Beyninizin bu 3 özelliğini biliyor muydunuz?
||caractéristiques||
Kennen Sie diese 3 Merkmale Ihres Gehirns?
Did you know these 3 features of your brain?
Connaissiez-vous ces 3 caractéristiques de votre cerveau ?
脳の3つの特徴、ご存知ですか?
Знаете ли вы эти 3 особенности вашего мозга?
Söylemiştim dimi sana, birkaç tane bitcoin al, at bir kenara diye.
|n'est-ce pas|||||||||
|oder?|||||||||
I told you so, buy a few bitcoins and throw them away.
Değerleneceğini biliyordum ben.
will be evaluated||
bewertet werden würde||
Ich wusste, dass ich bewertet werden würde.
I knew it would be appreciated.
Ne yazık, elimde para yoktu o zaman, yoksa yüzde yüz 15-20 tane alıp bir kenara atacaktım,
||||||||||||||j'aurais acheté
||||||||||||||hätte ich geworfen
Leider hatte ich damals kein Geld, sonst hätte ich hundertprozentig 15-20 Stück gekauft und zur Seite gelegt,
Unfortunately, I didn't have the money at that time, otherwise I would have taken 15-20 percent and tossed it aside,
şimdi neredeyse milyoner olmuştum.
jetzt wäre ich fast Millionär geworden.
I was almost a millionaire now.
Bak demiştim sana. Bu maçı Real Madrid kazanacak. Dinlemedin ki beni.
|je te l'avais dit||||Real Madrid|||tu n'as pas é||
|||||Real|||hast du nicht gehört||
Look, I told you. Real Madrid will win this match. You didn't listen to me.
Şimdi size bir soru.
Sizce bu 3 farklı diyalogdaki ortak nokta nedir?
|||dans les dialogues|||
|||im Dialog|||
Benzerliği sezmek çok da zor olmasa gerek.
|percevoir|||||
|erkennen|||||
Her 3 sahnede de taraflardan biri artık olmuşgeçmişbir olayı önceden kesinlikle tahmin edebildiğine inanıyor.
|||les parties|||événement passé|||||pouvait prédire|
|||von den Parteien|||vergangenes||||||
Hepimizde olan bu davranışın ismi ͚Sonradan anlama͛.
en nous|||comportement|||compréhension tardive
In uns allen||||||Verstehen
Bu tepki beynimizin hızlı düşünme sistemi sayesinde gerçekleşiyor.
Önceki videolarımı izleyen takipçilerim bu videoda da ͚
|||мои подписчики|||
|||mes abonnés|||
|||meine Follower|||
Hızlı ve Yavaş düşünme͛ kitabıile ilgili konuşacağımıanlamışlardır artık.
|||мышление||||
|||pensée|avec le livre||ils ont compris|
||||mit dem Buch||konversation|
Aynı kitapla ilgili olan önceki 2 videomu izlemeyenler Youtube kanalıma girerek o videoları da izleyebilirler.
même|le livre|||||ceux qui n'ont|||||||they can watch
|||||||||||||können
Nedense, çoğumuz olmuşolayları önceden tahmin etmek noktasında
||les événements passés||||sur le point
||Geschehnisse||||
kendimizi uzman olarak görüp,
olay gerçekleştikten sonra onu önceden kesinlikle bildiğimize gerçekten inanıyoruz.
|состоявшись|||||мы знали||
|s'est produit|||||nous savions||croyons
|stattgefunden|||||wissen||
Peki, hiç düşündünüz mü, bu iddialarımızın %90͛ı yanlış
|||||nos revendications||
|||||unserer Ansprüche||
ve sadece beynimizin bize oynadığı oyun olabilir mi?
||||joue|||
Yani çoğu zaman olay olduktan sonra, gerçekten de onu önceden bildiğimize ne kadar içtenlikle
|||||||||||||sincèrement
|||||||||||||aufrichtig
Das heißt, meistens, nachdem das Ereignis passiert ist, egal wie aufrichtig wir glauben, dass wir es vorher gewusst haben,
C'est-à-dire que la plupart du temps, après qu'un événement se soit produit, peu importe à quel point nous croyons sincèrement que nous le savions à l'avance,
inanırsak inanalım, aslında yavaş düşünüp detayları hatırlamaya çalışırsak,
si nous croyons|croisons-nous||||les détails||nous travaillons
|lassen wir es zu||||Details||arbeiten
sehen wir, dass wir, wenn wir langsam nachdenken und versuchen, die Details zu erinnern,
si nous pensons lentement et essayons de nous souvenir des détails,
olaydan önce onun böyle gelişeceğine yüzde yüz inanmadığımızıve tabi ki kuşkularımızın olduğunu görürüz.
