Yaz Tatili Kendini Geliştirme Programı-Kişisel Gelişim
Merhabalar sevgili dostum, herkes kendini geliştirmek
ister ama iş bu geliştirme noktasına gelince
çoğu zaman mazeretlerimizden dolayı harekete geçemeyiz
ve bu mazeretlerin en temelinde, en başında
zaman yetmezliği, bir şekilde koşturmacanın
meşguliyetin içinde zaman ayıramama gelir. İşte yaz tatili
bu konuda bizim için çok ama çok önemli bir fırsat özellikle
lise ve üniversite öğrencileri için. Ben de bunu düşünerek bu
yaz tatilinde farklı olarak, çok boyutlu olarak
kendimizi nasıl geliştirebiliriz diye düşündüm
ve çok sağlam bir yaz tatili programı hazırladım.
Bakalım beğenecek misin, bakalım bunu hayatına
nasıl uygulayabileceksin? Hadi başlayalım!
Kendini geliştirme mevzusunun en önemli adımı kitap okumaktır.
Eğer ki kitap okuma alışkanlığın yoksa bu alışkanlığı kazanmak
eğer alışkanlığın varsa da değişik ve farklı
bakış açıları kazandıracak kitaplar okumaktır.
Bunu hesaba katarak yaklaşık otuz kitabın oluşturduğu
bir liste hazırladım sana. Bu listeyi
üçe ayırabilirim temelde; birincisi daha önce
hiç kitap okuma alışkanlığın yoksa,
kitap okumamışsan
kitap okumak sana sıkıcı geliyorsa,
sana kitap okumayı
sevdirecek kitaplar. Orta seviyedeyse birazcık
kitap okuma alışkanlığın az çok var ama
ne okuyacağını bilmiyorsun, nereden başlayacağını bilmiyorsun,
hangi kitapların sana iyi geleceğini bilmiyorsun
evet burada da belirli konulara ayırarak bazı kitap önerilerim oldu.
Üçüncü aşamadaysa
şöyle bir şey düşündüm ciddi anlamda kitap okuyan
kendini geliştiren bu konuda neredeyse
belli başlı bütün kitapları okumuş kişilere
onların okuduğundan farklı olarak az bilinen ama
değerli kitapları önerdim. Bu kitap listesine
ulaşmak için, şimdi burada tek tek
her kitabı anlatsam muhtemelen video üç dört saat sürecek
diğer önerilerle birlikte
burada bahsetmeyeceğim kitaplardan, aşağıya listeyi ekliyorum
konu başlıklarına göre ayrılmış şekilde.
İlk başta bu kitapları okumaya başlıyorsun.
Bu listedeki kitapların hepsini okumak zorunda değilsin,
tabii ki böyle bir yasak yok istersen okuyabilirsin ama
sana böyle bir görev ya da zorunluluk getirmek istemiyorum ama en azından
bu liste içinden seçebildiğin beş tane
kitabı okumak zorundasın bence
eğer ki kendini geliştirmek istiyorsan. Sadece bir kitapla
bir yazı geçirmek yani çok da anlamlı ve katkısı olan
bir şey olmuyor. Gelelim filmlere.
Filmler aslında sadece bir eğlence aracı olarak görülmeye başlandı son yıllarda ama
her film bir hikaye
her film belirli insanların, yaşamların ve durumların
bir analizini içeriyor. O yüzden filmlere sadece
vakit geçirmek amaçlı baktığımız zaman
onlardan alabileceğimiz derinliği alma noktasında
birazcık daha gözümüz kapalı at gözlüğüyle
bakıyor hale gelebiliriz. Bundan dolayı sana otuz tane
film içeren bir liste hazırladım. Bu otuz filmin
bazıları Hollywood tarzı akıcı olmakla beraber
daha da derinlemesine olan filmler olmakla birlikte
bir kısmı da Hollywood'dan bağımsız
dünya sinemasına ait örnekleri içeren bağımsız filmlerden oluşuyor.
Bu bağımsız filmler
biz Hollywood sinemasına, oradaki o akıcılığa
çok alıştığımız için birazcık sıkıcı geliyor
senden rica ediyorum birazcık sabırlı olmanı.
Eğer ki sabırlı olursan eğer ki o filmi
öğrenebileceğin bir kitapmış gibi, kitap okurmuş gibi
yaklaşırsan film izlemek de senin için kendini
geliştirme noktasında önemli katkılar sağlayacaktır.
