×

Vi använder kakor för att göra LingQ bättre. Genom att besöka sajten, godkänner du vår cookie-policy.

image

TEDx Turkey, Aşık Olun | Türkan Şoray | TEDxIstanbul

Aşık Olun | Türkan Şoray | TEDxIstanbul

Çeviri: Esra Çakmak Gözden geçirme: Yunus ASIK

(Alkış)

Merhaba.

Öyle güzel görünüyorsunuz ki, buradan kendinizi görmenizi isterim.

Hafiften dizlerim titremedi değil, yani itiraf edeyim.

(Alkış)

Zaman zaman düşünürüm ve kendimi mutlu hissederim

ve şanslı olduğumu düşündüğüm için mutlu hissederim.

Çünkü hayatım boyunca, çok sevdiğim bir işi yaparak yaşadım.

Hayatımı işimle kazandım. Beni ben yapan, mesleğim oldu.

Giderek, o mesleğe aşık oldum, yani sinema benim aşkım oldu.

Ben diyorum ki, derim ki, kendinize bir ''aşk'' seçin.

Ben hangi meslekte mutlu olurum, diye düşünün.

Tabii sonra o mesleği, o aşkı, yani ona giderek aşkla bağlanacaksınız,

o aşkı beslemek lazım.

Onun için düş gücünüzü özgür bırakın, diyorum.

Düş gücünü zenginleştirmek, geliştirmek için,

çok farklı alanlarda, farklı konularda bilgi sahibi olmak, dünyamızı genişletir,

vizyonumuzu genişletir, büyütür.

Zaten sanat, edebiyat, bilim bunun için var.

Mesela bir müzik, bir roman, bir şiir, hatta bir cümle bile

hani ufkumuza ışık tutabilir, bizi harekete geçirir.

Tüm bunlar bizim başarılı olmamızı sağlar, diyorum.

Yani yaptığınız iş ne olursa olsun, belki sevmediğiniz bir iş de olabilir,

onu sevebilecek hale getirmeye çalışmak, onu eğlenceli bir hale getirmeye çalışmak,

gerekir diye düşünüyorum, o zaman giderek o tutku, o mesleğe o aşk başlıyor.

Bu arada, size beni çok etkileyen bir anektodu anlatmak istiyorum.

Madam Curie, hepiniz biliyorsunuzdur, bir Polonyalı, ünlü bilim insanı.

Gece gündüz laboratuvardan çıkmayıp deliler gibi çalışıyormuş.

Bir gün, kendisi gibi bilim insanı olan kocası dayanamamış.

Yeter artık ara ver, biraz dışarı çık, biraz eğlen, demiş.

Madam Curie'nin cevabı: ''Ama sen beni anlamıyorsun ki.

Ben çok, ben burada en çok burada eğleniyorum,'' demiş.

Bu beni o kadar etkilemiş bir hikâyedir ki.

Bazı meslekler vardır böyle, sıkıcı ve zor görünür.

Ama bazı meslekler de, aman ne kolay falan denir,

yani eğlenceli.

Benim mesleğim belki hani dışarıdan kolay ve eğlenceli gelebilir

ama benim için eğlenceli

ama bir o kadar da zor inanın.

Düşünün, kendiniz olmayan bir karakteri sıfırdan bir karakter yaratıyorsunuz.

Yani, ister inanın ister inanmayın ama birçok geceler, yani bir iki karakterin,

bazı karakterleri yaratmak için birçok geceler kanlı gözyaşları döktüğüm olmuştur

ama daha sonra, o başarıyla tabii, büyük bir mutluluk yaşıyorsunuz.

Altmış yedi senesi zannediyorum, ünlü hani çok bilinen ''Çalıkuşu''

romanının filmini çekiyoruz,

ilk ''Çalıkuşu''nda ben oynamıştım Feride rolünde.

Şimdi rahmetli olan sevgili, filmin yönetmeni Osman Seden

bir sahnede, bir replik vardı.

Bak Türkan, bu repliğin çok değerini vererek, yani çok iyi oyna, dedi.

Replik şuydu:

''Sevgi ve şevkat denen şeyde, ne mucizeler var yarabbi.''

Bu beni çok etkilemişti,

inanın bana hayatım boyunca, benim rehberim oldu adeta.

Bütün çevirdiğim sevgi dolu, aşk dolu filmlerde, belki özel hayatımda da,

sevgi ve şevkat hep duyumsadığım duygular oldu.

