×

我們使用cookies幫助改善LingQ。通過流覽本網站,表示你同意我們的 cookie 政策.

image

ZihinX, SIKINTIN ÇOK, çünkü bu 3 şeyi yapmıyorsun | Üzüntüyü bırak, yaşamaya bak - Dale Carnegie | ZihinX

SIKINTIN ÇOK, çünkü bu 3 şeyi yapmıyorsun | Üzüntüyü bırak, yaşamaya bak - Dale Carnegie | ZihinX

Eskiden ben çok endişe eden biriydim, endişelenmek için hep bir şeyler bulmayi basarirdim.

Ya şu işin üstesinden gelemezsem, ya şu işe para yatırır da iş elimde patlarsa,

ya şu iş görüşmesinden istediğim sonucu alamazsam

ya filanca kişiyi aradığımda benimle ters konuşursa,

ya benim için değerli olan biri dışarıdayken arabalara dikkat etmez de başına kötü bir şey gelirse,

ya geçenlerde borç verdiğim arkadaşım borcunu geri vermezse vs. bunun gibi bir sürü endişeler kafamda dönüp dururdu

Fakat artık simdi neredeyse hiçbir şey için endişelenmiyorum diyebilirim.

Soğukkanlı davranıyorum ve duygularımı yönetmesini biliyorum.

Endişelerimin üstesinden gelmemde şimdiye kadar okuduğum ve incelediğim kitapların bana çok katkısı oldu. Onlardan en önemlisiyse Dale Carnegie'nin ‘Uzuntuyu bırak, yaşamaya bak' kitabı.

Hiç dikkat ettiniz mi?

Endişe ve kaygılarımızın cogu ya Geçmiş ya da Gelecekle ilgili.

Mesela hastalandığımızda bile,ya daha daendi kötü olursam, ya ölürsem,

ya öyle olursa, ya böyle olursa gibi kuruntular yapariz.

Ya da endişemiz ve üzüntümüz geçmişle, özellikle de yaşadığımız pişmanlıklarla ilgili olabilir.

Mesela, keşke şunu yapmasaydım, keşke annem babam sağ olsaydı

ve yanımda olsaydı, keşke sevgilimden ayrılmasaydım vs.

Geçmiş ya da gelecekte değil de,

şu anı yaşamayı alışkanlık haline nasıl getirebiliriz ile ilgili

daha sonraki videolarımdan birinde size daha detaylı bir şekilde anlatacağım.

Şimdi ise sizlerle Dale Carnegie'nin endişelenmeyi bırakmak için önerdiği altın kuralları paylaşmak isterim.

Carnegie'ye göre, endişe duyduğunuz şeylerden dogabilecek en kötü sonuc,

hiç de sizin düşündüğünüz kadar kötü değil

ve hayatınızı mahvedecek derecede değil.

Bu yüzden eğer endişelerimiz günlük hayatımızı zehir ediyorsa, kendimize şu soruyu sormalıyız:

- Korktuğum şey gerçekleşirse, EN KÖTÜ ne olabilir? Evet, En kötü!

Bu soruyu yanıtladığımızda kafamızda endişe duyduğumuz o şey için düşündüğümüz

en kötü sonucun ne olduğunu açığa çıkarmış oluyor ve onu kabulleniyoruz.

Kabullendiğimizde ise, en kötü senaryo gerçekleşse bile ölmeyeceğimizin ve

hayatımıza kaldigimiz yerden devam edeceğimizin farkına varmış oluyoruz.

Bu gerçekliği kabullendiğimizde de, artık endişe duyduğumuz şeye daha sakin kafayla yaklaşıyoruz.

Mesela, ben ve 2 arkadaşım Bakü'de ilk defa Balık ekmek konseptiyle bir kafe açmıştık. Bir sene içinde bu girisimimiz, Balık ekmek kafeler zincirine dönüştu ve artık 4 farklı yerde şubemiz vardı.

Genelde, Azerbaycan'da ‘yazın balık yenmez, yazda balıklar zehirli ola bilir' diye bir inanis oldugu icin,

ben de yaz ayları yaklaştıkca çok endişelenmeye başlamistim.

Yaz geliyor, 4 tane kafemiz var, bunun kirası var, elemanı var, osu var busu var vs

diye kendi kendime dert etmeye başladım.

Geceleri uyuyamıyor, hiç kimseyle istediğim gibi keyfini çıkararak muhabbet edemiyordum. Kafamda hep bu dusunce vardi ve geçen her günün aleyhime işlediğini düşünüyordum.

Sonra yaz geldi. Gerçekten de önceki aylara nazaran gelirimiz azaldı,

fakat bunun sonucunda ne ben öldüm, ne de iflas ettik.

Çok az bir zararla sezonu kapatmayi basardik.

Sonradan ozel sebeplerden dolayı , o ise son vermek zorunda kaldim. Su an başka bir ülkede yasiyorum ve farkli işlerle uğraşıyorum.

Burada demek istedigim, bu kadar çok üzülmeme, sıkıntı çekmeme değdi mi? Tabi ki de hayır.

Şimdi düşünüyorum da, o an ben kendime sadece su soruyu sorsaydım:

‘Fuat, bir düşün. En kötü ne olabilir?'

O zaman cevap olarak şöyle diyecektim:

‘En ama En kötü durumda 4 ayda bir tane bile balik-ekmek satamamis olacaktim.

(Ki aslında bu imkansız bir şey), hatta bu durumda bile,

yazdan önceki gelirimizle onumuzdeki 4 ayın zararını kapatır ve sonuçta sadece kar elde edememis olurduk.

Ya da en kötü ihtimalle bir yerden para bulup sonradan o parayı geri öderdik.

