Şimdinin Gücünü kullan, hayatını 180° değiştir - Eckhart Tolle
Настоящего||||||Экхарт Толле
le présent|||||Eckhart Tolle|Tolle
||||||Eckhart Tolle
Nutze die Macht des Jetzt, verändere dein Leben um 180° - Eckhart Tolle
Use the Power of Now, change your life 180° - Eckhart Tolle
今」の力を使って、人生を180度変えよう - エックハルト・トール
Використовуйте силу зараз, змініть своє життя на 180° - Екхарт Толле
Düşünün ki, hafızanızın tümü silinmiş.
||ваша память||удалена
||votre mémoire|toute|
||Ihr Gedächtnis||
Stellen Sie sich vor, dass alle Ihre Erinnerungen gelöscht wurden.
Imagine that all of your memory has been erased.
Sanki yeniden doğmuşsunuz.
||вы родились
||vous êtes né
||Sie sind geboren
It's like you're reborn.
Şimdiye kadar hayatınızda ne olmuş ne bitmiş, nasıl olmuş hiçbirini hatırlamıyorsunuz.
||votre vie|||||||none of it|vous ne vous souvenez
||in Ihrem Leben||||||||
You don't remember any of what happened in your life until now, how it happened.
Hiç kimseniz de yok, ne aileniz, ne eşiniz, ne arkadaşlarınız.
|никто из вас||||||||
|vous||||||||
|niemand||||||||
You have no one, neither your family, nor your spouse, nor your friends.
Bir tek siz varsınız bu hayatta, başka da kimse yok.
|||êtes||||||
|||exist||||||
You are the only one in this life, and there is no one else.
Farz edin ki, geleceğe dair bir şeyler de düşünemiyorsunuz.
||||||||не можете думать
|||vers l'avenir|||||vous ne pensez
Nehmt an||||Zukunft||||Sie denken nicht
Angenommen, Sie können nicht einmal über die Zukunft nachdenken.
Suppose you can't even think about the future.
‘Gelecek' kavramı yok sizin için.
|concept|||
|das Konzept|||
Für Sie gibt es keinen Begriff von "Zukunft".
There is no concept of 'future' for you.
1 dakika sonra ne yapacağınızi bile zihninizde canlandiramiyorsunuz.
|||что будете делать|||воссоздаете
|||vous allez faire||votre esprit|vous ne pouvez pas visual
|||||Ihrem Kopf|visualisieren
1 Minute später können Sie sich nicht einmal mehr vorstellen, was Sie tun werden.
You can't even visualize what you're going to do in 1 minute.
Geçmişi de, geleceği de unutun
||||oubliez
Forget the past and the future
Şimdiye odaklanın.
|concentrez-vous
Şu an ne yapıyorsunuz? Farkına varın.
|||||prenez conscience
|||||werden Sie sich bewusst
What are you doing now? Be different.
Tum dikkatinizi, nasıl nefes alip verdiginize ve bu videoyu nasıl izlediğinize verin:
||||||||||вы смотрели|
|votre attention|||respiration|vous respirez|||||vous regardez|
||||einatmen|ausatmen||||||
Give your full attention to how you breathe and watch this video:
ekranda ardi ardina resimler çiziliyor ve kulağınız kelimeleri duyuyor.
|sur l'écran|sur l'écran||sont dessinées||vos oreilles||entend
||hintereinander||||Ihr Ohr||
Die Bilder werden nacheinander auf den Bildschirm gezeichnet, und Ihr Ohr hört die Worte.
pictures are drawn on the screen one after the other and your ear hears the words.
Ayakta veya oturmuş olduğunuza .
Whether you are standing or sitting.
Belinizin ne kadar dik veya eğri durduguna,
вашей талии||||||вы стоите
votre taille|||droit||courbée|est position
Ihres Rückens|||||krumm|Sie steht
Wie gerade oder gekrümmt Ihr Rücken ist,
How straight or curved your waist is,
göz kırpmanıza,
|votre clin d'œ
|Augen
auf Ihr Augenzwinkern,
to blink,
uykunuzun gelip gelmemesine,
||неприходе
votre sommeil||ne pas venir
Ihrem Schlaf||nicht kommen
whether you are sleepy or not,
ne kadar enerjik olduğunuza dikkatinizi verin.
