×

Vi använder kakor för att göra LingQ bättre. Genom att besöka sajten, godkänner du vår cookie-policy.

image

Beyhan Budak, Üniversite Asla Yetmez!

Üniversite Asla Yetmez!

Üniversite okumak birçok insanın hayali

Çünkü

üniversite okuduğun zaman hayatın ve başarının

kapılarının sana kolayca açılacağını zannediyorsun.

ancak moralini bozmak istemem ama günümüzde

Türkiye'de 200'e yakın üniversite 7 milyondan

fazla üniversite öğrencisi var.

neredeyse belki önümüzdeki 10-15 sene sonra herkes

üniversite mezunu olacak.Böyle bir durumda üniversite okumuş olmak

senin için anlamlı bir fark yaratmayacak.

Ben

gözlemlerim neticesinde şöyle bir sonuca varıyorum kendi açımdan

üniversite asla yetmez

peki üniversite asla yetmezse ne yapman lazım fark yaratabilmek için, ortaya bir şeyler koyabilmek için

ya da başarılı olmak için

işte bu videoda sana bunlardan bahsetmek istiyorum.

Üniversite süreci sonrasında yaptığımız en büyük hatalardan birisi

kendimizi sadece KPSS'ye odaklamak

ama bu konuda seni suçlamıyorum kesinlikle yanlış anlama ben de senin gibiydim.

İlk başta üniversiteden mezun oldum çok kısa bir süre

Dört ay kadar özelde çalıştıktan sonra

bugün aslında iyi de sayılabilecek bir devlet kurumuna atandım.

orada aslında dediler ki şu işi yapacağız ve ilk

işe başladım takım elbisemi giydim. Nasıl böyle havalıyım

artık ben devlette çalışıyorum diye. Sonrasında bana çok güzel bir bilgisayar verdiler

bir masa verdiler oturuyorum orada.

ve bekliyorum bana iş gelsin diye

Bir hafta oldu, on gün oldu, bir ay oldu ve hala ortada iş yok ve ben bu arada o sıralar Lost vardı

Lost izliyorum. Dedim ki hayat ne güzelmiş

memuriyet ne güzelmiş Allahım!

Bütün hayatım böyle güzel Lost izleyerek geçecek

Lost'un sonunun kötü bitmesi ayrı ama ben bu süreçten çok sıkıldım.

3-4 ay böyle keyifle geçtikten sonra dedim ki ya

hayatın amacı bu olmaması lazım

yani böyle boş boş oturup ya da çok az iş yaparak

ya da aslında üretken olmayarak

kendi kendimi öldürdüğümün farkına vardım ve ben oradan istifa ettim.

Birçok insan bana dedi ki ya sakın ayrılma

bak devlet işinden ayrılınmaz.

ama ben oradan sonra da başka bir devlet işine geçtim.

ama çok daha hareketli çok daha yoğun çalışabileceğim..

oradan da ayrıldım.

Dedim ki

bir noktadan sonra, ben ortaya bir şeyler koymak istiyorsam özelde çalışmalıyım.

daha böyle özgür bir alanım olması lazım, daha farklı çalışmalar yapmam lazım

evet, devletinde çok avantajlı olduğu noktalar var özelinde çok avantajlı olduğu noktalar var.

ama sadece hedefin devlette çalışmak olursa

işte orada işler biraz sıkıntıya giriyor.

ya atanamazsan ya KPSS'yi kazanamazsan

çünkü herkes bunu istiyor.

Düşünsene 7 milyondan fazla üniversite öğrencisi var diyorum ve mezun olduğu zaman bütün bu insanlar

devlete girmek isteyecek belki bir çoğu

Baktığın zaman bütün şehirlerin ana caddeleri KPSS kursları ile dolu

Neden?

Herkes KPSS'ye hazırlanıyor.

Sen bu noktada birazcık farklı düşünmelisin.

Evet, devlet belki avantajlı olabilir ama

özel ihtimalini asla es geçme

Çok sevdiğim bir hikaye var.

Eski zamanlarda bir yerde bir yol çalışması, yol inşaatı yapıyorlarmış

bu süreçte de işçiler var, ustalar var, ustabaşları var.

İşçilerden birisi hiç çalışmıyormuş, devamlı kaytarıyormuş. bi lavaboya gideceğim diye gidiyor, ortalarda görünmüyor 1-2 saat kayboluyormuş.

ustabaşı

bu işçiyi adı da Ahmet diyelim

Ahmet'i şirketin, o işin sahibine şikayet ediyor.

Efendim diyor, Ahmet diye bir işçi var hiç çalışmıyor.

iş sahibi, patron hiç bozuntuya vermiyor

ustabaşıya diyor ki

Ahmeti bana çağır

Ahmet geliyor,

Ahmet içeriye girdiği zaman ustabaşı da yanlarında..

Ahmet diyor seni ustabaşı yaptım.

Ahmet ama..

kovulacağını düşünürken bir yandan ustabaşı olunca inanılmaz seviniyor.

Havasından geçilmiyor, sevinçten havalara uçuyor.

Sonrasında aradan 1-2 ay geçtikten sonra

ilk baştaki ustabaşıyı çağırıyor patron

diyor ki bana Ahmet'i bi git çağır.

Ahmet'i çağırıyor bizim patron.

Sonrasında Ahmet'i işten çıkartıyor.

Ustabaşı, bizim ilk Ahmet'i şikayet eden ustabaşı bu duruma çok şaşırıyor.

Efendim diyor, madem kovacaktınız ilk başta neden onu ustabaşı yaptınız diyor.

Aslında diyor ki bizim patron

Eğer diyor ben onu direkt kovsaydım

Ahmet işçi olarak gidip başka yerlerde başka insanların işlerini de yavaşlatacaktı onlara da zarar verecekti.

ama ben Ahmet'i ustabaşı yapıp kovdum

Ahmet bundan sonra hiçbir yerde işçi olarak çalışmaz.

her yerde ustabaşı olmak isteyecektir.

kimse de Ahmet'i ustabaşı olarak işe almaz.

yani Ahmet artık boşta kaldı diyor.

Şimdi ben bu durumu üniversite mezunlarına da benzetiyorum.

Üniversite mezunu olan bir insan diyor ki

Artık ben üniversite mezunuyum, öyle her işi yapmam

öyle olunca ne oluyor, biliyor musun?

Çok fazla seçici oluyorsun.

Çok fazla eliyorsun.

ve bir bakmışsın ki..

bekleye bekleye çok uzun zaman geçmiş.

ben, kendim şöyle söyleyeyim

mezun olduktan sonra

İlk rehabilitasyon merkezinde çalıştım

ve yaptığım işin çok aslında ulvi bir tarafı olmasına rağmen çok zor tarafları da vardı.

Hijyenik anlamda, fiziksel anlamda çok şeylere maruz kaldım rehabilitasyon merkezinde çalışırken.

ve kendi kendime diyordum.

Beyhan..

İşin başlangıcı bu hiç şikayet etme

o yüzden

Sende

ya ben üniversite mezunuyum diye havalara girmeden önüne ne geliyorsa iş olarak bir yerden başlamalısın. Eğer çok uzun süre beklersen, başlaman git gide zorlaşacaktır.

Ben İstanbul Üniversitesi'ni kazandığımda

buradan daha önce yaşça benden büyük olan bir abimiz benden önce İstanbul'a gitmişti.

Orada 4. Sınıfını okuyordu Son senesini. Onun yanına gittim ben daha 1. Sınıftayım. Çok heyecanlıyım

İstanbul'da görmediğim yerleri görmek istiyorum.

Abi dedim, Adalar nerede beni bi Adalara götürsene valla dedi Beyhan dedi Adalar diye bir yerden bahsediyorlar ama ben hiç gitmedim, görmedim de sanırım bi sorarsak tarif ederler.

ve ben şoka girdim.

o abimiz Üsküdar'da oturuyor o zaman ve aslında çokta kolayca Adalara gidebilir.

İstanbul Adalara ..

Dört senedir İstanbul'da kalmasına rağmen Adalara gitmemiş.

Sıfır deneyim , sıfır heves , sıfır merak

Şimdi birçok insanda aslında ben bu özelliği görüyorum

Sadece önümüze gelen şeyi

yapmak zorunda olduğumuz şeyleri yapıyoruz ama daha fazlasını merak edip heves edip yola çıkmıyoruz.

Ne yapıyoruz?

Üniversiteyi okumamız gerekiyor, sınavlara girmemiz gerekiyor.. Tamam yeter.

Ya da bir işe girdin.

Önüne bir iş geliyor sadece senden istenilenleri yapıyorsun asla daha fazlasına bir adım bile atmıyorsun

inisiyatif almıyorsun

Kendin çorbada bi tuzun olsun diye yola çıkmıyorsun

Ya da bir fikirle karşındaki insana benimde böyle bir fikrim var benimde böyle bir katkım olsun diye ortaya bir katkı sağlamıyorsun.

Böyle olunca ne oluyor biliyor musun?

