×

Vi använder kakor för att göra LingQ bättre. Genom att besöka sajten, godkänner du vår cookie-policy.

image

TEDx Turkey, İlişkinizde Bu Günahları İşlemeyin | Gülcan Özer | TEDxIstanbul

İlişkinizde Bu Günahları İşlemeyin | Gülcan Özer | TEDxIstanbul

Çeviri: Elvan Ergün Gözden geçirme: Erman Turkmen

Hoş geldiniz.

Şimdi ben çok uzun yıllardır çok sayıda evliliğe eşlik etmiş,

iyi günlerini, kötü günlerini görmüş, evlenmiş, boşanmış, sonrasında

danışanları tarafından "Acaba terzi söküğünü dikemiyor mu?" denmiş, yahut "Hocam tanıdığımız iyi bir terapist var, isterseniz telefonunu verelim." denmiş, iyi günleri ve kötü günleri olmuş, iki çocuğu, anası babası, kardeşleri,

sahici dostları ve sevdiği adamı olan bir kadınım.

Hayatından memnun bir kadınım.

(Alkış)

Bizim mevzu ilişki ve evlilik.

Fakat burada benim dilimin durmaksızın kadın ve erkek

yahut evliliğe kaymasını dikkate almayın.

Siz lütfen ilişki zemininden olayı okuyun, bir.

İki, katiyen homofobik okumayın.

LGBT'ye bir selam göndereyim mutlak bir biçimde.

(Alkış)

Şöyle tarihsel bir bakarsak, benim jenerasyonum ve aslında

benden biraz önceki jenerasyonun evliliği ve ilişkiyi öğrenişi Türk filmlerinde. Mevzu şuydu: Açık sinemalara gidilir, çekirdek çitlenir,

bir esas kız ve esas oğlan vardır, bunlar daima sosyoekonomik olarak

birbirinden farklıdır ve kavuşamazlar.

Eğer bir yol olur kavuşabilirlerse o dakikada film biter.

Mesaj şudur, evlenildi ve artık bütün problemler halloldu. Biz kendi gençliğimiz boyunca, onlar evlendikten sonra ne olduğunu

bir türlü göremedik.

Daha sonra boşanmalar arttı.

Haz çağı güncellendi ve bu defa biz dizileri seyretmeye başladık.

Dizilerde ağır abiler var, böyle uzaklara doğru bakıyorlar.

Elli kelimeyle konuşuyorlar.

Derin olduklarına dair bir alt mesaj var ki

aslında sahiden elli kelimeyle konuşuyorlar.

Heyecanlı, hafif hoppaca da onların eşleri, sevgilileri formatında

genç bir kadın var ve bu ağır abilerin vazifesi o genç hanımı hizaya sokmak.

Bu hikâyeden sonra da narsist erkekseverlik şeklinde

toplum mühendisliğinin bir hediyesiyle karşı karşıya kaldık

ki bu iyi bir şey diye düşünmüyorum.

Ben size biriktirdiklerimi anlatacağım.

Çokça evlilik tanıyorum, birkaç bin.

Hepsi parmak izi gibi.

Anlatacaklarımın hiçbiri size uymayabilir, hepsi oturabilir.

Size uyanı alıp, uymayanı bırakmanızı rica ediyorum.

Bir minik anektoddan sonra başlayacağım.

Evliliğin ya da ilişkinin, olabildiğince ilişkiye çevirmeye çalışacağım,

yedi büyük günahı diye bir hikâye anlatacağım. Ben sayıları sevmiyorum.

Hani evliliğin 55 doğru yolu, çocuk yetiştirmenin 25 şahane yöntemi.

Burada biriktirdiklerimi ancak yediye sığdırabildim.

Geçen gün çocuklarım bana dediler ki "Anne ne ruhsuzsun."

Burada oturmaktalar.

Hayırdır inşallah dedim.

"Aşk zaten biter deyip duruyorsun her yerde, ne yapacağız?"

Düşündüm, hakikaten on altı yaşındakiler için yahut kırkında, ellisindekiler

için bile ne fena bir bilgi aşk zaten biter.

Korkuya mahal yok evladım dedim, yaşanırken fark edilmiyor.

Senin yaşadığının tamamen farklı bir şey olduğunu düşünüyorsun.

Zaten düşünmüyorsan da âşık değilsindir, şuurun fazla yerinde demektir.

Şimdi evliliğin yedi büyük günahı derken, ilişkinin yedi büyük günahı derken

şundan bahsediyorum aslında.

İlişkiler böyle uzunlamasına giderken bir sürü yerde tökezliyorlar.

Daha yaygın tökezlediğimiz hâllerden, daha keskin virajlardan bahsediyorum. Birincisi, Allah rahmet eylesin, bir anatomi profesörüdür Sami Zan,

koca bir amfide ders verir, ufacık da bir adamdır ve

derslere sıklıkla da şöyle başlar sene başında.

Der ki "Kızlarım lafım size, koca terbiye edilmez, terbiyelisi alınır." Burada, bu elbet erkeklere de söylenebilir bir hikâyedir ama kadınların cebinde

partnerleriyle ilgili iddialı bir değiştirilecekler listesi vardır. Yaptım biliyorum.

Çokça yapanı da tanıyorum aynı zamanda.

Denir ki, değiştirme listenizin olduğu hiç kimseyle evlenmeyin,

uzunlamasına ilişkiye girmeyin.

Yeni jenerasyonun tarifiyle takılabilirsiniz, o ayrı mevzu.

Peki, değişmeyecek miyiz yani?

Adamı aldık, öyle dondu kaldı, bitti mi hikâye?

Değil, herkes değişiyor, mutlak değişiyor, önünde durulabilir bir şey değil değişim.

Fakat eğer sizin bir listeniz olursa, o insanın kendi olağan seyrinin önüne geçiyorsunuz, bir proje hâline getiriyorsunuz.

Çünkü benlik ve bünye doğal olarak direnç koyuyor ve kendini koruyor.

Burada bir ikinci tarif var, buna hastayım.

Jung diyor ki bir kadın ve adamın ilişkisi kimyasal bir tepkimeye benzer.

Eğer tepkime gerçekleşirse her ikisi de kılık değiştirir.

Bu, şu demek: gönül gönle değerse zaten o değişim kendi seyri

ve süreci içinde olur, bu bir.

İkinci madde, köken aileler en çok tökezlediğimiz yerlerden biri

ilişkilerde ve evliliklerde.

Biz memlekete ait çok alt dinamiklere sahip bir coğrafyayız.

Eğer biz bugün bu toplantıyı Oslo'da yapıyor olsaydık

köken aileden hiç bahsetmiyor olacaktık.

Onlar zaten çocukları 18'inde postalamış olacaklardı

ve daha bireysel insanlar olacaktık.

İyi kötü, ayrı hikâye.

Ama bu coğrafyada biz, özerkleşmesi daha az,

köken ailelerle bağları daha fazla, iddialı sosyal destekler alan

ve bununla ilgili de birtakım bedeller ödeyen hâllerdeyiz.

Asıl köken aile derdinin daha az afili söylenişi şudur:

Kayınvalide - gelin problemi.

Burada hikâye şudur, ortada bir tane adamcağız vardır.

Hakikaten de adamcağızdır ama.

Bir tarafında ona yıllarını vermiş anne, öbür tarafta geleceğini vaat eden kadın.

Burada yapılacak temel mesele, adam ortadan pılı pırtıyı toplayacak, gidecek

-mutlak bir biçimde- ve o iki kadın birbirleriyle ilişki kurmayı öğrenecekler.

Burada daima genç olanın performansının daha iddialı ve başarılı olması beklenir.

Burası bataklık alandır, çok olağanüstü dikkat etmeliyiz.

Herkesin kendi ailesiyle kurduğu ilişkideki sınıra

parmağımızın ucunu sokmamayı öneririm.

Elbette ki gelişeceğiz, olgunlaşacağız, bu ilişkiler de değişecek.

Sevmeye çalışmanın çok kıymetli olduğunu düşünüyorum ben partnerin ailesini,

epey geçinmeye gönlü olmanın.

Mayanız tutmayabilir, tutmadıysa da nezaketin çok yukarıda olması lazımdır.

Cinsellik günah değil, cinselliğin ihmal edilmesi fena günah.

İlişkilerde ve evliliklerdeki en hızlı irtifa kaybeden alanlardan biri cinsellik.

Bir kere memleketin bu konudaki sakatı çok.

Evlenilecek ve eğlenilecek kadın: Terminolojiler.

Yere bakarak yürümenin edepli olduğu bir coğrafya.

Erkeklerin cinselliği algılayışındaki o performans kaygısı,

yanı sıra da bunu bir performans sanatı gibi algılayışları.

Tabii uzunlamasına giden, evlilik formatındaki ilişkilerde,

eskilerin fingirdemek dediği, bizim flört etmek dediğimiz hikâye çok kıymetli.

Cinselliğin aslında ilk üçteki sarsılmaz yeri,

bir kadın ve adamın ilişkisinde olağanüstü derecede kıymetli.