||||va se développer|||nous n'avons pas|||nos doutes||
|||||||und|||unserer Zweifel||
nicht zu hundert Prozent daran geglaubt haben, dass es so kommen würde, und natürlich hatten wir Zweifel.
nous réalisons que nous n'étions pas absolument convaincus que cela se passerait de cette façon avant l'événement et bien sûr, nous avions des doutes.
Elbette kuşkularımız olmasaydı, çoğumuz borsada alım-satım yapmakla
|сомнения||||||
||||à la bourse|||
||||an der Börse||Handel|
Bien sûr, s'il n'y avait pas de doutes, la plupart d'entre nous seraient impliqués dans le commerce sur le marché boursier.
veya spor bahislerinde bir tarafın galibiyetine cebimizdeki son kuruşa kadar para yatırmakla
||ставках|||победе одной стороны||||||
|||||||||||en pariant
|||||Sieg||||||einzahlen
oder indem wir bis zum letzten Cent Geld auf den Sieg einer Partei bei Sportwetten setzen
ou parierait jusqu'à notre dernier sou sur la victoire d'une équipe dans les paris sportifs.
kısa bir zaman içinde multimilyoner olurduk.
würden wir in kurzer Zeit Multimillionäre werden.
Ya da bu özelliğimiz gerçek olsaydı, olacak bütün olumsuz olayları önceden bilerek önlem alırdık, değil mi?
|||notre caractéristique||||||||sachant|mesures|||
|||Eigenschaft||||||||||||
Oder wenn diese Eigenschaft wahr wäre, würden wir alle negativen Ereignisse im Voraus wissen und Maßnahmen ergreifen, nicht wahr?
Beynimizin ͚Sonradan anlama͛ etkisinin farkında oluşumuzun bize çok faydası dokunabilir.
|||||notre compréhension|||avantage|
|||||unseres Seins||||kann nützen
Böylece etrafımızdaki insanlar herhangi bir yanlış yaptıklarında
||||||quand ils font
kendimizi ileri görüşlü biri gibi göstererek karşımızdakini kınamak yerine,
|||||||осуждать|
||visionnaire||||||
||vorausschauend|||||verurteilen|
anstatt uns als visionäre Persönlichkeit zu präsentieren und unser Gegenüber zu verurteilen,
beynimizin bu oyununun farkında olup, karşımızdakiyle empati yaparak onu anlamaya çalışabiliriz.
||||||||||nous pouvons essayer
|||||mit dem, der uns gegenübersteht|||||
können wir uns der Spielchen unseres Gehirns bewusst werden und durch Empathie versuchen, unser Gegenüber zu verstehen.
Böylece hem karşımızdakini kırmamış olur ve hem de onunla ilişkimizi daha da sağlamlaştırmış oluruz
||||||||||||укрепляем|
||||||||||||renforçons|
||||||||||||verstärkt|
Somit verletzen wir unser Gegenüber nicht und stärken gleichzeitig unsere Beziehung zu ihm.
Çünkü çoğu zaman kendimizi ileri görüşlü, akıllı biri olarak göstermekle ne kadar iyi hissetsek de,
|||||||||||||nous nous sentons|
|||||||||||||fühlen|
Parce que la plupart du temps, même si nous nous sentons bien à montrer que nous sommes une personne visionnaire et intelligente,
karşımızdakini de bir o kadar aptal yerine koyarak onu kırıyoruz.
|||||stupide||en le considérant||nous blessons
|||||||||verletzen
nous rabaisser les autres en les considérant aussi comme des idiots.
Şimdiyse çoğu zaman bizim için yanlış karar verme tehlikesi oluşturan
Maintenant|||||||||qui crée
Maintenant, nous risquons souvent de prendre des décisions incorrectes pour nous.
beynimizin diğer bir önemli etkisinden,
De l'autre effet important de notre cerveau,
͚Delegasyon͛ etkisinden bahsedeceğim.
