×

Vi använder kakor för att göra LingQ bättre. Genom att besöka sajten, godkänner du vår cookie-policy.

image

LingQ Mini Stories, 58 - Soykan ve Benal'in hikayesi

A) Bu akşam yemeğinde şarap içmeyi seven Soykan ve Benal'in hikayesi.

Soykan ve Benal arkadaşlarıyla akşam yemeğine çıkmayı sever.

Dışarda yedikleri zaman yemekleriyle birlikte bir yada iki kadeh şarap içmekten keyif alırlar.

Bu yüzden, yemekten sonra eve nasıl döneceklerini düşünmek onlar için önemli.

Genellikle restoranta arabalarıyla gelirler, yada arkadaşlarının evine, çünkü taksi tutmak çok pahalı olur.

Her zaman eve dönüşte kimin kullanacağına önceden karar verirler, eve dönüşte kullanacak olan kişi şarap içemeyeceği için.

Bazen diğer misafirler varken içmeyi reddetmenin zor olacağını bilirler, mesela arkadaşları doğum günü gibi bir kutlama yaparken.

Öyle olduğunda, başka bir düzenleme yapmaları gerekir.

Bir çözüm, yakında yaşayan bir arkadaşlarıyla beraber gitmek olur, içmemeyi kabul edecek bir arkadaş.

Hiç içmeyen bir arkadaşınızın olması da her zaman faydalı olur.

O insanlar ayık şoför olmak konusunda her zaman talep görürler.

En iyi senaryo ise akşam yemeği partisi yürüme mesafesindeyse olur.

Malesef, bu büyük şehirler söz konusu olduğunda çok olmaz.

B) Şimdi aynı hikayeyi Soykan ve Benal'den dinleyelim.

Büyük şehirde yaşıyor olduğumuz zamanda arkadaşlarımla akşam yemeğine çıkmayı severdik.

Dışarda yediğimiz zaman yemeğimizle birlikte bir yada iki kadeh şarap içmekten keyif alırdık.

Bu yüzden, yemekten sonra eve nasıl döneceğimizi düşünmek bizim için önemliydi.

Genellikle restoranta arabamızla gelirdik, yada arkadaşlarımızın evine, çünkü taksi tutmak çok pahalı olurdu.

Her zaman eve dönüşte kimin kullanacağına önceden karar verirdik, eve dönüşte kullanacak olan kişi şarap içemeyeceği için.

Bazen diğer misafirler varken içmeyi reddetmenin zor olacağını biliriz, mesela arkadaşlarımız doğum günü gibi bir kutlama yaparken.

Öyle olduğunda, başka bir düzenleme yapmamız gerekir.

Bir çözüm, yakında yaşayan bir arkadaşımızla beraber gitmek olur, içmemeyi kabul edecek bir arkadaş.

Hiç içmeyen bir arkadaşımızın olması da her zaman faydalı olur.

O insanlar ayık şoför olmak konusunda her zaman talep görürler.

En iyi senaryo ise akşam yemeği partisi yürüme mesafesindeyse olur.

Malesef, bu büyük şehirler söz konusu olduğunda çok olmaz.

Bu yüzden küçük bir şehire taşındık ve komşularımızla daha çok vakit geçiriyoruz.

Şimdi sorulara geçelim.

Sorulara cevap vermeyi deneyebilir, veya cevapları dinleyebilirsiniz.

A) 1) Soykan ve Benal dışarda yedikleri zaman yemekleriyle birlikte bir yada iki kadeh şarap içmekten keyif alırlar.

Dışarda yedikleri zaman kaç kadeh içmekten keyif alırlar?

Dışarda yedikleri zaman yemekleriyle birlikte bir yada iki kadeh şarap içmekten keyif alırlar.

2) Bu yüzden, yemekten sonra eve nasıl döneceklerini düşünmek onlar için önemli.

Soykan ve Benal için düşünmeleri önemli olan şey nedir?

Yemekten sonra eve nasıl döneceklerini düşünmek onlar için önemlidir.

3) Genellikle restoranta arabalarıyla gelirler, yada arkadaşlarının evine, çünkü taksi tutmak çok pahalı olur.

Neden taksi tutmazlar?

Çünkü taksi tutmak çok pahalı olur.

4) Eve dönüşte kimin kullanacağına önceden karar verirler.

Neye önceden karar verirler?

Eve dönüşte kimin kullanacağına önceden karar verirler.

B) 5) Bazen diğer misafirler varken içmeyi reddetmenin zor olacağını biliriz.

Diğer misafirler varken içmeyi reddetmenin kolay mı olduğunu düşünürüz zor mu?

Diğer misafirler varken içmeyi reddetmenin zor olacağını biliriz.

6) Öyle olduğunda, başka bir düzenleme yapmamız gerekir.

Öyle olduğunda ne yapmamız gerekir?

Öyle olduğunda, başka bir düzenleme yapmamız gerekir.

7) Hiç içmeyen bir arkadaşımızın olması da her zaman faydalı olur.

Ne tür bir arkadaşımızın olması faydalı olur?

Hiç içmeyen bir arkadaşımızın olması da her zaman faydalı olur.

8) O insanlar ayık şoför olmak konusunda her zaman talep görürler.

O insanlar ne konuda talep görürler?

O insanlar ayık şoför olmak konusunda her zaman talep görürler.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

A) Bu akşam yemeğinde şarap içmeyi seven Soykan ve Benal'in hikayesi. |||||trinken|liebe|Soykan||Benals| |This|evening|at dinner|wine|drinking|who loves|Soykan|and|Benal's|story |||yemeklerinde|||seven|Soykan||Benal'in| A) Dies ist die Geschichte von Soykan und Benal, die gerne Wein zum Abendessen trinken. A) This is the story of Soykan and Benal, who like to drink wine at dinner. A) La historia de Soykan y Benal a quienes les encanta beber vino esta noche. A) C'est l'histoire de Soykan et Benal, qui aiment boire du vin au dîner. A) La storia di Soykan e Benal che amano bere vino stasera. A) これは、夕食時にワインを飲むのが大好きなソイカンとベナルの物語です。 A) 이것은 저녁에 와인을 마시는 것을 좋아하는 간장과 베날의 이야기입니다. A) Dit is het verhaal van Soykan en Benal, die graag wijn drinken tijdens het diner. A) A história de Soykan e Benal, que adoram beber vinho esta noite. А) История Сойкана и Бенала, которые любят пить вино этим вечером. A) Soykan ve Benal'ın hikayesi, akşam yemeğinde şarap içmeyi seven çiftin hikayesi.

Soykan ve Benal arkadaşlarıyla akşam yemeğine çıkmayı sever. ||Benal||||| Soykan|and|Benal|with their friends|evening|to dinner|going out|likes Soykan||Benal|with their friends||yemeğine|çıkma| Soykan und Benal gehen gerne mit Freunden zum Abendessen aus. Soykan and Benal enjoy going out for dinner with friends. A Soykan y Benal les gusta salir a cenar con amigos. Soykan et Benal aiment sortir dîner avec leurs amis. A Soykan e Benal piace uscire a cena con gli amici. サム と ベティ は 友達 と 夕食 の 為 に 出かける こと を 楽しんで います 。 용석과 은주는 친구들과 외식을 즐긴다. Soykan en Benal gaan graag uit eten met vrienden. Soykan e Benal gostam de sair para jantar com os amigos. Сойкан и Бенала любят сходить куда-нибудь поужинать с друзьями. Soykan ve Benal, arkadaşlarıyla akşam yemeğine çıkmaktan hoşlanırlar.

