×

Vi använder kakor för att göra LingQ bättre. Genom att besöka sajten, godkänner du vår cookie-policy.


image

Harp Tarihi, Fil Vakası (571) | İslam Tarihi #1

Fil Vakası (571) | İslam Tarihi #1

Milattan sonra 571 senesiydi.

Doğuda Türkler, Çinlilerle amansız harpler veriyorlardı.

İranlılar, Türklerin ve Romalıların saldırılarıyla iyice yıpranmışlardı.

Kavimler göçü neticesindeyse Roma'nın gücü büyük ölçüde kırılmış,

eski ihtişamı kalmamıştı.

Kuzey Batıda Vikingler, Anglosakson'lara saldırarak Britanya adasını yağmalıyordu.

Güneyde Arabistan bölgesindeyse Hz. İbrahim'e inanan Hanifler'den başka,

Yahudiler ve Hıristiyanlar bulunsa da Putperestlik giderek yaygınlaşmış ve tüm Arabistanı sarmıştı.

Büyük putlar Mekke'deki Kâbe`de bulunuyordu.

Putlar ziyaret edilir, kurbanlar kesilir ve panayırlar düzenlenirdi.

Bu sayede Mekke önemli bir iktisadi güce sahip olmuştu.

Hac mevsimlerinde Kâbe'ye her taraftan insanlar akın akın gelip ziyaret ediyorlardı.

Kâbe'ye bu kadar insanın Hac maksadıyla gelmesi,

oraya gelen kervanlarla beraber bu bölgeyi tam bir ticaret merkezi haline getiriyordu.

Kâbe'nin bu kadar çok ziyaretçi toplaması ve ticaret merkezi olması birtakım kimseleri rahatsız ediyordu.

Bunlardan biri de Habeşistan Kralı Necaşi Ashame'nin Yemen'e hükümdar tayin ettiği Ebrehe b. Sabbah el-Eşrem idi.

Ebrehe, Bizans İmparatoru'nun da yardımıyla Mekke'ye giden kervan ve Kâbe ziyaretçilerini

Yemen'deki San'a şehrine çekerek şehrini ticaret merkezi haline getirmek üzere burada Kulleys (Kalis) adında bir kilise inşa ettirdi.

İçini büyük masraflar sonucu altın ve gümüşlerle süsledi.

Dışını çeşitli yerlerden getirttiği son derece kıymetli taşlarla kaplattı.

Öyle ki, o anda yaptırdığı kilisenin bir benzeri başka bir yerde yoktu.

Bu süs ve tezyinat ile Ebrehe, gûya halkı celp edecekti.

Dolayısıyla Kâbe'ye karşı gösterilen muazzam teveccühü aklınca kırmış olacaktı.

Bu sebeple Arabistan'ın her köşesine elçiler gönderdi.

Ebrehe'nin Kâbe'ye olan teveccühü kırmak niyetiyle muhteşem bir kilise yaptırdığı, Araplarca da duyulmuştu.

Ancak Arapların bu duruma tepkisi Ebrehe'nin hiç de beklediği gibi olmadı.

Araplardan bazıları gizli gizli Kulleys'e gidiyor, orayı kirletiyor, hayvan leşleriyle dolduruyorlardı.

Nihayet Kureyş'li bazı gençler Kulleys'i yakmaya dahi teşebbüs etti.

Olup bitenleri bütün bütün takip eden Ebrehe, Kulleys'e ve kendisine yapılan hakaretlere karşılık Kâbe'yi yıkmaya karar verdi.

Kâbe var oldukça yaptığı binanın hiçbir kıymeti olmayacak, Ebrehe amacına ulaşamayacaktı.

Bu sebeple Arapları tahrik etmiş, onların Kulleys'e yaptıklarını, Kâbe'yi yıkma arzusuna bahane göstermişti.

“Araplar bunu Kâbe'lerinden yüz çevirttiğim için yapıyorlar. Ben de onların Kâbe'sinde taş üstünde taş bırakmayacağım!” deyip yemin etti.

Ardından büyük bir ordu hazırlanması emrini verdi.

Habeşistan Kralından 'Mahmut' adındaki meşhur fili istedi.

Kral, o sırada dünyada büyüklük ve kuvvetçe eşsiz olan 'Mahmut' isimli fili Ebrehe'ye göndererek arzusunu yerine getirdi.

Büyük bir ordu ve gayet iri cüsseli 'Mahmut' adlı fili önde olduğu halde Mekke'ye yöneldi.

571 yılında altmış bin asker ve on yahut dokuz fille yola çıktı.

Bazı Arap kabileleri ordularıyla Ebrehe'nin önüne çıktıysa da

Ebrehe'nin fillerin desteğindeki muazzam ordusunun karşısında hiçbir ordu dayanamadı.

Ebrehe'nin karşısında hiçbir ordu kalmamıştı;

kimsesiz gibi görünen bir Kâbe ve bir avuç insan vardı.

Kureyşliler bu gelişe bakarak Kâbe'nin yıkılacağına kesin olarak inanmaya başladılar.

Mekke yakınında Mugammes denilen yerde Ebrehe ordusu çadırlarını kurdu

ve çevredeki Mekke'lilere ait develeri yağmaladılar.

Develerin içinde Abdülmuttalib'in iki yüz devesi vardı.

Ebrehe'nin elçisi Hınata el-Himyeri Mekke'ye giderek Kureyş'lilerin ileri gelenleriyle görüştü

ve Kâbe'yi tavaf etmeyi bıraktıkları takdirde onlara saldırmayacaklarını söyledi.

Onlara sadece Kâbe'yi yıkmak için geldiklerini, kendileri ile savaşmayacaklarını bildirdi.

Abdülmuttalib, ”Biz onunla savaşmak istemiyoruz, buna gücümüz de yetmez. Orası Beytullah'tır,

eğer korursa O(Allah) Harem'i korur.” dedi;

develeri görüşmek üzere Ebrehe'nin yanına vardı.

Abdülmuttalib'e iyi davranan ve önce onu takdirle karşılayan Ebrehe,

Abdülmuttalib develerini isteyince şöyle dedi:

”Seni ilk gördüğümde gözüme büyük bir şahsiyet olarak görünmüştün. Ama sen Kâbe'nin korunmasını isteyeceğin yerde develerin peşine düşünce gözümden düştün.”

Abdülmuttalib, ”Ben develerin sahibiyim. Kâbe'nin de sahibi var, O onu korur.” Dedi.

Abdülmuttalib halka olanları anlattı.