Zaten bir arada oluşları, bir kadın ve adam olmakla ilgilidir ve cinsellik de bunun altını çok bold çizen hâllerden biridir.

Kadının o saygın ve saygıdeğer olmakla ilgili coğrafyadan gelen ve

aslında onu epey sakatlamış olan hikâyesinden kurtulması bir vakit alır.

Yıllar önce yanılmıyorsam 2. ya da 3. deneyimim çift görmeye başladığımda,

ellili yaşlara yakın bir beyefendi ve eşi var.

Hanımefendi boşanmak istiyor, beyefendi diyor ki hayatta boşanmam.

Niye dedik.

"Memlekette kadın kadın olur yaşı kırkı bulur." dedi.

Ben bunu yıllar içerisinde, 20 yıl öncesinden bahsediyorum,

mükerrer kere düşündüm.

Aslında o kendinizi serbest bırakışınızla ilgili uzun bir vakit geçer.

Yeni jenerasyonun bu konuda daha hoyrat olduğunu düşünüyorum, cinsellik konusunda.

Daha nesnel olduğunu düşünüyorum, ama kendi bedenleri konusunda

daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum aynı zamanda.

Dört.

Şimdi ilişkilerin sıkı tökezlediği yerlerden biri aslında dünyada da,

bizim coğrafyada da en sert tökezlediği yer ebeveyn olunan vakit.

Anne baba olmakla karı koca ya da kadın erkek olmak

birbirinden epey ayrı hâller.

Hiç benzemiyorlar neredeyse.

Ebeveynlik çok kutsal atıfları olan bir hikâye.

Dolayısıyla ilişkinin üstünü sarıyor.

Bir vakit sonra siz kendinizi salt ebeveyn gibi görmeye başlıyorsunuz.

Eski jenerasyonlar bunu bilir, buna da fittir, dert yok.

Yeni jenerasyon, mutlu olmak ve haz almak konusunda iddialı ve iddiacı.

Buralarda o kaybedilen haz,

ilişkinin en sert tökezlemelerinden biri hâline geliyor.

Yurtdışında bazı terapi merkezleri, doğum sonrası üç dört yıl içinde

gördüğü vakit çifti, yalnız zaman geçirme kontratı olmadan görmüyor.

Amerikalılar en çok doğumdan sonraki ilk dört yıl içinde boşanıyorlar,

çünkü o denge sarsılıyor.

Katiyen ve katiyen bu hatların birbiriyle hiçbir bağlantısı neredeyse olmadığını

iyi görmemiz gerek.

Burada iki şey önemli.

Bir, çocuksuz zaman geçireceğiz.

Çok kıymetli.

İki, birbirimizin ebeveynliğine müdahale etmeyeceğiz.

Herkesin bahtına bir anneyle baba düşüyor.

Burada oturan iki evladımın bahtına ben düşmüş durumdayım.

Günün sonunda iyisi, kötüsü, doğrusu, eğrisi baş edecekler.

Eğer özel bir maraz yoksa,

birbirimizin ebeveynliğinden pılı pırtıyı toplayıp çıkaracağız.

Herkes kendi usulünce ebeveynlik yapacak.

Hani o magazinel bir biçimde çocuğa aynı şeyi söylememiz gerekiyor

efsanesinden kurtulacağız.

Elbette ortaklık yapmamız gereken alanlar var ama tamamen ayrı hatlarda gidiyoruz.

Ben epey bu anlamda dert yaşamış insan tanırım.

Geldik beş.

En büyük günah, açık ara en büyük günah içgörü.

En basit karşılığı aslında kendini bilmek demek.

İçgörü mevzusu, bu hayat dediğiniz hikâye kendinden insan yaratma macerasıdır ya,

bu macerada aslında cebimizdeki en kıymetli malzeme. Kendimiz için, ilişkimiz için, çoluğumuz çocuğumuz için,

aslında her şey için çok kıymetli.

Hikâyenin dibinde ve temelinde oturan mevzu.

İlişkideki içgörüde birkaç tane sorunun çok iyi cevaplanması lazım.

İlişki içgörüsünün en temel sorusu "ben nerede yanlış yapıyorum"dur.

Fakat bu sorunun cevabı, "çok iyi niyetliyim,

o yüzden hata yapıyorum" samimiyetsizliğinde bir cevap değil.

Burada üç soru var.

1. Niye evleniyorum bu adamla, öbürüyle değil de bu adamla ya da bu kadınla? 2. Nerede dert yaşıyorum? 3. Bu yaşadıklarımda benim rolüm nedir? Şimdi bu niye evlendiğimiz ya da aşk hissettiğimiz o şahsiyeti

sevdiğimiz sorusunun cevabı karmaşıktır.

İhtiyaçlarımız tercihlerimizi belirliyor.

İhtiyaçlarımız değişebiliyor, bu defa tercihimiz aynı şekilde değişmeyebiliyor.

Misal, adamla çok canlı diye evleniyoruz, eve hiç girmiyor diye boşanıyoruz.

Yahut, kadınla beni çok derliyor topluyor, hayatıma müthiş bir düzen

getirdi diye evleniyoruz ve anne-kadın istemiyorum,

daha canlı birini istiyorum diye boşanıyoruz.

Şimdi hikâyenin burasında ihtiyaçlar değişiyor.

Dolayısıyla eğer o değişen ihtiyaçlarla beraber partner ve ilişki de

benzer bir ahenkte değişirse ne âlâ, yoksa işimizde iddialı zorluklar var.

Bir ilişkide yaşanan dertlerin sayısını çıkarmak olası değil.

Buradan, bugün konuşmaya başlayıp bir ay sonra bitirsek yetmez.

İletişim kuramıyoruz, beni seviyor, beni sevmiyor,

ailesiyle ilgili derdim var, duygusunu çok aktarıyor, hiç aktarmıyor,

benimle çok ilgileniyor, hiç ilgilenmiyor, çok arka bahçesi var, arka bahçesi yok.

Kocaman!

Çok kişisel burada, parmak izi gibi her çiftin tarifi farklı.

Şu üçüncü sorunun cevabı benim için çok kıymetli.

Ben nerede hata yaptım ilişkide, ne yapıyorum, yanlışım ne? Şimdi bu soru çiftlerle görüşürken dananın kuyruğunun koptuğu yerdir.

Nedir sizin katkınız dersiniz bu olup biten hikâyeye.

Der ki çok sinirlendiriyor beni, çok küsüyor, çok iletişimsiz.

Peki, siz ne yapıyorsunuz dersiniz.

"Yapıyorum ama" diye başlayan cümleler olur.

Ama ile başlayan her gerekçe patinajdır, gerisi de hikâyedir.

Yani adam bağırıyordur, kadın küsüyordur.

Bağırdığı için küsüyorum, küstüğü için bağırıyorum.

Bu dehlizden çıkılmaz.

Hikâye ancak şöyledir.

"Yanlış yapıyorum, bağırıyorum." ayrı bir hikâyedir.

"Yanlış yapıyorum, küsüyorum." ayrı bir hikâyedir.

İlişki içgörüsünde herkes kendiyle ilgili yüksek samimiyet ile

kendine dair olanı bulmakla mükelleftir.

Hayat için de mükellefiz bunda.

Yani doğrumuz var, eğrimiz var, ucuz yanımız var, zayıf yanımız var.

Geldik altı, iletişim.

Ben hayatını dinleyerek ve konuşarak kazanan biriyim.

Konuşmayı da seven biriyim üstelik.

Buna rağmen son zamanlarda duyduğum zaman beni rahatsız eden

kelimelerden biri hâline geldi iletişim.

İletişimin tabii üstadları var.

Kelimelere takla attıranlar var, şahane yapanlar var.

Fakat iletişimde çok kıymetli bir dip not var,

onun pas geçilmesi hikâyeyi çok zorlaştırıyor.

İletişim şu; ben size anlatıyorum, siz beni anlıyorsunuz, şahane.

Siz anlatıyorsunuz, ben de anlıyorum, şahane.

Katiyen uzlaşmak durumunda değiliz.

Fakat kullandığımız kelimeler arttıkça ve biz aslında iletişimi

bir performans sanatı gibi yönetmeye başladıkça,

iletişim anlattığım anlaşılır ve kabul edilir hikâyesine doğru

büyük bir hızla ilerlemekte.

Çiftler arasındaki iletişimde, şu tarifin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.

Uzlaşamayacağınız alanlar olduğu konusunda uzlaşmalısınız.

Bir kadın, bir adam, ayrı alt kültürler, ayrı, ayrı, ayrı.

Her alanda uzlaşmaya kalktıkları zaman, yani iletişimin sihir olduğunu,

iyi iletiştikleri zaman illa ki uzlaşacakları gibi bir alt bilgiye

sahip oldukları vakit, bir adım sonrasında restleşmeye başlıyorlar ve

o bizim en yaygın gördüğümüz bataklıktır.

Dolayısıyla iletişim kıymetli, insan sözle, gözle, gönülle,

bir sürü şeyle iletişir, doğru yanlış iletişir.