Dışarda yedikleri zaman yemekleriyle birlikte bir yada iki kadeh şarap içmekten keyif alırlar. draußen|essen||mit ihrem Essen|||oder||Glas||trinken|| dışarıda|yediklerinde||with their food|birlikte||||kadeh||||alırlar Outside|they eat|when|with their meal|together|one|or|two|glass|wine|from drinking|pleasure|they take Sie genießen es, ein oder zwei Gläser Wein zu trinken, wenn sie auswärts essen. They enjoy having a glass or two of wine with their meal when they eat out. Ellos disfrutan tomar una copa o dos de vino con la cena cada vez que salen. Ils aiment accompagner leur repas d'un verre ou deux de vin lorsqu'ils mangent au restaurant. Gli piace bere un bicchiere o due di vino con le loro pietanze quando mangiano fuori. 彼 ら は 食事 の 際 、1 杯 か 2 杯 の ワイン を 飲む こと を 楽しんで います 。 그들은 외식할 때 식사에 곁들여 와인 한 두잔을 즐겨 마신다. Ze drinken graag een paar glazen wijn bij hun maaltijd als ze uit eten zijn. Eles gostam de tomar um ou dois cálices de vinho com a refeição quando eles jantam fora. Им нравится выпить один или два бокала вина, когда они едят не дома. Dışarıda yediklerinde bir veya iki kadeh şarap içmeyi severler.

Bu yüzden, yemekten sonra eve nasıl döneceklerini düşünmek onlar için önemli. ||||||вернуться|||| ||||||dass sie zurückkehren|||| This|reason|from the meal|after|home|how|they will return|to think|they|for|important |||||nasıl|döneceklerini|düşünmek||| Aus diesem Grund ist es wichtig, dass sie sich überlegen, wie sie nach dem Abendessen nach Hause kommen. For that reason, it is important for them to think about how they are going to get home after dinner. Por esa razón, es importante para ellos pensar cómo van a llegar a casa después de la cena. Pour cette raison, il est important pour eux de réfléchir à la façon dont ils vont rentrer à la maison après le dîner. Per quel motivo, è importante per loro pensare a come tornare a casa dopo la cena. その 為 、 彼 ら が 夕食 後 どのように 家 に 戻る か を 考える こと は 大切 です 。 때문에 그들이 식사를 하고 집에 어떻게 갈지를 생각하는 것은 중요하다. Daarom vinden ze het belangrijk om na te denken over hoe ze thuis kunnen komen na het etentje. Por esse motivo, é importante para eles pensar sobre como eles vão chegar em casa depois do jantar. По этой причине, им важно подумать о том, как они будут добираться домой после ужина. Bu nedenle, yemekten sonra nasıl eve döneceklerini düşünmek önemlidir.

Genellikle restoranta arabalarıyla gelirler, yada arkadaşlarının evine, çünkü taksi tutmak çok pahalı olur. ||mit ihren Autos|sie kommen||||||||| They usually|to the restaurant|with their cars|they come|or|their friend's|to the house|because|taxi|taking|very|expensive|is genellikle|restorana|with their cars|gelirler||arkadaşlarının|||taksi|almak||| Normalerweise fahren sie mit dem Auto zum Restaurant oder zu ihren Freunden, weil es zu teuer ist, ein Taxi zu nehmen. They usually drive their car to the restaurant, or to their friends' place, because it is too expensive to take a taxi. Por lo general, conducen en su auto hasta el restaurante o hasta el lugar de sus amigos, porque es demasiado costoso tomar un taxi. Ils prennent généralement leur voiture au restaurant ou chez leurs amis, car il est trop cher de prendre un taxi. Di solito guidano la loro auto per andare al ristorante, o a casa dei loro amici, perché è troppo costoso prendere un taxi. 彼 ら はたいてい レストラン あるいは 彼 ら の 友達 の 家 へ 車 で 行きます 、 なぜなら タクシー を 使う の は 高 すぎる から です 。 그들은 보통 레스토랑이나 친구 집에는 자가용을 타고 간다 왜냐하면 택시를 타기에는 너무 비싸기 때문이다. Ze rijden vaak naar het restaurant of naar het huis van hun vrienden, omdat het te duur is om een taxi te regelen. Eles geralmente dirigem seu carro para o restaurante, ou para encontrar seus amigos, porque é muito caro pegar um táxi. Они обычно едут на своей машине в ресторан или к друзьям, потому что брать такси слишком дорого. Genellikle arabalarıyla restorana giderler veya arkadaşlarının evine, çünkü taksi tutmak çok pahalıdır.

Her zaman eve dönüşte kimin kullanacağına önceden karar verirler, eve dönüşte kullanacak olan kişi şarap içemeyeceği için. |||||verwendet|im Voraus||||Rückweg|benutzen wird||||trinken| Every|time|home|on return|who|will use|beforehand|decision|they make|home|on return|will use|the|person|wine|will not be able to drink|because |||dönüşte|kimin|kullanacağına||||eve|dönüşte|kullanacak|||şarap|içemeyeceği| Sie entscheiden in der Regel im Voraus, wer beim Nachhauseweg fährt, da diese Person keinen Wein trinken darf. They usually decide ahead of time who is going to drive home, since the person who drives home can't have had any wine. Ellos usualmente deciden con anticipación quién conducirá a casa, ya que la persona elegida no puede haber bebido vino. En principe ils décident entre eux à l'avance, qui prendra le volant pour le chemin retour. Di solito decidono in anticipo chi guiderà per il ritorno a casa, poiché la persona che guida non può bere vino. 彼 ら はたいてい 家 に 誰 が 運転 する か 前もって 決めます 、 運転 する 人 は ワイン を 飲め ない から です 。 그들은 보통 집에 누가 운전해갈 건지 미리 정해놓는다 왜냐하면 운전할 사람은 와인을 마실 수 없기 때문이다. Ze besluiten vaak van tevoren wie er naar huis rijdt, aangezien diegene geen wijn mag drinken. Eles costumam decidir antecipadamente quem vai dirigir na volta para casa, já que a pessoa que dirigir não pode ter bebido vinho. Они обычно заранее решают, кто поведёт машину домой, поскольку тот, кто поведёт машину, не сможет пить вино. Eve dönerken kimin aracı kullanacağına önceden karar verirler, çünkü araç kullanan kişi içki içemez.

Bazen diğer misafirler varken içmeyi reddetmenin zor olacağını bilirler, mesela arkadaşları doğum günü gibi bir kutlama yaparken. ||Gäste|sind||ablehnen||||||||||Feier| Sometimes|other|guests|are present|drinking|refusal|difficult|will be|they know|for example|their friends|birthday|day|like|a|celebration|when doing bazen|||varken|içmeyi|reddetmek||olacağını|bilirler|örneğin||||||kutlama| Manchmal ist es schwierig nicht mit den anderen Gästen trinken zu können, z. B. wenn Freunde Ereignisse wie einen Geburtstag feiern. Sometimes they know that it will be difficult to refuse to drink with the other guests, for example if friends are celebrating an event like a birthday. Algunas veces ellos saben que será difícil negarse a beber con los otros invitados, por ejemplo si sus amigos están celebrando un evento como un cumpleaños. Parfois, ils comprennent qu'il sera difficile de refuser de boire avec les autres invités, par exemple si des amis célèbrent un événement comme un anniversaire. A volte, sanno che sarà difficile rifiutarsi di bere con gli altri invitati, ad esempio se gli amici stanno festeggiando un evento come un compleanno. 友人が誕生日のように祝っているときなど、他のゲストがいるときに飲むことを拒否するのが難しいことを彼らは知っています。 가끔 그들은 다른 손님들과 술 마시는 것을 거절하기가 어렵다는 것을 알고 있다 예를 들어 친구들의 생일을 축하하는 자리 같은 경우에 말이다. Soms weten ze dat het moeilijk is om een drankje af te slaan als het gezellig is, zoals wanneer vrienden bijvoorbeeld een verjaardag vieren. Às vezes, eles sabem que será difícil se recusar a beber com os outros convidados, por exemplo, se os amigos comemoram um evento como um aniversário. Иногда они знают, что будет трудно отказаться от выпивки с другими гостями, если друзья праздновали, например, такое событие, как день рождения. Bazı durumlarda diğer misafirlerin yanında içmeyi reddetmek zor olabilir, örneğin arkadaşları doğum gününü kutlarken.

