×

我們使用cookies幫助改善LingQ。通過流覽本網站,表示你同意我們的 cookie 政策.

image

Barış Özcan 2018, 18/11/2018 Kimdi bu Stan Lee?

18/11/2018 Kimdi bu Stan Lee?

Kimdi bu Stan Lee?

Geçen hafta 95 yaşında hayata gözlerini yuman bu isim, benim bu seride daha önce anlattığım Elon Musk gibi bir girişimci ya da Stephen Hawking gibi bir bilim insanı değil. Ama Elon Musk'a çok benzetilen çizgi roman karakteri Iron Man kostümlü Tony Stark'ı, Elon Musk daha doğmadan 8 yıl önce 1963'te yaratan bir yazar. Sadece Iron Man değil, Marvel çizgi roman evrenindeki Spider-man, X-men, Fantastic Four, Hulk, Daredevil, Thor, Black Panther gibi pek çok süper kahraman bizlerin hayatına bir şekilde girmeden önce onun ve çizer arkadaşlarının zihninde oluşmaya başlamıştı.

Öldükten sonra hakkında video yapmaya karar vermemi sağlayan şeyse sadece bu karakterler değil. Onun hayat hikayesinde yakaladığım ilham verici bir kaç ayrıntı…

Her şeyden önce kariyerine çizgi roman yazarı olarak başlayan Stan Lee'nin gerçek adı Stan Lee değil. Kendisine böyle bir takma ad koyma ihtiyacı hissetmiş. Çünkü işe başladığı 1940'lı yıllarda çizgi romanların toplumdaki algısı çok kötüymüş. Şimdilerdeki YouTuber olmak gibiymiş çizgi roman yazarı olmak Oysa Stan Lee yıllar sonra da hatırlanacak çok önemli bir roman yazmak istiyormuş: “Bir gün gelecek ve ben o büyük Amerikan romanını yazacağım” diye bizzat kendisi bir röportajında söylüyor. Buradaki “Büyük Amerikan Romanı” deyiminin bizdeki karşılığı mesela “İnce Memed”dir. Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen ilk yazarımız olan Yaşar Kemal'in saygınlığına benzer bir saygınlık elde etmek. Hangi yazar istemez ki? İşte Türkiye'de Yaşar Kemal'in İnce Memed'i yazdığı yıllarda Stan Lee de Kaptan Amerika çizgi romanını yazıyormuş. Ve olur da ileride hayallerindeki gibi bir romancı olursa adı lekelenmesin diye kendi ismini kullanmaktan kaçınmış.

Gel gör ki hiçbir zaman öyle bir romancı olamadı. Ama çok iyi bir hikaye anlatıcısı oldu. Neden mi? Lee'den önceki süper kahramanlar gerçekten süperdi. Kusursuz karakterlerdi. Hangi insan böyle olmak istemez ki? Ama hiçbirimiz kusursuz değiliz. İşte Lee, çizgi roman dünyasındaki süper kahramanlara insani kusurları ekledi ve bizim onlarla daha iyi özdeşleşebilmemizi sağladı.

Örümcek adamı bir düşünün. İnce Memed gibi o da bir yetim. Kostümüyle duvardan duvara sıçrayıp dünyayı kötülerden kurtarırken, kostümsüz bir Peter Parker olduğunda geçim sıkıntısı çeken bir genç. Hepimiz gibi problemleri var. Eğer etkili bir hikaye anlatmak istiyorsanız karakterinizin önüne bir problem koyarsınız. Belli ki Stan Lee bunu bilinçli olarak yapıyormuş.

“Öyle durumlarla okuyucunun karşısına çıkmalısınız ki, okuyucu şöyle demeli: şimdi nasıl bu durumdan kurtulacak?”

Bakın size aynen böyle bir durumu göstereyim.

Odaya giren bu kişi Örümcek Adam'ın en büyük düşmanlarından biri: Norman Osborn. Tabii ki her hikayede problemlerin yanında, o problemleri çıkaran kötüler de vardır. İnce Memed'in düşmanı köylüye eziyet eden Abdi Ağa'ydı. İşte Norman Osborn da böyle bir ağa. Dünyanın en büyük köylerinden biri olan New York'ta terör estiren bir kişi. Abdi Ağa, romanın ilk cildinde Memed'in sevgilisi Hatçe'yi kendi yeğeniyle evlendirmeye kalkıyordu ya… Gözümüzün içine sokulan kaba bir oyunculuk. Ama mesajı almayan kalmadı. Örümcek Adam öyle bir duruma sokuldu ki bir yandan gerçek kimliği ortaya çıkmak üzere, öte yandan kız arkadaşı en büyük düşmanının pençesinde. Bizler de izleyici olarak “şimdi nasıl bu durumdan kurtulacak?” sorusunu kendimize sorarken kendimize sormamız gereken “peki biz kendi durumumuzdan nasıl kurtulacağız?” sorusunu bir süre daha erteleyebildik.