Özelde de çalışsan devlette de çalışsan sadece görev adamı oluyorsun.

Çok iyi bir çalışan oluyorsun ama iş ortaya farklı bir şey koymak ve hayatta başarı noktasında ilerlemek olunca hep aynı yerdesin hiç ilerlemiyorsun .

O yüzden inisiyatif alabilmek , katkıda bulunabilmek ve senden istenilenden fazlasını ortaya koyabilmek bence çok önemli.

Bir de risk alabilmek

şimdi risk yoksa hayatta ödülde yok

sen riske girmediğin müddetçe hep garanti şeylere odaklandığın müddetçe hayat sana minimum.. minimum ödül verecektir.

Ve sen diyeceksin ki ben bununla mı yaşamak zorundayım bu kadarcıkla mı?

Eğer fazlasını istiyorsan kontrollü şekilde risk almalısın.

Ortaokul yıllarından itibaren kitaplarla, okumayla aram hep çok iyi oldu.

o zaman babamdan aldığım harçlığın büyük bir kısmını kitaplara, dergilere, gazetelere verirken

kalan kısmıyla da kola içiyordum.

hakikaten o zaman bakıyorum da çok fazla kola içiyormuşum, çok pişmanım.

çok uzun bir zamandır kola içmemeye gayret ediyorum.

Babam aslında böyle benim kitap almamı, gazete almamı çok teşvik ederdi.

Ben gazete alıyorum. O zaman örnek veriyorum A gazetesini alıyorum.

Babam bir gün geldi, bana dedi ki

ya Beyhan bak A gazetesini alıyorsun ama hep aynı gazeteyi okuyorsun.

bir de mesela A gazetesinin tersi görüşe sahip, biri sağ ise biri sol görüşe sahip B gazetesini de al oku

Böyle olunca iki şeyi değerlendirirsin

Kendi kararını kendi düşünceni kendin oluşturursun.

ve ben o zaman bana garip gelse de babamın bu isteği

onun dediği gibi yapmaya başladım ve hakikaten bana çok katkısı oldu bunu sonrasında düşündüğüm zaman

insanların bir çoğu ezbere düşünüyor

Kendisine dayatılan

sadece kendi görüşünden olan şeylerle muhatap olunca başka bir görüşe çok kapalı oluyor.

Ezbere düşünüyor birçok insan

Benim babam ilkokul mezunu, taksi şoförü

Şimdi böyle bir bakış açısını sunuyor bana

ve ben şu aşamada diyorum ki

İyi ki bana böyle bir bakış açısı sağlamış

ve ben bir çok şeyi okurken hep farklı kaynaklardan okumaya çalışıyorum.

Bu bana eleştirel düşünceyi katıyor.

Böyle olunca dediğim gibi

A,B,C herkes bir şeyler söyleyebilir ama ben ne yapıyorum

biraz daha yukarıdan bakarak bir perspektif kazanıyorum.

sende sahip olduğun görüşten başka, kendi görüşünü oluştur.

Bunu nasıl yapabilirsin ?

Farklı farklı kaynaklarla muhatap olarak

gazete, kitap, dergi takip ederek

Bazı insanlar var ki

ders kitabından başka kitapla hiçbir şekilde yolu kesişmemiş

Şimdi sen kitap okumazsan

kendini geliştirmezsen bu konuda

ne yapacaksın hayatta ?

yani düşünsene çok kısır bir düşünce dünyasına sahip oluyorsun.

O yüzden..

Bir farklı kaynaklara ulaşabilmek ezbere düşünmeyi engelleyecek, seni eleştirel bir düşünce seviyesine getirecek

İkincisi kitap okuyarak düşünce dünyanı zenginleştireceksin.

Bu da üniversiteden sonraki hayatta

seni çok aslında başarılı bir noktaya getirecek.

Ben birçok insanın içinde bir yerlerde aç kalma açıkta kalma korkusu olduğunu düşünüyorum.

Bu aç kalma ve açıkta kalma korkusu bizim kararlarımızı çok fazla etkiliyor.

Eğer bu korkuya çok fazla sahipsen

önüne çıkan ilk iş imkanına atlarsın.

Bu senin için iyi olacak mı, yükselme imkanları var mı ya da ileride sana bir kariyer imkanı sağlayacak mı, sana bir şeyler katacak mı diye düşünmüyorsun

Ne oluyor böyle bir durumda ?

Önüne sana garanti bir iş çıktığı zaman hiç sonrasını, arkasını düşünmüyorsun.

Tamam diyorsun..

Ben artık aç kalmam açıkta kalmam

ama bu korku evet bir tarafı ile gerçekçi olabilir

ama bazen abartılı bir durum olabiliyor.

Belki bundan elli sene önce altmış sene önce bu korku ve bu tehdit çok daha ciddi bir ihtimaldi ama

günümüzde belki bu konuda daha rahat olma şansımız var

eğer iyi bir eğitime sahipsen

Ne olacak ?

Böyle olunca ne yapıyorsun?

Önüne çıkan ilk işe atlıyorsun

Ben şöyle düşünüyorum.

Diyelim mezun oldun

elinde bazı becerilerin, yeteneklerin olduğunu düşünüyorsun.

Eğer yanlış bir iş seçersen

senin bu becerilerini kullanmana imkan sağlamayan iş

benim o bahsettiğim ilk Lost izlediğim işte olduğu gibi

ben o işte üç sene kalsaydım

bir daha hayatta oradan ayrılamazdım.

Ne olurdum ?

Akşama kadar bilgisayar başında takılırdım

komikli mailler gönderirdim

kedi videoları izlerdim

Akşama kadar hayat böyle geçerdi, akşam eve dönerdim.

Nasıl bir hayat bu?

Bilmiyorum bazısı için uygun olabilir ama bana kesinlikle ama kesinlikle uymuyor.

şimdi

Baştan seçeceğin iş seni geliştirmeye açık olmalı

Bir yandan kolaylığına, rahatlığa odaklanma lütfen

En kolayı, en rahatı genelde seni en çok geliştirmeyecek iş olabilir.

Böyle olunca diyeceksin ki

Bu zor da olabilir, parası da az olabilir

ama şuna bakarsın

Eğer sen o noktada kendini geliştirebiliyorsan

o ilk başlarda kazandığın para hiç mi hiç önemli değil

Bırak gerekirse başka bir yerin yarısı kadar kazan

ama kendini geliştiriyorsan, zorluyorsan

bence o iş en güzel iştir.

Dediğim gibi rahatlık değil, seni geliştirecek sahip olduğun becerileri kullandırtabilecek işler seçilmeli

Benim bu konuda söyleyeceklerim şimdilik bu kadar.

Beni dinlediğin için çok teşekkür ediyorum güzel insan

Kendine iyi davran. Görüşmek üzere.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Üniversite Asla Yetmez! Університет|Ніколи|Не вистачить Eine Universität ist nie genug! L'université ne suffit jamais ! Університет ніколи не достатній!

Üniversite okumak birçok insanın hayali Університет|навчання|багато|людей|мрія Étudier à l'université est le rêve de nombreuses personnes Навчання в університеті - це мрія багатьох людей

Çünkü Тому що Тому що

üniversite okuduğun zaman hayatın ve başarının університет|ти читаєш|коли|твоє життя|і|твій успіх quand vous étudiez à l'université, votre vie et votre réussite коли ти навчаєшся в університеті, твоє життя та успіх

kapılarının sana kolayca açılacağını zannediyorsun. твоїми дверима|тобі|легко|відкриються|ти думаєш vous pensez que les portes s'ouvriront facilement pour vous. ти думаєш, що двері відкриються для тебе легко.

ancak moralini bozmak istemem ama günümüzde але|його мораль|псувати|не хочу|але|в наші дні mais je ne veux pas vous démoraliser, mais aujourd'hui але я не хочу псувати тобі настрій, але в наш час

Türkiye'de 200'e yakın üniversite 7 milyondan В Туреччині|200|близько|університетів|мільйонів Près de 200 universités en Turquie accueillent plus de 7 millions d'étudiants в Туреччині є близько 200 університетів і більше

fazla üniversite öğrencisi var. забагато|університет|студентів|є 7 мільйонів студентів.

neredeyse belki önümüzdeki 10-15 sene sonra herkes майже|можливо|наступні|років|через|всі presque, peut-être dans les 10 à 15 prochaines années, tout le monde майже, можливо, через 10-15 років усі

üniversite mezunu olacak.Böyle bir durumda üniversite okumuş olmak університет|випускником|буде|Таке|одне|в ситуації|університет|навчався|бути Il sera diplômé de l'université. Dans ce cas, le fait d'avoir un diplôme universitaire будуть випускниками університетів. У такому випадку мати вищу освіту

senin için anlamlı bir fark yaratmayacak. твій|для|значущий|один|різниця|не створить cela ne fera aucune différence significative pour vous. не матиме для тебе значної різниці.