делегация||
la délégation||
Delegation||
Je vais parler de l'effet de la 'délégation'.
Geçen sene çok iyi bir çalışan olacağına inandığım bir kişiyi işe aldım
L'année dernière, j'ai embauché une personne en qui je croyais qu'elle serait un très bon employé.
ve 3 aydan sonra o kişinin beklentilerimi karşılamadığını defalarca gördükten sonra,
||||||не соответствует|||
|||||mes attentes||||
|||||Erwartungen|nicht erfüllt|||
onunla yollarımızıayırmaya karar verdim.
|nous séparer||
|unsere Wege zu trennen||
͚Acaba nasıl oldu da, bu kadar yanlış bir karar verdim?
Bu kadar zamanımı, enerjimi bu elemanıma harcadım ve sonuç böyle oldu.
|||||на этому элементу|||||
|||mon énergie|||||||
|||||Mitarbeiter|||||
Ich habe so viel Zeit und Energie an dieses Element verschwendet und das Ergebnis ist so geworden.
Nasıl oldu da, mülakatlar zamanı bu kişinin benim aradığım kişiyle
|||les entretiens||||||
|||Interviews||||||
Wie konnte ich während der Vorstellungsgespräche nicht verstehen, dass diese Person in keiner Weise mit dem übereinstimmt, was ich suche?
yakından uzaktan bir alakasının olmadığını anlayamadım?
|||||je n'ai pas compris
|||Zusammenhang||verstehen
Wie konnte ich nicht erkennen, dass diese Person in keiner Weise mit dem übereinstimmt, was ich suche?
Yani gerçekten mülakat zamanıbu kadar güzel rol yapıp bizi kandırdı mı?͛ diye kendi kendimi sorguladım.
|||в это время|||||||||||
||entretien|||||jouant|||||||je me suis interrogé
||Interview|Zeit||||||getäuscht|||||habe ich mich gefragt
Sonra, onunla gerçekleşen mülakat sürecinde ve onu denemek için verdiğim görevlerde
||||au cours de||||||les tâches
Dann, während des Interviewprozesses mit ihm und bei den Aufgaben, die ich ihm zur Probe gegeben habe...
yaptığı yanlışları nedense görmezden gelerek ona şans verdiğimi hatırladım ve ͚
||||||||je me souviens|
||||||||erinnerte|
aslında her şey apaçıktı, ben niye ona şans veriyordum ki͛ diyerek kendimi kınadım.
|||было очевидно||||||вот почему|||осуждал себя
||||||||||||je me blâme
|||offensichtlich|||||gab||||verurteilt
Eigentlich war alles klar, warum gab ich ihm eine Chance?, dachte ich, während ich mich selbst verurteilte.
Kitap sayesinde beynimizin bu etkisinden haberdar olduktan sonra,
Nachdem ich durch das Buch von dieser Wirkung unseres Gehirns erfahren hatte,
bu konuyu bir daha analiz ettim ve büyük ihtimalle bu kararı vermemin esas sebebinin
|||||||||||моё решение||
|||||||||||ma décision|principale raison|
|||||||||||meiner Entscheidung||
habe ich dieses Thema erneut analysiert und wahrscheinlich ist der Hauptgrund für meine Entscheidung
bana da çok garip gelen bir şey olduğunu anladım.
|||étrange|||||
Bu aday yıllar önce benim için çalışmış ve işinden ziyadesiyle memnun kaldığım,
||||||worked|||surtout||
|||||||||sehr||
Dieser Kandidat hat vor Jahren für mich gearbeitet und ich war mit seiner Arbeit äußerst zufrieden,
hatta işten ayrıldıktan sonra bile arkadaşlığımızın şimdiye kadar devam ettiği birine benziyordu.
|||||нашей дружбы||||||
|||||notre amitié||||||
|||||||||||ähnelt
sogar nachdem er die Firma verlassen hatte, sieht er jemandem ähnlich, mit dem unsere Freundschaft bis heute fortdauerte.
Hem yüz hatlarından, hem de hareketlerinden.
||черты лица|||
|||||de ses mouvements
||Zügen|||
Sowohl von seinen Gesichtszügen als auch von seinen Bewegungen.
À la fois à partir de ses traits du visage et de ses mouvements.