Şimdi ise oturduğunuz veya ayakta durduğunuz yerin, sağ yukarı tarafından kendinizi izlediğinizi hayal edin.
|||||||||||вы себя наблюдаете||
||vous êtes assis|||vous êtes debout|||en haut à droite|||vous vous regardez||
|||||stehen||||||Sie selbst beobachten||
Now imagine watching yourself from the upper right side of where you are sitting or standing.
Dışarıdan nasıl gözüküyorsunuz? Hayalinizde canlandırmaya çalışın.
||vous apparaissez|votre imagination|visualiser|
|||in Ihrer Vorstellung|visualisieren|
Wie sehen Sie von außen aus? Versuchen Sie, es sich vorzustellen.
How do you look from the outside? Try to visualize it in your imagination.
Bu ne biliyor musunuz?
do you know what this is?
Bu bilinçli olmak.
Das ist bewusstes Handeln.
This is being conscious.
Şu an, şimdinin farkındasınız.
|||vous êtes conscient
|||bewusst
You are aware of the present moment.
Yani tek gerçeğin.
||la vérité
That is your only truth.
Geçmişle geleceğin kesişme noktası olan ŞİMDİnin.
||point of intersection|point||
||Schnittpunkt|||
JETZT, der Schnittpunkt zwischen Vergangenheit und Zukunft.
The NOW, the intersection of the past and the future.
Şöyle düşünün.
Bu zamana kadar olmuş, gecmisteki bütün olaylar aslında beynimizin hafıza-kaydetme özelliğinin yarattığı
|||||||||mémoire|enregistrement||créé par
|||||||||||Fähigkeit|
Alle Ereignisse, die bisher geschehen sind, alle Ereignisse der Vergangenheit, werden tatsächlich von der Gedächtnisfunktion unseres Gehirns erzeugt.
All the events that have happened until now are actually created by the memory-recording feature of our brain.
Tout ce qui s'est passé jusqu'à présent est en réalité une illusion créée par la capacité de notre cerveau à mémoriser les événements du passé.
bir ilüzyon.
|une illusion
|وهم
|eine Illusion
Une illusion.
Gelecekte olacakları düşünmek ise beynimizin olasılık olusturma özelliğinin yarattığı bir ilüzyon.
||||||Erzeugung von Wahrscheinlichkeiten||||
||||||||||وهم
Thinking about what will happen in the future is an illusion created by our brain's ability to generate probability.
Penser à ce qui se passera à l'avenir est également une illusion créée par la capacité de notre cerveau à générer des probabilités.
Şu an onların hiçbiri, yani ne gelecek ne de geçmiş aslinda yok,
||||||||||на самом деле|
At the moment, none of them, that is, neither the future nor the past, actually exists.
onların hiçbirisi gerçek değil.
|aucun d'eux||
|keiner||
none of them are real.
Onlar sadece beynimizde- kafamızın içinde.
||notre cerveau||
They're just in our brains - in our heads.
Konsantrasyonunuzu bozmayın ve düşüncelerinizin geçmişe veya geleceğe kaymasına izin vermeyin.
|не отвлекайтесь||||||уходить||
votre concentration|ne pas perdre||vos pensées||||s'éloigner||
تركيزكم|||||||||
Ihre Konzentration|stören Sie nicht||Gedanken||||abgleiten||
Unterbrechen Sie Ihre Konzentration nicht und lassen Sie Ihre Gedanken nicht in die Vergangenheit oder in die Zukunft schweifen.
Don't break your concentration and don't let your thoughts drift into the past or the future.
Sadece, şu an kendinizle ve etrafınızla ilgili olan her şeyin farkına varın.
|||||с окружающими вас||||||
|||||votre entourage||||||
|||||Ihrem Umfeld||||||
Just be aware of everything about yourself and your surroundings right now.
Ve anlamaya çalışın.
And try to understand.