Aradan yıllar geçti, sevgili rahmetli Atıf Yılmaz ile

''Selvi Boylum Al Yazmalım'' diye bir film çevirdik.

Oradaki bir sözcük de sevgi sözcüğüne yepyeni bir boyut getirdi.

Belki birçoğunuz biliyorsunuzdur,

sevgi emektir.

(Alkış)

Yani sonra düşünüyorum ben, bu mesleğim benim okulum olmuş,

bana zenginlik kazandırmış, yani belki de şunu söylemek lazım, ne kadar aşkla

bir işi, bir mesleği yaparsanız, o kadar güzel mi dönüyor acaba size?

Yani adanmışlık, kendinizi adamak, benim hayatta hep önceliğim mesleğim oldu.

Onun da çok güzel karşılığını aldım diye düşünüyorum.

(Alkış)

Benim için sihirli bir söz olan, o sevgi sözcüğüyle sizlere veda edeyim.

Sevginin olduğu her yerde, her şey çok güzel olur.

Sevgiyle yaşayın, sevgiyle kalın, sizi seviyorum.

(Alkış)

Teşekkür ederim.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Aşık Olun | Türkan Şoray | TEDxIstanbul Verliebt sein|Verliebt euch|Türkan Şoray|| Fall in love|Be|Türkan|Şoray|TEDxIstanbul Verliebt | Türkan Şoray | TEDxIstanbul Tomber amoureux | Türkan Şoray | TEDxIstanbul 恋に落ちる|テュルカン・ショレイ|TEDxIstanbul Влюбиться | Туркан Сорай | TEDxСтамбул Fall in Love | Türkan Şoray | TEDxIstanbul

Çeviri: Esra Çakmak Gözden geçirme: Yunus ASIK Übersetzung|Esra|Esra Çakmak||Überprüfung|| Translation|Esra|Çakmak|Review|passing|Yunus|ASIK Перевод: Эсра Чакмак Обзор: Юнус АСИК Translation: Esra Çakmak Review: Yunus ASIK

(Alkış) Applause (تصفيق) (Аплодисменты) (Applause)

Merhaba. Hallo. Hello مرحبًا. Hello.

Öyle güzel görünüyorsunuz ki, buradan kendinizi görmenizi isterim. So||||||| so|beautiful|you look|that|from here|yourself|seeing you|I would like تبدون رائعين جدًا، أود أن تروا أنفسكم من هنا. Ты выглядишь так красиво, что я хочу, чтобы ты увидел себя отсюда. You look so beautiful that I wish you could see yourself from here.

Hafiften dizlerim titremedi değil, yani itiraf edeyim. |||||gestehen| slightly|my knees|didn't tremble|not|so|I confess|I should لا ترتعش قدماي بسهولة يعني ، لأعترف. Мои колени не дрожали немного, так что я признаю. I must admit, my knees did tremble a little.

(Alkış) Applause (تصفيق) (Applause)

Zaman zaman düşünürüm ve kendimi mutlu hissederim Time|to time|I think|and|myself|happy|I feel أفكر فيما مضى وأشعر بالسعادة From time to time, I think and feel happy.

ve şanslı olduğumu düşündüğüm için mutlu hissederim. and|lucky|I am|I think|because|happy|feel أشعر بالسعادة لأنني أظن أنني كنت محظوظة. And I feel happy because I think I am lucky.

Çünkü hayatım boyunca, çok sevdiğim bir işi yaparak yaşadım. Because|my life|throughout|very|loved|one|job|by doing|I lived لأنني أمضيت حياتي كلها أعمل بعملٍ أحبه جدا. Потому что всю свою жизнь я жил, занимаясь работой, которую очень люблю. Because throughout my life, I have lived by doing a job that I love very much.

Hayatımı işimle kazandım. Beni ben yapan, mesleğim oldu. My life|with my job|I earned|Me|I|making|my profession|became كسبت حياتي بعملي. صار لي عملاً يقربني من نفسي. Я зарабатывал на жизнь своей работой. Именно моя профессия сделала меня тем, кто я есть. I earned my life with my job. My profession became what defines me.

