×

Vi använder kakor för att göra LingQ bättre. Genom att besöka sajten, godkänner du vår cookie-policy.


image

Baha's Stories, TÜRKİYE’NİN BÖLGELERİ 2: EGE BÖLGESİ

TÜRKİYE'NİN BÖLGELERİ 2: EGE BÖLGESİ

Türkiye'nin batısında yer alan Ege Bölgesi'ni inceleyelim.

Ege deyince akla iki şey gelir: turizm ve Ege Denizi.

Mesela Efes (Ephesus) bu bölgededir.

İzmir, Muğla, Aydın gibi turistik şehirler de buradadır.

Son yıllarda popülerleşen bir yarımada olan Alaçatı'yı hiç duydunuz mu?

Alaçatı, İzmir'de bir mahalle.

Sörfe meraklı insanlar özellikle yazın buraya giderler.

Sörf yapmak için rüzgara ihtiyaç var ve Alaçatı'da her mevsim sörf yapmaya yetecek kadar rüzgar eser.

Deniz ilindeki Pamukkale adlı bölge ise büyüleyici bir güzelliğe sahiptir.

Hem yerli hem de yabancı birçok turist bölgeyi ziyaret eder.

Oraya gidip de fotoğraf çekilmeyen biri yoktur sanırım.

Gerçekten nefes kesen bir görüntüsü var.

Ayrıca Pamukkale UNESCO'nun Dünya Miras Listesi'nde yer alır.

Buradaki suların sağlığa faydalı olduğu söylenir.

Birçok ünlü tatil için Muğla'nın Bodrum adlı ilçesine gider.

Doğal olarak Bodrum'daki her şey ziyadesiyle pahalıdır, lükstür.

Kütahya ilinde ise termal turizmi gelişmiştir.

Sağlık problemi olan bazı insanlar buradaki kaplıcalara giderler.

Bölgedeki sıcak su kaynaklarının sağlığa yararlı olduğu herkesçe bilinir.

Ege Bölgesi, Marmara Bölgesi'nden sonra en fazla göç alan bölgedir.

Özellikle yaz aylarında Türkiye'nin doğusundan birçok insan Ege kıyılarındaki otellerde çalışmak için bölgeye gider. Karadeniz'den farklı olarak bölgede sayısız doğal koy ve körfez vardır.

Dünya turu yapan büyük gemiler Ege sahillerine günübirlik gelirler.

Turistler gemiden inip şehri gezer, alışveriş yapar ve gemilerine dönerler.

Bu durum bölgenin ekonomisini canlandırır.

İzmir Limanı önemli bir ihracat limanıdır.

Türkiye'de üretilen pek çok tarım ürünü bu limandan dünyaya ihraç edilir.

Benzer şekilde ithal edilen ürünler de genelde bu limana gelir ve buradan Türkiye'nin çeşitli bölgelerine dağıtılır.

Biraz da bölgedeki tarıma bakalım.

Zeytin, üzüm, tütün ve incir en çok yetiştirilen bitkilerdir.

Zeytinden zeytinyağı, üzümden şarap, tütünden sigara yapılır.

Bu ürünleri üretmek için de bölgede birçok fabrika kurulmuştur.

Bölge, maden ve enerji kaynakları bakımından da zengindir.

Bölgede sık sık deprem olur.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

TÜRKİYE’NİN BÖLGELERİ 2: EGE BÖLGESİ مناطق تركيا 2: منطقة بحر إيجه REGIONEN DER TÜRKEI 2: ÄGÄIS-REGION ΠΕΡΙΦΈΡΕΙΕΣ ΤΗΣ ΤΟΥΡΚΊΑΣ 2: ΠΕΡΙΦΈΡΕΙΑ ΑΙΓΑΊΟΥ REGIONS OF TURKEY 2: AEGEAN REGION REGIONES DE TURQUÍA 2: REGIÓN DEL EGEO RÉGIONS DE LA TURQUIE 2 : RÉGION ÉGÉENNE РЕГИОНЫ ТУРЦИИ 2: ЭГЕЙСКИЙ РЕГИОН REGIONER I TURKIET 2: REGIONEN EGEISKA HAVET

Türkiye'nin batısında yer alan Ege Bölgesi'ni inceleyelim. |δυτικά|||Αιγαίο|Περιοχή|ας εξετάσουμε ||located|located in||Aegean Region| ||||||esploriamo دعونا نتفحص منطقة بحر إيجه الواقعة في غرب تركيا. Let us examine the Aegean Region in western Turkey. Давайте проанализируем Эгейский регион на западе Турции.