Şimdi iyi bir şey mi söyledim, yoksa kötü bir şey mi diye düşünmeyin canım. Kendiniz karar verin. Stan Lee'nin hikayeciliği açısından baktığımızda onun yarattığı karakterlerin sadece uçan kaçan karakterler olmadığını gösteriyor bu… Gerçek hayattan ve gerçek insanlardan yola çıktığını görüyoruz. Yani sanat hayatı taklit ediyor.

Lee'nin başka problemli süper kahramanları da var. Mutantlardan oluşan X-Men'i düşünün şimdi de. Bunların derdi daha da karmaşık. Savundukları, kurtarmaya çalıştıkları insanlar kendilerinden nefret ediyor. Dış görünüşlerinden dolayı dışlanıyorlar. Stan Lee bunu 60'lı yıllarda başlayan insan hakları hareketine bir metafor olarak yazdığını söylüyor. “Herkesin imrendiği süper kahramanlar yerine, insanların korktuğu, şüphe duyduğu, sırf farklı olduğu için nefret ettiği birileri nasıl olurdu?” diyor yine bir röportajında.

İşte mutantlar bu şekilde ortaya çıkmış. Stan Lee'nin bunları yazdığı o dönemde zenciler bir çeşit mutant olarak görülüyordu. Başka yerlerde ve zamanlarda başka azınlıklar da böyle görüldü. Lee, halkların eşitliği ve ırkçılık konusundaki düşüncelerini sadece mutant metaforuyla sınırlamamak için bir adım daha ileriye gitti ve ilk Afrika kökenli süper kahraman olan Black Panther'ı yarattı. Gerçek durumun tam tersine Afrika'da teknolojik açıdan dünyanın en gelişmiş medeniyetini kurguladı. 1960'lı yıllar için oldukça radikal sayılabilecek fikirler bunlar. “Bağnazlık ve ırkçılık, bugün dünyanın başına bela olan en ölümcül sosyal hastalıklardır.” 1968'de yazılmış bir gazete köşesi filan değil bu. Aylık yayınlanan bir çizgi roman köşesi.

Demek ki hangi köşeyi tuttuğumuzun, ne iş yaptığımızın pek de bir önemi yok. Eğer ideallerimiz varsa, o ideali gerçekleştiremesek bile yaptığımız her şeye onun kokusu siniyor. Stan Lee büyük bir romancıya dönüşmek istiyordu. O idealine ulaşamadı. Ama ona ulaşma çabası bile anlattığı bu hikayelere bir farklılık kattı.

“Bu hikayelerde, ırkı, cinsiyeti, dini ve ten rengi ne olursa olsun herkese yer var. Yer olmayan tek şey, nefret, hoşgörüsüzlük ve bağnazlıktır.”

Bu karakterlerin diğerlerinden biraz daha farklı olduğu kesin. Peki Stan Lee'nin kariyerine nasıl bir etkisi oldu?.. Yaşar Kemal gibi bir Nobel edebiyat ödülüne aday filan gösterilmedi. Ama 70 yılda yarattığı 300'den fazla karakterin pek çoğunun adını bugünkü çocuklar ezbere sayabiliyor. Çünkü o çocuklar da yaşadıkları tüm problemlere rağmen içlerinde bir yerde bir farklılık olduğunu hissediyor. Tek dertleri kız arkadaşlarının gözünde havalı görünen bir kahraman olmak değil. Haksızlıklar karşısında bir şeyler yapma hayalleriyle yaşayan gençler de var.

Hepimizin içinde yatan bir süper kahraman ideali var. Yaşar Kemal, İnce Memed'e, yazdığı başka bir karakterin ağzından şu nasihati vermişti: “Sen ne sanıyorsun oğlum Memed, İnce Memedler bitecek mi sanıyorsun? Her insanın içinde bir mecbur kurdu, bir İnce Memedlik, bir Köroğluluk kurdu var.”

Bir mutantlık var…

“Köroğlu gitti, İnce Memed geldi.”

Süper kahramanlar hiç bitmeyecek.

“İnsanoğlunun içinde bu kurt oldukça insanoğlu ne olursa olsun yenilmeyecek. Sen insanoğlunun içindeki kurtsun, ne olursan ol, nereye gidersen git. İşte insanoğlunun içindeki bu kurt yiterse, insanlık da işte o zaman insanlıktan çıkar.”

“İnsanoğlunun içindeki kurt.” Eski destanlarımızdan süzülüp gelen ne muhteşem bir benzetme. Keşke Yaşar Kemal'in yanında da Stan Lee'nin yanındaki gibi çizerler olsaydı diye düşünmeden edemiyor insan. Keşke kendisini çok etkileyen ressam Abidin Dino'yla bir ikili oluşturup romanların yanında çizgi romanlar da yapsalardı. Keşke İnce Memed gibi süper kahramanların filmlerini yapma fikri Peter Ustinov'dan önce bizim aklımıza gelseydi. İyi hikayelere hepimizin ihtiyacı var. Özellikle kendi hayat hikayesini daha yeni yeni yazmaya başlayan gençlerin… Çünkü iyi hikayeler, tıpkı eski destanlarda olduğu gibi onlarla konuşur.

“Neyi konuşacağız? Niye şimdi?”