Ben Я Я

gözlemlerim neticesinde şöyle bir sonuca varıyorum kendi açımdan мої спостереження|в результаті|ось так|одне|висновок|приходжу|власній|з точки зору À la suite de mes observations, j'en arrive, de mon point de vue, à la conclusion suivante в результаті моїх спостережень я приходжу до такого висновку з власної точки зору

üniversite asla yetmez університет|ніколи|не вистачить l'université ne suffit jamais університет ніколи не достатній

peki üniversite asla yetmezse ne yapman lazım добре|університет|ніколи|якщо не вистачить|що|тобі потрібно зробити|потрібно тож, якщо університет ніколи не достатній, що тобі потрібно робити? fark yaratabilmek için, ortaya bir şeyler koyabilmek için різницю|створити|для|на поверхню|одне|речі|покласти|для de faire la différence, de mettre quelque chose en avant. щоб зробити різницю, щоб щось представити

ya da başarılı olmak için або|також|успішний|бути|для або для того, щоб досягти успіху

işte bu videoda sana bunlardan bahsetmek istiyorum. ось|це|у відео|тобі|про це|розповісти|хочу et c'est ce dont je veux vous parler dans cette vidéo. от у цьому відео я хочу розповісти тобі про це.

Üniversite süreci sonrasında yaptığımız en büyük hatalardan birisi Університет|процес|після|ми зробили|найбільша|велика|помилок|одна з L'une des plus grandes erreurs que nous ayons commises après le processus universitaire Однією з найбільших помилок, які ми робимо після університету,

kendimizi sadece KPSS'ye odaklamak нас|тільки|на KPSS|зосередити se concentrer uniquement sur le KPSS є те, що ми зосереджуємося лише на КПСС.

ama bu konuda seni suçlamıyorum kesinlikle yanlış anlama ben de senin gibiydim. але|це|в цьому питанні|тебе|не звинувачую|абсолютно|неправильно|розуміння|я|також|твоїм|був таким же mais je ne te blâme pas pour cela, ne te méprends pas, j'étais comme toi. але я тебе в цьому не звинувачую, абсолютно не зрозумій неправильно, я також був таким, як ти.

İlk başta üniversiteden mezun oldum çok kısa bir süre |час|з університету|випускник|я став|дуже|короткий|один|час Au début, j'ai obtenu mon diplôme universitaire pour une période très courte Спочатку я закінчив університет, дуже короткий час

Dört ay kadar özelde çalıştıktan sonra Чотири|місяців|приблизно|в приватному секторі|після роботи|потім Après avoir travaillé à titre privé pendant environ quatre mois Після того, як я працював у приватному секторі близько чотирьох місяців,

bugün aslında iyi de sayılabilecek bir devlet kurumuna atandım. сьогодні|насправді|хороший|також|такий що може бути визнаний|один|державний|до установи|мене призначили Aujourd'hui, j'ai été nommée dans une institution publique, ce qui est une bonne chose. сьогодні я насправді був призначений до державної установи, яку можна вважати досить хорошою.

orada aslında dediler ki şu işi yapacağız ve ilk |насправді|сказали|що|це|роботу|зробимо|і|перший Ils ont dit que nous allions faire ce travail et la première fois, ils ont dit que nous allions faire ce travail et la première fois, ils ont dit que nous allions faire ce travail. там насправді сказали, що ми зробимо цю справу і перше

işe başladım takım elbisemi giydim. Nasıl böyle havalıyım на роботу|я почав|костюм|мій костюм|я одягнув|Як|так|я стильний J'ai commencé à travailler, j'ai mis mon costume. Comment suis-je si cool ? я почав працювати, я одягнув свій костюм. Як я тепер такий стильний

artık ben devlette çalışıyorum diye. Sonrasında bana çok güzel bir bilgisayar verdiler тепер|я|в державі|працюю|сказавши|Потім|мені|дуже|гарний|один|комп'ютер|дали maintenant que je travaille pour le gouvernement. Ensuite, ils m'ont offert un très bel ordinateur. бо я працюю в державі. Потім мені дали дуже гарний комп'ютер

bir masa verdiler oturuyorum orada. один|стіл|дали|я сиджу|там ils m'ont donné une table et je suis assis là. мені дали стіл, я сиджу там.

ve bekliyorum bana iş gelsin diye і|я чекаю|мені|робота|прийде|щоб et j'attends qu'un emploi se présente à moi і чекаю, щоб мені прийшла робота

Bir hafta oldu, on gün oldu, bir ay oldu ve hala ortada iş yok ve ben bu arada o sıralar Lost vardı Один|тиждень|минув|десять|днів|минув|Один|місяць|минув|і|досі|в наявності|робота|немає|і|я|це|між|той|часи|Лост|був Cela fait une semaine, dix jours, un mois et il n'y a toujours pas de travail et j'avais perdu à l'époque. Минув тиждень, десять днів, місяць, а роботи досі немає, і в той час йшов серіал Lost

Lost izliyorum. Dedim ki hayat ne güzelmiş Лост|я дивлюсь|Я сказав|що|життя|як|гарним Je regarde Lost. Je pensais que la vie était belle. Я дивлюсь Lost. Сказав, яке ж прекрасне життя

memuriyet ne güzelmiş Allahım! державна служба|як|гарною була|о Боже яка ж прекрасна державна служба, Боже!

Bütün hayatım böyle güzel Lost izleyerek geçecek Весь|мій життя|так|гарний|Лост|дивлячись|пройде Je vais passer ma vie à regarder ce magnifique Lost. Усе моє життя пройде так, дивлячись на прекрасний Lost.

Lost'un sonunun kötü bitmesi ayrı ama ben bu süreçten çok sıkıldım. Лосту|фіналу|поганим|закінченням|окремо|але|я|цей|з процесу|дуже|втомився C'est une chose que Lost se termine mal, mais je suis tellement ennuyé par ce processus. Кінець Lost поганий, але я дуже втомився від цього процесу.

3-4 ay böyle keyifle geçtikten sonra dedim ki ya місяць|так|з задоволенням|пройшовши|потім|я сказав|що|або Après 3-4 mois de ce plaisir, je me suis dit, et si Після 3-4 місяців такого задоволення я сказав, що

hayatın amacı bu olmaması lazım життя|мета|це||потрібно ce n'est pas censé être le but de la vie. мета життя не повинна бути такою.

yani böyle boş boş oturup ya da çok az iş yaparak тобто|так|даремно|порожньо|сидячи|або|також|дуже|мало|робота|працюючи Je veux dire, rester assis à ne rien faire ou faire très peu de travail. тобто сидіти без діла або робити дуже мало роботи

ya da aslında üretken olmayarak або|також|насправді|продуктивним|не будучи ou, en fait, en étant improductif. або насправді не бути продуктивним

kendi kendimi öldürdüğümün farkına vardım ve ben oradan istifa ettim. свій|себе|вбивства|усвідомлення|я прийшов|і|я|звідти|звільнення|зробив J'ai compris que j'étais en train de me tuer et j'ai démissionné. я зрозумів, що вбиваю себе сам і я звідти пішов у відставку.

Birçok insan bana dedi ki ya sakın ayrılma Багато|людей|мені|сказав|що|або|не|розлучайся Beaucoup de gens m'ont dit de ne pas partir. Багато людей мені сказали, що не йди.

bak devlet işinden ayrılınmaz. дивись|держава|з роботи|не можна піти On ne quitte pas son emploi au gouvernement. але з державної роботи не звільняються.

ama ben oradan sonra da başka bir devlet işine geçtim. але|я|звідти|потім|також|інша|одна|державна|робота|перейшов mais j'ai ensuite occupé un autre poste au sein du gouvernement. але я після цього перейшов на іншу державну роботу.

ama çok daha hareketli çok daha yoğun çalışabileceğim.. але|дуже|ще|активніше|дуже|ще|інтенсивно|зможу працювати mais je pourrai travailler de manière beaucoup plus intensive. але я зможу працювати набагато активніше, набагато інтенсивніше..

oradan da ayrıldım. звідти|також|я пішов я також звільнився звідти.

Dedim ki Я сказав|що Я сказав, що

bir noktadan sonra, ben ortaya bir şeyler koymak istiyorsam özelde çalışmalıyım. один|з точки|після|я|на поверхню|одне|речі|покласти|якщо я хочу|приватно|я повинен працювати À un moment donné, si je veux proposer quelque chose, je dois travailler en privé. якщо я хочу щось представити, я повинен працювати в приватному секторі.

daha böyle özgür bir alanım olması lazım, daha farklı çalışmalar yapmam lazım ще|такий|вільний|один|простір|повинен бути|потрібно|ще|різні|дослідження|мені потрібно робити|потрібно мені потрібно мати більш вільний простір, мені потрібно робити більш різноманітні роботи

evet, devletinde çok avantajlı olduğu noktalar var özelinde çok avantajlı olduğu noktalar var. так|в його державі|дуже|вигідні|які є|аспекти|є|в особливому|дуже|вигідні|які є|аспекти|є Oui, il y a des points où l'État est très avantageux, il y a des points où il est très avantageux dans le privé. так, у держави є дуже вигідні моменти, в приватному секторі також є дуже вигідні моменти.

ama sadece hedefin devlette çalışmak olursa але|тільки|твоя мета|в державі|працювати|буде mais seulement si votre objectif est de travailler pour le gouvernement. але якщо твоя мета лише працювати в державі

işte orada işler biraz sıkıntıya giriyor. ось||справи|трохи|в труднощі|потрапляють et c'est là que les choses se compliquent. ось тут справи трохи ускладнюються.

ya atanamazsan ya KPSS'yi kazanamazsan або|не будеш призначений|або|KPSS|не зможеш скласти Si vous ne pouvez pas être nommé ou si vous ne réussissez pas le KPSS або ти не зможеш отримати призначення, або не зможеш скласти КПСС

çünkü herkes bunu istiyor. тому що|всі|це|хоче тому що всі цього хочуть.