Ve büyük ihtimalle bu benzerlik bu adayın da önceki çalışan gibi iyi olacağını,
||||similarity||candidat||||||
Et il est très probable que cette similarité ait fait penser que ce candidat serait aussi bon que l'ancien employé.
sadece ona şans vermem gerektiğini düşünmeme sebep olmuştu.
Cela m'a simplement amené à penser que je devais lui donner une chance.
Beynimizin hızlı düşünme sisteminin oluşturduğu ͚Delegasyon etkisi͛de bununla ilgili.
|||||делегирование|тоже||
||||crée||||
|||||Delegation|auch||
Önceden gördüğümüz, olumlu veya olumsuz ilişkimizin olduğu insanlar,
|||||наши отношения||
|||||notre relation||
|||||unserer Beziehung||
eşyalar veya olayların benzeri ile karşılaştığımızda bizde o şahıs,
||événements||||||
olay veya eşyayla ilgili bir önyargı oluşuyor.
||вещью||||
|||||préjugé|
||Sachen|||Vorurteil|
Es bildet sich ein Vorurteil gegenüber dem Ereignis oder dem Gegenstand.
Yani biz sadece onlar birbirine benziyor diye, o kişiye ya da o şeye karşı bir yaklaşım oluşturuyoruz
||||||||||||||||формируем подход
|||||||||||||||approche|
||||||||||||||||bilden
Das heißt, wir bilden eine Haltung gegenüber dieser Person oder diesem Ding, nur weil sie sich ähneln.
Beynin bu etkisi sonucunda, erkekler annelerine,
|||||à leurs mères
|||||ihren Müttern
Infolge dieses Effekts des Gehirns haben Männer eine Beziehung zu ihren Müttern,
kızlarsa babalarına benzeyen insanlarla evlenmeye veya ilişki kurmaya eğilimli oluyorlar.
если девушки|||||||||
si elles sont|||||||établir des relations||
|ihren Vätern||||||||
İlla da görüntü olarak benzemek şart değil.
||apparence||||
Il n'est pas nécessaire de ressembler physiquement.
Herhangi bir benzerlik olması yeterli.
Il suffit qu'il y ait une certaine similitude.
Tabi ki istisnalar da var. Yani, anne babasıyla birlikte yaşamamış ve onlara alışmamış olabilirler vs.
||exceptions||||||||||||
|||||||||nicht gelebt|||gewöhnt||
Natürlich gibt es auch Ausnahmen. Das heißt, sie könnten nicht mit ihren Eltern zusammengelebt haben und sich nicht an sie gewöhnt haben usw.
Bien sûr, il y a des exceptions. C'est-à-dire qu'ils peuvent ne pas avoir vécu avec leurs parents et ne pas s'y être habitués, etc.
Ama çoğu durumda insanlar anne ve babalarına alıştıkları için
|||||||привыкают к|
|||||||s'habituent|
|||||||gewöhnt sind|
Aber in den meisten Fällen sind die Menschen an ihre Eltern gewöhnt,
anne veya babasına benzeyen biriyle yaşamakla
|||||vivre avec
|||||leben
eine Person zu leben, die entweder der Mutter oder dem Vater ähnelt
alışık olduklarıkonfor alanında yaşayacaklarına inanmışoluyorlar.
|||будут жить|
|confort auquel|domaine de||
|Konfort||leben werden|sind überzeugt
Ils semblent croire qu'ils vivront dans leur zone de confort habituelle.
Çok uzağa gitmeye gerek yok, bu animasyon videosunu ele alalım.
|||||||la vidéo||
|||||||Video||
Il n'est pas nécessaire d'aller très loin, prenons cette vidéo d'animation.
Diyelim ki bu tarzda videolar izlemek hoşunuza gidiyor.
|||ce genre||||
|||Art der||||
Disons que vous aimez regarder des vidéos de ce genre.
İnternette başka bir kanalda aynı formatta video gördüğünüzde
|||chaîne||||
o videoyu izlemeye daha çok eğilimli olacaksınız.