Şu an, şu saniye gözle görebildiğiniz, kulağınızla duyabildiğiniz,
||||||слышите ушами|
||||à l'œil|pouvez voir|avec vos oreilles|vous pouvez entendre
|||||||hören können
What you can see with your eyes, hear with your ears,
koklayabildiğiniz ve dokunarak hissettiğiniz bir mesafede sizi rahatsız edecek veya stres yaratacak
которую вы можете понюхать|||||||||||
pouvez sentir||en touchant|vous ressentez||distance||||||stressera
|||fühlen||||||||verursachen
in einer Entfernung, die Sie riechen und fühlen können und die Ihnen Unbehagen oder Stress bereitet
disturbing or stressing you at a distance that you can smell and touch
herhangi bir tehlike mevcut mu?
||danger||
|||vorhanden|
Bestehen irgendwelche Gefahren?
Are there any dangers?
Eğer öyle bir tehlike oldugunu hissetseydiniz, şu an bu videoyu izlemek yerine
|||||вы бы чувствовали||||||
|||||vous auriez ressenti||||||
|||||fühlen würden||||||
Wenn Sie der Meinung sind, dass eine solche Gefahr besteht, sollten Sie sich dieses Video jetzt nicht ansehen.
If you felt that there was such a danger, instead of watching this video right now
o tehlikeden kurtulmaya calisirdiniz degil mi?.
|||вы бы старались||
|danger|vous échapper|vous essayeriez||
|der Gefahr||würdet ihr versuchen||
würdest du versuchen, dieser Gefahr zu entkommen, nicht wahr?
You would try to get rid of that danger, wouldn't you?
Demek ki su an öyle bir tehlike yok.
So there is no such danger at the moment.
Peki sizce bu soruyu nicin sordum?
||||зачем|
||||pourquoi|
||||warum|
So why do you think I asked this question?
Sizi rahatsız eden o şeylerin aslında hiçbirinin Şimdiyle alakasının olmadığını farketmeniz için.
|||||||настоящим моментом|связи с||ваше осознание|
||||||aucune|le présent|lien||vous remarquiez|
|||||||jetzt|Zusammenhang mit|||
Damit Sie erkennen, dass die Dinge, die Sie stören, nichts mit dem Jetzt zu tun haben.
For you to realize that none of those things that bother you actually have anything to do with the Now.
Bunlar tamamiyle geçmişle ilgili pişmanlıklarınız ya da gelecekle ilgili kaygılarınızdır.
||||ваши сожаления|||||ваши тревоги
||||vos regrets|||||vos inquiétudes
||||Ihre Bedauern|||||Ihre Sorgen
Das alles sind Bedauern über die Vergangenheit oder Sorgen über die Zukunft.
These are all regrets about the past or worries about the future.
Gerçekte ise, şu an etrafımızda yoklar,
En réalité|||||
In reality, they are not around right now,
cunku onlar sadece beynimizin derinliklerinde rahatımızı kaçırmak için bulunuyorlar.
||||profondeurs|notre confort|||se trouvent
weil||||in den Tiefen|unseren Komfort|||
because they only exist in the depths of our brains to disturb us.
Bunu şu sekilde anlamaya çalışalım.
Let's try to understand it this way.
Geçmişteki olaylarin tumu, o zamanın Şimdisinde gerçekleşmiş.
|событий|все|||настоящем|
passé|des événements|tous|||présent|s'est réalisé
|Ereignisse||||Gegenwart|
Alle Ereignisse der Vergangenheit fanden in der Gegenwart statt.
All of the events in the past took place in the Now of that time.
Gelecekteki olaylar da o zamanın Şimdisinde gerçekleşecek.
futur des||||||se produiront
Zukünftigen||||||
Auch künftige Veranstaltungen werden in der Gegenwart dieser Zeit stattfinden.
Future events will also take place in the Now of that time.
Bizim gerçekliğimizde, bizim için sadece bir an var.
|нашей реальности||||||
|notre réalité||||||
|unserer Realität||||||
O da Şimdi.
