×

Vi använder kakor för att göra LingQ bättre. Genom att besöka sajten, godkänner du vår cookie-policy.

image

Barış Özcan 2018, Başarılı olmak için öğrenmemiz gereken en önemli kelime nedir?

Başarılı olmak için öğrenmemiz gereken en önemli kelime nedir?

Hayır. Lafı dolandırmaya hiç gerek yok. Başarılı olmak için gerektiği yerde “hayır” demeyi öğrenmemiz gerekiyor. Net bir şekilde. HAYIR.

Çok ilginç bir yaklaşım değil mi? “Evet” gibi olumlu görünen bir kelime yerine “Hayır” gibi olumsuz bir kelimeyi söylemeyi öğrenmemiz gerekli diyorum. Özellikle bizim toplumumuz için öğrenmesi çok zor bir konsept bu. Düşünsenize yolda birine “şurayı biliyor musun?” diye soruyorsun. Bizde bilmem yok, hayır diyemezsin. Öyle ya da böyle tarif edeceksin 🙂

Hele bir de yol tarifi soran turistse…

Zorlamayın. Bilmiyorsanız hayır deyip geçin. Bilmiyorum. Turist sorarsa daha da kolay “no.”

Evet, hayır demeyi öğrenmemiz gerekiyor. Sadece adres soranlara değil. Hayatta karşımıza çıkan pek çok şeye. Çünkü başarılı olmak için odaklanmayı öğrenmemiz gerekiyor. Bunu ilk kez bir konferansta duymuştum. 1997 yılında Apple'ın düzenlediği bir konferansta dünyanın dört bir tarafından gelen zeki beyinler, programcılar, kod geliştiriciler toplanmış sahnedeki Steve Jobs'a sorular soruyorlar. Şu meşhur Steve Jobs, ama o zamanlar henüz bugünkü kadar efsanevi hale gelmemiş. Daha ortada iPod, iPhone gibi ürünler yok. Hatta kendi kurduğu bu şirketten kovulmuş bir Steve Jobs var karşımızda. Onu şirketten kovduktan sonra “çuvalladıkları” için geri çağırmışlar göreve. Yine de o zeki beyinler, gelişmiş egolar en zorlayıcı soruları sormaktan çekinmiyorlar. Akıllarınca “düşene bir tekme de sen vur” mantığındaki bu soruların ardı arkası kesilmiyor. İşte böyle tiplerden şöyle biri soruyu yapıştırıyor. Diyor ki:

“Sevgili Bay Jobs. Parlak ve etkili bir adam gibi görünüyorsun ama bazen ne konuştuğunu bilmiyorsun. Bir OpenDoc diye bir şey vardı, o ne oldu?”

Çeviri birebir değil, üslubu da biraz abarttım ama bu minvalde bir soru. Mealen OpenDoc diye bir yazılım ürünü varmış, Steve Jobs da bunu sonlandırmış. Ona kızan bu arkadaş da küçük düşürücü böyle bir soru sormuş. Aslında iyi ki de sormuş, çünkü Steve Jobs'ın cevabı hem bir sunum ve hitabet dersi, hem de iş dünyasına yönelik bir yüksek lisans dersi gibi olmuş. Hangi yaşta olursa olsun öğrenci olan herkes kendine bir şeyler çıkartabilir bu cevaptan. Çünkü genel olarak odaklanmanın önemi üzerinde duruyor. Odaklanabilmek, konsantre olabilmek için bazı şeylerden vazgeçebilmek gerekiyor. Diyor ki:

“İnsanlar odaklanmanın, odaklanılmak istenen şeylere evet demek anlamına geldiğini sanıyor. Aslında bu anlama gelmiyor. Var olan 100 iyi fikre hayır demek anlamına geliyor. Ne yapacağınızı çok dikkatli seçmeniz lazım. Yaptığımız şeyler kadar yapmadıklarımızla da gurur duyuyorum. Yenilikçilik, 1000 şeye hayır demektir.”

Bazı şeylere, çok cazip de olsa, iyi bir fikir gibi de gözükse hayır deme cesaretini öğrenmemiz gerekiyor. Bunu Steve Jobs gibi olabilmek ya da iş dünyasında başarılı bir hale gelebilmek için söylemiyorum. Kendi küçük hayatlarımızda da geçerli bir prensip bu.

Şu anda bu videoyu izlerken başka nelerle uğraşıyorsunuz? Aklınızda neler var? Telefondan izliyorsanız gelen WhatsApp mesajlarını, Instagram uyarılarını gördünüz mü? Şöyle bir düşünün günde kaç tane cazip teklifle, ilginç gibi gözüken sorularla, konularla karşılaşıyorsunuz? Ve bunlardan kaç tanesi sizi gerçekten ilgilendiriyor?

Gerçek şu ki herkes sizin dikkatinizi çekebilmek için adeta yalvarıyor. Odaklanma gücünüzü emip kendi üzerine çekmeye çalışıyor. Oysa sizin bu gücünüz sınırlı. Ancak hayatta yapmak istediklerinize yetecek kadar.