Stan Lee kimdi? Kendi içindeki potansiyeli nasıl değerlendirebileceğini tam olarak bilemeyen kafası karışık Peter Parker gibi bir gençti. Büyük bir romancı olmak isterken bir çizgi roman yazarına dönüşen bir genç.

“Değişiyorsun. Senin yaşında ben de aynı şeyleri yaşadım.”

Stan Lee, yaşlandı ve bunları söyleyen bir “Uncle Ben”e, Ben amcaya dönüştü. O arabanın içinde oturan ve konuşan karakterlerin aynı anda her ikisi haline geldi.

“Bunlar bir erkeğin hayatı boyunca olacağı erkeğe dönüştüğü çağlardır. Neye dönüştüğüne dikkat et.”

O iyi hikayeleri romana dönüştürmeyi başaramadı. Ama iyi romanlardan beklenebilecek derinlikli karakterlere çok güzel bazı şeyler söyletti. Ve ben bunlardan en çok şu söylenenleri hatırlamak istiyorum…

“…Ama onu dövebilmen sana onu dövme hakkı vermez. Unutma, büyük güçle birlikte büyük sorumluluk gelir.”

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

18/11/2018 Kimdi bu Stan Lee? ||Stan Lee|Stan Lee who was||Stan Lee|Lee 18/11/2018 Wer war Stan Lee? 18/11/2018 Who was Stan Lee? 18/11/2018 Qui était Stan Lee ? 18/11/2018 Кем был Стэн Ли?

Kimdi bu Stan Lee? Who was Stan Lee?

Geçen hafta 95 yaşında hayata gözlerini yuman bu isim, benim bu seride daha önce anlattığım Elon Musk gibi bir girişimci ya da Stephen Hawking gibi bir bilim insanı değil. |||||décédé|||||série||||||||entrepreneur||||Stephen Hawking||||| |||to life||passing away|||||series|||I explained|Elon Musk|Musk|||||||Stephen Hawking||||| This name, who passed away at the age of 95 last week, is not an entrepreneur like Elon Musk or a scientist like Stephen Hawking, which I described earlier in this series. Ama Elon Musk'a çok benzetilen çizgi roman karakteri Iron Man kostümlü Tony Stark'ı, Elon Musk daha doğmadan 8 yıl önce 1963'te yaratan bir yazar. ||à Musk||comparé à|personnage de roman|||Iron(1)|Homme de fer|costumé|Tony Stark|Tony Stark||||avant sa naissance|||||| ||to Musk||compared to|comic|||Iron Man|Iron Man||Tony Stark|Tony Stark||||before being born||||created|| But he is a writer who created Tony Stark in Iron Man costume, which is very similar to Elon Musk, in 1963, 8 years before Elon Musk was even born. Sadece Iron Man değil, Marvel çizgi roman evrenindeki Spider-man, X-men, Fantastic Four, Hulk, Daredevil, Thor, Black Panther gibi pek çok süper kahraman bizlerin hayatına bir şekilde girmeden önce onun ve çizer arkadaşlarının zihninde oluşmaya başlamıştı. ||||Marvel|||univers de|Homme-Araignée|||X-Men|les Quatre Fantastiques|Quatre|Hulk|Daredevil|Thor (1)|Panthère Noire|Panthère noire|||||super-héros|notre||||sans entrer||||dessinateur||dans son esprit|se former| |Iron|||Marvel|comic book|||Spider-man||X-Men|men|Fantastic Four|Fantastic Four|Hulk|Daredevil|Thor|Black Panther|Black Panther||||superhero|superhero|||||||||artist||"in the mind"|taking shape|had begun Not only Iron Man, but many superheroes such as Spider-man, X-men, Fantastic Four, Hulk, Daredevil, Thor, Black Panther in the Marvel comic universe started to form in the minds of him and his cartoonists before they entered our lives in some way. Ce n'est pas seulement Iron Man, mais aussi des super-héros comme Spider-Man, X-Men, les Quatre Fantastiques, Hulk, Daredevil, Thor, Black Panther dans l'univers des bandes dessinées Marvel qui avaient commencé à entrer dans nos vies d'une manière ou d'une autre avant de se former dans son esprit et celui de ses camarades dessinateurs.

Öldükten sonra hakkında video yapmaya karar vermemi sağlayan şeyse sadece bu karakterler değil. ||||||me décider|||||| ||about||||my decision|enabled|"thing is"|||| It's not just these characters that made me decide to make a video about him after he died. Ce qui m'a poussé à décider de créer une vidéo sur lui après sa mort n'est pas seulement ces personnages. Onun hayat hikayesinde yakaladığım ilham verici bir kaç ayrıntı… ||dans son histoire||inspirante|||| |||I caught|inspiring details|inspiring|||details A few inspiring details I caught in his life story ... Quelques détails inspirants que j'ai captés dans son histoire de vie...