Düşünsene 7 milyondan fazla üniversite öğrencisi var diyorum ve mezun olduğu zaman bütün bu insanlar Уяви собі|з мільйонів|більше|університету|студентів|є|я кажу|і|випускник|який|час|всі|ці|люди Уяви собі, я кажу, що є більше 7 мільйонів студентів університетів, і коли вони закінчать, всі ці люди

devlete girmek isteyecek belki bir çoğu державі|увійти|захоче|можливо|один|більшість Peut-être qu'un grand nombre d'entre eux voudront entrer dans l'État. можливо, захочуть потрапити на державну службу, багато з них

Baktığın zaman bütün şehirlerin ana caddeleri KPSS kursları ile dolu Коли ти дивишся|час|всі|міст|головні|вулиці|КПСС|курси|з|заповнені Quand on regarde, les rues principales de toutes les villes sont pleines de cours de KPSS. Якщо подивитися, всі головні вулиці міст заповнені курсами КПСС

Neden? Чому Чому?

Herkes KPSS'ye hazırlanıyor. Усі|до KPSS|готуються Усі готуються до КПСС.

Sen bu noktada birazcık farklı düşünmelisin. Ти|це|в цій точці|трохи|по-різному|повинен думати À ce stade, il faut penser différemment. Ти повинен трохи інакше думати в цій ситуації.

Evet, devlet belki avantajlı olabilir ama Так|держава|можливо|вигідною|може бути|але Так, держава, можливо, має переваги, але

özel ihtimalini asla es geçme особливий|ймовірність|ніколи|пропустити|не пропускай ne jamais exclure la possibilité d'une ніколи не ігноруй приватний варіант.

Çok sevdiğim bir hikaye var. Дуже|улюблена|одна|історія|є Il y a une histoire que j'aime beaucoup. Є одна історія, яку я дуже люблю.

Eski zamanlarda bir yerde bir yol çalışması, yol inşaatı yapıyorlarmış Старі|часи|одне|де|одне|дорога|робота|дорога|будівництво|робили Dans les temps anciens, ils faisaient des travaux de construction de routes quelque part. В давні часи десь проводилися дорожні роботи, будували дорогу.

bu süreçte de işçiler var, ustalar var, ustabaşları var. це|в процесі|також|робітники|є|майстри|є|бригадири|є Dans ce processus, il y a des ouvriers, des maîtres, des contremaîtres. У цьому процесі були робітники, майстри, бригадири.

İşçilerden birisi hiç çalışmıyormuş, devamlı kaytarıyormuş. |один|ніколи|не працював|постійно|ухилявся L'un des travailleurs ne travaillait jamais, il était toujours en train de se dérober. Один з робітників зовсім не працював, постійно ухилявся. bi lavaboya gideceğim diye gidiyor, ortalarda görünmüyor 1-2 saat kayboluyormuş. один|до туалету|я піду|тому що|він йде|в окрузі|не видно|години|зникає il va aux toilettes, ne revient pas, disparaît pendant une heure ou deux. він йде, кажучи, що йде до туалету, і зникає на 1-2 години.

ustabaşı майстер майстер

bu işçiyi adı da Ahmet diyelim цей|працівник|ім'я|також|Ахмет|скажемо давайте назвемо цього працівника Ахметом

Ahmet'i şirketin, o işin sahibine şikayet ediyor. Ахмета|компанії|той|роботи|власнику|скаргу|подає Il se plaint d'Ahmet au propriétaire de l'entreprise. він скаржиться на Ахмета власнику компанії, яка займається цією справою.

Efendim diyor, Ahmet diye bir işçi var hiç çalışmıyor. Пан|говорить|Ахмет|на ім'я|один|робітник|є|зовсім|не працює Monsieur, dit-il, il y a un ouvrier nommé Ahmet qui ne travaille jamais. Кажуть, що є робітник на ім'я Ахмет, який зовсім не працює.

iş sahibi, patron hiç bozuntuya vermiyor робота|власник|патрон|ніколи|збентеження| le propriétaire, le patron, il s'en fout. Власник, патрон, зовсім не звертає на це уваги.

ustabaşıya diyor ki до майстра|говорить|що dit-il au contremaître Він каже майстру,

Ahmeti bana çağır Ахметі|мені|покликай Appelez-moi Ahmet поклич мені Ахмета.

Ahmet geliyor, Ахмет|приходить Ahmet arrive, Ахмет приходить,

Ahmet içeriye girdiği zaman ustabaşı da yanlarında.. Ахмет|всередину|він увійшов|коли|майстер|також|з ними Lorsque Ahmet est entré, le contremaître était avec eux. коли Ахмет увійшов, майстер також був з ними..

Ahmet diyor seni ustabaşı yaptım. Ахмет|говорить|тебе|бригадиром|зробив Ahmet dit que je t'ai nommé contremaître. Ахмет каже, я зробив тебе майстром.

Ahmet ama.. Ахмет|але Але Ахмет..

kovulacağını düşünürken bir yandan ustabaşı olunca inanılmaz seviniyor. буде звільнений|думаючи|один|з іншого боку|майстер|ставши|неймовірно|радіє Il pense qu'il va être licencié, mais il est incroyablement heureux lorsqu'il devient contremaître. вважаючи, що його звільнять, з іншого боку, ставши майстром, він неймовірно радіє.

Havasından geçilmiyor, sevinçten havalara uçuyor. від його настрою|не пройти|від радості|до небес|літає Il est de bonne humeur, il est aux anges. Він не може натішитися, від радості літає в небі.

Sonrasında aradan 1-2 ay geçtikten sonra Після того|з|місяців|пройшло|потім Потім, через 1-2 місяці

ilk baştaki ustabaşıyı çağırıyor patron перший|з голови|майстра|викликає|начальник Il appelle le premier contremaître, patron. начальник викликає першого майстра.

diyor ki bana Ahmet'i bi git çağır. говорить|что|мне|Ахмета|один|иди|позови Il me dit d'aller appeler Ahmet. каже мені, щоб я покликав Ахмета.

Ahmet'i çağırıyor bizim patron. Ахмета|кличе|наш|патрон Notre patron appelle Ahmet. Наш начальник викликає Ахмета.

Sonrasında Ahmet'i işten çıkartıyor. Потім|Ахмета|з роботи|звільняє Puis il a licencié Ahmet. Потім він звільняє Ахмета.

Ustabaşı, bizim ilk Ahmet'i şikayet eden ustabaşı bu duruma çok şaşırıyor. Устабаши|наш|перший|Ахмеда|скарга|який|майстер|ця|ситуація|дуже|здивований Le contremaître, notre contremaître qui s'est plaint le premier d'Ahmet, est très surpris par cette situation. Бригадир, наш перший бригадир, який поскаржився на Ахмета, дуже здивований цією ситуацією.

Efendim diyor, madem kovacaktınız ilk başta neden onu ustabaşı yaptınız diyor. Пан|говорить|раз|звільняли б|спочатку|на початку|чому|його|майстром|зробили|говорить Monsieur, dit-il, pourquoi l'avoir nommé contremaître si vous alliez le licencier ? Він каже, якщо ви хотіли його звільнити, чому спочатку зробили його бригадиром?

Aslında diyor ki bizim patron Насправді|каже|що|наш|патрон En fait, notre patron dit Насправді він каже, що наш бос

Eğer diyor ben onu direkt kovsaydım Якщо|говорить|я|його|прямо|звільнив би Il dit que si je l'avais viré Якщо б я його відразу звільнив,

Ahmet işçi olarak gidip başka yerlerde başka insanların işlerini de yavaşlatacaktı onlara da zarar verecekti. Ахмет|робітник|як|поїде|інші|місця|іншим|людей|роботи|також|сповільнить|їм|також|шкоду|завдасть Ahmet partait comme ouvrier et ralentissait le travail d'autres personnes dans d'autres endroits et leur nuisait également. Ахмет як робітник пішов би в інші місця і також уповільнив би роботу інших людей, завдавши їм шкоди.

ama ben Ahmet'i ustabaşı yapıp kovdum але|я|Ахмета|бригадиром|зробивши|звільнив mais j'ai nommé Ahmet contremaître et je l'ai renvoyé. але я зробив Ахмеда бригадиром і звільнив його

Ahmet bundan sonra hiçbir yerde işçi olarak çalışmaz. Ахмет|з цього|після|жоден|де|робітник|як|не буде працювати Ahmet ne travaillera plus comme ouvrier nulle part. Ахмед більше ніде не буде працювати робітником.

her yerde ustabaşı olmak isteyecektir. кожен|де|майстер|бути|захоче Він скрізь захоче бути бригадиром.

kimse de Ahmet'i ustabaşı olarak işe almaz. ніхто|також|Ахмеда|майстер|як|на роботу|не прийме et personne n'embauchera Ahmet comme contremaître. Але ніхто не візьме Ахмеда на роботу бригадиром.

yani Ahmet artık boşta kaldı diyor. тобто|Ахмет|вже|без роботи|залишився|говорить Il dit donc qu'Ahmet n'est plus disponible. тобто Ахмет тепер залишився без роботи.