Paradoksal bir duruma soktum sizi yine. Çünkü ben de dikkatinizi çekmeye çalışıyorum. O yüzden benim videolarım da dahil olmak üzere gerektiğinde ve işinize yaramıyorsa bu cazip tekliflere hayır demeyi lütfen öğrenin. Öğrenelim. Çünkü sosyal psikolog Susan Newman'a göre bu öğrenilmesi gereken bir yetenek. Hatta diyor ki bu doktor, “hayır” diyememek sadece bizim suçumuz değil. Çocuklar doğdukları andan itibaren bu kelimeyi kullanmamak üzere şartlanıyorlar. Bazen “hayır” dediklerinde cezalandırılıyorlar.

Yani bir “evet kültürü” içinde yaşıyoruz. Oysa tarihe baktığınızda bazı şeylere “hayır” demeyi bilenlerin insanlığı ilerlettiğini görüyoruz. Çünkü evet demek kolaydır. Kısa vadeli çözümler üretmenizi sağlar. Uzun vadeli hedefler için ihtiyacınız olan şeyse hayır diyebilmek. Kendinize bile. Mesela almayı çok istediğiniz ya da yapmayı çok istediğiniz bir şey var. Beyninizde binlerce “evet almalısın onu” “evet yapmalısın onu” diyen ses duyarsınız. Bir tane de “hayır şu anda ihtiyacın yok, alma ya da yapma” diyen cılız bir ses. İşte o sese bir anfi bağlayın ve sesi sonuna kadar açın.

Kendinize hayır demeyi öğrendikten sonra başkalarına demeyi de öğrenmelisiniz. Kibar olmayın demiyorum. Hayır demeden hayır demenin yollarını bulun diyorum. Yaparsınız siz. Unutmayın bunu sizin için daha öncelikli bir şeye evet deyin diye yapıyoruz. Paulo Coelho'nun dediği gibi “Başkalarına ‘evet' derken, kendinize ‘hayır' demediğinizden emin olun.” Yine de birisi sizden bir şey istediği zaman “Hayır” demek kaba geliyorsa, “şu anda bu benim önceliğim değil” diyebilirsiniz: “Şu anda başka bir evetle uğraşıyorum.” Ya da kısaca şöyle söyleyin: “Hayır, hayır, yüzbin kere hayır! Acı çektirme bana…”

Üçüncü olarak kardeşinize, çocuğunuza başta olmak üzere başkalarına da hayır demeyi öğretin. Çocuklukta kazanılan bütün kötü alışkanlıklar çocukların arkadaşlarına hayır diyememesinden kaynaklanıyor. “Al şu sigarayı dene” dediklerinde çocuğunuz ya da kardeşiniz kendinden emin bir şekilde “hayır” diyebilmeli. “Benim önceliğim bu değil.”

Şimdi tekrar edelim. Önce kendinize hayır demeyi öğrenin. Sonra başkalarına hayır demeye başlayın. En sonunda da herkese hayır diyebilmeyi öğretin.

Hatta bunu kolaylaştırmak için gelin sizinle yeni bir oyun başlatalım. Erkan Yolaç'ın “Evet-Hayır” yarışması gibi bir şey. Biliyorsunuz o yarışma mehter marşıyla başlar ve İzmir marşıyla biter. Bu bilinçli yapılan bir tercih mi bilmiyorum. Ama dedik ya tarihteki yeniliklerin “hayır” demeyi bilen insanlar tarafından oluşturulduğunu. Rivayete göre içinde mehteran bölüğünün de yer aldığı yeniçeri ocağı kurulacağı zaman Orhan Gazi, Hacı Bektaş-ı Veli'ye gider. O da “bunların adı yeni asker anlamında yeniçeri olsun” der. Böylece hiç olur mu öyle şey diye düşünülen bir dönemde üstelik de müzikli bir yenilik yapılmış olur, dünyanın ilk askeri bandolarından biri kurulur. İşte statükoya, mevcut duruma hayır deyince ortaya çıkan böyle bir yenilik “hayır” demenin yasak olduğu bir yarışmanın müziği haline gelmiş. Gelin biz bu yarışmanın kurallarını değiştirelim. Yeni ve yenilikçi yarışmamızın kuralı sadece evet ve hayır şeklinde cevaplar verebilmek olsun. Tek bir “evet” hakkınız var, fakat karşınıza çıkan gereksiz, dikkat dağıtıcı, önceliğiniz olmayan şeylere istediğiniz kadar “hayır” diyebiliyorsunuz. Hatta Steve Jobs'un önerdiği gibi bazen iyi fikirlere bile hayır diyorsunuz ki bu en zoru. Ama bu zorluğu başarabilirseniz yarışmayı kazanıyorsunuz. Çünkü böyle bir yarışmayı kazandıktan sonra geriye kalan tek “evet” seçeneği sizin hayatınızın da en önemli önceliği haline geliyor.