Her şeyden önce kariyerine çizgi roman yazarı olarak başlayan Stan Lee'nin gerçek adı Stan Lee değil. |||sa carrière|||||||Stan Lee||||| Her|||"his career"|||||||Stan Lee's||||| First of all, Stan Lee's real name is not Stan Lee, who started his career as a comic book writer. Tout d'abord, le vrai nom de Stan Lee, qui a commencé sa carrière en tant qu'auteur de bandes dessinées, n'est pas Stan Lee. Kendisine böyle bir takma ad koyma ihtiyacı hissetmiş. |||surnom|nom||| himself|such|such a|nickname||give||felt He felt the need to give himself such a nickname. Il a ressenti le besoin de se donner un tel pseudonyme. Çünkü işe başladığı 1940'lı yıllarda çizgi romanların toplumdaki algısı çok kötüymüş. ||||||les bandes dessinées|dans la société|perception||était très mauvaise ||he started||||comic books||||was very bad Because the perception of comics in the society was very bad in the 1940s when it started to work. Parce qu'à l'époque où il a commencé dans les années 1940, la perception des bandes dessinées dans la société était très négative. Şimdilerdeki YouTuber olmak gibiymiş çizgi roman yazarı olmak   Oysa Stan Lee yıllar sonra da hatırlanacak çok önemli bir roman yazmak istiyormuş: “Bir gün gelecek ve  ben o büyük Amerikan romanını yazacağım” diye bizzat kendisi bir röportajında söylüyor. actuel|YouTuber||comme|||||Cependant||||||sera||||||voulait écrire||||||||||j'écrirai|||||dans une interview| It was like being a YouTuber now, to be a comic book writer. However, Stan Lee wanted to write a very important novel that will be remembered years later: “One day will come and I will write that great American novel,” he says in an interview. Être scénariste de bande dessinée semble être comme être YouTuber de nos jours. Pourtant, Stan Lee souhaitait écrire un roman très important qui sera mémorable des années plus tard : “Un jour viendra et j'écrirai ce grand roman américain”, déclare-t-il lui-même dans une interview. Buradaki “Büyük Amerikan Romanı” deyiminin bizdeki karşılığı mesela “İnce Memed”dir. |||le roman||||||| The equivalent of the phrase "Great American Novel" here is, for example, "İnce Memed". L'expression 'Grand roman américain' équivaut chez nous à 'Ince Memed'. Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen ilk yazarımız olan Yaşar Kemal'in saygınlığına benzer bir saygınlık elde etmek. |||candidat||||||||||prestige|| ||the Prize|nominee|||||||his prestige|similar|similar||achieve|achieve Achieving a reputation similar to that of Yaşar Kemal, our first author to be nominated for the Nobel Prize for Literature. Obtenir une renommée semblable à celle de notre premier écrivain proposé pour le prix Nobel de littérature, Yaşar Kemal. Hangi yazar istemez ki? What writer wouldn't? İşte Türkiye'de Yaşar Kemal'in İnce Memed'i yazdığı yıllarda Stan Lee de Kaptan Amerika çizgi romanını yazıyormuş. |||||Ince Memed|||||||||| Here Stan Lee in the year he wrote İnce Memed Yasar Kemal in Turkey were writing the Captain America comics. Ve olur da ileride hayallerindeki gibi bir romancı olursa adı lekelenmesin diye kendi ismini kullanmaktan kaçınmış. |||à l'avenir|||||||ne soit pas ternie||||| And he avoided using his own name so that his name would not be tarnished if he ever had a novelist like his dreams. Et s'il devenait un romancier comme dans ses rêves, il évitait d'utiliser son propre nom pour que son nom ne soit pas terni.

Gel gör ki hiçbir zaman öyle bir romancı olamadı. |voir||||||romancier| But he's never been such a novelist. Mais il ne devint jamais un tel romancier. Ama çok iyi bir hikaye anlatıcısı oldu. |||||narrateur| But he's been a great storyteller. Cependant, il devint un très bon raconteur d'histoires. Neden mi? Why? Lee'den önceki süper kahramanlar gerçekten süperdi. |avant||||étaient super The superheroes before Lee were really cool. Les super-héros avant Lee étaient vraiment super. Kusursuz karakterlerdi. |c'étaient des personnages They were perfect characters. C'étaient des personnages parfaits. Hangi insan böyle olmak istemez ki? ||like this||| What person wouldn't want to be like this? Quel être humain ne voudrait pas être comme ça? Ama hiçbirimiz kusursuz değiliz. |||ne sommes But none of us are perfect. İşte Lee, çizgi roman dünyasındaki süper kahramanlara insani kusurları ekledi ve bizim onlarla daha iyi özdeşleşebilmemizi sağladı. ||||||||défauts humains|||||||| Here Lee added human flaws to the superheroes in the comic book world and allowed us to better identify with them.

Örümcek adamı bir düşünün. Homme araignée||| Think spider man. İnce Memed gibi o da bir yetim. ||||||orphelin Like İnce Memed, he is an orphan. Kostümüyle duvardan duvara sıçrayıp dünyayı kötülerden kurtarırken, kostümsüz bir Peter Parker olduğunda geçim sıkıntısı çeken bir genç. |||sautant||||||||||de la pauvreté||| A young man who struggles with a livelihood when he becomes a costumeless Peter Parker as he leaps wall-to-wall in his costume and saves the world from evil. Hepimiz gibi problemleri var. He has problems like all of us. Eğer etkili bir hikaye anlatmak istiyorsanız karakterinizin önüne bir problem koyarsınız. ||||||||||vous posez ||||||||||you put If you want to tell an effective story, you put a problem in front of your character. Belli ki Stan Lee bunu bilinçli olarak yapıyormuş. Apparently Stan Lee was doing this deliberately.