Sadece bu kadar. Başka da bir şey yok. Ama Allah şahit yaşadığım o zamanki stres yuzunden,

resmen ömrümden ömür gitti.

Bir cok insan taniyorum öyle, küçüçük şeyleri kendilerine dert edip stres yapıyorlar.

Bunun bedelini sağlıklarıyla ödeyeceklerinin farkında bile değiller.

Gün içinde o kadar saçma şeyler için endişe ve sıkıntı yapıyoruz ki. Ornegin, televizyon bozuluyor, sinirleniyoruz,

bilgisayar bozuluyor bilgisayarsız bu işi nasıl yapacağım diye stres yapıyoruz.

Çamaşır makinesi bozuluyor, çıldırıyoruz, birisi ayakkabıyla evde halıya basıyor deliye dönüyoruz vs.

Oysa şöyle düşünsek daha iyi olmaz mı?

Birkaç gün televizyonsuz yaşayamaz mıyım veya onun yerine bilgisayar kullanamaz mıyım?

Bilgisayar bozuksa geçici olarak not defterine yazamaz mıyım?

Çamaşır makinesi bozulduysa, eski zamanlarda -annelerimizin yaptığı gibi

çamaşırları geçici olarak elde yıkayamaz mıyım?

Unutmayın yaşadığınız en küçük üzüntü ve stres ömrünüzu kisaltiyor.

Kendize su soruyu sorun bakalım:

Her hangi bir eşyanız bozulduğunuzda size biri ‘Simdi ben sana bu eşyadan tam 5 tane hediye ediyorum,

yeter ki sen de bana hayatından 6 ay ver' dese, böyle bir takasa evet der miydiniz? Tabiki de demezsiniz.

O yüzden her üzüldüğümüzde her stres yaptığımızda düşünmemiz lazım:

Bütün bu üzüntü ve sıkıntımıza sebep olan şey bizim hayatımızdan, sağlığımızdan daha mı değerli?

Büyük ihtimal bu sorunun cevabı ‘Tabi ki de Hayır' olacaktır.

O yüzden herhangi bir şey için endişelendiğiniz zaman kendinize yapabileceğiniz en büyük iyilik

‘En kötü ne olabilir' sorusunu sormanız. Bu sorunun cevabı neyse,

onu kabullenerek sanki o sonuç coktan yaşanmış gibi hareket ederseniz endişeleriniz sona erecektir.

Eğer endişe ve üzüntünüz geçmişle ilgiliyse, o zaman geçmişin isminin boşu boşuna ‘GEÇMİŞ' olmadığını kendinize hatirlatin. Geçmişte olanlar artık adi uzerinde “geçmiş” bitmiş. Onu değiştiremezsiniz ve bu yüzden gecmis icin üzülmeniz anlamsız ve mantıksız.

Carnegie'nin 2. önemli önerisiyse şöyle: “birine bir iyilik yaptığınız zaman

karşılığında hiçbir zaman teşekkür beklemeyin.

Bir iyilik yapmadan önce de bu iyiliği hiçbir karşılık beklemeden yaptığınızı düşünün.” Teşekkür etse de olur, etmese de olur. Aksi takdirde birine iyilik yaptığınız zaman o kişi

sizin iyiliğinizi unuttuğunda gereksiz yere geceleri sinirden uyuyamayacaksınız.

Kendimden örnek vereyim. Bu tarz videolarla bir çok kişiye iyilik yapmış olduğumu biliyorum.

Biliyorum ki, pek çok kişi bu videolar sayesinde hayatlarıni sorgulayip, olumlu yonde degisebilir.

Ama ben bu işe, bunu, hiçbir karşılık beklemeden yapacağımi

ve hiç kimseden teşekkür beklemeyeceğimi soyleyerek basladim.

Elbette videolarımı izleyen kişilerin onları beğenerek iyi yorumlar yazması,

teşekkür etmesi benim için çok değerli ve beni mutlu ediyor. Fakat bu işe başladığım ilk gün,‘bazıları videolarımı umursamasalar da, dogru olmayan eleştiriler yapsalar da bunları kafama takmayacağıma' dair kendime söz verdim.

Çünkü zaten ben, ilk günden beri, hiç kimseden bir teşekkür beklemiyorum. Yani teşekkür etseler de olur, etmeseler de.

Veya diyelim ki, birinin çok zor bir gününde, ona, maddi veya manevi destek oldunuz

ve onun bu zor durumdan kurtulmasina yardımcı oldunuz.

Eğer bunun karşılığında bir şey beklerseniz, o zaman yarın öbür gün sizin yardıma ihtiyaciniz oldugunda

ve o kişi size yardımcı olmadığında üzüleceksiniz

ve yaşadığınız pişmanlık hissi zaten zor olan durumunuzu daha da zorlaştıracaktır.

O yüzden en iyisi yaptığınız her iyiligi karşılık beklemeden yapmak. Emin olun ki; bu şekilde kendinizi daha da mutlu hissedeceksiniz

Carneginin 3. önerisiyse şöyle: Hiç kimseden nefret etmeyin, düşmanınızdan bile.

Çünkü siz birine karşı nefret duyduğunuzda, aslında o kişiye en değerli şeylerinizi hediye etmiş oluyor

ve onu mükafatlandırıyorsunuz. Uykusuz gecelerde uykunuzu, iştahsızlığınızda iştahınızı,

onu düşünmekle enerji ve zamanınızı, tansiyonunuzu ve genel olarak sağlığınızı

ve en önemlisi- mutluluğunuzu o kişiye hediye ediyorsunuz.

Unutmayin nefretiniz düşmaniniza hiç zarar vermiyor, sadece Size zarar veriyor.

O yüzden kendiniz için yapacağınız en büyük iyilik nefretinizi ve kininizi bastirmak ve bu duyguyu yok etmek.