Şimdi ben bu durumu üniversite mezunlarına da benzetiyorum. Тепер|я|цю|ситуацію|університет|випускникам|також|порівнюю Je compare cette situation à celle des diplômés universitaires. Тепер я порівнюю цю ситуацію з випускниками університетів.

Üniversite mezunu olan bir insan diyor ki Університет|випускник|який|один|людина|говорить|що Une personne titulaire d'un diplôme universitaire dit Випускник університету каже,

Artık ben üniversite mezunuyum, öyle her işi yapmam Тепер|я|університет|випускник|так|кожну|роботу|не буду робити Maintenant que j'ai obtenu un diplôme universitaire, je ne peux pas faire n'importe quoi. Тепер я випускник університету, так що я не можу виконувати будь-яку роботу.

öyle olunca ne oluyor, biliyor musun? так|коли|що|відбувається|знає|ти так що відбувається, знаєш?

Çok fazla seçici oluyorsun. Дуже|багато|вибагливий|ти є Vous êtes trop pointilleux. Ти стаєш занадто вибагливим.

Çok fazla eliyorsun. Дуже|багато|ти витрачаєш Ти занадто багато відсікаєш.

ve bir bakmışsın ki.. і|один|ти подивився|що et la chose suivante que vous savez. і раптом ти бачиш, що..

bekleye bekleye çok uzun zaman geçmiş. чекаючи|чекаючи|дуже|довгий|час|пройшов чекаючи, пройшло дуже багато часу.

ben, kendim şöyle söyleyeyim я|себе|так|скажу я, скажу так,

mezun olduktan sonra випускник|після|після після закінчення навчання

İlk rehabilitasyon merkezinde çalıştım |реабілітаційного|центрі|я працював Я працював у першому реабілітаційному центрі.

ve yaptığım işin çok aslında ulvi bir tarafı olmasına rağmen çok zor tarafları da vardı. і|яким|робота|дуже|насправді|благородний|один|бік|бути|незважаючи на|дуже|важкі|аспекти|також|були Et même si le travail que je faisais avait un côté très sublime, il avait aussi des côtés très difficiles. і хоча те, що я робив, насправді мало благородний бік, у нього також було багато важких моментів.

Hijyenik anlamda, fiziksel anlamda çok şeylere maruz kaldım rehabilitasyon merkezinde çalışırken. Гігієнічний|в сенсі|Фізичний|в сенсі|дуже|багатьом речам|підданий|я був|реабілітаційний|в центрі|під час роботи J'ai été exposée à beaucoup de choses en termes d'hygiène et physiquement en travaillant dans le centre de réadaptation. У гігієнічному сенсі, у фізичному сенсі я зазнав багато чого, працюючи в реабілітаційному центрі.

ve kendi kendime diyordum. і|сам|собі|казав et je me disais. і я казав собі.

Beyhan.. Бейхан Beyhan. Бейхан..

İşin başlangıcı bu hiç şikayet etme |початок|це|ніколи|скарга|не роби C'est le début, alors ne vous plaignez pas. Початок роботи - це зовсім не привід для скарг.

o yüzden це|причина Ось чому.

Sende ти також Ти також.

ya ben üniversite mezunuyum diye havalara girmeden önüne ne geliyorsa iş olarak bir yerden başlamalısın. або|я|університет|випускник|тому що||не входячи|перед тобою|що|приходить|робота|як|один|з місця|ти повинен почати Il faut bien commencer quelque part par un travail, tout ce qui se présente à vous, sans pour autant me faire passer pour un diplômé d'université. Навіть якщо я випускник університету, я повинен почати з будь-якої роботи, яка мені попадається, не зазнаючи гордості. Eğer çok uzun süre beklersen, başlaman git gide zorlaşacaktır. Якщо|дуже|довгий|час|будеш чекати|твій початок|все більше|поступово|ускладниться Si vous attendez trop longtemps, vous aurez de plus en plus de mal à démarrer. Якщо ти будеш чекати занадто довго, почати буде все важче.

Ben İstanbul Üniversitesi'ni kazandığımda Я||університет|коли я вступив Lorsque j'ai gagné l'Université d'Istanbul Коли я вступив до Стамбульського університету

buradan daha önce yaşça benden büyük olan bir abimiz benden önce İstanbul'a gitmişti. звідси|раніше|раніше|за віком|від мене|старший|який|один|наш брат|від мене|раніше||поїхав Un frère plus âgé que moi s'était rendu à Istanbul avant moi. звідси раніше старший за мене брат вже поїхав до Стамбула.

Orada 4. Sınıfını okuyordu Son senesini. Onun yanına gittim ben daha 1. Sınıftayım. Çok heyecanlıyım Там|клас|навчався|Останній|рік|Його|до нього|я пішов|я|ще|класі|Дуже|схвильований Elle y étudiait depuis quatre ans, sa dernière année. Je suis allée la voir, je ne suis qu'en première année. Je suis très enthousiaste. Він навчався на 4-му курсі, на своєму останньому році. Я пішов до нього, а я ще на 1-му курсі. Я дуже схвильований.

İstanbul'da görmediğim yerleri görmek istiyorum. |які я не бачив|місця|побачити|я хочу Je veux voir des endroits que je n'ai pas encore vus à Istanbul. Я хочу побачити місця, які я не бачив в Стамбулі.

Abi dedim, Adalar nerede beni bi Adalara götürsene Брат|сказав|острови|де|мене|якийсь|до островів|відвезеш J'ai dit : "Où sont les îles ?" Emmenez-moi aux îles. Я сказав брату, де знаходяться острови, відвези мене на острови. valla dedi Beyhan dedi Adalar diye bir yerden bahsediyorlar ama ben hiç gitmedim, görmedim de sanırım bi sorarsak tarif ederler. чесно|сказав|Бейхан|сказав|Адалари|що|одне|місце|говорять|але|я|ніколи|не був|не бачив|також|напевно|якщо|ми запитаємо|опише|вони Valla a dit Beyhan, ils parlent d'un endroit appelé Adalar, mais je n'y suis jamais allée, je ne l'ai jamais vu, je pense que si nous leur demandons, ils le décriront. Він сказав, що говорять про якесь місце під назвою Острови, але я ніколи не був там і, здається, якщо запитаємо, вони опишуть.

ve ben şoka girdim. і|я|в шок|потрапив et j'étais en état de choc. І я був в шоці.

o abimiz Üsküdar'da oturuyor o zaman ve aslında çokta kolayca Adalara gidebilir. він|наш брат|в Üsküdar|живе|він|тоді|і|насправді|також|легко|на острови|може дістатися Notre frère vit donc à Üsküdar et il peut se rendre très facilement dans les îles. той брат живе в Ускюдарі, тому насправді він може легко дістатися до островів.

İstanbul Adalara .. |на острови Istanbul Adalara ... Стамбул до островів ..

Dört senedir İstanbul'da kalmasına rağmen Adalara gitmemiş. Чотири|роки||його перебування|незважаючи на|на острови|не їздив Bien qu'il vive à Istanbul depuis quatre ans, il n'est jamais allé dans les îles. Незважаючи на те, що він живе в Стамбулі вже чотири роки, він ще не відвідував острови.

Sıfır deneyim , sıfır heves , sıfır merak нуль|досвід|нуль|ентузіазм|нуль|цікавість Нуль досвіду, нуль ентузіазму, нуль цікавості.

Şimdi birçok insanda aslında ben bu özelliği görüyorum Тепер|багато|в людях|насправді|я|цю|рису|бачу Aujourd'hui, je vois cette caractéristique chez de nombreuses personnes Тепер я насправді бачу цю рису у багатьох людей.

Sadece önümüze gelen şeyi Тільки|перед нами|що приходить|річ Nous ne pouvons faire que ce qui se présente à nous. Ми просто робимо те, що нам попереду.

yapmak zorunda olduğumuz şeyleri yapıyoruz ama daha fazlasını merak edip heves edip yola çıkmıyoruz. робити|змушені|які|речі|ми робимо|але|більше|більше|цікавість|і|ентузіазм||в дорогу|не виходимо Ми робимо лише те, що повинні, але не цікавимося і не прагнемо зробити більше.