Film listesi için de aşağıya link bırakıyorum.
Ted konuşmalarını bildiğini düşünüyorum.
Ted konuşmaları, dünyada belirli alanda
uzmanlaşmış kişilerin kendi alanında
on sekiz dakikalık bir sunum yapmasını içeren konuşmalar dizisi aslında.
Burada Türkiye'de de yapılıyor birçok şehirde
hatta okulda ve hatta liselerde bile
yapılabiliyor TEDx konuşmaları. Ama ben daha çok
burada da çok güzel konuşmalar var ama
dünya çapında olan konuşmaları izlemeni öneriyorum. Bunun için de sana
on beş tane gerçekten psikoloji, kişisel gelişim,
dünyayı anlama, çevreyi anlama konusunda
gerçekten çok değerli bilgiler veren on beş tane
TED Talks videosu seçtim. Onun da
listeye ulaşmak için linkini aşağıya ekliyorum.
Buraya kadar kitaplar önerdim, filmler önerdim ve TED konuşmaları önerdim
yalnız bu kısımdan sonra
bu izlediklerinle okuduklarınla ilgili bir şey rica edeceğim senden:
Şimdi bu TED konuşmalarında dedim ya on sekiz
dakikalık bir sunum var,
belki daha önce detaylarını bilmiyordun ama TED konuşmalarına giden insanlar
sadece on sekiz dakika içinde belki de
hayatını adadığı şeyi on sekiz dakikada
anlatmak zorunda, yani o kadar gereksiz şeylerden
kurtularak güzel bir özet çıkartmak zorundasın.
İşte bu okuduğun kitaplardan,
filmlerden ya da bu TED konuşmalarından
bazılarını seçip bir arkadaş bulabilirsen eğer ki süper olur
daha fazla insan bulursan daha da süper olur, öyle bir
grup oluşturabilirsiniz. Dediğim gibi bir
arkadaş bile yeterli ama grup
ne kadar artarsa, onu geçmesini de çok tavsiye etmem ama,
ona kadar olan gruplar çok daha verimli olacaktır.
Böyle bir grupta böyle listeleri siz kendinizce
daha da genişletip daha farklı listeler de oluşturabilirsiniz.
Herkes kendisine beş kitap, beş film, on film
ya da beş TEDx konuşması TED Talks konuşması seçebilir.
Sonrasında bu seçtiklerinden birisini
haftada buluşabilirsiniz, iki haftada bir buluşabilirsiniz
bir kafede buluşabilirsiniz ya da bir bahçede,
bir kenarda köşede bile oturabilirsiniz birinizin evinde
buluşabilirsiniz. Herkes kendi seçtiği film
olur, kitap olur ya da TED konuşması olur
birkaç TED konuşmasının birleşmesi de olabilir o seçtiği
konudan anladığı şeyi diğer arkadaşlarına
on sekiz dakikada sunabilir.
Bu öyle güzel bir şey ki ben daha önce birkaç arkadaşımla bunu denedim
bu yaz da böyle bir projem var, on sekiz
dakikalık kitap sunumları yapabileceğimiz bir grup oluşturuyorum.
Sen de böyle bir grup oluşturduğun zaman hem
okuduğun şeyi içselleştiriyorsun hem de
en iyi öğrenme yöntemlerinden birisi olan
öğrendiğin şeyi başkalarına anlatarak derinlerine kadar o konuya
nüfuz ediyorsun hem de eğer bir şeyi anlatma konusunda,
sunum yapma konusunda sıkıntıların varsa
kendi eş değerin gördüğün, samimi olduğun
insanlara oyun gibi bir ortamda bunu anlatarak
o sunum korkusunu, sosyal kaygılarını aşma
noktasında ciddi bir mesafe katediyorsun.
N'aptın filmler seçtin, kitaplar seçtin,
TED konuşmaları seçtin bunlardan özet çıkardığın bir konuyu
arkadaşlarına on sekiz dakika içinde anlatıyorsun.
İstersen bir PowerPoint sunumu kullanabilirsin
istersen hiçbir sunum kullanmadan da anlatabilirsin.
Etrafına baktığın zaman
otuz yaşına gelmiş ama hâlâ ergenlik çağında
gibi davranan bir sürü kadın bir sürü erkek görebilirsin.