Bu sebepten dolayi da biz, günde birkaç kez sadece şimdiye odaklanarak bilinçli olmayı öğrenirsek,
||||||||||en nous concentrant|||si nous apprenons
||||||||||indem wir uns|bewusst||wir lernen
For this reason, if we learn to be conscious by focusing only on the present several times a day,
beynimizi fazla yüklerden arındırarak, daha sakin kafayla düşünebilir ve sorunlarımıza,
||charges|en purifiant||||nous pouvons penser||nos problèmes
||Belastungen|indem wir befreien||||||
Wenn wir unser Gehirn von überflüssigem Ballast befreien, können wir ruhiger denken und unsere Probleme lösen,
by clearing our brain of excess burdens, we can think with a calmer mind and address our problems,
duygularımızla değil mantığımızla yaklaşabiliriz.
nos émotions||la raison|nous pouvons aborder
||Vernunft|annähern
können wir mit Logik und nicht mit Emotionen an die Sache herangehen.
We can approach with our logic, not with our emotions.
Herhangi bir şey olursa, zaten o an geldiginde, onun icin üzülecek ve acı çekeceksiniz.
|||||||elle arrive|||||douleur|vous souffrirez
||||||||||werdet ihr traurig|||werdet leiden
If anything happens, when that moment comes, you will feel sorry for it and you will suffer.
Bu yüzden o olay gerçekleşinceye kadar, defalarca olacaklar uzerine düşünüp kaygılanmak,
||||до события||||||
||||jusqu'à ce que||plusieurs fois|vont arriver|sur|en réfléchissant|s'inquiéter
||||bis es passiert||||über||
Deshalb ist es wichtig, immer wieder darüber nachzudenken und sich Gedanken zu machen, was passieren wird, bis es passiert,
That's why, until that event happens, worrying about what will happen over and over,
C'est pourquoi, jusqu'à ce que cet événement se produise, penser et s'inquiéter à plusieurs reprises de ce qui va se passer.
hiç de mantıklı değil acikcasi.
||||franchement
||||ehrlich gesagt
Das ergibt keinen Sinn.
Biliyorum çok acımasız bir örnek olacak ama, diyelim ki sizin için çok değerli biri,
||ruthless|||||||||||
I know it will be a very cruel example, but let's say someone very valuable to you,
amansiz bir hastalığa yakalanmış ve kısa bir süre içinde öleceği bekleniliyor.
sans pitié||maladie|atteint||||||qu'il va mourir|est attendu
unbarmherzig||Krankheit||||||||erwartet
O öldüğünde zaten sizin için çok zor olacak, yeterince acı çekecekseniz.
||||||||||будете страдать
|quand il mourra|||||||||vous souffrirez
|wenn er stirbt|||||||||leiden werden
It will be very difficult for you when he dies, if you suffer enough.
O zaman niye onun ölecegi zamana kadar, her gün dertlenerek acınızı 100 kat daha artirasiniz ki?
||||il sera||||||votre douleur|||vous augmentez|
||||||||||Schmerz|||verme|
Warum sollten Sie dann Ihren Schmerz noch um das Hundertfache vergrößern, indem Sie sich jeden Tag bis zu seinem Tod Sorgen machen?
Then why would you increase your pain 100 times by worrying every day until he dies?
Bu kısmı dikkatle dinleyin!
|partie|avec attention|
||aufmerksam|
Hören Sie sich diesen Teil genau an!
Listen carefully to this part!
Çoğu zaman bizin için, o değer verdigimiz kişi öldüğünde çektiğimiz acının sebebi onu kaybetmemiz veya
||наша||||ценность|||||||потеря его|
||notre||||que nous valorisons||||la douleur|||perte|
||wir||||wertschätzen||||Schmerz||||
Often times, for us, the pain we suffer when that person we care about dies is because we lost or loved them.
onu bir daha göremeyeceğimiz düşüşüncesi ise,
|||не увидим||
|||nous ne verrons|la pensée de la chute|
|||nicht sehen|der Gedanke|
the thought that we will never see him again,
o olay oluncaya kadarki süreç içinde çektiğimiz bütün acılar,
||jusqu'à ce que|jusqu'à ce que|||||
||bis zu||||||
all the pain we have suffered in the process until that event,
o kişiyi bir daha görmeyeceğimiz için değil,
||||nous ne verrons||
||||nicht sehen werden||
not because we will never see that person again,
çekeceğimiz acı ve ızdıraptan korktuğumuz içindir.