Giderek, o mesleğe aşık oldum, yani sinema benim aşkım oldu. Gradually|I|to the profession|in love|became|that is|cinema|my|love|became عشقت ذلك العمل بالتدريج، يعني أصبحت السينما عشقي. Постепенно я влюбился в эту профессию, так что кино стало моей любовью. Gradually, I fell in love with that profession, meaning cinema became my love.

Ben diyorum ki, derim ki, kendinize bir ''aşk'' seçin. I|say|that|I will say||to yourselves|one|love|choose أقول، اختاروا لأنفسكم عشقًا. Я говорю, говорю, выбери себе "любовь". I say, I suggest, choose a 'love' for yourself.

Ben hangi meslekte mutlu olurum, diye düşünün. I|which|profession|happy|will be|so|think فكروا؛ في أي مهنة ستكونون سعداء. Подумайте, на какой работе я был бы счастлив. Think about which profession would make you happy.

Tabii sonra o mesleği, o aşkı, yani ona giderek aşkla bağlanacaksınız, Of course|later|that|profession|that|love|I mean|to him|gradually|with love|you will become attached بالطبع ستربطون تلك المهنة بالعشق لاحقًا وبالتدريج، Конечно, потом вы привяжетесь к той профессии, к той любви, то есть к нему с любовью. Of course, then you will gradually connect with that profession, that love, with affection.

o aşkı beslemek lazım. man||| that|love|to nourish|necessary ينبغي تغذية ذلك العشق. It is necessary to nurture that love.

Onun için düş gücünüzü özgür bırakın, diyorum. ||Traum|Ihre Fantasie|frei|| his|for|dream|your imagination|free|let|I am saying اتركوا خيالكم حرًا لأجله. Вот почему я говорю: дайте волю своему воображению. That's why I say, let your imagination run free.

Düş gücünü zenginleştirmek, geliştirmek için, ||die Fantasie bereichern|entwickeln| Dream|power|to enrich|to develop|in order to لأجل تطوير الخيال وإغنائه، Для обогащения и развития воображения, To enrich and develop the imagination,

çok farklı alanlarda, farklı konularda bilgi sahibi olmak, dünyamızı genişletir, ||Bereichen|verschiedene|||||| very|different|in fields|different|in subjects|knowledge|having|to be|our world|expands فالاطلاع على معلومات في مجالات متنوعة وموضوعات مختلفة، يوسّع عالمنا، being knowledgeable in very different fields and topics expands our world,

vizyonumuzu genişletir, büyütür. our vision|expands|enlarges ورؤيتنا وينميها. расширяет и расширяет наше видение. broadens and enlarges our vision.

Zaten sanat, edebiyat, bilim bunun için var. ||Literatur|Wissenschaft||| Already|art|literature|science|this|for|exists أساسًا هذا سبب وجود الفن والأدب والعلم. Для этого существуют искусство, литература и наука. Art already exists for this purpose.

Mesela bir müzik, bir roman, bir şiir, hatta bir cümle bile ||||||Gedicht|||| For example|a|music|a|novel|a|poem|even|a|sentence|even فمثلًا يمكن للموسيقي، القصة، الشعر حتى ولو جملة For example, a piece of music, a novel, a poem, or even a sentence

hani ufkumuza ışık tutabilir, bizi harekete geçirir. |unseren Horizont||||| which|to our horizon|light|can illuminate|us|action|drives إضاءة آفاقنا، وحسنا على الحركة. Вы знаете, это может пролить свет на наши горизонты, подтолкнуть нас к действию. can illuminate our horizons and motivate us.

Tüm bunlar bizim başarılı olmamızı sağlar, diyorum. All|these|our|successful|to be|enables|I say كل هذا يؤمن لنا النجاح. Все это делает нас успешными, говорю я. All of these enable us to succeed, I say.

Yani yaptığınız iş ne olursa olsun, belki sevmediğiniz bir iş de olabilir, So|your|work|whatever|may be|be|maybe|you don't like|one|job|also|could be يعني مهما يكن عملك، ربما يمكن أن يكون هو أيضًا العمل الذي تحبه، So whatever your job is, it might even be a job you don't like,

onu sevebilecek hale getirmeye çalışmak, onu eğlenceli bir hale getirmeye çalışmak, him|able to love|state|to make|to try||fun|a|state|to make|to try محاولة أن تجعله محبوب، محاولة أن تجعله مسلّي، пытаясь сделать это милым, пытаясь сделать его забавным, trying to make it lovable, trying to make it fun,

gerekir diye düşünüyorum, o zaman giderek o tutku, o mesleğe o aşk başlıyor. is necessary|I think|I think|that|time|increasingly|that|passion|that|profession|that|love|begins عندها تدريجيًا يبدأ ذلك الشغف، ذلك العشق للمهنة. Думаю, надо, тогда постепенно начинается та страсть, та любовь к этой профессии. I think it's necessary, then gradually that passion, that love for the profession begins.