Bunun sebebi aslında hayata dair sorumluluk almayınca
insanın gelişememesi, büyüyememesi.
Eskiden de mesela çok erken yaşlarda
insanlar yetişkin gibi hissetmeye başlarlarmış
yüz sene önce yüz elli sene önce çünkü niye
sorumluluklar, hayata dair sorumluluklar
insana çok erken yaşta yüklenirmiş.
Bugün yirmi dört yirmi beş yaşına kadar uzadığını, ergenliğin uzadığını söyleyen
çalışmalar mevcut psikolojik anlamda, karakter
yapısı anlamında. İşte bu noktada hayata dair
sorumluluk almak çok önemli. Bugüne kadar
bir iş yerinde çalıştın mı bilmiyorum ama senden yaz tatili boyunca
en azından hiçbir şey yapmıyorsan bile
bir yerde
bir günlüğüne çalışıp kendi paranı kazanmanı rica edeceğim.
Bu o kadar önemli bir şey ki bu işin içeriğinde
eğer ki insanlarla diyalog kurma konusu da varsa,
bir şey satmak zorundaysan, bir şekilde
onlarla diyalog içinde olursan bu mevzu seni
daha da geliştirecektir. Burada amacımız kesinlikle
para kazanmak değil. Para kazanma hissiyatını,
yaptığın çabanın karşılık bulduğunu,
değerli olduğunu, bir şey ürettiğini hissedebilmek.
Dediğim gibi bir gün bile çalışmak önemli ama şunu da tavsiye etmiyorum:
Diyelim ki yaz tatilin üç ay,
üç ay boyunca çalışmak da çok verimli olmayabilir çünkü
biz bu yaz tatili boyunca çok kapsamlı,
çok boyutlu bir gelişim programı hesap ediyoruz. Ama sadece
çalışırsan belli bir ölçüde kendini geliştirmiş olabilirsin.
O yüzden ben çalışma mevzusunu
belki iki hafta belki dört haftalık bir periyot içinde
düşünüyorum. Bunun amacı senin sosyalliğini,
senin üretim yapma hissini tatman bundan dolayı
bu da sana ciddi katkılar sağlayacaktır.
Bir diğer önermek istediğim şey Türkiye'nin neresinde yaşıyorsan yaşa
belki küçük ilçelerde olmayabilir ama
en azından büyük ilçelerde ve şehir merkezlerinin
hepsinde huzurevi de var çocuk esirgeme kurumu,
kimsesiz çocukların kaldığı yerler de var. Ben senden şunu
rica ediyorum, bu senin tercihin itersen yaşlıların kaldığı
huzurevlerini tercih edebilirsin, istersen çocukların kaldığı
kimsesiz çocuklar yurdunu ya da
belki LÖSEV gibi çocuklarla ilgilenen vakıfları düşünebilirsin.
Şimdi senden ricam şu
İnternet'i açıyorsun ve oturuyorsun başına kek tarifi, poğaça tarifi, börek tarifi araştırıyorsun.
"Ama ben anlamam daha önce yapmadım." deme, yapacaksın.
Kız, erkek hiçbir şekilde fark etmiyor. Oturacaksın o keki, o poğaçayı, o böreği yapacaksın.
Annene, babana da diyeceksin ki: "Beyhan ağabeyim önerdi bunu, siz karışmayın."
Ne yapacağız o keki, poğaçayı, böreği yaptık
Biraz da bol yapacağız iki üç tepsi yapacağız.
Onları güzelce paketledik ve seçtiğimiz yere gideceğiz.
Önceden haber verebiliriz ya da bir şekilde bilgi aldıktan sonra
huzurevi, çocuk esirgeme kurumu
ya da herhangi bir topluma yararlı vakıf statüsünde olan yerlere gidiyoruz
ve oradaki insanlara
yaptığımız kek, poğaça... Kendi yaptığımız şeyleri
hediye olarak götürüyoruz.
Sadece götürdüğümüz zaman bırakıp gelmeyeceğiz ama. Oradaki çocuklarla sohbet edeceğiz
belki eğer imkanımız varsa resim çizeceğiz
ya da yaşlılarla onların hayata bakış açılarını anlamak için onlarla sohbet edeceğiz.