Ayrıca Ebrehe ordusunun şerrinden ve zulmünden korunmak için Mekke'yi boşaltmalarını, halka tavsiye etti.

Kendisi de birkaç kişiyle birlikte Kabe'nin yanına vardı

ve kapısının halkasına yapışarak,

“Allah'ım! Bir kul dahi evini barkını korur. Sen de kendi evini koru! Ya Rab, onlara karşı ümit bağladığım Senden başka hiçbir kimsem yoktur.

Sen onlardan kendi beytini koru.

Bu evin düşmanı Senin de düşmanındır.

Onları beytini yıkmaktan alıkoy.” diye dua etti.

Mekke boşaltıldı.

Halk, dağ başlarına ve kuytu yerlere sığınarak, Ebrehe ordusunun yapacaklarını beklemeye koyuldu.

Mekke mahzun, Kâbe mahzun kalmıştı.

Ordu harekete hazır,

Mekke üzerine yürüyüp Kâbe'yi yerle bir etmek için tek bir emir bekliyordu.

Emir geldiğinde ordu harekete geçti.

ordunun en önünde Mahmut ismindeki büyük fil ilerliyorken aniden durdu.

Kaldırmak için her tedbire başvurdular, fakat bir türlü muvaffak olamadılar.

Yönünü Yemen'e doğru çevirdiklerinde koşuyor, Şam'a doğru çevirdiklerinde yine koşuyor, doğu tarafına yönelttiklerinde aynı şekilde durmadan koşuyordu.

Ancak, yüzünü Mekke'ye doğru çevirdiklerinde, âdeta bacaklarındaki kuvvet birdenbire çekiliveriyor ve Mahmut çöküveriyordu.

Herkes hayretler içerisinde bu olayı izliyordu.

Bu heyecanlı anda, kimsenin Fil-i Mahmud'un bu hareketine akıl erdiremeyip düşündüğü sırada,

Cenab-ı Hakk, “Celal” ismiyle tecelli etti…

Kur'an'da da “Ebabil” diye adlandırılan kuşları, deniz tarafından, Ebrehe ordusunun üzerine salıverdi.

Kırlangıçlara benzeyen bu kuşların her biri,

biri ağzında, ikisi ayaklarında olmak üzere nohut tanesi büyüklüğünde üçer taş taşıyordu.

Bu taşların isabet ettiği her asker, anında yerde debelenip ölüveriyordu.

Taş yağmuruyla karşı karşıya kalan askerler, şaşırıp kaldılar.

Bir anda karargâh, yıkılan ve yere serilen insan ve hayvanlarla doldu.

Kendilerine taş isabet etmeyenler ise, kaçışmaya başladılar.

Lakin Allah'ın gazabından kimse kaçamazdı.

Meydanda ne Ebrehe kaldı ne Yemen ordusu…

Fil vakasından sonra Mekke ve Kâbe'nin kıymeti, Arapların nezdinde daha da artmıştı.

Kâbe'nin Allah tarafından korunması sebebiyle Kâbe çevresinde yaşayan Kureyş kabilesi, Ehlullah ve Carullah olarak nitelendirilerek,

yarımada halkı tarafından sevgi ve itibar görmüşlerdi.

Fil ordusu yok olmuş,

ömrünün son günlerinde mucizelere şahit olmuş nurlu bir dedenin,

gözyaşları kurumayan Âmine'nin beklediği daha büyük bir mucize yaklaşmıştı.

Fil vakasından 50-55 gün sonrası pazarı pazartesiye bağlayan geceydi.

Bir nur bütün zamanlan ve mekanları aydınlatmıştı.

İran hükümdarı Kisrâ'nın sarayı sallanmış ve l4 sütunu yıkılmıştı.

Ateşe Tapan Mecûsilerin tapındığı ve bin yıldır yanmakta olan ateş o gece sönmüştü.

Sava Gölü o gece kurumuştu.

Semave Deresi taşmıştı. Kâbe'de bulunan putlar yüzüstü yere yıkılmıştı.

Kainat bir gelişi bekliyordu.

İşte bu gelen son peygamberdi. İnsanlığın kurtuluşu gelen bu nurda,

Semada yıldızlar Mekke'de dağlar el bağlamış huzurda.

Bu gelen Baş tacımız, övüncümüz ilacımız...

Bu gelen iki dünya servetimiz, sevincimiz, acımız...

Bu gelen nur denizi, varlığın en şereflisi. İbrahim (a.s) milletinin biricik seyyidi.

Savaşların bileği bükülmemiş yiğidi.

Şanını anlatmaya kelimelerin yok sonu.

Çünkü 18 bin âlem onu Muhammed Mustafa diye tanır...

Fil Vakası (571) | İslam Tarihi #1 Elephant|Elephant Incident|Islamic history|Historical Der Elefantenvorfall (571) | Islamische Geschichte #1 Το περιστατικό με τον ελέφαντα (571) | Ισλαμική Ιστορία #1 The Elephant Case (571) | Islamic History #1 El incidente del elefante (571) | Historia islámica nº 1 L'incident de l'éléphant (571) | Histoire de l'islam #1 象の事件(571年)|イスラームの歴史#1 O Incidente do Elefante (571) | História Islâmica #1 Инцидент со слоном (571 г.) | Исламская история #1 大象案 (571) |伊斯兰历史 #1

Milattan sonra 571 senesiydi. "After Christ"||was the year كان عام 571 م Das war 571 nach Christus. It was the year 571 AD. На дворе был 571 год от рождества Христова.

Doğuda Türkler, Çinlilerle amansız harpler veriyorlardı. In the East|Turks|with the Chinese|relentless|wars|were fighting في الشرق، كان الأتراك يقاتلون بلا هوادة مع الصينيين In the east, the Turks were fighting relentlessly with the Chinese. На Востоке Тюркюты безжалостно воевали с Китайцами.

İranlılar, Türklerin ve Romalıların saldırılarıyla iyice yıpranmışlardı. Iranians|the Turks'||Romans'|by the attacks||had been worn هجمات الأتراك والرومان قد أنهكت الإيرانيين The Persians has worn down by the attacks of the Turks and Romans. Персы были ослаблены из-за постоянных нападений Тюркютов и Римлян.