Velev ki uzlaşmama ihtimalini cebinde tutmalıdır.

Ve yedi, benim en sevdiğim madde.

Ben evliliğin akıllı bir iş olduğunu düşünmüyorum, gayet net.

Evliliği seviyorum ve onuyorum.

Çocuklarıma en az bir kere evlenmelerini de öneririm ve herkese.

Sonrasını ve devamını bilmem ama herkesin mutlak deneyimlemesi

gerektiğini düşünürüm evli olma hâlini.

Fakat akıllı bir hikâye olduğunu külliyen düşünmüyorum.

Aynı hayat, aynı insanlar, aynı yatak, aynı ev, aynı, aynı, aynı.

Bunun içinden beklediğimiz iddialı bir haz var aynı zamanda.

Fakat bu hikâye bütün hayal kırıklıklarına rağmen yıllardır devam ediyor.

Dolayısıyla başka bir şeye hizmet ediyor olmalı.

Daha derinde bir hayali olmalı, az ulaşılan bir hayali olmalı.

Pek az çiftin yakalayabildiği ama daha derin bir hevesi olmalı evliliğin.

Evliliğin katiyen bir akıl oyunu değil, istek oyunu olduğunu düşünmekteyim ben.

İnsanın dünya ile ilişkisinde aktardıklarından daha başkasını,

daha derinini, daha zaafını, daha yetersizliğini

kritize edilmeden, paralanmadan, reddedilmeden isteyebileceği bir adres.

Gönül, gönül yarenini istiyor, ahbabını istiyor,

kendini doğrusuyla eğrisiyle kabul buyuracak olanını istiyor.

Evliliğin dolaşmak istediği yer burası.

Pek azımız dolaşıyoruz ve fakat fantazisinin burası olduğunu düşünüyorum.

Şimdi, baştan sayalım günahları.

Bir: Değiştireceğimiz kişiyle evlenmiyoruz. İki: Biriyle evlenmek aynı zamanda onun aile dinamiğiyle evlenmek demektir.

Maharetli ve dikkatli oluyoruz aile ilişkilerinde.

Üç: Cinsellik daima ilk üçteki sarsılmaz yerini koruyacak, çok kıymetli.

Dört: Evliliği ebeveynliğe satmıyoruz, ikisi birbirinden ayrı hâller. Beş: İçgörü çok mühim.

İnsan olmamızın yolculuğu içerisinde olağanüstü derecede mühim ve

olmadan olmaz, olmadan en olmayacak hâl olduğunu düşünürüm ben.

Kendimizi bilmeden yola devam etme şansımız yok.

Altı: İletişeceğiz hiç itirazım yok ve fakat uzlaşmama ihtimalini de

cebimizde bulunduracağız.

Yedi: Evlilik bir akıl oyunu değil, istek oyunudur.

Efendim, yolunuzun, yönünüzün ve gönlünüzün açık olmasını dilerim. (Alkışlar)

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

İlişkinizde Bu Günahları İşlemeyin | Gülcan Özer | TEDxIstanbul |these|sins||Gülcan|Özer|TEDxIstanbul لا ترتكب هذه الخطايا في علاقتك جولكان اوزر | TEDx اسطنبول Begehen Sie diese Sünden nicht in Ihrer Beziehung | Gülcan Özer | TEDxIstanbul Ne commettez pas ces péchés dans votre relation | Gülcan Özer | TEDxIstanbul 人間関係で犯してはいけない罪|ギュルカン・エーザー|TEDxIstanbul Do Not Commit These Sins in Your Relationship | Gülcan Özer | TEDxIstanbul

Çeviri: Elvan Ergün Gözden geçirme: Erman Turkmen translation|Elvan|Ergün|review|passing|Erman|Turkmen Translation: Elvan Ergün Review: Erman Turkmen

Hoş geldiniz. welcome|you came Welcome.

Şimdi ben çok uzun yıllardır çok sayıda evliliğe eşlik etmiş, now|I|very|long|for years|many|number of|marriages|accompany|have done الآن لقد رافقت العديد من الزيجات على مدار سنوات عديدة ، Now, I have accompanied many marriages for many years,

iyi günlerini, kötü günlerini görmüş, evlenmiş, boşanmış, sonrasında good|days|bad|days|seen|married|divorced|afterwards كان قد رأى أيامه الطيبة وأيامه السيئة ، فتزوج ثم طلق has seen good days and bad days, got married, divorced, afterwards

danışanları tarafından "Acaba terzi söküğünü dikemiyor mu?" denmiş, clients|by|I wonder|tailor|his tear|can't sew|question particle|it has been said من قبل زبائنه ، "أتساءل عما إذا كان الخياط لا يستطيع خياطته؟" لقد قيل، it has been said by those who consult him, "Can the tailor not sew his own tear?" yahut "Hocam tanıdığımız iyi bir terapist var, isterseniz telefonunu verelim." or|my teacher|we know|good|a|therapist|there is|if you want|his/her phone|let's give or "Teacher, we know a good therapist, if you want we can give you their phone number." denmiş, iyi günleri ve kötü günleri olmuş, iki çocuğu, anası babası, kardeşleri, it has been said|good|days|and|bad|days|has been|two|children|mother|father|siblings has had good days and bad days, has two children, a mother, a father, siblings,

sahici dostları ve sevdiği adamı olan bir kadınım. genuine|friends|and|loved|man|having|a|I am a woman I am a woman with genuine friends and a man I love.

Hayatından memnun bir kadınım. from her life|satisfied|a|I am a woman انا امراة سعيدة I am a woman who is satisfied with her life.

(Alkış) applause (Applause)

Bizim mevzu ilişki ve evlilik. our|topic|relationship|and|marriage موضوعنا العلاقة والزواج. Our topic is relationship and marriage.

Fakat burada benim dilimin durmaksızın kadın ve erkek but|here|my|language|without stopping|woman|and|man But here, do not consider my language as constantly referring to women and men.

yahut evliliğe kaymasını dikkate almayın. or|to marriage|its shift|consideration|do not take أو تجاهل تحوله إلى الزواج. Or the shift towards marriage.

Siz lütfen ilişki zemininden olayı okuyun, bir. you|please|relationship|from the ground|the event|read|one يرجى قراءة الحدث من طابق العلاقة ، واحد. Please read the situation from the perspective of relationships, one.

İki, katiyen homofobik okumayın. |absolutely|homophobic|do not read ثانيًا ، لا تقرأ أبدًا رهاب المثلية. Two, do not read it as homophobic at all.

LGBT'ye bir selam göndereyim mutlak bir biçimde. |||I will send||| to LGBT|a|greeting|I will send|absolute|a|manner Let me send a greeting to LGBT absolutely.

(Alkış) (Applause) (Applause)

Şöyle tarihsel bir bakarsak, benim jenerasyonum ve aslında |||||мое поколение|| thus|historical|a|if we look|my|generation|and|actually If we look at it historically, my generation and actually

benden biraz önceki jenerasyonun evliliği ve ilişkiyi öğrenişi Türk filmlerinde. |||||||узнавание|| from me|a little|earlier|generation|marriage|and|relationship|learning|Turkish|in films the generation just before mine learned about marriage and relationships from Turkish films. Mevzu şuydu: Açık sinemalara gidilir, çekirdek çitlenir, ||||||щелкают семечки the subject|was this|open|to cinemas|one goes|sunflower seeds|one cracks The subject was this: People go to open-air cinemas, eat sunflower seeds,

bir esas kız ve esas oğlan vardır, bunlar daima sosyoekonomik olarak a|main|girl|and|main|boy|there is|these|always|socio-economic|as there is a main girl and a main boy, and they are always socioeconomically

birbirinden farklıdır ve kavuşamazlar. |||не могут встретиться from each other|they are different|and|they cannot unite different from each other and cannot be together.

Eğer bir yol olur kavuşabilirlerse o dakikada film biter. ||||если они встретятся|||| if|a|way|it happens|if they can unite|that|moment|movie|it ends If there is a way for them to be together, the movie ends at that moment.

Mesaj şudur, evlenildi ve artık bütün problemler halloldu. ||мы поженились|||||решены message|this is|got married|and|now|all|problems|were solved The message is this: they got married and now all the problems are solved. Biz kendi gençliğimiz boyunca, onlar evlendikten sonra ne olduğunu we|our|youth|throughout|they|after they got married|then|what|it was Throughout our youth, we could never see what happened after they got married.

bir türlü göremedik. a|kind of|we couldn't see Later on, divorces increased.

Daha sonra boşanmalar arttı. ||разводы увеличились| later|then|divorces|increased

Haz çağı güncellendi ve bu defa biz dizileri seyretmeye başladık. haz|age|updated|and|this|time|we|the series|to watch|we started The age of haz has been updated and this time we started watching series.

Dizilerde ağır abiler var, böyle uzaklara doğru bakıyorlar. in the series|heavy|brothers|there are|like this|to the distance|towards|they are looking There are tough guys in the series, they are looking far away.