Ne yaptık? Kekimizi yaptık, poğaçamızı yaptık, hediyemizi alaraktan böyle yerlere giderek
hem bir şekilde o insanlara temas etmiş olduk
hem o gönüllülük hissini yaşadık
ve sonrasında bizim için hem farklı bir deneyim oldu
hem de topluma güzel bir katkımız olmuş olacak.
Senden istediğim bir diğer şeyse yaz tatili içerisinde yapman gereken
altı sayfalık bir otobiyografi
yazmanı istiyorum. "Otobiyografi ne?" dersen, insanın kendi hayat öyküsünü yazması,
kendi hayat öyküsü temelde. Yalnız bu otobiyografi bugüne kadar yaşadığın şeylerle sınırlı kalmayacak.
Altı sayfa dedim ya; ilk üç sayfasını
şu an diyelim ki on sekiz yaşındasın, yirmi beş yaşındasın bu yaşına kadar yaşadıklarınla yazıyorsun.
Ne yaptın, gerçekçi bir şekilde nereden geldin, nereye gidiyorsun gibi bu tarz şeyleri yazıyorsun
geçmişinde başından geçen şeyleri.
Ama ikinci üç sayfayı birazcık farklı yazacağız
o kısım bizim hayallerimizi oluşturacak. Ben mesela şu an otuz beş yaşındayım
bundan sonraki hayatımı yazarken diyelim ki
yetmiş yaşına kadar yaşamayı hayal ediyorum, umuyorum seksen yaşına kadar yaşamayı umut ediyorum.
O vakte kadar Beyhan'ın hayatı nasıl devam edecek, nasıl devam etmesini umuyorum
bu kalan üç sayfayı
bundan sonraki hayal ettiğin senle ilgili yazacaksın.
O sen nasıl yaşayacak, neler başına gelecek ne gibi şeyler elde edecek
yani hayallerini kağıda dökmüş oluyorsun.
Ve senden ricam bu yazdığın şeyi sakın ola ki kaybetme
olmadı telefonuna fotoğrafını çek, bilgisayarına yükle
bundan on sene sonra bile okuduğun zaman o yazdığın şey sana ciddi anlamda yol gösterecek,
bir şekilde hem geçmişinin hem de geleceğinin belgesi olacak.
Binlerce yıl önce bile ruh ve beden bütünlüğü konusunda o kadar çok şey söylenmiş ki
ama günümüzde bazen bunu unutuyoruz
sanki bedenimizi geliştirmeden ruhumuzu, zihnimizi geliştirebilecekmiş gibi
bedenimizi ihmal ederken ruhumuzu geliştirebileceğimizi zannetmemiz gibi
tam tersi de olabiliyor bazen kişi zihinsel gelişimini, ruhsal gelişimini çok ihmal ediyor
sadece bedenine odaklanıyor, zannediyor ki bedeni geliştirince ruhsal gelişimi de tamamlanacak.
İkisi birbirinden hariç olarak düşünülmez.
Biz biraz önceki yaptıklarımızla ruhumuzu, zihnimizi geliştirirken
bir yandan bedenimizi de geliştirmemiz lazım.
Evde oturup cips kola yaparken
ya da bir televizyon başında kilo alırken
bir şekilde sağlıksız beslenirken, hareket etmezken
kendini geliştirmen mümkün değil.
Ruhumuz, bedenimiz bir şekilde hareket etmek, mücadele etmek üzerine kurgulanmış, yaratılmış.
Bunun için sen ruhunu, zihnini geliştirirken bedensel bir program da hazırlaman gerekiyor.
Ve ben bunun için kocaman kocaman aletlerle çalışmana gerek görmüyorum.
Elbette istersen yapabilirsin, elbette vaktin ve motivasyonun varsa gidebilirsin.
Ama bence eğer bu konuda bir alışkanlığın yoksa on, on beş dakikalık bir program bile ciddi anlamda fark yaratacaktır.
Bunun için bir sürü uygulama var.
Ben de İnternet'ten araştırıp bulduğum, faydalı olduğunu düşündüğüm bir uygulamayı
açıklama listesine ekleyeceğim linkini.
Böyle programların şöyle bir avantajı var: Diyorsun ki, orta seviye on dakikalık bir program, her gün için
çok abartılı olmayan bir şekilde
sabah kalktığında olabilir, gün içinde olabilir ki bence sabah kalktığında daha efektif olacaktır
gün içinde daha enerjik olman için
o on dakikalık ya da on beş dakikalık programı istisnasız her gün uygulaman lazım.