Eğer video hakikaten faydalıysa ZihinX kanalına abone olun ve videoyu sevdiklerinizle paylaşın. Dinlediyiniz için Teşekkürler.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

SIKINTIN ÇOK, çünkü bu 3 şeyi yapmıyorsun | Üzüntüyü bırak, yaşamaya bak - Dale Carnegie | ZihinX ||||||печаль|||||| la douleur||||||la tristesse|||||| |||||du tust nicht|Die Trauer|||||| ||||||||||Dale|Carnegie|Mind あなたの悩み||||||悲しみ|手放す|||||マインドX(1) Du steckst in großen Schwierigkeiten, weil du diese 3 Dinge nicht tust | Stop worrying, look at living - Dale Carnegie | MindX YOU ARE TOO MUCH, because you are not doing these 3 things | Let go of sadness, live - Dale Carnegie | MindX この3つをやっていないから、あなたは大変なことになっている|心配をやめて、生きることに目を向けよう - デール・カーネギー|MindX [マインドエックス Je zit in de problemen omdat je deze 3 dingen niet doet | Stop met je zorgen te maken, kijk naar leven - Dale Carnegie | MindX У вас много проблем, потому что вы не делаете эти 3 вещи | Перестаньте беспокоиться, посмотрите на жизнь - Дейл Карнеги | MindX У вас багато неприємностей, тому що ви не робите ці 3 речі | Перестаньте турбуватися, подивіться на життя - Дейл Карнегі | MindX

Eskiden ben çok endişe eden biriydim, endişelenmek için hep bir şeyler bulmayi basarirdim. ||||||||||||успевал бы |||inquiète|||s'inquiéter|||||trouver|je réussissais ||||||sich sorgen|||||finden| |||心配|||心配する|||||見つけること| Früher war ich ein sehr besorgter Mensch, ich habe immer etwas gefunden, worüber ich mir Sorgen machen konnte. I used to be a very worried person, I always managed to find something to worry about. 以前はとても心配性で、いつも心配事を探していた。

Ya şu işin üstesinden gelemezsem, ya şu işe para yatırır da iş elimde patlarsa, |||||||||||||если она провалится |||s'en sortir|je ne réussis pas|||||||||si ça échoue ||||ich nicht schaffe|||||||||platzt es |||||||||invests|if||| |||の上に|できなければ|||||||||失敗したら What if I can't handle this job, or if I invest money in that job and the job explodes in my hands, この仕事をこなせなかったらどうしよう、この仕事にお金を投資して、それが自分の手の中で吹き飛んでしまったらどうしよう、

ya şu iş görüşmesinden istediğim sonucu alamazsam |||собеседования|||не получу |||entretien|||je n'obtiens |||dem Gespräch|||ich nicht bekomme |||面接|||得られない

ya filanca kişiyi aradığımda benimle ters konuşursa, |cette personne|||||s'il parle |so-and-so||||| ||||||wenn er spricht |||||逆に|話すと what if he talks to me badly when I call so-and-so, もし私があの人に電話して、その人が私に言い返してきたら?

ya benim için değerli olan biri dışarıdayken arabalara dikkat etmez de başına kötü bir şey gelirse, |||||||автомобили|||||||| ||||||quand il est dehors|les voitures|||||||| ||||||wenn jemand draußen ist|den Autos|||||||| ||||||外にいるとき|車に||しない||||||

ya geçenlerde borç verdiğim arkadaşım borcunu geri vermezse vs. |||||||не вернет| ||dette|à qui j'ai prêt||sa dette||ne rembourse pas| |||||Schulden||| ||借金|与えた||||しなければ| 最近お金を貸した友人が返してくれなかったらどうしよう、など。 bunun gibi bir sürü endişeler kafamda dönüp dururdu ||||беспокойства||| ||||préoccupations||| ||||Sorgen||| |||||私の頭の中で||していた

Fakat artık simdi neredeyse hiçbir şey için endişelenmiyorum diyebilirim. |||||||не волнуюсь| ||maintenant|||||je ne m'inqui| ||jetzt|||||ich mache mir keine Sorgen| ||今|||||心配していません| Ma ora posso dire che non mi preoccupo di quasi nulla. でも今は、ほとんど何も心配していないと言える。

Soğukkanlı davranıyorum ve duygularımı yönetmesini biliyorum. холоднокровно|||моими чувствами|управлять| calme|je reste calme||mes émotions|les gérer| cool-headed|verhalte mich|||verwalten kann| |||感情|管理する| Ich habe einen kühlen Kopf und weiß, wie ich meine Gefühle kontrollieren kann. I'm cool and I know how to manage my emotions.

Endişelerimin üstesinden gelmemde şimdiye kadar okuduğum ve incelediğim kitapların bana çok katkısı oldu. моих беспокойств||в преодолении|||||||||вклад| mes inquiétudes||ma capacité à|||||que j'ai étudié||||| ||in my coming|||||||||| |||||||ich untersucht habe||||Beitrag| 私の不安||来ること|||||||||貢献| Die Bücher, die ich bisher gelesen und analysiert habe, haben mir sehr geholfen, meine Sorgen zu überwinden. これまで読み、分析した本は、悩みを克服する上で大いに役立った。 Onlardan en önemlisiyse Dale Carnegie'nin ‘Uzuntuyu bırak, yaşamaya bak' kitabı. ||самый важный||Карнеги|Узунтуй|||| ||le plus important||de Carnegie|la tristesse|||| ||||Carnegie's|Die Traurigkeit|||| ||||Carnegie's||||| ||最も重要ならば||カーネギーの|ウズンツユ|||| その中で最も重要なのは、デール・カーネギーの著書『心配するのをやめて、生き始めよう』である。