Kavimler göçü neticesindeyse Roma'nın gücü büyük ölçüde kırılmış, Tribes|migration|As a result|of Rome's|power||to a large extent|"broken" ونتيجة لهجرة الأقوام، انهارت القوة الرومانية بدرجة كبيرة As a result of the migration of tribes, Rome's power had died down to a great extent, Из-за Великого переселения народов Римская империя потеряла огромную часть своей силы,

eski ihtişamı kalmamıştı. former|former glory|"was gone" وفقدت مجدها السابق and its former glory had not remained. Она(Римская империя) потерялапрежнююславу.

Kuzey Batıda Vikingler, Anglosakson'lara saldırarak Britanya adasını yağmalıyordu. North||Vikings|Anglo-Saxons|attacking|Britain|the island of|was plundering في الشمال الغربي، كان الفايكنج ينهبون الجزيرة البريطانية بمهاجمة الأنجلو ساكسون. In the North West, the Vikings were looting the British island by attacking the Anglo-Saxons. На Северо-западе Викинги, напав на Англосаксов разоряли Британскиеострова.

Güneyde Arabistan bölgesindeyse Hz. İbrahim'e inanan Hanifler'den başka, "In the south"|Arabia|"in the region"|Prophet|to Ibrahim|believing in|from the Hanifs|"other than" وفي المنطقة العربية في الجنوب، كان الحنيفين الذين آمنوا بالنبي إبراهيم Although there were Jews and Christians other than the Hanifs who believed in Abraham in the Arabian region in the south, Не смотря на существование на Юге Аравии по мимо Ханифов следующим учению Пророка Ибрахима (Авраама),

Yahudiler ve Hıristiyanlar bulunsa da Putperestlik giderek yaygınlaşmış ve tüm Arabistanı sarmıştı. Jews||Christians|are found||Paganism|increasingly|spread widely||all of|the Arabian Peninsula|had enveloped وعلى الرغم من وجود يهود ومسيحيين، فقد انتشرت الوثنية تدريجياً وحاصرت شبه الجزيرة العربية paganism increasingly spread and surrounded all of Arabia. Христиан и Иудеев, идолопоклонство распространилось и охватило всю Аравию.

Büyük putlar Mekke'deki Kâbe`de bulunuyordu. |idols|"in Mecca's"|Kaaba||"were located" كانت الأصنام الكبيرة حول الكعبة في مكة There were big idols/icons were in the Kaaba in Mecca. Самые большие идолы находились в городе Мекка в Каабе.

Putlar ziyaret edilir, kurbanlar kesilir ve panayırlar düzenlenirdi. |visited|are visited|sacrificial animals|are sacrificed||fairs or festivals|were organized وتمت زيارة الأصنام، وذبح الأضاحي وإقامة الاَسْوَاق Idols were visited, sacrifices were done and fairs were held there. К идолам приходили, приносились жертвоприношения ипроводились ярмарки.

Bu sayede Mekke önemli bir iktisadi güce sahip olmuştu. |thanks to this|Mecca|||economic|economic power|"possessed"| بهذه الطريقة، اكتسبت مكة قوة اقتصادية مهمة Thus, Mecca had gained an important economic power. Благодаря этому Мекка сталаэкономически сильна.

Hac mevsimlerinde Kâbe'ye her taraftan insanlar akın akın gelip ziyaret ediyorlardı. Pilgrimage season|During the seasons|to the Kaaba||from all sides||flocking|flocking|coming||were visiting وفي مواسم الحج، توافد الناس على مكة من جميع الجهات وزاروها During the pilgrimage seasons, people, from all sides, were flocking to the Kaaba for visiting. В сезоны поломничествосо всех сторон люди стекались к Каабе и посещали её.

Kâbe'ye bu kadar insanın Hac maksadıyla gelmesi, |||"of people"||for the purpose|coming وكثر الناس الذين يأتون إلى مكة للحج The arrival of so many people with caravans to the Kaaba, Из-за того что большое количестволюдейпо причине поломничество стекалось к Каабе,

oraya gelen kervanlarla beraber bu bölgeyi tam bir ticaret merkezi haline getiriyordu. "there"|coming|with caravans|along with||this area|||trade center|trade center||"was making" ومع وصول القوافل إلى هناك، تحولت هذه المنطقة إلى مركز تجاري كامل for the purpose of Hajj was making this region a complete trade center. и из-за караванов приходящих туда, делало эту область важным торговым центром

Kâbe'nin bu kadar çok ziyaretçi toplaması ve ticaret merkezi olması birtakım kimseleri rahatsız ediyordu. the Kaaba's||||visitors|attracting||||being|some|some people|disturbing|was disturbing فحقيقة أن الكعبة جذبت الكثير من الزوار وكونها مركزًا تجاريًا جعلت بعض الناس غير مرتاحين The fact that the Kaaba was gathering so many visitors and being a trade center was making some people annoyed. Посещаемость Каабы и её экономическая важность беспокоило некоторых правителей.

Bunlardan biri de Habeşistan Kralı Necaşi Ashame'nin Yemen'e hükümdar tayin ettiği Ebrehe b. Sabbah el-Eşrem idi. "One of these"|one of them|"one of"||King|Negus|of Ashame|to Yemen|ruler|appointed as ruler|"appointed"|Ebrehe|one of them|Sabbah||The Mutilated|was وكان أحدهم أبرهة ابن صباح الأشرم الذي عينه ملك الحبشة نجاشي أصحمة حاكماً لليمن One of them was Abraha son of Sabbah al-Ashram, whom appointed as the ruler of Yemen by the King of Abyssinia Negus Ashame. И один из них былназначенный королём Эфиопии НеджашиАсхамойправитель ЙеменаЭбрэхе Бин Саббах Эль-Эшрем.

Ebrehe, Bizans İmparatoru'nun da yardımıyla Mekke'ye giden kervan ve Kâbe ziyaretçilerini |Byzantine Emperor|the Emperor's||with the help|to Mecca|going to|caravan|||its visitors وبنى أبرهة، بمساعدة الإمبراطور البيزنطي، كنيسة تسمى قُلَّيْس (قَلِيس) بنيت هناك لجذب زوار القافلة والكعبة Abraha had built a church called Kulleys with the help of the Byzantine Emperor Эбрэхе, с помощью Византийского Императора,шедшие в Мекку караваны и поломников

Yemen'deki San'a şehrine çekerek şehrini ticaret merkezi haline getirmek üzere burada Kulleys (Kalis) adında bir kilise inşa ettirdi. in Yemen's|Sana'a|to the city|by pulling|his city||||turn into||here|Great Church|Great Church|named||church|built|had built إلى مدينة صنعاء في اليمن، وتحويل المدينة إلى مركز تجاري to make Yemen a trade center by attracting caravans and Kaaba visitors to the city of San'a Захотел приманить к себе, построив в Йемене в городе Сана церковь Кулейс (Калис) для того чтобы сделать эту местность экономическим центром.

