaz. ||einladung|Ihr Ablehnen||||||wirkt to the cinema|going|your invitation|your inability to refuse|in your life|very|big|a|impact|doesn't create Your inability to decline the invitation to the cinema does not have a very significant impact on your life.

Belki o an için daha çok yorgunsunuz ||||||müde seid Maybe|that|moment|for|more|very|you are tired Maybe you are more tired at that moment.

daha çok kendinizi huzursuz hissedersiniz. |||unruhig|fühlen more|much|yourself|uneasy|you will feel You feel more uneasy.

Ama şöyle bir şey var But|like this|one|thing|exists But there is something like this.

meslek seçiminde, evleneceğiniz insanı seçerken karar verirken |bei der Wahl|den Sie heiraten||bei der Auswahl|| profession|in choosing|you will marry|person|while choosing|decision|while making When making decisions in career choice, when choosing the person you will marry.

eğer ki etrafınızdaki insanlara hayır diyemiyorsanız ||den Menschen um Sie herum|||sagen if|that|around you|to people|no|cannot say if you cannot say no to the people around you

bir ömür boyu çekmek zorunda olacağınız ciddi kararların altına imza atmış olursunuz |||||werdet||Entscheidungen|||gesetzt|sind a|lifetime|throughout|to pull|obliged|you will be|serious|decisions|under|signature|having signed|you are you will have signed under serious decisions that you will have to bear for a lifetime

ve bu kararlar sizin kararlarınız olmaz. ||||Ihre Entscheidungen| and|this|decisions|your|decisions|will not be and these decisions will not be your own.

Ve şöyle bir şey benim gözlemlediğim klinik ortamda |||||beobachteten|| And|like this|a|thing|my|observed|clinical|in the environment And here is something I have observed in the clinical environment

hayır diyemeyen insanlar bir süre sonra başkalarının hayatını yaşamaya başlıyor. no|unable to say|people|a|period|later|others'|life|to live|begin people who cannot say no eventually start living the lives of others.

Sanki kendi kişiliği yokmuş da başkalarının kişiliğini tatmin etmeye başlıyor. ||||||Persönlichkeit||| As if|his own|personality|didn't exist|and|others'|personality|satisfying|to|begins It seems as if they have no personality of their own and start to satisfy the personalities of others.

O yüzden hayır diyemeyen insanlar bir süre sonra That|reason|no|unable to say|people|a|period|later That's why people who cannot say no after a while

depresif belirtiler gösterebiliyor ||kann zeigen depressive|symptoms|may show can show depressive symptoms

depresyon durumuna girebiliyorlar. |Zustand| depression|state|they can enter and can enter a state of depression.

Peki insanlar neden hayır diyemezler? ||||sagen Well|people|why|no|can't say So why can't people say no?

Kendi zararlarına olduğu halde neden etrafındaki insanlara own|harms|it is|despite|why|around|to people Why do they feel the need to say yes to the people around them even though it is against their own interests?

evet demek zorunda hissederler? yes|to say|obliged|they feel I want to talk about a couple of things I have observed.

Benim gözlemlediğim farkettiğim bir iki şey var bunlardan bahsetmek istiyorum. ||ich bemerkt habe||||||| my|observed|noticed|one|two|things|there are|about these|to mention|I want One of them is that people who cannot say no see themselves

Bir tanesi hayır diyemeyen insanlar kendilerini One|of them|no|unable to say|people|themselves as inferior compared to others.

daha aşağıda görürler diğer insanlara göre. lower|down|they see|other|people|compared to

Sanki diğer bütün insanlar çok üst bir konumda |||||||Position As if|other|all|people|very|superior|one|in position It seems like all other people are in a much higher position.

daha mükemmel ama bizim hayır diyemeyen kişi ezik |||||||verliert more|perfect|but|our|no|unable to say|person|loser More perfect, but our person who cannot say no feels inferior.

ve onların istediğini yapmak zorunda hissediyor kendisini and|their|wanting|to do|obliged|feels|himself And he feels like he has to do what they want.

öyle hissediyor kendisini ezik hissediyor. like that|feels|himself|inferior| He feels inferior.

Bir diğer şey ise etrafındaki insanların hepsinin onu sevmesini istiyor. eine||||||||| One|other|thing|however|around him|people|all of them|him|to love| Another thing is that he wants all the people around him to love him.