Öyle olduğunda, başka bir düzenleme yapmaları gerekir. ||||Regelung|machen| that|when|another|one|arrangement|they need to make|should |olduğunda|||düzenleme|yapmaları|gerekir In diesen Fällen müssen sie andere Vorkehrungen treffen. In those cases, they have to make other arrangements. En esos casos, tienen que hacer otros arreglos. Dans ces cas-là, ils doivent prendre d'autres dispositions. In quei casi, devono prendere altri accordi. そういった 場合 、 彼 ら は 他の 用意 を しなければ なりません 。 그렇다면 다른 준비를해야합니다. In dat geval moeten ze iets anders regelen. Nesses casos, eles precisam fazer outros arranjos. В таких случаях они должны принимать другие меры. Bu durumda farklı bir düzenleme yapmaları gerekebilir.

Bir çözüm, yakında yaşayan bir arkadaşlarıyla beraber gitmek olur, içmemeyi kabul edecek bir arkadaş. |Lösung||||||||nicht trinken|akzeptieren||| A|solution|soon|living|a|with their friends|together|to go|would be|not drinking|accepting|would|a|friend |çözüm|yakında|yaşayan||||gitmek||içmemeyi||edecek|| Eine Lösung besteht darin, mit anderen Freunden zusammen zu fahren, die in der Nähe wohnen, von denen einer dann nicht trinken darf. One solution is to go together with other friends who live near by, one of whom will have to agree not to drink. Una solución es ir junto con otros amigos que viven cerca, ya que uno de ellos tendrá que aceptar no beber. Une des solutions est de venir avec d'autres amis qui vivent à proximité, dont l'un devra accepter de ne pas boire. Una soluzione sarebbe quella di andare insieme ad amici che vivono lì vicino, uno dei quali dovrà essere d'accordo di non bere. 解決策 の 一 つ と して は 近く に 住んで いて 飲まない こと に 同意 しなければ なら ない ような 友達 と 一緒に 行く こと です 。 한 가지 해결책은 근처에 사는 친구, 술을 마시지 않기로 동의 한 친구와 함께가는 것입니다. Een oplossing is om mee te rijden met vrienden die in de buurt wonen en dat een iemand de Bob is. Uma solução é ir junto com outros amigos que moram perto, um dos quais terá que concordar em não beber. Одно из решений – пойти вместе с другими друзьями, которые живут рядом, один из которых должен согласиться не пить. Yakında yaşayan bir arkadaşlarıyla birlikte gitmek çözüm olabilir, içmeyi reddeden bir arkadaşları varsa.

Hiç içmeyen bir arkadaşınızın olması da her zaman faydalı olur. |trinkenden|||||||| never|drinking|a|your friend|being|also|every|time|beneficial|is |içmeyen||arkadaşınızın|olması||||faydalı| Es ist immer von Vorteil, Freunde zu haben, die überhaupt nicht trinken. It is always helpful to have a friend who never drinks. Siempre es útil contar con amigos que simplemente no beben en lo absoluto. Il est toujours utile d'avoir des amis qui ne boivent pas du tout. È sempre utile avere amici che semplicemente non bevono affatto. いつも お 酒 を 飲まない 友達 が いる こと は とても 便利です 。 술을 아예 마시지 않는 친구가 있는 것은 언제나 유용하다. Het is altijd handig om vrienden te hebben die helemaal geen alcohol drinken. É sempre útil ter amigos que simplesmente não bebem nada. Всегда удобно иметь друзей, которые просто не пьют вообще. Hiç içki içmeyen bir arkadaşınızın olması her zaman faydalıdır.

O insanlar ayık şoför olmak konusunda her zaman talep görürler. ||wach|||||||sehen Those|people|sober|driver|to be|regarding|every|always|demand|are seen ||ayık|şoför||konusunda|||talep|görmek Diese Personen sind als designierte Fahrer immer gefragt. Such people are always in demand as designated drivers. Estas personas siempre se necesitan como conductores designados. Ces personnes sont toujours recherchées en tant que conducteurs désignés. Persone come loro sono sempre designate alla guida. そのような 人々 は いつも 専用 の ドライバー の ように 需要 が あります 。 그런 사람들은 지정 운전수로 언제나 반겨진다. Die zijn altijd erg gewild als chauffeur. Essas pessoas estão sempre em demanda como motoristas da vez. Такие люди всегда пользуются спросом в качестве водителей. Bu tür insanlar genellikle ayık şoför olarak tercih edilirler.

En iyi senaryo ise akşam yemeği partisi yürüme mesafesindeyse olur. ||Szenario|wenn||||laufen|in Laufdistanz| The|best|scenario|if|evening|dinner|party|walking|is within distance|happens ||senaryo|ise||||yürümek|mesafesindeyse| Am besten ist es natürlich, wenn die abendliche Feier zu Fuß zu erreichen ist. The best situation of all is when the dinner party is within walking distance. La mejor situación de todas es cuando la cena está a poca distancia. Le mieux c'est quand le restaurant est accessible à pied. La migliore situazione è quando la cena è a pochi passi. これら すべて の 中 で の 最適な 状況 と して は ディナー パーティー が 歩く 範囲内 で 行われる こと です 。 가장 좋은 상황은디너 파티가 걸어갈 수 있는 거리에서 열리는 것이다. Het is het beste als het etentje op loopafstand is. A melhor situação de todas é quando o jantar está a curta distância. Лучше всего, если вечеринка находится в нескольких минутах ходьбы. Eğer akşam yemeği partisi yürüme mesafesindeyse, en iyi senaryo olur.

Malesef, bu büyük şehirler söz konusu olduğunda çok olmaz. ||||söz|söz||| leider|||||||| Unfortunately|this|large|cities|word|subject|when|very|are not many Leider ist das in Großstädten nicht immer der Fall. Unfortunately, that is not often the case in large cities. Infortunadamente, ese no es un caso común en las grandes ciudades. Malheureusement, ce n'est pas souvent le cas dans les grandes villes. Sfortunatamente non succede quasi mai nelle grandi città. 残念 ながら 大 都市 で は よく ある ケース では ありません 。 하지만 안타깝게도 대도시에서는 그런 경우가 거의 없다. Jammer genoeg is dat in grote steden niet vaak het geval. Infelizmente, isso não é frequentemente no caso das grandes cidades. К сожалению, это не так часто бывает в крупных городах. Ne yazık ki, büyük şehirlerde bu genellikle mümkün olmaz.

B) Şimdi aynı hikayeyi Soykan ve Benal'den dinleyelim. ||||||von Benal| |Now|same|story|Soykan|and|from Benal|let's listen ||||||Benal| B) Hören wir uns jetzt die gleiche Geschichte von Soykan und Benal an. B) Now let's listen to the same story from Soykan and Benal. B) Escuchemos la misma historia de Soykan y Benal. B) Écoutons la même histoire de Soykan et Benal. B) Ascoltiamo la stessa storia di Soykan e Benal. B) ソイカンとベナルの同じ話を聞いてみましょう。 B) 간장과 베날의 같은 ​​이야기를 들어 봅시다. B) Laten we naar hetzelfde verhaal luisteren van Soykan en Benal. B) Vamos ouvir a mesma história de Soykan e Benal. Б) Давайте послушаем одну и ту же историю от Сойкана и Бенала. B) Şimdi Soykan ve Benal'ın hikayesini dinleyelim.

Büyük şehirde yaşıyor olduğumuz zamanda arkadaşlarımla akşam yemeğine çıkmayı severdik. Big|in the city|we live|we were|at the time|with my friends|dinner|to dinner|going out|we liked |||olduğumuz|||||| Früher genossen wir es, mit Freunden zum Abendessen auszugehen, als wir noch in der Großstadt lebten. We used to enjoy going out for dinner with friends when we lived in the big city. Nosotros solíamos disfrutar salir a cenar con amigos cuando vivíamos en la gran ciudad. Quand nous vivions dans la grande ville, nous aimions aller dîner avec mes amis. Ci piaceva uscire con gli amici a cena fuori quando vivevamo nella grande città. 私 達 は 大 都市 に 住んで いた 時 友達 と 夕食 の 為 に 出かける こと を 楽しんで いました 。 우리는 대도시에 살았던 시절에 친구들과 외식을 즐겼다. We gingen graag uit eten met vrienden toen we in de stad woonden. Nós gostávamos de sair para jantar com os amigos quando vivíamos na grande cidade. Когда мы жили в большом городе, мы любили сходить куда-нибудь поужинать с друзьями. Arkadaşlarımızla büyük şehirde akşam yemeğine çıkmayı severdik.