которую мы будем испытывать|||страдания||
nous allons subir|||de la souffrance|nous avons peur|
wir ziehen||||wir fürchten|
weil wir Angst vor den Schmerzen und dem Leid haben, das wir erleiden werden.
It is because we fear the pain and suffering we will suffer.
Yani aslında acı çekeceğimizden korktuğumuz için acı çekmiş oluyoruz.
|en fait||nous allons souffrir|||||
||||wir fürchten||||
Wir leiden also tatsächlich, weil wir Angst vor dem Leiden haben.
So we actually suffer because we fear we will suffer.
Doğrusu, olaylara bu şekilde yaklaşmak birçoğumuza absurd gelebilir.
En vérité||||s'approcher|à beaucoup d'entre nous|absurde|
|||||vielen von uns||
||||||غير منطقي|
Honestly, approaching things this way may seem absurd to many of us.
Ama duygularınızla değil de, mantığınızla hareket etmeyi öğrendiğiniz zaman olaylara bu şekilde yaklaşmak
||||логикой||||||||
|vos émotions|||votre raison||||||||
||||Vernunft||||||||
But when you learn to act with your logic, not your emotions, you can approach things in this way.
size artık zor gelmeyecek
|||ne sera pas
ve hayatınızin daha da kolaylaştigini goreceksiniz.
|votre vie|||facilitera|
||||easier|
and you will find that your life gets easier.
Bilincinizi artırmanın en iyi yolu, gün içerisinde birkaç kez şimdiye odaklanmak ve bunu alışkanlık haline getirmek.
Ваше сознание|увеличение||||||||||||||
votre conscience|d'augmenter|||||||||se concentrer|||||
Ihr Bewusstsein|Erhöhung||||||||||||||
Şu anı- şimdiyi yaşamayı öğretin kendinize.
||le présent|||
||die Gegenwart|||
Teach yourself to live in the present moment.
Amaçlarınıza ulaşarak başarılı olmayı mutluluğun anahtarı olarak görmeyin,
|en atteignant|||du bonheur|||considérez
||||des Glücks|||sehen
Sehen Sie den Erfolg bei der Erreichung Ihrer Ziele nicht als Schlüssel zum Glück an,
Do not see being successful by reaching your goals as the key to happiness,
Ne considérez pas le fait d'atteindre vos objectifs et de réussir comme la clé du bonheur,
geçici mutluluklar onlar.
|bonheurs temporaires|
|Freuden|
ce ne sont que des bonheurs temporaires.
Çünkü bu hayatta başarı elde etmek istiyorsaniz şu an mutlu ve iyimserolmayi secmelisiniz ki,
||||||||||||vous devez|
||||erreichen||||||||müssen Sie|
Denn wenn Sie in diesem Leben erfolgreich sein wollen, sollten Sie sich dafür entscheiden, jetzt glücklich und optimistisch zu sein,
Parce que si vous voulez réussir dans cette vie, vous devez choisir d'être heureux et optimiste maintenant,
yaptığınız işler için hep bir motivasyonunuz olsun.
|||||votre motivation|
|||||Motivation|
immer eine Motivation für das haben, was man tut.
Always have a motivation for the work you do.
Kisacasi Şu an kendini karamsar, şanssız ve çaresiz hisseden biri bu hayatta hiçbir başarı elde edemez,
||||pessimiste|malchanceux|||se sent|||||||
||||pessimistisch|unglücklich||||||||||
Kurz gesagt: Wer sich im Moment pessimistisch, unglücklich und hilflos fühlt, kann in diesem Leben keinen Erfolg haben,
bunu altını çizerek söylüyorum..
|soulignant|en soulignant|
|تأكيد||
und ich betone das.
I'm emphasizing this.
Ta ki, Şu an mutlu ve optimist olmayı öğrenene kadar.
ta|que|||||optimiste||celui qui apprend|
bis||||||||lernt|
||||||حتى تتعلم أن تكون سعيدًا ومتفائلًا الآن.|||
Bis ich gelernt habe, im Moment glücklich und optimistisch zu sein.
Until I learned to be happy and optimistic right now.
Alors, apprends à être heureux et optimiste jusqu'à présent.
