Kafaya Takmamak İçin Pratik Öneriler
Dünya aslında o kadar da karmaşık
bir yer değil.
Biz sadece yaşasaydık ve yaşayıp gitseydik bu dünyadan
yaşadığımız olaylara ve dünyaya farklı anlamlar yüklemeseydik
hayatı çok daha basit bir şekilde yaşayıp geçip giderdik.
Ama işte yaşadığımız olaylar , geçmişte yaşadığımız şeyler , gelecekte yaşama ihtimalimiz olan olaylar derken
biz insanlar
dünyayı , ilişkilerimizi ve hayatı
karmakarışık hale getiriyoruz.Burada kafaya takma hali dediğimiz
bir mevzu ortaya çıkıyor ve düşünceler bizim
hayatımızın keyfini kaçırmaya başlıyor.
Ne yapıyoruz ? Kafamıza gelen düşünceler zihnimizi esir alıyor
ve andan bizi kopartıyor.
Geçmişin gölgesinde yaşıyoruz , geleceğin tehdidi
altında yaşıyoruz ve böyle bir durum seni hayattan tat alma konusunda
ciddi sıkıntıya sokuyor.
Bu videoda sana kafaya takmama konusunda uygulayıp
yapabileceğin birkaç tane öneri vereceğim.Genelde
kafaya taktığın şeyler hayattan beklentinin yüksek olması
ile alakalıdır ve arada bir neden sonuç ilişkisi vardır.
Zannedersin ki hayatta belli bir davranış
yaptığın zaman
ortaya belli bir sonuç çıkacak.Ve bu işler
umduğun gibi gitmediği zaman ortaya koyduğun çaba
emeklerin karşılıksız kaldığı zaman
bu sefer neden böyle oldu diye durmadan sorgulamaya başlarsın.
Ya da sen güzel şeyler yaptığın zaman başka insanlara
o insanlar sana güzel davranmadığı zaman
ben nerede yanlış yaptım diye kendini sorgulamaya başlarsın.
Geçmişini düşünürsün , başarısızlıklarını düşünürsün
ve dersin ki bende bir hata olmalı
ya da çevremde hata olmalı.Ve böyle bir
olayı karmaşıklaştırma sürecine girdiğin zaman
derin bir çukura çekiliyormuş gibi olursun ve
bunun neticesinde bir bakmışsın ki o yararsız düşünceler
senin zihnini esir almaya başlar ve sen o düşünce çukurunun içinde
beklerken hayatı kaçırırsın.Ve bu durum
aslında yoğun kafaya takma halidir.
Peki hayat gerçekten sana bir şey vaat etti mi ? Hayat gerçekten
adil midir?Farkında olmadan hayata ilişkin
o kadar yanlış öğrenmelerimiz oluşmuş ki.
Diyoruz ki hayatta her şey adilmiş gibi
Öyle bir dünya yok.Baksana devletler arası
düzene , insanlar arası düzene.
Görünüşte her şey adilmiş gibi görünse de aslında
öyle bir şey yok.Yani kimse kimseye bir şey söz vermiyor.
En iyi şekilde davrandığın insan
sana en kötü şeyi yapabiliyor.Hiçbir şeyin garantisi yok.
Eğer ki sen hayata
sadece yaşamak gözüyle bakarsan, beklenti içine girmezsen
diğer insanlarla ilgili , hayatla ilgili
sadece yapıp geçersen o zaman birazcık daha bu beklentileri
azaltdığın takdirde kafaya takma durumu daha
az ortaya çıkacaktır.Özellikle kötü şeyler
yaşadığın zaman da kendi kendine belki
şöyle diyorsundur.Ben bunu hak etmedim , ben neden böyle şeyler yaşıyorum.
Bu düşünce çemberi o kadar ağırdır ki ,
şöyle bir durum var.Sanki sen bir şey
iyi bir şey yaparsan iyi seni bulacak ,
kötü bir şey yaparsan kötü seni bulacak.
İyi bir şey yaptığın zaman iyinin seni bulması da tesadüf
iyi bir şey yaptığım zaman kötü bir şeyin seni bulması da tesadüf
bazen de tam tersi kötü bir şey yaptığın zaman
iyi bir şeyin seni bulması da tesadüf.
Hayat baktığın ve gördüğün gibi çok anlamlı bir
bütün değil aslında.Kimse sana söz vermedi.
Hayat öyle ya da böyle devam ediyor.
Sadece oluyor , sen ona anlamlar yüklüyorsun.
Kafaya taktığımız şeylerin başında geçmişin hesaplaşmaları,
geleceğin belirsizlikleri geliyor.Bundan sonra
gelen şey ise diğer insanların bize yaptıkları
söyledikleri şeyler.İşte burada dikkat etmen gereken bir şey var.