“Öyle durumlarla okuyucunun karşısına çıkmalısınız ki, okuyucu şöyle demeli: şimdi nasıl bu durumdan kurtulacak?” ||le lecteur||||||||||| "You have to confront the reader in situations like that, the reader should say: how is he going to get out of this situation now?"

Bakın size aynen böyle bir durumu göstereyim. ||||||je vais montrer Let me show you exactly such a situation.

Odaya giren bu kişi Örümcek Adam'ın en büyük düşmanlarından biri: Norman Osborn. ||||||||||Norman Osborn| This person entering the room is one of Spider-Man's greatest enemies: Norman Osborn. Tabii ki her hikayede problemlerin yanında, o problemleri çıkaran kötüler de vardır. |||||||||les méchants|| Of course, in addition to the problems, there are also villains who cause those problems in every story. İnce Memed'in düşmanı köylüye eziyet eden Abdi Ağa'ydı. |de Memed|||||| The enemy of İnce Memed was Abdi Ağa, who tormented the villager. L'ennemi d'İnce Memed était Abdi Ağa, qui faisait souffrir les villageois. İşte Norman Osborn da böyle bir ağa. Norman Osborn is such a network. Voilà, Norman Osborn est aussi un tel ağa. Dünyanın en büyük köylerinden biri olan New York'ta terör estiren bir kişi. |||||||||sème la terreur|| A person who terrorized New York, one of the largest villages in the world. Une personne qui sème la terreur dans l'une des plus grandes villages du monde, New York. Abdi Ağa, romanın ilk cildinde Memed'in sevgilisi Hatçe'yi kendi yeğeniyle evlendirmeye kalkıyordu ya… |||||||Hatçe||||| Abdi Ağa was trying to marry Memed's lover Hatçe to her nephew in the first volume of the novel. Abdi Ağa, dans le premier volume du roman, essayait de marier la petite amie de Memed, Hatçe, avec son propre neveu... Gözümüzün içine sokulan kaba bir oyunculuk. ||enfoncé|grossière|| It's a rough acting that gets into our eyes. Une performance grossière mise sous nos yeux. Ama mesajı almayan kalmadı. But no one got the message. Mais personne n'a manqué le message. Örümcek Adam öyle bir duruma sokuldu ki bir yandan gerçek kimliği ortaya çıkmak üzere, öte yandan kız arkadaşı en büyük düşmanının pençesinde. |||||a été mis|||||identité|||sur le point de|de l'autre||||||| Spider-Man is put in such a situation that his true identity is about to be revealed while his girlfriend is in the grip of his worst enemy. Spider-Man a été mis dans une situation où, d'un côté, sa véritable identité est sur le point d'être révélée, et de l'autre, sa petite amie est aux prises avec son plus grand ennemi. Bizler de izleyici olarak “şimdi nasıl bu durumdan kurtulacak?” sorusunu kendimize sorarken kendimize sormamız gereken “peki biz kendi durumumuzdan nasıl kurtulacağız?” sorusunu bir süre daha erteleyebildik. |||||||||||en posant|||||||||||||| We, as viewers, "how will he get out of this situation now?" The question we should ask ourselves when asking ourselves is "how do we get rid of our own situation?" We were able to postpone the question for a while.

Şimdi iyi bir şey mi söyledim, yoksa kötü bir şey mi diye düşünmeyin canım. Now don't think if I said something good or something bad, dear. Maintenant, ne réfléchissez pas si j'ai dit quelque chose de bien ou de mal, ma chérie. Kendiniz karar verin. Decide for yourself. Décidez par vous-même. Stan Lee'nin hikayeciliği açısından baktığımızda onun yarattığı karakterlerin sadece uçan kaçan karakterler olmadığını gösteriyor bu… Gerçek hayattan ve gerçek insanlardan yola çıktığını görüyoruz. ||narration||||qu'il a créé|||||||||||||||| When we look at Stan Lee's storytelling, this shows that the characters he created are not just flying-fleeing characters… We see that he is based on real life and real people. En regardant la narration de Stan Lee, cela montre que les personnages qu'il a créés ne sont pas seulement des personnages volants et fuyants... Nous voyons qu'il part de la vie réelle et des vraies personnes. Yani sanat hayatı taklit ediyor. So art imitates life. C'est-à-dire que l'art imite la vie.