Maalesef, beynimizin bu oyunundan habersiz olmamız birçok yanlış karar almamıza sebep oluyor.
|||||||||à prendre||
|||Spiel||||||||
Benim yanlış çalışanseçimi kararımda olduğu gibi.
|||в моем решении||
|||ma décision||
||Arbeitswahl|Entscheidung||
Bu yüzden herhangi bir insan, eşya veya olayıdeğerlendirdiğimizde bilinçli olmalı,
|||||||l'événement||
|||||||wenn wir die Sache||
Deshalb sollte jeder Mensch, jedes Objekt oder Ereignis, das wir bewerten, bewusst sein,
onu önceden bildiğimiz bir şeye benzettik diye değil,
|||||сравнили||
|||||nous avons comparé||
|||||haben wir verglichen||
nicht weil wir es mit etwas vergleichen, das wir bereits kennen,
gerçekten bizim için gerekli ve değerlendirmemiz gereken özelliklerini değerlendirirsek
|||||notre évaluation|||
||||||||bewerten
sondern weil wir die Eigenschaften bewerten, die wirklich notwendig sind und die wir bewerten müssen.
daha doğru kararlar vermiş oluruz.
Buna benzer diğer bir etkinin ismiyse Halo Etkisi.
|||||s'appelle||
|||||Name|Halo|
Ein anderer Name für einen ähnlichen Effekt ist der Halo-Effekt.
Halo etkisi yüzünden herhangi bir şey hakkında bizde oluşmuş ilk olumlu izlenim,
||||||||formé|||
Halo|||||||||||Eindruck
Wegen des Halo-Effekts ignorieren wir negative Aspekte in der Zukunft von etwas, bei dem wir einen ersten positiven Eindruck gewonnen haben.
L'effet halo est la première impression positive que nous avons sur quelque chose,
o şeyle ilgili gelecekteki olumsuzlukları görmezden gelmemize sebep oluyor.
||||||noter||
||||||unserem Kommen||
Dieser Effekt führt dazu, dass wir zukünftige negative Aspekte nicht beachten.
ce qui nous amène à ignorer les éventuelles négativités liées à cela à l'avenir.
Ya da tam tersi, ilk olumsuz izlenim, bir sonraki olumlu özellikleri görmezden gelmemize sebep oluyor.
||||||||||||ne pas voir||
||||||Eindruck||||||unserem Kommen||
Oder umgekehrt, der erste negative Eindruck lässt uns die nächsten positiven Eigenschaften ignorieren.
Ou à l'inverse, la première impression négative nous amène à ignorer les caractéristiques positives suivantes.
Daha anlaşılır şekilde şöyle ifade edeyim.
|plus compréhensible||||
Lass es mich verständlicher ausdrücken.
Düşünün ki, iş mülakatındasınız.
|||на собеседовании
|||vous êtes à l'entretien
|||Sie sind im Vorstellungsgespräch
Stellen Sie sich vor, Sie sind in einem Vorstellungsgespräch.
Odaya girdiğiniz ilk saniyelerde fiziksel görünüşünüz, giyiminiz, hareketleriniz, mimikleriniz,
||||||ваша одежда|ваши движения|
||premières|les premières secondes|||||
|||||Ihr Aussehen|Ihre Kleidung|Ihre Bewegungen|Ihre Mimik
selamlaşmanız vs. sizinle mülakat yapan kişide sizinle ilgili ilk izlenimi oluşturmuş oluyor.
ваше приветствие|||||человек который||||||
vos salutations|||||||||||
Ihren Gruß|||||Person||||Eindruck||
Üstelik daha hiçbir bir soru sorulmadan, hiçbir şey konuşulmadan.
|||||without being asked|||
||||||||gesprochen
Mesela, sizi görür görmez hakkınızda ͚samimi, pozitif, düzenli͛
|||||||организованный
|||||||organisé
||||über Ihnen|||
ve genelde ͚iyi bir insan͛ gibi bir düşünce oluşmuş olabilir.
||||personne|||||
||||Mensch|||||
Ya da tam tersi, ͚Yapmacık, profesyonellikten uzak, yalan söylemeye eğilimli͛ vs.
|||||профессионализм||||склонный к|
||||artificiel||||||
||||künstlich|von Professionalität|||||
Oder umgekehrt, 'Künstlich, weit entfernt von Professionalität, geneigt zu lügen' usw.
gibi yüzlerce farklı düşüncelerden biri veya birkaçı oluşabilir.
|||||||могут возникнуть
|||||||peuvent se former
||||||einige|könnte entstehen
Es können Hunderte von verschiedenen Gedanken wie diese einer oder mehrere sein.