Dışarda yediğimiz zaman yemeğimizle birlikte bir yada iki kadeh şarap içmekten keyif alırdık. Outside|we eat|when|with our meal||one|or|two|glass|wine|from drinking|pleasure|we would take |yediğimiz||yemeğimizle||||||||| Wir haben gerne ein oder zwei Gläser Wein zum Essen getrunken, wenn wir auswärts gegessen haben. We enjoyed having a glass or two of wine with our meal when we ate out. Nosotros disfrutamos tomar una o dos copas de vino con nuestra cena cada vez que salíamos. Quand nous avons mangé dehors, nous avons apprécié de boire un verre ou deux de vin avec notre repas. Ci piaceva bere un bicchiere o due di vino con le pietanze quando mangiavamo fuori. 私 達 は 食事 の 際 、1 杯 か 2 杯 の ワイン を 飲む こと を 楽しみました 。 외식할 때 식사에 곁들여 와인 한 두잔을 즐겨 마셨다. We dronken graag een paar glazen wijn bij onze maaltijd als we uit eten waren. Nós gostávamos de beber um ou dois cálices de vinho com nas refeições quando jantamos fora. Нам нравилось выпить один или два бокала вина, когда мы ели не дома. Dışarıda yediğimizde yemeğimizle birlikte bir veya iki kadeh şarap içmeyi severdik.

Bu yüzden, yemekten sonra eve nasıl döneceğimizi düşünmek bizim için önemliydi. This|reason|from the meal|after|home|how|we would return|to think|our|for|was important ||||||döneceğimiz|düşünmek|||önemliydi Aus diesem Grund mussten wir uns überlegen, wie wir nach dem Abendessen nach Hause kommen. For that reason, we had to think about how we were going to get home after dinner. Por esa razón, tuvimos que pensar en cómo llegar a casa después de la cena. Il était donc important pour nous de réfléchir à la manière de rentrer à la maison après le dîner. Per questo motivo abbiamo dovuto pensare a come tornare a casa dopo cena. その 為 、 私 達 が 夕食 後 どのように 家 に 戻る か を 考え なければ なりません でした 。 때문에 식사를 하고 집에 어떻게 갈지를 생각해야 했다. Daarom vonden we het belangrijk om na te denken over hoe we thuis konden komen na het etentje. Por essa razão, tivemos que pensar em como íamos chegar em casa depois do jantar. По этой причине, нам приходилось думать о том, как мы будем добираться домой после ужина. Bu yüzden, yemekten sonra nasıl eve döneceğimizi düşünmek önemliydi.

Genellikle restoranta arabamızla gelirdik, yada arkadaşlarımızın evine, çünkü taksi tutmak çok pahalı olurdu. Usually|to the restaurant|with our car|we would come|or|our friends'|to the house|because|taxi|taking|very|expensive|would be |||gelirdik||||||||| Normalerweise fuhren wir mit dem Auto zum Restaurant oder zu unseren Freunden, weil es zu teuer war, ein Taxi zu nehmen. We usually drove our car to the restaurant, or to our friends' place, because it was too expensive to take a taxi. Por lo general, conducíamos en nuestro auto hasta el restaurante o hasta el lugar de nuestros amigos, porque era demasiado costoso tomar un taxi. Nous nous rendions généralement en voiture au restaurant ou chez nos amis, car il était trop cher de prendre un taxi. Solitamente guidavamo la nostra macchina al ristorante, o a casa dei nostri amici, perché era troppo costoso prendere un taxi. 私 達 はたいてい レストラン あるいは 私 達 の 友達 の 家 へ 車 で 行きました 、 なぜなら タクシー を 使う の は 高 すぎた から です 。 우리는 보통 레스토랑이나 친구 집에는 자가용을 타고 갔다 왜냐하면 택시를 타기에는 너무 비쌌기 때문이다. We reden vaak naar het restaurant of naar het huis van onze vrienden, omdat het te duur was om een taxi te regelen. Nós costumávamos dirigir o nosso carro para o restaurante, ou para encontrar nossos amigos, porque era muito caro pegar um táxi. Мы обычно ехали на своей машине в ресторан или к друзьям, потому что брать такси было слишком дорого. Genellikle arabamızla restorana giderdik veya arkadaşlarımızın evine, çünkü taksi tutmak çok pahalı olurdu.

Her zaman eve dönüşte kimin kullanacağına önceden karar verirdik, eve dönüşte kullanacak olan kişi şarap içemeyeceği için. Always|time|home|on return|who|would use|beforehand|decision|we would give|home|on return|would use|the|person|wine|would not drink|because |||dönüşte||kullanacağına|||verirdik||dönüşte|kullanacak||||içemeyeceği| Wir haben uns immer im Voraus entschieden, wer beim Nachhausewegfährt, da diese Person keinen Wein trinken darf. We always decided ahead of time who was going to drive home, since the person who drove home couldn't have any wine. Nosotros siempre decidimos con anticipación quién iba a conducir a la casa, ya que la persona elegida no podía beber vino. Nous avons toujours décidé à l'avance qui allait conduire lors du trajet retour, car la personne qui conduit ne peu pas boire de vin. Decidevamo sempre in anticipo chi avrebbe guidato al ritorno a casa, poiché la persona che guidava non poteva bere vino. 私 達 はたいてい 家 に 誰 が 運転 する か 前もって 決めました 、 運転 する 人 は ワイン を 飲め なかった から です 。 우리는 보통 집에 누가 운전해갈 건지 미리 정해놓았다 왜냐하면 운전할 사람은 와인을 마실 수 없기 때문이었다. We besloten altijd van tevoren wie er naar huis zou rijden, aangezien diegene geen wijn mocht drinken. Nós sempre decidimos antecipadamente quem ia voltar dirigindo, já que a pessoa que dirigisse não poderia ter bebido vinho. Мы всегда заранее решали, кто поведёт машину домой, поскольку тот, кто поведёт машину, не сможет пить вино. Eve dönerken kimin aracı kullanacağına önceden karar verirdik, çünkü araç kullanan kişi içki içemezdi.

Bazen diğer misafirler varken içmeyi reddetmenin zor olacağını biliriz, mesela arkadaşlarımız doğum günü gibi bir kutlama yaparken. Sometimes|other|guests|are present|drinking|refusal|difficult|will be|we know|for example|our friends|birthday|day|like|a|celebration|when doing |||||reddetmek|||biliriz||arkadaşlarımız|||||kutlama| Manchmal ist es schwierig nicht mit den anderen Gästen trinken zu können, z. B. wenn Freunde Ereignisse wie einen Geburtstag feiern. Sometimes we knew that it would be difficult to refuse to drink with the other guests, for example if friends were celebrating an event like a birthday. Algunas veces sabíamos que sería difícil negarse a beber con los otros invitados, por ejemplo si nuestros amigos estaban celebrando un evento como un cumpleaños. Parfois, nous savions qu'il serait difficile de refuser de boire avec les autres invités, si des amis fêtaient un événement comme un anniversaire par exemple. Decidevamo sempre in anticipo chi avrebbe guidato al ritorno a casa, poiché la persona che guidava non poteva bere vino. 友人が誕生日を祝うときなど、他のゲストがいるときは、飲酒を拒否するのが難しいことがわかっています。 가끔은 다른 손님들과 술 마시는 것을 거절하기가 어렵다는 것을 알고 있었다 예를 들어 친구들의 생일을 축하하는 자리 같은 경우에 말이다. Soms wisten we dat het moeilijk zou zijn om een drankje af te slaan als het gezellig was, zoals wanneer vrienden bijvoorbeeld een verjaardag vierden. Às vezes, sabíamos que seria difícil se recusar a beber com os outros convidados, por exemplo, se os amigos comemorassem um evento como um aniversário. Иногда мы знали, что будет трудно отказаться от выпивки с другими гостями, если друзья праздновали, например, такое событие, как день рождения. Bazı durumlarda diğer misafirlerin yanında içmeyi reddetmek zor olabileceğini bilirdik, örneğin arkadaşlarımız doğum günü gibi bir kutlama yaparken.