Bu arada, size beni çok etkileyen bir anektodu anlatmak istiyorum. This|in the meantime|to you|me|very|affecting|a||to tell|I want بالمناسبة، اريد إخباركم بحكاية أثرت فيّ كثيرًا. In the meantime, I want to tell you an anecdote that greatly affected me.

Madam Curie, hepiniz biliyorsunuzdur, bir Polonyalı, ünlü bilim insanı. Madam|Curie|all of you|probably know|a|Polish|famous|science|person السيدة كوري، جميعكم تعرفونها، عالِمة بولندية مشهورة. Мадам Кюри, как вы все знаете, известный польский ученый. Madam Curie, as you all know, was a Polish, famous scientist.

Gece gündüz laboratuvardan çıkmayıp deliler gibi çalışıyormuş. Night|day|from the laboratory|without leaving|like crazy|like|he/she was working ليل نهار لا تخرج من المختبر، وتعمل بكّد. She worked like crazy, never leaving the laboratory day and night.

Bir gün, kendisi gibi bilim insanı olan kocası dayanamamış. One|day|he|like|science|scientist|who|her husband|couldn't resist وذات يوم، زوجها وهو أيضًا عالِم مثلها، لم يتحمل. Однажды ее муж, такой же ученый, как и она, не выдержал. One day, her husband, who was also a scientist, couldn't take it anymore.

Yeter artık ara ver, biraz dışarı çık, biraz eğlen, demiş. Enough|already|break|take|a little|outside|go out|a little|have fun|he/she said قال لها: "يكفي هذا، اِستريحي، أخرجي، استمتعي قليلًا". He said, 'Enough, take a break, go outside a bit, have some fun.'

Madam Curie'nin cevabı: ''Ama sen beni anlamıyorsun ki. Madam|Curie's|answer|But|you|me|don't understand|that فجاوبته السيد كوري: "لكن أنت لاتفهمني. Madam Curie's response was: 'But you don't understand me.'

Ben çok, ben burada en çok burada eğleniyorum,'' demiş. I|very||here|most|very|here|have fun|he/she said أنا أستمتع هنا كثيرًا." 'I enjoy myself a lot, I enjoy myself the most here,' she said.

Bu beni o kadar etkilemiş bir hikâyedir ki. This|me|that|so much|has affected|a|story|that وهذه الحكاية أثرت فيّ كثيرًا. This is a story that has affected me so much.

Bazı meslekler vardır böyle, sıkıcı ve zor görünür. Some|professions|exist|like this|boring|and|difficult|seem بعض المهن تبدو صعبة ومملة. There are some professions that seem boring and difficult.

Ama bazı meslekler de, aman ne kolay falan denir, But|some|professions|too|oh my|how|easy|etc| والبعض الآخر يُقال أنه سهل وبسيط، But there are also some professions that people say, 'Oh, how easy!'

yani eğlenceli. so|fun أي أنه مسلي. так что это весело. I mean, fun.

Benim mesleğim belki hani dışarıdan kolay ve eğlenceli gelebilir My|profession|maybe|you know|from the outside|easy|and|fun|seems ربما تبدو مهنتى من الخارج على أنها سهلة ومسلية. Моя профессия может показаться легкой и веселой со стороны. My profession may seem easy and fun from the outside,

ama benim için eğlenceli but|my|for|fun هي مسلية بالنسبة لي، но мне весело but it is fun for me.

ama bir o kadar da zor inanın. but|one|that|much|also|difficult|believe لكنها صدقوني صعبة بنفس القدر. но в это трудно поверить. but believe me, it's just as difficult.

Düşünün, kendiniz olmayan bir karakteri sıfırdan bir karakter yaratıyorsunuz. Think|yourself|not existing|a|character|from scratch|a|character|you are creating تخيلوا، إنكم تخلقون شخصية من الصفر، شخصية غير شخصيتكم. Представьте, вы создаете персонажа с нуля, персонажа, который не является вами. Think about it, you are creating a character from scratch that is not yourself.