Ne yapıyorsun ruhunu, zihnini geliştirirken
bedenin için de bir disiplin oluşturma yoluna gidiyorsun.
Bu seni ciddi anlamda motive edecektir, sana katkı sağlayacaktır.
Yanlış hatırlamıyorsam Aziz Nesin'in bir sözü vardı, Türk halkının on kişiden on biri şiir yazıyor, diye.
Herkesin şiir yazmayla ilgili bir tecrübesi ya da deneyimi vardır ama
çoğu insan şiir okuma konusunda birazcık geride kalmıştır, biraz garip de gelebilir.
Hatta şu anda herhalde Türkiye'de en az satılan kitapları şiir kitapları şiir kitapları oluşturuyor.
Ama bundan elli yıl önce böyle değildi.
Şiir hayatın her alanındaydı; şiir eğitimle ilgiliydi, şiir siyasetle ilgiliydi, şiir felsefeyle ya da kişisel gelişimimiz ile ilgiliydi.
Ama şiir şu an hayatımızdan kayboldu gibi.
Senden şöyle bir şey isteyeceğim,
bir şiir ezberlemeni isteyeceğim.
Ben Necip Fazıl'ın upuzun şiirlerinden bir tanesini ezberlemiştim, hala
çat pat arada bazı yerleri unutmuşum ama hala aklımda kalmış
ta lise zamanlarımda ezberlemiştim.
Sen de kendine bir şair seç; Can Yücel olabilir, Necip Fazıl olabilir, Nazım Hikmet olabilir, İsmet Özel olabilir. Bir sürü güzel ve çok kaliteli, çok derin şairlerimiz var.
Kendine bir şiir ve bir şair seç
ve onun o şiirini, kısa olmasın mümkün mertebe
Orhan Veli'nin üç dört satırlık şiirleri var ya
çok güzeldir, çok derindir ama onları bu ezberleme kapsamına almıyorum.
Birazcık uzun olan bir şiiri ezberlemeni istiyorum, zihninin bir köşesine de şiirleri yerleştirmemiz gerekiyor.
Telefon hayatımızın her yerinde, elimizde telefon bir şekilde İnternetsiz ya da telefonsuz bir dünyayı artık hayal etmek artık pek mümkün değil.
Ben şuna karşı değilim,
ben birazcık çağın getirdiklerini
kabullenme taraftarıyım.
Bazı insanlar vardır ya, teknoloji hayatımızı şöyle değiştirdi şöyle mahvetti
işte İnternet olmasaydı şöyle çok güzel olacaktı,
ben böyle düşünmüyorum.
Bir şekilde teknoloji hayatımıza dönüştürüyor. Tek burada dikkat etmemiz gereken şey
teknolojinin, telefonumuzun ya da İnternet'in,
kullandığımız uygulamaların bizi kontrol etmesi değil
bizim onu kontrol etmemiz.
Bu şekilde olduğu zaman teknoloji her zaman bize fayda sağlayacaktır,
yapay zeka bize fayda sağlayacaktır, robotlar bile bize fayda sağlayacaktır.
İşte bu mantaliteyi hayatımıza uygulayabilmek için senden
haftanın hatta bunu belki ağır geliyorsa iki haftada bir de yapabilirsin.
Şöyle de mantıklı olabilir aslında
haftada yarım gün
İnternetsiz, telefonsuz zaman dilimleri oluşturmanı istiyorum.
Bunu yarım gün, bir gün, iki gün gibi
kendine uygun olan şekilde oluşturabilirsin.
Mesela kitap okuduğun, yoğunlukla kendini okumaya verdiğin bir günü de seçebilirsin eş zamanlı olarak.
O günler telefonsuz ve İnternetsiz günler seçmelisin kendine.
Haftanın belli günlerini buna ayırırsan
en azından teknolojinin kullandığı bir kukla gibi değil de
sen istediğin zaman kullandığın bir noktada tutabilirsin teknolojiyi, İnternet'İ.
Bu da sana hem
iradeni geliştirme konusunda önemli bir artı sağlayacak
hem de kitap okurken film izlerken iki de bir dıt dıt
telefonuna bakmak konusundan uzaklaştıracaktır.
Kendini okuduğun, izlediğin şeylere çok daha fazla ve derin verebileceksin böyle olunca.