Öyle olduğunda, başka bir düzenleme yapmamız gerekir. that way|when|another|one|arrangement|we need to do|is necessary öyle||||düzenleme|yapmamız| In diesen Fällen mussten wir andere Vorkehrungen treffen. In those cases, we had to make other arrangements. En esos casos, tuvimos que hacer otros arreglos. Dans ces cas-là, nous avons dû prendre d'autres dispositions. In quei casi, dovevamo prendere altri accordi. そういった 場合 、 私 達 は 他の 用意 を しなければ なりません でした 。 그런 경우에는 다른 장치를 마련해놓아야 했다. In dat geval moesten we iets anders regelen. Nesses casos, tivemos que fazer outros arranjos. В таких случаях мы должны были принимать другие меры. 当情况如此时,我们需要做出其他安排。

Bir çözüm, yakında yaşayan bir arkadaşımızla beraber gitmek olur, içmemeyi kabul edecek bir arkadaş. A|solution|soon|living|a|with our friend|together|to go|would be|not drinking|accept||a|friend ||yakında|||arkadaşımızla|||||||| Eine Lösung bestand darin, mit anderen Freunden zusammen zu fahren, die in der Nähe wohnen, von denen einer dann nicht trinken darf. One solution was to go together with other friends who lived near by, one of whom would have to agree not to drink. Una solución era ir junto con otros amigos que vivían cerca, ya que uno de ellos tendría que aceptar no beber. Une solution était de sortir avec d'autres amis qui habitaient à proximité, dont l'un devait accepter de ne pas boire. Una soluzione era andare insieme ad altri amici che abitavano lì vicino, uno dei quali avrebbe dovuto essere d'accordo di non bere. 解決策 の 一 つ と して は 近く に 住んで いて 飲まない こと に 同意 しなければ なら ない ような 友達 と 一緒に 行く こと でした 。 한 가지 해결책은 근처에 사는 다른 친구들과 함께 가는 것인데, 그 중 한 명은 술을 마시지 않기로 해야 했다. Een oplossing was om mee te rijden met vrienden die in de buurt woonden en dat een iemand de Bob zou zijn. Uma solução era ir junto com outros amigos que moravam perto, um dos quais teria que concordar em não beber. Одно из решений было пойти вместе с другими друзьями, которые жили рядом, один из которых должен был согласиться не пить. 一个解决方法是和那位马上回家的朋友一起去,他会同意不喝酒的。

Hiç içmeyen bir arkadaşımızın olması da her zaman faydalı olur. never|drinking|a|our friend|being|also|every|time|beneficial|is Ich fand es immer vorteilhaft, Freunde zu haben, die überhaupt nicht trinken. I found it useful to have friends who didn't drink at all. Siempre encontré útil contar con amigos que no bebieran en lo absoluto. J'ai trouvé utile d'avoir des amis qui ne buvaient pas du tout. Ho trovato utile avere amici che non bevono affatto. いつも お 酒 を 飲まない 友達 が いる こと は とても 便利でした 。 술을 아예 마시지 않는 친구가 있는 것은 언제나 유용하게 느껴졌다. Ik vond het handig om vrienden te hebben die helemaal geen alcohol dronken. Eu achava útil ter amigos que não bebiam nada. Я считала удобным иметь друзей, которые не пьют вообще. 总是有一个不喝酒的朋友是很有益的。

O insanlar ayık şoför olmak konusunda her zaman talep görürler. Those|people|sober|driver|to be|regarding|every|always|demand|are seen Diese Personen waren als designierte Fahrer immer gefragt. Such people were always in demand as designated drivers. Estas personas siempre se necesitan como conductores designados. Ces personnes étaient toujours recherchées en tant que conducteurs désignés. Persone come loro erano sempre designati alla guida. そのような 人々 は いつも 専用 の ドライバー の ように 需要 が ありました 。 그런 사람들은 지정 운전수로 언제나 반겨졌다. Deze waren altijd erg gewild als chauffeur. Tais pessoas estavam sempre sob demanda como motoristas da vez. Такие люди всегда пользовались спросом в качестве водителей. 这些人在当代司机方面总是很受欢迎的。

En iyi senaryo ise akşam yemeği partisi yürüme mesafesindeyse olur. The|best|scenario|if|evening|dinner|party|walking|is within distance|happens |||||||yürümek|mesafesindeyse| Am besten ist es natürlich, wenn die abendliche Feier zu Fuß zu erreichen ist. The best situation of all was when the dinner party was within walking distance. La mejor situación de todas fue cuando la cena estaba a poca distancia. Le meilleur scénario est si le dîner est à distance de marche. La situazione migliore era quando la cena era a pochi passi. これら すべて の 中 で の 最適な 状況 と して は ディナー パーティー が 歩く 範囲内 で 行われる こと でした 。 가장 좋은 상황은 디너 파티가 걸어갈 수 있는 거리에서 열리는 것이었다. Het was het beste als het etentje op loopafstand was. A melhor situação de todos era quando o jantar estava a curta distância. Лучше всего было, когда вечеринка находилась в нескольких минутах ходьбы. 最好的情况是晚宴派对就在步行距离内。

Malesef, bu büyük şehirler söz konusu olduğunda çok olmaz. Unfortunately|this|large|cities|word|subject|when|very|are not Leider ist das in Großstädten nicht immer der Fall. Unfortunately, that was not often the case in large cities. Infortunadamente, ese no fue el caso común en las grandes ciudades. Malheureusement, pas tellement en ce qui concerne ces grandes villes. Sfortunatamente, quello non accadeva spesso nelle grandi città. 残念 ながら 大 都市 で は よく ある ケース では ありません でした 。 하지만 안타깝게도 대도시에서는 그런 경우가 거의 없었다. Jammer genoeg was dat niet vaak het geval in grote steden. Infelizmente, isso não era frequente nas grandes cidades. К сожалению, это не так часто бывало в крупных городах. 不幸的是,在大城市中很少见。

Bu yüzden küçük bir şehire taşındık ve komşularımızla daha çok vakit geçiriyoruz. ||||||||||Zeit|verbringen This|reason|small|a|to city|we moved|and|with our neighbors|more|much|time|we spend Also zogen wir in eine kleine Stadt und verbrachten mehr Zeit mit unseren Nachbarn. So we moved to a small town and spend more time with our neighbours. Así que nos mudamos a una ciudad más pequeña y pasamos más tiempo con nuestros vecinos. C'est pourquoi nous avons déménagé dans une petite ville et nous passons plus de temps avec nos voisins. Così ci siamo trasferiti in una città più piccolo per passare più tempo con I nostri vicini. だから 私 たち は 小さい 町 に 引っ越し 隣人 と 共に 時間 を 過ごしました 。 그래서 우리는 작은 동네로 이사해서 이웃들과 시간을 더 많이 보내고 있다. Daarom verhuisden we naar een kleinere stad en konden we meer tijd met onze buren doorbrengen. Então nos mudamos para uma cidade pequena e passamos mais tempo com nossos vizinhos. Так что, мы переехали в маленький городок и проводим больше времени со своими соседями. 因此,我们搬到一个小城镇,并和邻居们更多地相处。

Şimdi sorulara geçelim. Now|to the questions|let’s move on Kommen wir nun zu den Fragen. Now let's move on to the questions. Ahora pasemos a las preguntas. Passons maintenant aux questions. Ecco alcune domande. それでは質問に移りましょう。 이제 질문으로 넘어 갑시다. Laten we nu verder gaan met de vragen. Agora vamos às perguntas. Теперь давайте перейдем к вопросам. 现在让我们开始回答问题。