Elli kelimeyle konuşuyorlar. fifty|with words|they are speaking They speak with fifty words.

Derin olduklarına dair bir alt mesaj var ki deep|that they are|regarding|a|sub|message|there is|that There is an underlying message that they are deep.

aslında sahiden elli kelimeyle konuşuyorlar. actually|really|fifty|with words|they are talking actually, they are really talking with fifty words.

Heyecanlı, hafif hoppaca da onların eşleri, sevgilileri formatında ||весело||||| Excited|slightly|bouncy|also|their|wives|girlfriends|in the form of Excited, slightly cheeky, they have partners, lovers in that format.

genç bir kadın var ve bu ağır abilerin vazifesi o genç hanımı hizaya sokmak. ||||||||обязанность этих||||| young|a|woman|there is|and|this|heavy|brothers|duty|that|young|wife|in line|to put There is a young woman, and the duty of these heavy brothers is to put that young lady in line.

Bu hikâyeden sonra da narsist erkekseverlik şeklinde |||||мужская любовь| this|story|after|also|narcissistic|male-loving|in the form of After this story, it takes the form of narcissistic male affection.

toplum mühendisliğinin bir hediyesiyle karşı karşıya kaldık |инженерии||подарком||| society|engineering|a|gift|against|facing|we faced We are faced with a gift of social engineering.

ki bu iyi bir şey diye düşünmüyorum. that|this|good|a|thing|that|I don't think I don't think this is a good thing.

Ben size biriktirdiklerimi anlatacağım. I|to you|my savings|I will tell I will tell you what I have accumulated.

Çokça evlilik tanıyorum, birkaç bin. many|marriages|I know|a few|thousand I know many marriages, a few thousand.

Hepsi parmak izi gibi. all|finger|print|like They are all like fingerprints.

Anlatacaklarımın hiçbiri size uymayabilir, hepsi oturabilir. то что я расскажу||||| what I will tell|none|to you|may not fit|all|may sit None of what I will tell you may fit you, everything may resonate.

Size uyanı alıp, uymayanı bırakmanızı rica ediyorum. |подходящий||неподходящее|оставить то что|| to you|what fits|taking|what doesn't fit|you to leave|I request|I am I ask you to take what fits you and leave what doesn't.

Bir minik anektoddan sonra başlayacağım. a|tiny|anecdote|after|I will start I will start after a little anecdote.

Evliliğin ya da ilişkinin, olabildiğince ilişkiye çevirmeye çalışacağım, marriage|or|and|relationship|as much as possible|relationship|to turn|I will try I will try to turn marriage or the relationship into a relationship as much as possible,

yedi büyük günahı diye bir hikâye anlatacağım. seven|major|sins|that|a|story|I will tell I will tell a story about the seven deadly sins. Ben sayıları sevmiyorum. I|numbers|I do not like I don't like numbers.

Hani evliliğin 55 doğru yolu, çocuk yetiştirmenin 25 şahane yöntemi. |||||воспитания детей|| you know|marriage|right|ways|child|raising|wonderful|methods You know, the 55 right ways of marriage, the 25 wonderful methods of raising children.

Burada biriktirdiklerimi ancak yediye sığdırabildim. ||||уместил here|what I have saved|only|to seven|I could fit I could only fit what I've collected here into seven.

Geçen gün çocuklarım bana dediler ki "Anne ne ruhsuzsun." ||||||||безжизненна last|day|my children|to me|they said|that|mom|how|you are soulless The other day my children told me, "Mom, you are so soulless."

Burada oturmaktalar. here|they are sitting They are sitting here.

Hayırdır inşallah dedim. may it be good|God willing|I said I said, hopefully it's for the best.

"Aşk zaten biter deyip duruyorsun her yerde, ne yapacağız?" love|already|it ends|saying|you keep|every|everywhere|what|we will do "You keep saying everywhere that love ends anyway, what are we going to do?"

Düşündüm, hakikaten on altı yaşındakiler için yahut kırkında, ellisindekiler ||||летние|||в сорок|пятидесятилетние I thought|really|ten|sixteen|those who are years old|for|or|at forty|those who are fifty I thought, it's really a terrible piece of information for those who are sixteen or even for those who are forty or fifty.

için bile ne fena bir bilgi aşk zaten biter. There's no need to be afraid, my child, I said, it doesn't get noticed while living.

Korkuya mahal yok evladım dedim, yaşanırken fark edilmiyor. to fear|room|not|my child|I said|while living|difference|it is not noticed There is no need for fear, my child, I said, it is not noticed while living.

Senin yaşadığının tamamen farklı bir şey olduğunu düşünüyorsun. your|living|completely|different|a|thing|being|you think You think that what you are experiencing is something completely different.

Zaten düşünmüyorsan da âşık değilsindir, şuurun fazla yerinde demektir. already|if you are not thinking|also|in love|you are not|your consciousness|too|in place|it means If you are not already thinking about it, it means you are not in love, your consciousness is quite intact.

Şimdi evliliğin yedi büyük günahı derken, ilişkinin yedi büyük günahı derken now|marriage's|seven|major|sin|while saying|relationship's|seven|major|sin|while saying Now, when I talk about the seven deadly sins of marriage, when I talk about the seven deadly sins of a relationship,

şundan bahsediyorum aslında. from this|I am talking about|actually I am actually referring to this.

İlişkiler böyle uzunlamasına giderken bir sürü yerde tökezliyorlar. |||||||спотыкаются |like this|long|while going|a|lot|places|they stumble Relationships stumble in many places while they go on like this.

Daha yaygın tökezlediğimiz hâllerden, daha keskin virajlardan bahsediyorum. more|common|we stumble|situations|more|sharp|turns|I am talking about I am talking about the more common situations where we stumble, the sharper turns. Birincisi, Allah rahmet eylesin, bir anatomi profesörüdür Sami Zan, the first|God|mercy|may he give|a|anatomy|he is a professor|Sami|Zan The first one, may God rest his soul, is Sami Zan, an anatomy professor,

koca bir amfide ders verir, ufacık da bir adamdır ve big|a|in the amphitheater|class|he gives|tiny|also|a|he is| he teaches in a huge amphitheater, and he is a tiny man.

derslere sıklıkla da şöyle başlar sene başında. to the lessons|often|also|like this|he/she starts|year|at the beginning Classes often start like this at the beginning of the year.

Der ki "Kızlarım lafım size, koca terbiye edilmez, terbiyelisi alınır." ||||||||воспитанный| he says|that|my girls|my words|to you|husband|education|not to be educated|the one who is educated|to be taken She says, "My girls, this is for you, a husband cannot be trained, he must be chosen well." Burada, bu elbet erkeklere de söylenebilir bir hikâyedir ama kadınların cebinde here|this|surely|to men|also|can be said|a|story||| Here, this is certainly a story that can be told to men as well, but women have

partnerleriyle ilgili iddialı bir değiştirilecekler listesi vardır. ||||список для изменения|| with their partners|related|ambitious|a|they will change|list| a bold list of things they will change about their partners. Yaptım biliyorum. I did|I know I did it, I know.

Çokça yapanı da tanıyorum aynı zamanda. a lot|the one who does|also|I know|same|time I also know many who do it a lot.

Denir ki, değiştirme listenizin olduğu hiç kimseyle evlenmeyin, |||||||не женитесь it is said|that|changing|your list|that it is|no|with anyone|do not marry It is said that you should never marry anyone with a list of changes,

uzunlamasına ilişkiye girmeyin. long-term|relationship|do not enter do not enter into a long-term relationship.

Yeni jenerasyonun tarifiyle takılabilirsiniz, o ayrı mevzu. new|generation's|definition|you can get stuck|that|separate|issue You can hang out with the definition of the new generation, that's a separate issue.

Peki, değişmeyecek miyiz yani? well|we won't change|are we|so So, are we not going to change?

Adamı aldık, öyle dondu kaldı, bitti mi hikâye? the guy|we took|like that|he froze|he stayed|it ended|question particle|story We got the guy, he just froze, is the story over?

Değil, herkes değişiyor, mutlak değişiyor, önünde durulabilir bir şey değil değişim. ||||||можно остановить|||| not|everyone|is changing|absolute|is changing|in front of|can be stopped|a|thing|not|change No, everyone is changing, absolutely changing, change is not something that can be stopped.

Fakat eğer sizin bir listeniz olursa, o insanın kendi olağan seyrinin but|if|your|a|list|if there is|that|person's|own|ordinary|course But if you have a list, you are overriding that person's natural course, önüne geçiyorsunuz, bir proje hâline getiriyorsunuz. in front of|you are passing|a|project|state|you are bringing you are turning it into a project.

Çünkü benlik ve bünye doğal olarak direnç koyuyor ve kendini koruyor. because|ego|and|body|natural|as|resistance|it puts|and|itself|it protects Because the self and the body naturally resist and protect themselves.

Burada bir ikinci tarif var, buna hastayım. here|a|second|definition|there is|to this|I am sick There is a second definition here, I am obsessed with this.