Bilmiyorum fazla şeyler mi söylüyorum ama yapmadığım şeyler söylemiyorum sana emin ol.
Bir diğer istediğim şey de şu, aynı şehirde de olsa sevdiğin insanlar,
üç tane sevdiğin insana mektup yazmanı isteyeceğim senden.
Evet, e-mailden bahsetmiyorum
ya da WhatsApp'tan telefondan mesaj atmanı da demiyorum.
Oturacaksın kağıdı kalemi eline alacaksın
belki şöyle bile başlayabilirsin, "Bu beyaz sayfayı bana ayırdığın..." gibi vardır ya eski günlüklere yazılan muhabbetler.
Öyle bile olabilir. Sevdiğin insanlara mektuplar yazacaksın.
Ne yazabilirsin işte o da senin hayal gücüne kalmış.
Ne yaptığını yazabilirsin, karşı tarafı merak edebilirsin, hayallerinden bahsedebilirsin.
Ama en azından bir sayfayı doldurmanı isteyeceğim senden.
Ve şöyle söyleyeyim daha önce ben bir videomda
mektup yazmayı önermiştim.
Oradaki aldığım geri bildirimlerde şöyle diyor insanlar:
O kağıdın, masanın başına oturmadan önce
ne yazacağım, ne dolduracağım diye düşünürken oturup birden
yazmaya başlayınca beş altı sayfa yazdığını söyleyen o kadar çok insan oldu ki.
Sen de ne yapıyorsun, oturuyorsun sevdiğin en az
üç insana mektup yazıyorsun.
Bu kişiler aynı şehirde hatta karşı binada otursa bile. Akrabaların olabilir, arkadaşların olabilir, eski arkadaşların olabilir...
Bu da sana anlamlı bir katkı sağlayacak.
Özellikle doksan sonrası doğan nesil kızlar, erkekler evlerinin prensi, prensesi olarak büyüdüler. Anne babaları bu çocuklar için ellerinden gelen
her şeyi yapma eğiliminde oldu.
İki binden sonra doğanlar için hele durum daha da vahim bir halde. Neredeyse anne babaları böyle el pençe divan durup "Oğlum/kızım var mıdır bir emrin?" gibi bir tavır sergileyebiliyorlar.
Evet anne babalar bunu yaparken iyi bir şey yaptıklarını zannediyorlar ama
çocuk gerçek hayatta
böyle anne babasının çok koruyucu elleri arasında büyüyen çocuklar
yetişkinlik döneminde çok zorlanabiliyorlar.
Eğer ki annen baban böyle yapmış olabilirler, kötü niyetli olduklarını zannetmiyorum.
Onlar da kendilerince sana iyilik yapmaya çalışıyorlar ama
sen onlara bakma, senin kendini birazcık hayata hazırlaman lazım.
Bu yaz tatili kendini geliştirme programında da ben temelde buna dikkat ediyorum.
İşte bu kapsamda senden iki tane şey isteyeceğim,
ütü yapmayı öğrenmeni isteyeceğim.
Belki diyeceksin "Ben biliyorum." biliyorsan sorun yok.
Ama otur annenden rica et, evde kim ütü yapıyorsa, babandan rica et.
Sana ütü yapmayı öğretmesini iste.
Kendi gömleğini, kendi eteğini, kendi pantolonunu, kendi elbiselerini ütülemeyi öğrenmelisin.
Yarın bir gün başka bir şehre okumaya gidebilirsin, çalışmaya gidebilirsin orada
şunu çok iyi gördüm ben, karşılaştım. Başka bir şehre gittiği zaman sanki sudan çıkmış balığa dönen bir sürü insan var.
"Ya ben napıcam, nasıl yapıcam?!" diyen insanlar gibi.
Daha önce bölümlerde söyledim kek ya da poğaça, börek yapmak da bu kapsama giriyor.
Bir diğer istediğim şey de kendi söküklerini, kendi düğmelerini dikmeyi öğrenmen lazım.
E diyeceksin belki, benim söküğüm yok ya da düğmelerimin hepsi yerinde,
otur bir düğmenin şeyini kes, oradaki iplerini kes baştan kendin dikmeyi öğren.
Bu tür şeyler de sana farklı bir alanda kendini geliştirme konusunda ciddi fayda sağlayacaktır.