Çoğu zaman çok profesyonel olmayan insan kaynakları çalışanları
||||||ressources humaines|les employés
|||||||Mitarbeiter
Häufig sind Personalmitarbeiter, die nicht sehr professionell sind.
bu beyin etkisinden habersiz olduklarından, ilk izlenimin yanıltıcı özelliğini bilmeyebilirler.
||||||впечатление|||не знают
|||||||trompeuse||
|||||||irreführend||wissen
Eğer insan kaynaklarında bırakmış olduğunuz ilk izlenim olumluysa,
||ressources humaines|||||
|||bietet||||positiv ist
kendisi de bilmeyerek mülakat zamanı sizin birçok yanlışınızı görmezden gelir
|||||||ошибки||
||sans le savoir|||||||
|||Interview||||Fehler||
ve doğru söyledikleriniz daha çok aklında kalır.
||что вы сказали||||
||ce que vous dites||||
||was Sie sagen||||
Ya da, eğer olumsuz bir ilk izlenim bıraktıysanız, size sorulan 10 sorudan 2͛sini iyi bir şekilde
|||||||оставили|||||||
|||||||||posées|||||
|||||||wenn Sie einen negativen ersten Eindruck hinterlassen haben|||Fragen||||
cevaplamadıysanız, insan kaynaklarıdiğer 8 doğru cevabı görmezden gelecek
если не ответите||отдел кадров||||
||ressources humaines||||
||andere Ressourcen||||
ve o 2 sorunun cevabısize olumsuz cevap vermesi için esas sebep olacak.
|||ваша ответ|||||||
|||votre réponse|||||||
|||Antwort auf Sie|||||||
und die Antwort auf diese 2 Fragen wird der Hauptgrund sein, warum Sie eine negative Antwort erhalten.
Tabi ki, gerçekten profesyonel olan insan kaynakları çalışanlarıbununla ilgili eğitim almış oluyor
|||||||работники||||
|||||||les employés||||
|||||||mitarbeiter||||
Natürlich haben die wirklich professionellen Mitarbeiter in der Personalabteilung eine Ausbildung in diesem Bereich erhalten.
ve maksimum şekilde bu beyin oyununun onları yanıltmasına izin vermeyerek
|||||||обману||не позволяя
|||||||les tromper||
|||||||täuschen||nicht erlaubend
und maximal vermeiden, dass dieses Geduldsspiel sie täuscht.
maksimum düzeyde doğru karar vermeye çalışıyorlar.
maximum|||||
maximal|||||
Sırf bu yüzden bazı gelişmiş ülkelerde resimli CV yollamak yasak.
||||développés||||envoyer|
|||||||Lebenslauf|verschicken|
Çünkü CV͛deki resim gerçekten de CV͛nizin adil bir şekilde değerlendirilmesi sürecini olumsuz etkiliyor
|||||votre CV|juste||||||
|im Lebenslauf||||||||Bewertung|||
Denn das Bild im Lebenslauf beeinträchtigt tatsächlich den Prozess der fairen Bewertung Ihres Lebenslaufs.
Yani beynimizdeki Halo etkisinden habersiz olmamız birçok durumda yanlış kararlar vermemize
|notre cerveau|||||||||
Das bedeutet, dass unsere Unkenntnis über den Halo-Effekt in vielen Fällen dazu führt, dass wir falsche Entscheidungen treffen,
ve sonra da bu yüzden zorluklar yaşamamıza sebep oluyor.
||||||notre vie||
||||||leben||
und dies führt dann dazu, dass wir Schwierigkeiten haben.
Tam anlamamız için Halo etkisini bir de başka bir örnek üzerinden ele alalım.
|notre compréhension|||||||||||
|Verständnis|||||||||||
Mesela, diyelim ki bir şirketin kurucularından birisiniz
|||||des fondateurs|
||||||Sie sind
Zum Beispiel, sagen wir, Sie sind einer der Gründer eines Unternehmens.
ve birkaç sene önce sizinle birlikte diğer kurucuların şirketin başına getirdiği genel müdürü
|||||||учредителей|||||
|||||||les autres fondateurs|||||
|||||||der Gründer|||||
Und vor ein paar Jahren haben die anderen Gründer den Geschäftsführer ernannt, der mit Ihnen zusammengearbeitet hat.
insan olarak beğeniyor ve onu iyi biri olarak görüyorsunuz.