Sorulara cevap vermeyi deneyebilir, veya cevapları dinleyebilirsiniz. to the questions|answer||you can try|or|the answers|you can listen Sie können versuchen, die Fragen zu beantworten, oder die Antworten anhören. You can try to answer the questions, or listen to the answers. Puede intentar responder las preguntas o escuchar las respuestas. Vous pouvez essayer de répondre aux questions ou écouter les réponses. Puoi provare a rispondere o semplicemente ascoltare le risposte. 質問に答えたり、答えを聞いたりすることができます。 질문에 대답하거나 답을들을 수 있습니다. U kunt proberen de vragen te beantwoorden of naar de antwoorden te luisteren. Você pode tentar responder às perguntas ou ouvir as respostas. Вы можете попытаться ответить на вопросы или прослушать ответы. 你可以尝试回答问题,或者听取答案。

A) 1) Soykan ve Benal dışarda yedikleri zaman yemekleriyle birlikte bir yada iki kadeh şarap içmekten keyif alırlar. |Soykan|and|Benal|outside|they eat|when|with their meal||one|or|two|glass|wine|drinking|pleasure|they take |||Benal|||||birlikte|||||||| A) 1) Soykan und Benal genießen es, ein oder zwei Gläser Wein zu trinken, wenn sie auswärts essen. A) 1) Soykan and Benal enjoy drinking one or two glasses of wine with their meals when they eat outside. A) 1) A Soykan y Benal les gusta tomar una o dos copas de vino con la cena cada vez que salen. A) 1) Soykan et Benal aiment accompagner leur repas d'un verre ou deux de vin lorsqu'ils mangent au restaurant. A) 1) A Soykan e Benal piace bere un bicchiere o due di vino con le loro pietanze quando mangiano fuori. A) 1) サム と ベティ は 外食 の 際 1 杯 か 2 杯 の ワイン を 飲む こと を 楽しんで います 。 A) 1) 용석과 은주는 외식할 때 식사에 곁들여 와인 한두 잔을 즐겨 마신다. A) 1) Soykan en Benal drinken graag een paar glazen wijn bij hun maaltijd als ze uit eten zijn. A) 1) Soykan e Benal gostam de tomar um ou dois cálices de vinho com a refeição quando jantam fora. А) 1) Сойкану и Беналу любят выпить один или два бокала вина, когда они едят не дома. A) 1) Soykan和Benal在外面吃饭的时候,他们很喜欢喝一两杯葡萄酒。

Dışarda yedikleri zaman kaç kadeh içmekten keyif alırlar? Outside|they eat|when|how many|glasses|drinking|pleasure|do they get |yediklerinde|||||| Wie viele Gläser Wein genießen sie, wenn sie auswärts essen? How many glasses of wine do they enjoy with their meal when they eat out? ¿Cuántas copas de vino disfrutan Soykan y Benal tomar con la cena cada vez que salen? Combien de verres de vin apprécient-ils avec leur repas lorsqu'ils mangent au restaurant? Quanti bicchieri di vino gli piace bere con le loro pietanze quando mangiano fuori? 外食 の 際 彼 ら は 何 杯 の ワイン を 飲む こと を 楽しみます か ? 그들은 외식할 때 와인 몇 잔을 즐겨 마시는가? Hoeveel glazen wijn drinken ze graag als ze uit eten zijn? Quantos cálices de vinho eles gostam de tomar com a refeição quando eles saem? Сколько бокалов вина им нравится пить за едой, когда они едят не дома? 他们在外面吃饭的时候喜欢喝几杯?

Dışarda yedikleri zaman yemekleriyle birlikte bir yada iki kadeh şarap içmekten keyif alırlar. Outside|they eat|when|with their meal||one|or|two|glass|wine|from drinking|pleasure|they take Sie genießen es, ein oder zwei Gläser Wein zu trinken, wenn sie auswärts essen. They enjoy having a glass or two of wine with their meal when they eat out. A Soykan y Benal les gusta tomar una o dos copas de vino con la cena cada vez que salen. Ils aiment accompagner leur repas d'un verre ou deux de vin lorsqu'ils mangent au restaurant. Gli piace bere un bicchiere o due di vino con le loro pietanze quando mangiano fuori. サム と ベティ は 外食 の 際 1 杯 か 2 杯 の ワイン を 飲む こと を 楽しんで います 。 그들은 외식할 때 식사에 곁들여 와인 한 두잔을 즐겨 마신다. Ze drinken graag een paar glazen wijn bij hun maaltijd als ze uit eten zijn. Eles gostam de tomar um ou dois cálices de vinho com a refeição quando eles jantam fora. Им нравится выпить один или два бокала вина, когда они едят не дома. 他们在外面吃饭的时候,他们很喜欢喝一两杯葡萄酒。

2) Bu yüzden, yemekten sonra eve nasıl döneceklerini düşünmek onlar için önemli. This|reason|from eating|after|home|how|they will return|to think|they|for|important ||||||döneceklerini||||önemli 2) Aus diesem Grund ist es wichtig, dass sie sich überlegen, wie sie nach dem Abendessen nach Hause kommen. 2) For that reason, it is important for them to think about how they are going to get home after dinner. 2) Por esa razón, es importante para ellos pensar cómo van a llegar a casa después de la cena. 2) Pour cette raison, il est important pour eux de réfléchir à la façon dont ils vont rentrer à la maison après le dîner. 2) Per quel motivo, è importante per loro pensare a come tornare a casa dopo la cena. 2) その 為 、 彼 ら が 夕食 後 どのように 家 に 戻る か を 考える こと は 大切です 。 2) 때문에 그들이 식사를 하고 집에 어떻게 갈지를 생각하는 것은 중요하다. 2) Daarom vinden ze het belangrijk om na te denken over hoe ze thuis kunnen komen na het etentje. 2) Por esse motivo, é importante para eles pensar sobre como eles vão chegar em casa depois do jantar. 2) По этой причине, им важно подумать о том, как они будут добираться домой после ужина. 2) 因此,对他们来说重要的是考虑吃完饭后如何回家。

Soykan ve Benal için düşünmeleri önemli olan şey nedir? Soykan|and|Benal|for|their thinking|important|that|thing|what ||Benal||düşünmeleri|||| Was ist für Soykan und Benal wichtig, sich zu überlegen? What it is it important for Soykan and Benal to think about? ¿En qué es importante que piensen Soykan y Benal? À quoi Soykan et Benal doivent réfléchir avant de rentrer ? Cosa è importante pensare per Benal e Soykan? サム と ベティ が 考える こと で 何 が 大切です か ? 용석과 은주가 무엇을 생각하는 것이 중요한가? Wat vinden zij belangrijk om over na te denken? Por que é importante para Sandro e Benal pensar sobre isso? О чём важно подумать Сойкану и Варваре? Soykan和Benal重视的是什么?