Jung diyor ki bir kadın ve adamın ilişkisi kimyasal bir tepkimeye benzer. ||||||||||реакции| Jung|says|that|a|woman|and|man's|relationship|chemical|a|reaction|resembles Jung says that the relationship between a woman and a man is similar to a chemical reaction.

Eğer tepkime gerçekleşirse her ikisi de kılık değiştirir. |реакция|||||| if|reaction|it happens|both|two|also|disguise|they change If the reaction occurs, both will change their form.

Bu, şu demek: gönül gönle değerse zaten o değişim kendi seyri this|that|to mean|heart|heart|it touches|already|that|change|own|course This means that if hearts connect, that change happens naturally in its own course

ve süreci içinde olur, bu bir. and|process|within|it happens|this|a and process, that's one.

İkinci madde, köken aileler en çok tökezlediğimiz yerlerden biri |item|origin|families|most|very|we stumbled|places|one The second item is that origin families are one of the places where we stumble the most.

ilişkilerde ve evliliklerde. in relationships|and|in marriages In relationships and marriages.

Biz memlekete ait çok alt dinamiklere sahip bir coğrafyayız. we|to the country|belonging|very|sub|dynamics|having|a|we are geography We are a geography with many sub-dynamics belonging to the country.

Eğer biz bugün bu toplantıyı Oslo'da yapıyor olsaydık if|we|today|this|meeting|in Oslo|doing|we would be If we were having this meeting in Oslo today.

köken aileden hiç bahsetmiyor olacaktık. origin|from family|never|not mentioning|we would be we would not be talking about the origin family at all.

Onlar zaten çocukları 18'inde postalamış olacaklardı they|already|their children|at 18|sent away|they would have They would have already sent their children off at 18.

ve daha bireysel insanlar olacaktık. and|more|individual|people|we would be and we would be more individual people.

İyi kötü, ayrı hikâye. |bad|separate|story Good or bad, that's a different story.

Ama bu coğrafyada biz, özerkleşmesi daha az, ||||автономизация|| but|this|in geography|we|its autonomy|more|less But in this geography, we are in situations where autonomy is less,

köken ailelerle bağları daha fazla, iddialı sosyal destekler alan origin|with families|ties|more|more|ambitious|social|supports|receiving ties to origin families are stronger, receiving more ambitious social supports,

ve bununla ilgili de birtakım bedeller ödeyen hâllerdeyiz. and|with this|related|also|some|costs|paying|we are in situations and paying certain costs related to this.

Asıl köken aile derdinin daha az afili söylenişi şudur: ||||||вычурный|| the main|origin|family|the concern of|more|less|flashy|expression|this is The less elaborate expression of the main concern about origin families is as follows:

Kayınvalide - gelin problemi. mother-in-law|daughter-in-law|problem Mother-in-law - daughter-in-law problem.

Burada hikâye şudur, ortada bir tane adamcağız vardır. here|story|this is|in the middle|a|one|poor man|there is The story here is that there is a man in the middle.

Hakikaten de adamcağızdır ama. really|also|he is a poor man|but He is indeed a man.

Bir tarafında ona yıllarını vermiş anne, öbür tarafta geleceğini vaat eden kadın. one|on one side|to him|his years|she has given|mother|the other|on the side|his future|promise|promising|woman On one side is the mother who has devoted her years to him, and on the other side is the woman who promises his future.

Burada yapılacak temel mesele, adam ortadan pılı pırtıyı toplayacak, gidecek here|to be done|fundamental|issue|man|from the middle|belongings|junk|he will gather|he will go The main issue to be addressed here is that the man will gather his belongings and leave.

-mutlak bir biçimde- ve o iki kadın birbirleriyle ilişki kurmayı öğrenecekler. absolute|a|manner|and|those|two|women|with each other|relationship|to establish|they will learn -absolutely- and those two women will learn to connect with each other.

Burada daima genç olanın performansının daha iddialı ve başarılı olması beklenir. here|always|young|the one who is|his performance|more|ambitious|and|successful|to be|it is expected Here, the performance of the younger one is always expected to be more ambitious and successful.

Burası bataklık alandır, çok olağanüstü dikkat etmeliyiz. this place|swamp|it is an area|very|extraordinary|attention|we must pay This is a swampy area, we must be very careful.

Herkesin kendi ailesiyle kurduğu ilişkideki sınıra everyone's|own|with family|established|in the relationship|limit I suggest not to dip our toes into the boundaries of the relationships everyone has with their own family.

parmağımızın ucunu sokmamayı öneririm. ||не совать| our finger's|tip|not to stick|I suggest Of course, we will grow, we will mature, and these relationships will change.

Elbette ki gelişeceğiz, olgunlaşacağız, bu ilişkiler de değişecek. |||взрослеем|||| of course|that|we will develop|we will mature|these|relationships|also|will change I think it is very valuable to try to love your partner's family.

Sevmeye çalışmanın çok kıymetli olduğunu düşünüyorum ben partnerin ailesini, to love|trying|very|valuable|that it is|I think|I|your partner's|family

epey geçinmeye gönlü olmanın. quite|to get along|heart|to be being quite willing to get by.

Mayanız tutmayabilir, tutmadıysa da nezaketin çok yukarıda olması lazımdır. Your boat may not hold, but if it doesn't, your politeness must be very high.

Cinsellik günah değil, cinselliğin ihmal edilmesi fena günah. Sexuality is not a sin, neglecting sexuality is a terrible sin.

İlişkilerde ve evliliklerdeki en hızlı irtifa kaybeden alanlardan biri cinsellik. One of the fastest areas to lose altitude in relationships and marriages is sexuality.

Bir kere memleketin bu konudaki sakatı çok. |||||sakatı| a|time|your country|this|on the subject|the disabled people|very Once, the shortcomings of the country in this regard are many.

Evlenilecek ve eğlenilecek kadın: Terminolojiler. жениться на||будет весело||Терминологии (1) to be married|and|to be entertained|woman|terminologies The woman to marry and have fun with: Terminologies.

Yere bakarak yürümenin edepli olduğu bir coğrafya. to the ground|looking|walking|polite|being|a|geography A geography where looking at the ground while walking is considered polite.

Erkeklerin cinselliği algılayışındaki o performans kaygısı, men's|sexuality|in their perception|that|performance|anxiety The performance anxiety in men's perception of sexuality,

yanı sıra da bunu bir performans sanatı gibi algılayışları. alongside|order|also|this|a|performance|art|like|their perceptions their perception of this as a performance art.

Tabii uzunlamasına giden, evlilik formatındaki ilişkilerde, of course|lengthwise|going|marriage|in the format of|in relationships Of course, in relationships that go on for a long time, in the format of marriage,

eskilerin fingirdemek dediği, bizim flört etmek dediğimiz hikâye çok kıymetli. |флиртовать|||||||| the old ones|to flirt|they said|our|flirting|to do|we said|story|very|valuable the story that the old ones used to call 'fingirdemek', which we call flirting, is very valuable.

Cinselliğin aslında ilk üçteki sarsılmaz yeri, sexuality's|actually|first|in the third|unshakeable|place The unshakeable place of sexuality is actually in the first three,

bir kadın ve adamın ilişkisinde olağanüstü derecede kıymetli. ||||в отношениях||| a|woman|and|man's|in relationship|extraordinary|degree|valuable extraordinarily valuable in the relationship between a woman and a man.

Zaten bir arada oluşları, bir kadın ve adam olmakla ilgilidir ve already|a|together|their being|a|woman|and|man|being|related to|and Their being together is already related to being a woman and a man, and cinsellik de bunun altını çok bold çizen hâllerden biridir. sexuality|also|this|underline|very|bold|emphasizing|states|one of sexuality is one of the aspects that emphasizes this very boldly.

Kadının o saygın ve saygıdeğer olmakla ilgili coğrafyadan gelen ve woman's|that|respectable|and|honorable|being|related to|from geography|coming|and The woman's dignity and respect come from the geography related to being dignified and respectable.

aslında onu epey sakatlamış olan hikâyesinden kurtulması bir vakit alır. actually|him|quite|injured|that|from his story|getting rid of|a|time|takes In fact, it takes some time for him to get rid of the story that has severely crippled him.

Yıllar önce yanılmıyorsam 2. ya da 3. deneyimim çift görmeye başladığımda, years|ago|if I'm not mistaken|||my experience|double|to see|when I started Years ago, if I'm not mistaken, when I started seeing double for the 2nd or 3rd time,

ellili yaşlara yakın bir beyefendi ve eşi var. in his fifties|years|close|a|gentleman|and|his wife|there is there is a gentleman in his fifties and his wife.

Hanımefendi boşanmak istiyor, beyefendi diyor ki hayatta boşanmam. |||||||не разведусь lady|to divorce|she wants|gentleman|he says|that|in life|I won't divorce The lady wants a divorce, and the gentleman says, 'I will never divorce.'

Niye dedik. why|we said Why did we say that?

"Memlekette kadın kadın olur yaşı kırkı bulur." dedi. in the country|woman|woman|becomes|age|forty|finds|he said "In this country, a woman becomes a woman when she reaches forty," he said.