Şu hayatta ilham aldığın birisini seçmeni istiyorum.
Bu şuanda yaşayan bir insan da olabilir
ya da geçmişte, gelmiş geçmiş ve
dünya entelektüel hayatını etkileyen
tarihsel bir kişilik olabilir, bir kahraman olabilir
böyle bir insanı seçip onun hayatını araştırmanı istiyorum.
Ne yaptın, onun hayatındaki çocukluk çağına bakabilirsin, gelişim çağına bakabilirsin,
nasıl o hayatta iz bıraktığı noktaya geldiğini araştırmanı istiyorum.
Otur bunu sanki bir dönem ödevi hazırlarmış gibi, sanki bir tez hazırlarmış gibi
kendi bilgisayarına notlar alarak o kişinin hayatını inceleyip böyle bir onun bir biyografisini yazabilirsin.
Çok uzun uzun yazmana gerek yok, iki üç sayfalık bir doküman bile olabilir.
Ve bu yaptığın araştırmayı en başta bahsettiğim arkadaş grubunda da sunabilirsin.
Böyle olunca hem de diğer arkadaşların da bundan bir şey öğrenmiş olur
hem de sen o ilham aldığın insanın nasıl ilham verici hale geldiğini görüp
kendin için önemli dersler çıkartabilirsin.
Maalesef ki İstanbul ya da Ankara gibi şehirlerde her yeri betonlar kaplamış durumda
ve şehir merkezinde yaşıyorsan
şehrin ışıklarından yıldızları görmen bile mümkün değil.
Senden bir şey isteyeceğim ama bu konuda birazcık yumuşatabiliriz bunu.
Eğer imkanın varsa, ortamın varsa ben senden bir gecelik kamp yapmanı isteyeceğim.
Yani gidip orada, şehirden uzakta arkadaşlarınla beraber, kesinlikle tek başına değil, arkadaşlarınla beraber
şehirden uzakta bir yerde çadırını ayarlayıp
ekipmanını ayarlayıp orada akşam yemeğinizi beraber yiyeceksiniz, beraber sohbet edeceksiniz
ve beraber kalacaksınız. Gece o şehir ışıklarından uzakta
sırtını yaslayacaksın ve gökyüzüne bakacaksın.
O yıldızları saymanı istiyorum ve hayal kurmanı istiyorum.
O kadar güzel bir şey ki bu.
Ben burada, bizim köyümüz Ankara'ya yakın bir yerde yetmiş seksen kilometre
nispeten şehrin ışıklarından uzakta olabilir. Ben öyle bir durumda
daha geçen sene bile yaptım
böyle yolun ortasına uzanıp böyle ıssız bir yerde gökyüzüne baktığım zaman o kadar ilham verici şeyler düşünüyorum ki
eminim sen de böyle bir deneyim yaşarsan
daha önce farkına varmadığın Dünya'daki konumun, Dünya'nın yeri, zaman, sonsuzluk...
O kadar çok şey düşüneceksin ki ve bu senin hem ruhuna
hem zihnine çok önemli şeyler katacak.
Eğer ki kamp yapma imkanın yok diyelim
böyle bir durumda en azından bir arkadaş grubu organize edip
piknik yapmanı rica edeceğim senden.
Piknik yaptığın zaman da orada kendi yemeğinizi pişireceksiniz
mangala falan bile gerek yok
salatanızı yapın, yemeğinizi pişirin, küçük bir ocak hazırlayıp orada çayınızı kahvenizi yapın ve bolca sohbet edin.
Bu da o şehir hayatından uzaklaşıp
o doğal ortamı yaşamak bile insana gerçekten yaşadığını hissettiriyor.
İnsan Ankara gibi İstanbul gibi
beton yığınlarının içinde yaşadığı zaman
oradayken yaşadığını zannediyor ama böyle doğa ortamına gidince
"Ya." diyorsun, "Ben orada ne yapıyormuşum ki?
Hayat, gerçek hayat burada doğanın içinde." diye düşünüyorsun.
Belki doğaya tamamen taşınman mümkün değil ama
en azından kendini doğadan mahrum bırakma.
Ve gittiğin zaman sana şunu da söyleyeyim unutmadan; ayakkabılarını çıkart, çoraplarını çıkart ve toprağa ayaklarını bir değdir.
Üstündeki stresin, sıkıntının, elektriğin de gittiğini hissedeceksin.