İçini büyük masraflar sonucu altın ve gümüşlerle süsledi. its interior||great expenses|as a result|gold and silver||with silver|decorated with فقام بتزيين داخل الكنيسة بالذهب والفضة بتكلفة كبيرة He had decorated the interior of the church with gold and silver at great expense. Он затратился и украсил церковь внутри золотом и серебром.

Dışını çeşitli yerlerden getirttiği son derece kıymetli taşlarla kaplattı. Its exterior|various|various places|had brought||extremely|precious|with valuable stones|covered with وغطى الخارج بأحجار كريمة للغاية تم جلبها من أماكن مختلفة He had covered the exterior with extremely precious stones that he brought from various places. А с наружи украсил её (церковь) драгоценными камнями из разных уголков мира.

Öyle ki, o anda yaptırdığı kilisenin bir benzeri başka bir yerde yoktu. "So much so"|||"at that moment"|had built|church's||like it|||anywhere else|did not exist لدرجة أنه لم يكن هناك مكان آخر مثل الكنيسة التي بناها في ذلك الوقت Such that there was no other building like the church he had built at that time. Так что, на то время не было видано такой церкви как онанигде.

Bu süs ve tezyinat ile Ebrehe, gûya halkı celp edecekti. |decoration||decoration|||as if||attract|"was going to attract" كان أبرهة يرغب أن يجذب الناس بهذه الزخرفة والتزيينات With this ornament and decoration, Ebrehe thought he would appeal to the people. Этими украшениямиЭбрэхе словно хотел привлечь внимание народа.

Dolayısıyla Kâbe'ye karşı gösterilen muazzam teveccühü aklınca kırmış olacaktı. |||shown|tremendous|devotion|in his mind|broken down| لذلك، كان من شأنه كسر الإهتمام الهائل بالكعبة المشرفة Therefore, the immense kindness is shown to the Kaaba would be broken. Следовательно по его мнению Он так должен был сломить этот огромный интерес к Каабе.

Bu sebeple Arabistan'ın her köşesine elçiler gönderdi. |reason|Arabia's||to every corner|envoys| لهذا السبب أرسل سفراء إلى كل ركن من أركان شبه الجزيرة العربية For this reason, he sent envoys to every corner of Arabia. И поэтому Он отправил послов во все уголки Аравии.

Ebrehe'nin Kâbe'ye olan teveccühü kırmak niyetiyle muhteşem bir kilise yaptırdığı, Araplarca da duyulmuştu. Ebrehe's||||break|with the intention|magnificent||||by the Arabs||had been heard فسمع العرب أن أبرهة له كنيسة رائعة بُنيت بقصد كسر الاهتمام بالكعبة It was also heard by the Arabs that Abraha had built a magnificent church with the intention of breaking their favor towards the Kaaba. До Арабов дошли слухи что Эбрэхе построил церковь с намерениемсломить интерес к Каабе.

Ancak Arapların bu duruma tepkisi Ebrehe'nin hiç de beklediği gibi olmadı. |Arabs|||reaction|||||| لكن رد فعل العرب على هذا الوضع لم يكن كما توقعه أبرهة However, the reaction of the Arabs to this situation was not as expected by Abraha. Но реакция Арабов была совсем не та что ожидал Эбрэхе.

Araplardan bazıları gizli gizli Kulleys'e gidiyor, orayı kirletiyor, hayvan leşleriyle dolduruyorlardı. some Arabs||||Kulleys temple|||||with animal carcasses|were filling with كان بعض العرب يذهبون إلى قليس سرا، ويلوثونها ويملأونها بجثث الحيوانات Some of the Arabs were going to Kulleys Church secretly, polluting it, filling it with animal carcasses. Некоторые Арабы скрытно приходили в церковь Кулейс, и специально загрязняли её оставляя там туши убитых животных.

Nihayet Kureyş'li bazı gençler Kulleys'i yakmaya dahi teşebbüs etti. Finally|Qurayshite|||the Kulleys temple|||| وأخيراً، حاول بعض شباب قريش حرق قليس Moreover, some young people from the Quraysh even attempted to burn Kulleys. В конце концов некоторые из племени Курейш попытались сжечь церковь Кулейс.

Olup bitenleri bütün bütün takip eden Ebrehe, Kulleys'e ve kendisine yapılan hakaretlere karşılık Kâbe'yi yıkmaya karar verdi. ||||||||and|||insults against|response|the Kaaba|destroy|| أبرهة، الذي تابع كل الأحداث، قرر تدمير الكعبة رداً على الإهانات التي وجهت إلى قليس وإليه Abraha, who followed the events, decided to destroy the Kaaba in response to the insults made against Kulleys and him. Наблюдавший за всемиэтими оскорблениями над собой и над КулейсомЭбрэхепринял решение разрушить Каабу.

Kâbe var oldukça yaptığı binanın hiçbir kıymeti olmayacak, Ebrehe amacına ulaşamayacaktı. ||quite||||value|will not be||purpose|would not succeed فما دامت الكعبة موجودة، فلن يكون للمبنى الذي شيده أي قيمة، ولن يحقق أبرهة الغرض منه As long as the Kaaba existed, the building he had built would have no value, Abraha would not achieve his goal. Пока Кааба существовала церковь которую Он построил не будет иметь никакой ценности, и Эбрэхе не сможет достичь своей цели.

Bu sebeple Arapları tahrik etmiş, onların Kulleys'e yaptıklarını, Kâbe'yi yıkma arzusuna bahane göstermişti. ||the Arabs|incited||their||||demolition||| لهذا السبب، استفز العربَ، وأظهر ما فعلوه لـقليس كذريعة لرغبته في تدمير الكعبة. For this reason, he provoked the Arabs and made an excuse for his desire to destroy the Kaaba what they did to Kulleys. И поэтому Онспровоцировал Арабов для того чтобы показать это причиной и разрушить Каабу.

“Araplar bunu Kâbe'lerinden yüz çevirttiğim için yapıyorlar. Ben de onların Kâbe'sinde taş üstünde taş bırakmayacağım!” deyip yemin etti. ||their Kaaba||turned away||||||their Kaaba||||||| العرب يفعلون هذا لأنني ابتعدت عن الكعبة. سأدمر الكعبة ولن أترك حجارة على حجارة فيها! " قال وحلف" He said “The Arabs do this because I made others turned away from their Kaaba. I will make the Kaaba level with the ground.“ and made a vow to do. “ “ Арабы делают это, потому что я отворачиваюсь от их Каабы. И я не оставлю камни на камнях в их Каабе!” сказав поклялся её разрушить.