Yemekten sonra eve nasıl döneceklerini düşünmek onlar için önemlidir. From the meal|after|home|how|they will return|to think|they|for|is important ||||döneceklerini|||| Es ist wichtig für sie, sich zu überlegen, wie sie nach dem Abendessen nach Hause kommen. It's important for them to think about how they are going to get home after dinner. Es importante para ellos pensar cómo van a llegar a casa después de la cena. Il est important pour eux de réfléchir à la façon dont ils vont rentrer à la maison après le dîner. Per loro è importante pensare a come tornare a casa dopo la cena. 彼 ら が 夕食 後 どのように 家 に 戻る か を 考える こと は 大切で す 。 그들이 식사를 하고 집에 어떻게 갈지를 생각하는 것이 중요하다. Het is belangrijk dat ze nadenken over hoe ze na het eten naar huis zullen terugkeren. É importante que eles pensem sobre como eles vão voltar para casa depois do jantar. Им важно подумать о том, как они будут добираться домой после ужина. 对他们来说重要的是考虑吃完饭后如何回家。

3) Genellikle restoranta arabalarıyla gelirler, yada arkadaşlarının evine, çünkü taksi tutmak çok pahalı olur. They usually|to the restaurant|with their cars|they come|or|their friend's|to the house|because|taxi|taking|very|expensive|is genellikle|||||||||||| 3) Normalerweise fahren sie mit dem Auto zum Restaurant oder zum Haus ihrer Freunde, weil es zu teuer ist, ein Taxi zu nehmen. 3) They usually drive their car to the restaurant, or to their friends' place, because it is too expensive to take a taxi. 3) Por lo general, conducen en su auto hasta el restaurante o hasta el lugar de sus amigos porque es demasiado costoso tomar un taxi. 3) Ils prennent généralement leur voiture au restaurant ou chez leurs amis, car il est trop cher de prendre un taxi. 3) Solitamente guidano la loro auto al ristorante, o a casa dei loro amici, perché è troppo costoso prendere un taxi. 3) 彼 ら はたいてい レストラン あるいは 彼 ら の 友達 の ところ へ 車 で 行きます 、 なぜなら タクシー を 使う の は 高 すぎる から です 。 3) 그들은 보통 레스토랑이나 친구 집에는 자가용을 타고 간다 왜냐하면 택시를 타기에는 너무 비싸기 때문이다. 3) Ze rijden vaak naar het restaurant of naar het huis van hun vrienden, omdat het te duur is om een taxi te regelen. 3) Eles geralmente dirigem seu carro para o restaurante, ou para encontrar seus amigos, porque é muito caro pegar um táxi. 3) Они обычно едут на своей машине в ресторан или к друзьям, потому что брать такси слишком дорого. 3) 通常他们会开车去餐厅,或者去朋友家,因为打车太贵了。

Neden taksi tutmazlar? ||halten Why|taxi|don't take Warum nehmen sie nicht ein Taxi? Why don't they take a taxi? ¿Por qué no toman ellos un taxi? Pourquoi ne prennent-ils pas de taxi? Perché non prendono un taxi? なぜ 彼 ら は タクシー に 乗らない のです か ? 왜 택시를 타지 않는가? Waarom regelen ze geen taxi? Por que eles não pegam um táxi? Почему они не берут такси? 为什么他们不坐出租车?

Çünkü taksi tutmak çok pahalı olur. Because|taxi|taking|very|expensive|would be Weil es zu teuer ist, ein Taxi zu nehmen. Because it's too expensive to take a taxi. Porque es demasiado costoso tomar un taxi. Parce qu'il est trop cher de prendre un taxi. Perché è troppo costoso prendere un taxi. なぜなら タクシー を 使う の は 高 すぎる から です 。 왜냐하면 택시를 타기에는 너무 비싸기 때문이다. Omdat het te duur is om een taxi te regelen. Porque é muito caro pegar um táxi. Потому что брать такси слишком дорого. 因为打车太贵了。

4) Eve dönüşte kimin kullanacağına önceden karar verirler. home|on the way back|whose|will use|beforehand|decision|they make |||kullanacağına|önceden|| 4) Sie entscheiden in der Regel im Voraus, wer beim Nachhausewegfährt. 4) They usually decide ahead of time who is going to drive home. 4) Ellos usualmente deciden con anticipación quién conducirá a casa. 4) En principe ils décident entre eux à l'avance, qui prendra le volant pour le chemin retour. 4) Solitamente decidono con anticipo chi dovrà guidare al ritorno a casa. 4) 彼 ら はたいてい 家 に 誰 が 運転 する か 前もって 決めます 。 4) 그들은 보통 집에 누가 운전해갈 건지 미리 정해놓는다. 4) Ze besluiten vaak van tevoren wie er naar huis rijdt. 4) Eles costumam decidir antes de sair quem vai dirigir de volta para casa. 4) Они обычно заранее решают, кто поведёт машину домой. 4) 在回家的时候,他们会事先决定谁开车。

Neye önceden karar verirler? на что||| Was entscheiden sie im Voraus? What do they decide ahead of time? ¿Qué deciden con anticipación? Que décident-ils à l'avance ? Cosa decidono con anticipo? 彼 ら は 前もって 何 を 決めます か ? 무엇을 미리 정해놓는가? Wat besluiten ze van tevoren? O que eles decidem antes de sair? Что они решают заранее? 他们事先决定什么?

Eve dönüşte kimin kullanacağına önceden karar verirler. home|on return|whose|will use|beforehand|decision|they make |||kullanacağına||| Sie entscheiden in der Regel im Voraus, wer beim Nachhausewegfährt. They usually decide ahead of time who is going to drive home. Ellos usualmente deciden con anticipación quién conducirá a casa. Ils décident généralement à l'avance, qui prendra le volant pour le chemin retour. Solitamente decidono con anticipo chi dovrà guidare al ritorno a casa. 彼 ら はたいてい 家 に 誰 が 運転 する か 前もって 決めます 。 그들은 보통 집에 누가 운전해갈 건지 미리 정해놓는다. Ze besluiten vaak van tevoren wie er naar huis rijdt. Eles costumam decidir antes de sair quem vai dirigir para casa. Они обычно заранее решают, кто поведёт машину домой. 他们事先决定谁会在回家时驾驶。

B) 5) Bazen diğer misafirler varken içmeyi reddetmenin zor olacağını biliriz. |Sometimes|other|guests|while|drinking|refusing|difficult|will be|we know B) 5) Manchmal ist es schwierig nicht mit den anderen Gästen trinken zu können. B) 5) Sometimes we knew that it would be difficult to refuse to drink with the other guests. B) 5) Algunas veces sabíamos que sería difícil negarse a beber con los otros invitados. B) 5) Parfois, nous savions qu'il serait difficile de refuser de boire avec les autres invités. B) 5) A volte sapevamo che sarebbe stato difficile rifiutare di bere con gli altri invitati. B) 5) 時々 私 達 は 他の ゲスト と 飲む こと を 断る の は 難しい と 知って います 。 B) 5) 가끔은 다른 손님들과 술 마시는 것을 거절하기가 어렵다는 것을 우리는 알고 있었다. B) 5) Soms wisten we dat het moeilijk zou zijn om een drankje af te slaan als het gezellig was. B) 5) Às vezes, sabíamos que seria difícil se recusar a beber com os outros convidados. Б) 5) Иногда мы знали, что будет трудно отказаться от выпивки с другими гостями. B) 5) 有时我们知道在其他客人在场时拒绝喝酒会很困难。

Diğer misafirler varken içmeyi reddetmenin kolay mı olduğunu düşünürüz zor mu? Other|guests|while|drinking|refusing|easy|question particle|to be|we think|hard|question particle ||||reddetmenin|||olduğunu|düşünürüz|| Denken wir, dass es einfach oder schwierig ist, nicht mit den anderen Gästen trinken zu können? Did we think it would be easy or difficult to refuse to drink with the other guests? ¿Pensamos que sería fácil o difícil negarse a beber con los otros invitados? Pensions-nous qu'il serait facile ou difficile de refuser de boire avec les autres invités? Abbiamo pensato che sarebbe stato facile rifiutare di bere con gli altri invitati? 私 達 は 他の ゲスト と 飲む こと を 断る の は 簡単 だ と 思って いました か ? 우리는 다른 손님들과 술 마시는 것을 거절하기가 어렵다는 것을 알고 있었는가? Dachten we dat het makkelijk of moeilijk zou zijn om een drankje af te slaan als het gezellig was? Achamos que seria fácil ou difícil recusar-se a beber com os outros convidados? Мы думали, что будет легко или трудно отказаться от выпивки с другими гостями? 我们考虑在其他客人在场时拒绝喝酒是容易的还是困难的?