Sie mögen ihn als Mensch und sehen ihn als guten Menschen.
Ama şirketin durumu gittikçe kötüye gidiyor,
Aber die Situation des Unternehmens wird immer schlechter,
satışlar her gün biraz daha azalıyor ve şirket açısından iflas tehlikesi oluşuyor.
les ventes|||||||||||
Verkäufe|||||||||||
die Verkäufe nehmen jeden Tag ein wenig mehr ab und es besteht die Gefahr einer Insolvenz für das Unternehmen.
Diğer kurucularla yaptığınız toplantıda, kuruculardan biri ͞bu yönetici şirketi iyi yönetemiyor,
||||основателей||||||
||||des fondateurs||||||
||||von den Gründern||||||verwalten
Bei dem Treffen mit den anderen Gründern hat einer der Gründer gesagt: „Dieser Geschäftsführer kann das Unternehmen nicht gut führen.
bu gidişle şirket iflas edecek͟ diyor.
||||will go bankrupt|
||||geht|
Şirketin başına yeni bir genel müdür getirmemiz lazım diyor.
||||||nous devons amener||
||||||bringen||
Sizse sadece genel müdürü insan olarak beğendiğinizden,
||||||что вам нравится
|||||en tant que|que vous appréciez
||||||weil
Vous n'aimez que le directeur général en tant qu'homme.
hayır öyle şey olur mu? O çok iyi bir insan.
Non, comment cela pourrait-il être ? C'est une très bonne personne.
Onun ne suçu var ki, şirketin bu durumda olmasına sebep
||faute|||||||
Quelle est sa faute pour que l'entreprise soit dans cette situation ?
bir alttaki beceriksiz idareciler ve bölüm başkanları͚ diyorsunuz.
||||||les chefs de département|
||||||Chefs|
Aslında yavaş düşünme sistemiyle düşünürsek, genel müdürün karakterinin iyi olması
|||système de||||||
|||||||Charakter||
veya genelde iyi bir insan olması onun iyi bir idareci olduğu anlamına gelmiyor
|||||||||gestionnaire|||
|||||||guter||Verwalter|||
ve bu 2 kavram arasında herhangi bir bağ yok.
||||||lien|
||Begriff|||||
und es gibt keinen Zusammenhang zwischen diesen 2 Konzepten.
Çünkü eğer genel müdür iyi bir yönetici idiyse, neden işe iyi idareciler veya bölüm başkanları almamış?
|||||||был||||||||
|||||||était||||||||
|||||||war||||||||
Denn wenn der Geschäftsführer ein guter Manager gewesen wäre, warum hat er dann keine guten Verwalter oder Abteilungsleiter eingestellt?
Veya diyelim ki yanlışseçim yapmış.
|||mauvaise choix|
|||falsche Wahl|
Oder nehmen wir an, dass er eine Fehlentscheidung getroffen hat.
Peki, onları yönettiği bu süreçte onların becerilerini anlayamadı mı?
||||process||leurs compétences||
|||||||verstehen|
Eh bien, dans ce processus qu'il dirigeait, il n'a donc pas pu comprendre leurs compétences ?
Demek ki, aslında genel müdürün o şirket için iyi idareci olup olmamasının
Cela signifie que, en réalité, le fait que le directeur général soit un bon gestionnaire pour cette entreprise n'a aucun lien avec
onun diğer insani özellikleriyle, iyi veya kötü bir insan olmasıyla alakası yok.
|||caractéristiques|||||||lien|
|||Eigenschaften||||||||
ses autres caractéristiques humaines, qu'il soit une bonne ou une mauvaise personne.
Bu durumda siz o insanı sadece beğendiğiniz için şirketin başında tutarsanız,
||||||||||vous gardez
||||||||||halten
beyninizin hızlıdüşünme işleyişinin Halo etkisi yüzünden çok büyük bir yanlış yapmış olursunuz.
|pensée rapide||||||||||
|schnelles Denken||||||||||
Bu beyin etkilerinin üçüyle de günlük hayatımızda defalarca karşılaşıyoruz,
||влияниями||||||
||des effets||||||
||Einflüssen||||||
fakat çoğumuz bunlarıyaşarken kendimize sadece ͚Dur͛diyerek durumu analiz etmiyor
|||||en s'arrêtant|||
|||||indem sie anhalten|||
ve olayların neden böyle olduğunu düşünmeyerek davranışlarımızın farkında olmuyoruz.
|||||sans réfléchir|||
||||||unseres Verhaltens||sind
Tabi ki, davranışlarımızın hepsine %100 bilinçli bir şekilde yaklaşarak onları kontrol edemeyiz.
||nos comportements||||||||
|||||||indem wir uns nähern|||können
Bu durum imkânsız.