Ardından büyük bir ordu hazırlanması emrini verdi. ثم أعطى الأمر بتجهيز جيش كبير Then he ordered a great army to be prepared. После дал приказ для сбора огромной армии.

Habeşistan Kralından 'Mahmut' adındaki meşhur fili istedi. |from the king||||elephant| وطلب الفيل الشهير "محمود" من ملك الحبشة He requested the famous elephant named 'Mahmut' from the King of Abyssinia. Он попросил у Эфиопского Короля знаменитого слона по имени 'Махмут'.

Kral, o sırada dünyada büyüklük ve kuvvetçe eşsiz olan 'Mahmut' isimli fili Ebrehe'ye göndererek arzusunu yerine getirdi. ||||||in strength||||||to Ebrehe||wish|| حقق الملك رغبته بإرسال الفيل المسمى "محمود" ، الذي كان فريدًا في العالم في ذلك الوقت ، إلى أبرهة The king fulfilled his wish by sending the elephant named "Mahmut", which was unique in the world at that time, to Abraha. Эфиопский Король согласился отправить Эбрэхе, на то время не сравнимого в силе и размере слона по имени 'Махмут'.

Büyük bir ordu ve gayet iri cüsseli 'Mahmut' adlı fili önde olduğu halde Mekke'ye yöneldi. ||||quite|large|large|||||||| توجه جيشه الكبير وفيله الضخم أمامه إلى مكة He headed towards Macca with this great army and the elephant named 'Mahmut'. С огромной армадой и стоявший во самом впереди здоровенным слоном 'Махмутом' Он направился на Мекку.

571 yılında altmış bin asker ve on yahut dokuz fille yola çıktı. |sixty|||||||elephants|| انطلق عام 571 مع ستين ألف جندي وعشر و تسعة أفيال He set out in 571 with sixty thousand soldiers and ten or nine elephants. В 571 году с шестьюдесятью тысячной армией и девяти или десяти слонами он вышел в путь.

Bazı Arap kabileleri ordularıyla Ebrehe'nin önüne çıktıysa da ||tribes||||if faced| على الرغم من أن بعض القبائل العربية واجهت أبرهة بجيوشها Although some Arab tribes tried to stand against Abraha with their armies, Некоторые Арабские племена своими армиями попытались как-то противостоять Эбрэхе

Ebrehe'nin fillerin desteğindeki muazzam ordusunun karşısında hiçbir ordu dayanamadı. ||support of|||||| إلا أنه لا يوجد جيش يمكن أن يقف ضد جيش أبرهة الهائل المدعوم من الفيلة no army could stand against Abraha's great army supported by elephants. Но перед армией Эбрэхе с его огромными слонами никакая армия не смогла выдержать.

Ebrehe'nin karşısında hiçbir ordu kalmamıştı; لم يبقَ جيش ضد أبرهة There was no army left against Abraha; Перед Эбрэхе не осталось не одной армии;

kimsesiz gibi görünen bir Kâbe ve bir avuç insan vardı. كانت هناك الكعبة التي بدت وحيدة وحفنة من الناس There was a Kaaba that looked like an orphan and a handful of people. осталось только смотревшаяся одинокой Кааба и маленькая горстка людей.

Kureyşliler bu gelişe bakarak Kâbe'nin yıkılacağına kesin olarak inanmaya başladılar. Quraysh people||arrival|||would be destroyed|||| بدأت قريش تعتقد أن الكعبة ستدمر بالنظر إلى هذا الأمر The Quraysh started to think that the Kaaba would be destroyed by looking at this army's arrival. Курайшиты перед этим зрелищем уже полностью поверили что Кааба разрушится.

Mekke yakınında Mugammes denilen yerde Ebrehe ordusu çadırlarını kurdu ||Mugammes area|||||their tents| نصب جيش أبرهة خيامهم في مكان يسمى مغمس بالقرب من مكة Abraha's army set up their tents in a place called Muzdalifah near Mecca Эбрэхеустановил свой лагерь в Мугаммесе рядом с Меккой

ve çevredeki Mekke'lilere ait develeri yağmaladılar. ||Meccans'||camels|they looted ونهبوا الإبل المكية المحيطة and looted camels belonging to the people of Mecca. и захватили находившиеся в округе стадо верблюдов принадлежащие Мекканцам.

Develerin içinde Abdülmuttalib'in iki yüz devesi vardı. The camels||Abdülmuttalib's|||camels| وكان لعبد المطلب بين الإبل مائتي جمل they looted two hundred camels of Abdul Muttalib. Среди захваченных верблюдов было около двухста верблюдов Абдулмутталиба.

Ebrehe'nin elçisi Hınata el-Himyeri Mekke'ye giderek Kureyş'lilerin ileri gelenleriyle görüştü ||Hinata||Himyari|||Quraysh's||with the leaders| توجه حناطة الحميري مبعوث أبرهة إلى مكة والتقى بأعيان قريش Abraha's envoy Hinata al-Himyeri went to Mecca and met with the notables of the Quraysh. Посол ЭбрэхеХыната эль-Химьяри пошел в Мекку и увиделся с главами Курайшитов

ve Kâbe'yi tavaf etmeyi bıraktıkları takdirde onlara saldırmayacaklarını söyledi. ||circumambulate|||||would not attack| وقال إنهم إذا توقفوا عن الطواف حول الكعبة فلن يهاجموهم and said that if they stopped circumambulating the Kaaba, they would not attack them. И сказал что если те прекратят поломничество к Каабе они не нападут.

Onlara sadece Kâbe'yi yıkmak için geldiklerini, kendileri ile savaşmayacaklarını bildirdi. |||destroy|||||would not fight| وأخبرهم أنهم أتوا لتدمير الكعبة فقط وأنهم لن يقاتلوهم He informed them that they came only to destroy the Kaaba and that they would not fight them. Он сказал им что они пришли разрушить Каабы а не воевать с ними.