O zaman, duydunuz zilin sesini. Yeni hayatınız “hayır”lı olsun.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Başarılı olmak için öğrenmemiz gereken en önemli kelime nedir? |||notre apprentissage||||| Was ist das wichtigste Wort, das wir lernen müssen, um erfolgreich zu sein? What is the most important word we need to learn to be successful? Qual è la parola più importante che dobbiamo imparare per avere successo? Какое самое важное слово нужно выучить, чтобы стать успешным? Vilket är det viktigaste ordet vi behöver lära oss för att bli framgångsrika?

Hayır. No. Lafı dolandırmaya hiç gerek yok. |tourner autour||| Es besteht keine Notwendigkeit zu betrügen. There is no need to cheat the word. Не нужно ходить вокруг да около. Başarılı olmak için gerektiği yerde “hayır” demeyi öğrenmemiz gerekiyor. |||necessary||||| Um erfolgreich zu sein, müssen wir lernen, wo nötig „nein“ zu sagen. To be successful, we need to learn to say "no" where necessary. Net bir şekilde. Deutlich. Clearly. HAYIR. NO.

Çok ilginç bir yaklaşım değil mi? Isn't it an interesting approach? Разве это не очень интересный подход? “Evet” gibi olumlu görünen bir kelime yerine “Hayır” gibi olumsuz bir kelimeyi söylemeyi öğrenmemiz gerekli diyorum. I say we need to learn to say a negative word like "No" instead of a word that looks positive like "Yes". Я думаю, что нам нужно научиться говорить отрицательное слово "Нет" вместо, казалось бы, положительного слова "Да". Özellikle bizim toplumumuz için öğrenmesi çok zor bir konsept bu. ||notre société||||||| ||our society||"to learn"||||| Dies ist ein sehr schwer zu erlernendes Konzept, insbesondere für unsere Gesellschaft. This is a very difficult concept to learn, especially for our society. Это очень трудная концепция для усвоения, особенно для нашего общества. Düşünsenize yolda birine “şurayı biliyor musun?” diye soruyorsun. Imaginez-vous|||ici||||tu demandes |||that place|||| Denken Sie darüber nach: „Kennen Sie diesen Ort?“ zu jemandem auf der Straße. du fragst. Just imagine, "Do you know this place?" you ask. Представьте, что вы спрашиваете кого-то на дороге: "Вы знаете это место?". Bizde bilmem yok, hayır diyemezsin. ||||tu ne peux pas With us|||| Wir wissen es nicht, du kannst nicht nein sagen. We don't know, you can't say no. Je ne sais pas chez nous, tu ne peux pas dire non. Мы не знаем, вы не можете отказать. Öyle ya da böyle tarif edeceksin 🙂 ||||définir|tu décriras So oder so wirst du es beschreiben 🙂 One way or another you will describe it 🙂 De toute façon, tu devras le décrire 🙂 Вы так или иначе опишите его 🙂 .

Hele bir de yol tarifi soran turistse… ||||||touriste Vor allem, wenn es ein Tourist ist, der nach dem Weg fragt... Especially if it is a tourist who asks for directions ... Surtout si c'est un touriste qui demande un itinéraire... Особенно если это турист, спрашивающий дорогу...

Zorlamayın. Ne forcez pas Erzwingen Sie es nicht. Do not force it. Bilmiyorsanız hayır deyip geçin. Wenn Sie es nicht wissen, sagen Sie nein. If you don't know, say no and pass. Если вы не знаете, просто скажите "нет". Bilmiyorum. Turist sorarsa daha da kolay “no.” Noch einfacher ist es, wenn der Tourist "nein" fragt. Even easier if the tourist asks "no."