Lee'nin başka problemli süper kahramanları da var. ||||les autres super-héros|| Lee has other problematic superheroes as well. Lee a aussi d'autres super-héros problématiques. Mutantlardan oluşan X-Men'i düşünün şimdi de. les mutants|||||| Now consider the X-Men, made up of mutants. Pensez maintenant aux X-Men composés de mutants. Bunların derdi daha da karmaşık. Their problem is even more complex. Savundukları, kurtarmaya çalıştıkları insanlar kendilerinden nefret ediyor. ceux qu'ils défendent|||||| The people they defend and try to save hate themselves. Les personnes qu'ils défendent et tentent de sauver les méprisent. Dış görünüşlerinden dolayı dışlanıyorlar. extérieur|||ils sont exclus |their appearance|| They are ostracized because of their appearance. Ils sont exclus en raison de leur apparence. Stan Lee bunu 60'lı yıllarda başlayan insan hakları hareketine bir metafor olarak yazdığını söylüyor. ||||||||||métaphore||| Stan Lee says he wrote this as a metaphor for the human rights movement that started in the 60s. Stan Lee dit qu'il a écrit cela comme une métaphore du mouvement des droits de l'homme qui a commencé dans les années 60. “Herkesin imrendiği süper kahramanlar yerine, insanların korktuğu, şüphe duyduğu, sırf farklı olduğu için nefret ettiği birileri nasıl olurdu?” diyor yine bir röportajında. |qui suscite l'admiration|||||||||||||||||||| |||||||doubt|||||||||||||| "What would it be like instead of the superheroes that everyone envied, someone that people fear, doubt, hate just because they are different?" he says again in an interview.

İşte mutantlar bu şekilde ortaya çıkmış. |les mutants|||| This is how mutants came about. Stan Lee'nin bunları yazdığı o dönemde zenciler bir çeşit mutant olarak görülüyordu. ||||||||une sorte de|mutant|| ||||||black people||kind of||| At the time when Stan Lee was writing these, blacks were seen as some sort of mutant. À l'époque où Stan Lee a écrit cela, les Noirs étaient considérés comme une sorte de mutant. Başka yerlerde ve zamanlarda başka azınlıklar da böyle görüldü. |||||les minorités||| Other minorities have been seen in other places and times like this. Dans d'autres lieux et à d'autres moments, d'autres minorités ont également été vues de cette manière. Lee, halkların eşitliği ve ırkçılık konusundaki düşüncelerini sadece mutant metaforuyla sınırlamamak için bir adım daha ileriye gitti ve ilk Afrika kökenli süper kahraman olan Black Panther'ı yarattı. ||l'égalité|||||||la métaphore|ne pas limiter|||||||||||||||la Panthère Noire| In order not to limit his thoughts on peoples' equality and racism to just the mutant metaphor, Lee went one step further and created the first African superhero, Black Panther. Lee a fait un pas de plus pour ne pas limiter ses pensées sur l'égalité des peuples et le racisme à la seule métaphore du mutant en créant Black Panther, le premier super-héros d'origine africaine. Gerçek durumun tam tersine Afrika'da teknolojik açıdan dünyanın en gelişmiş medeniyetini kurguladı. ||||||||||civilisation| |||||||||advanced|| On the contrary to the real situation, he set up the most technologically advanced civilization in the world in Africa. 1960'lı yıllar için oldukça radikal sayılabilecek fikirler bunlar. |||||considérées comme|| These are ideas that can be considered quite radical for the 1960s. “Bağnazlık ve ırkçılık, bugün dünyanın başına bela olan en ölümcül sosyal hastalıklardır.” 1968'de yazılmış bir gazete köşesi filan değil bu. |||||||||||maladies sociales|||||||| "Bigotry and racism are the deadliest social diseases that plague the world today." It's not like a newspaper column written in 1968. « L'intolérance et le racisme sont les maladies sociales les plus meurtrières qui frappent aujourd'hui le monde. » Ce n'est pas un article de journal écrit en 1968. Aylık yayınlanan bir çizgi roman köşesi. |||||rubrique de bande dessinée A monthly published comic column. Une rubrique de bande dessinée publiée mensuellement.

Demek ki hangi köşeyi tuttuğumuzun, ne iş yaptığımızın pek de bir önemi yok. |||||||ce que nous faisons||||| So it doesn't matter which corner we hold or what work we do. Donc, peu importe quel coin nous tenons, ni quel travail nous faisons. Eğer ideallerimiz varsa, o ideali gerçekleştiremesek bile yaptığımız her şeye onun kokusu siniyor. ||||||||||||s'imprègne |||||we may not achieve||||||scent| If we have ideals, even if we fail to realize that ideal, everything we do permeates it. Si nous avons des idéaux, même si nous ne pouvons pas réaliser cet idéal, son odeur imprègne tout ce que nous faisons. Stan Lee büyük bir romancıya dönüşmek istiyordu. ||||un romancier|| Stan Lee wanted to become a great novelist. Stan Lee voulait devenir un grand romancier. O idealine ulaşamadı. ||n'a pas atteint He could not reach his ideal. Il n'a pas pu atteindre son idéal. Ama ona ulaşma çabası bile anlattığı bu hikayelere bir farklılık kattı. |||||qu'il raconte||||| ||reaching|||||||| But even the effort to reach him made a difference to these stories he told. Mais même l'effort pour y parvenir a apporté une différence à ces histoires qu'il raconte.