Abdülmuttalib, ”Biz onunla savaşmak istemiyoruz, buna gücümüz de yetmez. Orası Beytullah'tır, Abdul Muttalib||||||||||House of Allah قال عبد المطلب: "لا نريد أن نقاتله، ولا نستطيع أن نتحمله أيضا. فهذا هو بيت الله Abdul Muttalib said, “We do not want to fight him, we cannot afford it either. That is Beytullah(house of Allah), Абдулмутталиб”Мы не хотим с ним воевать, у нас и силы нет на это. Это место дом Аллаха,

eğer korursa O(Allah) Harem'i korur.” dedi; |protects|||the sanctuary|protects| وإذا كان يحميها، فيحمي (الله) الحرم." قال He (Allah) will protect the Harem if he wants. " и если его кто-то защитит это будет Он(Аллах.)” сказал;

develeri görüşmek üzere Ebrehe'nin yanına vardı. |to meet|||| وجاء إلى أبرهة ليتحدث عن إبله He went to Abrahe to discuss his camels. чтобы вернуть верблюдов Он(Абдулмутталиб) отправился к Эбрэхе.

Abdülmuttalib'e iyi davranan ve önce onu takdirle karşılayan Ebrehe, to Abdülmuttalib||behaving|||him|with appreciation|welcoming| أبرهة، الذي عامل عبد المطلب بإحسان وقدره أولاً Abraha treated Abdul Muttalib, at first, well and appreciated him. Хорошо встретивший АбдулмутталибаЭбрэхе,

Abdülmuttalib develerini isteyince şöyle dedi: |his camels||like this| عندما سأل عبد المطلب إبله، قال: When Abdul Muttalib asked for his camels, he said: когда Абдулмутталиб попросил своих верблюдов Он сказал:

”Seni ilk gördüğümde gözüme büyük bir şahsiyet olarak görünmüştün. Ama sen Kâbe'nin korunmasını isteyeceğin yerde develerin peşine düşünce gözümden düştün.” ||when I saw you|in my eye||a|great person||had appeared||||protection|"would want"|||||out of favor|fell from grace "عندما رأيتك لأول مرة، بدوت كشخصية عظيمة في رأيي. لكن بدلاً من الرغبة في حماية الكعبة، فقدت سمعتك برغبتك لإبلك" ”When I first saw you, you seemed to be a great figure. But you fell from my grace when you worried about your camels instead of worrying about Kaaba.” ”Когда я увидел тебя впервые ты вошёл в мои глаза как великая личность. Но когда ты вместо того чтобы защитить Каабу попросил меня своих верблюдов ты потерял своё уважение в моих глазах.”

Abdülmuttalib, ”Ben develerin sahibiyim. Kâbe'nin de sahibi var, O onu korur.” Dedi. قال عبد المطلب: "أنا أملك الإبل. والكعبة ايضا لها صاحبها يحميها " Abdul Muttalib said, “I own the camels. The Kaaba also has its owner, He protects it. " Абдулмутталиб сказал;”Я владелец верблюдов, у Каабы тоже есть владелец, Он защитит её”.

Abdülmuttalib halka olanları anlattı. وأخبر عبد المطلب الناس بما حدث Abdul Muttalib told people what happened. Абдулмутталиб рассказал все произошедшее народу.

Ayrıca Ebrehe ordusunun şerrinden ve zulmünden korunmak için Mekke'yi boşaltmalarını, halka tavsiye etti. Additionally|||from the evil||oppression|||Mecca|evacuate||| كما نصح الناس بإخلاء مكة من أجل حمايتهم من شر جيش أبرهة He also advised the people to evacuate Mecca to protect from Abraha's evil and cruel army. Он посоветовал народу опустошить Мекку дабы избежать отгневаи жестокости Эбрэхе.

Kendisi de birkaç kişiyle birlikte Kabe'nin yanına vardı he|||with a few people||the Kaaba's|| ووصل إلى الكعبة مع عدد قليل من الآخرين أيضا He went to Kaaba with a few people. Сам же ещё с несколькими людьми пошел к Каабе

ve kapısının halkasına yapışarak, |door's|to the knocker|clinging to وأمسك بحلقة بابها And he prayed by hanging on the rings on its door: и прислонившись к её двери,

“Allah'ım! Bir kul dahi evini barkını korur. Sen de kendi evini koru! Ya Rab, onlara karşı ümit bağladığım Senden başka hiçbir kimsem yoktur. My God||servant||your home|home and family||||||protect||Lord||||"I rely on"||||no one else| "يا إلهي! حتى العبد يحمي بيته. احم منزلك أيضا! يا رب ، ليس عندي أحد غيرك الذي أدعوه “My Allah! Even a servant protects his house. Protect your own home too! O Allah, I have no one but you against them. “О Аллах! Даже твой раб постоит за свой дом и имущество. Ты тоже защити Свой дом! О Господь, против них стоя Я надеюсь только на Тебя кроме Тебя у меня никого нету.

Sen onlardan kendi beytini koru. |||your house| احم بيتك منهم You protect your home from them. Ты тоже защити Свой дом от них.

Bu evin düşmanı Senin de düşmanındır. |||||your enemy فعدو هذا البيت هو عدوك أيضًا The enemy of this house is also the enemy of you. Враг этого дома это и Твой враг.

Onları beytini yıkmaktan alıkoy.” diye dua etti. |||"prevent from"||| امنعهم من تدمير بيتك" Prevent them from ruining your home.” Останови их от уничтожение Твоего дома.” Сказав сделал дуа (помолился).

Mekke boşaltıldı. وتم إخلاء مكة Mecca was evacuated. Мекка опустела.

Halk, dağ başlarına ve kuytu yerlere sığınarak, Ebrehe ordusunun yapacaklarını beklemeye koyuldu. |mountain|||hiding||||||| ولجأ الناس إلى الجبال والأماكن المنعزلة وانتظروا ما سيفعله جيش أبرهة People started waiting by taking refuge in mountains and nooks for what the Abraha's army would do. Народ нашел убежище у подножия гор и вукромных местах, и стали ждать Эбрэхе и его армию.

Mekke mahzun, Kâbe mahzun kalmıştı. |sorrowful||sorrowful| كانت مكة حزينة، وكانت الكعبة حزينة Mecca and the Kaaba were crestfallen. Мекка и Кааба печально стояли.

Ordu harekete hazır, كان الجيش جاهزًا للعمل The army was ready to move. Армия готова к действию,

Mekke üzerine yürüyüp Kâbe'yi yerle bir etmek için tek bir emir bekliyordu. منتظرًا أمرًا واحدًا بالزحف إلى مكة وتدمير الكعبة المشرفة It was waiting for a single command to advance towards Mecca and destroy the Kaaba. И ждёт приказа чтобы пойти на Мекку и сравнить Каабу с землёй.