Ne yapıyoruz? Що|робимо Що ми робимо?

Üniversiteyi okumamız gerekiyor, sınavlara girmemiz gerekiyor.. Tamam yeter. Університет|навчання|потрібно|до іспитів|входження|потрібно|Добре|достатньо Nous devons aller à l'université, nous devons passer des examens. OK, ça suffit. Ми повинні навчатися в університеті, ми повинні здавати іспити.. Добре, досить.

Ya da bir işe girdin. А|також|один|на роботу|ти влаштувався Ou vous avez trouvé un emploi. Або ти влаштувався на роботу.

Önüne bir iş geliyor sadece senden istenilenleri yapıyorsun asla daha fazlasına bir adım bile atmıyorsun перед тобою|одне|завдання|приходить|тільки|від тебе|те що потрібно|ти робиш|ніколи|більше|до більшого|один|крок|навіть|не робиш Un emploi se présente à vous et vous ne faites que ce qu'on vous demande de faire, vous ne faites jamais un pas de plus. Тобі просто пропонують роботу, ти робиш лише те, що від тебе вимагають, ніколи не робиш і кроку більше.

inisiyatif almıyorsun ініціативу|не береш Ти не береш ініціативу.

Kendin çorbada bi tuzun olsun diye yola çıkmıyorsun Ти|в супі|хоч трохи|солі|щоб був|щоб|в дорогу|не виходиш Vous n'avez pas l'intention d'être votre propre sel dans la soupe. Ти не виходиш на шлях, щоб мати хоч трохи солі в супі.

Ya da bir fikirle karşındaki insana benimde böyle bir fikrim var benimde böyle bir katkım olsun diye ortaya bir katkı sağlamıyorsun. Так|і|один|ідеєю|перед тобою|людині|і в мене|такий|один|ідея|є|і в мене|такий|один|внесок|щоб був|щоб|на поверхню|один|внесок|не забезпечуєш Ou bien vous n'apportez pas de contribution à l'autre personne qui a une idée, en disant : "J'ai telle idée, j'ai telle contribution". Або ти не пропонуєш свій внесок, кажучи людині, що маєш таку ж ідею, щоб і твій внесок був.

Böyle olunca ne oluyor biliyor musun? Так|коли|що|відбувається|знає|ти Vous savez ce qui se passe alors ? Знаєш, що відбувається, коли так?

Özelde de çalışsan devlette de çalışsan sadece görev adamı oluyorsun. в приватному секторі|також|якщо ти працюєш|в державному секторі|також|якщо ти працюєш|тільки|обов'язковий|людина|стаєш Que vous travailliez dans le privé ou pour l'État, vous n'êtes qu'un homme de devoir. Навіть якщо ти працюєш у приватному секторі чи в державному, ти стаєш лише виконавцем.

Çok iyi bir çalışan oluyorsun ama iş ortaya farklı bir şey koymak ve hayatta başarı noktasında ilerlemek olunca hep aynı yerdesin hiç ilerlemiyorsun . Дуже|хороший|один|працівник|стаєш|але|робота|на|інший|один|річ|покласти|і|в житті|успіх||просуватися|коли|завжди|те ж саме|на місці|ніколи|не просуваєшся Vous êtes un très bon employé, mais lorsqu'il s'agit de proposer quelque chose de différent et de progresser sur la voie de la réussite dans la vie, vous êtes toujours au même endroit, vous ne progressez jamais. Ти стаєш дуже хорошим працівником, але коли справа доходить до того, щоб внести щось нове і досягти успіху в житті, ти завжди залишаєшся на одному місці і нікуди не просуваєшся.

O yüzden inisiyatif alabilmek , katkıda bulunabilmek ve senden istenilenden fazlasını ortaya koyabilmek bence çok önemli. Це|причина|ініціатива|мати можливість|вносити|бути в змозі|і|від тебе|що вимагається|більше|наявно|продемонструвати|на мою думку|дуже|важливо C'est pourquoi je pense qu'il est très important de pouvoir prendre l'initiative, de contribuer et de proposer plus que ce que l'on vous demande. Тому, на мою думку, дуже важливо мати ініціативу, вносити свій внесок і показувати більше, ніж від тебе очікують.

Bir de risk alabilmek Один|також|ризик|взяти Et être capable de prendre des risques А ще важливо вміти ризикувати.

şimdi risk yoksa hayatta ödülde yok зараз|ризик|інакше|в житті|нагорода|немає Aujourd'hui, pas de risque, pas de récompense. Якщо немає ризику, то в житті немає й нагороди.

sen riske girmediğin müddetçe hep garanti şeylere odaklandığın müddetçe hayat sana minimum.. minimum ödül verecektir. ти|ризику|не вступиш|поки|завжди|гарантовані|речі|зосереджений|поки|життя|тобі|мінімум|мінімум|нагорода|дасть Tant que vous ne prendrez pas de risques, tant que vous vous concentrerez sur des choses garanties, la vie vous donnera une récompense minimale... minimale. поки ти не ризикуєш, поки ти завжди зосереджений на гарантованих речах, життя дасть тобі мінімум... мінімум винагород.

Ve sen diyeceksin ki ben bununla mı yaşamak zorundayım bu kadarcıkla mı? І|ти|скажеш|що|я|з цим|частка запитання|жити|змушений|це|з таким малим|частка запитання Et vous vous demanderez si je dois vivre avec ça. І ти скажеш, що я повинен жити з цим, лише з цим?

Eğer fazlasını istiyorsan kontrollü şekilde risk almalısın. Якщо|більше|хочеш|контрольовано|способом|ризик| Si vous voulez plus, vous devez prendre des risques contrôlés. Якщо ти хочеш більше, ти повинен ризикувати контрольовано.

Ortaokul yıllarından itibaren kitaplarla, okumayla aram hep çok iyi oldu. середня школа|з|початку|з книгами|з читанням|стосунки|завжди|дуже|хороші|були J'ai toujours été très douée pour les livres et la lecture depuis mes années d'école secondaire. З часів середньої школи у мене завжди були дуже хороші стосунки з книгами та читанням.

o zaman babamdan aldığım harçlığın büyük bir kısmını kitaplara, dergilere, gazetelere verirken тоді|час|від батька|який я отримував|кишенькових грошей|велика|одна|частина|на книги|на журнали|на газети|віддаючи alors que je dépensais la majeure partie de l'argent de poche que me donnait mon père pour acheter des livres, des magazines et des journaux. тоді я витрачав велику частину кишенькових грошей, які отримував від батька, на книги, журнали, газети,

kalan kısmıyla da kola içiyordum. залишковий|частиною|також|кола|пив et je buvais du Coca avec le reste. а залишок витрачав на колу.

hakikaten o zaman bakıyorum da çok fazla kola içiyormuşum, çok pişmanım. справді|я|час|дивлюся|також|дуже|багато|кола|пив|дуже|шкодую Je pense vraiment à cette époque, je buvais trop de cola, je le regrette beaucoup. справді, тоді я дивлюсь, що пив дуже багато коли, і дуже шкодую.

çok uzun bir zamandır kola içmemeye gayret ediyorum. дуже|довгий|один|час|кола|не пити|зусилля|я намагаюся Cela fait très longtemps que j'essaie de ne plus boire de cola. я намагаюся не пити колу вже дуже довгий час.

Babam aslında böyle benim kitap almamı, gazete almamı çok teşvik ederdi. Мій тато|насправді|так|моє|книга|купівля|газета|купівля|дуже|заохочення|робив Mon père m'encourageait à acheter des livres et des journaux. Мій батько насправді дуже заохочував мене купувати книги, купувати газети.

Ben gazete alıyorum. O zaman örnek veriyorum A gazetesini alıyorum. Я|газету|купую|Тоді|час|приклад|даю|A|газету|купую J'achète des journaux, puis j'achète le journal A, par exemple. Я купую газету. Тоді я наводжу приклад, я купую газету А.

Babam bir gün geldi, bana dedi ki Мій тато|один|день|прийшов|мені|сказав|що Одного дня мій батько прийшов і сказав мені,

ya Beyhan bak A gazetesini alıyorsun ama hep aynı gazeteyi okuyorsun. ну|Бейхан|подивися|A|газету|ти береш|але|завжди|ту ж саму|газету|ти читаєш Regardez Beyhan, vous achetez le journal A mais vous lisez toujours le même journal. «Бейхан, дивись, ти купуєш газету А, але завжди читаєш одну й ту ж газету.»

bir de mesela A gazetesinin tersi görüşe sahip, biri sağ ise biri sol görüşe sahip B gazetesini de al oku один|також|наприклад|A|газети|протилежний|погляду|має|один|правий|а|один|лівий|погляду|має|B|газету|також|візьми|читай Vous pouvez aussi, par exemple, acheter le journal B, qui a un point de vue opposé à celui du journal A, dont l'un a un point de vue de droite et l'autre un point de vue de gauche. і, наприклад, прочитай газету B, яка має протилежну точку зору, одна з яких є правою, а інша - лівою.