Ege deyince akla iki şey gelir: turizm ve Ege Denizi. Αιγαίο|όταν λέμε|έρχεται στο μυαλ||||||| ||esprit||||||| |||||comes to mind|||Aegean| |parlando di|||||||| عندما تفكر في بحر إيجه، يتبادر إلى ذهنك شيئان: السياحة وبحر إيجه. Wenn man an die Ägäis denkt, kommen einem zwei Dinge in den Sinn: Tourismus und das Ägäische Meer. When you think of the Aegean, two things come to mind: tourism and the Aegean Sea.

Mesela Efes (Ephesus) bu bölgededir. |Εφέσου|Έφεσος||αυτή την περιοχή ||Éphèse|| |Ephesus|Ephesus||is in the region على سبيل المثال، أفسس (أفسس) يقع في هذه المنطقة. For example, Ephesus (Ephesus) is in this region. Например, Эфес находится в этом регионе.

İzmir, Muğla, Aydın gibi turistik şehirler de buradadır. |||||||είναι εδώ |Muğla||||||est ici |Muğla||||||are here too ||Aydın||||| المدن السياحية مثل إزمير وموغلا وأيدين موجودة أيضًا هنا. Touristic cities such as İzmir, Muğla and Aydın are also here.

Son yıllarda popülerleşen bir yarımada olan Alaçatı'yı hiç duydunuz mu? |τα τελευταία χρόνια|δημοφιλής||χερσόνη||Αλατσάτι||έχετε ακούσει| ||devenue populaire||péninsule||Alaçatı||| ||"becoming popular"||peninsula||Alaçatı||| ||diventata popolare||penisola||||| هل سبق لك أن سمعت عن شبه جزيرة ألاتشاتي التي أصبحت ذات شعبية كبيرة في السنوات الأخيرة؟ Haben Sie schon einmal von Alaçatı gehört, einer Halbinsel, die in den letzten Jahren populär geworden ist? Have you ever heard of Alaçatı, a peninsula that has become popular in recent years? Слышали ли вы когда-нибудь об Алачаты, полуострове, который стал популярным в последние годы?

Alaçatı, İzmir'de bir mahalle. Αλατσάτι|||γειτονιά Alaçatı neighborhood||| ألاتشاتي هو حي في إزمير. Alaçatı ist ein Stadtteil von Izmir. Alaçatı is a neighborhood in İzmir. Алачаты - это район в Измире.

Sörfe meraklı insanlar özellikle yazın buraya giderler. Surfing|ενθουσιώ|||το καλοκαί|εδώ|πηγαίνουν Surf|||||| surfing|keen on|||in the summer|| الأشخاص الذين يهتمون بركوب الأمواج يذهبون إلى هنا، خاصة في فصل الصيف. Wer sich für das Surfen interessiert, kommt vor allem im Sommer hierher. Surfing people go here especially in summer.

Sörf yapmak için rüzgara ihtiyaç var ve Alaçatı'da her mevsim sörf yapmaya yetecek kadar rüzgar eser. |||||||||σεζόν|σερφινγκ|σέρφινγκ|sufficient|όσο χρειάζεται||φυσαίνει |||vent||||à Alaçatı|||||||| Surfing|||to the wind||||in Alaçatı||season|||||wind|blows ||||||||||||sufficiente per|||soffia هناك حاجة إلى الرياح لركوب الأمواج، وفي ألاتشاتي هناك ما يكفي من الرياح لركوب الأمواج في كل موسم. Zum Surfen braucht man Wind, und den gibt es in Alaçatı zu jeder Jahreszeit. You need wind to surf and there is enough wind to surf in Alaçatı every season. Для серфинга нужен ветер, а его в Алачати достаточно в любое время года.

Deniz ilindeki Pamukkale adlı bölge ise büyüleyici bir güzelliğe sahiptir. |στην|Παμούκαλε|named|περιοχή|as for|μαγευτική|μια|ομορφιά|έχει μια |dans le|Pamukkale||||||beauté| |"in the province"|Pamukkale|||is|||to a beauty| |nella|||||affascinante||| تتمتع المنطقة المسماة باموكالي في المحافظة البحرية بجمال رائع. Die Region Pamukkale in der Provinz Deniz ist von faszinierender Schönheit. Pamukkale in the Deniz province has a fascinating beauty. Регион под названием Памуккале в провинции Дениз обладает завораживающей красотой.