Emir geldiğinde ordu harekete geçti. عندما جاء الأمر، تحرك الجيش It started to advance when ordered. Когда пришел приказ армия двинулась.

ordunun en önünde Mahmut ismindeki büyük fil ilerliyorken aniden durdu. ||||named|||moving forward|| وأمام الجيش، توقف الفيل الكبير المسمى محمود فجأة بينما كان يتقدم There was 'Mahmut' the big elephant in front of the army. It stopped suddenly. стоявший в самом впереди слон Махмут резко остановился.

Kaldırmak için her tedbire başvurdular, fakat bir türlü muvaffak olamadılar. |||measure|||||| وبذلوا جهودًا كبيرة لإقامته، لكنهم لم يتمكنوا من ذلك They tried many things to make Mahmut stand up, but they never managed to succeed. Они пытались его сдвинуть с место любыми способами,но у них это никак не получилось

Yönünü Yemen'e doğru çevirdiklerinde koşuyor, Şam'a doğru çevirdiklerinde yine koşuyor, doğu tarafına yönelttiklerinde aynı şekilde durmadan koşuyordu. |||"when they turned"||to Damascus|||||||directed towards|||| ركض عندما استداروا نحو اليمن ، وعندما استداروا نحو دمشق ،و ركض دون توقف عندما استداروا إلى الجانب الشرقي When they turned its direction towards Yemen, it was running, when they turned its direction towards Damascus, it was running again, when they turned its direction towards the East, it was running again without stopping.. Когда они его поворачивали в сторону Йемене он бежал, в сторону Дамаска тоже бежал, на восток тоже бежал не останавливаясь.

Ancak, yüzünü Mekke'ye doğru çevirdiklerinde, âdeta bacaklarındaki kuvvet birdenbire çekiliveriyor ve Mahmut çöküveriyordu. |||||||||gives out suddenly|||collapsed suddenly ومع ذلك ، عندما أداروا وجهه نحو مكة ، تراجعت القوة في أقدامه فجأة وانهار محمود However, when they turned its face towards Mecca, the force in its legs was receding and Mahmut was squating. Но когда они его заново поворачивали в сторону Мекки, у него словно обессилевались ноги и Махмутне мог идти.

Herkes hayretler içerisinde bu olayı izliyordu. |amazement|||| كان الجميع يشاهد هذا الحدث في دهشة Everyone was watching this event nonplussed. Все в недоумении смотрели на это зрелище.

Bu heyecanlı anda, kimsenin Fil-i Mahmud'un bu hareketine akıl erdiremeyip düşündüğü sırada, ||||||Mahmud's||movement||figure out|| في هذه اللحظة المثيرة ، عندما لم يستطع أحد فهم حركة فيل محمود وكان يفكر In this exciting moment, when nobody was not be able to make heads or tails of Mahmud's move, В этот волнующий момент когда никто не мог понять эти действия слона Махмута,

Cenab-ı Hakk, “Celal” ismiyle tecelli etti… The Almighty||The Almighty|||manifest| "الله تعالى تجلى باسم "جلال Allah, manifested as "Jalal" which means glory… Всемогущий Аллах, проявил свое имя “Джалаль(Величественный)”

Kur'an'da da “Ebabil” diye adlandırılan kuşları, deniz tarafından, Ebrehe ordusunun üzerine salıverdi. ||Ababil birds|||||||||released أطلق الطيور المسمى "أبابيل" في القرآن من جانب البحر إلى جيش أبرهة Allah sicced the birds, called "Ababil" in the Qur'an, from the sea side to the Abraha's army. В Кур'ране птицы называющиеся “Эбабиль”, со стороны море были направлены Аллахом на армию Эбрэхе.

Kırlangıçlara benzeyen bu kuşların her biri, To swallows||||| حمل كل من هذه الطيور الشبيهة بالسنونو Each of these birds that look like swallows, Эти птицы похожие на ласточек,

biri ağzında, ikisi ayaklarında olmak üzere nohut tanesi büyüklüğünde üçer taş taşıyordu. |in his mouth|||||chickpeas||||| ثلاثة أحجار بحجم حبة الحمص ، واحدة في فمها واثنتان في أقدامها was carrying three stones the size of a chickpea grain, one in its mouth and two on its feet. несли один в ворту, и двав ногах камня с размером в нут.

Bu taşların isabet ettiği her asker, anında yerde debelenip ölüveriyordu. ||||||||writhe in pain|was dying instantly كان كل جندي أصيب بهذه الحجارة يموت على الفور على الأرض Every soldier hit by these stones was instantly dying on the ground. Каждый солдат в которого попадали эти камни мгновенно падал на землю и умирал.

Taş yağmuruyla karşı karşıya kalan askerler, şaşırıp kaldılar. |with a rain of|||||| في مواجهة المطر الحجري أصيب الجنود بالذهول The soldiers faced with a rain of stones, were stunned. Встретившиеся с дождем из камней солдаты, были ошеломлены.

Bir anda karargâh, yıkılan ve yere serilen insan ve hayvanlarla doldu. ||||||strewn with|||| وفجأة امتلأ المقر بالناس والحيوانات التي دمرت وسقطت Suddenly, the headquarters was filled with people and animals that were destroyed and knocked down. В один моментлагерь был переполнен трупами людей и животных упавших на землю.

Kendilerine taş isabet etmeyenler ise, kaçışmaya başladılar. ومن لم تصيبهم الحجارة بدأوا بالفرار those who did not get hit by stones started to run away. На тех на кого ещё не попали камни начали разбегаться в разные стороны.

Lakin Allah'ın gazabından kimse kaçamazdı. ||wrath|| لكن لا أحد يستطيع الهروب من غضب الله But nobody could escape the wrath of Allah. Но от гнева Аллаха никто не смог убежать.

Meydanda ne Ebrehe kaldı ne Yemen ordusu… لم يبق لا أبرهة ولا الجيش اليمني في الميدان Neither Abraha nor Yemen army left in the square … НиЭбрэхе, ни Йеменская армия ни остались в живых…

Fil vakasından sonra Mekke ve Kâbe'nin kıymeti, Arapların nezdinde daha da artmıştı. |elephant incident|||||||in the eyes||| بعد حادثة الفيل ، ازدادت قيمة مكة والكعبة في نظر العرب After the elephant incident, the value of Mecca and the Kaaba increased even more in the eyes of the Arabs. После этого случая Мекка и Кааба в глазах у Арабов стала ещё ценнее и важнее.