Sen topraktan geldin, toprak sana dost.
Ayağını değdirdiğin zaman bile, oraya ellerini değdirdiğin zaman bile
farklı ve güzel hissedeceksin.
Bizim lisedeki arkadaşlarımızla yaz tatilinde en büyük keyfimiz
böyle uzun uzun yürüyüşler yapmaktı.
Hava böyle Ankara'nın kavurucu sıcağından akşama döndüğü zaman hava biraz serinlediği zaman başlardık yürümeye.
Bazen çekirdeğimizi alırdık, bazen sodamızı alırdık
ve bazen dört beş kilometre altı kilometre yürüdüğümüz olurdu.
O yürüyüşler esnasında yapılan sohbetin tadı bambaşka olurdu.
Yürüyüş aslında bizim hayatımızda hep olan ama birazcık ihmal ettiğimiz bir değer.
Baktığımız zaman eski filozoflar, Sokrat'tan tut
sonrasından psikolojinin önemli isimlerine kadar birçok isimin hayatında yürüyüş hep var.
Sokrat mesela en önemli sohbetlerini yürürken yapıyor kendi takipçileriyle.
Freud bazı arkadaşlarının analizini yürürken yapıyor
böyle uzun uzun yürüyüşler yaparak.
Sen de bu yaz tatilinde her gün olmayabilir ama bazı akşamlar
sevdiğin arkadaşlarla yürüyüşler yaparsan hem sportif anlamda kendi bedenine bir katkı sağlarsın
hem de yürürken sohbet etmenin tadına varabilirsin.
Benim bu yaz için önerilerim bunlar.
Tabii ki bunların hepsini yapmak zorunda değilsin ve bunlarla da sınırlı kalmak da zorunda değilsin.
Senin de kendince katacağın bir sürü güzel yaz tatilinde kendini geliştirebilecek şey olacaktır eminim.
Bu süreçte son olarak senden bir şey daha istiyorum.
Bu yaptıklarının sende bıraktığı etkiyi, yorumlarını, deneyimlerini bir blog açarak
burada paylaşmanı istiyorum.
Okuduğun kitaplar hakkında yorumlar, beğendiğin filmler hakkındaki yorumlarını
ya da arkadaşlarınla yaptığın paylaşımlar, yaptığın doğa yürüyüşleri, piknik ya da kamp
herhangi bir şey ya da gittiğin huzurevinde gözlemlediğin şeyleri
her gün yazabileceğin bir blogunun olması gerektiğini düşünüyorum.
Bu hem senin internet dünyasına yavaş yavaş adım atmanı hem ortaya güzel bir eser bırakmanı sağlayacaktır.
Bu da sana ciddi bir anlamda katkı sağlayacaktır.
Eğer ki blog açarsan bu videonun
yorumlar kısmında blogunu da paylaşabilirsin ki
diğer bu programı uygulamak isteyen arkadaşların da
senin blogunu okuyup senden ilham alabilirler.
Eminim bundan sonra şunu soracaksın "Bir blog nasıl açılır, para gerekir mi, masraflı bir şey midir?"
Kesinlikle ücretsiz yapılabilecek o kadar çok seçenek var ki
bir blog nasıl açılır diye toparladığım bir içeriği de aşağıya ekliyor olacağım.
Oradan takip edebilirsin.
Bu yaz tatilini boşa geçirmemeni temenni ederim.
Çünkü hakikaten zaman en değerli şeyimiz
bu zamanı boşa geçirme.
Şöyle bir noktada da değilim ben yani, her anımız yüzde yüz dolu dolu olmak zorunda değil ama
yüzde yüz boş olmak zorunda da değil.
Eğer ki zamanının yüzde ellisini bile kaliteli olarak geçirirsen
kaliteli olarak etkinliklerle doldurursan
ciddi anlamda ilerlemeler kaydedersin ve
hayata bakış açının bile değiştiğini fark edersin. Bu yüzden
yüzde yüz doluluğa ya da kendini aşırı meşgul hale getirmene karşıyım ama boşa da geçirme zamanını.
Zaman en değerli hazinemiz.
Beni dinlediğin için teşekkür ediyorum güzel insan eğer ki bu videoyu beğendiysen beğenmeyi ve
kanalıma abone değilsen abone olmayı unutma.
Kendine çok iyi davran, görüşmek üzere!