Para SÜREKLİ bir mutluluğun anahtarı değil.
Money is not the key to CONTINUOUS happiness.
L'argent n'est pas la clé d'un bonheur CONTINU.
Para sayesinde istediğimiz tum eşya ve hizmetleri alabiliriz.
||||||services|nous pouvons acheter
|||||||können wir kaufen
With money, we can buy all the goods and services we want.
Grâce à l'argent, nous pouvons obtenir tous les biens et services que nous souhaitons.
Fakat bunlar sadece, o eşyalar bizim için sıradanlaşıncaya kadar
|||||||станут обыденными|
|||||||deviendront ordin|
||||Dinge|||gewöhnlich werden|
Aber nur so lange, bis diese Dinge für uns alltäglich werden.
But that's just until those items become commonplace for us.
GEÇİCI bir mutluluk ve sevinç kaynağıdır.
временный|||||
temporaire||||joie|
vorübergehende||||Freude|
Daha kaliteli ve daha mutlu bir yasam için para gerekli elbet, ona bir şey diyemem.
||||||vie||||bien sûr||||je ne peux pas
||||||Leben||||natürlich||||
||||||||||بالطبع||||
Of course, money is necessary for a better quality and happier life, I can't say anything about it.
Fakat elimizde bunların olmaması kendimizi şimdiki durumumuzla mutsuz hisetmemize sebep olmamalı.
||||||||nous rend||
||||||||fühlen||
But not having them should not make us feel unhappy with our current situation.
Maddi sorunlardan
|problèmes matériels
|den finanziellen
from financial problems
veya benzeri sebeplerden dolayı kendisini çaresiz ve mutsuz hissedenlere şöyle bir soru sorayım.
||||||||чувствующим себя||||
|similaires|||||||à ceux qui se sentent||||je pose
||||||||||||ich frage
Let me ask a question to those who feel helpless and unhappy because of similar reasons.
Size birisi 1 milyon dolar karşılığında hayatınızın 20 senesini ona vermenizi teklif etse, tamam der miydiniz?
|||||de votre vie|20 ans|||||||
||||||Jahre|||||||
|||||||||||حسناً||
Wenn Ihnen jemand 20 Jahre Ihres Lebens für 1 Million Dollar anbieten würde, würden Sie Ja sagen?
If someone offered you 20 years of your life for $1 million, would you say okay?
Büyük ihtimalle, birçoğumuz 1 milyon hatta 1 milyar karşılığında bile bu teklife olumlu yaklaşmaz.
|||||||||||подходить к
||beaucoup d'entre nous|||||||offre||n'approchera pas
|||||||||||nicht zustimmen
Wahrscheinlich würden die meisten von uns dieses Angebot für 1 Million oder gar 1 Milliarde nicht annehmen.
Çünkü yasamak güzel şeydir,
|жить||
|vivre||
|leben||
hiçbir dakikası paha biçilemez.
|minute|inestimable|inestimable
||لا يقدر بثمن|
||wertvoll|unbezahlbar
Jede Minute davon ist unbezahlbar.
Every minute is priceless.
Bir de şöyle düşünün.
Think about it this way.
Bir çoğumuz her gün, daha çok parasi olsun istiyor
||||||d'argent||
||||||Geld haben||
ve bazı istedigi esyalari vs alamayacagini dusundugunde stres yapıyor, kendini uzuyor.
|certaines||||qu'il ne pourra pas|en y réfléchissant||||s'étire
|||||nicht bekommen wird|als sie denkt||||
and when he thinks he can't get some of the things he wants, etc. he gets stressed and stretches himself.
Bir cogumuzun Omrumuz boyunca aldığımız tum eşyaların fiyatını hesaplarsak,
|многих из нас|жизни||||||если посчитаем
|la plupart d'entre nous|notre vie||||||si nous calculons
|viele von uns|Lebens||||den Sachen||
If we calculate the price of all the items that most of us bought during our lifetime,
eminim 1-2 milyon dolar eder.