Ben bunu yıllar içerisinde, 20 yıl öncesinden bahsediyorum, I|this|years|within|year|ago|I am talking about I have thought about this repeatedly over the years, I'm talking about 20 years ago,

mükerrer kere düşündüm. repeatedly|times|I thought I have thought about it multiple times.

Aslında o kendinizi serbest bırakışınızla ilgili uzun bir vakit geçer. actually|that|yourself|free|your letting go|related|long|a|time|spends Actually, it takes a long time related to your self-liberation.

Yeni jenerasyonun bu konuda daha hoyrat olduğunu düşünüyorum, cinsellik konusunda. new|generation|this|issue|more|reckless|it is|I think|sexuality|issue I think the new generation is more reckless about this, regarding sexuality.

Daha nesnel olduğunu düşünüyorum, ama kendi bedenleri konusunda more|objective|it is|I think|but|own|bodies|issue I think they are more objective, but regarding their own bodies,

daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum aynı zamanda. more|healthy|it is|I think|same|time I think they are healthier at the same time.

Dört. Four Four.

Şimdi ilişkilerin sıkı tökezlediği yerlerden biri aslında dünyada da, |||спотыкаются||||| now|relationships|tight|stumbling|places|one|actually|in the world|also Now, one of the places where relationships stumble tightly is actually in the world,

bizim coğrafyada da en sert tökezlediği yer ebeveyn olunan vakit. |||||||parenthood|| and in our geography, the place where it stumbles the hardest is when becoming a parent.

Anne baba olmakla karı koca ya da kadın erkek olmak Being a parent is different from being a spouse or a man and a woman.

birbirinden epey ayrı hâller. from each other|quite|separate|states very different states from each other.

Hiç benzemiyorlar neredeyse. not at all|they resemble|almost They hardly resemble each other.

Ebeveynlik çok kutsal atıfları olan bir hikâye. parenting|very|sacred|references|having|a|story Parenting is a story with very sacred references.

Dolayısıyla ilişkinin üstünü sarıyor. therefore|the relationship's|the surface|covering Therefore, it covers the surface of the relationship.

Bir vakit sonra siz kendinizi salt ebeveyn gibi görmeye başlıyorsunuz. a|time|later|you|yourself|only|parent|like|to see|you start After a while, you start to see yourself solely as a parent.

Eski jenerasyonlar bunu bilir, buna da fittir, dert yok. old|generations|this|they know|this|also|it fits|trouble|none The older generations know this, they are also fit for it, no worries.

Yeni jenerasyon, mutlu olmak ve haz almak konusunda iddialı ve iddiacı. new|generation|happy|to be|and|pleasure|to take|regarding|assertive|and|competitive The new generation is ambitious and competitive about being happy and enjoying.

Buralarda o kaybedilen haz, here|that|lost|pleasure Here, that lost pleasure,

ilişkinin en sert tökezlemelerinden biri hâline geliyor. the relationship|the most|severe|stumbling blocks|one|becomes|coming becomes one of the toughest stumbling blocks in the relationship.

Yurtdışında bazı terapi merkezleri, doğum sonrası üç dört yıl içinde abroad|some|therapy|centers|birth|after|three|four|year|within Some therapy centers abroad do not see couples without a contract for spending time alone within three to four years after childbirth.

gördüğü vakit çifti, yalnız zaman geçirme kontratı olmadan görmüyor. he/she sees|time|the couple|alone|time|spending||without|he/she does not see Americans divorce the most during the first four years after childbirth,

Amerikalılar en çok doğumdan sonraki ilk dört yıl içinde boşanıyorlar, |||рождения|||||| Americans|the most|often|after birth|following|first|four|year|within|they divorce

çünkü o denge sarsılıyor. |||колеблется because|that|balance|is being shaken because that balance is disturbed.

Katiyen ve katiyen bu hatların birbiriyle hiçbir bağlantısı neredeyse olmadığını absolutely|and|absolutely|these|lines|with each other|no|connection|almost|that it is not Absolutely and absolutely there is almost no connection between these lines.

iyi görmemiz gerek. good|to see|necessary We need to see this well.

Burada iki şey önemli. here|two|things|important Two things are important here.

Bir, çocuksuz zaman geçireceğiz. one|without children|time|we will spend We will spend time without children.

Çok kıymetli. very|precious Very precious.

İki, birbirimizin ebeveynliğine müdahale etmeyeceğiz. ||родительстве|| |each other's|parenting|intervention|we will not do Two, we will not interfere with each other's parenting.

Herkesin bahtına bir anneyle baba düşüyor. |судьбе каждого|||| everyone's|fate|a|mother and|father|falls Everyone has a mother and father in their fate.

Burada oturan iki evladımın bahtına ben düşmüş durumdayım. |||моих детей|||| here|sitting|two|my children|fate|I|fallen|I am in I find myself in the fate of my two children who live here.

Günün sonunda iyisi, kötüsü, doğrusu, eğrisi baş edecekler. |||||кривда|| day's|at the end|the good|the bad|the true|the false|head|they will deal with At the end of the day, the good, the bad, the right, and the wrong will deal with each other.

Eğer özel bir maraz yoksa, if|special|a|ailment|if not Unless there is a special issue,

birbirimizin ebeveynliğinden pılı pırtıyı toplayıp çıkaracağız. each other's|parenting|belongings|junk|gathering|we will leave we will pack our things and leave each other's parenting.

Herkes kendi usulünce ebeveynlik yapacak. ||способу|| everyone|own|in their own way|parenting|will do Everyone will parent in their own way.

Hani o magazinel bir biçimde çocuğa aynı şeyi söylememiz gerekiyor ||журнале||||||| you know|that|tabloid|a|way|to the child|same|thing|we need to say|it is necessary We need to say the same thing to the child in that tabloid way.

efsanesinden kurtulacağız. from the legend|we will get rid of We will get rid of that legend.

Elbette ortaklık yapmamız gereken alanlar var ama tamamen ayrı hatlarda gidiyoruz. |||||||||направлениях| of course|partnership|we need to do|necessary|areas|there are|but|completely|separate|lines|we are going Of course, there are areas where we need to collaborate, but we are going completely separate ways.

Ben epey bu anlamda dert yaşamış insan tanırım. I|quite|this|in terms of|trouble|have lived|person|I know I know quite a few people who have suffered in this sense.

Geldik beş. we came|five We have reached five.

En büyük günah, açık ara en büyük günah içgörü. the most|big|sin|clear|far|the most|big|sin|insight The greatest sin, by far the greatest sin is insight.

En basit karşılığı aslında kendini bilmek demek. the|simplest|equivalent|actually|oneself|to know|to mean The simplest answer actually means to know oneself.

İçgörü mevzusu, bu hayat dediğiniz hikâye kendinden insan yaratma macerasıdır ya, |subject|this|life|you call|story|from oneself|human|creating|it is an adventure|or The subject of insight is actually the adventure of creating a human from this story called life,

bu macerada aslında cebimizdeki en kıymetli malzeme. this|in the adventure|actually|in our pocket|the most|valuable|material and in this adventure, it is actually the most valuable material we have in our pockets. Kendimiz için, ilişkimiz için, çoluğumuz çocuğumuz için, for ourselves|for|our relationship|for|our children|our child|for It is very precious for ourselves, for our relationships, for our children,

aslında her şey için çok kıymetli. actually|every|thing|for|very|valuable and actually very valuable for everything.

Hikâyenin dibinde ve temelinde oturan mevzu. the story's|at the bottom|and|at the foundation|sitting|subject The subject that lies at the bottom and foundation of the story.

İlişkideki içgörüde birkaç tane sorunun çok iyi cevaplanması lazım. |в понимании||||||| |in the insight|a few|pieces|the problem's|very|good|answering|necessary Several questions need to be answered very well in the insight of the relationship.

İlişki içgörüsünün en temel sorusu "ben nerede yanlış yapıyorum"dur. |of the insight|the most|fundamental|question|I|where|wrong|I am doing| The most fundamental question of relationship insight is "where am I going wrong?".

Fakat bu sorunun cevabı, "çok iyi niyetliyim, but|this|question's|answer|very|good|I am well-intentioned However, the answer to this question is, "I am very well-intentioned,

o yüzden hata yapıyorum" samimiyetsizliğinde bir cevap değil. that|reason|mistake|I am making|insincerity|a|answer|not "That's not an insincere answer of 'that's why I'm making mistakes.'

Burada üç soru var. here|three|questions|there are There are three questions here.

1\. Niye evleniyorum bu adamla, öbürüyle değil de bu adamla ya da bu kadınla? why|I am marrying|this|man|other|not|but|this|man|or|and|this|woman 1. Why am I marrying this man, and not the other one, or this woman? 2\. Nerede dert yaşıyorum? where|trouble|I am experiencing 2. Where am I experiencing trouble? 3\. Bu yaşadıklarımda benim rolüm nedir? this|in what I experienced|my|role|what is 3. What is my role in what I have experienced? Şimdi bu niye evlendiğimiz ya da aşk hissettiğimiz o şahsiyeti |||||||чувствуем||личность now|this|why|we married|||love|we felt|that|person Now, the reason why we married or felt love for that person

sevdiğimiz sorusunun cevabı karmaşıktır. is a complex answer.