“Bu hikayelerde, ırkı, cinsiyeti, dini ve ten rengi ne olursa olsun herkese yer var. |||genre|||||||||| “There is room for everyone in these stories, regardless of race, gender, religion and skin color. Dans ces histoires, peu importe la race, le sexe, la religion ou la couleur de peau, tout le monde a sa place. Yer olmayan tek şey, nefret, hoşgörüsüzlük ve bağnazlıktır.” |||||||intolérance The only thing that has no place is hate, intolerance and bigotry. " La seule chose qui n'a pas sa place, c'est la haine, l'intolérance et le fanatisme.

Bu karakterlerin diğerlerinden biraz daha farklı olduğu kesin. These characters are sure to be a little different from the others. Peki Stan Lee'nin kariyerine nasıl bir etkisi oldu?.. ||||||impact| So what impact has it had on Stan Lee's career? .. Yaşar Kemal gibi bir Nobel edebiyat ödülüne aday filan gösterilmedi. |||||littérature||||nominé He was not nominated for a Nobel Prize in literature like Yaşar Kemal. Comme Yaşar Kemal, il n'a jamais été proposé pour un prix Nobel de littérature. Ama 70 yılda yarattığı 300'den fazla karakterin pek çoğunun adını bugünkü çocuklar ezbere sayabiliyor. |||||||||||par cœur| But today's children can recite the names of many of the more than 300 characters he created in 70 years. Mais en 70 ans, il a créé plus de 300 personnages dont beaucoup de noms peuvent être récités par les enfants d'aujourd'hui. Çünkü o çocuklar da yaşadıkları tüm problemlere rağmen içlerinde bir yerde bir farklılık olduğunu hissediyor. ||||||problèmes|||||||| Because those children also feel that despite all the problems they have, there is a difference somewhere inside them. Parce que ces enfants, malgré tous les problèmes qu'ils rencontrent, ressentent au fond d'eux qu'il y a une différence quelque part. Tek dertleri kız arkadaşlarının gözünde havalı görünen bir kahraman olmak değil. Their only concern is not being a cool looking hero in the eyes of their girlfriends. Leur seul problème n'est pas d'être héroïque aux yeux de leurs petites amies. Haksızlıklar karşısında bir şeyler yapma hayalleriyle yaşayan gençler de var. injustices||||||||| |||||with dreams|||| There are also young people living with dreams of doing something in the face of injustice. Il y a aussi des jeunes qui vivent avec le rêve de faire quelque chose contre les injustices.

Hepimizin içinde yatan bir süper kahraman ideali var. ||caché||||| We all have a superhero ideal that lies within us. Nous avons tous en nous un idéal de super-héros. Yaşar Kemal, İnce Memed'e, yazdığı başka bir karakterin ağzından şu nasihati vermişti: ||||||||parole||| Yaşar Kemal gave İnce Memed the following advice from the mouth of another character he wrote: “Sen ne sanıyorsun oğlum Memed, İnce Memedler bitecek mi sanıyorsun? ||||||les Memed||| “What do you think my son Memed, do you think Slim Memeds will end? « Que penses-tu, mon fils Memed ? Penses-tu que les İnce Memed vont disparaître ? » Her insanın içinde bir mecbur kurdu, bir İnce Memedlik, bir Köroğluluk kurdu var.” ||||||||||Köroğlu|| |||||wolf||||||| Each person has a compulsion wolf, a İnce Memedlik, and a Köroğülük. " « Chaque homme a un loup obligé en lui, un İnce Memed, un Köroğlu. »

Bir mutantlık var… |une mutation| There is a mutant... « Il y a une forme de mutant... »

“Köroğlu gitti, İnce Memed geldi.” Köroğlu est venu|||| "Köroğlu is gone, İnce Memed is here."

Süper kahramanlar hiç bitmeyecek. |||never end Superheroes will never end.

“İnsanoğlunun içinde bu kurt oldukça insanoğlu ne olursa olsun yenilmeyecek. ||||assez|||||ne sera pas vaincu |||||||||will not be defeated “As long as this wolf is in human beings, human beings will not be defeated no matter what. « Ce loup à l'intérieur de l'humain ne sera jamais vaincu, peu importe ce que l'humanité devient. » Sen insanoğlunun içindeki kurtsun, ne olursan ol, nereye gidersen git. |l'humanité|||||||| You are the wolf in human beings, no matter who you are, wherever you go. Que ce loup en vous, peu importe ce que vous devenez, où que vous alliez. İşte insanoğlunun içindeki bu kurt yiterse, insanlık da işte o zaman insanlıktan çıkar.” |||||||||||humanity| If this wolf in human beings disappears, then humanity will cease to be human. " Si ce loup en vous se perd, c'est à ce moment-là que l'humanité perdra son humanité.