Hem yerli hem de yabancı birçok turist bölgeyi ziyaret eder. |τοπικοί||||πολλοί||την περιοχή|| يزور المنطقة العديد من السياح المحليين والأجانب. Many tourists, both domestic and foreign, visit the region. Сюда приезжает множество туристов, как местных, так и иностранных.

Oraya gidip de fotoğraf çekilmeyen biri yoktur sanırım. εκεί|πηγαίνοντας|||who doesn't take||| ||||qui ne prend pas de photos||| ||||not photographed||| لا أعتقد أن هناك أي شخص يذهب إلى هناك ولا يلتقط صورة. Ich glaube nicht, dass es jemanden gibt, der dort hingeht und kein Foto macht. I don't think there is anyone who goes there and doesn't take a picture. Вряд ли найдется человек, который бы побывал там и не сфотографировал.

Gerçekten nefes kesen bir görüntüsü var. |αναπνοή|καταπληκ|μια|εικόνα| ||époustouflant||| ||breathtaking||| ||||aspetto| لديها وجهة نظر لالتقاط الأنفاس حقا. Es ist wirklich eine atemberaubende Aussicht. It has a truly breathtaking view.

Ayrıca Pamukkale UNESCO'nun Dünya Miras Listesi'nde yer alır. ||||Κληρονομιά|της λίστας|βρίσκεται|είναι ||de l'UNESCO|||Liste|| ||of UNESCO's|||"in the list"|| بالإضافة إلى ذلك، باموكالي مدرجة في قائمة التراث العالمي لليونسكو. Pamukkale is also on UNESCO's World Heritage List. Памуккале также входит в список Всемирного наследия ЮНЕСКО.

Buradaki suların sağlığa faydalı olduğu söylenir. εδώ|των νερών|την υγεία|ωφέλιμες|είναι|λέγεται |waters|||| here|"the waters"|health||| ||alla salute||| ويقال أن المياه هنا مفيدة للصحة. Das Wasser hier soll gesundheitsfördernd sein. The waters here are said to be beneficial to health. Считается, что здешние воды полезны для здоровья.

Birçok ünlü tatil için Muğla'nın Bodrum adlı ilçesine gider. ||||||με την ονομασία|δήμο| ||||de Muğla|||dans le district| ||||of Muğla's|Bodrum|named|to the district| يذهب العديد من المشاهير إلى منطقة بودروم في موغلا لقضاء العطلات. Viele Prominente machen in Muğlas Stadtteil Bodrum Urlaub. Many celebrities go to Muğla's Bodrum district for holidays. Многие знаменитости приезжают на отдых в район Бодрум в Мугле.

Doğal olarak Bodrum'daki her şey ziyadesiyle pahalıdır, lükstür. Φυσικά|ως||||πολύ περισσότερο|είναι ακριβ|είναι πολυ ||à Bodrum|||extrêmement|cher coûteux|luxe ||"in Bodrum"|||excessively||is luxurious |||||very much|| |||||molto di più|| وبطبيعة الحال، كل شيء في بودروم باهظ الثمن وفاخر للغاية. Natürlich ist alles in Bodrum extrem teuer und luxuriös. Naturally, everything in Bodrum is extremely expensive and luxurious. Естественно, все в Бодруме чрезвычайно дорого и роскошно.

Kütahya ilinde ise termal turizmi gelişmiştir. στην Κερα|στην επαρχ|in contrast|θερμαλιστικός|τουρισμός θερμών|has developed Kütahya||||| in Kütahya province|||thermal|| Kütahya province||in contrast|thermal|| تطورت السياحة الحرارية في مقاطعة كوتاهيا. Der Thermaltourismus wird in Kütahya entwickelt. In the province of Kütahya, thermal tourism has developed. В Кютахье развит термальный туризм.

Sağlık problemi olan bazı insanlar buradaki kaplıcalara giderler. Υγεία||που έχουν||||τα λουτρά|πηγαίνουν ||||||sources thermales| |||||"here"|hot springs| ||||||to the spas| ||||||alle terme| بعض الأشخاص الذين يعانون من مشاكل صحية يذهبون إلى المنتجعات الصحية هنا. Some people with health problems go to the hot springs here. Некоторые люди, имеющие проблемы со здоровьем, посещают здешние горячие источники.