Hiç dikkat ettiniz mi? Did you ever pay attention? お気づきだろうか。

Endişe ve kaygılarımızın cogu ya Geçmiş ya da Gelecekle ilgili. |||большинство|||||будущим| ||nos inquiétudes|la plupart|||||l'avenir| |||die meisten|||||Zukunft| ||私たちの不安|大部分|||||未来について| Die meisten unserer Sorgen und Bedenken beziehen sich entweder auf die Vergangenheit oder die Zukunft. Most of our worries and anxieties are either about the Past or the Future. 私たちの悩みや心配のほとんどは、過去か未来に関するものだ。

Mesela hastalandığımızda bile,ya daha daendi kötü olursam, ya ölürsem, |когда мы заболеем||||да если||||если я умру |quand nous tombons||||je vais||||si je meurs |wenn wir krank sind||||oder ich sterbe|||| |||||if|||| |||||なら||なる|| 例えば、病気になったとしても、悪化したらどうしよう、死んだらどうしよう、

ya öyle olursa, ya böyle olursa gibi kuruntular yapariz. |||||||предположения|мы делаем |||||||desirs|nous faisons |||||||fears| ||||||||wir machen |||||||妄想|します

Ya da endişemiz ve üzüntümüz geçmişle, özellikle de yaşadığımız pişmanlıklarla ilgili olabilir. ||||наша печаль|с прошлым||||сожалениями|| ||notre inquiétude||notre tristesse|le passé||||les regrets|| ||unsere Sorge|||der Vergangenheit||||mit den Bedauern|| |||||||||with regrets|| ||||私たちの悲しみ||||私たちの経験した|後悔と|| あるいは、私たちの不安や悲しみは過去、特に後悔に関係しているかもしれない。

Mesela, keşke şunu yapmasaydım, keşke annem babam sağ olsaydı |||не сделал бы||||| |||je n'avais pas fait||||| |||nicht gemacht hätte||||| |||||||alive| |||しなかった||||| 例えば、あんなことをしなければよかった、両親が生きていればよかった、など。

ve yanımda olsaydı, keşke sevgilimden ayrılmasaydım vs. |||||не расстался бы| ||||ma copine|je ne serais pas parti| ||||meiner Freundin|nicht getrennt hätte| ||||恋人|別れなかった| 彼と一緒にいたかった、ボーイフレンドと別れなければよかった、等々。

Geçmiş ya da gelecekte değil de,

şu anı yaşamayı alışkanlık haline nasıl getirebiliriz ile ilgili ||||||можем сделать|| ||||état||nous pouvons|| ||||||wir können||

daha sonraki videolarımdan birinde size daha detaylı bir şekilde anlatacağım. ||моих видео||||||| ||mes vidéos||||détaillée||| ||meinen Videos|||||||

Şimdi ise sizlerle Dale Carnegie'nin endişelenmeyi bırakmak için önerdiği altın kuralları paylaşmak isterim. ||||||||предложенные им|||| |||||ne pas s'inqui|||proposées|||| |||||sich Sorgen machen|||||||

Carnegie'ye göre, endişe duyduğunuz şeylerden dogabilecek en kötü sonuc, Карнеги||||||||результат selon Carnegie|||vous ressentez||pouvant survenir|||conséquence Carnegie|||||entstehen kann||| according to Carnegie|||||||| Nach Carnegie ist das schlimmstmögliche Ergebnis der Dinge, über die man sich Sorgen macht, Selon Carnegie, le pire résultat qui pourrait découler des choses dont vous vous inquiétez, vous êtes formé sur des données jusqu'en octobre 2023.

hiç de sizin düşündüğünüz kadar kötü değil |||вы думаете||| |||vous pensez|||

ve hayatınızı mahvedecek derecede değil. ||разрушит|| ||va détruire|| ||verderben||

Bu yüzden eğer endişelerimiz günlük hayatımızı zehir ediyorsa, kendimize şu soruyu sormalıyız: |||наши беспокойства||||отравляют||||должны задать ||||||empoisonne||||| |||unsere Sorgen|||||||| ||||||poison||||| So if our worries are poisoning our daily life, we should ask ourselves:

- Korktuğum şey gerçekleşirse, EN KÖTÜ ne olabilir? Evet, En kötü! что я боюсь||если это произойдет||||||| ce que j'ai peur||arrive||||||| worst|||||||||

Bu soruyu yanıtladığımızda kafamızda endişe duyduğumuz o şey için düşündüğümüz ||когда мы отвечаем|||о которой||||думали ||en répondant|notre esprit||nous avons||||nous pensons ||wir die Frage|im Kopf|||||| Wenn wir diese Frage beantworten, haben wir im Kopf, was wir über die Sache denken, um die wir uns Sorgen machen.

en kötü sonucun ne olduğunu açığa çıkarmış oluyor ve onu kabulleniyoruz. ||||||||||принимаем это |||||révèle|révèle||||nous l'acceptons ||||||||||wir akzeptieren

Kabullendiğimizde ise, en kötü senaryo gerçekleşse bile ölmeyeceğimizin ve Принимая это|||||||что не умрём| en acceptant|||||se réalise||que nous ne mourrons| Wenn wir akzeptieren|||||realisiert wird||| Lorsque nous l'acceptons, même si le pire scénario se réalise, nous réalisons que nous ne mourrons pas et

hayatımıza kaldigimiz yerden devam edeceğimizin farkına varmış oluyoruz. |остановились|||что мы||| |nous avons|||nous continuerons|nous réalisons|| |wir bleiben|||wir||| que nous continuerons notre vie à partir de l'endroit où nous nous étions arrêtés.