Kâbe'nin Allah tarafından korunması sebebiyle Kâbe çevresinde yaşayan Kureyş kabilesi, Ehlullah ve Carullah olarak nitelendirilerek, ||||||||Quraysh tribe|tribe|People of Allah||"Guest of Allah"||described as بسبب حماية الله للكعبة ، تم وصف قبيلة قريش التي تعيش حول الكعبة باسم أهل الله وجار الله Due to the protection of the Kaaba by Allah, the Quraysh tribe living around the Kaaba were described as “Ehlullah” and “Carullah” and. По причине того что Аллах защищает Каабу, Курайшитыжившие вокруг Каабы разделились на “Эхлуллах” и на “Джаруллах”,

yarımada halkı tarafından sevgi ve itibar görmüşlerdi. peninsula|||||respect| كانوا محبوبين ومحترمين من قبل شعب شبه الجزيرة were loved and respected by the people of the peninsula. их начали уважать и любить со всех сторон полуострова.

Fil ordusu yok olmuş, وتم تدمير جيش الفيل The elephant army was destroyed, Слоновая армия была уничтожена,

ömrünün son günlerinde mucizelere şahit olmuş nurlu bir dedenin, |||miracles|||radiant|| كان ينتظر الجدّ الذي شهد معجزات في آخر أيام حياته A bigger miracle was approaching to Āmina whose tears did not dry для дедушки, ставшим свидетелем чудес в последние дни своей жизни,

gözyaşları kurumayan Âmine'nin beklediği daha büyük bir mucize yaklaşmıştı. |unending|of Âmine||||||was approaching معجزة أكبر كانت أقرب من أن تنتظر آمنة التي لم تجف دموعها to a luminous grandfather who witnessed miracles in the last days of his life had expected. приблежалосьещё большее чудо которое также ждала Амина.

Fil vakasından 50-55 gün sonrası pazarı pazartesiye bağlayan geceydi. |||||to Monday|connecting| كانت الليلة التي ربطت بين الأحد والاثنين ، بعد 50-55 يومًا من حادثة الفيل It was the night that connected Sunday to Monday, 50-55 days after the elephant incident. После слонового события прошло 50-55 дней, была ночь связывающее воскресенье на понедельник.

Bir nur bütün zamanlan ve mekanları aydınlatmıştı. |||times and spaces||places|had illuminated نور أضاء جميع الأوقات والأماكن A light had illuminated where all times and places. Одно сияние осветило все времена и все места.

İran hükümdarı Kisrâ'nın sarayı sallanmış ve l4 sütunu yıkılmıştı. |ruler|Kisra's||shaken|||| اهتز قصر كسرى الحاكم الإيراني ، ودمر 14 عموداً The palace of the Iranian ruler Khosrow had shaken and 14 columns had destroyed. Дворец Иранского государя пошатнулся и 14 его колон разрушились.

Ateşe Tapan Mecûsilerin tapındığı ve bin yıldır yanmakta olan ateş o gece sönmüştü. |worshipped|fire worshippers|worshipped|||for a thousand years|burning||||| انطفأت النار التي عبدها المجوسيون في تلك الليلة و هي مشتعلة منذ ألف عام The fire that Majus people worshipped for a thousand year had fizzled out. Горящий на протяжении тысячи лет огонь которому поклонялись огнепоклонники в эту ночь потух.

Sava Gölü o gece kurumuştu. Lake Sava||||had dried up جفت بحيرة سافا في تلك الليلة Sava Lake had dried up that night. Озеро Сава высохло в эту ночь.

Semave Deresi taşmıştı. Kâbe'de bulunan putlar yüzüstü yere yıkılmıştı. Semave River|Stream|had overflowed|in the Kaaba||||| فاض نهر سيمايف. انهارت الأصنام في الكعبة وجها لأسفل Semave river had overflowed. Idols in the Kaaba were destroyed face down. Ручей Сэмавепереполнился. А идолы в Каабе упали лицом вниз и были все разрушены.

Kainat bir gelişi bekliyordu. The universe||| كان الكون ينتظر وصوله The universe was waiting for an arrival. Вселенная ждала его прихода.

İşte bu gelen son peygamberdi. İnsanlığın kurtuluşu gelen bu nurda, ||||last prophet|||||light of salvation هذا هو القادم، كان آخر نبي، خلاص البشرية في هذا النور This was the last prophet to come. The salvataion of humanity was in this light. Пришедший был последний пророк. Спасение человечества в этом сияние,

Semada yıldızlar Mekke'de dağlar el bağlamış huzurda. In the sky||in Mecca||||in presence وقامت نجوم السماء وجبال مكة أمامه باحترام The stars in the sky, the mountains in Macca were waiting hand and foot before him. Звёзды в небе, горы в Мекке преклонились перед ним.

Bu gelen Baş tacımız, övüncümüz ilacımız... |||our crown|our pride|our remedy هذا القادم، تاجنا الرئيسي، مدحنا، دواءنا This arriving one was our Chief crown, our praise, our medicine... Он наша гордость и наше лекарство...

Bu gelen iki dünya servetimiz, sevincimiz, acımız... ||||our treasure||our pain هذا القادم، ثروة العالمين، فرحتنا، ألمنا This arriving one was our wealth in bot the earth and hereafter, our joy, our pain... Он наше богатство двух миров, наша радость,наша грусть...

Bu gelen nur denizi, varlığın en şereflisi. İbrahim (a.s) milletinin biricik seyyidi. ||||||most honorable||||||noble leader هذا القادم، بحر النور، أشرف المخلوقات، السيد الوحيد لأمة إبراهيم (عليه السلام)) This arriving one was the sea made by light, the most glorious one. He was the dearie sayyid of Abrahamic nation. Он море сияние, самый честный из созданий. Он жемчужина народа Ибрахима (Авраама).

Savaşların bileği bükülmemiş yiğidi. |wrist|unbowed|unconquered hero شجاع لم يهزم في الحروب He was achillean of wars. Храбрец и доблестный воин.

Şanını anlatmaya kelimelerin yok sonu. Your glory|||| الكلمات لا تكفي للتعبير عن مجده There is no end to the words to express his glory. Не хватает слов объяснить Его славу.

Çünkü 18 bin âlem onu Muhammed Mustafa diye tanır... ||worlds||||| لأن 18 ألف عالم يعرفه باسم محمد -المصطفى- Because 18 thousand universes know him as “Muhammed Mustafa”... Потому что 18 тысяч миров знают Его как Мухаммед-Мустафа...