Yani, ister inanın ister inanmayın ama birçok geceler, yani bir iki karakterin, I mean|whether|you believe|whether|you don't believe|but|many|nights|I mean|one|two|of the characters صدقوا أو لاتصدقوا، لكنني ليالٍ كثيرةٍ، So, whether you believe it or not, there have been many nights, I mean one or two characters,

bazı karakterleri yaratmak için birçok geceler kanlı gözyaşları döktüğüm olmuştur some|characters|to create|for|many|nights|bloody|tears|I shed|it has happened كنت أبكي دمًا لأجل خلق بعض الشخصيات Я проливал кровавые слезы много ночей, чтобы создать некоторых персонажей where I have shed bloody tears to create some characters.

ama daha sonra, o başarıyla tabii, büyük bir mutluluk yaşıyorsunuz. but|later|after|it|successfully|of course|great|a|happiness|you experience لكن بعد ذلك، تعيشون سعادة كبيرة بهذا النجاح. но позже вы, конечно, испытываете большое счастье от этого успеха. But later, of course, with that success, you experience great happiness.

Altmış yedi senesi zannediyorum, ünlü hani çok bilinen ''Çalıkuşu'' Sixty|seven|year|I think|famous|you know|very|well-known|The Wren أعتقد في سنة 67، كنا نصور فيلم عن الرواية المشهورة "طائر النمنة"، I think it was in sixty-seven, we are shooting the film of the famous, well-known ''Çalıkuşu''

romanının filmini çekiyoruz, of the novel|movie|we are shooting novel,

ilk ''Çalıkuşu''nda ben oynamıştım Feride rolünde. first||I|had acted|Feride|in the role أنا لعبت دور فريدة في "طائر النمنمة" الأول. I played the role of Feride in the first ''Çalıkuşu''.

Şimdi rahmetli olan sevgili, filmin yönetmeni Osman Seden Now|late|who|dear|of the film|director|Osman|Seden وهنا عزيزي المرحوم عثمان سدن، مخرج الفيلم. Ныне покойный возлюбленный, режиссер фильма Осман Седен Now the late dear, the film's director Osman Seden

bir sahnede, bir replik vardı. a|on stage|a|line|was في أحد المشاهد، أعطاني جملة. В одной сцене была очередь. had a line in a scene.

Bak Türkan, bu repliğin çok değerini vererek, yani çok iyi oyna, dedi. Look|Türkan|this|reply|very|value|by giving|I mean|very|well|play|said وقال: "توركان، اهتمي بهذه الجملة، يعني عبري عنها جيدًا" Смотри, сказал Тюркан, придавая большое значение этой линии, то есть сыграй ее очень хорошо. Look Türkan, by giving great value to this line, I said, play it very well.

Replik şuydu: Replik war| The reply|was this والجملة تقول: The line was:

''Sevgi ve şevkat denen şeyde, ne mucizeler var yarabbi.'' ||||||||oh Gott Love|and|compassion|called|in the thing|how many|miracles|there are|oh my God "ياإلهي كم هناك معجزات فيما يطلق عليه الحب والرحمة". «Какие чудеса есть в том, что называется любовью и состраданием, мой Господь». ''In what miracles there are in what is called love and affection, oh Lord.''

Bu beni çok etkilemişti, This|me|very|had impressed هذا أثر فيّ كثيرًا، This had a great impact on me,

inanın bana hayatım boyunca, benim rehberim oldu adeta. believe|me|my life|throughout|my|guide|was|almost وصدقوني طوال حياتي، أصبحت هي دليلي. Поверьте, это был мой проводник всю мою жизнь. believe me, it has almost been my guide throughout my life.

Bütün çevirdiğim sevgi dolu, aşk dolu filmlerde, belki özel hayatımda da, All|I directed|love|full|romance|full|in the films|maybe|private|in my life|too في كل الأفلام التى مثلتها المليئة بالحب والعشق، ربما في حياتي الخاصة أيضًا، Во всех любящих и наполненных любовью фильмах, которые я переводил, может быть, в моей личной жизни, In all the love-filled, romance-filled movies I have directed, perhaps in my personal life as well,

sevgi ve şevkat hep duyumsadığım duygular oldu. ||||gefühlt habe|| love|and|affection|always|I felt|emotions|were كانت مشاعر الحب والرحمة هي دائمًا التى ترشدني. love and affection have always been feelings I sensed.

