04-3
04-3
Êtes-vous bien payé ?
Are you well paid?
İyi maaş alıyor musunuz?
Quel type de piano désirez-vous acheter ?
Hangi tür bir piyano satın almak istiyorsunuz?
Mais on y va comment ?
But how do we get there?
Ama nasıl gideceğiz?
En voiture ou à pied ?
Araba mı yoksa yürüyerek mi gideceksin?
Il faut que tu ailles à la police.
You have to go to the police.
Polise gitmen gerekiyor.
Le Vieux-Port est l'ancien port de Marseille.
Vieux-Port, Marsilya'nın eski limanıdır.
Le typhon a duré presque deux jours.
|||sürdü|||
The typhoon lasted almost two days.
Tayfun neredeyse iki gün sürdü.
Je choisirai un autre programme.
I will choose another program.
Başka bir program seçeceğim.
Qu'est-ce que vous pensez de ce nouveau projet ?
Bu yeni proje hakkında ne düşünüyorsunuz?
Je regrette vraiment que vous n'ayez pas pu venir.
|||||gelemediğiniz|||
I'm really sorry you couldn't come.
Gelmenizin mümkün olamadığı için gerçekten üzgünüm.
Je suis content de pouvoir y rencontrer des gens qui aiment la peinture.
I'm glad to be able to meet people who love painting.
Tabloyu seven insanlarla burada buluşabildiğim için mutluyum.
Superbe !
Harika!
J'ai l'impression d'être dans un rêve !
I feel like I'm in a dream!
Bu bir rüyada gibi hissediyorum!
La santé financière de cette société est mauvaise.
||mali|||||
Bu şirketin mali durumu kötü.
Ce pays a un sérieux problème de pollution de l'air.
Bu ülkenin ciddi bir hava kirliliği sorunu var.
Le sel peut accentuer la sensation de soif.
|||||hissetme||
Tuz susuzluğu artırabilir.
Il y a une soupe au menu du soir.
Akşam menüsünde bir çorba var.
Il désire commencer à travailler dans un supermarché.
|istiyor||||||
He wants to start working in a supermarket.
Market çalışmaya başlamak istiyor.
Cette petite tasse à café coûte vingt euros.
Bu küçük kahve fincanı yirmi avroya mal oluyor.
Il ne vend que des légumes cultivés dans la région, n'est-ce pas ?
||||||yetiştirilen||||||
He only sells locally grown vegetables, right?
Sadece bölgede yetiştirilen sebzeleri satıyor, değil mi?
Merci.
Teşekkür ederim.
Voici votre monnaie.
Here is your change.
Comment peut-on voler une voiture aussi neuve ?
How can someone steal such a new car?
Bu kadar yeni bir arabayı nasıl çalabilirler?
Qu'est-ce que tu vas faire ce week-end ?
Bu hafta sonu ne yapacaksın?
Tout le monde aime ces acteurs.
Herkes bu aktörleri seviyor.
On travaille beaucoup, mais en même temps, on s'amuse beaucoup.
We work a lot, but at the same time, we have a lot of fun.
私たちはたくさん働いていますが、同時に、とても楽しいです。
Çok çalışıyoruz, ancak aynı zamanda çok eğleniyoruz.
C'est un ancien modèle.
古いモデルです。
Bu eski bir model.
Pouvez-vous baisser un peu le prix ?
Fiyatı biraz düşürebilir misiniz?
J'assisterai au concert de demain soir.
Katılacağım|||||
I will attend the concert tomorrow night.
明日の夜、コンサートに参加します。
Yarın akşamki konsere katılacağım.