Birisi sana olumsuz bir şey söylediği zaman
birisi sana kötü bir şey yaptığı zaman
sen o anda düşünüyorsun ki onun yaptığı kötü şey
seninle ilgili ve tamamen seni hedef alıyor.
Böyle olunca neden bana böyle yaptı , neden bana
böyle davrandı diye kendi içinde bir döngüye
düşünce döngüsünün içine giriyorsun.Zaten dediğimiz gibi
bu düşünce çukuruna düştüğün zaman hayattan kopmak
durumuna geliyorsun.Şimdi bir de şöyle bakmanı
isteyeceğim ben senden.Karşı taraf sana
çıktı olarak bir davranış ya da söz söylüyor.
Sen sadece o anda onun söylediği ya da yaptığı
şeyi görüyorsun.Sadece o anda
o ana odaklanarak.Şimdi filmi durduralım o kareye
bakalım.O kişinin sana yaptığı ya da söylediği şeyin
gerisine doğru bir dedektiflik çalışması yaparak
geriye doğru bir gidelim bakalım.Bu kişi bunu neden söylüyor.
Çoğu zaman insanların kendi travmaları
yaşantıları , beklentileri , hayal kırıklıkları o kadar ağır ki
insanlar bunu telafi etmek için
hırçınca bir çaba sergileyebiliyorlar.Karşı taraf üzülmüş mü ,
yıpranmış mı hiç önemli değil.Sadece kişi orada kendini
düşünüyor ve kendi ruhsal durumunu birazcık
olsun yukarı çekmeye çalışıyor.İşte sen o dondurduğun
filmin karesine bakıyorsun ve diyorsun ki aslında
o kişinin bana yaptığı ya da söylediği şeyler
tam olarak benimle alakalı değil.Böyle olunca zihinsel anlamda
o ortamdan , o durumdan , o kötü koşuldan
kendini ayırıyorsun, kendini koruyorsun.Ve sonrasında
başka insanların seninle ilgili yaptığı
ya da söyledikleri şeyi daha az kafaya takıyorsun.
Sanırım kafaya takma konusunda bize en çok zarar veren
şeylerin başında neden sorusu geliyor.Geçmişle ilgili
kurcalamalar yaptığın zaman, geçmişi böyle deşmeye başladığın zaman
karşına şöyle bir soru çıkacak.Neden?
Neden böyle bir şey yaşadım ben?
O neden böyle bir şey yaptı bana? Neden aldattı beni ? Neden bana
böyle davrandı? Neden , neden , neden? Şimdi
hep bir anlam ararsın , bir sebep ararsın.Belki benimle alakalı
dersin.Belki ben bir hata yaptım dersin.
Ama o belirsizlik neden sorusuna cevap
olamadıkça daha da
saldırmaya başlarsın bir cevap bulmak adına.Yine ne yaptık ?
O düşünce döngüsünün , kafaya takma döngüsünün
içine girmiş olduk.Ben şunu net olarak söyleyebilirim sana.
Bazen bazı şeyler sadece olur.Bir sebebi yoktur.
Bazen bazı insanlar seni aldatır.
Bu böyledir , doğasında vardır çünkü.Sen değil de
başka biri de orda olsaydı yine aldatacaktır.
Ya da birisi sana kötü bir şey yapıyorsa ,
sana zarar veriyorsa , sadece yapmak için yapmıştır.
Evet bu acı olacaktır ama , sen sadece neden
tuzağına düştüğün zaman , onu çok kurcaladığın zaman
ne oluyor biliyor musun? Geçmişindeki bir anıyı
yüzlerce kez kurcaladığın zaman sanki radyoaktif bir maddeye
çok sık maruz kalıyormuşsun gibi geliyor ve
ve bundan dolayı çok sık hasta oluyorsun.O yüzden
neden diye sorma bence , bazen sadece olmuştur.
Yoluna devam et.Özellikle hayatımızda
kötü zamanlar geçirdiğimiz zaman dilimlerinde
kafaya taktığımız , yoğun bir şekilde kötü şeyleri düşündüğümüz
zaman diliminde sadece sorun odaklı düşünürüz.
Bu aslında insanların önemli özelliklerinden
birisidir.Çünkü şöyle bir amacı vardır. Sorun odaklı
olursak ilk başta , ne yaparsın? O sorunu enine boyuna
düşünürsün.Geçici bir süre sorun odaklı
olmak işlevseldir.Ama insanlar
yıllar içinde yüzlerce
binlerce yıl içinde bence birazcık yanlış anlamış
ya da ipin ucunu kaçırmış.Ne yapıyor mesela.
Zihni bir kamera lensi gibi düşün.Bir açısı var.