Evet, hayır demeyi öğrenmemiz gerekiyor. Ja, wir müssen lernen, nein zu sagen. We have to learn to say yes, no. Да, нам нужно научиться говорить "нет". Sadece adres soranlara değil. |adresse|ceux qui demandent| Nicht nur für diejenigen, die nach Adressen fragen. Not just for those who ask for an address. Не только людям, спрашивающим дорогу. Hayatta karşımıza çıkan pek çok şeye. |qui se présente|||| Zu vielen Dingen im Leben. Many things we encounter in life. Так много всего в жизни. Çünkü başarılı olmak için odaklanmayı öğrenmemiz gerekiyor. ||||la concentration|| Denn um erfolgreich zu sein, müssen wir lernen, uns zu konzentrieren. Because to be successful, we need to learn to focus. Потому что, чтобы быть успешным, нам нужно научиться концентрироваться. Bunu ilk kez bir konferansta duymuştum. ||||à une conférence| Ich habe das zum ersten Mal auf einer Konferenz gehört. I heard it for the first time at a conference. Впервые я услышал его на конференции. 1997 yılında Apple'ın düzenlediği bir konferansta dünyanın dört bir tarafından gelen zeki beyinler, programcılar, kod geliştiriciler toplanmış sahnedeki Steve Jobs'a sorular soruyorlar. |Apple|organisée|||||||||cerveaux brillants|les programmeurs|développeurs de code|développeurs de code||||Steve Jobs|| 1997 versammelten sich auf einer von Apple organisierten Konferenz intelligente Köpfe, Programmierer und Code-Entwickler aus der ganzen Welt und stellten Steve Jobs auf der Bühne Fragen. At a conference organized by Apple in 1997, intelligent minds, programmers and code developers from all over the world ask questions to Steve Jobs on the gathered stage. В 1997 году на конференции, организованной компанией Apple, блестящие умы, программисты, разработчики кода со всего мира собрались на сцене, чтобы задать вопросы Стиву Джобсу. Şu meşhur Steve Jobs, ama o zamanlar henüz bugünkü kadar efsanevi hale gelmemiş. ||||||||||légendaire|| Dieser berühmte Steve Jobs, aber damals war er noch nicht so legendär wie heute. The famous Steve Jobs, but back then was not yet as legendary as it is today. Знаменитый Стив Джобс, но в то время он еще не стал таким легендарным, каким является сегодня. Daha ortada iPod, iPhone gibi ürünler yok. ||iPod|iPhone||| Es gibt noch keine Produkte wie iPod oder iPhone. There are no products like iPod or iPhone yet. Пока нет продуктов, подобных iPod и iPhone. Hatta kendi kurduğu bu şirketten kovulmuş bir Steve Jobs var karşımızda. |||||renvoyé|||||devant nous Tatsächlich haben wir einen Steve Jobs, der von dieser von ihm gegründeten Firma gefeuert wurde. We even have a Steve Jobs fired from this company he founded. Onu şirketten kovduktan sonra “çuvalladıkları” için geri çağırmışlar göreve. ||après l'avoir renvoyé||pour avoir échoué|||ils l'ont rappelé| ||||||||to duty Nachdem sie ihn aus der Firma entlassen hatten, riefen sie ihn zurück, weil sie ihn „verwöhnten“. After they fired him, they recalled him for "screwed". После увольнения его из компании, они позвали его обратно, потому что они "облажались". Yine de o zeki beyinler, gelişmiş egolar en zorlayıcı soruları sormaktan çekinmiyorlar. |||||développées|égos||||poser|n'hésitent pas Doch diese klugen Köpfe, entwickelten Egos, zögern nicht, die herausforderndsten Fragen zu stellen. Yet those intelligent minds, advanced egos, do not hesitate to ask the most challenging questions. И все же эти умные умы и развитые эго не стесняются задавать самые сложные вопросы. Akıllarınca “düşene bir tekme de sen vur” mantığındaki bu soruların ardı arkası kesilmiyor. à leur manière|celui qui tombe||un coup de pied|||donner|logique de|||suite|sans fin|ne cesse de In their minds, these questions are not interrupted by the logic of "hit the one who falls, and you hit it". Ces questions, basées sur la logique "donne un coup de pied à celui qui est à terre", ne cessent de pleuvoir. Эти вопросы, которые в их понимании являются "пинком под зад", не прекращаются. İşte böyle tiplerden şöyle biri soruyu yapıştırıyor. ||||||colle à Here is one of these types pasting the question. C'est ainsi que l'un de ces types pose la question. И один из этих типов людей вставит вопрос. Diyor ki: Il dit :

“Sevgili Bay Jobs. "Dear Mr. Jobs. Parlak ve etkili bir adam gibi görünüyorsun ama bazen ne konuştuğunu bilmiyorsun. You look like a bright and effective man but sometimes you don't know what you're talking about. Вы кажетесь ярким и влиятельным человеком, но иногда вы не знаете, о чем говорите. Bir OpenDoc diye bir şey vardı, o ne oldu?” |OpenDoc||||||| There was such a thing as OpenDoc, what happened to that? " Il y avait quelque chose appelé OpenDoc, que lui est-il arrivé ? Было что-то под названием OpenDoc, что с этим случилось?".

Çeviri birebir değil, üslubu da biraz abarttım ama bu minvalde bir soru. ||||||j'ai exagéré||||| The translation is not literal, I exaggerated the style a bit, but it is a question of this nature. La traduction n'est pas littérale, j'ai un peu exagéré le style mais c'est une question dans ce sens. Перевод не точный, и я немного преувеличил формулировку, но это вопрос в этом ключе. Mealen OpenDoc diye bir yazılım ürünü varmış, Steve Jobs da bunu sonlandırmış. Mealen(1)||||||||||| There was a software product called Mealen OpenDoc, and Steve Jobs terminated it. En gros, il y avait un produit logiciel appelé OpenDoc, et Steve Jobs a mis fin à cela. Существовал программный продукт под названием OpenDoc, и Стив Джобс прекратил его выпуск. Ona kızan bu arkadaş da küçük düşürücü böyle bir soru sormuş. ||||||humiliant|||| This friend, who got angry with him, asked such a humiliating question. Cet ami qui est en colère contre elle a posé une question aussi humiliante. Этот друг, который был зол на него, задал такой унизительный вопрос. Aslında iyi ki de sormuş, çünkü Steve Jobs'ın cevabı hem bir sunum ve hitabet dersi, hem de iş dünyasına yönelik bir yüksek lisans dersi gibi olmuş. |||||||||||présentation||oratoire|||||||||||| He actually did, because Steve Jobs' answer was like both a presentation and oratory course and a graduate course for the business world. En fait, c'est bien qu'il ait demandé, car la réponse de Steve Jobs a servi à la fois de cours de présentation et d'art oratoire, et de cours de master orienté vers le monde des affaires. На самом деле, хорошо, что он спросил, потому что ответ Стива Джобса был одновременно уроком презентации и ораторского искусства, а также курсом мастерства для делового мира. Hangi yaşta olursa olsun öğrenci olan herkes kendine bir şeyler çıkartabilir bu cevaptan. ||||||||||peut tirer|| Anyone who is a student at any age can draw something from this answer. Qu'importe l'âge, tout étudiant peut tirer quelque chose de cette réponse. Любой студент, независимо от возраста, может почерпнуть что-то из этого ответа. Çünkü genel olarak odaklanmanın önemi üzerinde duruyor. |||l'importance de se concentrer||| |||focus's||| Because it emphasizes the importance of focus in general. Потому что это подчеркивает важность сосредоточенности в целом. Odaklanabilmek, konsantre olabilmek için bazı şeylerden vazgeçebilmek gerekiyor. pouvoir se concentrer||||||| Для того чтобы иметь возможность сосредоточиться и сконцентрироваться, необходимо отказаться от некоторых вещей. Diyor ki:

“İnsanlar odaklanmanın, odaklanılmak istenen şeylere evet demek anlamına geldiğini sanıyor. |||ce qui est souhaité|||||| “People think focus means saying yes to what they want to focus on. Les gens pensent que se concentrer signifie dire oui aux choses sur lesquelles on veut se concentrer. "Люди думают, что сосредоточиться - значит сказать "да" тому, на чем они хотят сосредоточиться. Aslında bu anlama gelmiyor. En réalité, cela ne signifie pas cela. На самом деле, это не значит. Var olan 100 iyi fikre hayır demek anlamına geliyor. It means saying no to the 100 good ideas that exist. Cela signifie dire non aux 100 bonnes idées qui existent. Это значит сказать "нет" 100 хорошим идеям. Ne yapacağınızı çok dikkatli seçmeniz lazım. You have to choose very carefully what to do. Вы должны очень тщательно выбирать, что делать. Yaptığımız şeyler kadar yapmadıklarımızla da gurur duyuyorum. |||ce que nous n'avons pas fait||| I'm proud of what we don't do as much as what we do Я горжусь тем, что мы не сделали, не меньше, чем тем, что сделали. Yenilikçilik, 1000 şeye hayır demektir.” Innovation||| Innovation means no to 1000 things. " Инновации означают отказ от 1000 вещей".

Bazı şeylere, çok cazip de olsa, iyi bir fikir gibi de gözükse hayır deme cesaretini öğrenmemiz gerekiyor. |||attrayant||||||||||||| We need to learn the courage to say no to some things, even if it sounds very tempting, even if it sounds like a good idea. Нам нужно научиться смелости говорить "нет", даже если это очень заманчиво, даже если это кажется хорошей идеей. Bunu Steve Jobs gibi olabilmek ya da iş dünyasında başarılı bir hale gelebilmek için söylemiyorum. ||||||||||||devenir|| I'm not saying this to be like Steve Jobs or to be successful in the business world. Я говорю это не для того, чтобы стать похожим на Стива Джобса или добиться успеха в мире бизнеса. Kendi küçük hayatlarımızda da geçerli bir prensip bu. ||nos vies||||| This is a principle that also applies to our own small lives.

Şu anda bu videoyu izlerken başka nelerle uğraşıyorsunuz? ||||||quoi d'autre| What else are you dealing with while watching this video right now? Aklınızda neler var? What do you have in mind? Telefondan izliyorsanız gelen WhatsApp mesajlarını, Instagram uyarılarını gördünüz mü? sur le téléphone|||||||| If you are watching on the phone, have you seen the incoming WhatsApp messages, Instagram alerts? Если вы смотрите на своем телефоне, видели ли вы входящие сообщения WhatsApp, оповещения Instagram? Şöyle bir düşünün günde kaç tane cazip teklifle, ilginç gibi gözüken sorularla, konularla karşılaşıyorsunuz? |||||||offre|||||| Think about it like this, how many attractive offers, questions and topics do you encounter in a day? Подумайте, сколько заманчивых предложений, вопросов и тем, которые кажутся интересными, вы встречаете каждый день? Ve bunlardan kaç tanesi sizi gerçekten ilgilendiriyor? ||||||intéresse And how many of these really interest you?

Gerçek şu ki herkes sizin dikkatinizi çekebilmek için adeta yalvarıyor. ||||||attirer||| The truth is, everyone is begging for your attention. La vérité est que tout le monde se bat pour attirer votre attention. Odaklanma gücünüzü emip kendi üzerine çekmeye çalışıyor. |votre concentration||||| It is trying to absorb your focus and draw on itself. Cela essaie d'absorber votre pouvoir de concentration et de l'attirer sur lui. Она пытается завладеть вашим вниманием и втянуть вас в себя. Oysa sizin bu gücünüz sınırlı. |||votre pouvoir| However, your power is limited. Cependant, ce pouvoir que vous avez est limité. Но ваша власть ограничена. Ancak hayatta yapmak istediklerinize yetecek kadar. |||ce que vous voulez|suffira à| But enough for what you want to do in life. Cependant, juste assez pour faire ce que vous voulez dans la vie. Но только достаточно для того, чем вы хотите заниматься в жизни.