Fakat o 1-2 milyon değerindeki eşya ve emlakları almak için yaşadığımız tum eziyet ve stres ise
|||valeur de|||biens immobiliers||||||||
||||||Immobilien|||||Qualen|||
Aber all die Qualen und der Stress, die wir durchmachen, um diese 1-2 Millionen an Waren und Eigentum zu bekommen
But if all the torment and stress we go through to buy those 1-2 million worth of belongings and real estate,
hayatımızdan 10-15 senemizi çalıyor.
|nos années|
|unseres Lebens|
it steals 10-15 years of our lives.
Para kazanmak için kendinizi paralamayin.
||||разрывать себя
||||ne vous déchirez
||||nicht aufreiben
Don't beat yourself up to make money.
Sakin ve sağlam kafayla düşünün.
Think calmly and with a clear head.
Demek istiyorum ki, çoğumuz, , farkında bile olmadan hayatımızın 10-15 senesini çok ucuza satıyoruz.
||||||||||zu billig|verkaufen
I mean, most of us, without even realizing it, sell 10-15 years of our lives very cheaply.
Oysa şu an ailemizin ve yakınlarımızın yanimizda olmasinin
|||||близких нам||
|||||nos proches|à nos côtés|présence
||||||bei uns|sein
However, right now, we want our family and relatives to be with us.
ve en onemlisi sağlığımızın kıymetini bilirsek kendimizin aslinda ne kadar da zengin oldugunu anlar,
||le plus important||valeur|nous savons|nous-mêmes|||||||comprendrons
||||||wir|||||||
Und was am wichtigsten ist: Wenn wir unsere Gesundheit schätzen, erkennen wir, wie reich wir eigentlich sind,
And most importantly, if we appreciate our health, we realize how rich we really are.
daha mutlu hissederiz.
||чувствуем себя
||nous nous sentons
||fühlen
Ve bu hayatta istediğimizi elde edebilmekiçin sakin kafayla dusunup, mutlu bir şekilde çalışırız.
|||||чтобы добиться|||подумав||||
|||||pour pouvoir|||réfléchir||||
||||erreichen|um zu können|||nachdenken||||
And we think calmly and work happily to get what we want in this life.
Hani bir soz vardir; mutluluk ulaşmak istediğimiz zirvede değil,
||mot|il y a||||sommet|
|||gibt es|||||
Es gibt ein Sprichwort, das besagt, dass das Glück nicht auf dem Gipfel liegt, den wir erreichen wollen,
There is a saying; happiness is not at the top we want to reach,
o zirveye ulaşıncaya kadar yaşadıklarımızda.
||||то что мы пережили
|au sommet|jusqu'à atteindre||ce que nous avons vécu
||bis wir erreichen||was wir erlebten
until we reach that peak.
Şimdinin kıymetini bilinş.
||знайте
||sachez
||Wert schätzen
Schätzen Sie die Gegenwart.
Recognize the value of the present.
Şu an mutlu olun ki,
|||soyez|
Be happy right now
Soyez heureux en ce moment,
daha da cok basarilara imza atip mutlu olmanizi saglayacak enerjiniz ve isteğiniz olsun.
|||успехам||подписываясь на||ваше счастье|обеспечит вас||||
|||réussites||||||votre énergie|||
||||Unterschrift|verzeichnen||eure Zufriedenheit|||||
Mögen Sie die Energie und den Willen haben, noch mehr Erfolg zu haben und Sie glücklich zu machen.
Have the energy and desire to achieve even more success and make you happy.
que vous ayez l'énergie et l'envie d'atteindre encore plus de succès et de vous rendre heureux.
Eğer video hakikaten faydalıysa ZihinX kanalına abone olup yeni videoları bekleyin.
Si la vidéo est vraiment utile, abonnez-vous à la chaîne ZihinX et attendez les nouvelles vidéos.
Tüm fikirlerinizi de yorum kısmına yazmayı ihmal etmeyin.
Do not forget to write all your ideas in the comment section.
ZihinX-i YouTube-dan başka Facebook ve İnstagramda da izleye bilirsiniz.
|||||||Instagram||regarder|
|||||||||sehen|
You can watch ZihinX-i on Facebook and Instagram apart from YouTube.
İlginiz için Teşekkürler.
Ваш интерес||
votre intérêt||
Ihr Interesse||
Thank you for your interest.