Böyle olunca iki şeyi değerlendirirsin Так|коли|два|речі|ти оцінюєш Таким чином, ти оцінюєш дві речі.

Kendi kararını kendi düşünceni kendin oluşturursun. свій|рішення|свій|думку|сам|створиш Vous vous faites votre propre opinion. Ти сам формуєш своє рішення, свої думки.

ve ben o zaman bana garip gelse de babamın bu isteği і|я|той|час|мені|дивним|здався|теж|мого батька|це|прохання et j'ai trouvé cela étrange à l'époque. і тоді, хоча мені це здається дивним, я виконую бажання мого батька.

onun dediği gibi yapmaya başladım ve hakikaten bana çok katkısı oldu його|сказав|як|робити|почав|і|насправді|мені|дуже|внесок|був J'ai commencé à faire ce qu'il m'a dit et cela m'a beaucoup aidé. Я почав робити так, як він сказав, і це дійсно дуже мені допомогло. bunu sonrasında düşündüğüm zaman це|після|я подумав|час Коли я подумав про це пізніше,

insanların bir çoğu ezbere düşünüyor людей|один|більшість|наосліп|думає la plupart des gens pensent par cœur багато людей думають наосліп.

Kendisine dayatılan Йому|нав'язаний lui a été imposée Те, що їм нав'язують.

sadece kendi görüşünden olan şeylerle muhatap olunca başka bir görüşe çok kapalı oluyor. тільки|власною|точкою зору|що|речами|взаємодіє|коли|інша|одна|точка зору|дуже|закритий|стає Lorsqu'il n'aborde les choses qu'à partir de son propre point de vue, il est très fermé aux autres points de vue. він стає дуже закритим до інших поглядів, коли спілкується лише з тими, хто має його власну точку зору.

Ezbere düşünüyor birçok insan на пам'ять|думає|багато|людей Beaucoup de gens pensent par cœur Багато людей думають наосліп.

Benim babam ilkokul mezunu, taksi şoförü Мій|тато|початкова школа|випускник|таксі|водій Mon père est diplômé de l'école primaire et chauffeur de taxi. Мій батько закінчив початкову школу, він таксист.

Şimdi böyle bir bakış açısını sunuyor bana Тепер|такий|один|погляд|перспективу|пропонує|мені Il m'offre maintenant un tel point de vue Тепер він пропонує мені таку точку зору.

ve ben şu aşamada diyorum ki і|я|цей|етапі|кажу|що et je dis qu'à ce stade і я на даному етапі кажу, що

İyi ki bana böyle bir bakış açısı sağlamış |що|мені|так|один|погляд|перспектива|дав Je suis heureux qu'il m'ait donné ce point de vue. Добре, що мені надали таку точку зору

ve ben bir çok şeyi okurken hep farklı kaynaklardan okumaya çalışıyorum. і|я|один|багато|речі|під час читання|завжди|різних|з джерел|читати|намагаюся Et lorsque je lis beaucoup de choses, j'essaie toujours de lire à partir de sources différentes. і я намагаюся читати багато речей завжди з різних джерел.

Bu bana eleştirel düşünceyi katıyor. Це|мені|критичне|мислення|додає Cela me permet d'avoir une pensée critique. Це додає мені критичного мислення.

Böyle olunca dediğim gibi Так|коли|я сказав|як Donc, comme je l'ai dit. Таким чином, як я вже казав

A,B,C herkes bir şeyler söyleyebilir ama ben ne yapıyorum |||кожен|одне|речі|може сказати|але|я|що|роблю A,B,C кожен може щось сказати, але що роблю я

biraz daha yukarıdan bakarak bir perspektif kazanıyorum. трохи|ще|згори|дивлячись|один|перспектива|отримую Je prends du recul en regardant d'un peu plus haut. я отримую перспективу, дивлячись з трохи більшої висоти.

sende sahip olduğun görüşten başka, kendi görüşünü oluştur. ти також|маєш|що|з точки зору|крім|власну|точку зору|створи vous vous forgez votre propre opinion, autre que celle que vous avez. Ти також створюй свою власну точку зору, окрім тієї, яку маєш.

Bunu nasıl yapabilirsin ? Це|як|можеш зробити Як ти можеш це зробити?

Farklı farklı kaynaklarla muhatap olarak Різні|різні|з джерелами|співрозмовник|як En traitant avec différentes sources Спілкуючись з різними джерелами

gazete, kitap, dergi takip ederek газета|книга|журнал|слідкування|за рахунок en suivant les journaux, les livres, les magazines слідкуючи за газетами, книгами, журналами

Bazı insanlar var ki Деякі|люди|є|які Є деякі люди, які

ders kitabından başka kitapla hiçbir şekilde yolu kesişmemiş урок|з його підручника|інший|з книгою|жоден|чином|шлях|не перетинався qui n'a jamais rencontré d'autre livre que le manuel scolaire жодним чином не перетинався з іншими книгами, окрім підручника

Şimdi sen kitap okumazsan Тепер|ти|книга|не прочитаєш Si vous ne lisez pas de livres Тепер, якщо ти не читаєш книги

kendini geliştirmezsen bu konuda себе|не розвинеш|в цьому|питанні si vous ne vous améliorez pas. як ти будеш розвиватися в цій сфері?

ne yapacaksın hayatta ? що|будеш робити|в житті Qu'allez-vous faire de votre vie ? Що ти будеш робити в житті?

yani düşünsene çok kısır bir düşünce dünyasına sahip oluyorsun. тобто|уяви собі|дуже|обмежений|один|мислення|світу|маєш|ти є Je veux dire, réfléchissez-y, vous avez un monde de pensée très stérile. тобто уяви, що ти потрапляєш у дуже обмежений світ думок.

O yüzden.. Це|причина Ось чому..

Bir farklı kaynaklara ulaşabilmek ezbere düşünmeyi engelleyecek, seni eleştirel bir düşünce seviyesine getirecek Одне|різних|джерелам|досягти|на пам'ять|мислення|завадить|тобі|критичний|один|мислення|рівень|підніме Le fait d'avoir accès à différentes sources permet d'éviter de penser par cœur et d'atteindre un niveau de pensée critique. Отримання доступу до різних джерел допоможе уникнути механічного мислення і піднесе тебе на рівень критичного мислення.

İkincisi kitap okuyarak düşünce dünyanı zenginleştireceksin. |книга|читаючи|думка|твій світ|збагачиш Deuxièmement, vous enrichirez votre univers de pensée en lisant des livres. По-друге, читаючи книги, ти збагачуватимеш свій світ думок.

Bu da üniversiteden sonraki hayatta Це|також|з університету|після|житті Це також у житті після університету

seni çok aslında başarılı bir noktaya getirecek. тебе|дуже|насправді|успішний|один|до точки|приведе vous amènera en fait à un point très fructueux. насправді приведе тебе до дуже успішної точки.

Ben birçok insanın içinde bir yerlerde aç kalma açıkta kalma korkusu olduğunu düşünüyorum. Я|багато|людей|всередині|одне|місцях|голодним|залишатися|на вулиці|залишатися|страх|що є|я думаю Je pense que beaucoup de gens ont peur de mourir de faim et de s'exposer. Я думаю, що у багатьох людей десь всередині є страх залишитися без їжі або на вулиці.

Bu aç kalma ve açıkta kalma korkusu bizim kararlarımızı çok fazla etkiliyor. Це|голод|залишення|і|на вулиці|залишення|страх|наші|рішення|дуже|сильно|впливає Cette peur de la famine et de l'exposition affecte beaucoup nos décisions. Цей страх залишитися без їжі та на вулиці дуже сильно впливає на наші рішення.

Eğer bu korkuya çok fazla sahipsen Якщо|це|страху|дуже|багато|маєш Si vous avez trop de cette peur Якщо ти маєш занадто багато цього страху

önüne çıkan ilk iş imkanına atlarsın. перед тобою|що з'являється|першу|роботу|можливість|ти стрибнеш vous sautez sur la première opportunité d'emploi qui se présente. ти стрибнеш на першу ж можливість роботи.

Bu senin için iyi olacak mı, yükselme imkanları var mı ya da ileride sana bir kariyer imkanı sağlayacak mı, sana bir şeyler katacak mı diye düşünmüyorsun Це|твій|для|добре|буде|питання|підвищення|можливості|є|питання|або|також|в майбутньому|тобі|один|кар'єра|можливість|забезпечить|питання|тобі|один|речі|додасть|питання|щоб|ти не думаєш Vous ne vous demandez pas si c'est bon pour vous, s'il y a des possibilités de promotion, si cela vous donnera une opportunité de carrière à l'avenir, si cela vous apportera quelque chose. Ти не думаєш, чи буде це добре для тебе, чи є можливості для підвищення, чи надасть це тобі кар'єрні можливості в майбутньому, чи додасть тобі щось.

Ne oluyor böyle bir durumda ? Що|відбувається|в такій|одній|ситуації Що відбувається в такій ситуації?