Paradoksal bir duruma soktum sizi yine. paradoxal||||| I put you in a paradoxical situation again. Je vous ai encore mis dans une situation paradoxale. Я снова поставил вас в парадоксальную ситуацию. Çünkü ben de dikkatinizi çekmeye çalışıyorum. Because I'm trying to get your attention too. Parce que j'essaie aussi d'attirer votre attention. Потому что я пытаюсь привлечь ваше внимание. O yüzden benim videolarım da dahil olmak üzere gerektiğinde ve işinize yaramıyorsa bu cazip tekliflere hayır demeyi lütfen öğrenin. |||mes vidéos||||y compris||||ne vous conviennent pas|||offres attrayantes||||apprenez So please learn to say no to these attractive offers, including my videos, when necessary and if they do not work for you. C'est pourquoi, y compris mes vidéos, veuillez apprendre à dire non à ces offres alléchantes lorsque cela est nécessaire et que cela ne vous convient pas. Поэтому, пожалуйста, научитесь говорить "нет" этим заманчивым предложениям, включая мои видео, если они вам не нужны и не полезны. Öğrenelim. apprenons-en Apprenons. Давайте узнаем Çünkü sosyal psikolog Susan Newman'a göre bu öğrenilmesi gereken bir yetenek. |||Susan Newman|Susan Newman|||à apprendre|||compétence Because according to social psychologist Susan Newman, this is a skill to learn. Parce que selon la psychologue sociale Susan Newman, c'est une compétence qui doit être apprise. Потому что, по мнению социального психолога Сьюзан Ньюман, этому навыку нужно учиться. Hatta diyor ki bu doktor, “hayır” diyememek sadece bizim suçumuz değil. ||||||ne pas dire|||notre faute| In fact, this doctor says that it is not only our fault that we cannot say "no". Этот врач даже говорит, что не только мы виноваты в том, что не можем сказать "нет". Çocuklar doğdukları andan itibaren bu kelimeyi kullanmamak üzere şartlanıyorlar. |où ils naissent||||||pour ne pas|sont conditionnés From the moment children are born, they are conditioned not to use this word. Детей с самого рождения приучают не употреблять это слово. Bazen “hayır” dediklerinde cezalandırılıyorlar. ||ils disent|ils sont punis Sometimes they are punished when they say "no".

Yani bir “evet kültürü” içinde yaşıyoruz. So we live in a "yes culture". Oysa tarihe baktığınızda bazı şeylere “hayır” demeyi bilenlerin insanlığı ilerlettiğini görüyoruz. |||||||ceux qui savent|l'humanité|ont fait avancer| However, when you look at history, we see that those who know how to say "no" to certain things advance humanity. Однако, если взглянуть на историю, мы увидим, что те, кто умеет говорить "нет" определенным вещам, продвинули человечество вперед. Çünkü evet demek kolaydır. Because it is easy to say yes. Kısa vadeli çözümler üretmenizi sağlar. |à court terme||de produire| It allows you to produce short-term solutions. Это позволяет вырабатывать краткосрочные решения. Uzun vadeli hedefler için ihtiyacınız olan şeyse hayır diyebilmek. Saying no is what you need for long-term goals. Что вам нужно для достижения долгосрочных целей, так это умение говорить "нет". Kendinize bile. Even to yourself. Mesela almayı çok istediğiniz ya da yapmayı çok istediğiniz bir şey var. For example, there is something you want to buy or want to do. Например, есть что-то, что вы действительно хотите купить, или что-то, что вы действительно хотите сделать. Beyninizde binlerce “evet almalısın onu” “evet yapmalısın onu” diyen ses duyarsınız. ||||||||||vous entendez You hear thousands of voices in your brain saying "yes you have to get it" "yes you have to do it". Вы слышите тысячи голосов в своем мозгу, которые говорят: "Да, ты должен это купить", "Да, ты должен это сделать". Bir tane de “hayır şu anda ihtiyacın yok, alma ya da yapma” diyen cılız bir ses. |||||||||||||voix faible|| One is also a weak voice saying "no you don't need it right now, don't take it or don't do it". И один слабый голос, говорящий "нет, тебе это сейчас не нужно, не бери и не делай". İşte o sese bir anfi bağlayın ve sesi sonuna kadar açın. ||son||amplificateur|connect to||||| So connect an amp to that sound and turn the volume up to the full. Подключите к этому звуку усилитель и включите его на полную громкость.