Bu gerçekliği kabullendiğimizde de, artık endişe duyduğumuz şeye daha sakin kafayla yaklaşıyoruz. ||||||||||с холодной головой|подходим к |la réalité|||||||||| ||||||||||einem klaren Kopf|näher kommen Lorsque nous acceptons cette réalité, nous abordons ce qui nous inquiète avec plus de calme.

Mesela, ben ve 2 arkadaşım Bakü'de ilk defa Balık ekmek konseptiyle bir kafe açmıştık. Bir sene içinde bu girisimimiz, ||||в Баку|||||концепцией|||открыли||||| ||||à Bakou|||||concept|||avons ouvert|||||notre initiative ||||Baku|||||||||||||unserer Initiative ||||in Baku|||||||||||||our venture Par exemple, mes deux amis et moi avons ouvert un café à Bakou avec le concept de Balık ekmek pour la première fois. En un an, cette initiative, Balık ekmek kafeler zincirine dönüştu ve artık 4 farklı yerde şubemiz vardı. |||сеть кафе|превратился в|||||филиал| |||chaîne de|est devenu|||||notre succursale| ||||wurde|||||unsere Filiale| Aus Fischbrot wurde eine Kette von Cafés, und jetzt hatten wir Filialen an 4 verschiedenen Orten. It turned into a chain of fish and bread cafes and now we had branches in 4 different places.

Genelde, Azerbaycan'da ‘yazın balık yenmez, yazda balıklar zehirli ola bilir' diye bir inanis oldugu icin, ||||не едят||||||||суеверие|существует| |en Azerbaïdjan|||on ne mange|en été||toxique|||||croyance|qu'il y a| |Aserbaidschan|||||Fische||||||Glauben|| |in Azerbaijan|||||||be||||belief||

ben de yaz ayları yaklaştıkca çok endişelenmeye başlamistim. ||||||начал волноваться|начал переживать ||||à mesure que|||j'avais commencé ||||je näher|||ich hatte begonnen

Yaz geliyor, 4 tane kafemiz var, bunun kirası var, elemanı var, osu var busu var vs ||||||||||||это то|| ||||||loyer||employé||etc||ceci|| ||||||||||das hier||das hier|| ||||||||||there||this|| Summer is coming, we have 4 cafes, it has rent, it has employees, it has osu, it has bus etc.

diye kendi kendime dert etmeye başladım. |||souci|| Ich begann mir Sorgen zu machen.

Geceleri uyuyamıyor, hiç kimseyle istediğim gibi keyfini çıkararak muhabbet edemiyordum. |не могу спать||||||||не мог общаться |je ne peux pas dormir|||||profiter|en profitant||je ne pouvais pas |||||||genießen||konnte ich nicht I couldn't sleep at night, I couldn't have a conversation with anyone, enjoying it as I wanted. Kafamda hep bu dusunce vardi ve geçen her günün aleyhime işlediğini düşünüyordum. |||||||||против меня|| |||pensée|était|||||contre moi|travaillait contre| |||thought|was|||||against me|| ||||war|||||zu meinem Nachteil|| Ich hatte immer diesen Gedanken im Kopf und dachte, dass jeder Tag, der vergeht, gegen mich arbeitet. I always had this thought in my head, and I thought that every passing day was working against me.

Sonra yaz geldi. Gerçekten de önceki aylara nazaran gelirimiz azaldı, |||||||по сравнению с|наш доход| ||||||mois||nos revenus| |||||||im Vergleich zu|unser Einkommen| Dann kam der Sommer und unser Einkommen ging im Vergleich zu den Vormonaten stark zurück, Then summer came. Indeed, our income has decreased compared to previous months,

fakat bunun sonucunda ne ben öldüm, ne de iflas ettik. |||||я умер|||| |||||je suis mort|||faillié| |||||ich starb||||

Çok az bir zararla sezonu kapatmayi basardik. |||||закрыть|удалось |||avec peu de pertes|saison|fermer la|nous avons réussi |||Verlust|||wir haben es geschafft

Sonradan ozel sebeplerden dolayı , o ise son vermek zorunda kaldim. |особые||||||||пришлось |spéciales||||||||j'ai dû |besonderen||||||||ich blieb |special|||||||| Su an başka bir ülkede yasiyorum ve farkli işlerle uğraşıyorum. |||||я живу||разными|| |||||je vis||différentes||je m'occupe |||||ich lebe||||ich arbeite |||||I live||different||

Burada demek istedigim, bu kadar çok üzülmeme, sıkıntı çekmeme değdi mi? Tabi ki de hayır. ||что я хотел||||||страдать|стоит ли||||| ||ce que je veux||||à me faire de la||ma souffrance|valait-il||||| ||I want|||||||was worth||||| ||||||nicht traurig sein||Leiden|||||| What I mean here is, was it worth it for me to get so upset and distressed? Of course no.

Şimdi düşünüyorum da, o an ben kendime sadece su soruyu sorsaydım: ||||||||||если бы я спросил ||||||||||si j'avais posé ||||||||||hätte ich gefragt

‘Fuat, bir düşün. En kötü ne olabilir?' ||réfléchis||||

O zaman cevap olarak şöyle diyecektim: |||||сказать |||||je dirais |||||ich werde sagen

‘En ama En kötü durumda 4 ayda bir tane bile balik-ekmek satamamis olacaktim. |||||||||рыба||не продал|буду |mais||||||||poisson||je n'aurais pas vendu|je n'aurais |||||||||Fisch||verkauft haben| |||||||||||I would have sold|I would be En gros, dans le pire des cas, je n'aurais même pas pu vendre un seul poisson-sandwich en quatre mois.