İhtiyaçlarımız tercihlerimizi belirliyor. Our needs determine our preferences.

İhtiyaçlarımız değişebiliyor, bu defa tercihimiz aynı şekilde değişmeyebiliyor. |can change|this|time|our preference|same|way|can not change Our needs can change, but this time our preferences may not change in the same way.

Misal, adamla çok canlı diye evleniyoruz, eve hiç girmiyor diye boşanıyoruz. for example|with the man|very|lively|because|we marry|to the house|never|he does not enter|because|we divorce For example, we marry a man because he is very lively, and we divorce because he never comes home.

Yahut, kadınla beni çok derliyor topluyor, hayatıma müthiş bir düzen ||||собирает||||| or|with the woman|me|very|she organizes|she gathers|to my life|tremendous|a|order Or, we marry a woman because she organizes my life so well and brings an incredible order to my life,

getirdi diye evleniyoruz ve anne-kadın istemiyorum, she brought|because|we marry|and|||I do not want and then I realize I don't want a mother or a woman.

daha canlı birini istiyorum diye boşanıyoruz. more|lively|someone|I want|so|we are divorcing we are getting divorced because I want someone more vibrant.

Şimdi hikâyenin burasında ihtiyaçlar değişiyor. now|the story's|at this point|needs|are changing Now at this point in the story, needs are changing.

Dolayısıyla eğer o değişen ihtiyaçlarla beraber partner ve ilişki de ||||потребностями||||| therefore|if|that|changing|with needs|together|partner|and|relationship|also Therefore, if the partner and the relationship change in harmony with those changing needs,

benzer bir ahenkte değişirse ne âlâ, yoksa işimizde iddialı zorluklar var. similar|a|harmony|if it changes|how|great|otherwise|in our work|ambitious|difficulties|there are that's great, otherwise we have serious challenges in our work.

Bir ilişkide yaşanan dertlerin sayısını çıkarmak olası değil. a|in a relationship|experienced|troubles|number|to subtract|possible|not It is not possible to count the number of troubles experienced in a relationship.

Buradan, bugün konuşmaya başlayıp bir ay sonra bitirsek yetmez. |||||||закончим| from here|today|to start talking|starting|a|month|later|if we finish|not enough From here, starting to talk today and finishing a month later would not be enough.

İletişim kuramıyoruz, beni seviyor, beni sevmiyor, |we cannot establish|me|he/she loves|me|he/she does not love We cannot communicate, he loves me, he doesn't love me,

ailesiyle ilgili derdim var, duygusunu çok aktarıyor, hiç aktarmıyor, ||||||||не передает about his/her family|related|my trouble|there is|his/her feeling|very|he/she conveys|not at all|he/she does not convey I have issues related to his family, he expresses his feelings a lot, he doesn't express them at all,

benimle çok ilgileniyor, hiç ilgilenmiyor, çok arka bahçesi var, arka bahçesi yok. ||||не интересуется||||||| with me|very|he/she is interested|not at all|he/she is not interested|very|back|garden|he/she has|back|garden|he/she does not have he is very interested in me, he is not interested at all, he has a very big backyard, he has no backyard.

Kocaman! Huge Huge!

Çok kişisel burada, parmak izi gibi her çiftin tarifi farklı. very|personal|here|finger|print|like|every|couple's|definition|different It's very personal here, just like fingerprints, every couple's description is different.

Şu üçüncü sorunun cevabı benim için çok kıymetli. that|third|question's|answer|my|for|very|valuable The answer to that third question is very valuable to me.

Ben nerede hata yaptım ilişkide, ne yapıyorum, yanlışım ne? I|where|mistake|I made|in the relationship|what|I am doing|my mistake|what Where did I go wrong in the relationship, what am I doing, what is my mistake? Şimdi bu soru çiftlerle görüşürken dananın kuyruğunun koptuğu yerdir. now|this|question|with couples|while talking|the calf's|tail's|it broke| Now, this question is where the real issues arise when talking with couples.

Nedir sizin katkınız dersiniz bu olup biten hikâyeye. what is|your|contribution|you say|this|happening|ending|story What would you say is your contribution to this unfolding story?

Der ki çok sinirlendiriyor beni, çok küsüyor, çok iletişimsiz. he/she says|that|very|it makes me angry|me|very|he/she is sulking|very|uncommunicative They say it really frustrates me, they get upset a lot, they are very uncommunicative.

Peki, siz ne yapıyorsunuz dersiniz. well|you|what|you are doing|you would say So, what do you say you are doing?

"Yapıyorum ama" diye başlayan cümleler olur. I am doing|but|that|starting|sentences|there are There are sentences that start with "I am doing it but."

Ama ile başlayan her gerekçe patinajdır, gerisi de hikâyedir. but|with|starting|every|excuse|is just spinning wheels|the rest|also|is just a story Any justification that starts with 'but' is just spinning wheels, and the rest is just a story.

Yani adam bağırıyordur, kadın küsüyordur. ||кричит|| so|man|he is shouting|woman|she is sulking In other words, the man is shouting, and the woman is sulking.

Bağırdığı için küsüyorum, küstüğü için bağırıyorum. |||он обиделся|| because he/she is shouting|for|I am getting upset|because he/she is upset|for|I am shouting I am sulking because he is shouting, I am shouting because he is sulking.

Bu dehlizden çıkılmaz. this|from the corridor|it is not possible to exit This corridor cannot be exited.

Hikâye ancak şöyledir. the story|only|it is like this The story is only like this.

"Yanlış yapıyorum, bağırıyorum." ayrı bir hikâyedir. wrong|I am doing|I am shouting|separate|a|it is a story "I am doing it wrong, I am shouting." is a separate story.

"Yanlış yapıyorum, küsüyorum." ayrı bir hikâyedir. wrong|I am doing|I am sulking|separate|a|story "I am making a mistake, I am sulking." is a separate story.

İlişki içgörüsünde herkes kendiyle ilgili yüksek samimiyet ile |взаимоотношений||собой|||| |in insight|everyone|with oneself|related|high|sincerity|with In relationship insight, everyone is obliged to find their own truth with high sincerity.

kendine dair olanı bulmakla mükelleftir. to oneself|regarding|that which is|with finding|is obliged We are also obliged to do this for life.

Hayat için de mükellefiz bunda. life|for|also|we are obliged|in this

Yani doğrumuz var, eğrimiz var, ucuz yanımız var, zayıf yanımız var. so|our truth|there is|our wrong|there is|cheap|side|there is|weak|side|there is So we have our strengths, we have our weaknesses, we have our cheap side, we have our weak side.

Geldik altı, iletişim. we came|six|communication We came to the sixth, communication.

Ben hayatını dinleyerek ve konuşarak kazanan biriyim. I|your life|by listening|and|by speaking|earning|I am I am someone who earns a living by listening and speaking.

Konuşmayı da seven biriyim üstelik. speaking|also|loving|I am|moreover Moreover, I am someone who loves to talk.

Buna rağmen son zamanlarda duyduğum zaman beni rahatsız eden despite this|although|last|recently|I heard|time|me|uncomfortable|making Despite this, it has recently become one of the words that disturb me when I hear it.

kelimelerden biri hâline geldi iletişim. words|one|state|became|communication Communication has become one of those words.

İletişimin tabii üstadları var. ||мастера общения| |natural|masters|there are There are of course masters of communication.

Kelimelere takla attıranlar var, şahane yapanlar var. ||которые переворачивают|||| to words|flip|those who make|there are|wonderful|those who make| There are those who make words do somersaults, and those who make them wonderful.

Fakat iletişimde çok kıymetli bir dip not var, but|in communication|very|valuable|a|footnote|note|there is However, there is a very valuable footnote in communication,

onun pas geçilmesi hikâyeyi çok zorlaştırıyor. its|pass|being skipped|the story|very|makes difficult its omission makes the story very difficult.

İletişim şu; ben size anlatıyorum, siz beni anlıyorsunuz, şahane. |this|I|you|I am explaining|you|me|you are understanding|great Communication is this; I am telling you, you understand me, wonderful.

Siz anlatıyorsunuz, ben de anlıyorum, şahane. |вы рассказываете|||| you|you are explaining|I|also|I am understanding|great You are telling, and I understand, wonderful.

Katiyen uzlaşmak durumunda değiliz. |соглашаться|| never|to compromise|in a position|we are not We are certainly not obliged to compromise.

Fakat kullandığımız kelimeler arttıkça ve biz aslında iletişimi but|the words we use|words|as they increase|and|we|actually|communication However, as the words we use increase and as we actually start to manage communication

bir performans sanatı gibi yönetmeye başladıkça, |||||по мере того как like a performance art,

iletişim anlattığım anlaşılır ve kabul edilir hikâyesine doğru |||||||towards communication moves towards the understandable and acceptable story I described.

büyük bir hızla ilerlemekte. big|a|speed|progressing is progressing at a great speed.