Kendinize hayır demeyi öğrendikten sonra başkalarına demeyi de öğrenmelisiniz. After learning to say no to yourself, you should learn to say no to others. Как только вы научитесь говорить "нет" себе, вы должны научиться говорить "нет" другим. Kibar olmayın demiyorum. I'm not saying don't be nice. Я не говорю, что не надо быть вежливым. Hayır demeden hayır demenin yollarını bulun diyorum. |||sans dire||| I say find ways to say no without saying no. Я говорю: найдите способ сказать "нет", не говоря "нет". Yaparsınız siz. You do. Вы можете это сделать. Unutmayın bunu sizin için daha öncelikli bir şeye evet deyin diye yapıyoruz. Remember, we do this by saying yes to something that has a higher priority for you. N'oubliez pas que nous le faisons pour que vous disiez oui à quelque chose de plus prioritaire pour vous. Помните, мы делаем это для того, чтобы вы сказали "да" чему-то более приоритетному. Paulo Coelho'nun dediği gibi “Başkalarına ‘evet' derken, kendinize ‘hayır' demediğinizden emin olun.” Yine de birisi sizden bir şey istediği zaman “Hayır” demek kaba geliyorsa, “şu anda bu benim önceliğim değil” diyebilirsiniz: “Şu anda başka bir evetle uğraşıyorum.” Ya da kısaca şöyle söyleyin: “Hayır, hayır, yüzbin kere hayır! Paulo Coelho|de Paulo Coelho||||||||vous ne dites|||||||||||||||||||priorité|||||||engagement|||||||||cent mille|| As Paulo Coelho said, "When you say 'yes' to others, make sure you don't say 'no' to yourself." However, if it sounds rude to say "No" when someone asks you for something, you might say, "This is not my priority right now. I'm dealing with another house right now." Or simply say: “No, no, no a hundred thousand times! Как сказал Пауло Коэльо, "Когда вы говорите "да" другим, убедитесь, что вы не говорите "нет" себе". Однако если вам кажется невежливым сказать "нет", когда кто-то просит вас о чем-то, вы можете сказать: "Сейчас это не моя приоритетная задача": "Я сейчас работаю над другим "да"". Или просто скажите: "Нет, нет, сто тысяч раз нет! Acı çektirme bana…” Don't make me suffer… " Не заставляй меня страдать..."

Üçüncü olarak kardeşinize, çocuğunuza başta olmak üzere başkalarına da hayır demeyi öğretin. ||à votre frère||en premier||||||| Third, teach your sibling to say no to others, especially your child. Troisièmement, apprenez à votre frère ou sœur, ainsi qu'à votre enfant, à dire non aux autres. В-третьих, научите своих братьев, сестер, детей и других людей говорить "нет". Çocuklukta kazanılan bütün kötü alışkanlıklar çocukların arkadaşlarına hayır diyememesinden kaynaklanıyor. L'enfance||||||||| All bad habits gained in childhood are due to the inability of children to say no to their friends. Tous les mauvais comportements acquis pendant l'enfance proviennent de l'incapacité des enfants à dire non à leurs amis. Все вредные привычки, приобретенные в детстве, происходят от неумения детей говорить "нет" своим друзьям. “Al şu sigarayı dene” dediklerinde çocuğunuz ya da kardeşiniz kendinden emin bir şekilde “hayır” diyebilmeli. |||essaie|||||||||||pouvoir dire Your child or sibling should be able to confidently say "no" when they say, "Take that cigarette, try that cigarette." Lorsque quelqu'un dit à votre enfant ou à votre frère ou sœur : « Tiens, essaie cette cigarette », il doit pouvoir répondre avec assurance : « non ». Ваш ребенок или брат или сестра должны уметь уверенно говорить "нет", когда им говорят: "Вот, попробуй эту сигарету". “Benim önceliğim bu değil.” "This is not my priority." "Это не мой приоритет".

Şimdi tekrar edelim. Let's repeat now. Давайте сделаем это снова. Önce kendinize hayır demeyi öğrenin. Learn to say no to yourself first. Сначала научитесь говорить себе "нет". Sonra başkalarına hayır demeye başlayın. Then start saying no to others. Затем начните говорить "нет" другим. En sonunda da herkese hayır diyebilmeyi öğretin. |||||savoir dire non| Finally, teach everyone to be able to say no. Наконец, научите всех говорить "нет".