Ama eğer arada bir bile olsa bunlar aklımıza gelirse
ve davranışlarımızı daha doğru bir şekilde yönlendirirsek, bu bile büyük başarı.
||||||направим||||
|nos comportements|||||||||
||||||lenken||||
Çünkü damlaya damlaya göl olur.
|goutte à gout|||
|tropfen|||
Denn Tropfen für Tropfen wird ein See.
Bilinçli davranışlarımız arttıkça, yavaş yavaşalışkanlığa dönüşebilir
||||привычка|привычка может стать
||||habitude lente|
|||||werden
Wenn unser bewusstes Verhalten zunimmt, kann es sich allmählich in Gewohnheit verwandeln
ve böylece hem kendimizin, hem de etraftakilerin hayatını iyileştirebiliriz.
||||||окружающих нас||можем улучшить
||||||ceux qui nous entour||
||||||derjenigen um uns herum||verbessern
und so können wir sowohl unser eigenes als auch das Leben der Menschen um uns herum verbessern.
Litvanya͛dabaşlatılmış eğitim ve medeniyet hareketi olan
в Литве|||||
en Lituanie|||civilization||
in Litauen gestartete|||Zivilisation|Bewegung|
Es war eine Bildung und Zivilisationsbewegung, die in Litauen begonnen wurde.
Mussar hareketinin lideri Yisroel Salanter͛in şöyle bir sözü vardı;
Мусар|||Исраэль Салантер|Салантер||||
|||Israël|||||
||||Salanter||||
Der Führer der Mussar-Bewegung, Yisroel Salanter, hatte folgendes Zitat:
Ben daha gençken dünyayıdeğiştirmek istiyordum.
|||изменить мир|
|||changer le monde|
|||die Welt verändern|
Als ich jünger war, wollte ich die Welt verändern.
Sonra anladım ki, dünyayıdeğiştirmek çok zor, o yüzden milletimi değiştirmeye çalıştım.
|||changer le monde|||||||
||||||||meine Nation||
Milletimi de değiştiremeyeceğimi anladığım zaman, yaşadığım şehre odaklanayım dedim.
||не смогу изменить|||||я сосредоточусь|
ma nationalité||||||||
|||||||sollte ich mich konzentrieren|
Şehrimi değiştiremediğimi gördüğümdeyse, en azından aile bireylerimi değiştirmeye çalıştım.
|не смог изменить|||||членов семьи||
||||||mes membres de la famille||
meine Stadt||||||meine Familienmitglieder||
Ve şimdi ben çok yaşlıyım ve anlıyorum ki, benim değiştirebileceğim bir kişi varsa, o da yalnız benim.
|||||||||je peux changer|||||||
|||||||||verändern|||||||
Et maintenant, je suis très vieux et je comprends que si je pouvais changer quelqu'un, ce serait uniquement moi-même.
Eğer zamanında kendimi değiştirseydim, ailemin de değişmesine sebep olurdum.
|||бы изменил|||изменению||
||||||||j'aurais
|||verändert hätte|||Änderung||
Si j'avais changé à temps, j'aurais aussi causé le changement de ma famille.
Sonra ailem ve ben yakınımızdaki insanları etkiler, onlarsa tüm şehrin değişmesine sebep olurdu.
||||||||||changement de||
|||||||wenn sie|||Veränderung||
Ensuite, ma famille et moi influencerions les gens autour de nous, et eux provoqueraient le changement de toute la ville.
Şehirdekiler milletimin, milletimse dünyanın değişmesine sebep olurdu.
||ma nation||||
Die Stadtbewohner||mein Volk||||
Demek ki ben değişseydim, dünyayıdeğiştirebilirdim.
||||changer le monde
|||hätte ich mich verändert|hätte die Welt verändern können
Dinlediğiniz için teşekkürler...