Eğer ki onların sevgisinden ödün verirse hayır derse onlara |||Liebe||||| If|that|their|from love|compromise|gives|no|says|to them If he compromises on their love and says no to them

onların sevgisini kaybedeceği için kendisini çok kötü hissedebiliyor. |Liebe|verliert||||| their|love|he will lose|because|himself|very|bad|can feel he can feel very bad because he will lose their love.

Böyle bir öngörüde bulunuyor kendisine yönelik. ||Vorhersage||| such|a|prediction|is making|to himself|directed He makes such a prediction about himself.

Bir diğer şey ise kaybetme korkusu. One|other|thing|is|losing|fear Another thing is the fear of losing.

Eğer etrafındaki insanları reddederse |||ablehnt If|around him|people|rejects If he rejects the people around him

sanki insanlar onu terk edecekmiş gibi hissettiği için ||||werden verlassen||| as if|people|him|abandon|would abandon|like|he felt|because as if people feel like they will be abandoned by him

bu insanlar hayır demekten kaçınıyorlar ve these|people|no|from saying|avoid|and these people avoid saying no and

kendilerine zarar verecek, yük altına sokacak davranışlara hep evet diyorlar. ||||||Verhalten||| to themselves|harm|will give|burden|under|will put|behaviors|always|yes|they say always say yes to behaviors that will harm them and burden them.

Arkadaşlar kimsenin tükenmez bir enerjisi yok. ||unerschöpflich||Energie| Friends|no one's|inexhaustible|a|energy|is not Friends, no one has an endless supply of energy.

Eğer etraftaki insanlara bol keseden dağıtırken |denjenigen in der Umgebung|||von der Kasse| If|surrounding|to people|generously|from the pouch|while distributing If you are giving generously to the people around you

kendimize hiçbir şey ayırmıyorsak |||wenn wir nichts für uns reservieren to ourselves|nothing|thing|if we don't set aside if we are not setting anything aside for ourselves

bir süre sonra içimizdeki o enerji içimizdeki o hayat sermayesi tükenmeye başlayacaktır. a|period|after|within us|that|energy|within us|that|life|capital|to deplete|will begin after a while, that energy within us, that life capital will start to deplete.

Tükenme başladıktan sonra ne hayattan keyif alırız Erschöpfung|||||| burnout|after it starts|then|what|from life|pleasure|do we get Once depletion begins, we will enjoy neither life

ne yaptığımızdan keyif alırız. |was wir|| what|we do|pleasure|we take nor what we do.

O yüzden böyle bir iniş ve batış süreci başlayacaktır. ||||Abstieg||Untergang|| That|is why|such|a|descent|and|decline|process|will begin That's why such a rise and fall process will begin.

Şimdi çok sevdiğim bir hikaye var Now|very|beloved|a|story|exists Now there is a story that I love very much.

Cengiz Aytmatov'un bir kitabında geçiyordu. |Aytmatov||| Cengiz|Aytmatov's|a|in book|was mentioned It was in a book by Cengiz Aytmatov.

Orda bir sahil kasabası var ve ||Strand|Stadt|| There|a|beach|town|is|and There is a coastal town there and

sahil kasabasında yaşlı bir adam. |in der Stadt||| beach|in the town|old|an|man in the coastal town, there is an old man.

Yaşlı adam herkesin her işine koşuyor. ||jedes (von jedem)||| Old|man|everyone's|every|work|runs The old man runs around for everyone's business.

Herkesin her istediğini yapıyor, kimseyi reddetmiyor |||||ablehnen Everyone's|every|desire|does|anyone|rejects Everyone does whatever they want, they don't reject anyone.

herkes bir şey istediği zaman ilk gelen bu yaşlı adam. everyone|one|thing|they want|when|first|coming|this|old|man Whenever someone wants something, this old man is the first to come.

Yalnız şunu bekliyoruz değil mi bu yaşlı adamı Only|this|we are waiting|not|question particle|this|old|man But we are waiting for this old man, right?

o köyde herkesin sevmesini herkesin ona değer vermesini bekliyoruz. that|in the village|everyone|to love|everyone|him|value|to give|we expect In that village, we expect everyone to love him and value him.

Tam tersi bir durum var. exact|opposite|a|situation|exists The opposite situation exists.

Kimse bu adama değer vermiyor Nobody|this|man|value|gives No one values this man.

o her şeyi kolayca dağıttığı için, kolayca sunduğu için ||||verteilte|||sundete| he|everything|thing|easily|he distributed|because|easily|he presented| Because he gives everything away easily, because he offers easily.

herkesin gözünde gözden çıkarılabilir bir adam. everyone's|in the eyes|from sight|disposable|one|man In everyone's eyes, he is a disposable man.