Hatta bunu kolaylaştırmak için gelin sizinle yeni bir oyun başlatalım. |||||||||commençons une In fact, to make it easier, let's start a new game with you. Чтобы сделать это еще проще, давайте начнем с вами новую игру. Erkan Yolaç'ın “Evet-Hayır” yarışması gibi bir şey. Erkan Yolaç|Erkan Yolaç|||concours||| It is like Erkan Yolaç's "Yes-No" contest. Это похоже на конкурс "Да-Нет" Эркана Йолача. Biliyorsunuz o yarışma mehter marşıyla başlar ve İzmir marşıyla biter. ||la compétition|marche mehter|la marche du mehter||||| You know that the contest starts with the mehter march and ends with the Izmir anthem. Как вы знаете, этот конкурс начинается с марша "Мехтер" и заканчивается маршем "Измир". Bu bilinçli yapılan bir tercih mi bilmiyorum. I don't know if this is a conscious choice. Я не знаю, является ли это сознательным выбором. Ama dedik ya tarihteki yeniliklerin “hayır” demeyi bilen insanlar tarafından oluşturulduğunu. |||dans l'histoire|les innovations|||||par| But we said that the innovations in history were created by people who knew how to say "no". Rivayete göre içinde mehteran bölüğünün de yer aldığı yeniçeri ocağı kurulacağı zaman Orhan Gazi, Hacı Bektaş-ı Veli'ye gider. selon le récit||||||||||sera||||Haji|Hacı Bektaş Veli||Hacı Bektaş-ı Veli| According to rumors, when a janissary center, which also includes a mehteran troop, will be established, Orhan Gazi goes to Hacı Bektaş-ı Veli. Selon la tradition, lorsque la caserne des janissaires, qui comprenait également un corps de musiciens, devait être fondée, Orhan Gazi se rend à Hacı Bektaş-ı Veli. Согласно легенде, когда нужно было создать янычарский корпус, в том числе роту мехтеранов, Орхан Гази отправился в Хачи Бекташ-и Вели. O da “bunların adı yeni asker anlamında yeniçeri olsun” der. |||||||janissaire|| He says, "Let their name be janissaries in the sense of new soldiers." Celui-ci déclare alors : « Nommez-les janissaires, ce qui signifie nouveau soldat. » Он сказал: "Пусть их зовут Енисери, что означает новый солдат". Böylece hiç olur mu öyle şey diye düşünülen bir dönemde üstelik de müzikli bir yenilik yapılmış olur, dünyanın ilk askeri bandolarından biri kurulur. ||||||||||||||||||||||est fondée In this way, a musical innovation was made in a period that was thought to be something like that, and one of the first military bands in the world was established. Ainsi, à une époque où l'on se demandait s'il était vraiment possible, une innovation musicale est introduite et l'une des toutes premières bandas militaires au monde est créée. Таким образом, в то время, когда считалось, что подобное никогда не произойдет, была осуществлена музыкальная инновация и создан один из первых в мире военных оркестров. İşte statükoya, mevcut duruma hayır deyince ortaya çıkan böyle bir yenilik “hayır” demenin yasak olduğu bir yarışmanın müziği haline gelmiş. |au statu quo|||||||||||||||||| Such an innovation that emerged when you said no to the status quo and the current situation became the music of a contest where it is forbidden to say "no". Voici une telle nouveauté qui apparaît quand on dit non au statu quo, à la situation actuelle, et qui est devenue la musique d'un concours où dire non est interdit. Такая инновация, появившаяся при отказе от статус-кво, от текущей ситуации, стала музыкой конкурса, где запрещено говорить "нет". Gelin biz bu yarışmanın kurallarını değiştirelim. |||||change Let's change the rules of this competition. Changeons les règles de ce concours. Давайте изменим правила этого конкурса. Yeni ve yenilikçi yarışmamızın kuralı sadece evet ve hayır şeklinde cevaplar verebilmek olsun. |||notre concours||||||||| The rule of our new and innovative competition is to be able to answer only yes and no. La règle de notre nouveau concours innovant doit être de ne pouvoir répondre que par oui ou par non. Правило нашего нового инновационного конкурса заключается в том, что вы можете давать только ответы "да" и "нет". Tek bir “evet” hakkınız var, fakat karşınıza çıkan gereksiz, dikkat dağıtıcı, önceliğiniz olmayan şeylere istediğiniz kadar “hayır” diyebiliyorsunuz. |||droit|||||||||||||| You have one “yes” right, but you can say “no” to unnecessary, distracting, non-priority things as much as you want. У вас есть только одно "да", но вы можете говорить "нет" столько раз, сколько захотите, ненужным, отвлекающим, неприоритетным вещам, которые появляются на вашем пути. Hatta Steve Jobs'un önerdiği gibi bazen iyi fikirlere bile hayır diyorsunuz ki bu en zoru. ||de Steve Jobs|||||||||||| Sometimes you even say no to good ideas, as Steve Jobs suggested, which is the hardest. Иногда вы даже говорите "нет" хорошим идеям, как советовал Стив Джобс, а это самое трудное. Ama bu zorluğu başarabilirseniz yarışmayı kazanıyorsunuz. ||difficulté||| But if you can manage this challenge, you win the contest. Но если вы справитесь с этой задачей, вы выиграете конкурс. Çünkü böyle bir yarışmayı kazandıktan sonra geriye kalan tek “evet” seçeneği sizin hayatınızın da en önemli önceliği haline geliyor. ||||avoir gagné|||||||||||||| Because after winning such a contest, the only "yes" option that remains becomes the top priority of your life. Потому что после победы в таком соревновании единственный оставшийся вариант "да" становится самым важным приоритетом вашей жизни.

O zaman, duydunuz zilin sesini. |||de la cloche| Then you heard the sound of the bell. Ну, значит, вы слышали звонок. Yeni hayatınız “hayır”lı olsun. Que votre nouvelle vie soit pleine de 'non'. Пусть ваша новая жизнь будет благословением.