Aradan yıllar geçti, sevgili rahmetli Atıf Yılmaz ile After|years|passed|dear|late|Atif|| بعد سنوات، صورت فيلم مع عزيزي المرحوم عاطف يلماز، أسمه "سيفلي بويلوم اليزالم". Прошли годы с моим дорогим покойным Атыфом Йылмазом. Years passed, and with my dear late Atıf Yılmaz,

''Selvi Boylum Al Yazmalım'' diye bir film çevirdik. Long|Haired|Red|Scarfed|called|a|film|we made Мы сняли фильм под названием "Селви Бойлум, давай напишем". we made a film called ''Selvi Boylum Al Yazmalım.''

Oradaki bir sözcük de sevgi sözcüğüne yepyeni bir boyut getirdi. The word there|a|word|also|love|to the word|brand new|a|dimension|brought وكان فيه جملة جلبت بعدًا جديدًا جدًا إلى كلمة الحب، Слово там также привнесло совершенно новое измерение в слово любовь. One word there also brought a whole new dimension to the word love.

Belki birçoğunuz biliyorsunuzdur, Maybe|many of you|already know ربما الكثير منكم يعرفها، Может быть, многие из вас знают, Maybe many of you know,

sevgi emektir. love|is effort الحب هو جهد. любовь это работа love is effort.

(Alkış) Applause (تصفيق) (Applause)

Yani sonra düşünüyorum ben, bu mesleğim benim okulum olmuş, So|later|I think|I|this|profession|my|school|has become وافكر بعد ذلك، أصبحت هذه المهنة مدرستي، Вот тогда я думаю, эта профессия стала моей школой, So then I think, this profession has become my school,

bana zenginlik kazandırmış, yani belki de şunu söylemek lazım, ne kadar aşkla to me|wealth|has brought|I mean|maybe|too|this|to say|necessary|how|much|with love جعلتني غنية، ربما ينبغي قول ذلك أيضًا، بقدر العشق это обогатило меня, так что, пожалуй, я должен сказать, с какой любовью it has brought me wealth, I mean maybe I should say, how much with love

bir işi, bir mesleği yaparsanız, o kadar güzel mi dönüyor acaba size? a|job|a|profession|if you do|it|as much|beautifully|question particle|returns|I wonder|to you لعملك أو مهنتك، ياتري هو القدر الذي يعود به الإحسان إليك؟ If you do a job, a profession, does it turn out to be that beautiful for you?

Yani adanmışlık, kendinizi adamak, benim hayatta hep önceliğim mesleğim oldu. So|dedication|yourself|to devote|my|in life|always|priority|profession|has been يعني تعهدت أن تكون لمهنتي الأولوية دائمًا في الحياة. I mean dedication, dedicating yourself, has always been my priority in life.

Onun da çok güzel karşılığını aldım diye düşünüyorum. His|too|very|beautiful|response|I received|I think|I am thinking وأعتقد أنني حصلت على مقابل جميلٍ جدًا. I think I have received a very beautiful response to that.

(Alkış) Applause (تصفيق) (Applause)

Benim için sihirli bir söz olan, o sevgi sözcüğüyle sizlere veda edeyim. ||magisches||||||||| my|for|magical|a|word|that|that|love|word|to you|farewell|I let سأودعكم بكلمات الحب تلك، والتى تكون كالسحر بالنسبة لي. Let me say goodbye to you with that love word, which is a magical word for me.

Sevginin olduğu her yerde, her şey çok güzel olur. of love|is|every|where|every|thing|very|beautiful|becomes كل شئ وكل مكان يصبح أكثر جمالًا بالحب. Where there is love, everything becomes very beautiful.

Sevgiyle yaşayın, sevgiyle kalın, sizi seviyorum. With love|live|with love|stay|you|I love عيشوا بالحب، ابقوا بالحب، أحبكم. Live with love, stay with love, I love you.

(Alkış) Applause (تصفيق) (Applause)

Teşekkür ederim. Thank|you (formal) شكرًا. Thank you.

SENT_CWT:AFkKFwvL=5.27 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=1.95 en:AFkKFwvL openai.2025-01-22 ai_request(all=89 err=0.00%) translation(all=74 err=0.00%) cwt(all=543 err=1.47%)