Dar açısı var , geniş açısı var.Sorun odağına
çok verdiğin zaman belirli bir süre bunu yapmak
sıkıntı değil.Bence gayet de mantıklı.
İş yerinde bir sorun yaşıyorsun.Kameranı tamamen oraya odaklıyorsun.
Gözün o anda sorundan başka bir şeyi
görmüyor ve o sorunu çözmek için bütün çabanı ,
zihinsel performansını ortaya koyuyorsun.Belirli bir süre bu mümkün
ve mantıklı.Ama bu
öyle bir hal alıyor ki o kamera lensi , o açı
bir şekilde değişmiyor.Uzun süre böyle kalıyor ve senin
gözün sorundan başka bir şeyi görmüyor !
Eşin oradan sana sesleniyor.Beyhan ne yapıyorsun , çay getireyim mi ?
Çay içer misin ? Yok şu an canım istemiyor.
Çocuklar üstüne atlıyor , hadi bir şeyler yapalım baba oynayalım.
Yok şimdi değil.Arkadaşın arıyor Beyhan hadi gel dışarıda
buluşalım kahve içelim.Yok şimdi değil.Ne yapmış oluyorsun ?
Tamamen ama tamamen soruna odaklanmış oluyorsun.
Hayatın doğal , rutin ve iyi giden yönlerini
görmüyorsun.İşte bu çok sıkıntılı bir şey ve seni o kafaya takma
çukuruna , döngüsüne sokacaktır.Böyle bir duruma
düştüğünü anladığın anda kamerayı tekrar
geniş açı moduna getirmen lazım.Eğer sorun varsa
vardır zaten.Eğer belirli bir süre düşünüp çözemediysen
yapabilecek bir şey yoktur.Hayatının rutinlerine devam etmelisin.
Böyle olunca sorun ortadan kalkmayacak ama bu kadar
kötü de hissetmeyeceksin kendini.Son zamanlarda kafana
taktığın konuları gözden geçir bakalım neleri kafana
takıyorsun.Her o kafaya takma atağı ortaya çıktığı zaman
seni bunalttığı zaman sen zannedersin ki
her atak emsalsizdir.Her atak birbirinden farklıdır
Ama işin aslı böyle değil !
Şöyle geriye dönüp bir düşün bakalım.Seni bunaltan
düşünceleri , düşünce şemalarını
bir değerlendir.Şunu fark edeceksin.
Şöyle bir durum vardır.Seni rahatsız eden ,
kafana taktığın düşünceler benzer düşüncelerdir.
Ve bu düşünceleri sen o an aklına getiriyorsun.
Mesela senin içindeki ses diyor ki ... O an istediğin
gibi bir ilişkin yoktur.Hep yalnız kalacaksın Beyhan.
Sen hiç kimseyi bulamacaksın.Hayatın hep yalnız geçecek.
Ya da kendini yeterince başarılı hissetmiyorsundur.
Başarısızsın Beyhan.Başarılı değilsin.
Neyi başardın ki sen zaten... gibi bu düşünce atakları
seni bunaltacaktır ya da o anda kötü bir şey oluyordur.
İnsanlarla bir sorun yaşıyorsundur.Bak gördün mü
hiç kimse seni sevmiyor , hiç kimse sana değer vermiyor.
güzel ilişkiler kuramıyorsun ... gibi o kafaya takma
atağı seni bunaltmaya başlıyor.
Sen zannediyorsun ki , düşünce olarak bu karşına çıkıyor ya
bunu gerçekmiş gibi algılıyor zihnin.Diyor ki sana ;
yalnız kalacaksın, yalnız kalacaksın , yalnız kalacaksın.
Zihnin bunu sanki birisi sana net bir şekilde
gelecekten haber getirmiş gibi , kesin bir kehanet
bir gerçeklikmiş gibi algılıyor.
Burada yapman gereken çok önemli bir şey var.
Sen şimdi bu düşüncelere odaklandın ,
kafaya sıklıkla taktığın şeyleri belirledin ,
bunları etiketlemen lazım.Bunlara bir isim vermen o kadar çok işine yarıyor ki ,
diyorsun ki mesela ... ''Yalnızlık canavarı''
Mesela ben yalnızlığı kafama takan bir insansam eğer ,
yalnız kalma düşüncesini , bu atak bana geldiği zaman
ben diyorum ki , '' Bak , şu anda gerçek değil.
Yalnızlık canavarı yine sesini yükseltmeye başladı ,
yine o orada konuşuyor. '' Zihnine şöyle bir mesaj veriyorsun.
Şu an konuşan ses düşüncelerimin sesi ve
gerçek değil.Bunu ciddiye alma.
Böyle olunca , yine biraz önce söylediğim gibi
mucizevi bir şekilde o düşünce ortadan kalkmıyor ama eskisi gibi
seni etkileme noktasında devam edemiyor.