Herkes onunla dalga geçiyor çocuklar dahi ciddiye almıyor. Everyone|with him|joke|makes|the children|even|seriously|takes Everyone is making fun of him, even the children do not take him seriously.

O yüzden bazen yaptığımız kolay evetler etrafta bize değer getireceği yere |||||Zustimmungen|in der Nähe|||bringen wird| That|reason|sometimes|our|easy|yes answers|around|to us|value|will bring|place That's why sometimes the easy yeses we give bring us value in the surroundings.

karşı tarafta saygınlığımızı dahi düşürebilir ||unserer Würde||senken opposite|on|our dignity|even|could lower it can even lower our dignity on the other side.

ve şunu farkediyor musunuz bilmiyorum ama ||merkt||| and|that|realizes|you|I don't know|but And I don't know if you notice this, but

siz ne kadar çok evet derseniz etrafınızda evet avcıları oluşuyor. |||||sagen|um Sie herum||Jäger| you|how|much|many|yes|say|around you|yes|hunters|form the more you say yes, the more yes hunters appear around you.

Sanki bizi istismar ediyorlar bilerek ya da bilmeyerek. ||ausnutzen|||||unbewusst As if|us|exploit|they are exploiting|knowingly|or||unknowingly It's as if they are exploiting us, whether knowingly or unknowingly.

Bunların farkına varabilmemiz çok önemli. ||verstehen|| of these|awareness|our being able to realize|very|important It is very important for us to be aware of these.

Şimdi hayır diyebilmenin ilk kuralı arkadaşlar Now|no|being able to say|first|rule|friends The first rule of being able to say no now, friends,

ne yaptığımızın bir farkına varabilmemiz. what|we do|a|realization|we can realize is to be aware of what we are doing.

Ne yapıyoruz, nerede hayır diyeceğiz nerede evet diyeceğiz. ||||sagen|||sagen What|are we doing|where|no|we will say|where|yes|we will say What are we doing, where will we say no and where will we say yes.

Benim kastettiğim şey tamamen hayır demek değil. my|intended|thing|completely|no|to say|not What I mean is not just saying no at all.

Hayatta her şeyi ret diye yazmak değil. In life|everything|thing|rejection|as|to write|not It's not about rejecting everything in life.

Benim kastettiğim şey size fazla gelen gerçekte yapmak |gemeinte|||||| my|intended|thing|to you|too much|overwhelming|in reality|to do What I mean is being able to say no to things that you feel are too much for you.

zorunda olmadığınız şeylere hayır diyebilmek. |Sie sind nicht||| obligated|are not|to things|no|to be able to say Being able to say no to things you are not actually obligated to do.

İlk yapacağımız şey akşam sakin bir zaman |thing we will do|thing|in the evening|calm|a|time The first thing we will do is to sit down during a calm time in the evening.

diliminde oturup kimlere gereksiz yere evet demişsiniz auf Ihrer Zunge||wem||||habt gesagt on your tongue|sitting|to whom|unnecessarily|in place|yes|you have said To reflect on who you have unnecessarily said yes to.

kimler sizi kullanıyor kimler sizi istismar ediyor |||||ausnutzen| who|you|uses|who|you|exploits|does Who is using you and who is exploiting you.

bunun bir farkına varabilmemiz lazım. this|one|awareness|we can realize|necessary We need to be aware of this.

Bir diğer şey ise bunların farkına vardık |||ist||| One|other|thing|however|their|awareness|we realized Another thing is that we have realized these.

haftanın bir gününü kendimize hayır günü olarak seçeceğiz. |||||||wählen of the week|one|day|for ourselves|good|day|as|we will choose We will choose one day of the week as our day of goodness.

Ve o gün çok önemli şeyler dışında And|that|day|very|important|things|except And on that day, except for very important matters,

yani biri sizden "ya ben ölüyorum beni hastaneye götür" dedi ||||||||bringen| so|someone|from you|oh|I|am dying|me|to the hospital|take|said if someone says to you, "I'm dying, take me to the hospital"

bunun gibi şeyler haricinde gerçekten istediğimiz şeyler de olsa |||außer||||| this|like|things|besides|really|we want|things|also|were besides things like this, there are also things we really want.

o gün hayır diyebilmemiz. |||sagen können that|day|no|we can say On that day, we should be able to say no.