Çiftler arasındaki iletişimde, şu tarifin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. couples|between|in communication|this|definition|very|valuable|that it is|I think I think this definition is very valuable in communication between couples.

Uzlaşamayacağınız alanlar olduğu konusunda uzlaşmalısınız. you won't be able to agree|areas|that there are|regarding|you must agree You must agree that there are areas where you cannot reach a consensus.

Bir kadın, bir adam, ayrı alt kültürler, ayrı, ayrı, ayrı. a|woman|a|man|separate|sub|cultures|separate|separate|separate A woman, a man, separate subcultures, separate, separate, separate.

Her alanda uzlaşmaya kalktıkları zaman, yani iletişimin sihir olduğunu, every|field|to compromise|when they try|time|that is|communication's|magic|that it is When they try to reach a consensus in every field, that is, when they have the underlying belief that communication is magic,

iyi iletiştikleri zaman illa ki uzlaşacakları gibi bir alt bilgiye good|they communicate|time|necessarily|that|they will compromise|like|a|underlying|information and that they will definitely reach a consensus when they communicate well,

sahip oldukları vakit, bir adım sonrasında restleşmeye başlıyorlar ve |||a|step|after|to confront|they start|and they start to confront each other one step later, and

o bizim en yaygın gördüğümüz bataklıktır. that|our|most|common|we see|it is a quagmire that is the swamp we see most commonly.

Dolayısıyla iletişim kıymetli, insan sözle, gözle, gönülle, ||||||сердцем therefore|communication|valuable|human|with words|with eyes|with heart Therefore, communication is valuable; a person communicates with words, eyes, and heart,

bir sürü şeyle iletişir, doğru yanlış iletişir. a|lot|with things|communicates|right|wrong|communicates communicating many things, both right and wrong.

Velev ki uzlaşmama ihtimalini cebinde tutmalıdır. он||||| even if|that|not agreeing|possibility|in pocket|must keep Even so, one must keep the possibility of disagreement in mind.

Ve yedi, benim en sevdiğim madde. and|he/she ate|my|most|favorite|substance And seven is my favorite substance.

Ben evliliğin akıllı bir iş olduğunu düşünmüyorum, gayet net. I|marriage|smart|a|job|that it is|I don't think|quite|clear I don't think marriage is a smart business, quite clearly.

Evliliği seviyorum ve onuyorum. marriage|I love|and|I accept I love marriage and I support it.

Çocuklarıma en az bir kere evlenmelerini de öneririm ve herkese. to my children|at least|once|a|time|their marrying|also|I recommend|and|to everyone I would recommend my children to get married at least once, and to everyone.

Sonrasını ve devamını bilmem ama herkesin mutlak deneyimlemesi ||продолжение|||||опыт the aftermath|and|the continuation|I don't know|but|everyone's|absolute|experiencing I don't know what comes after that, but everyone should definitely experience it.

gerektiğini düşünürüm evli olma hâlini. necessary|I think|married|being|state I think it is necessary to be married.

Fakat akıllı bir hikâye olduğunu külliyen düşünmüyorum. but|smart|a|story|it is|entirely|I don't think However, I do not think it is a wise story at all.

Aynı hayat, aynı insanlar, aynı yatak, aynı ev, aynı, aynı, aynı. same|life|same|people|same|bed|same|house|same|same| The same life, the same people, the same bed, the same house, the same, the same, the same.

Bunun içinden beklediğimiz iddialı bir haz var aynı zamanda. this|from within|we expect|ambitious|a|pleasure|there is|same|at the same time At the same time, there is an ambitious pleasure we expect from this.

Fakat bu hikâye bütün hayal kırıklıklarına rağmen yıllardır devam ediyor. |||||разочарованиям|||| but|this|story|all|dream|disappointments|despite|for years|continue|is doing However, this story continues for years despite all the disappointments.

Dolayısıyla başka bir şeye hizmet ediyor olmalı. therefore|another|a|thing|service|is doing|must be Therefore, it must serve another purpose.

Daha derinde bir hayali olmalı, az ulaşılan bir hayali olmalı. |глубже|||||мало достижимая||| more|deeper|a|dream|must be|few|reached|a|dream|must be It must have a deeper dream, a dream that is rarely reached.

Pek az çiftin yakalayabildiği ama daha derin bir hevesi olmalı evliliğin. |||может поймать||||||| very|few|couples|that they can catch|but|more|deep|a|passion|must be|of marriage Marriage must have a deeper passion that very few couples can capture.

Evliliğin katiyen bir akıl oyunu değil, istek oyunu olduğunu düşünmekteyim ben. marriage|absolutely|a|mind|game|not|desire|game|that it is|I think|I I believe that marriage is definitely not a game of intellect, but a game of desire.

İnsanın dünya ile ilişkisinde aktardıklarından daha başkasını, |world|with|in relationship|from what he/she conveys|more|another In a person's relationship with the world, something other than what they convey,

daha derinini, daha zaafını, daha yetersizliğini more|deeper|more|weakness|more|inadequacy something deeper, more vulnerable, more inadequate,

kritize edilmeden, paralanmadan, reddedilmeden isteyebileceği bir adres. criticize|without being|without being torn apart|without being rejected|that he/she can desire|a|address that can be desired without being criticized, torn apart, or rejected.

Gönül, gönül yarenini istiyor, ahbabını istiyor, ||друга||друга| heart|heart|friend|wants|companion|wants The heart wants its companion, it wants its friend,

kendini doğrusuyla eğrisiyle kabul buyuracak olanını istiyor. |правильно|с кривой||принимает|| oneself|with the truth|with the false|acceptance|will welcome|the one that is|wants it wants the one who will accept it with all its truths and flaws.

Evliliğin dolaşmak istediği yer burası. marriage's|to wander|wants|place|this is This is the place where marriage wants to wander.

Pek azımız dolaşıyoruz ve fakat fantazisinin burası olduğunu düşünüyorum. very|few of us|we are wandering|and|but|fantasy's|this is|that it is|I think Very few of us wander, but I think this is where the fantasy lies.

Şimdi, baştan sayalım günahları. now|from the beginning|let's count|the sins Now, let's count the sins from the beginning.

Bir: Değiştireceğimiz kişiyle evlenmiyoruz. one|we will change|with the person|we are not marrying One: We are not marrying the person we will change. İki: Biriyle evlenmek aynı zamanda onun aile dinamiğiyle evlenmek demektir. |with someone|to marry|same|at the same time|their|family|with the dynamics|to marry|it means Two: Marrying someone also means marrying their family dynamics.

Maharetli ve dikkatli oluyoruz aile ilişkilerinde. skillful|and|careful|we are becoming|family|in relationships We are skillful and careful in family relationships.

Üç: Cinsellik daima ilk üçteki sarsılmaz yerini koruyacak, çok kıymetli. three|sexuality|always|first|in the top three|unshakeable|place|will maintain|very|valuable Three: Sexuality will always maintain its unshakeable place in the top three, very valuable.

Dört: Evliliği ebeveynliğe satmıyoruz, ikisi birbirinden ayrı hâller. |||продаём|||| four|marriage|parenthood|we are not selling|both|from each other|separate|states Four: We do not sell marriage to parenthood, they are two separate states. Beş: İçgörü çok mühim. five||very|important Five: Insight is very important.

İnsan olmamızın yolculuğu içerisinde olağanüstü derecede mühim ve |our being|journey|in|extraordinary|degree|important| It is extraordinarily important in the journey of being human and

olmadan olmaz, olmadan en olmayacak hâl olduğunu düşünürüm ben. without|it won't happen|without|the most|it won't happen|state|that it is|I think|I It cannot be without, I think that the state of not being is the most impossible state.

Kendimizi bilmeden yola devam etme şansımız yok. ourselves|without knowing|road|continue|not to do|our chance|there is not We have no chance of continuing on the path without knowing ourselves.

Altı: İletişeceğiz hiç itirazım yok ve fakat uzlaşmama ihtimalini de |Мы свяжемся|||||||| the bottom line||never|my objection|there is not|and|but|my not agreeing|the possibility|also Six: We will communicate, I have no objection, but we will also keep the possibility of compromise

cebimizde bulunduracağız. in our pocket|we will keep in our pocket.

Yedi: Evlilik bir akıl oyunu değil, istek oyunudur. seven|marriage|a|mind|game|not|desire|it is a game Seven: Marriage is not a game of the mind, it is a game of desire.

Efendim, yolunuzun, yönünüzün ve gönlünüzün açık olmasını dilerim. sir|your path|your direction|and|your heart|open|to be|I wish Sir, I wish your path, direction, and heart to be open. (Alkışlar) applause (Applause)

PAR_TRANS:gpt-4o-mini=3.57 PAR_CWT:AvJ9dfk5=29.98 en:AvJ9dfk5 openai.2025-02-07 ai_request(all=142 err=0.00%) translation(all=283 err=1.77%) cwt(all=2021 err=5.74%)