Bölgedeki sıcak su kaynaklarının sağlığa yararlı olduğu herkesçe bilinir. στην περιοχή|θερμές|νερό|πηγών|την υγεία|ωφέλιμες|είναι ωφέ|γνωστό σε όλους|είναι γνωστό |||sources thermales||||tout le monde| |||hot springs'||||everyone knows| |||le sorgenti||||| ومن المعروف على نطاق واسع أن ينابيع المياه الساخنة الموجودة في المنطقة مفيدة للصحة. Es ist allgemein bekannt, dass die heißen Quellen in der Region gesundheitsfördernd sind. It is well known that the hot springs in the region are good for health. Известно, что горячие источники в этом регионе полезны для здоровья.

Ege Bölgesi, Marmara Bölgesi'nden sonra en fazla göç alan bölgedir. Αιγαίο|περιοχή||||||μετανάστευση|receiving|περιοχή |||région|||||| |||"from the region"|||||| |||||||migrazione|| منطقة بحر إيجه هي المنطقة التي تستقبل أكبر عدد من الهجرة بعد منطقة مرمرة. Die Ägäisregion ist nach der Marmararegion die Region mit der höchsten Zuwanderung. The Aegean Region is the region that receives the most immigration after the Marmara Region. Эгейский регион - регион с самой высокой иммиграцией после Мраморного региона.

Özellikle yaz aylarında Türkiye'nin doğusundan birçok insan Ege kıyılarındaki otellerde çalışmak için bölgeye gider. ||τους καλοκαιρι|της Τουρκίας|ανατολικά της|||Αιγαίο|στις ακτές|στα ξενοδοχεία|||| ||||||||des côtes égéennes||||| |summer|||||||on the coasts of||||| ||||||||sulle coste||||| وخاصة في أشهر الصيف، يتوجه العديد من الأشخاص من شرق تركيا إلى المنطقة للعمل في الفنادق الواقعة على ساحل بحر إيجه. Vor allem im Sommer reisen viele Menschen aus der Osttürkei in die Region, um in den Hotels an der Ägäisküste zu arbeiten. Especially in summer, many people from eastern Turkey travel to the region to work in hotels on the Aegean coast. Особенно летом многие жители восточной Турции едут в этот регион, чтобы работать в отелях на побережье Эгейского моря. Karadeniz'den farklı olarak bölgede sayısız doğal koy ve körfez vardır. ||||αμέτρητες|φυσικές|κλειστός κό||κόλποι| de la mer Noire||||||||| "Unlike the Black Sea"||||||cove||| ||||innumerevoli||baia||baia| على عكس البحر الأسود، يوجد في المنطقة عدد لا يحصى من الخلجان والخلجان الطبيعية. Anders als am Schwarzen Meer gibt es in der Region zahlreiche natürliche Buchten und Golfe. Unlike the Black Sea, there are numerous natural coves and gulfs in the region. В отличие от Черного моря, в этом регионе есть множество естественных бухт и заливов.

Dünya turu yapan büyük gemiler Ege sahillerine günübirlik gelirler. Γη|κρουαζι|που κάνουν||τα πλοία||στις ακτές|για ημερήσι|έρχονται ||||navires||côtes|excursion d'un jour| |world tour|||ships||to the shores|day trips| |||||||daily| |||||||per un giorno| السفن الكبيرة التي تقوم بجولات عالمية تأتي إلى ساحل بحر إيجة يوميًا. Große Schiffe, die um die ganze Welt reisen, laufen täglich die Ägäisküste an. The big ships that make a world tour come to the Aegean coasts for a day. К Эгейскому побережью ежедневно подходят крупные суда, путешествующие по всему миру.

Turistler gemiden inip şehri gezer, alışveriş yapar ve gemilerine dönerler. οι τουρίστες|από το πλο|αποβιβά|την πόλη|περπατούν στην|ψώνια|ψωνίζουν||στα πλοία τους|επιστρέφουν στο ||||||||leurs bateaux| |the ship|get off|||shopping|||their ships| ينزل السائحون من السفينة ويزورون المدينة ويتسوقون ويعودون إلى سفينتهم. Tourists get off the ship, visit the city, shop and return to their ships. Туристы сходят с корабля, осматривают город, делают покупки и возвращаются на свои корабли.

Bu durum bölgenin ekonomisini canlandırır. |||οικονομία|ενισχύει ||||dynamise ||||revitalizes ||||stimola وهذا ينشط اقتصاد المنطقة. This stimulates the economy of the region. Такая ситуация оживляет экономику региона.