Mesela çarşamba gününü kendinize hayır günü seçtiniz For example|Wednesday|day|for yourself|good|day|you chose For example, you chose Wednesday as your no day.

ve o gün arkadaşınız sizi sinemaya davet etti and|that|day|your friend|you|to the cinema|invited|did And on that day, your friend invited you to the cinema.

sizde aslında istiyorsunuz gitmeyi ama you actually|actually|want|to go|but You actually want to go, but...

o gün hayır gününüz olduğu için reddetmeniz önemli. that|day|no|your day|being|for|your rejection|important It is important to refuse because that day is your day of saying no.

Bu aslında bizim bir prova günümüz. This|actually|our|one|rehearsal|day This is actually our rehearsal day.

İlk başta çok zor gelecektir. |at|very|difficult|will seem At first, it will seem very difficult.

Hayır demek, söylemesi kolay No|to say|saying|easy Saying no is easy to say,

yani insanlar kolay olduğunu zannederler ama ||||denken| so|people|easy|it is|think|but I mean, people think it is easy, but

onu uygulamaya geçirmek ciddi anlamda kaygı verebilir size. |Anwendung||||Sorge|| it|into practice|implementing|serious|in terms of|anxiety|may give|to you Implementing it can seriously cause you anxiety.

Ama denemekten bir zarar gelmez. But|from trying|one|harm|comes But there is no harm in trying.

En kötü hissedeceğiniz şeye götüren şey sizi, zaten evet demek. ||hissedeceğiniz||||||| The|worst|you will feel|to the thing|leading|thing|you|already|yes|to say The thing that leads you to the worst feeling is already saying yes.

Öbür türlü daha kötü hissedemezsiniz. other|way|more|bad|you cannot feel Otherwise, you can't feel worse.

O yüzden bu denemeyi yapabilmek hayatımız adına çok önemli. That||this|experiment|to be able to do|our life|for the sake of|very|important That's why being able to make this attempt is very important for our lives.

Bunu yaptıktan sonra ilk haftası çok zor gelebilir This|after doing||first|week|very|hard|may seem After doing this, the first week may seem very difficult.

sonraki hafta daha az, sonraki hafta daha az. next|week|more|less|next|week|more|less The next week less so, the week after that even less.

Eğer ki bu kısıtlı zaman ve belirli zaman diliminde bunu yapabiliyorsak |||begrenzte|||||||können If|that|this|limited|time|and|specific|time|within|this|we can do If we can do this within this limited time and specific time frame,

sonra yavaş yavaş işin daha hassas bölümlerine yöneliriz. ||||||teilen|richten then|slowly||your work|more|sensitive|to the sections|we will turn then we gradually turn to the more delicate parts of the work.

Ne yaparız? Eşimiz, ailemiz, iş hayatımız,patronumuz, What|do we do|our spouse|our family|work|our life|our boss What do we do? Our spouse, our family, our work life, our boss,

iş arkadaşımız bize sıkıntılı şeyler yaratıyorsa yavaş yavaş |||||schafft|| work|our colleague|to us|troubling|things|if he/she creates|slowly|slowly if our colleague is creating troublesome things for us, we slowly

onlara hayır demeye başlarız. to them|no|to say|we start start to say no to them.

Bu, bu konudaki son videomuz değil hayır demek çok kapsamlı bir konu. |||||||||umfassend|| This|this|on this topic|last|our video|not|no|to say|very|comprehensive|one|topic This is not our last video on this topic; saying no is a very comprehensive subject.

Bu konuda farklı videolar da çekmeyi düşünüyorum. This|on the subject|different|videos|also|to shoot|I am thinking I am also considering making different videos on this topic.

Eğer bu konuda sorularınız varsa yorumlar kısmından bekliyorum. ||||||Bereich| If|this|on this|your questions|if there are|comments|from the section|I am waiting If you have any questions about this, I am waiting for you in the comments section.

Sonraki videolar açısından da benim için bir malzeme olacaktır-çalışma malzemesi-. |||||||Material||| Next|videos|in terms of|also|my|for|a|material|will be|study|material It will also be a material for me in terms of the next videos - working material -.

Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Your listening|for|very|thank|I am Thank you very much for listening.

Görüşmek üzere kendinize çok iyi bakın. See you||to yourself|very|well|take care See you, take good care of yourself.