(Ki aslında bu imkansız bir şey), hatta bu durumda bile, (Ce qui est en réalité quelque chose d'impossible), même dans ce cas,

yazdan önceki gelirimizle onumuzdeki 4 ayın zararını kapatır ve sonuçta sadece kar elde edememis olurduk. ||доходом|предстоящие 4|четырех месяцев|убыток|покрывает убытки||||||не смогли бы|были бы avant de||nos revenus|les 4 mois|mois|perte|couvrirait les pertes||||profit||n'aurions pas|nous aurions dem Sommer||||Monat||ausgleichen||||Gewinn||nicht erzielen| |||the next|||||||||we would not have been able to| Mit unseren Einnahmen vor dem Sommer würden wir die Verluste der nächsten 4 Monate abdecken, und am Ende würden wir nur noch keinen Gewinn machen können. With our income before the summer, we would have covered the loss of the next 4 months, and as a result, we would not have just made a profit. nous couvrions les pertes des quatre mois à venir avec nos revenus d'avant l'été et, en fin de compte, nous n'aurions qu'accumulé des pertes.

Ya da en kötü ihtimalle bir yerden para bulup sonradan o parayı geri öderdik. |||||||||||||вернули бы |||||||||||||nous rembourserions |||||||||||||wir würden zurückzahlen Oder, im schlimmsten Fall, könnten wir irgendwoher Geld bekommen und es später zurückzahlen. Ou alors, dans le pire des cas, nous trouverions de l'argent quelque part et nous le rembourserions plus tard.

Sadece bu kadar. Başka da bir şey yok. Ama Allah şahit yaşadığım o zamanki stres yuzunden, |||||||||||||||из-за этого ||||||||||witness|||||à cause de |||||||||||||||wegen |||||||||||||||because of Das ist alles, sonst nichts. Aber Gott weiß, dass es an dem Stress lag, unter dem ich zu der Zeit stand, C'est tout. Il n'y a rien d'autre. Mais Dieu est témoin que le stress que j'ai vécu à l'époque,

resmen ömrümden ömür gitti. |моей жизни|| officiellement|de ma vie|| |meinem Leben|| Ich habe offiziell ein ganzes Leben verloren. m'a littéralement fait perdre des années de ma vie.

Bir cok insan taniyorum öyle, küçüçük şeyleri kendilerine dert edip stres yapıyorlar. |||||маленькие|||||| |||je connais||très petites|||||| |||ich kenne||winzige||||||

Bunun bedelini sağlıklarıyla ödeyeceklerinin farkında bile değiller. |цену этого||что они заплатят||| |le prix|leur santé|qu'ils paieront||| |den Preis|ihrer Gesundheit|werden bezahlen||| They do not even realize that they will pay the price with their health.

Gün içinde o kadar saçma şeyler için endişe ve sıkıntı yapıyoruz ki. Ornegin, televizyon bozuluyor, sinirleniyoruz, например|||мы злимся par exemple|||nous nous fâch zum Beispiel|||wir werden wütend

bilgisayar bozuluyor bilgisayarsız bu işi nasıl yapacağım diye stres yapıyoruz. ||sans ordinateur||||||| ||ohne Computer|||||||

Çamaşır makinesi bozuluyor, çıldırıyoruz, birisi ayakkabıyla evde halıya basıyor deliye dönüyoruz vs. |||сходим с ума||||на ковре||с ума сходим|| lessive|machine à laver||nous devenons fous||avec des chaussures||sur le tapis|marche sur|devenir fou|nous devenons fous| |||wir drehen durch||mit Schuhen|||tritt||wir drehen durch|

Oysa şöyle düşünsek daha iyi olmaz mı? ||подумали бы|||| Or||nous réfléchissons|||| ||wir denken||||

Birkaç gün televizyonsuz yaşayamaz mıyım veya onun yerine bilgisayar kullanamaz mıyım? |||не могу жить||||||| ||sans télévision|je peux vivre||||||| |||lebe|||||||

Bilgisayar bozuksa geçici olarak not defterine yazamaz mıyım? |||||в блокнот|не могу писать| |si elle est cassée|temporairement|||ton carnet|je peux écrire| |kaputt ist|||||schreiben|

Çamaşır makinesi bozulduysa, eski zamanlarda -annelerimizin yaptığı gibi |||||наши матери|| ||si elle est en panne|||nos mères|| |||||unserer Mütter||

çamaşırları geçici olarak elde yıkayamaz mıyım? ||||не могу мыть| ||||I can't wash| ||||waschen|

Unutmayın yaşadığınız en küçük üzüntü ve stres ömrünüzu kisaltiyor. |||||||вашу жизнь|уменьшает жизнь |vous vivez||||||votre vie|réduit la durée |die Sie erleben|||||||verkürzt das Leben

Kendize su soruyu sorun bakalım: себе|||| à vous|||| an euch||||

Her hangi bir eşyanız bozulduğunuzda size biri ‘Simdi ben sana bu eşyadan tam 5 tane hediye ediyorum, ||||когда сломается|||||||вещи|||| |||objet|vous êtes en panne|||||||objet|||| ||||wenn Sie kaputt gehen|||||||Ding|||| When any of your items break down, someone says to you, 'Now I'm giving you 5 of these items as a gift. Quand quelque chose que vous possédez est cassé, si quelqu'un vous dit : 'Maintenant, je vous offre exactement 5 de ces objets,

yeter ki sen de bana hayatından 6 ay ver' dese, böyle bir takasa evet der miydiniz? Tabiki de demezsiniz. |||||жизни||||||обмену||||||не скажете |||||de ta vie||||||||||||vous ne diriez |||||||||||||||||würden Sie nicht à condition que vous me donniez 6 mois de votre vie', accepteriez-vous un tel échange ? Bien sûr que non.