Önüne sana garanti bir iş çıktığı zaman hiç sonrasını, arkasını düşünmüyorsun. Перед тобою|тобі|гарантована|одна|робота|з'явиться|коли|ніколи|майбутнє|минуле|не думаєш Lorsqu'un emploi garanti se présente à vous, vous ne pensez jamais à l'après. Коли перед тобою з'являється гарантована робота, ти зовсім не думаєш про те, що буде далі.

Tamam diyorsun.. Добре|ти кажеш Ти кажеш: "Добре.."

Ben artık aç kalmam açıkta kalmam Я|більше|голодний|залишуся|на вулиці|залишуся Я більше не буду голодувати, не залишуся без даху над головою.

ama bu korku evet bir tarafı ile gerçekçi olabilir але|це|страх|так|один|бік|з|реалістичний|може бути mais cette crainte peut être réaliste dans une certaine mesure. Але цей страх, так, з одного боку, може бути реалістичним.

ama bazen abartılı bir durum olabiliyor. але|іноді|перебільшений|один|стан|може бути mais il peut parfois s'agir d'une exagération. але іноді це може бути перебільшено.

Belki bundan elli sene önce altmış sene önce bu korku ve bu tehdit çok daha ciddi bir ihtimaldi ama Можливо|від цього|п'ятдесят|років|тому|шістдесят|років|тому|цей|страх|і|цей|загроза|дуже|ще|серйозною|однією|ймовірністю|але Peut-être qu'il y a cinquante ou soixante ans, cette crainte et cette menace étaient beaucoup plus sérieuses, mais... Можливо, п’ятдесят років тому, шістдесят років тому, цей страх і ця загроза були набагато серйознішою ймовірністю, але

günümüzde belki bu konuda daha rahat olma şansımız var сьогодні|можливо|це|питанні|більше|спокійно|бути|шанс|є Aujourd'hui, nous avons peut-être la possibilité d'être plus détendus à ce sujet. сьогодні, можливо, у нас є більше шансів бути спокійними з цього приводу

eğer iyi bir eğitime sahipsen якщо|хороший|один|освіта|маєш si vous avez une bonne éducation якщо у вас є хороша освіта.

Ne olacak ? Що|станеться Що буде?

Böyle olunca ne yapıyorsun? Так|коли|що|ти робиш Que faites-vous lorsque cela se produit ? Що ти робиш, коли так стається?

Önüne çıkan ilk işe atlıyorsun перед|що з'являється|перше|роботу|стрибаєш Ти кидаєшся на першу ж роботу, що трапляється.

Ben şöyle düşünüyorum. Я|так|думаю Voici ce que je pense. Я думаю ось так.

Diyelim mezun oldun Скажімо|випускник|ти став Supposons que vous soyez diplômé Припустимо, ти закінчив навчання

elinde bazı becerilerin, yeteneklerin olduğunu düşünüyorsun. у тебе|деякі|навички|таланти|що|ти думаєш vous pensez avoir des compétences, des talents. і вважаєш, що у тебе є певні навички та таланти.

Eğer yanlış bir iş seçersen Якщо|неправильну|один|роботу|вибереш Si vous choisissez le mauvais emploi Якщо ти обереш неправильну роботу,

senin bu becerilerini kullanmana imkan sağlamayan iş твій|ці|навички|використання|можливість|не забезпечуючи|робота un emploi qui ne vous permet pas d'utiliser ces compétences це буде робота, яка не дозволяє тобі використовувати ці навички.

benim o bahsettiğim ilk Lost izlediğim işte olduğu gibi мій|той|згаданий|перший|Лост|я дивився|ось|був|як comme dans le premier Lost dont je parlais. я маю на увазі той перший Lost, який я дивився.

ben o işte üç sene kalsaydım я|той|на тій роботі|три|роки|залишився б si j'étais resté trois ans à ce poste. Якби я залишився там три роки,

bir daha hayatta oradan ayrılamazdım. один|ще|в житті|звідти|не міг би піти Je ne quitterais plus jamais cet endroit. я б більше ніколи не зміг звідти піти.

Ne olurdum ? Що|б я став Que serais-je ? Що б я тоді став?

Akşama kadar bilgisayar başında takılırdım до вечора|до|комп'ютер|за|я б залишався J'avais l'habitude de rester devant l'ordinateur jusqu'au soir. Я б сидів за комп'ютером до вечора

komikli mailler gönderirdim кумедні|листи|я б відправив J'enverrais des e-mails amusants. я б відправляв смішні листи

kedi videoları izlerdim кішка|відео|я б дивився я б дивився відео з котами

Akşama kadar hayat böyle geçerdi, akşam eve dönerdim. до вечора|до|життя|так|проходило|ввечері|додому|я повертався Так би проходив мій день, а ввечері я б повертався додому.

Nasıl bir hayat bu? Як|одне|життя|це Яке це життя?

Bilmiyorum bazısı için uygun olabilir ama bana kesinlikle ama kesinlikle uymuyor. Не знаю|деякі|для|підходящий|може бути|але|мені|абсолютно|але|абсолютно|не підходить Je ne sais pas, cela peut convenir à certaines personnes, mais cela ne me convient absolument pas. Не знаю, для деяких це може бути підходящим, але мені це абсолютно, але абсолютно не підходить.

şimdi зараз тепер

Baştan seçeceğin iş seni geliştirmeye açık olmalı спочатку|який ти вибереш|робота|тебе|до розвитку|відкритий|має бути L'emploi que vous choisissez dès le départ doit être ouvert à votre développement. Робота, яку ти вибереш спочатку, повинна бути відкритою для твого розвитку.

Bir yandan kolaylığına, rahatlığa odaklanma lütfen Один|з одного боку|на зручності|на комфорті|не зосереджуйся|будь ласка Ne vous focalisez pas sur la facilité et le confort d'une part. Будь ласка, зосередься на зручності та комфорті.

En kolayı, en rahatı genelde seni en çok geliştirmeyecek iş olabilir. Най|легким|най|комфортним|зазвичай|тебе|най|сильно|не розвине|робота|може бути Найлегше, найзручніше зазвичай може бути справою, яка не розвине тебе найбільше.

Böyle olunca diyeceksin ki Так|коли|ти скажеш|що У такому випадку ти скажеш,

Bu zor da olabilir, parası da az olabilir Це|важким|також|може бути|грошей|також|мало|може бути Це може бути важко, і грошей може бути мало.

ama şuna bakarsın але|на це|ти подивишся mais regardez ça. але подивишся на це

Eğer sen o noktada kendini geliştirebiliyorsan Якщо|ти|той|в цій точці|себе|можеш розвивати Si vous pouvez vous améliorer à ce moment-là Якщо ти можеш розвиватися в цій точці

o ilk başlarda kazandığın para hiç mi hiç önemli değil це|перший|на початку|ти зароблений|гроші|зовсім|частка запитання|зовсім|важливий|не l'argent que vous avez gagné au début n'a aucune importance. то ті гроші, які ти заробив на початку, зовсім не важливі

Bırak gerekirse başka bir yerin yarısı kadar kazan Нехай|якщо потрібно|інше|одне|місце|половина|настільки ж|заробляєш Laissez-le gagner la moitié de ce qu'il gagne ailleurs s'il le faut. Залиш, якщо потрібно, заробляй вдвічі менше в іншому місці

ama kendini geliştiriyorsan, zorluyorsan але|себе|розвиваєш|напружуєшся mais si vous vous améliorez, si vous vous surpassez але якщо ти розвиваєшся, якщо ти намагаєшся

bence o iş en güzel iştir. я вважаю|та|робота|най|красива|робота я вважаю, що ця робота є найкращою.

Dediğim gibi rahatlık değil, seni geliştirecek sahip olduğun becerileri kullandırtabilecek işler seçilmeli як я сказав|як|комфорт|не|тебе|розвине|володіння|які ти маєш|навички|які зможуть використовувати|роботи|повинні бути обрані Comme je l'ai dit, il ne s'agit pas de confort, vous devez choisir des emplois qui vous permettront de vous développer et d'utiliser les compétences que vous possédez. Як я вже казав, не комфорт, а роботи, які змусить використовувати твої навички, що розвиватимуть тебе, повинні бути обрані

Benim bu konuda söyleyeceklerim şimdilik bu kadar. Мої|це|питанні|те що я скажу|поки що|| C'est tout ce que j'ai à dire sur ce sujet pour l'instant. Мої слова на цю тему поки що на цьому закінчуються.

Beni dinlediğin için çok teşekkür ediyorum güzel insan Мене|ти слухав|за те|дуже|дякую|я|гарна|людина Merci beaucoup de m'avoir écouté, belle personne. Дуже дякую тобі за те, що ти мене слухаєш, гарна людино

Kendine iyi davran. Görüşmek üzere. собі|добре|поводься|побачимося|незабаром Дбай про себе. До зустрічі.

SENT_CWT:AFkKFwvL=4.24 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=2.47 uk:AFkKFwvL openai.2025-02-07 ai_request(all=293 err=0.00%) translation(all=234 err=0.00%) cwt(all=1673 err=1.43%)