Diğer misafirler varken içmeyi reddetmenin zor olacağını biliriz. Other|guests|while|drinking|refusing|difficult|will be|we know ||||||olacağını|biliriz Wir wussten, dass es schwierig sein würde, nicht mit den anderen Gästen trinken zu können. We knew that it would be difficult to refuse to drink with the other guests. Algunas veces sabíamos que sería difícil negarse a beber con los otros invitados. Nous savions qu'il serait difficile de refuser de boire avec les autres invités. Sapevamo che sarebbe stato difficile rifiutare di bere con gli altri invitati. 私 達 は 他の ゲスト と 飲む こと を 断る の は 難しい と 知って います 。 다른 손님들과 술 마시는 것을 거절하기가 어렵다는 것을 우리는 알고 있었다. We wisten dat het moeilijk zou zijn om een drankje af te slaan als het gezellig was. Sabíamos que seria difícil recusar-se a beber com os outros convidados. Мы знали, что будет трудно отказаться от выпивки с другими гостями. 我们知道在其他客人在场时拒绝喝酒会很困难。

6) Öyle olduğunda, başka bir düzenleme yapmamız gerekir. ||||изменение|| that way|when|another|one|arrangement|we need to do|should ||||düzenleme|| 6) In diesem Fall mussten wir andere Vorkehrungen treffen. 6) In those cases, we had to make other arrangements. 6) En esos casos, tuvimos que hacer otros arreglos. 6) Dans ces cas-là, nous avons dû prendre d'autres dispositions. 6) In quei casi, Abbiamo dovuto prendere altri accordi. 6) そういった 場合 、 私 達 は 他の 用意 を しなければ なりません でした 。 6) 그런 경우에는 다른 장치를 마련해놓아야 했다. 6) In dat geval moesten we iets anders regelen. 6) Nesses casos, tivemos que fazer outros arranjos. 6) В таких случаях мы должны были принимать другие меры. 6) 当情况如此时,我们需要做出其他安排。

Öyle olduğunda ne yapmamız gerekir? that way|when|what|we should do|is necessary Was mussten wir in diesem Fall tun? What did we have to do in those cases? ¿Qué tuvimos que hacer en esos casos? Qu'avons-nous dû faire dans ces cas-là ? Cosa abbiamo dovuto fare in quei casi? そういった 場合 、 私 達 は 何 を しなければ なりません でした か ? 그런 경우에는 무엇을 해야 했는가? Wat moesten we in dat geval doen? O que devemos fazer nesses casos? Что мы должны были делать в таких случаях? 当情况如此时,我们需要做什么?

Öyle olduğunda, başka bir düzenleme yapmamız gerekir. that|when|another|one|arrangement|we need to do|should Wir mussten in diesem Fall andere Vorkehrungen treffen. We had to make other arrangements in those cases. En esos casos tuvimos que hacer otros arreglos. Nous avons dû prendre d'autres dispositions. Abbiamo dovuto prendere altri accordi. 私 達 は 他の 用意 を しなければ なりません でした 。 그런 경우에는 다른 장치를 마련해놓아야 했다. In dat geval moesten we iets anders regelen. Tivemos que fazer outros arranjos nesses casos. Мы должны были принимать другие меры в таких случаях. 当情况如此时,我们需要做出其他安排。

7) Hiç içmeyen bir arkadaşımızın olması da her zaman faydalı olur. never|drinking|a|our friend|being|also|every|time|beneficial|is |||arkadaşımızın|||||| 7) Ich fand es vorteilhaft, Freunde zu haben, die überhaupt nicht trinken. 7) I found it useful to have friends who didn't drink at all. 7) Siempre encontré útil contar con amigos que no bebieran en lo absoluto. 7) J'ai trouvé utile d'avoir des amis qui ne buvaient pas du tout. 7) Ho trovato utile avere degli amici che non bevono affatto. 7) お 酒 を 飲まない 友達 が いる こと は とても 便利 だ と 私 は 気づきました 。 7) 술을 아예 마시지 않는 친구가 있는 것은 언제나 유용하게 느껴졌다. 7) Ik vond het handig om vrienden te hebben die helemaal geen alcohol dronken. 7) Achei útil ter amigos que não bebem. 7) Я считала удобным иметь друзей, которые не пьют вообще. 7) 总是有一个朋友不喝酒也总是有益的。

Ne tür bir arkadaşımızın olması faydalı olur? What|type|a|our friend|having|beneficial|would be Ich fand es vorteilhaft, welche Art von Freunde zu haben? What kinds of friends did I find it useful to have? ¿Qué tipo de amigos encontré útil tener? Quels genres d'amis ai-je trouvé utile d'avoir? Che tipo di amici ha trovato utile avere? 私 は どんな 友達 を 持つ こと が 便利 だ と 気づきました か ? 어떠한 친구가 있는 것이 유용하게 느껴졌나? Welke vrienden vond ik handig om te hebben? Que tipos de amigos achei útil ter? Каких друзей, по моему мнению, было удобно иметь? 有一个什么样的朋友总是有益?

Hiç içmeyen bir arkadaşımızın olması da her zaman faydalı olur. never|drinking|a|our friend|being|also|every|time|beneficial|is |içmeyen|||||||faydalı| Ich fand es vorteilhaft, Freunde zu haben, die überhaupt nicht trinken. I found it useful to have friends who didn't drink at all. Siempre encontré útil contar con amigos que no bebieran en lo absoluto. J'ai trouvé utile d'avoir des amis qui ne buvaient pas du tout. Ho trovato utile avere degli amici che non bevono affatto. お 酒 を 飲まない 友達 が いる こと は とても 便利 だ と 私 は 気づきました 。 술을 아예 마시지 않는 친구가 있는 것은 언제나 유용하게 느껴졌다. Ik vond het handig om vrienden te hebben die helemaal geen alcohol dronken. Eu achei útil ter amigos que não bebem nada. Я считала удобным иметь друзей, которые не пьют вообще. 总是有一个朋友不喝酒也总是有益。

8) O insanlar ayık şoför olmak konusunda her zaman talep görürler. Those|people|sober|driver|to be|regarding|every|always|demand|receive |||şoför||||||görürler 8) Solche Leute waren als designierte Fahrer immer gefragt. 8) Such people were always in demand as designated drivers. 8) Estas personas siempre se necesitan como conductores designados. 8) Ces personnes étaient toujours recherchées en tant que conducteurs désignés. 8) Persone come loro erano sempre designate alla guida. 8) そのような 人々 は いつも 専用 の ドライバー の ように 需要 が ありました 。 8) 그런 사람들은 지정 운전수로 언제나 반겨졌다. 8) Deze mensen waren altijd erg gewild als chauffeur. 8) Essas pessoas estavam sempre em demanda como motoristas da vez. 8) Такие люди всегда пользовались спросом в качестве водителей. 8) 这些人总是在成为清醒司机方面受到青睐。

O insanlar ne konuda talep görürler? Those|people|what|in the subject|demand|receive Als was waren solche Leute immer gefragt? What were such people always in demand as? ¿Para qué se necesitan siempre este tipo de personas? En quoi ces personnes étaient-elles toujours en demande? Per cosa erano sempre richieste queste persone? そのような 人々 は いつも 何 の ように 需要 が ありました か ? 그런 사람들은 언제나 무엇으로서 반겨졌나? Waren deze mensen altijd erg gewild als chauffeur? Para que essas pessoas sempre eram solicitadas? В качестве кого такие люди всегда были востребованы? 这些人在什么方面受到青睐?

O insanlar ayık şoför olmak konusunda her zaman talep görürler. Those|people|sober|driver|to be|regarding|every|always|demand|are seen |||şoför|||||| Solche Leute waren als designierte Fahrer immer gefragt. Such people were always in demand as designated drivers. Estas personas siempre se necesitan para ser conductores designados. Ce genre de personnes étaient toujours recherchées en tant que conducteurs désignés. Persone come loro erano sempre designate alla guida. そのような 人々 は いつも 専用 の ドライバー の ように 需要 が ありました 。 그런 사람들은 지정 운전수로 언제나 반겨졌다. Deze mensen waren altijd erg gewild als chauffeur. Tais pessoas estavam sempre sob demanda como motoristas da vez. Такие люди всегда были востребованы в качестве водителей. 这些人总是在成为清醒司机方面受到青睐。