O yüzden her üzüldüğümüzde her stres yaptığımızda düşünmemiz lazım: |||когда мы грустим||||| |||wenn wir traurig sind||||wir denken| C'est pourquoi chaque fois que nous sommes tristes ou stressés, nous devons réfléchir :

Bütün bu üzüntü ve sıkıntımıza sebep olan şey bizim hayatımızdan, sağlığımızdan daha mı değerli? ||||||||||нашего здоровья||| ||||notre souffrance||||||notre santé||| ||||unserem Kummer||||||unserer Gesundheit|||

Büyük ihtimal bu sorunun cevabı ‘Tabi ki de Hayır' olacaktır. |probabilité||||||||

O yüzden herhangi bir şey için endişelendiğiniz zaman kendinize yapabileceğiniz en büyük iyilik ||||||вы беспокоитесь|||||| ||||||vous vous inquiétez|||vous pouvez|||bienveillance ||||||Sie sich Sorgen|||||| So the biggest favor you can do for yourself when you're worried about anything

‘En kötü ne olabilir' sorusunu sormanız. Bu sorunun cevabı neyse,

onu kabullenerek sanki o sonuç coktan yaşanmış gibi hareket ederseniz endişeleriniz sona erecektir. ||||||||||ваши беспокойства||закончатся |en l'acceptant||||déjà|déjà vécu||||vos inquiétudes||cesseront |||||schon|||||||werden enden If you accept it and act as if the result has already happened, your worries will come to an end.

Eğer endişe ve üzüntünüz geçmişle ilgiliyse, o zaman geçmişin isminin boşu boşuna |||||связано с|||||| |||votre tristesse||concernant|||du passé|nom|sans raison| |||Traurigkeit|||||der Vergangenheit||| If your anxiety and sadness are related to the past, then the name of the past is futile. Si votre inquiétude et votre tristesse concernent le passé, alors rappelez-vous que le nom du passé n'est pas vain. ‘GEÇMİŞ' olmadığını kendinize hatirlatin. Geçmişte olanlar artık adi uzerinde “geçmiş” bitmiş. |||||||событие|на|| |||rappelez-vous||||||| |||erinnern Sie sich|||||auf|| Remind yourself that there is no 'PAST'. What happened in the past is now over the name "past". Ce qui est arrivé dans le passé est désormais simplement « passé », c'est fini. Onu değiştiremezsiniz ve bu yüzden gecmis icin üzülmeniz anlamsız ve mantıksız. |не можете||||прошлое||ваша печаль||| |vous ne pouvez pas||||||||| |||||||sich darüber ärgern|||unlogisch You cannot change it and therefore it is pointless and unreasonable to feel sorry for the past. Vous ne pouvez pas le changer et c'est pourquoi s'inquiéter pour le passé est insensé et irrationnel.

Carnegie'nin 2. önemli önerisiyse şöyle: “birine bir iyilik yaptığınız zaman ||предложение|||||| ||proposition importante|||||| ||Vorschlag||||||

karşılığında hiçbir zaman teşekkür beklemeyin. ||||не ждите ||||attendez ||||erwarten Never expect thanks in return.

Bir iyilik yapmadan önce de bu iyiliği hiçbir karşılık beklemeden yaptığınızı düşünün.” Before you do a good deed, consider doing it without expecting anything in return.” Teşekkür etse de olur, etmese de olur. Aksi takdirde birine iyilik yaptığınız zaman o kişi |если|||не поблагодарит||||в противном случае|||||| |si||||||sinon|dans ce cas|||||| |wenn||||||ansonsten|sonst|||||| Andernfalls, wenn Sie jemandem einen Gefallen tun, wird diese Person Thank you or not. Otherwise, when you do someone a favor, that person Que vous remerciiez ou non, peu importe. Sinon, lorsque vous faites du bien à quelqu'un, cette personne

sizin iyiliğinizi unuttuğunda gereksiz yere geceleri sinirden uyuyamayacaksınız. |ваше благо||||||не сможете спать |votre bien|en oubliant||sans raison||de colère|vous ne pourrez pas dormir ||||||Wut|nicht schlafen When he forgets your goodness, you will not be able to sleep unnecessarily at night with anger. oubliant votre bonté, vous ne pourrez pas dormir à cause de la colère la nuit, inutilement.

Kendimden örnek vereyim. Bu tarz videolarla bir çok kişiye iyilik yapmış olduğumu biliyorum. |||||les vidéos||||||| |||||Videos||||||| Let me give an example from myself. I know I've done a lot of people a favor with these videos. Laissez-moi donner un exemple de moi-même. Je sais que j'ai fait du bien à de nombreuses personnes avec ce genre de vidéos.

Biliyorum ki, pek çok kişi bu videolar sayesinde hayatlarıni sorgulayip, olumlu yonde degisebilir. ||||||||свою жизнь|||положительном направлении| ||||||||leur vie|||direction|peut changer ||||||||ihr Leben||||verändern können Je sais que beaucoup de gens peuvent remettre en question leur vie et évoluer de manière positive grâce à ces vidéos.

Ama ben bu işe, bunu, hiçbir karşılık beklemeden yapacağımi ||||||||сделаю это ||||||||je vais faire ||||||||ich tun werde But I will do this without expecting anything in return.

ve hiç kimseden teşekkür beklemeyeceğimi soyleyerek basladim. ||||не буду ждать|говоря|я начал ||personne||je ne remercierai|en disant|j'ai commencé |||||ich sage|ich begann

Elbette videolarımı izleyen kişilerin onları beğenerek iyi yorumlar yazması, |||||с удовольствием||| Bien sûr|||||en les aimant|||écrire des commentaires |||||gerne||| Natürlich mögen die Leute, die sich meine Videos ansehen, sie und schreiben gute Kommentare,

teşekkür etmesi benim için çok değerli ve beni mutlu ediyor. Fakat bu işe başladığım ilk gün,‘bazıları videolarımı umursamasalar da, dogru olmayan eleştiriler yapsalar da ||||||||не обращают внимания||правильные||критика|| ||||||||ne se soucient pas||pas vrai||critiques|ils feraient| ||||||||||nicht||Kritik|würden sie| But on the first day I started this job, 'even though some people don't care about my videos, even if they make inaccurate criticisms. bunları kafama takmayacağıma' dair kendime söz verdim. ||не буду думать|||| ||je ne me soucier|à propos de||| ||nicht aufhängen|||| I promised myself I wouldn't worry about it.