“İnsanoğlunun içindeki kurt.” Eski destanlarımızdan süzülüp gelen ne muhteşem bir benzetme. |||||évoquée||||| ||||||||magnificent|| "The wolf in man." What a magnificent metaphor that has flown from our old epics. « Le loup en l'humanité ». Quelle magnifique métaphore qui nous vient de nos anciens récits. Keşke Yaşar Kemal'in yanında da Stan Lee'nin yanındaki gibi çizerler olsaydı diye düşünmeden edemiyor insan. |||||||||les dessinateurs||||| |||||||||the artists||||| One cannot help but think if there were illustrators beside Yaşar Kemal like those of Stan Lee. On ne peut s'empêcher de penser qu'il aurait été bien qu'il y ait des dessinateurs à côté de Yaşar Kemal, tout comme il y en avait à côté de Stan Lee. Keşke kendisini çok etkileyen ressam Abidin Dino'yla bir ikili oluşturup romanların yanında çizgi romanlar da yapsalardı. ||||||||duo||||||| |||affected||||||||||||they had made I wish they had formed a couple with Abidin Dino, the painter who impressed him so much, and made comic books as well as novels. Il aurait été bien qu'ils créent un duo avec le peintre Abidin Dino, qui l'a énormément influencé, et qu'ils réalisent des bandes dessinées en plus de romans. Keşke İnce Memed gibi süper kahramanların filmlerini yapma fikri Peter Ustinov'dan önce bizim aklımıza gelseydi. ||||||||||Peter Ustinov|||| |Ince Memed||||||||||||| If only the idea of making movies of superheroes like Slim Memed had come to our mind before Peter Ustinov. Il aurait été bien que l'idée de faire des films sur des super-héros, comme İnce Memed, nous soit venue avant Peter Ustinov. İyi hikayelere hepimizin ihtiyacı var. We all need good stories. Özellikle kendi hayat hikayesini daha yeni yeni yazmaya başlayan gençlerin… Çünkü iyi hikayeler, tıpkı eski destanlarda olduğu gibi onlarla konuşur. |||||||||||||||les épopées|||| especially|||||||||||||just like|||||| Especially young people who are just starting to write their own life stories… Because good stories speak to them just like in the old epics. Surtout aux jeunes qui commencent à écrire leur propre histoire de vie… Parce que les bonnes histoires, tout comme dans les anciennes épopées, leur parlent.

“Neyi konuşacağız? “What are we going to talk about? « De quoi allons-nous parler ? Niye şimdi?” Why now?" Pourquoi maintenant ? »

Stan Lee kimdi? Who was Stan Lee? Kendi içindeki potansiyeli nasıl değerlendirebileceğini tam olarak bilemeyen kafası karışık Peter Parker gibi bir gençti. |||||||ne sait pas||confus||||| ||||evaluate|||||||||| He was a confused teenager like Peter Parker, who did not quite know how to utilize his potential. Büyük bir romancı olmak isterken bir çizgi roman yazarına dönüşen bir genç. |||||||||devenant|| A teenager who turns into a comic book writer while aspiring to be a great novelist. Un jeune qui, en voulant devenir un grand romancier, se transforme en écrivain de bande dessinée.

“Değişiyorsun. tu changes “You are changing. « Tu es en train de changer. Senin yaşında ben de aynı şeyleri yaşadım.” I experienced the same things at your age. " À ton âge, j'ai vécu les mêmes choses. »

Stan Lee, yaşlandı ve bunları söyleyen bir “Uncle Ben”e, Ben amcaya dönüştü. |||||||||||tonton Ben| ||||||||||||turned into Stan Lee grew older and transformed into an "Uncle Ben", Uncle Ben, who said these. Stan Lee, a vieilli et s'est transformé en un "Oncle Ben" qui dit cela, devenant ainsi Ben l'oncle. O arabanın içinde oturan ve konuşan karakterlerin aynı anda her ikisi haline geldi. He became both the characters sitting in the car and talking at once. Il est devenu le personnage qui est à la fois assis dans cette voiture et qui parle.

“Bunlar bir erkeğin hayatı boyunca olacağı erkeğe dönüştüğü çağlardır. ||||||||époques ||||||||ages “These are the times when a man turns into the man he will be throughout his life. "Ce sont des époques où l'on devient l'homme qu'un homme sera tout au long de sa vie." Neye dönüştüğüne dikkat et.” |à quoi|| Watch what it turns into. " Fais attention à ce en quoi tu te transforms.

O iyi hikayeleri romana dönüştürmeyi başaramadı. ||||les transformer|n'a pas réussi He failed to turn good stories into novels. Il n'a pas réussi à transformer ces belles histoires en roman. Ama iyi romanlardan beklenebilecek derinlikli karakterlere çok güzel bazı şeyler söyletti. ||||profondément développés|||||| But he made the characters with depth to what would be expected from good novels say some very nice things. Mais il a réussi à faire dire de très belles choses à des personnages profonds, comme on peut s'y attendre dans de bons romans. Ve ben bunlardan en çok şu söylenenleri hatırlamak istiyorum… ||||||ce qui est dit|| And I want to recall the most said of these…

“…Ama onu dövebilmen sana onu dövme hakkı vermez. ||pouvoir le frapper|||droit de frapper|| “… But your ability to beat him doesn't give you the right to beat him. “…Mais le fait que tu puisses le frapper ne te donne pas le droit de le frapper. Unutma, büyük güçle birlikte büyük sorumluluk gelir.” ||pouvoir|||| Remember, with great power comes great responsibility. " N'oublie pas, avec un grand pouvoir vient une grande responsabilité.