İzmir Limanı önemli bir ihracat limanıdır. |||σημαντική|εξαγωγής|port |||||port |port||||is a port ||||esportazione| ميناء إزمير هو ميناء تصدير مهم. Der Hafen von Izmir ist ein wichtiger Exporthafen. Izmir Port is an important export port. Порт Измир является важным экспортным портом.

Türkiye'de üretilen pek çok tarım ürünü bu limandan dünyaya ihraç edilir. |παραγόμενα|πολλές||αγροτικά προϊόντα|προϊόν||λιμάνι|στον κόσμο||is exported |||||||port||| |||||||from this port||| ||||prodotti agricoli|||||| ويتم تصدير العديد من المنتجات الزراعية المنتجة في تركيا إلى العالم من هذا الميناء. Viele in der Türkei erzeugte landwirtschaftliche Produkte werden von diesem Hafen aus in die ganze Welt exportiert. Many agricultural products produced in Turkey are exported to the world from this port. Из этого порта экспортируются в мир многие сельскохозяйственные продукты, произведенные в Турции.

Benzer şekilde ithal edilen ürünler de genelde bu limana gelir ve buradan Türkiye'nin çeşitli bölgelerine dağıtılır. παρόμοιο|παρόμοια|εισαγόμενα|εισαγόμενα||και||||έρχονται||||διάφορες|περιοχές της|διανέμονται ||||||||port||||||régions|distribués ||||||||the port||||||to regions|are distributed ||importati|||||||||||||vengono distribuit وبالمثل، تأتي المنتجات المستوردة بشكل عام إلى هذا الميناء ويتم توزيعها من هنا إلى مناطق مختلفة من تركيا. Similarly, imported products usually arrive at this port and are distributed from here to various regions of Turkey. Кроме того, в этот порт обычно прибывают импортные товары, которые отсюда распределяются по различным регионам Турции.

Biraz da bölgedeki tarıma bakalım. |||γεωργία|let's look at |||agriculture| |||agriculture in the| |||agricoltura| دعونا نلقي نظرة على الزراعة في المنطقة. Werfen wir einen Blick auf die Landwirtschaft in der Region. Let's take a look at the agriculture in the region. Давайте посмотрим на сельское хозяйство региона.

Zeytin, üzüm, tütün ve incir en çok yetiştirilen bitkilerdir. Ελιά|σταφύλι|καπνός||συκιά|||καλλιεργούμε|είναι τα φυ |||||||cultivated|plantes |grapes|||fig|||grown|are plants ||tabacco|||||| الزيتون والعنب والتبغ والتين هي النباتات الأكثر نموا. Oliven, Weintrauben, Tabak und Feigen sind die am meisten angebauten Pflanzen. Olives, grapes, tobacco and figs are the most cultivated plants. Оливки, виноград, табак и инжир - самые культивируемые растения.

Zeytinden zeytinyağı, üzümden şarap, tütünden sigara yapılır. ελαιόλαδο|ελαιόλαδο|σταφυλιού||καπνού|τσιγάρο|παράγεται D'olive||||tabac à rouler|| From olives||from grapes||from tobacco|| يُصنع زيت الزيتون من الزيتون، ويُصنع النبيذ من العنب، ويُصنع السجائر من التبغ. Olive oil is made from olives, wine from grapes and cigarettes from tobacco. Оливковое масло делают из оливок, вино - из винограда, а сигареты - из табака.

Bu ürünleri üretmek için de bölgede birçok fabrika kurulmuştur. |τα προϊόντα|παραγωγή|για την||στην περιοχή|πολλές|εργοστάσιο|have been established ||to produce|||||| ||produrre|||||| وقد تم إنشاء العديد من المصانع في المنطقة لإنتاج هذه المنتجات. Many factories have been established in the region to produce these products. В регионе открыто множество заводов по производству этой продукции.

Bölge, maden ve enerji kaynakları bakımından da zengindir. Περιοχή|mineral|||πόρους|όσον αφορά||πλούσια σε |mines|||||| |mineral resources||energy sources|resources||| كما أن المنطقة غنية بالموارد المعدنية والطاقة. Die Region ist auch reich an Bodenschätzen und Energieressourcen. The region is also rich in mineral and energy resources. Регион также богат минеральными и энергетическими ресурсами.

Bölgede sık sık deprem olur. |||σεισμός|occurs وتحدث الزلازل بشكل متكرر في المنطقة. In der Region kommt es häufig zu Erdbeben. Earthquakes occur frequently in the region. В регионе часто происходят землетрясения.