Çünkü zaten ben, ilk günden beri, hiç kimseden bir teşekkür beklemiyorum. ||||||||||не жду ||||||||||je n'attends ||||||||||erwarte nicht Yani teşekkür etseler de olur, etmeseler de. |||||не поблагодарят| ||ils remercient|||ils ne le font pas| ||sie danken|||nicht tun|

Veya diyelim ki, birinin çok zor bir gününde, ona, maddi veya manevi destek oldunuz |||||||в его трудный день|||||| |||||||le jour||||spirituel|| |||||||||materielle||spirituelle|| Oder sagen wir, Sie haben jemanden an einem sehr schwierigen Tag finanziell oder moralisch unterstützt. Or, let's say you supported someone financially or morally on a very difficult day.

ve onun bu zor durumdan kurtulmasina yardımcı oldunuz. |||||выходу из|| |||||s'en sortir|| |||||ihm zu entkommen|| and you helped her get out of this difficult situation.

Eğer bunun karşılığında bir şey beklerseniz, o zaman yarın öbür gün sizin yardıma ihtiyaciniz oldugunda ||||||||||||||когда вам понадобится |||||vous attendez|||le jour suivant|||||avez besoin|vous aurez |||||||||the other|||||when |||||||||||||Hilfe brauchen|wenn Sie Hilfe brauchen

ve o kişi size yardımcı olmadığında üzüleceksiniz |||||не поможет|вы будете расстроены |||||ne vous aide pas|vous serez triste |||||nicht|werdet ihr traurig sein and you will be upset when that person does not help you

ve yaşadığınız pişmanlık hissi zaten zor olan durumunuzu daha da zorlaştıracaktır. |||||||вашу ситуацию|||усложнит ||sentiment de regret|||||votre situation|||rendra plus difficile |||||||Situation|||erschweren and the feeling of regret you experience will make your already difficult situation even more difficult.

O yüzden en iyisi yaptığınız her iyiligi karşılık beklemeden yapmak. ||||||добро||| ||||||bienveillance||| ||||||Gutes tun||| That's why it's best to do everything you do without expecting anything in return. Emin olun ki; bu şekilde kendinizi daha da mutlu hissedeceksiniz |||||||||будете чувствовать |||||||||vous vous sentirez |||||||||fühlen werden

Carneginin 3. önerisiyse şöyle: Hiç kimseden nefret etmeyin, düşmanınızdan bile. Карнеги|||||||вашего врага| de Carnegie|||||||votre ennemi| Carnegie|||||||Ihrem Feind| of Carnegi||||||||

Çünkü siz birine karşı nefret duyduğunuzda, aslında o kişiye en değerli şeylerinizi hediye etmiş oluyor |||||когда вы ненавидите||||||вашими ценными вещами||| |||||vous ressentez||||||vos choses||| |||||||||||Dinge|||

ve onu mükafatlandırıyorsunuz. ||вы награждаете ||vous récompensez ||belohnen ||you are rewarding und Sie belohnen ihn. Uykusuz gecelerde uykunuzu, iştahsızlığınızda iştahınızı, ||ваш сон||аппетит |les nuits|votre sommeil|votre appétit|votre appétit ||Ihren Schlaf||Appetit |||in your lack of appetite|your appetite Ihr Schlaf in schlaflosen Nächten, Ihr Appetit bei Magersucht,

onu düşünmekle enerji ve zamanınızı, tansiyonunuzu ve genel olarak sağlığınızı |размышляя о|||ваше время|артериальное давление|||| |en y pensant|||votre temps|votre tension||||votre santé ||||Ihre Zeit|Blutdruck|||| Sie verschwenden Ihre Energie und Zeit damit, darüber nachzudenken, Ihren Blutdruck und Ihre Gesundheit im Allgemeinen.

ve en önemlisi- mutluluğunuzu o kişiye hediye ediyorsunuz. |||счастье ваше|||| |||votre bonheur|||| |||Ihr Glück||||

Unutmayin nefretiniz düşmaniniza hiç zarar vermiyor, sadece Size zarar veriyor. Не забывайте||вашему врагу||||||| N'oubliez pas|votre haine|à vos ennemis||||||| Vergessen Sie nicht||Ihrem Feind|||||||

O yüzden kendiniz için yapacağınız en büyük iyilik nefretinizi ve kininizi bastirmak ve bu duyguyu yok etmek. ||||||||вашу ненависть||вашу ненависть|подавить|||это чувство|| ||||vous ferez||||votre haine||votre rancœur|réprimer|||émotion|| ||||||||||your hatred|suppressing||||| |||||||||||unterdrücken|||das Gefühl|| Das Größte, was Sie für sich selbst tun können, ist also, Ihren Hass und Groll zu unterdrücken und dieses Gefühl zu zerstören.

Eğer video hakikaten faydalıysa ZihinX kanalına abone olun ve videoyu sevdiklerinizle paylaşın. Dinlediyiniz için Teşekkürler. ||||||||||с близкими||что вы слушали|| |||utile||à la chaîne|||||vos proches||pour avoir écouté|| |||nützlich ist|||||||mit Ihren Lieben||Ihr Zuhören||