Düşüncenin gücünü zayıflatıyorsun.Çünkü onu etiketledin ve
zihnine şu mesajı verdin. '' Bu gerçek değil , sadece
bir düşünce. '' Zihin bir hayvan olsaydı
bence , belgesellerde sıklıkla karşılaşılan bir
kuş türü var ya.Sinek kuşuydu yanlış hatırlamıyorsam.Saniyede bilmem kaç kere
kanat çırpan.Gözle fark edemiyorsun onun
kanat hareketlerini.Zihin öyle bir hayvan olurdu.O kadar
hızlı hareket ediyor ki , o kadar çok
kanat hareketi var ki sen fark edemiyorsun.Bir ona konuyor , bir ona konuyor.
Sen buradasın , zihin aynen
böyle bir hayvan olurdu.Çünkü şöyle bir durum var.
Geçmişine takılıyorsun , geçmişinde bir mevzuya bakarken
birden oradan pat diye geleceğe atlıyorsun.Ordan ona , buna derken
olay Allah benim belamı versin modu dediğim
bir hale dönüyor.Ben neyi başardım ki ,
hiçbir şey iyi gitmiyor , eyvah ben bittim , mahvoldum , hiç bir güzel ilişkim yok.
Ne yaptığının farkında bile değilsin o anda.Zihin bir oraya konuyor ,
bir buraya konuyor , dolaşmaya başladı.
Zihninin kontrolünü kaybettin ve sana kalan tek şey
bir şekilde olumsuzluklar oldu.Böyle bir durumda
zihninin kontrolünü kaybetmeye başladığını hissettiğinde
seni kurtaracak tek şey şu ana
şimdiye odaklanmak.Çünkü ,
ne geçmişte kontrolün var ne gelecekte kontrolün var.Tek
elinde olan an şimdi.Ne yapacaksın peki ?
Bunu yapabilmek için dikkat etmen gereken şey ana odaklanmak.
Diyelim ki kendimi çok gergin hissettiğimde
veya kafama bir şey taktığımı ve o düşüncelerin içinde
boğulduğumu hissettiğim zaman, kendimi hemen ana çekmek için
nefes alışıma odaklanıyorum.Beyhan diyorum ; ''Dön dön
bu tarafa dön.''
o nefesin burnumdan girdiği yeri , ciğerlerime ulaşmasını
sonrasında onu dışarı verme halime
odaklanıyorum.Sonra oturduğum yere ,
oturduğum zeminin vücuduma temas ettiği ana
vücut duyularıma odaklanıyorum.
Sonra etrafımdaki seslere odaklanıyorum.Diyorum ki ;
kuşlar cıvıldıyor , rüzgarın sesi geliyor.
Sadece şu anın uyaranlarına bile odaklanmak
beni o düşünce girdabından
düşünce fırtınasından uzaklaştırıyor.
Sen de böyle anlarda ana odaklanmayı deneyebilirsin.
Bu ana odaklanma kısmını
ben biraz kısa anlattım.Youtube veya başka
podcastlerde çok fazla buna benzer meditasyon
çalışması , ana odaklanma çalışması mevcut.
Bunları hayatına uygulayabilirsin , deneyebilirsin.
Şimdi izleyen dostların şöyle bir beklentisi oluyor.Ben bir şeyi
izlediğim zaman şak diye , aynen bir
anahtarın dişleri gibi , onu sokucam anahtarın yuvasına
birden çevireceğim ve şaaak ...
Dünya varmış.Kafaya takmaktan
kurtulacakmış gibi hissediyor.Ama malesef
psikolojik durumlar söz konusu olduğu zaman , düşünce alışkanlıkları
söz konusu olduğu zaman birden değişimler
genelde mucizelerle olur.Mucizeler de bence gerçek hayatta pek yok.
Şimdi , bu işler yavaş yavaş
adım adım olur.yıllar alan bir süreç içerisinde
eskiye oranla kafaya takmamayı öğrenebilirsin.
Ama önemli olan şu ; sen yaşadığın olaylara
anlam yükleyip , onları bir ders
olarak değerlendirirsen, olayı değiştirme noktasında
girişimlerin olursa değişebiliyorsun.Yoksa elli altmış yaşına
gelsen de hala şu anda olduğu gibi
kafana takıyor olabilirsin bazı mevzuları.
Zaman alacak ama çaba gösterdikten sonra önünde sonunda
bu konuda ilerleme sağlayacaksın.Beni dinlediğin için
teşekkür ediyorum güzel insan.Eğer bu videoyu beğendiysen
beğenmeyi ve kanalıma abone değilsen abone olmayı unutma.
Kendine çok iyi davran.Görüşmek üzere...